2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİManşetSağlık

Rapor: Depremden dokuz ay sonra Adıyaman, Maraş ve Elbistan hala asbest soluyor

0

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından gerçekleştirilen toplantıda, 6 Şubat depremlerinden etkilenen Adıyaman, Maraş ve Elbistan’da yapılan asbest analizlerinin sonuçları açıklandı.

TÜRKAK tarafından akredite edilmiş bir laboratuvarda gerçekleştirilen analizlerin sonuçlarına göre, üç kentten alınan örneklerde asbest tespit edildi.

Deprem bölgesinde yıkılan ya da yıkılması gereken binalarda asbest varlığının olası olduğu varsayımı ile iki örgüt tarafından 28 Ağustos-16 Eylül 2023 tarihleri arasında yürütülen çalışmada Adıyaman merkez, Maraş merkez ve Maraşın Elbistan ilçesi merkezinde çöken tozdan örnekler alınarak asbest analizi yapıldı.

Avrupa Komisyonu tarafından kullanımı tavsiye edilen elektron mikroskobu kullanılan analiz, TÜRKAK tarafından akredite edilmiş bir laboratuvarda gerçekleştirildi. Analiz sonucunda, Adıyaman’dan alınan 30 örneğin ikisinde, Kahramanmaraş’tan alınan 21 örneğin sekizinde, Elbistan’da ise 15 örneğin ikisinde farklı türlerde asbest tespit edildi.

Fincancı: Siyasi otorite yaşam hakkı ihlallerinin sorumlusu

Çalışmaların sonucunda ortaya çıkan rapor Ankara’daki TTB Genel Merkezi’nde  Temiz Hava Hakkı Platformu ve üç ilin tabip odalarından temsilcilerin katılımıyla düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Toplantıda çalışmanın sonuçları Temiz Hava Hakkı Platformu adına çevre mühendisi Dr. Ozan Devrim Yay tarafından sunuldu.

Etkinlikte ilk sözü alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, depremlerin yarattığı büyük yıkımın insan eliyle ağır bir felakete dönüştürüldüğünü dokuz  aydır gözlemlediklerini söyledi. TTB’nin THHP ile ortak olarak Hatay’da yürüttüğü hava kirliliğine ilişkin çalışmasını hatırlatan Korur Fincancı, bu kentteki partikül madde yoğunluğunun Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği ortalamanın üç kat üstünde olduğunun altını çizdi:

“Cumhuriyetin birinci yüzyılında yüzleşemediğimiz hakikatlere, cumhuriyetin ikinci yüzyılında yüzleşemediğimiz hakikatler eşlik edecek gibi görünüyor. Çünkü asbestin 40-50 yıl sonra akciğer, karın zarı, gırtlak, yumurtalık kanserleri ile akciğer ve kalp zarlarında sertleşme, solunum ve dolaşım yolu hastalıklarına yol açtığını biliyoruz. Bunun yanı sıra enkaz kaldırma çalışmalarının usulüne uygun yapılmaması nedeniyle bu çalışmalarda yer alan ve koruyucu önlemlerden yoksun çalışmaya zorlanan emekçilerin iş cinayetleriyle karşı karşıya kalma riski de var.

Afetleri felaketlere dönüştürenler; afetlerin öncesinde yeterli önlemleri almayan, afetlerin sonrasında ise sağlıklı bir ortamın yaratılmasını sağlamayan siyasi otoritelerdir. Bugünkü siyasi otorite de karşı karşıya kalacağımız yaşam hakkı ihlallerinin sorumlusudur. TTB olarak bu sorumlulukların peşindeyiz. Hakikati her zaman ortaya koyacağımızı vurguluyoruz.”

Gümüşel: Tek bir lifinden bile kaçınmalı

Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye’deki ulusal mevzuata göre asbestin herhangi bir güvenli limit değeri olmadığını, yani kanserojen olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bu tehlikeli maddenin tek bir lifinden bile tamamen kaçınmak gerektiğini vurgulayan THHP KooTrdinatörü Deniz Gümüşel ise  şu bilgileri verdi: 

Türkiye’deki mevzuatta sadece kontrollü çalışma ortamlarında asbest için bir sınır değer tanımlanmıştır. Bu sınır değer eğitim almış asbest çalışanlarının kişisel solunum sistemi koruyucusu ve koruyucu giysi ile donatıldığı durumlarda en fazla sekiz saat boyunca maruz kalabileceği sınır değerdir. Bu değer santimetreküpte 0,1 liftir. Bu sınır değer hiçbir koruma ekipmanı, maskesi olmayan sokaktaki yurttaş için geçerli değildir. Yurttaşların ise kesinlikle asbeste mazur kalmaması gerekmektedir. 

Avrupa Birliği ise ekim ayı itibariyle bu sınır değeri 10’da birine indirmiştir. Yani AB mevzuatında iş ortamlarında 8 saatlik maruz kalma için izin verilen değer santimetreküpte 0,01 asbest lifine indirilmiştir. Deprem bölgesinde enkaz kaldırma çalışmalarında çok yoğun bir toz kirliliği yaşanıyor. Bu da tozla birlikte asbestin şehir içinde yayılımını arttıracak bir risk unsuru” 

Türkiye’deki ulusal mevzuat

Asbestin dünya genelinde her yıl 255 bin ölüme neden olduğu belirtilen basın açıklamasında, Türkiye’deki ulusal mevzuata da değinildi. Türkiye’deki ulusal mevzuata göre herhangi bir bina yıkılmadan önce, asbestin varlığına dair inceleme yapılması gerektiği, asbest tespiti durumunda, özel eğitimli asbest söküm uzmanı gözetiminde özel eğitimli asbest söküm çalışanları tarafından özel kıyafetler ve solunum maskeleri ile kontamine olmuş yapı malzemelerinin binadan uzaklaştırılması gerektiği belirtildi.

Asbestin tehlikeli atık sınıfında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu atıkların tehlikeli atıklara özel tesislerde nihai bertarafının gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulandı.

Panelde söz alan Adıyaman; Maraş ve Hatay tabip odaları başkanları da illerde deprem sonrasında yaşanan toz kirliliği ve bağlantılı sağlık sorunları ile ilgili bilgi verdi. Bölge halkının asbest başta olmak üzere deprem sonrası maruz kalınan tehlikeli atıklarla ilgili kaygıları dile getirildi.

Çözüm önerileri

Toplantıda kısa ve uzun dönemli çözüm önerilerine de yer verildi. Buna göre;

  • Deprem bölgesinde henüz yıkılmamış ağır hasarlı binalar ile, deprem esnasında veya sonrasında yıkılmış, ancak enkazı henüz kaldırılmamış tüm binalar ivedilikle asbest risk değerlendirilmesinden geçirilmeli.
  • Tehlikeli bir atık olan asbestin güvenli biçimde nihai bertarafına yönelik atık yönetim altyapısı güçlendirilmeli.
  • Ülkedeki, özellikle ilgili kamu kurumlarındaki asbest analiz altyapısı hızla geliştirilmeli.
  • Başta deprem bölgesinde olmak üzere ülke genelinde, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelikte tanımlandığı şekliyle “asbest söküm çalışanı” ve “Asbest söküm uzmanı” yetiştirmek üzere daha sık, yaygın ve hızlandırılmış eğitim programları düzenlenmeli; sertifikalı çalışan ve uzman sayısı arttırılmalı.

Raporun tamamı için tıklayın 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.