Ana Sayfa Blog Sayfa 922

BM iklim elçisi, Birleşik Krallık’ı uyardı: Ukrayna savaşını iklim hedeflerini ertelemek için kullanmayın

Birleşmiş Milletler (BM) iklim elçisi Mark Carney, Londra‘daki Net Sıfır toplantısında, Ukrayna’daki savaşın yarattığı enerji krizini hafifletmek için iklim hedeflerini erteleyenlere seslendi ve bunun gelecekte daha “radikal” eylemler gerektireceğini söyledi.

İngiltere Merkez Bankası eski başkanı Carney, Rusya‘ya uygulanan yaptırımların küresel enerji arzı ve yaşam maliyeti üzerindeki etkisinin farkında olduğunu ancak iklim hedeflerinin raydan çıkmasının ve küresel ısınmada 1,5 derecelik sınıra ulaşılması riskinin göze alınamayacağını belirtti.

Carney bu konuşmayı, Birleşik Krallık‘taki iklim şüphecisi Net Sıfır İnceleme Grubu (Net Zero Scrutiny Group)‘taki muhafazakar milletvekillerinin, yeşil vergilerde kesinti ve fosil yakıt üretiminde artış çağrısından sonra yapıyor. Gruptaki muhafazakarlar, yaşam maliyetindeki artış için hükümetin yeşil politikalarını suçluyor.

Ancak Birleşik Krallık’ta net sıfır hedeflerini ertelemeye yönelik herhangi bir girişim, 2008 İklim Değişikliği Yasasını ihlal etmek veya yürürlükten kaldırmak anlamına gelecek. Yasaya göre, İngiliz hükümetleri mevcut parlamentonun görev süresinin ötesine geçen beş yıllık karbon bütçeleri belirliyor ve İngiltere’nin altıncı karbon bütçesi 2035’e kadar uzanıyor.

Öte yandan İngiliz banka Barclay’s de geçen hafta, Ukrayna savaşı sebebiyle kendi belirledikleri iklim hedeflerini karşılama kapasitelerinin kısıtlandığına dair açıklamalar yapmıştı.

Barclay’s, işgalin etkilerinin, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmayı hedefleyen emisyonları azaltma çabalarını etkileyebileceğini söylemiş; hissedarların beşte biri,  iklim stratejisinin kaldırılması yönünde oy kullanmıştı. Oylamanın yapıldığı toplantı, Extinction Rebellion‘dan (Yokoluş İsyanı) iklim aktivistlerinin protesto gösterilerine sahne olmuştu:

Ancak Carney, iklim hedeflerinin ertelenmesi çağrılarının aksine, Rus işgalinin yeşil enerjiye yatırımı arttırması gerektiğini söyledi:

“Rusya’nın savaşı, esnek bir sisteme, daha çeşitli ve güvenilir tedarikçilere ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha gösterdi. Kısa vadede arz güvenliğini sağlamanın bedelleri yükselecek ve orta vadede daha fazla atıl varlık riski olacak.”

Hızlanmamız gerekiyor, yavaşlamamız değil

Rus petrolüne alternatif bulma çabalarının kısa vadede daha yüksek emisyonlara yol açtığını söyleyen Carney, “Ama biliyoruz ki iklim için emisyonların nedeni değil, sadece miktarı önemli. Şimdi ne kadar çok emisyona sebep olursak, daha sonra o kadar fazla radikal eyleme ihtiyaç duyulacak. Hızlanmamız gerekiyor, yavaşlamamız değil” dedi.

Carney Avrupa’da enerji piyasalarının dünyadaki gelişmelerle yaşadığı kopukluklara dikkat çeken BM iklim elçisi, “Gelişmiş ekonomilerdeki haneler, felç edici enerji faturalarıyla karşı karşıya. Dünya genelinde gelişmekte olan ülkelerde de enerji yoksulluğu kötüleşiyor. Ve tüm bunlar olurken, iklim krizi büyüyor; geleceğe şu ankilerden çok daha zorlu maliyetler yüklüyor” şeklinde konuştu.

Carney, yeşil enerjiye yatırımın güvenilirliğini vurguladı:

“Temiz enerji sistemleri bir kez inşa edildiğinde, daha uygun maliyetli, verimli, dayanıklı ve güvenilirdir: Hiç kimse rüzgarın veya güneşin sahibi değildir ve hidrojen kelimenin tam anlamıyla her yerde bulunur.”

 

İranlı kadının Türkiye’de adalet arayışı: Tecavüz eden erkek neden tutuklanmıyor?

UYARI: Haber bazı kişiler için tetikleyici olabilir ve rahatsız edici bilgiler içerebilir.

*

Bianet’ten Evrim Kepenek haberinde İran’da lisansını tamamladıktan sonra Türkiye’ye gelen İranlı bir kadının erkek şiddetine ve yargıya karşı adalet arayışını gözler önüne serdi.

İki yıl önce İran’dan Türkiye’ye gelen İranlı Khatre S. Türkiye’de Metin K. isimli erkek tarafından tecavüze uğradığını, yaşanan bu cinsel saldırının ardından adalet arayışını anlatıyor. Bianet’ten Kepenek’in aktarımıyla Khatre S.’nin mücadelesi şöyle:

Sarı saçları, mavi renkli kot pantolonu ile tam karşımda oturuyor.

Ben ne kadar soru sormaya çekiniyorsam, O da o kadar anlatmaya çekiniyor, elleri ile hırkasını çekiştirip duruyor.

İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ben ve erkek şiddetine karşı adalet arayan İranlı kadın, bir odadayız.

Odadaki derin sessizliği, kafamdan geçen, “İran’da bulamadığı eğitim hayatını, geleceğini Türkiye’de bulma umuduyla buraya gelmek zorunda kalan bu kadına ne yaşatıldı?” sorusu bölüp geçiyor.

Birazdan bize Metin K. isimli erkeğin cinsel saldırısını ve sonrasında adalet arayışının nasıl adliyenin soğuk duvarlarına çarpıp kendisine geri döndüğünü anlatacak.

Sessizliği, ilk cümlesi bozuyor…

“Belki haberinizden sonra kadın örgütleri harekete geçer. Belki onlar da sesimi duyar. Hâkimler savcılar da okur. Okur mu?”

Adı Khatre S.

‘Bu ülkeden gitmek istiyorum’

Anlatıyor, lütfen duyun, duyurun:

İran’da iki bölümde aynı anda okudum ve lisans diploması aldım.

Yaklaşık iki buçuk yıl önce İran’dan Türkiye’ye geldim. Yüksek lisans yapacaktım, özel bir eğitim kurumu bunla ilgili düzenlemeleri yapıyordu.

Bu süreci beklerken boş durmak istemedim, İran’da da manikür pedikür işleri yapıyordum. Esenyurt’ta bir kuaför salonuna başvurdum, kabul edildim.

Benim gibi başka göçmen kadınlar da çalışıyordu. Kısa zamanda işimi sevmeye başladım.

Kuaför salonuna erkek müşteriler de geliyordu. Metin K. de onlardan biriydi. Özellikle benden masaj istiyordu fakat sadece kadınlara masaj yaptığım için onu kabul etmiyordum.

Zamanla daha çok gelmeye, beni bakışları ile rahatsız etmeye başladı.

Benimle evlenmek istediğini söylüyordu. İş çıkışımda beni takip ediyordu ısrarla arabasına binmemi istiyordu.

Benden hoşlandığını söylüyor ve ısrarla evlenmek istiyordu.

Mayıs 2021’de işyerime geldi. Patronumla samimi ilişkileri olduğu için sık gelip giderdi, bu nedenle garipsemedim.

Ama bu kez iş yerime geldiğinde benim telefonumu istedi, ısrar etti, patronum da “ver” deyince, telefonum numaramı verdim.

Yaklaşık yarım saat sonra aradı, beni işyerine yakın bir lokantaya çağırdı.

Önce gitmek istemedim, sonra ısrar etti, gittim. Gittiğimde masada iki erkek daha vardı. Bu iki erkek kendilerini polis diye tanıttı. İçki içmem için ısrar etti.

Az bir alkollü içecek aldım. Sonrasında kendimi Esenyurt’ta evde buldum. Uyandığımda elbiselerim yırtılmıştı, Metin’in bana tecavüz ettiğini anladım.

Oradan kaçarak çıktım ve eve gittiğimde ne olup bittiğini anlamaya çalıştım.

Ölüm tehditleri

Çok korkmuştum, şaşırmıştım. İşyerine gittim, patronuma anlattım, beni tehdit etti. Suç duyurusu yapmak istediğimi söyledim.

Metin K. geldi, “Şikâyet edersen anneni öldürürüm” dedi.

Nasıl olduysa bir anda o iki erkek polis geldi ve suç duyurusu yaparsam benim için daha kötü sonuçları olacağını söyledi. Onlar da annemi öldüreceklerini söylediler. İşi bıraktım eve gittim.

Bir kaç hafta sonra hamile olduğumu anladım. Bebeği aldırmak zorunda kaldım.

Büyükçekmece Savcılığı’na suç duyurusu yaptım. Metin K. hakkında “cinsel saldırıdan” dava açıldı.

Nihayet ceza alacak diye seviniyordum. Bu sırada annem de olaydan haberdar oldu. Bana destek oldu. 28 Mart’ta Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşmada nihayet yüzleştik.

Hiçbir iddiayı kabul etmedi. Bana tecavüz etmediğini, karnımdaki bebekle bir ilgisi olmadığını iddia etti.

Oysa hamilelik sonlandırmadan aldığımız DNA raporunda babanın yüzde 99 oranında Metin K. olduğu yazıyordu.

Mahkeme, Metin K.’nin savunmasına inandı, benim yaşadıklarım, anlattıklarım hiçbir önemi yokmuş.

Metin K.’yi tutuklamadı, korkuyorum o veya iki polis arkadaşı gelip bana ve anneme zarar verebilir. Bu nedenle Türkiye’de kalmak istemiyorum.

Okumak için geldiğimden Türkiye’den cinsel saldırı ve saldırganın tutuklanmamasından dolayı bir an önce gitmek istemiyorum.

Avukat dahi bulamadım, hepsi çok pahalı en az 7 bin TL isteyen vardı.

Türkiye’yi İran’dan farklı sanıyordum. Türkiye’de adalet var sanıyordum, yine de gözüm bir sonraki duruşmada.

Bir de kendisine iftira attığımı iddia ederek beni şikâyet etmiş. Ben bunu nasıl kabul edebilirim. Biliyorum bunu beni korkutmak için, buradan gideyim diye yaptı.

Ancak Metin K. tutuklanırsa, rahat nefes alabilirim. Mahkeme heyeti beni duysun…

Avukat Keskin: Örgütlü organize bir suç
Khatere S.’nin avukatı Eren Keskin, bianet’e şu bilgileri verdi:

Bunlar benim anladığım bir çete polisler de içinde diye düşünüyorum. İçeceğine ilaç katıldığını düşünüyorum. Suç duyurusu yapmak istediğinde polisler tarafından tehdit ediliyor.

“İfadelerinde Metin ve iki erkek polis, kadının “para karşılığı birlikte olduğunu” iddia ediyor. Öyle bir durum yok. Öyle olsa bile bu yapılan suç.

“Mahkemenin Metin K.’yi tutuklamamasının nedeni, eril bir yargı sistemi olması. İranlı bir kadının sesini, duymak, sözünü geçerli kabul etmek yerine, iki erkek polisin ve Metin K.’nin söylemlerini kabul ediyor. Bu durum kabul edilemez. Kadın mağdur olduğunu anlatıyor. Şu an tutuksuz yargılanıyor. Talebimiz bir an önce tutuklanması.”

Yeni kararnameyle yirmi ilde Vali değişti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan Valiler Kararnamesi ile on ilin valisi görevden alındı, 20 ilin valisi değiştirildi.

Kırşehir Valisi İbrahim  Akın görevden alınarak Teftiş Kurulu Başkanı olurken, Bartın, Bolu, Van, Urfa, Uşak, Diyarbakır, Kayseri, Karaman ve Isparta valileri görevden alınarak Vali Mülkiye Baş Müfettişi görevlerine atandı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Kübra Güran Yiğitbaşı, Afyon Karahisar‘a Vali atandı. Bakan yardımcılığı görevine Ağustos 2021’de atanan Yiğitbaşı, Türkiye‘nin ilk başörtülü valisi oldu.

Yeni kararla Göç İdaresi BaşkanlığınaGöç İdaresi Başkan Vekili Savaş Ünlü getirildi. Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü, Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Vekili Volkan Barış Göçmez oldu. Mülkiye müfettişi Selçuk Aslan, İller İdaresi Genel Müdürü olarak görevlendirildi.

Seçime girme yeterliliğine sahip parti sayısı 27 oldu

2023 Haziran ayında yapılması planlanan genel seçimler için seçime girme yeterliliğine sahip parti sayısı, Adalet Partisi, Memleket Partisi ve Türkiye Değişim Partisi‘nin de listeye eklenmesiyle 27’ye yükseldi.

Diğer partilere göre yeni kurulan Ümit Özdağ’ın liderliğindeki Zafer Partisi ve Ayhan Bilgen liderliğindeki Türkiye’nin Sesi Partisi ise seçime girme yeterliliğini almadı.

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu kapsamında siyasi partilerin seçime girebilmeleri, seçimlerden en az altı ay önce illerin yarısında teşkilat kurmaları, büyük kongrelerini yapmış olmaları veya TBMM‘de gruplarının bulunması gerekiyor.

Kanun uyarınca seçime girme yeterliliği alan partileri belirlemek ve ilan etmek Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) görevi.

Son eklenen üç partiyle beraber Mayıs 2022 itibariyle seçime katılma yeterliliği gösteren partiler şöyle oldu:

Adalet Partisi, AK Parti, Anavatan Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti, Emek Partisi, Gelecek Partisi, Genç Parti, Halkların Demokratik Partisi, Hür Dava Partisi, İYİ Parti, Memleket Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Muhafazakar Yükseliş Partisi, Saadet Partisi, Sol Parti, Türkiye Değişim Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Türkiye Komünist Partisi, Vatan Partisi ve Yeniden Refah Partisi.

Yeşiller Partisi hala belge bekliyor

Tüm nitelikleri taşıdığı ve belgelerini teslim ederek başvuruda bulunduğu halde bir seneden uzun zamandır İçişleri Bakanlığı’ndan gerekli olur belgesini alamayan Yeşiller Partisi ise seçime katılamıyor.

21 Eylül 2020’de kuruluşlarını bildirmek amacıyla Siyasi Partiler Kanunu’nun 8’inci Maddesi’nde talep edilen belgeleri İçişleri Bakanlığı’na teslim eden Yeşiller Partisi, İçişleri Bakanlığı “alındı belgesi” vermediği için parti tüzel kişiliği kazanamıyor.

İlgili haber: Yeşiller Partisi’nin kuruluşunu engelleyen İçişleri Bakanlığı’ndan adaletsizlik sarmalı

Telefonla ve bakanlık binasına giderek yetkililerle görüşme taleplerinin, CİMER üzerinden yapılan başvurunun ve resmi yazışmaların yanıtsız kalmasının ardından Yeşiller Partisi, durumu yargıya taşımış, imza kampanyası başlatmıştı.

İlgili haber: Kuruluşları dokuz aydır hukuksuz şekilde engellenen Yeşiller Partisi kampanya başlattı
İlgili haber: Yeşiller Partisi’nin kuruluşunun engellenmesi Meclis gündeminde

Daha sonra Bakanlık, partinin ilk gün verilmesi gereken “alındı” belgesini alamaması ile ilgili süreci yargıya taşımasını gerekçe göstererek kuruluşunu beklettiklerini söylemiş, böylece partinin kuruluşunun hukuka aykırı ve keyfi bir şekilde engellendiği Bakanlık tarafından doğrulanmıştı.

Giresun Espiye’de maden şirketi çalışanlarıyla ÇED toplantısı

Haber: Fırat BULUT

*

Giresun’a bağlı Espiye ilçesi Soğukpınar beldesi Kızılkaya mevkinde yapılması planlanan ve çevre köyleri etkileyecek olan Eti Bakır A.Ş.’nin maden çalışmasına ilişkin hazırlanan projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplantısı dün saat 11.00’de Dikmen Mahallesi‘nde gerçekleşti.

Bölge halkı, Espiye il genel meclis üyeleri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin protesto ettiği halkın bilgilendirmesi toplantısı şirket çalışanlarının katılımı ile yapıldı.

Fotoğraf: HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulusi Bilgin

Vatandaş kendi toplantısını yaptı: Madene karşı mücadele!

Eti Bakır A.Ş. tarafından Mitto şirketince hazırlanan 43276 ruhsat numaralı sahada IV. Grup ( Bakır , Çinko , Pirit ve diğerleri) açık ocak kapasite artışı, yeraltı maden işletmesi , mevcut cevher zenginleştirme tesisi , ilave cevher zenginleştirme tesisi, mevcut atık depolama tesisi ve ilave atık depolama tesislerininin yapılması isteniyor.

Bölge halkı, il genel meclis üyeleri, muhtarlar ve dernek temsilcileri ÇED toplantısı sonrası bir halk toplantısı gerçekleştirerek madencilik için yaşam alanlarının yok edilmesine karşı mücadele kararı aldı.

ÇED’in halkın katılım toplantısına katılamayan vatandaşlar kendileri halk toplantısı gerçekleştirdiler. Vatandaşlar bir araya gelerek hazırladıkları dilekçe için toplu imza toplayıp Giresun Valiliği’ne sundular. – Fotoğraf: HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulusi Bilgin

ÇED toplantısı için tutanak tutuldu

Yöre dernekleri, Soğukpınar Belde Belediye Başkanı Mustafa Eyice ve muhtarlar, hazirun oluşturulmadan ÇED toplantısı yapılmasına tepki göstererek toplantıya katılmadı ancak ÇED toplantısından vazgeçilmedi .

Yöre halkı, köy muhtarları ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri hazirun oluşmadan, şirket çalışanlarının katılımı ile toplantı yapılmasını tutanak altına alarak topladıkları imzalarla Giresun Valiliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne gönderdi.

Soğukpınar Belde Belediye Başkanı Eyice, Espiye İl Genel Meclis Üyeleri Hayrettin Öztürk ile Mürsel Önal ve beldenin mahalle muhtarları Mustafa Mecal, Cemil Eyice, Yılmaz Akgün, Tufan Kuruca, Ali Aslan, İsmail Tüysüz, Orhan Oral, Vahit Yıldız, Ali Usta, Turgut Çelik, Mehmet Bayram imzacılar arasında yer aldı.

Tutanakta şu ifadelere yer verildi:

“ÇED toplantısında hazirun oluşturulmadan toplantı başlamıştır. Yerel ve yöre halkından katılım olmadığı gibi köylerimizin temsilcileri olarak başta Belediye Başkanlarımız, muhtar ve azalarımız, il genel meclisi üyelerimiz katılmamıştır.”

Projeden etkilenecek olan köylüler toplantıya çağrılmadı

Fotoğraf: HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulusi Bilgin

Projeden etkilenen çevre köylerin toplantıya çağrılmadığı ancak bu köylerin su ve tarım havzalarının tamamen etkileneceğine dikkat çekilerek “Projenin yaşam alanlarımızı tahrip edeceği göz önüne alınarak tarım, hayvancılık, sucul ve yaban yaşamı vb gibi hayati önemde olan yerleşik yaşamımızı tahrip ederek köylerimizin boşaltılmasına sebebiyet verecektir” denildi .

Projeden etkilenecek bölgedeki çok sayıda köyün muhtarı ve yöre dernekleri temsilcilerinin de imzasının bulunduğu tutanakta, ÇED toplantısına davet edilen dernek temsilcileri , köylüler ve yerel seçilmişlerin toplantıya katılamamasına rağmen ÇED toplantısının, şirket çalışanlarının katılımı ile gerçekleştiği belirtilerek toplantıya katılanlarla, imza veren kişi ve kurumların incelenmesi istendi.

‘Yerin üstü, altından değerlidir’

Giresun Demokrasi Platformu da ÇED toplantısına tepki göstererek madencilik faaliyetlerine karşı mücadele yürüteceklerini açıkladı.

Fotoğraf: HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulusi Bilgin

‘Bölge halkı ve idarecilerin itirazı dikkate alınmadı’

Platformun açıklamasında toplantıya davet edilen Soğukpınar Belde Belediye Başkanı, muhtarlar, siyasi parti temsilcileri ve yöre halkının toplantıya katılmadığına dikkat çekilerek “Şirket kendi bünyesinde çalışan elemanlarını toplantıya davet ederek ÇED toplantısını kendileri yapmıştır. Halkın tüm uyarılarına ve itirazlarına rağmen antidemokratik bir toplantı ve bilgilendirme yapılmıştır. Bölge halkı ve idarecilerin itirazı dikkate alınmamıştır. Bu durum tutanak altına alınarak sıç duyurusunda bulunulmuştur” denildi .

Açıklamanın devamında, ÇED toplantısı sonrası yöre halkı ile bir araya gelinerek ortak mücadele kararı alındığı belirtildi ve şunlar aktarıldı:

“Soğukpınar belde sakinleri ve çevre köyleri ‘Yerin üstü, yerin altından daha değerlidir‘ diyerek mücadelelerini hem fiili, hem de hukuki olarak birlikte sürdürme kararı alınmıştır.”

‘Tüm itirazlarımıza rağmen toplantı yapıldı’

HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulusi Bilgin

Giresun Demokrasi Platformu üyesi ve HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Hulisi Bilgin, bölgede devam eden madencilik faaliyetleri ile yaşam alanlarının tamamen yok edildiğini belirterek “Dünkü toplantıda halkın ve seçilmişlerin göstermiş olduğu tepki olumludur. Siyasi parti farkı gözetmeksizin bölgede yaşayan yurttaşların ve seçilmişlerin yaşam alanlarını yok edecek projeye karşı olması sevindiricidir. Ancak bütün itirazlara rağmen ÇED toplantısı yapıldı. Bölgede 40 yılı aşkın süredir maden arama faaliyetleri devam ediyor. El altından yapılan küçük kapasite genişletme çalışmaları sonrası bu sefer çok daha büyük bir alanda madencilik faaliyetleri sürdürülmek isteniyor” dedi.

Espiye’de yaşayan Hulisi Bilgin hava, su ve toprağın bakırdan daha değerli olduğunu ifade ederek “İlk günden beri bu projeye karşı olduğumuzu söyledik. Dün tüm itirazlarımıza rağmen toplantı yapıldı. Halkların Demokratik Kongresi Ekoloji Komisyonu olarak bölge sakinleri ile birlikte yaşam alanlarımızı korumak için mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.

‘Casusluk’la suçlanan DEVA Partisi Kurucu Üyesi Metin Gürcan tahliye edildi

29 Kasım 2021’de ‘askeri ve siyasi casusuluk’ suçlamasıyla tutuklanan ve hakkında iki ayrı suçtan 35 yıl ve müebbet hapis cezası istenen Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi kurucu üyesi Metin Gürcan, ikinci duruşmada tahliye edildi.

Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde kapalı olarak görülen duruşmada verilen adli kontrol şartıyla tahliye kararına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti.

Gürcan’ın avukatı Yusuf Şahin, sosyal medya hesabından “Müvekkilim Metin Gürcan tahliye olmuştur. Gözümüz aydın olsun, geçmiş olsun” açıklamasını paylaştı.

https://twitter.com/avyusufsahin23/status/1524369608974770177?s=20&t=Sm4hxiwTsGelCXCTDYR8mQ

Ne olmuştu?

29 Kasım 2021 gecesi “askeri ve siyasi casusluk” iddiasıylaİstanbul’da gözaltına alınan Metin Gürcantutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Gürcan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen ilk iddianamede Gürcan’ın yabancı devlet görevlileriyle paylaştığı tespit edilen bilgilerin, “devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler” olduğu söylenmiş, fakat iddianamede “casusluk” kapsamında verildiği iddia edilen bilgilerin yetkili kurumlar tarafından gizli olup olmadıklarına ilişkin rapor ya da bilirkişi tespiti olmadığı için savcılığa iade edilmişti.

Milli Savunma Bakanlığı‘nın raporuyla ardından yeniden düzenlenen iddianamede Gürcan’ın, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal veya askeri casusluk amacıyla zincirleme biçimde temin etme” suçundan 35 yıla kadar, “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri, casusluk maksadıyla zincirleme biçimde açıklama” suçundan müebbet hapisle cezalandırılması istenmişti.

Emekli asker ve akademisyen Gürcan, suçlamaları reddetmiş, emekli olduktan sonra askeri ve jeo-stratejik analizler yaptığını, açık kaynaklardan derlediği analizleri telif karşılığında diplomatlara sunduğunu söylemişti.

 

Eskişehir’deki festival yasağına ‘muhafazakar erkek’ desteği: Kızlı erkekli kalıyorlar

Eskişehir Valiliği’nin dört gün sürmesi planlanan bir müzik festivalinin hemen öncesinde ildeki toplu etkinlikleri yasaklama kararına tepkiler yağarken, ildeki ‘muhafazakar’ STK’lerden destek açıklaması geldi.

Yasağın gerekçesi olarak da, “huzur ortamı ile kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin, genel asayişin korunması ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi” gösterilmişti. Ancak festivalin, açıklanan yasak gerekçelerinden hangisini ihlal ettiği anlaşılmadı.

İlgili haber: https://yesilgazete.org/eskisehirde-15-gun-tum-etkinlikler-yasak-gerekce-genel-asayisin-korunmasi/

Geniş bir kesim, yasağın hayat tarzına müdahale olduğu gerekçesiyle tepki gösterirken, muhafazakar sivil toplum kuruluşları dün günü yasağı destekleyen bir açıklama yaptı.

“Muhafazakar STK’lerden” oluşan Eskişehir Kardeşlik Platformu adıyla yapılan basın açıklamasında, festivalde “kızlı erkekli yatılı kalındığı, alkol ve uyuşturucu etkisiyle istenmeyen görüntülerin oluştuğu” savunuldu. Açıklamada, festivalin “çevrede yaşayan ve eğitim öğretim gören çocuklara birçok olumsuz örnek teşkil ettiği” de iddia edildi.

Platform, yasağın hayat tarzına müdahale olmadığını da savundu:

“Müzik, sanat ve eğlence kendi mecrasında kaldığı sürece kimse yadırgamaz kimse de bir şey diyemez.

Festival adı altında, denetimsiz bir ortamda, gençlerin günlerce alkol ve uyuşturucu maddelerle zehirlenmesinin, kurulan çadırlarda ne olduğu belirsiz ahlaksız ortamların oluşmasının sanattaki kültürdeki ve müzikteki yeri neresidir?”

Platform, ortak açıklamasında festivali “ahlaki yozlaşma” olarak da tanımladı.

12-15 Mayıs tarihlerinde yapılacağı duyurulan festivale 28 sanatçı ve grup katılacaktı.

Yasak TBMM gündeminde

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer,  yasağı soru önergesi ile TBMM gündemine taşıdı. Çakırözer, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle, “Bu yasaklar Eskişehir’de yurttaşlarımız ile festivali izlemek isteyen binlerce gencin yaşam tarzına müdahale değil midir?” diye sordu.

Valiliğin yasağını “akıl alacak durum değil” diye değerlendiren CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır “ Sanata, sanatçıya, kendi anlayışına uymayan herkese, her kesime düşman saray iktidarının yarattığı bu düzene teslim olmayacağız” derken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Eskişehir Valiliği 15 günlük etkinlik yasağı ile aylarca festival için emek harcayanlara ve gençlerin sanata olan ilgisine düşmanca bir tavır almıştır. Gençliğe, sanata ve kültürel faaliyetlere düşmanlık bir AKP geleneği oldu. Valilik bu kararını geri alsın!” diye konuştu. 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil de Adana ve Eskişehir’deki eylem ve festivallere yönelik yasaklama kararlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun yanıtlaması talebiyle TBMM Başkanlığı’na iki ayrı soru önergesi verdi.

TİP Sözcüsü Kadıgil’in Bakan Ersoy’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde yönelttiği sorular şu şekilde:

  • Hiçbir makul gerekçe göstermeden 15 günlük yasaklarla aylar önce planlanan sanat faaliyetlerinin, atanmış valilerin keyfiyetiyle yasaklanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Yasaklanan etkinlikler gerekçesiyle sanatçıların ve sanatseverlerin uğradığı mağduriyet ve oluşan zararlarını karşılamak için ne tür bir önlem alacaksınız?
  • Müzik yasağını bir saat esneterek kalıcı hale getirmekle, hükümet olarak getirdiğiniz yasakların kamu sağlığı ve güvenliğiyle ilgili değil yaşam tarzına müdahale olduğu ve TCK Madde 115’e göre suç oluşturduğuna yönelik değerlendirmeleriniz nedir?

Kadıgil’in Bakan Soylu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde yönelttiği sorular ise şöyle:

  • Adana’da verilen yasak kararının gerekçesinde Anayasa tarafından güvence altına alınan “toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı”nın vatandaşlarca kullanılmasının “kamu huzur ve esenliğinin tehlikeye düşürüldüğü” ifade edilmektedir. Atanmış bir memurun Anayasal bir hakka yasak getirmesinin izahı nedir?
  • Kamu görevi yürüten Valilik ve güvenlik güçlerinin kamu güvenliğini sağlamak için bulduğu çözümün vatandaşların kamusal alanı kullanmasının yasaklanması olması, bulunduğunuz kurumun ve kurumunuza bağlı birimlerin görevini yapamadığını açıkça göstermektedir. Bu kararda sorumluluğu bulunan, görevini yapamayan atanmışlar olarak istifa etmeyi düşünür müsünüz?
  • Alınan yasak kararları eğer bir istihbarat bilgisine dayanıyorsa ve güvenlik endişesine dayanıyorsa söz konusu risk neden siyasi parti, resmi kurum ve sendikalara ait sair etkinlikleri kapsamıyor? Neden yasak sadece vatandaşların Anayasal haklarını ve yaşam tarzına yönelik etkinlikleri (yürüyüş, oturma eylemi, stant/çadır kurma, afiş/pankart asma, konser, şenlik, festival vb.) kısıtlamak şeklinde uygulanıyor? Amaç güvenlikse diğer etkinliklerde sağlanan güvenlik, neden en temel protesto hakkında sağlanamıyor?

Organizasyon mahkemeye başvurdu

Festival organizasyonu da yaptıkları bir açıklama ile Valiliği kararı gözden geçirmeye davet etti. Organizasyon sorumlusu Serdar Can, şu ana kadar 10 bin bilet satıldığını söyledi ve “Mahkemeye başvuru yaptık, yasal hakkımızı o gün de söylediğimiz gibi sonuna kadar arayacağız. Çünkü gayrimeşru bir şey yapmıyoruz.” dedi.

 

Küresel ısınma: Akdeniz’in büyük sorunu çam kese böcekleri İstanbul’da

Ağaçlarda tül benzeri keseler oluşturarak özellikle kızılçam ağaçlarının kurumasına ve ölmesine neden olan çam kese böceği (Thaumetopea pityocampa) Akdeniz Bölgesi‘ne özgü olmasına rağmen son birkaç yıldır İstanbul’da sıkça görülüyor.

Uzun tüylü bir tırtıl olan çam kese böceğine ilişkin bilgi veren Çukurova Üniversitesi Biyoteknoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Entomoloji uzmanı Prof. Dr. M. Bora Kaydan, böcek türünün Akdeniz Bölgesi’nin hemen her yerinde bulunduğunu ifade ederek “İstanbul’da çıktığı için göze çarpıyor ama Akdeniz Bölgesi’ndeki en büyük sorunlardan biri” dedi.

Muğla’da çam kese böceği sürüsünün kelebeğe dönüşmek için sıra halinde yolculuğu… ( Ali Rıza Akkır – Anadolu Ajansı )

AA’dan Gülseli Kenarlı’nın aktardığına göre; bu türün çok uzun süredir Akdeniz Bölgesi’nde çam ağaçlarında ciddi sorunlar oluşturduğunu belirten Kaydan, şöyle devam etti:

“İstanbul’da çok fazla görülmesinin nedeni küresel iklim değişikliği. Son yıllarda iklimde inanılmaz değişimler var, dünyanın en büyük sorunlarından birisi. Küresel iklim değişikliği dediğimizde olağan dışı iklim olayları oluyor, çok şiddetli yağışlar haziranın temmuzun ortasında olabiliyor. Ama önemli etkilerinden bir tanesi de güneyden kuzeye sıcaklık artışlarından dolayı böcekler de güneyden kuzeye hareket ediyor. Aynı zamanda ovadan yüksekliklere doğru hareket edebiliyorlar. Bu sadece çam kese böceği için değil, birçok böcek türü için geçerli. Son yıllarda ülkemize giren çok farklı böcekler de bulunmakta. Bu göç nedeniyle çam kese böceği İstanbul’da da görülmekte. Bu küresel iklim değişikliğiyle beraber konuştuğumuz tür göçüdür, türlerin yer değiştirmesidir.”

Malkara ilçesinde çam kese böceklerinin Atatürk Bal Ormanı’na zarar verdiği bildirildi.
( Alper Eral – Anadolu Ajansı )

‘Karadeniz’de muhtemelen pek görülmeyecek’

Sıcaklık ve kuzeye göçler böyle devam ederse çam kese böceğinin İstanbul’da popülasyonunu artırma olasılığının yüksek olduğunu dile getiren Kaydan, bu türle mücadelede farklı böcek ve bakterilerin kullanıldığına değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Bora Kaydan

“Bununla mücadelede kullanılan bir coleoptera türü var, oldukça yaygın; parazitoit türler var, oldukça yaygın. Onun dışında popülasyonu baskılayacak fazla tür yok. Normal şartlarda ormanlık alanlarda kimyasal kullanılmasını tavsiye etmiyoruz. Fakat bunlarda etkili olan ‘BT’ dediğimiz bir bakteri var, bunlar daha çok Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından kullanılıyor ve öneriliyor. Biyolojik mücadele öneriliyor ve aynı zamanda biyolojik dengenin korunması öneriliyor.”

Karadeniz Bölgesi için büyük bir tehdit bulunmadığının altını çizen Kaydan, “Karadeniz Bölgesi’nde çok fazla bu tür çamlar olmadığı için o tarafa geçeceğini düşünmüyorum. İstanbul’da olan şey şu; oradaki çamlar plantasyon, Akdeniz’den oraya götürülerek yetiştiriliyor. Karadeniz’in kendi bitki örtüsü var, kendine has bitki örtüsü. Muhtemelen o taraflarda pek görülmeyecektir, aynı zamanda Karadeniz Bölgesi’nde çok ciddi yağışlar var. Bu sebeplerden orada olabileceğini pek düşünmüyorum” yorumunu yaptı.

Malkara ilçesinde çam kese böceklerinin Atatürk Bal Ormanı’na zarar verdiği bildirildi.
( Alper Eral – Anadolu Ajansı )

Çam kese böceklerinin insanlarda alerjik etki yarattığını, kuşların dahi zarar gördükleri için bu türü yemediğini anlatan Kaydan, “Üzerlerindeki bütün kılların ucunda alerji yapan kimyasallar bulunur. Bu nedenle çok ciddi anlamda alerji yapar. Türle mücadele konusunda laboratuvar ortamında çalışanlarda çok ciddi alerjik reaksiyonlar görüldü. Dokunduğunuz anda yakıyor. Doğal düşmanını yetiştirmeniz için onu da yetiştirmeniz gerekiyor. Ama odaya giren arkadaşlarda bile çok ciddi sıkıntı olduğunu biliyorum” ifadelerini kullandı.

Alerjik bünyeler dikkat

Bülent Tutluoğlu

Çam kese böceğinin insan sağlığına verebileceği zararlar konusunda bilgi veren Akademik Solunum Derneği Başkanı ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu da, “Ciltte kızarıklık, döküntü, yaygın cilt alerjisi yapabiliyor. Normalde bütün böcek türlerinin, çok hassas kişilerde anafilaksi dediğimiz ciddi boğazda tıkanma, solunum yollarında daralmayla karakterize bir tablo yaratma potansiyelleri var. Geçen yıl İstanbul’da görüldüyse bunu rutine koyarak takip etmek, bakmak gerekebilir. Çok ciddi hassasiyeti olan kişilerde hastaneye yetişemeden ölüme kadar götürebilecek alerjik reaksiyonlar oluşabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Tutluoğlu, herhangi bir böcek türüne ciddi hassasiyeti olan kişilerin çam kese böceğine karşı da aynı tepki vereceğini sözlerine ekledi.

Kedi ve köpekler için de tehlike oluşturuyor

Öte yandan bu tırtılların kedi ve köpekler için de oldukça tehlikeli olduğu biliniyor.

Ajanimo’dan Büşranur Çakır’ın aktardığında göre; köpekler bu canlılarla temas ettiğinde ölümle sonuçlanabilecek durumlar ortaya çıkabiliyor. Türkiye’de her yıl düzenli olarak çam tırtılı  ile temas eden birçok klinik vaka bildiriliyor. Çam kese tırtılı, köpeklerle temas halinde ciltte ve mukozalarda aşırı duyarlılık reaksiyonu oluşturabililiyor.

RTÜK’ten dört kanala ‘Gezi Davası’ cezası: İktidarı küçük düşürdüler

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşçı, sosyal medya hesabından RTÜK’ün Flash TV, Halk TV, TELE 1 ve KRT‘ye para cezası verdiğini duyurdu.

RTÜK’ün verdiği cezanın gerekçesi ise dört kanalın, sekiz kişiye hapis cezası verilen Gezi Davası sonrasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın yaptıkları açıklamaları haberleştirerek “iktidarı küçük düşürmesi ve aşağılaması”.

Cezaya gazeteci örgütlerinden tepkiler gelirken, Gezi Davası’nda 18 yıl hapis cezası alan Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay da konuya ilşkin bir mesaj yolladı. Mesajı, Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay iletti:

“Telefon görüşmemizde, Can üzerine basa basa bugün aldığı bir haber hakkında görüşlerini iletmemi istedi: Bugün RTÜK, olağanüstü toplanmış. Halk TV’nin Gezi Davası’nı veriş şekli ve yorumlarından dolayı ceza verilmesi için görüşmüş. İnceleme Bürosu, bir rapor yazmış, başkana sunmuş. RTÜK başkanı, istenen şeyi hafif bularak geri yollamış, toplantı ertelenmiş. Can, Hakan (Altınay) ve Tayfun (Kahraman) diyorlar ki, “Dosyaya iyi baksınlar. Dosyada ne suç var ne suçlu var. Biz Gezi eylemlerini sonuna kadar savunuyoruz. Bunun altında ne suç, ne örgüt vardır.'”

Bu isimlerin yayınlara çıkarılmaması hedefleniyor

Kararı duyuran RTÜK üyesi Taşçı,” Medyaya baskı siyasilerin açıklamalarına kadar uzandı” dedi ve“RTÜK’ün bugünkü cezaları gösterdi ki; milletvekilerinin söyledikleri birilerince beğenilmediğinde kanallar cezalandırılarak bu isimlerin yayınlara çıkarılmaması hedefleniyor. Amaç kimse gerçekleri duymasın, bilmesin!” sözleriyle tepki gösterdi.

İlgili haber: Gezi kararı sonrası adliyeden tek ses: İtiraz etmeyen herkes bu kararın sorumlusudur

RTÜK üyelerinden Okan Konuralp de, Ahmet Şık ve Özgür Özel’in açıklamalarının ifade özgürlüğü ve yasama sorumsuzluğunun güvencesi altında olduğunu belirtti ve şunları söyledi:

“Milletvekilleri açısından bu yönüyle ihlal yaratan karar, TV’ler açısından da basın özgürlüğü ihlali ve sansür hamlesidir. Uzman raporlarında, mevcut iktidarın ve mahkeme heyetinin itibarının zedelendiği iddiasının da bulunması ayrı bir garabettir.

RTÜK’ün aldığı kararlara atfen anımsatmak isterim ki Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi’nin itibarlı özgürlükleri yakındır. Çünkü demokrasi kazanacak; şüphemiz olmasın!”

İlgili haber: Gezi Davası’ndan çıkan utanç kararına tepkiler sürüyor

RTÜK iktidar adına ceza dağıtmaktan vazgeçmelidir

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye örgütünden de karara tepki geldi.

RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, “RTÜK’ün  oy çokluğuyla verdiği ağır para cezaları, bir iktidar projesinin tatminine ve eleştirel kanalların seçim öncesi susturulmasına yöneliktir. Yapısı ve müdahale tarzıyla RTÜK’ün demokraside yeri yoktur!” denildi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), karara ilişkin basın açıklamasında “İktidarı küçük düşürme ve aşağılama iddiasıyla verildiği belirtilen bu karar, RTÜK’ün tüm faaliyetlerini iktidarın çıkarını koruma üzerine kurduğunu bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.

Açıklamada, iktidarı eleştiren haber kanallarına sansür uygulandığı vurgusu yapıldı:

“Özerk olması gereken RTÜK, kararlarıyla gazeteciliğe müdahale etmekte, haberi engellemekte, iktidar adına sansür ve cezalandırma görevini yürütmektedir. İktidarın kamu yararına olmayan uygulamalarının eleştirildiği TV kanallarına mutlaka ceza verilmektedir.

İktidarı eleştiren medya kuruluşlarını ekonomik olarak zayıflatmaya, çalışanların maaşlarını almalarını engellemeye neden olacak bu kararlar, Anayasa’ya, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne de aykırıdır. RTÜK iktidar adına ceza dağıtmaktan vazgeçmelidir.”

 

 

Bahar, aşk, sağlık, bereket ve güzellikleriyle Hıdırellez’den rengarenk görüntüler

İlkbaharı karşılamak için yapılan eğlencelerden biri olan Kakava Şenlikleri ve Hıdrellez Kutlamaları her yıl Mayıs ayının 5. ve 6. günlerinde düzenleniyor.

Türkiye’nin dört bir yanında kutlanan Hıdırellez özellikle her yıl Edirne’de binlerce turistin katılımıyla gerçekleştiriliyor.

Fotoğraf: Gürcan Öztürk

Pandemi nedeniyle son iki yıl kutlanamayan Hıdırellez, bu sene renkli görüntülere sahne oldu.

Fotoğraf: Gürcan Öztürk

Aralık 2017’de UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi‘ne giren ve her yıl 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan baharın müjdesi Kakava Hıdırellez için birçok noktadan Edirne’ye gelindi.

Fotoğraf: Gürcan Öztürk

Binlerce ziyaretçi Kakava ateşinin çevresinde toplandı.

Profesyonel fotoğrafçı Gürcan Öztürk’e göre ise Hıdırellez özellikle Kemikçiler Mahallesi’nde büyüleyiciydi… Öztürk bu anların fotoğraflarını “Her sokak, Emir Kusturica filmlerinden bir sahne gibiydi… Bahar, aşk, sağlık, bereket ve güzellikleriyle geldi… Biz de, çektik… “ yorumuyla paylaştı.