Ana Sayfa Blog Sayfa 786

Van Gölü’nde kuraklık: Balıkçı tekneleri karaya oturdu

VAN – Son yıllarda azalan yağış ve artan buharlaşma nedeniyle Van Gölü‘ndeki su seviyesi düşünce Tuşba ilçesine bağlı Adır Mahallesi‘ndeki barınakta balıkçı tekneleri karaya oturdu.

Göle açılamayan balıkçılar, teknelerinin altındaki kum ve taşları küreklerle temizlemeye çalıştı.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, göldeki çekilmenin yıllardır sürdüğünü ve kimi yerlerde 2-3 kilometrelik kıyı çizgisinin değiştiğini söyledi.

En büyük sorun balıkçı limanlarında yaşanıyor

Akkuş, bugün Van Gölü’nde, 100’ün üzerinde balıkçı teknesi olduğuna ve bölgede binlerce kişinin inci kefali avcılığından geçimini sağladığına dikkat çekti:

“Balıkçı barınaklarının işlev görür halde olması balıkçılıkta en önemli noktalardan biri. Hemen kıyıdaki balıkçı barınakları, gölün çekilmesiyle birlikte adeta işlevsiz konuma geliyor. Özellikle Adır Adası‘nın hemen karşısındaki liman, gölün çekilmesiyle birlikte karaya çıktı. Dolayısıyla en büyük sorun balıkçı limanlarında yaşanıyor.”

30 yıldır balıkçılık yapan Ahmet Çıkla,balıkçı barınağının yarısından fazlasının karaya çıktığını belirtti:

“Göle balık avlamaya çıkamıyoruz. Teknelerimiz karaya oturmuş durumda. Zorluk çekiyoruz. Teknelerimiz giriş ve çıkışlarda karaya oturuyor. Tekneyi çıkarmak için bazen iki saat uğraşıyoruz, çıkartsak dahi tekne ile limana yanaşamıyoruz. ”

Kuraklık gerçekten bize zarar verdi

Son iki yıldır Van Gölü suyunun iki metre kadar aşağı çekildiğini söyleyen Çıkla, mahallenin tamamının geçimlerini balıkçılık yaparak sağladığını, balıkçı barınağının ve limanın içinin derinletilmesi için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı‘na dilekçe verdiklerini ancak  geri dönüş olmadığını söyledi.

Bölgede 20 yıldır balıkçılık yapan Murat Ayseli de “Göldeki su seviyesinin düşmesi bizim için büyük bir problem oldu. Kuraklık gerçekten bize zarar verdi.Limanımız gerçekten bitme derecesinde. Yetkililere sesleniyoruz. Biz mağduruz” dedi.

50 yıllık ‘soykırım’ tamamlandı: Brezilya’da kabilesinin son üyesi ‘Delikli Adam’ öldü

Brezilya Amazonlarında yaşayan ve temas kurulmayan bir yerli kabilesinin son üyesi olduğu düşünülen adamın öldüğü açıklandı.

Devlete bağlı Ulusal Yerli Kuruluşu (Fundação Nacional do Índio – FUNAI) tarafından yapılan açıklamada “Delik Adamı” diye bilinen yerlinin cansız bedeninin 23 Ağustos’ta bir kulübedeki hamakta bulunduğu bildirildi.

Guardian’ın aktardığına göre, bölgede herhangi bir boğuşma, şiddet veya başka bir insan varlığına dair işaret olmadığı da belirtildi.

Doğal sebeplerden öldüğü düşülen yerlinin cesedine adli muayene yapılacak.

1970’lerden beri zorla yerlerinden edildiler

FUNAI’nin verdiği bilgiye göre bölgedeki yerel halk 1970 ve 1980’li yıllarda büyük ölçüde çiftçiler tarafından bölgeyi terk etmeye zorlandı.

Cesedi bulunan yerlinin kabilesinin geri kalanın çiftçiler tarafından öldürüldüğü düşünülüyor. İlk kez Tanaru bölgesinde görülen adam, 1996’dan beri takip ediliyor. Yetkililer, bu kişiyle temasa geçmeye çalışsa da bu istek kabul edilmemişti.

Yerlinin hayatını 60 yaşlarında kaybettiğine inanılıyor. Vücudunun etrafına parlak renkli tüyler yerleştirdiği için ölüme hazırlandığı düşünülüyor. Yerli, hayatının çoğunu kazdığı çukurlarda gezdiği için “Delik Adamı” diye biliniyordu.

Kabile hakları için çalışmalar yürüten Survival International‘ın yöneticilerinden Fiona Watson, “Hiçbir yabancının bu adamın adı ve kabilesi hakkında pek fazla bilgisi yoktu. Onun ölümüyle halkının soykırımı tamamlandı. Toprağa ve servete aç sığır yetiştiricileri, bütün bir halkı kasten yok etti” dedi.

Yerel örgütler, Amazon’daki kabilelerin sayısının 235 ile 300 arasında olduğunu tahmin ediyor. Bunların bir bölümünün dış dünyayla hiç bağlantısı yok. En az 30 kabile ise ormanın derinliklerinde yaşıyor.  Bu kişilerin sayıları, dilleri veya kültürleri hakkında neredeyse hiçbir bilgi  bulunmuyor. 

Mukteda es-Sadr’ın istifası sonrası Irak’ta şidddet sürüyor: En az 30 kişi öldü

Bölgenin etkili Şii dini ve siyasi lideri Mukteda es-Sadr‘ın Pazartesi günü siyasetten tamamen çekileceğini açıklamasının ardından silahlı destekçileri, başkent Bağdat‘ta bir zamanlar ABD ordusunun kalesi olan ve şimdi Irak devlet dairelerine ve yabancı elçiliklere ev sahipliği yapan Yeşil Bölge‘ye baskın düzenledi.

Yetkililer, iki gün süren çatışmaların ardından ölü sayısının en az 30 kişiye yükseldiğini söyledi. Bölgedeki bazı diplomatik çalışanlar da çatışmalardan etkilendi.

Es-Sadr, ülkede şiddet durana dek açlık grevine gittiğini duyurdu.

Sadr destekçileri, Yeşil Bölge’ye roket güdümlü el bombaları ve makineli tüfeklerle ateş açmış, güvenlik güçleri, krizin ciddi bir şekilde tırmanmasıyla dün ateşe karşılık vermişti.

Irak ordusu ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan etti ve başbakan vekili kabine toplantılarını askıya aldı.

İran dün Irak’a sınırlarını kapattı. Kuveyt de vatandaşlarını Irak’tan ayrılmaya çağırdı. Hollanda, Yeşil Bölge’deki büyükelçiliğini tahliye etti. Emirates havayolları dün Bağdat’a uçuşlarını durdurdu.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, Bağdat’a yönelik seyahat uyarısı yayımlayarak “güvenlik durumunun bozulmaya başlaması” nedeniyle vatandaşlara zorunlu hâller dışında çatışmaların yaşandığı şehre seyahat etmekten kaçınmalarını tavsiye etti.

AP’nin aktardığına göre yetkililer, hem ilk gün Sadr yandaşlarının Hükümet Sarayı’nı basması sırasında hem de bir gecede Yeşil Bölge’de çıkan çatışmalarda en az 30 kişinin öldüğünü ve 400’den fazla kişinin yaralandığını söyledi.  

İstifa açıklamasının ardından Pazartesi günü Sadr’a bağlı protestocular hükümet sarayının önündeki beton bariyerleri halatlarla yıkarak sarayın kapılarını kırmıştı.

Mukteda es-Sadr

Sadr’ın milliyetçi söylemi ve reform gündemi, büyük ölçüde Irak’ın en yoksul kesimlerinden gelen ve tarihsel olarak Saddam döneminde siyasi sistemin dışında kalan destekçilerinde güçlü bir yankı buluyor.

Ülkede büyük protestolar sonrası ddevrilen hükümetin ardından kurulan hükümetlerde istikrar sağlanamadı.

 

 

Almanya tarihinin en güneşli yazını geçirdi

İklim krizinin Almanya’ya yıllık maliyeti: 6,6 milyar euro

Bir önceki rekor 793,3 saat ile 2003 yazına aitti. Güneş ışığı sürelerinin 1951’den beri kayda geçirildiği ülkede sıcaklıklar ve yağış miktarları da yaklaşık 140 yıldır kayıt altına alınıyor.

Pek çok bölge için en kurak yaz

DW Türkçe‘nin aktardığına göre, meteorolog Friedrich, bu yazın en güneşli yaz olmasına karşın Almanya’da en sıcak yaz olmayacağını, ancak ilk beşte yer almasının muhtemel olduğunu söyledi.

DWD’ye göre, bu yaz, ülkenin birçok bölgesi için en kurak yaz oldu.

DWD, her sonbahar öncesi Almanya genelindeki yaklaşık 2 bin hava istasyonundan alınan veriler doğrultusunda yaptığı değerlendirmenin sonuçlarını açıklıyor.

 

 

Nijerya-Lagos’ta geçen yıl 22.500 çocuk hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetti

Vali: Halkın desteğinden memnunuz

Rakamların hava kirliliğinin bölge sakinlerinin sağlığı üzerindeki etkisini kaydeden, resmi bir rapora ait.

Eyalet Valisi Babajide Sanwo-Olu da proje tanıtımındaki konuşmasında,  yönetiminin Lagos sakinlerine temiz hava ve sürdürülebilir bir çevre sağlama konusundaki kararlılığında çok kararlı ve proaktif olduğunu kaydetti:

“Temiz hava projemiz, Lagos Eyaleti halkı için refah, sağlık, artan GSYİH ve artan üretkenlik vaaz ediyor. Şu anda Itedo topluluğunun arasındayız ve aldığımız olumlu yanıttan memnunuz.

Bu müdahaleden önce Hava Kalitesi Çalışması ve bilgi, tutum ve uygulamalar alanında çalışmalar yaptık ve birçok kişinin hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkilerini bilmediğini fark ettik. Burada temiz enerji ve geri dönüşümü anlattığımızda insanların heyacanlı ve projede hükümetle ortak hareket etmeye kararlı olduğunu görmekten mutluyuz.”

Lagos eyaleti,  20 milyondan fazla nüfusa sahip. Artan sanayi üretimi ve gelişen ulaşım ağları hava kirliliğinin ve bu nedenle de ölümlerin artışına neden oluyor.

2019 Küresel Hastalık Yükü çalışmasına göre de, Nijerya’da hava kirliliğine bağlı ölümlerin %78’inin beş yaşın altındaki çocuklar arasında olduğu kaydedilmişti.

Erkek yunuslar, ömür boyu sürecek arkadaşlıklar kuruyor, birbirlerine eş bulmaya yardımcı oluyorlar

İnsanlar, ekonomik avantaj, uluslararası ticaret ve askeri operasyonlar gibi çeşitli nedenlerle farklı sosyal düzeylerde stratejik, işbirliğine dayalı ilişkiler kurar.

Uzun zamandır bu davranıın yalnızca insan toplumlarına özgü olduğunu düşünülürken araştırmacılar, şimdi bazı yunusların da birden fazla düzeyde grup ittifakı oluşturabileceğini söylüyor.

Pazartesi günü PNAS‘ta yayımlanan araştırmaya göre Batı Avustralya‘daki Shark Bay‘deki yetişkin erkek  şişe burunlu yunuslar, dişilere erişimini artırmak için gruplar arasında aslında en az üç farklı düzeyde işbirliğine dayalı ilişkiler oluşturuyor.

Florida Uluslararası Üniversitesi biyoloğu Richard Connor ve Bristol Üniversitesi‘nden doçent Stephanie King tarafından yürütülen yeni araştırma yunusların on yıl boyunca süren sosyal bağlar oluşturduğunu ve  ve gruplar arasında işbirliği yaparak, birbirlerine eş bulmalarına ve rakiplerle savaşmalarına yardımcı olduğunu buldu.

Çalışma, hayvanlar arasındaki ilişkilerin, yunusların hedeflerine ulaşmak için birden fazla düzeyde ittifak kuracakları insanlara benzer olduğunu gösteriyor. İnsanlarda olduğu gibi dişilere ulaşmak ve diğerleriyle rekabet etmek için ‘eküri’ler edinen yunusların davranışları, “sosyal beyin” hipotezini de destekliyor.

Dr. Connor, bu çalışmadan önce, gruplar arasındaki işbirliğine dayalı ittifakların insanlara özgü olduğu düşünüldüğüne dikkat çekerek şöyle diyor: 

“Memelilerin beyinleri, sosyal etkileşimlerini ve ağlarını izleyen hayvanlar olduğu için boyut olarak daha büyük olacak şekilde evrimleşti. İnsanlar ve yunuslar, vücut büyüklüğüne göre en büyük beyne sahip iki hayvandır. Bu tesadüf değil.”

Araştırma ekibi, 2001 ve 2006 yılları arasında Batı Avustralya’daki Shark Bay’de tekne tabanlı yoğun araştırmalar yaparak veri topladı ve gözlemledikleri 202 Hint-Pasifik şişe burunlu yunusu (Tursiops aduncus) ayırt etmek için benzersiz tanımlayıcı düdüklerini kullandı. Eylül ve Kasım ayları arasındaki en yoğun çiftleşme mevsimi de dahil olmak üzere yunusları izledi ve dinlediler.

Laboratuvarda, sosyal ağlarındaki kalıpları gözlemlemek için bu yetişkin erkek yunuslardan 121’ine odaklanan verileri incelendi ve sonraki on yıl boyunca hayvanların ittifakları analiz edilmeye devam edildi.

Sonuçta tıpkı ‘en iyi arkadaşlar’ gibi iki veya üç erkek yunus arasında ittifaklar olduğu ve bu grupların 14 üyeye kadar genişlediği görüldü.

Bu üyeler birbirine çiftleşecekleri dişileri bulmalarına yardım etti ve diğer yunuslardan dişileri çalmaya ve rakiplerin herhangi bir “hırsızlık” girişimine karşı birbirini savundu.

King, bu grupların onlarca yıl arkadaşlığa devam edebildiğini söylüyor: “Çok küçükken başlayan önemli bir yatırım ve bu ilişkiler hayatları boyunca devam edebilir.”

Gözlemlere göre bazen, özellikle yunus grupları kendileri için bir risk olduğunu hissettiklerinde, daha büyük bir ekip oluşturmak için iki ikinci dereceden ittifak  bir araya gelebiliyor. Sonuç olarak yunuslar arasında, her erkek 22 ila 50 arasında yunusla doğrudan bağlantılıydı.

Ayrıca gözlemler, bu gruplarda yunuslar arasındaki bağlar ne kadar güçlüyse dişileri çekmede o kadar başarılı olduklarını gösteriyor. King, erkeklerin daha fazla üreme başarısı sağlayan şeyin, ittifakın büyüklüğünden ziyade işbirlikçi ilişkileri olduğunu söylüyor.

The Guardian’a görüş veren Ulusal Deniz Memelileri Vakfı eski direktörü Stephanie Venn-Watson, yunusların son derece sosyal ve işbirlikçi olduğu kadar çevrelerine uyum sağlama ve onlara özgü davranışları öğretme konusunda da oldukça iyi olduklarının zaten yaygın olarak bilindiğine dikkat çekiyor.

“Diğer cetaceanların (deniz memelisi) benzer ittifaklar geliştirme olasılığı var. Bu karmaşık davranışlar muhtemelen büyük beyinli memelilerle sınırlı olacaktır.”

Yunuslar, araştırmacılara göre bu tür stratejik çok düzeyli ittifakların gözlemlendiği tek insan dışı örnek oldu.

Connor, “Yunusların ve insanların, gruplar arası ilişki konusundaki evriminde ortaklaştığını söyleyebilirim. İnanılmaz derecede karmaşık bir sosyal sistem. Ve bu şaşırtıcı çünkü yunuslardan çok farklıyız.”

Türkiye’de sekiz yıldır yaşayan Yunan gazeteci sınır dışı edildi

Türkiye’de sekiz yıldan beri yaşayan Evangelos Areteos Twitter’dan perşembe günü Belçika’nın başkenti Brüksel’den İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na indiğini ve burada ‘sohbet’ adı altında yaklaşık yedi saat sorgulandığını açıkladı.

Areteos, sorgunun ardından cuma günü 09:40 uçağıyla geldiği Brüksel’e gönderildiğini söyledi.

Evangelos Areteos’un Türkiye’den sınır dışı edilmesi üzerine Mapping Media Freedom da bir açıklama yaparak konuyu gündeme getireceklerini bildirdi: “Ekim ayında uluslararası basın özgürlüğü kurumları olarak gerçekleştireceğimiz Türkiye Medya Özgürlüğü Misyonu kapsamında, diğer bütün meselelerin yanı sıra Evangelos’un vakasını da görüşeceğimiz yetkililere soracağız.”

Aya dönüşte rötar: NASA’nın Artemis’inin yolculuğu ertelendi

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), motor arızası nedeniyle en güçlü roketi Artemis’in fırlatılışını erteledi. Ertelemenin ardından Cuma günü fırlatılması planlanan roket, Orion isimli kapsülü Ay’ın yörüngesine taşıyacak.

Roketin Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nden dün yerel saatle 08:33’te (Türkiye saatiyle 15:33) fırlatılması planlanmıştı. Ancak önce fırlatma aracına sıvı hidrojen yakıtı yüklenmesi sırasında sorunlar yaşandı. Yakıt doldurma operasyonu sırasında sızıntı meydana geldi. Sorun çözülse de üç numaralı motordaki arıza giderilemedi.

Fırlatma NASA’nın Youtube sayfası üzerinden canlı olarak izlenebilecek:

Roket gemisinde insan olmayacak ancak radyasyon seviyelerini ve astronotların yaşayacağı stresi ölçmek için sensörlerle donatılmış üç mankenden oluşan simüle edilmiş bir ekip taşıyacak.

BBC News’in haberine göreNASA astronotu Stan Love, yaşanan teknik sorunların, özellikle yepyeni bir uzay aracının ilk uçuşu için çok yaygın olduğunu söyledi.

Büyük bir ilgiyle takip edilen fırlatma anından saatler önce yüz binlerce kişi Florida’nın Cape Canaveral şehrine akın etti. Bu kişiler arasında ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris de vardı.

Harris, Artemis Programı’nın yeni bir “çağın başlangıcı” olduğunu belirtmişti. SLS, NASA’nın şu ana kadarki en güçlü aracı.

Orion adlı kapsül, Ay ve çevresinde 42 günlük insansız bir misyonu tamamlamak üzere gönderiliyor ve 10 Ekim’de San Diego açıklarında Büyük Okyanus’a inerek ilk görevini tamamlayacak.

Öncelikli hedef, 50 yıl aradan sonra insanı yeniden Ay yüzeyine götürmek. Ancak NASA gözünü çok daha ötelere, Mars’a doğru çoktan çevirdi.

Astronot Randy Bresnik, “Artemis I uçuşuyla yaptığımız her şeye, mürettebatlı yapılacak Artemis II uçuşundaki olası riskleri azaltma gözüyle bakıyoruz” yorumunu yaptı.

Ajans, Ay’a geri dönmenin 2030’larda Mars’a insan göndermenin önünü açacağını ve süreci kolaylaştıracağını düşünüyor. SLS ve Orion üzerinde 10 yıldan uzun süredir çalışılıyor.

Orion, daha önce bir kez, 2014’teki deneme uçuşunda Dünya’nın etrafında hareket etmişti.

SLS-Orion’un insanlı ilk misyonu Artemis 2 için 2024 hedefleniyor. Ay’ın yüzeyinde 1972’den sonra ilk kez insanların ayak basacağı Artemis 3 projesi için de 2025 sonu planlanıyor.

NASA henüz Artemis 2 ve 3 misyonları için astronotları belirlemedi. Ancak Ay’ın yüzeyinde nereye iniş yapılabileceğine dair detayları paylaştı. 13 bölge belirleyen NASA, ilk misyon tamamlandıktan sonra bunların arasından tercih yapacak.
Asıl hedef Ay’ın sürekli karanlıkta olan ve milyarlarca yıldır oluşan donmuş su kütlelerinin olduğu tahmin edilen bölgelerini keşfetmek. Bu buzların ileride içme suyu veya yakıt olarak kullanılabileceği öngörülüyor.

NASA’nın Artemis görevi, orijinal takviminin gerisindeyken orijinal bütçesini aşması ve sürdürülebilirliği yönündeki soru işaretleri nedeniyle eleştiriliyor.

SLS roket programının 23,8 milyar dolarlık faturası tartışma konusu olurken, her bir fırlatışın 4 milyar doları aşan bütçesi NASA’nın kendi müfettişi tarafından bile “sürdürülemez” olarak nitelendirilmişti.

NASA Artemis misyonu için 2025 yılına kadar 93 milyar dolar harcanacağını öngörüyordu.

Yunan mitolojisinde Apollo’nun ikiz kız kardeşi Artemis’den ismini alan programla NASA, en erken 2025 yılında astronotların yeniden Ay’a gönderilmesini, Mars’a insan göndermeyi amaçlayan daha iddialı uzay yolculuklarına giden yolda bir sıçrama tahtası görevi görerek uzun vadeli bir Ay kolonisi kurulmasını hedefliyor.

Erdoğan’dan Gülşen’e: Paçalarını kurtaramayacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Afyonkarahisar’da düzenlediği mitingde ismini vermeden şarkıcı Gülşen‘in tutuklanmasına neden olan sözlerini ima ederek, Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, kutsallarına hakaret edenler hem maşeri vicdanda hem hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacak” dedi.

Büyük Taarruz‘un 100. yılı sebebiyle düzenlenen etkinlikte konuşan Erdoğan, son günlerde milletin en büyük gücü olan kardeşliğine yönelik provokasyonların ibadethaneleri ve imam hatipleri hedef alacak şekilde çok ciddi boyutlara ulaştığını gördüğünü söyledi. “Sandıktan çıkamayacak olanlar umutlarını bayat senaryolarına bağlamış durumdalar. Sinsi emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bidon kafalı, makarnacı, kömürcü diyerek aşağıladıkları insanları tehditlerle sindirmek, ürkütmek istiyorlar” diyen Cumhurbaşkanı, “Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, kutsallarına hakaret edenler hem maşeri vicdanda hem hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacak” diye konuştu.

Grönland’ın acı kaybı: Eriyen buzullar suları öngörülenden çok daha fazla yükseltecek

Geological Survey of Denmark and Greenland’da (Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması, GEUS) yürütülen ve dün yayınlanan çalışmaya göre, Grönland‘ın hızla eriyen buz tabakası, küresel deniz seviyesini en az 27 santimetre yükseltecek. Yükseltinin boyutu daha önce tahmin edilenden iki kat daha fazla.

GEUS’da bir buzulbilimci olan ve çalışmanın ortak yazarı olan William Colgan, artık daha az kar alan ana buzullar tarafından beslenemeyen ve yenilenemeyen buz tabakasının iklim değişikliğinden dolayı eridiğini ve denizleri de kaçınılmaz olarak yükselteceğini söylüyor ve ekliyor:

“Bu ölmüş bir buz. Sadece eriyecek ve buz tabakasından silinecek.”

The Associated Press’ten Seth Borenstein’in aktardığına göre; Grönland araştırmasında bir buzulbilimci olan araştırmanın başyazarı Jason Box ise şunları dile getiriyor:

“Şu anda hangi iklim (emisyon) senaryosunu ele aldığımız fark etmeksizin, bu buz okyanusa gönderilmiş durumda. Daha çok bir ayağı çukurda gibi.”

Kaynak: GEUS

‘IPCC raporunda 6-13 santimetre yükseliş öngörülmüştü’

Nature Climate Change dergisinde yayımlanan çalışma, erimeden kaynaklı deniz seviyesi yükselişinin 78 santimetreye kadar ulaşabileceğini ortaya koydu.

Ancak 2021’de yayınlanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu, 2100’e kadar Grönland buzunun erimesinden kaynaklanan olası deniz seviyesinin yükselişi için 6 ila 13 santimetre aralığını öngörmüştü.

‣Tüm dünyanın merakla beklediği IPCC raporu açıklandı

Araştırmacılar buz tabakasını bir denge üzerinden inceledi. Grönland’daki dağlarda gerçekleşen kar yağışının buzulların çevresini doldurarak kalınlaştırıp kenarlardaki erimeleri engelliyor. Ancak araştırmacılar bunun aksine son birkaç on yılda daha az kar tutma ve daha fazla erime olduğunu, bunun da yarattığı dengesizlikten dolayı erimeye sebep olduğuna işaret ediyor.

Kaynak: GEUS

‘Bugünün aykırı değerleri, yarının ortalama rakamları’

Colgan, araştırma yazarlarının buz tabakasındaki kaybın ve hesaplamaların oranına baktıklarını, sonucunda ise Grönland’ın toplam buz hacminin yüzde 3,3’ünün ne olursa olsun eriyeceğini söyledi.

Araştırmacılara göre dünyadaki karbon kirliliğinin azalmasında dahi yüzde 3,3’lük bir erime gerçekleşecek. Colgan iklim değişikliğine ilişkin şu ifadeleri kullanıyor:

“İklim değişikliği böyle işliyor. Bugünün aykırı değerleri, yarının ortalamaları haline gelir.”

Kaynak: GEUS

Bir çalışma yazarı da 120 trilyon tondan fazla buzun, ısınan buz tabakasının kenarlarını doldurmaması ve yenileyememesi nedeniyle erimeye mahkum olduğunu söylüyor.

Buna göre eriyen buzun sadece ABD’de yoğunlaşması durumunda yükselen suyun derinliği 11 metre olacaktı. Ancak çalışma sonucunda ortaya konan yükselti rakamları küresel ortalamaya göre veriliyor.

‘Büyük toplumsal, ekonomik ve çevresel etkileri olacak’

Boise State Üniversitesi‘nde yerbilimleri profesörü olan Ellyn Enderlin, deniz seviyesinin 27 santimetre yükselmesinin büyük toplumsal, ekonomik ve çevresel etkileri olacağını söylüyor.

NYU’dan David Holland ise “Bu gerçekten büyük bir kayıp ve dünyanın dört bir yanındaki kıyı şeritleri üzerinde zararlı bir etkisi olacak” diyor.

Ancak erimenin zamanlaması tahmin edilebilmiş değil. Yalnızca bu yüzyıl içinde olacağı yönünde ifadeler kullanılıyor.

Öte yandan Colgan, erimenin bu yüzyılın sonunda olacağını veya 2150’de gerçekleşeceğini belirtiyor.

Colgan, bunun aslında en iyi durum senaryosu olduğunu söylüyor.

2012, buz tabakasındaki dengenin en fazla orantısız olduğu devasa bir erimenin gerçekleştiği bir yıldı. Dünya 2012 gibi daha fazla yıl geçirmeye başlarsa, Grönland’daki erime 78 santimetrelik bir yükselmeyi tetikleyebilir.