2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda triatlon sporcularının Seine Nehri’ndeki ikinci antrenmanı da yine kirlilik sebebiyle iptal edildi.
Olimpiyata ev sahipliği yapan Fransa’nın en büyük vaadi, nehri triatlon ve maraton gibi yüzme etkinliklerinin yapılacağı oyunlara kadar temizlemekti. Oyunlara bir hafta kala, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo temiz olduğunu kanıtlamak için canlı yayında nehre atlamıştı.
Kirliliğiyle meşhur nehre girmek yaklaşık yüz yıldır yasaktı. 2015’ten beri organizatörler Seine’i Olimpiyatlara hazırlamak ve Parislilerin oyunlardan sonra da sonra daha temiz bir nehre sahip olmasını sağlamak için yaklaşık 1 milyar sterlin yatırım yaptı. Plan kapsamında Paris’in merkezinde dev bir yer altı su depolama havzası inşa edilmesi, kanalizasyon altyapısının yenilenmesi ve atık su arıtma tesislerinin iyileştirilmesi yer alıyor.
Dünya triatlon temsilcileri, bugün, su kalitesi analizlerinin ardından nehrin yüzmeye elverişsiz olduğunu ve sporcuların sağlığını riske atabileceğini açıkladı. 26 Temmuz’daki açılış töreninde başlayan şiddetli yağışların nehrin kirliliğini etkilediğini belirten temsilciler, sabah saatlerinde planlanan antrenmanı iptal etti.
Dünkü antrenmanları da aynı sebeple iptal edilen triatlon sporcularının 30-31 Temmuz’da nehirde yarışması planlanıyor.
Nehir neden kirli?
Yaklaşık 40.000 yıldır insanlar tarafından yerleşim alanı olarak kullanılan ve bugün dünyanın en kalabalık kentleri arasında yer alan Paris, birleşik kanalizasyon sistemine sahip. Yani şehrin atık ve yağmur suları aynı borudan akıyor. Şiddetli yağışlarda ise bu boruların kapasitesi dolarak atık suları arıtma tesisi yerine nehre akıyor.
Organizatörler, açılış seremonisi öncesinde başlayan ve dün akşam saatlerine kadar süren yağmur sebebiyle nehrin kirlendiğini açıkladı.
Öfkeli Parislilerden nehre ‘sıçma tehditi’
Hidalgo ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen ay temizliğini kanıtlamak için nehre girme sözü vermesinin ardından olimpiyatlar için harcanan bütçeye kızgın olan Parisli bir grup, “23 Haziran’da Seine Nehri’ne sıçıyorum” etiketiyle bir internet sitesi açmıştı.
“Bizi boka sürüklediler, boka batma sırası onlarda” sloganını kullanan Parisliler nehrin temizlenmesine 1,5 milyar dolar harcayan siyasilerin sosyal sorunları öncelemediğinden şikayetçi.
Amerika Birleşik Devletleri‘nin (ABD) Kaliforniya eyaletinde bir arabanın yol açtığı orman yangını, kuraklık koşulları ve iklim değişikliğinin çevreye verdiği zarar yüzünden yüzünden daha yıkıcı hale geldi.
Kaliforniya’nın bu yılki en büyük, eyalet tarihinin ise en büyük yedinci orman yangını olağanüstü bir hızla büyüyerek on binlerce insanın tahliye edilmesine yol açtı.
Fotoğraf: Noah Berger
İki günde üç kat büyüdü
Kaliforniya itfaiye teşkilatı, yangının başladığı çarşamba gününden beri üç kat büyüdüğünü bildirdi.
Eyalet başkenti Sacramento‘nun yaklaşık 90 mil (144 km) kuzeyindeki Park Yangını olarak isimlendirilen yangın, 24 saatlik bir zaman diliminde iki katından fazla büyüyerek 350.000 dönümden fazla (Los Angeles büyüklüğünde) alanı yaktı.
Yangın, Butte, Plumas, Shasta ve Tehama ilçelerine yayıldı. Butte Country ve Chico şehirlerinde 4 binden fazla vatandaş tahliye edildi.
Cuma sabahı yangının yalnızca yüzde 3’ü kontrol altına alınırken pazar sabahı yüzde 12’si kontrol altına alınabildi. Bin 153’ten fazla personel, helikopter ve buldozerlerle yangına müdahale ediyor.
Fotoğraf: Noah Berger
Yangının bir vatandaşın yanan bir arabayı bir çukura itmesiyle başladığı tahmin ediliyor. Araba çukura kaydıktan sonra tamamen alev alınca yangının çevreye yayıldığı düşünülüyor.
Yetkililer, hızla büyüyen yangından uzaklaşarak izini kaybettirmeye çalışan 42 yaşındaki Chicagolu adamın perşembe günü tutuklandığını ve pazartesi günü (bugün) duruşmaya çıkacağını açıkladı. Orman yangınının nedeniyle ilgili araştırmalar hala devam ediyor.
Fotoğraf: Noah Berger
Kuraklık ve iklim değişikliği yangınları körüklüyor
Park itfaiye merkezinden Jay Tracy, “Yangının patlayıcı büyümesi birçok insanı şaşırtıyor. Benzeri görülmemiş bir şey” dedi.
Yangının yayılma hızı, Kaliforniya’da orman yangınlarının giderek artan şiddeti ve sıklığı konusundaki endişeleri gündeme getirdi. Kuraklık koşulları ve iklim değişikliği, orman yangınlarını daha yıkıcı ve kontrol edilmesi daha zor hale getiren bir ortam yaratıyor.
Fotoğraf: Brett Brown
Park Yangını, şu an ABD’deki en büyük yangın değil. Ulusal Kurumlararası Yangın Merkezi‘ne göre cuma günü ABD’de 7 bin 250 metrekarelik alanda 110’dan fazla yangın çıktı. Yangınların bazıları hava koşullarından kaynaklanırken iklim krizi, rekor sıcaklıklar ve kuraklık koşulları nedeniyle bölgedeki yıldırımları arttırdı.
Oregon‘daki Durkee Yangını 100 binden fazla araziyi yok etti, çiftlikleri yaktı ve yüzlerce çiftlik hayvanını öldürdü. Söndürme faaliyetlerinde görev alan bir itfaiyeci hayatını kaybetti.
Hızı saatte 97 kilometreye ulaşan rüzgarlar ve yıldırımların yangını körüklediği bildirildi.
Artvin‘in Arhavi ilçesinde HES ve taş ocağının ardından şimdi de Cengiz Holding iştiraki Eti Bakır‘ın açmak istediği maden ocağı, köylüler tarafından dün de sokaklara çıkarak protesto edildi.
Maden arama ihalesi 10 köyü içine alacak olan 1930,92 hektarlık alanı kapsıyor.
ANKA‘ya konuşan Arhavili Havva Öziskender, eyleme ailesini ve geçmişini kurtarmaya geldiğini söyledi:
“Ben 30 yıl çalıştım emekli oldum. Burada benim atalarım var. Eğer bu maden olursa bizim buradan gidecek başka bir yerimiz yok. Gürcistan’a mı gideceğiz onu mu istiyorlar bizden? Benim atalarım Arhavi’de yatıyor, yerim yurdum burası. Mehmet Cengiz‘e, Limak’a, Kolin‘e verecek hiçbir şeyimiz yok. Ben atamı almış gelmişim ve biz vermiyoruz topraklarımızı, gelin tutuklayın atın çöpe. Karadeniz’ için eylem yaptık ‘denizi doldurmayın’ diye, doldurdular. Yeter inin sırtımızdan, ben sizleri beslemek zorunda değilim.”
‘Tarım alanlarında maden çalışması yapıyorlar’
Arhavi Ziraat Odası Başkanı Sadık Yıldız da, Karadeniz’in coğrafi açıdan çok zor bir bölge olduğuna ve en büyük tarım girdisinin çay olduğuna dikkat çekerek, “Önce çayda sorun başladı ve orada birlik olamadık ama şimdi de bir özel sektör bizim tarım alanlarımızda maden aramak istediğini duyduk. Tepkimizi koymak için buradayız” dedi.
Protesto eylemine katılan 82 yaşındaki Yılmaz Yıldız Bayrak ise , “Bu yörenin çocuğuyum ve Türkiye’nin hayatta kalacak tek yeşillik bölgesinin ölümünü seyrediyoruz. Anadolu’nun sadece mezarlıklarında yeşil varken, burada doğanın her santimi yeşil. Bunu çalmaya uğraşan ve bunu göremeyen yaşayamayan insanlara selam olsun başka diyeceğimiz yok” diye konuştu.
Arhavi Doğa ve Yaşam Derneği Kurucusu Fahrettin Şivil, de açılmak istenen madenle ilgili bilgi verdi: ” Maden hele hele altın, siyanürsüz çıkmaz. Havuzlar yapılacak ve yer altında yapılacak çalışmalarda siyanür sızma yapacak, ağır madenler suya karışacak. Bu ilçenin içecek suyu ihtiyacını karşılayacak derelerden başka bir şeyi yok.”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması planlanan 17 maddelik değişiklik teklifi için ortak bir bildiri ile katliam yasasına alternatif çözüm önerileri sundu.
Meclis Genel Kurulu’nda dün başlayan görüşmeler üzerine milletvekillerine seslenen meslek örgütleri, meslek ve hukuk uzmanları, STK’lar ve bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda hazırladıkları çözüm önerilerini tekrarladı.
Katliam yasasının gösterdiği gerekçelerin eksik ve hatalı olduğunu belirten meslek birlikleri, kanıt olarak sunulan verilerin güncel olmadığına dikkat çekti.
Kanun teklifi, mevcut haliyle sorunu çözemez
Kanun teklifinin mevcut haliyle meclisten geçmesi durumunda sokaklardaki hayvan sayısı azaltılamayacağı, halk arasındaki huzursuzluğun artacağı ve iktidarın yerine getirmediği sorumluluğun cezasının hayvanlara kesileceği ve itlafın travmatik etkilerinin çocuklar başta olmak üzere insanları olumsuz etkileyeceği belirtildi.
Belediyelerde çalışan veteriner hekimlerin yeminleriyle idarecilerin baskısı arasında kalarak evrensel etik ve tıbbi ilkelere göre sağlıklı karar vermekte zorlanacaklarına da dikkat çekildi.
Ötanazi maddesinde yapılan düzenlemenin hala ötanaziye açık kapı bırakması ve karar verme yetkisinin veteriner hekimlerin iradesinin dışına çıkarılması, teklifte belirtilen hayvan sayısı hesabının hatalı olması, kuduz artışı iddialarının gerçeklik dışı olması ve bilimsel araştırmaların itlaf yönteminin başarısızlığını kanıtlamış olması mevcut yasa teklifinin eksiklikleri olarak sıralandı.
Köpekler öldürülürse kuduz ve hastalık riski artar
Diğer yandan teklifin kanunlaşması durumunda “toplanan hayvanlar genellikle aşılı ve topluma uyumlu hayvanlar olacaktır” diyen meslek örgütleri, yakalanması daha zor ve üreme kapasitesi daha yüksek olan aşısız hayvanların artış göstereceğine dikkat çekti.
Özellikle kırsal bölgelerde yaban hayvanlarının yerleşim bölgelerine ulaşmasını engellemek için doğal bir bariyer görevi gören köpeklerin yok edilmesi, “kuduz hastalığının doğadaki rezervuarları olan tilki, çakal gibi yabani memelilerden evcil memeli hayvanlara (sığır, koyun, kedi vb.) ve insanlara bulaşmasını” kolaylaştıracak.
Benzer şekilde şehirlerde kemirgen ve yılanlar gibi hayvanların yol açacağı hastalık riskleri de artış gösterecek.
Çözümün 4 milyon hayvanın öldürülmesinde değil, 1,5 milyon hayvanın kısırlaştırılmasında olduğunu vurgulayan meslek örgütleri, kısırlaştırmanın hem etik hem bilimsel hem de sürdürülebilirlik, sosyolojik ve ekonomik açıdan daha avantajlı olduğunu söyledi.
“Milletvekillerine sesleniyoruz! Kanun teklifini bu haliyle kabul etmeyin, çözüm zor değil!” diyen bildiride milletvekillerine öneriler sunuldu:
Büyükşehir belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulması 5199 sayılı Kanun ile zorunlu olmalı.
Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalı.
Belediyelerin yeterli kapasite bakım evi kurması desteklenmeli, eğer belediyenin arazisi yoksa TOKİ vasıtasıyla bakım evleri yapılmalı.
İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimler kısırlaştırma çalışmalarına destek olmalı.
Tüm hayvanlar için kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satış yasaklanmalı.
Sokaktan sahiplenme özendirilmeli, hayvanların her yaşta kimliklendirilmesi ile ilgili olarak süreyi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirleyebileceği konusunda 5199 sayılı Kanuna madde eklenmelidir.
Çevreye uyum sağlayamayan (yaşlı, zayıf, engelli vb.) kediler ve köpekler sahiplendirilene kadar bakım evlerinde kalmalı.
Sokağa terk edilen hayvanlar için sorumlulara ciddi yaptırımlar uygulanmalı.
Kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar kayıt altına alınmalı ve kısırlaştırmaya bu alanlardan başlanmalı.
Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmeli, sahiplendirme özendirilmeli ve teşvik edilmeli, şirket ve kamu kurumlarının da hayvanları sahiplenmesi sağlanmalı.
Hayvan refahı fonu oluşturularak bütçenin sadece bu amaçla kullanılması sağlanmalı.
Toplumsal bilincin artırılması için her yaş grubuna yönelik eğitim çalışmaları yapılmalı, kamu spotları ile farkındalık artırılmalı.
Başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden destek alınmalı, desteklerin istismarı denetlenmeli.
Yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerin evrensel bilim ve etik kurallarına göre karar verebilmeleri için çalışma koşullarının ve iş güvencesinin sağlanacağı gerekli tedbirler kanuna eklenmeli.
Libyalı on iki yetkili, Eylül 2023’te Daniel Fırtınası‘nda yaşanan sellerde dört binden fazla insanın ölümüne neden olan ülkedeki feci baraj çökmelerindeki rolleri nedeniyle dokuz ila 27 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.
Derna kentindeki mahallelerin tamamı sular altında kalmış ve tahliye çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Mahkum edilen yetkililer su kaynaklarının yönetiminden ve barajların bakımından sorumluydu.
Reuters’ın haberine göre, sanıklar ihmal, kasıtlı cinayet ve kamu parasını israf etmek gibi suçlarla itham edildi.
Savcılık, sanıklardan üçünün yasadışı yollardan elde ettikleri parayı geri ödemelerine de karar verildiğini söyledi. Yargılanan diğer dört kişi ise beraat etti.
Ocak ayında yayınlanan uluslararası bir raporda, barajların Libya’da on yılı aşkın süredir devam eden çatışmalar sırasında kısmen yetersiz bakım ve yönetim nedeniyle atıl halde olduğu belirtilmişti.
Felaketin Derna’yı vurmasından bir hafta sonra, öfkeli kent sakinleri cevap istedikleri belediye başkanının evini yaktı. Tüm belediye meclisi görevden alındı.
Fotoğraf: AP
Selden sonraki günlerde bölge sakinleri BBC Arapça’ya tahliye emirlerinin Derna’nın yanlış bölgesine odaklandığını, tahliye edilenlerin nerede barınacaklarına dair yeterli düzenleme yapılmadığını ve bazı evde kalma emirleri ile sokağa çıkma yasaklarının birbiriyle çeliştiğini söyledi.
BBC’nin aktardığına göre; bölge sakinleri ayrıca deniz seviyesinin yükselmesinden korkulduğu için sahilden tahliye edilen bazı kişilerin daha sonra su basan daha tehlikeli bölgelere taşındığını söyledi.
Daniel Fırtınası sırasında gerçekleşen yağışlar, 24 saatlik bir süre içinde Libya’nın kuzeydoğu kıyılarının bazı bölgelerinde 400 mm’den fazla yağış kaydedilmesine neden oldu. BBC Verify’ın haberine göre bu, Eylül ayı boyunca genellikle yaklaşık 1.5 mm yağış alan bir bölge için olağanüstü bir rakam.
Libya Ulusal Meteoroloji Merkezi de yağış miktarının yeni bir rekor olduğunu açıkladı.
BBC’nin aktardığına göre; Uzun süre liderlik yapan Muammer Kaddafi‘nin devrilmesinden bu yana Libya iktidar mücadeleleriyle bölünmüş durumda ve şu anda Trablus merkezli BM tarafından tanınan bir hükümet ve ülkenin doğusunda savaş komutanı General Halife Hafter‘in desteklediği bir başka hükümet olmak üzere iki hükümete sahip.
Sabancı Vakfı tarafından düzenlenen 9. Kısa Film Yarışması için başvurular başladı. Yarışmanın bu yılki teması “İklim Göçü” olarak belirlendi. “Çok Göç Olmadan Çek” sloganıyla düzenlenecek yarışmaya katılmak isteyenler 15 Kasım 2024 tarihine kadar www.kisafilmuzunetki.org adresini ziyaret edebilir.
Vakfın Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, iklim değişikliğinin hem iç hem de sınır ötesi göç için itici güçlerden biri haline geldiğine dikkat çekti:
İklim göçü, etkilerini bugünden hissettiğimiz ve kolektif olarak acil şekilde harekete geçilmesini gerektiren iklim krizinin sonuçlarından biri. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından 2022’de yayınlanan ‘İklim Değişikliği ve Gelecekteki İnsan Hareketliliği Raporu’ dünyada son 10 yılda iklim değişikliği sebebiyle yılda ortalama 21,6 milyonkişinin ülkeleri içinde göç etmek durumunda kaldığını ortaya koyuyor. Bu yılki kısa film yarışmamızın temasını, önümüzdeki dönemde sonuçlarını derin şekilde yaşayacağımız bu küresel probleme ayırdık ve ‘Çok Göç Olmadan Çek’ sloganını seçtik. Sanatın toplumsal konular üstündeki etki gücü sayesinde, bu meselenin daha görünür hale geleceğine ve ülke çapında farkındalığın artmasına katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Böylesine önemli bir problem karşısında düşünen, sorgulayan ve sanat aracılığıyla kendini ifade etmek isteyen tüm katılımcılara şimdiden başarılar diliyoruz.”
Nevgül Bilsel Safkan.
Atölyeler, ‘ustalık sınıfları’ da yapılacak
Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması Sanat Yönetmeni Zeynep Atakan ise bir sinemacı için çağının aynası olmanın, aynı zamanda bir misyon olduğuna dikkat çekti:
“Üretilen eserlerin hem farkındalık yaratması hem de bir iz bırakmasının yanı sıra, bu tema ile üretilen her işin öne çıkma olasılığı çok yüksek. Bu kadar önemli bir temanın olduğu filmlerin hem yurt içinde hem de yurt dışında çok önemli etki yaratacağını düşünüyoruz. Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması, yarışma filmlerinin yanı sıra market seçkisi, atölyeler, ustalık sınıfları ile bu yıl yine bir dolu sinemacıyı kucaklayacak. Şimdiden gelecek filmler için çok heyecanlıyız.”
Başvurular 15 Kasım’a kadar devam edecek
Sabancı Vakfı 9. Kısa Film Yarışması’nın başvuruları 15 Kasım 2024 tarihine kadar www.kisafilmuzunetki.org adresinden devam edecek.
Yarışmaya başvuracak eserlerin en fazla 5 dakika uzunluğunda olması ve “İklim Göçü” konusunu ele alması gerekiyor. Eserler, öncelikle ön jüri tarafından değerlendirilecek ve finale kalan en az 10, en fazla 15 eser arasından jüri son değerlendirmeyi yapacak.
Yarışmaya başvuran eserlerin yönetmen (eser sahibi) ve/veya yapımcısından en az birisinin Türkiye Cumhuriyeti veya K.K.T.C vatandaşı olması gerekiyor. Bir kişinin birden fazla eser ile başvurabileceği yarışmaya daha önce herhangi bir yerde gösterilmemiş ve ödül almamış eserler kabul edilecek. Koşullar arasında eser sahiplerinin bugüne kadar çekmiş olduğu herhangi bir uzun metraj filminin bulunmaması da yer alıyor.
“İklim Göçü” temasına en uygun şekilde eserini hazırlayan, kriterlere uyan, akılda kalıcı ve yaratıcı bulunan kısa filmlerin birincisi 60 bin TL, ikincisi 40 bin TL, üçüncüsü 25 bin TL’nin sahibi olacak. Sosyal Etki Ödülü de 25 bin TL ile ödüllendirilecek.
Antalya‘nın Manavgat ilçesinde üç yıl önce, 28 Temmuz 2021’de, 140 bin hektar orman alanını yok eden yangının yıl dönümünde değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yangınlar sonucunda iklim krizini hızlandıran karbon emisyonu gerçekleştiğini ve iklim krizinin yangın rejimini değiştirerek orman yangınlarının gerçekleştiği dönemi uzattığını belirtti.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, hava sıcaklıkları ve iklim olaylarının çok hızlı şekilde değiştiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Tolunay, bu şekilde devam ederse 2100 yılında dünyanın ortalama sıcaklığının 1850’ye göre 4,5-5 derece daha sıcak olabileceğini ve iklim değişikliğinin nedenlerinden birinin ormansızlaşma olduğunu söyledi.
AA’dan Gülseli Kenarlı’nın aktardığına göre; ormanları ve sulak alanları iklim değişikliğiyle mücadelede en büyük müttefikler şeklinde nitelendiren Tolunay, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ormanların hızlı bir şekilde yok edilerek tarım alanlarına, yaşam alanlarına, meralara ve maden sahalarına dönüştürüldüğünü anlattı.
‘Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz’
İnsan etkinliği sonucu atmosfere verilen sera gazı emisyonlarının 1850’den bu yana üçte ikisinin fosil yakıtlardan, üçte birinin ise ormansızlaşma ve arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklandığını belirten Tolunay, “Biz aslında ormanlara ve diğer ekosistemlere zarar vererek kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Ormanlar, doğal ekosistemler küçüldükçe bunların her yıl atmosferden alarak biriktirdiği karbondioksit miktarı azalır. Ormanların depoladığı karbon miktarının sürekli azaldığını söyleyebiliriz. Net olarak son 30 yılda dünyada 178 milyon hektar civarında bir alan ormansızlaştı, yani biz doğal müttefiklerimizi yok ediyoruz” diye konuştu.
Ormanların tuttuğu ve yangın sırasında meydana gelen karbon miktarının alandaki ağaç sıklığına, orman altındaki ot, kuru yaprak gibi organik birikintilere göre değişiklik gösterdiğini ve buna göre hesaplandığını bildiren Tolunay, Türkiye’deki orman alanlarının karbon tutma ve yangın sırasındaki emisyon rakamları ile Manavgat yangınının sonuçlarına ilişkin şu bilgileri verdi:
“1 hektarlık ormanda seyrek miktarda ağaç varsa, ortalama ağaçlarda yaklaşık 40 ton kadar karbon vardır. Ölü örtü, ölmüş organik materyallerde de 10 ton civarında karbon vardır, toprakta da 50-60 ton kadar karbon olur. Dolayısıyla 1 hektarlık orman alanında 100-110 ton civarında karbon olabilir, yangın sırasında 50-60 tonluk kısmı yanabilir ve çok şiddetli bir yangında 150-200 ton kadar karbondioksit emisyonu oluşabilir. Manavgat’ta yangın çok geniş alanlara yayıldı ve aşağı yukarı 15 gün sürdü. Sera gazı emisyonları olarak hesaplandığında 2021’deki büyük yangın sonucunda 9,3 milyon ton karbondioksit, 27 bin ton metan ve 1,5 ton kadar diazot monoksit emisyonu oluştu. Türkiye’nin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonu 564 milyon tondu. Yangında bu gazlar dışında 379 bin ton karbonmonoksit, 13 bin ton azot oksit, 2 bin 600 ton kükürtdioksit, 33 bin tonu 2,5 mikron çapından küçük 62 bin ton partikül madde, 3 bin ton civarında da siyah karbon olarak adlandırılan is ve kurum atmosfere yayıldı.”
’10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor’
Tolunay, Türkiye’de yağışlı ılıman bir kış yaşanmasına neden olan El Nino‘nun ormanlarda daha fazla ot büyümesine neden olarak yanıcı yükü artırdığı ve bunun da yangın sayısının yükselmesine zemin hazırladığı uyarısında bulundu.
Yangınların çıktığı dönemlerin, tarihlerin, çıkış şekillerinin ve yayılma durumlarının yangın rejimi olduğuna, daha sıcak ve kurak şartlarda çıkan yangınların çok hızlı büyüdüğüne ve geniş alanlara yayıldığına değinen Tolunay, “Ege ve Akdeniz‘de yangın sezonu mayıs-ekim ayları arasıydı, artık nisan ayından itibaren büyük yangınlar çıkmaya başlıyor, neredeyse yılın 6 ayına yayılmaya başladı. Karadeniz’de ise bu tarihler kış döneminden itibaren, özellikle kurumaya neden olan lodos etkili olduğunda oluyor. Bu nedenle orman yangını rejiminin değiştiğini söylüyoruz. Yangın çıktıktan sonra kontrol etme şansınız zorlaşıyor, orman yangınlarının yeni normali bu, 10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor” yorumunu yaptı.
Orman yangınlarının ana kaynağının insanlar olduğu ve ormanda ne kadar fazla insan yaşamaya başlarsa yangın tehlikesinin de o kadar artacağı tespitini paylaşan Tolunay, sözlerini şöyle tamamladı:
“Artık iklim değişikliğiyle birlikte yeni bir yangın rejimine geçtik. Temel stratejimiz artık yangın çıkmasını engellemek olmalıdır. Büyük bir yangın çıktığı zaman bunu söndürmek, uzmanlık ve özel bilgi gerektirir. Yangınla mücadelede sadece helikopter ve uçak sayısına odaklanmak yerine, orman ve içinde yaşayan vatandaşların yangın konusunda bilinçli olduğu bir stratejiye ihtiyaç var. Orman yangınları sadece ağaçları değil birçok canlıyı da yok eder. Bu nedenle vatandaşları yangın konusunda daha fazla bilinçlendirmek ve eğitmek gereklidir.”
TBMM Genel Kurulu‘nun yasa teklifi görüşme sürecini hızlandırmak için Meclis’in çalışma saatlerinin uzatılmasının ardından Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2275)’nin ilk 5 maddesi kabul edildi.
17 Maddelik teklifin diğer maddelerinin görüşmeleri bugün (29 Temmuz) devam edecek. Görüşmelerden önce Meclis’e getirilen ziyaretçi yasağı ise bugün sona eriyor.
Muhalefet milletvekillerinin AKPRize Milletvekili Harun Mertoğlu ve 71 milletvekilinin sunduğu yasa değişikliği teklifinin beşinci maddesinin çıkarılmasına ilişkin önergesi reddedildi.
Anayasa’ya aykırılık itirazında bulunan milletvekillerinin konuşmalarını dinleyen Başkanvekili Bekir Bozdağ, “Teklifin görüşmelerine başlama yönündeki tutumumda değişiklik bulunmamaktadır” diyerek görüşmelerin başlatılmasına karar verdi.
Fotoğraf: Güven Yılmaz – Anadolu Ajansı
Temel kanun için usul tartışması reddedildi
TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise oturumun AKP’nin talebiyle ‘temel kanun’ olarak görüşülmesi talebinin grubu olmayan partilerin söz hakkını engellediği gerekçesiyle yeniden usul tartışması başlattı.
Baş, “Burada milletvekilleri konuşmasın diye büyük bir çaba içerisindesiniz. Halkın gerçek sesinin burada yankılanmaması için, ‘hayvan katliamına dur’ sözü yüzünüze söylenmesin diye elinizden geleni yapıyorsunuz” diyerek yıllardır kanunların temel kanun olarak görüşülmesini eleştirdi.
DEVA Partisi Milletvekili İdris Şahin de Meclis’te 16 aydır normal kanun görüşülmediğine dikkat çekerek “Sayın Başkan da gayet iyi biliyor ki şu andaki tutumu doğru değil. bu temel yasa olarak görülebilecek bir konu değil. Bu yasayı normal yasa olarak konuşalım. Grubu bulunmayan siyasi partilerin de görüşlerine itibar edin” dedi.
Bekir Bozdağ ise grubu olmayan milletvekillerini haksız bularak iç tüzüğe aykırılık bulunmadığını belirtti.
Meclis’te ‘kanlı el’ protestosu
CHPGrubu milletvekilleri ise görüşmeler sırasında pankartlarını ve kırmızı boyalı eldivenlerini göstererek katliam yasasını protesto etti.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, yasanın vatandaşları belediyelere düşman etmek istediğini belirterek yurttaşın kutuplaştırılmasına müsaade edilmeyeceğini söyledi. Günaydın, “Teklifi derhal geri çekin. Kimler yürütecekse müzakereni yap, paydaşlarla görüş. Sorumluluğu sadece belediyelere değil, bakanlıklara da dağıt. Kısırlaştırma kampanyasına gir, aşılamayı etkinleştir. Hasta köpekleri al, rehabilite et. Öldürme rehabilite et. STK’larla birlikte çalış” dedi.
Günaydın, halkın kutuplaştırılmasına ve yasanın geçirilmesine engel olmak için tüm imkanlarını kullanacaklarını ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in de bugün devam edecek görüşmelere katılacağını belirtti.
CHP’li Sarı: Teklifin arkasına kim var?
CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı ise Ankara’daki protestolara dikkat çekerek “Şu anda Anıtpark’ta yurdun dört bir yanından gelmiş halkımız, Meclis’e sesleniyor! ‘Öldürmeyin, yaşatın’ diye nöbet tutuyor. Binlerce imza getirdim size! Buyurun. Yasayı geri çekin! Sokak hayvanlarını öldürmeden çözümlenecek bir sorun için, öldürmekteki ısrarınız neden?” dedi.
Öldürmeye meraklı olmanın ruh sağlığı açısından normal bir durum olmadığını belirten Sarı, “Merak ediyorum; her yaptığınız yasal düzenlemede olduğu gibi bunun da arkasında bir tarikat mı var? Ya da ötenazi ilacını size satacak şirket mi var?” diyerek teklifin arkasında kimin olduğunu sordu.
‘Hayvanları Koruma Yasası hayvanları korumuyor’
İYİ Parti Milletvekili Ümit Özlale, kanunun ‘Havanları Koruma Yasası’ olarak adlandırılmasına tepki göstererek “Bunun hangi maddesinde hayvanları korumayı hedefliyorsunuz. Daha ilk cümleden sıkıntı var. Bu teklif üzerine çalışma yapan sayın Yenişehirlioğlu adına üzüldüm. Belli ki bir sokak hayvanının başını hiç okşamamışsınız” dedi.
Teklife 71 milletvekili imza verirken Genel Kurul görüşmelerinde 10 milletvekilinin bulunduğuna dikkat çeken Özlale, iktidar milletvekillerinin kanun teklifiyle ilgisizliğine tepki gösterdi.
‘Çocukları taciz eden sapıkları toplayın’
AKP’li vekillerin muhalefete yönelik çocuk sevmeme iddialarına ise Özlale, iktidarın çocukları bahane ederek vicdanlarına sığındığını söyleyerek “Ne idüğü belirsiz vakıflarda onlarca çocuk tecavüze uğradığında vicdanınız neredeydi?” diye sordu ve “Madem bu ülkede bir şeyleri toplamaya meraklısınız, sokak hayvanlarından başlamayın. Kadınları dini kullanarak yıllar boyu taciz eden din bezirganlarını toplamaya başlayabilirsiniz. Çocukları taciz eden sapıkları toplayın” dedi.
Hayvanların katledilmesini öngören teklif çalışmalarını yürüten AKP Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu ise “Bu dünyayı merhametle buluşturan bizzat bizim mensubu ve temsilcisi olduğumuz medeniyettir” diyerek AKP’nin hayvanların refahı için çok önemli çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Herkesin popülasyon artışını bir sorun olarak kabul ettiğini söyleyen Yenişehirlioğlu’na muhalefet temsilcileri “Kimlerle görüştünüz?” diye sordu.
Yenişehirlioğlu, konuşma metnini okuduğu sırada ‘sahipsiz köpekler’ derken sesini yükselterek vekilleri işaret etti. CHP ve DEM Parti milletvekillerinin Yenişehirlioğlu’nun hareketine tepki göstermesiyle görüşmelere ara verildi. Yenişehirlioğlu, Başkanvekili’nin uyarısı üzerine “Bütün milletvekilleri değerli anlamlı ve önemlidir. Ben kimseyi kastetmiyorum her biriniz değerli, anlamlı milletvekillerisiniz” şeklinde açıklama yaptı.
MHP’li vekil: ‘Belediyelere hapis cezası getirilmesi olumlu bir gelişme’
MHP Milletvekili Muharrem Varlı ise daha önceki yasanın hayvanların popülasyonunu kontrol etmekte yetersiz kaldığı için yeni yasanın hazırlandığını söyleyerek belediyelerin sorumluluk alması gerektiğine ve sorumluluklarını yerine getirmeyen belediyelere ceza getirilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu belirtti.
Belediyelerin üstlerine düşen görevi yapacaklarına inandığını söyleyen Varlı, “Biz hayvanları seviyoruz. Sayın Genel Başkanımızın da belirttiği gibi hayvanlar bizim can dostumuz. Onları yaşatmak için elimizden geleni yapacağız. Belediyelerimiz de elinden gelenin en iyisini yapacak” dedi.
‘Kısırlaştırma için izin alınması gerektiğini düşünüyorsanız yasayı yırtın atın’
AKP Milletvekili Harun Mertoğlu‘nun “Hani tek çözüm kısırlaştırma diyorsunuz ya, kendilerinin izni olmadan kısırlaştırma yetkisini siz nereden alıyorsunuz?” diye sorması üzerine CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, “Hayvanları bu kadar düşünüyorsanız bu yasayı yırtın atın” diye yanıt verdi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç ise “Öldürmenin kısırlaştırmadan yeğ olduğunu, kısırlaştımada onların iznini almamanın sorun olduğunu söylüyorsunuz. Biz gerçekten aynı yasayı, aynı dili mi konuşuyoruz” diyerek DEM Partili belediyelerin yasayı uygulamayacağını belirtti.
Vahit Kirişçi: 4 milyon hayvan için 105 bin kapasiteli 322 barınak var
Son olarak TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu BaşkanıVahit Kirişçi, 2004’ten 2023 yılına kadar 2 milyon 504 bin 595 hayvanın kırılaştırıldığını, 2 milyon 846 bin 387 hayvanın aşılandığını ve 533 bin 4 hayvanın sahiplendirildiğini söyledi. Ayrıca 105 bin kapasiteli 322 barınak bulunduğunun bilgisini paylaştı.
Milletvekilleri, 4 milyon hayvanın nasıl 105 bin kapasiteli barınaklara sığacağını sordu. “Bu kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren belediyeler 4 yıl içinde belirlenen bütçeyi ayırarak bu barınakları yapacaklardır” diyen Kirişçi, barınak yapım sürecinin tamamlanması için son tarihin 31 Aralık 2028 olarak belirlendiğini söyledi.
Kirişçi, kedi-köpek üretiminin, satışının ve ithalatının neden yasaklanmadığına dair sorular üzerine “Üretim ve satış yerlerinin izinleri Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilmektedir. 2024 yılında bu işlemlere 73 bin lira idari para cezası uygulanmaktadır. Ülkemizde ticari amaçla kedi köpek ithalatı yapılmamakta, sadece sahipleriyle birlikte girişleri mümkün olmaktadır” dedi.
TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, teklifin 5’inci maddesinin kabul edilmesinin ardından birleşime ara verdi. Aranın ardından Komisyonun yerini almaması üzerine Bozdağ, birleşimi bugün saat 14.00’te toplanmak üzere kapattı.
Teklifte neler var?
Teklifle; Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişikliğe gidilecek. Buna göre;
Kanun’un amaçlarına “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ifadesi eklenecek.
Sahipsiz hayvanlara ilişkin yürütülecek çalışmalarda, kedi ve köpeklerin sahipli hayvan statüsüne alınabilmesi için Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı veri tabanına kaydedilmesi zorunluluğu bulunduğundan “sahipli hayvan” ve “sahipsiz hayvan” kavramları açık şekilde tanımlanacak.
Kanun’daki “yakala-kısırlaştır-sal” metodunun kaldırılması nedeniyle “hayvan bakımevi”; yani barınak tanımında değişiklik yapılacak. Barınakların tanımı, “Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği bir tesis” şeklinde değiştirilecek.
“Sahipsiz ve güçten düşmüş” hayvanların barınaklara toplanması ve buralarda “rehabilite” edilerek sahiplendirilinceye kadar bakılacak olması sebebiyle bakımevleri dışında bir hayvana bakmanın onun yasal sorumluluğunu alarak sahiplenilmesi suretiyle mümkün olabileceği ilkesi kabul edilecek.
Kanun’un ilkeleri arasında yer alan “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir” ifadesi yürürlükten kaldırılacak.
Yerel yönetimler, yani belediyeler, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, sahipsiz hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları için hayvan barınakları kurarak bakımlarını ve tedavilerini yapacak.
Barınaklara alınan hayvanlardan “rehabilite edilen köpekler” sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak. Doğru ve güncel veri için barınaklara alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek.
Veterinerlere ‘öldürme’ yetkisi/koşulu
Barınaklara alınan köpeklerden “insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına”, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesindeki “Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır. Ancak, hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda veteriner hekim tarafından ötenazi yapılmasına karar verilebilir.
Ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır” hükümleri uygulanacak.
Belediyeler, sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkili olacak.
Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanların bakımevi dışında bir yere terk edilmesi veya bakımevinde barındırılan köpeği bakımevi dışında bir yere bırakmak” fiilleri yasak kapsamına alınacak. Böylece sahipsiz hayvanların toplanması, barınaklara götürülmesi ve bu hayvanların sahiplendirilinceye kadar barınaklarda bakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını ve yerel yönetimlerin görevlerini yerine getirmesi amaçlanacak.
Rusya devlet şirketi Rosatom‘un Mersin‘in Büyükeceli ilçesinde inşaatına devam etttiği Akkuyu Nükleer AŞ‘nin genel müdürü Anastasia Zoteeva görevden alındı.
Zoteeva’nın görevden alınma gerekçesi henüz bilinmiyor.
Ancak şirketten yapılan açıklamada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinasyonunda Akkuyu NGS sahasında aylık çalışma toplantısı gerçekleştirildiği belirtildi.
Açıklamada, inşaat ve montaj işlerinin büyük bölümünü gerçekleştiren yüklenici firmaların yöneticilerinin de katıldığı toplantıya ilişkin şu ifadelere yer verildi:
“Toplantıya Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler Genel Müdürü Yusuf Ceylan ile Akkuyu Nükleer AŞ’nin gelecekte üstleneceği ‘NGS işletmecisi’ rolü gereği, Türk tarafının da onayı ile yönetim kadrosunda yapılan değişiklikle Akkuyu Nükleer AŞ Yönetim Kurulu Başkanı olan Anton Dedusenko ile Akkuyu Nükleer AŞ Genel Müdürü olarak görevlendirilen Sergei Butckikh katıldı.”
Anastasia Zoteeva daha önce Akkuyu’daki santral hakkında “Kendimiz için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral Rusya‘ya aittir” ifadelerini kullanmış, bu sözler de kamuoyunda tepki görmüştü.
Bu yılın nisan ayında Akkuyu NGS’nin 1’inci Güç Ünitesi’nde başlatma ve ayarlama çalışmaları başlatıldı. Başlatma ve ayarlama çalışmaları NGS güç ünitesi inşaatının son aşamasını oluşturuyor.
Santralin su sıcaklığı giderek yükselen Akdeniz’i ‘soğutma suyu’ olarak kullanamayacağı ve artan su sıcaklığının çevresel felaketlere yol açacağı gerekçesiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açılan ve reddedilen dava istinafa taşınmış durumda.
Mart 2024’te de Akkuyu Nükleer A.Ş. adlı proje şirketinin Yönetim Kurulu Üyesi ve Rosatom Devlet Şirketi’nin sermaye yatırımları ve inşaatlardan sorumlu direktörü Gennady Sakharov‘un rüşvet suçlamasıyla tutuklandığı ortaya çıkmıştı. Olay, Moskova’nın ilgili Bölge Mahkemesi’nin, Telegram hesabından Sakharov’un parmaklıklar arkasındaki fotoğrafını paylaşmasıyla ortaya çıkmıştı.
Sakharov’un 15 yıla kadar ceza alabileceği belirtiliyor. Rüşvet suçlamalarının Türkiye’ye uzanıp uzanmadığı ise açıklanmadı.
İşçi cinayetleriyle gündemde
Ocak 2024 başında Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ndeki menenjit salgını nedeniyle beş işçinin hayatını kaybettiği yönündeki iddialar ortaya çıkmıştı. İddiaların ardından şirketten yapılan açıklama ‘Belirsiz ve aklama çabaları‘ şeklinde eleştirilmişti.
İşçiler daha önce de zehirlenmiş, bazıları iş cinayetlerine kurban gitmişti.
Eylül 2023’te Akkuyu NGS’de çalışan yaklaşık 1500 işçi, verilen tavuk yemeğinden zehirlenerek hastaneye kaldırılmıştı. Olayda yemek şirketi suçlanmıştı.
2019’un yaz aylarında da inşaat temelinde oluşan çatlakların üstüne 2020’de inşaat alanında su sızıntısı tespit edilmişti.
Kasım 2021’de de Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nde aylardır maaşlarını alamayan işçiler eylem gerçekleştirmişti. Taşeron şirketlerde görevli yaklaşık 10 bin işçiden büyük bölümü hafta içinde toplu olarak iş bırakmıştı.
İnşaat alanına işçi taşıyan çok sayıda servisin yaptığı trafik kazalarında da çok sayıda işçi yaşamını yitirdi.
Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısının meclis kapanmadan önce alelacele TBMM Genel Kurulu‘na getirilmesi üzerine hafta sonu boyunca başta Ankara olmak üzere birçok ilde protestolar gerçekleştirildi.
Önce yasa teklifinin görüşüldüğü TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu‘na alınmayan, ardından görüşmeleri Meclis koridorlarından takip etmesi engellenen ve son olarak da Genel Kurul öncesi Meclis’e getirilen ziyaretçi yasağı ile dışarda bırakılan aktivistler, sokaklarda bir araya gelerek “Yasayı geri çek” dedi.
‘Tüm mahkumların masum olduğu tek hapishane barınaklardır’
Ülkenin farklı şehirlerinden gelen birçok aktivist, 28 Temmuz Pazar günü Ankara Anıtpark‘ta düzenlenen eylemlerde bir araya gelerek “Tüm mahkumların masum olduğu tek hapisane barınaklardır” dedi.
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, protestolarda okuduğu basın açıklamasında “Bugün TBMM’nde görüşülecek o yasa vicdanımızın bir yansıması, insanlık onurumuzun bir göstergesidir. Hayvanlar, haklarının bilincine varıp bu hakları savunacak bilinç düzeyinde değiller” diyerek toplumsal vicdanın ayağa kalkması ve duyarlılıkla hareket edilmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Bu yasa tasarısını reddetmeli ve hayvan haklarını gerçek anlamda koruyacak, onların refahını sağlayacak düzenlemeler için hep birlikte çalışmalıyız” diyen Köroğlu, yasa Meclis’ten geçse bile yaşam nöbetinin devam edeceğini vurguladı.
Aktivistler, sokakları ‘güvenli’ hale getirme gerekçesiyle sunulan katliam yasasına karşı, sokaklardaki asıl güvenlik sorununun katiller ve tecavüzcüler olduğunu belirtti.
Saat: 22.30
Yer: Anıtpark
Meclis’in güdümlü vekilleri kanlı yasayı geçirirken,
İstanbul, İzmir, Bursa vb illerden gelen dostlar saatlerdir #YasayıGeriÇek çığlıkları atıyor.
Halkın vicdanı yerine sarayın emirlerini tercih edenleri tarih affetmeyecek @Akparti#YasaDeğilCinayetpic.twitter.com/8ZfLLazFc1
— Ankara Kent ve Ekoloji Ağı (@kentvekoloji06) July 28, 2024
Görüşmeler Meclis canlı yayınından takip ediliyor
Eylemlerde Haytap Ankara Temsilcisi Melike Büşra Karataş, 26-29 Temmuz tarihlerinde TBMM’ye ziyaretçi yasağı getirilmesine tepki göstererek “Halka barikat kurdular. Meclis’e girmemiz engellendi. Bizim tek yaptığımız şey yaşam hakkını savunmaktı, buna bile izin vermediler” dedi.
Ankara’da aktivistler, Meclis genel yayını ile 28-29 Temmuz tarihlerindeki görüşmeleri Kuğulu Park’tan takip ediyor.
Teklif hala bir katliam teklifi
İstanbul‘da ise aktivistler, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi‘nin çağrısıyla saat 19.30’da Kadıköy İskele Meydanı‘nda bir araya gelerek ortak bir bildiri okudu.
Kanun teklifi görüşmeleri sürecinde TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun katliamın ‘uyutmak’ ifadesiyle güzelleştirilmeye çalışılmış ardından halkın tepkileriyle ‘ötanazi’ ifadesine geçilmişti. Aktivistler, “Baktılar ki halkın yasa teklifine yönelik tepkisi azalmıyor, ötanaziyi yasa teklifinden çıkardık dediler. Oysa ötanazi kelimesi tekliften çıkmış olsa da teklif hâlâ katliam teklifi!” diyerek sözde değiştirilen teklifin hala katliamı savunduğuna dikkat çekti.
— Yaşam İçin Yasa #YaşamİçinYasa (@yasamicinyasa) July 27, 2024
“Halktan yasayı gizleyerek jet hızıyla bu katliam yasasını geçirmeye çalışanlara sesleniyoruz: Zannetmeyin ki, yaşam hakkı bir el kaldır – el indir ile oylanabilir. Siz bu yasayı oylasanız dahi, yaşam hakkını oylayamazsınız” diyen aktivistler, teklifin yasalaşmasının tarihe bir karar leke olarak geçtiğini vurguladı.
“Tek bir dostumuzun tüyüne dokundurmayacağız” diyen hayvan hakları savunucuları, “Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin”, “AKP elini hayvanlardan çek” sloganları attı.
Beyoğlu-İstiklal Caddesi‘nde “Sokaktayım Yanındayım” yazılı pankartıyla tek başına yürüyen Elif Akyıldız gözaltına alındı.
İzmir‘de ise Karşıyaka‘da bir araya gelen eylemciler, “Öldüremezsin, toplayamazsın, hapsedemezsin” pankartlarıyla Karşıyaka Çarşı’dan İskele‘ye yürüyerek kanlı yasadan vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
Protestolar sırasına söz alan avukat Bilge Berk, yasanın sokak hayvanlarını öldürmek üzerine tasarlanmasının vicdansızlık ve hukuksuzluk olduğunu belirtti.
Muğla–Menteşe‘nin Sınırsızlık Meydanı‘nda 28 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilmesi planlanan protestolar ise Genel Kurul görüşmelerinin öne çekilmesi üzerine cumartesi günü başladı.
Muğla Doğa ve Hayvan Hakları Platformu öncülüğünde bir araya gelen aktivistler, 20 yıldır görevini yapmayanlara, suçu zavallı masum hayvanlara atanlara ‘sarı kart’ diyerek yaşam nöbetine başladı.
Balıkesir‘in Ayvalık ilçesinin Cumhuriyet Alanı‘nda da “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük”, “AKP elini hayvanlardan çek”, “Yasayı geri çek”, “Yasa değil cinayet” sloganları eşliğinde katliam yasası protesto edildi.
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve Ayvalık Tabiat Platformu‘nun çağrısıyla bir araya gelen aktivistler, “TBMM’ye sunulan toplu tecrit ve katliam tasarısına karşı sokakta yaşayan köpekleri, mahalle sakini dostlarımızı savunmak için İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Trabzon ve İzmir’de #SokaktayımYanındayım direnişimizi ve yaşam nöbetimizi 23 Mayıs’tan bu yana sürdürüyoruz” dedi.