İklim kriziyle yangın rejimi değişirken: Müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor

İklim krizinin artan etkileriyle birlikte yangın rejimlerinde değişiklikler gözlemlenirken bir yandan da yanan yangınlar sonucu ortaya çıkan karbon emisyonu, iklim krizinin boyutunu artırıyor. Prof. Dr. Tolunay, '10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor' diyor.

Antalya‘nın Manavgat ilçesinde üç yıl önce, 28 Temmuz 2021’de, 140 bin hektar orman alanını yok eden yangının yıl dönümünde değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yangınlar sonucunda iklim krizini hızlandıran karbon emisyonu gerçekleştiğini ve iklim krizinin yangın rejimini değiştirerek orman yangınlarının gerçekleştiği dönemi uzattığını belirtti.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, hava sıcaklıkları ve iklim olaylarının çok hızlı şekilde değiştiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Tolunay, bu şekilde devam ederse 2100 yılında dünyanın ortalama sıcaklığının 1850’ye göre 4,5-5 derece daha sıcak olabileceğini ve iklim değişikliğinin nedenlerinden birinin ormansızlaşma olduğunu söyledi.

AA’dan Gülseli Kenarlı’nın aktardığına göre; ormanları ve sulak alanları iklim değişikliğiyle mücadelede en büyük müttefikler şeklinde nitelendiren Tolunay, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ormanların hızlı bir şekilde yok edilerek tarım alanlarına, yaşam alanlarına, meralara ve maden sahalarına dönüştürüldüğünü anlattı.

‘Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz’

İnsan etkinliği sonucu atmosfere verilen sera gazı emisyonlarının 1850’den bu yana üçte ikisinin fosil yakıtlardan, üçte birinin ise ormansızlaşma ve arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklandığını belirten Tolunay, “Biz aslında ormanlara ve diğer ekosistemlere zarar vererek kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Ormanlar, doğal ekosistemler küçüldükçe bunların her yıl atmosferden alarak biriktirdiği karbondioksit miktarı azalır. Ormanların depoladığı karbon miktarının sürekli azaldığını söyleyebiliriz. Net olarak son 30 yılda dünyada 178 milyon hektar civarında bir alan ormansızlaştı, yani biz doğal müttefiklerimizi yok ediyoruz” diye konuştu.

Ormanların tuttuğu ve yangın sırasında meydana gelen karbon miktarının alandaki ağaç sıklığına, orman altındaki ot, kuru yaprak gibi organik birikintilere göre değişiklik gösterdiğini ve buna göre hesaplandığını bildiren Tolunay, Türkiye’deki orman alanlarının karbon tutma ve yangın sırasındaki emisyon rakamları ile Manavgat yangınının sonuçlarına ilişkin şu bilgileri verdi:

“1 hektarlık ormanda seyrek miktarda ağaç varsa, ortalama ağaçlarda yaklaşık 40 ton kadar karbon vardır. Ölü örtü, ölmüş organik materyallerde de 10 ton civarında karbon vardır, toprakta da 50-60 ton kadar karbon olur. Dolayısıyla 1 hektarlık orman alanında 100-110 ton civarında karbon olabilir, yangın sırasında 50-60 tonluk kısmı yanabilir ve çok şiddetli bir yangında 150-200 ton kadar karbondioksit emisyonu oluşabilir. Manavgat’ta yangın çok geniş alanlara yayıldı ve aşağı yukarı 15 gün sürdü. Sera gazı emisyonları olarak hesaplandığında 2021’deki büyük yangın sonucunda 9,3 milyon ton karbondioksit, 27 bin ton metan ve 1,5 ton kadar diazot monoksit emisyonu oluştu. Türkiye’nin 2021 yılında toplam sera gazı emisyonu 564 milyon tondu. Yangında bu gazlar dışında 379 bin ton karbonmonoksit, 13 bin ton azot oksit, 2 bin 600 ton kükürtdioksit, 33 bin tonu 2,5 mikron çapından küçük 62 bin ton partikül madde, 3 bin ton civarında da siyah karbon olarak adlandırılan is ve kurum atmosfere yayıldı.”

İklim Masası: Mega yangınlar biyoçeşitliliği tehdit ediyor, koruma şart 

’10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor’

Tolunay, Türkiye’de yağışlı ılıman bir kış yaşanmasına neden olan El Nino‘nun ormanlarda daha fazla ot büyümesine neden olarak yanıcı yükü artırdığı ve bunun da yangın sayısının yükselmesine zemin hazırladığı uyarısında bulundu.

Yangınların çıktığı dönemlerin, tarihlerin, çıkış şekillerinin ve yayılma durumlarının yangın rejimi olduğuna, daha sıcak ve kurak şartlarda çıkan yangınların çok hızlı büyüdüğüne ve geniş alanlara yayıldığına değinen Tolunay, “Ege ve Akdeniz‘de yangın sezonu mayıs-ekim ayları arasıydı, artık nisan ayından itibaren büyük yangınlar çıkmaya başlıyor, neredeyse yılın 6 ayına yayılmaya başladı. Karadeniz’de ise bu tarihler kış döneminden itibaren, özellikle kurumaya neden olan lodos etkili olduğunda oluyor. Bu nedenle orman yangını rejiminin değiştiğini söylüyoruz. Yangın çıktıktan sonra kontrol etme şansınız zorlaşıyor, orman yangınlarının yeni normali bu, 10-20 yıl önceki orman yangınlarına müdahale anlayışımızın değişmesi gerekiyor” yorumunu yaptı.

Orman yangınlarının ana kaynağının insanlar olduğu ve ormanda ne kadar fazla insan yaşamaya başlarsa yangın tehlikesinin de o kadar artacağı tespitini paylaşan Tolunay, sözlerini şöyle tamamladı:

“Artık iklim değişikliğiyle birlikte yeni bir yangın rejimine geçtik. Temel stratejimiz artık yangın çıkmasını engellemek olmalıdır. Büyük bir yangın çıktığı zaman bunu söndürmek, uzmanlık ve özel bilgi gerektirir. Yangınla mücadelede sadece helikopter ve uçak sayısına odaklanmak yerine, orman ve içinde yaşayan vatandaşların yangın konusunda bilinçli olduğu bir stratejiye ihtiyaç var. Orman yangınları sadece ağaçları değil birçok canlıyı da yok eder. Bu nedenle vatandaşları yangın konusunda daha fazla bilinçlendirmek ve eğitmek gereklidir.”

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Şirketlerin toplumsal sorumluluğu

Türk şirketleri kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik uygulamalarında batılı benzerleri kadar başarılı değil. Ancak bu sadece şirketlerden kaynaklanmıyor, 'öngörülemezlik ortamı' ve toplumsal baskının eksikliği de bunda etkili. 

‘Qou vadis-2’: Ülke nüfusu

Geleceği ile ilgili derin kaygılar duymakta olan nüfus kesimlerinin, Türkiye’nin her yerinde giderek artmakta olduğu bir ortamdayız. Ne kent nüfusu kentte kalabilecek uzun erimli bir gelecek görüyor, ne de kır nüfusu kırda kalabilecek bir durum algılıyor.

[Bir şarkının hikayesi] San Francisco/ Scott McKenzie

Scott McKenzie’nin Hippi kültürünü konu alan 'San Francisco (Saçınıza Çiçek Taktığınızdan Emin Olun)' şarkısı, Beatles’ın 'All You Need is Love'ı ile beraber, 'Summer of Love'ın belirleyici şarkılarından biri olarak kabul edilir.

Yandı Çukurova yandı

Türkiye’de tarımın geldiği yer içler acısı. Ülkenin dört bir yanındaki çiftçiler isyan halinde. Diğer taraftan en fazla artış gıda fiyatlarında. Dikkate alınması gereken ciddi bir dengesizlik var.

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Bir güvercini sevmekle başlayacak her şey

Maalesef sorun yarattığı var sayılanlara karşı empati yoksunu, sadece kendi refahını gözeten adaletsiz çözümler üretmek yalnızca 'Güvercin Kakası' kitabındaki kasaba halkına mahsus değil. Katliam Yasası'nı unutmadınız değil mi?

EN ÇOK OKUNANLAR