Ana Sayfa Blog Sayfa 4396

Filmmor’dan 8 Mart filmi: Güç sizin, sahip çıkın!

Filmmor Kadın Kooperatifi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir film hazırladı.

İki dakika süren filmde yüzü görünmeyen karakterler sesleri ile düşüncelerini aktarıyor. Erkek egemen sistemi temsil eden eril ses kadına karşı erkek egemen bakışı temsil eden cümleleri sarf ederken daha sonra sözü alan ve kadın bakışını temsil eden dişi ses erkek egemen bakışın düşüncelerini çürütüyor ve finalde tüm kadınlara, “Güç sizin, sahip çıkın!” diye sesleniyor.

(Yeşil Gazete)

Ankara’da kadınlar tacize, kadın katliamlarına, tecavüze ve erkek egemenliğine karşı yürüdü

Kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Türkiye’nin her yerinde talepleriyle meydanları doldurdu. Ankara’da kadınlar meydanlara 8 Mart’ın ücretli izin günü kabul edilmesi, barış ve özgürlük taleplerini haykırmak için çıktı.

Ankara’da 8 Mart  buluşmasında toplanma yeri her yıl olduğu gibi Kolej Meydanı idi. Meydanda buluşan kadınlar, Ziya Gökalp Caddesi boyunca yürüyüşe geçti. Rengarenk kıyafetleri, sayısız dövizleri ve sloganları ile kadınlar, Kızılay’da son bulan caddeyi baştan sona doldurdu. Ankara Kadın Platformu’nun öncülüğünde yapılan mitingde ana pankart kadınların isyanını yansıtıyordu: “Tacize, kadın katliamlarına, tecavüze, erkek egemenliğine karşı, özgürlük ve barış için yürüyoruz”

Kürt kadınları yöresel kıyafetleri ile alandaydı. Paris’te katledilen Kürt kadınlarının resimlerini ve “Rosalardan Sakine Cansız’lara sözünüz, sözümüz; yolunuz yolumuzdur” yazılı pankart taşıdılar. DİSK, KESK, TTB, TMMOB’li kadınlar da, odalar ve sendikalara yönelik AKP hükümetinin baskıcı ve yok etme çabasına karşı tepki gösterdi.

Ortak açıklamayı okuyan Tuğba Özcan, Hindistan’da toplu tecavüz ve cinayetleri, ırkçı söylemleri, Ermeni kadınlara yönelik linç girişimini, Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilişini, Suriyeli kadınların durumunu ve Mısırlı kadınların taciz isyanını hatırlattı. Özcan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Şahin’in, “Aile bakanıyım. Aile erkek, kadın ve çocuktan oluşuyor” sözünü hatırlatarak, “Kadınları ‘kelebek’ olarak gören anlayış, merkezlere ‘koza’ adını vermiş ve şiddet gören kadınla ona şiddet uygulayan erkeklere aynı merkezde hizmet vermeye başlamıştır” dedi.

Özcan, KCK adı altında tutuklanan KESK’li kadınların mücadelesini kendi mücadeleleri olarak gördüklerini belirterek, 8 Mart’ın ücretli izin günü ilan edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Açıklamanın Kürtçesini ise Mahabad Akın okudu.

Fotoğraflar: Koray Doğan Urbarlı – Yeşil Gazete

(Turnusol, Yeşil Gazete)

“Orada olan kadınların festivali” Filmmor’un programı açıklandı

Umudu ve gücünü kadınlardan alan, kadınlar tarafından kadınlar için yapılan, bu yıl hırpalanan-susturulan-görmezden gelinen tüm kadınlara ithaf edilen 11. Filmmor Kadın Filmleri Festivali, on dokuz ülkeden kadınlar ve filmlerini ağırlayacak.

Festival, tema bölümleri, toplu gösterimler, açılış, kapanış etkinlikleri, 5. Altın Bamya Ödülleri, söyleşiler ve atölyelerle, 15-23 Mart’ta İstanbul’da, 30-31 Mart’ta İzmir, 6-7 Nisan’da Sinop, 13-14 Nisan’da Bitlis’te sinemaseverler ile birlikte olacak.

Bu seneki sloganı, “Orada olan kadınların festivali” olarak belirlenen 11. Filmmor Kadın Filmleri Festivalinin kapanış töreni sırasında ise bu sene 5. kez sahiplerini bulacak olan Altın Bamya ödülleri açıklanacak.

Festivalde Yeşim Ustaoğlu ve Doris Dörrie toplu gösterimlerini, “Women Make Movies Seçkisi”ni izlemek mümkün.

11. Filmmor’da bulunacak diğer bölümler ise “Bedenimiz Bizimdir!”, “Cins-iyet-ler”, “Kendine Ait Bir Cüzdan” olarak belirlendi.

Festivalde bu etkinlik ve gösterimlerin yanısıra Hatice Bülbül, Aslı Davas, Duygu Öz, Huriye Toker, Melek Göregenli katılımı ile “Bedenimiz Bizimdir” paneli; Hasbiye Günaçtı’nın kolaylaştırıcılığında “Beden Atölyesi” ve söyleşiler de gerçekleştirilecek.

Festival filmleri ve program hakkında ayrıntılı bilgi için filmmor.org

(Altyazı.net, Yeşil Gazete)

 

LGBT vekiller Walesa’ya inat Polonya Parlamentosu’nda

Polonya’nın ilk açık gey ve trans vekilleri önceki gün parlamentonun ön sıralarına oturarak eski Cumhurbaşkanı Lech Walesa’nın düşmanca açıklamalarını protesto ettiler.

1983 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Walesa, geçen Cumartesi katıldığı bir televizyon programında eşcinsellerin yerinin Parlamentonun arka sıralarında, “hatta duvarların arkasında” olduğunu söylemiş

“Bir azınlık kendini çoğunluğa dayatamaz. Azınlık olduklarının farkına varmalı ve kendilerini daha küçük şeylere alıştırmalılar.” şeklindeki sözleri büyük tepki toplamıştı.

Transseksüel Milletvekili Anna Grodzka (ortada) ve eşcinsel hakları aktivisti Robert Biedron (sağda) Walesa'nın açıklamasını protesto etmek için meclisin en ön sırasında yer aldılar

Walesa’nın ayrımcı açıklamasıyla ilgili Parlamento’da yerini alan eşcinsel hakları aktivisti Robert Biedron“Lech Walesa hepimiz ve tüm dünya için önemli bir sembol. Kendisine saygı duyuyorum, keşke daha farklı sözcükler kullanıp farklı insanları kabul eden ve onlara saygı duyan bir açıklama yapsaydı.” diye konuştu.

Walesa, LGBT düşmanı görüşlerini Polonya’da eşcinsellere medenî birliktelik hakkı tanınması hakkındaki fikri sorulduğunda ortaya döktü. Medenî birliktelik mevzuat tasarısının Parlamento’da reddedilmesinin ardından Ocak ayının sonunda üç farklı tasarı yeniden oylamaya sunulmuştu. Her üç tasarı da medenî birlikteliklerin eşcinsel ve heteroseksüel çiftlerin ihtiyaçlarına yönelik olması gerektiğini vurguluyor.

(Kaos GL, The Guardian)

 

Tarkan’dan 8 Mart çıkışı

Tarkan, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile yayınladığı mesajda erkek egemen toplum anlayışını eleştirerek kadınların öldürüldüğü bir toplumda 8 mart acılarla yüklü bir gündür, bu nedenle de kutlanacak bir gün değildir dedi.

Toplumdaki erkek egemen algıyı ve namus anlayışını, “Kutsalla namus arasında sıkışmış bir erkekliğin zorbalığı tetikleyen hastalıklı zihnidir bu… ” şeklinde tarif eden Tarkan, 8 Mart’ın toplumumuzda kutlanacak bir gün olması için, öncelikli olarak erkek zulmüne uğramakta olan bütün kadınların acılarının dinmesi, ölüm ve şiddet riskinden kurtulmaları, çocuk gelinlerin kurtarılmaları ve bütün kadınların özgürleşmeleri gerektiğini ifade etti

İşte Tarkan’ın açıklaması:

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü, aslında takvimimizin çok derin acılarla yüklü bir günüdür ve kutlanacak bir gün de değildir bence…

Anneyi, anneliği kutsal sayan bu toplumda erkekler ne yazık ki hâlâ kadınları, kızları öldürüyor! Bu çelişkiyi anlamak mümkün değil!

Bir yandan annesini, anneliği kutsuyor; diğer yandan başka annelere, anne adaylarına işkence ediyor, dövüyor. Hatta emeklerini sonuna kadar sömürüyor. Onların özgürlüğünü ellerinden alıyor.

Kutsalla namus arasında sıkışmış bir erkekliğin zorbalığı tetikleyen hastalıklı zihnidir bu…

Öyle bir erkek zihni oluşturulmuş ki, sadece kendi var oluşunu kabul ediyor; yakınlarındaki kadınlara, kendi izni ve onayı dışında var olma, gelişme, düşünme, hissetme, konuşma şansı tanımıyor… Onaylamadığı bir durumla karşılaşınca da, zihninin doğruladığı herhangi bir gerekçeye sığınıp onlara her türlü şiddeti uyguluyor, hatta öldürüyor, bazen de diri diri toprağa gömüyor…

Bugünün kutlanması için; 

Erkek zulmüne uğramakta olan bütün kadınların acılarının dinmesi, ölüm ve şiddet riskinden kurtulmaları, çocuk gelinlerin kurtarılmaları ve bütün kadınların özgürleşmeleri gerekir…

Hukukun, şiddete maruz kalan kadınları daha fazla desteklemesi gerekir…

Hepimizin, kadınlara uygulanan şiddete karşı bilinçlenmesi ve sonuna kadar savaşması gerekir…

8 Mart, ancak o zaman kutlanacak bir gün olur…”

(Yeşil Gazete)

AKP’li il başkanından 8 Mart’ta erkeklere mesaj: “Kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz!”

AKP Kırıkkale İl Başkanı Mehmet Demir, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mesajında Kuran-ı Kerim’den örnek vererek erkeklere seslendi, “onları (kadınları) hafifçe dövüp korkutabilirsiniz”

Demir, kadınların hafifçe dövülüp korkutulabileceğini savundu. Demir’in kadınlar günü nedeniyle Facebook hesabından yayınladığı mesaj şöyle:

“Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız, aile namusu ve şerefinizi kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz razı olmadığınız kimseleri aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları ise örfe göre hür türlü (meşru ihtiyaçlarını), yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir… Analarımız, bacılarımız, eşlerimiz, arkadaşlarımız olan kadınlar, hayatımızın her anında, her alanında erkeklerle yan yana yer almaktadır. 1857 yılında New York’taki bir grevde çıkan yangın sonucu ölen çoğu kadın 129 kişi anısına her yıl kutlanan dünya kadınlar gününü kutluyor, daha güzel yarınlar diliyorum.”

Mehmet Demir’in 8 Mart Kadınlar gününde verdiği öğütlerin AKP içerisinde nasıl bir karşılık bulacağı ise merak konusu. Başbakan Tayyip Erdoğan daha önce bu konuda yaptığı açıklamalarda kadına yönelik şiddeti, “İnsanlık, vicdan dışı vahşet, korkaklık” diye nitelendirmişti.

Kimsesizlerin Kim’i

Kırıkkale İl Başkanının vecizeleri bu kadarla sınırlı da değil. Mehmet Demir, ramazan ayında parti binasında yaptığı bir açıklamada, “Kimsesizlerin kimi olmaya gayret ediyoruz” diyerek ne denli engin bir irfana sahip bulunduğunun sinyallerini daha o zamandan vermişti.

(T24, Yeşil Gazete)

Kadın voleybolunun kalbi haftasonu İstanbul’da atacak

0

Kadın Voleybolunun avrupadaki en iyi takımı bu haftasonu İstanbul’da gerçekleşecek Final Four (Dörtlü Final) sonunda belli olacak. Voleybol Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali yarın İstanbul’da başlayacak.

Türkiye’den ev sahibi Galatasaray Daikin ile Vakıfbank, Azerbaycan’dan Rabita Bakü, İtalya’dan Unendo Yamamay ekiplerinin şampiyonluk mücadelesi vereceği dev organizasyon, Burhan Felek Voleybol Salonu’nda iki gün sürecek.

Dörtlü Final, yarın saat 14.00’teki Rabita Bakü-Unendo Yamamay maçıyla başlayacak. Günün ikinci maçında ise iki Türk takımı Galatasaray Daikin ile Vakıfbank saat 17.00’de karşı karşıya gelecek.

Final Pazar günü

İlk gün maçlarının galipleri ikinci gün saat 17.00’de şampiyonluk için, mağlupları ise saat 14.00’de üçüncülük için karşı karşıya gelecek.

Evsahibi Galatasaray Daikin

Tarihinde ilk kez CEV Şampiyonlar Ligi’ne katılan Galatasaray Daikin, İtalyan Unendo Yamamay, Rumen Dinamo Romprest ve Fransız ASPTT Mulhouse takımıyla birlikte yer aldığı C Grubu’nu 6 maçta 5 galibiyet ve bir yenilgiyle lider tamamlamayı bildi. Grup maçlarının ardından ev sahipliği hakkını elde eden sarı-kırmızılı ekip, direkt olarak Dörtlü Final’e yükseldi.

(Eurosport)

 

Nijerya futbolda lezbiyenliği yasakladı mı?

FIFA, Nijerya Futbol Federasyonuna resmi bir yazı göndererek futbolda lezbiyenliği yasakladıklarına ilişkin yaptıkları bildiri hakkında açıklama istedi.

Nijerya Kadın Futbolu Ligi Başkanı ve Nijerya Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi Dilichukwu Onyedinma geçtiğimiz günlerde bir bildiri ile Nijerya futbolunda lezbiyenliğin yasaklandığını açıklamıştı.

Bu bildiri FIFA’nın ayrımcılığa karşı politikaları ile çelişiyor. Futboldan ırkçılığı tamamen kaldırmak üzere çok sert tedbirleri devreye sokan dünya futbolunu yönetenler, cincel ayrımcılıkla da mücadele halinde.

FIFA’nın bu talebi, Nijerya sözkonusu olduğunda çelişkiler de barındırıyor. Lezbiyenlik yasağı nedeniyle açıklama istenen Nijerya’nın kanunlarında eşcinsellik halihazırda tüm ülkede yasaklanmış durumda.

Nijerya Kadın Futbolu Ligi Başkanı Dilichukwu Onyedinma

Nijerya’da medya mensuplarına açıklama yapan Niyerya Kadın Futbol Ligi Başkanı Onyedinma artık lezbiyen olduğu düşünülen her futbolcu kadının meslekten ihraç edileceğini belirtiyor.

Onyedinma bununla da yetinmeyerek ülkedeki tüm kulüp başkanlarına çağrıda bulunmayı da ihmal etmiyor

“Ülkedeki tüm kulüp başkanlarını kendi futbolcularını kontrol etmeleri konusunda uyardık. Lezbiyen futbolcuların Nijerya Milli takımında görev almaması için gerekli tüm tedbirleri alacağız”

Eşcinsellik ile ilgili ayrımcı politikaları ile tüm dünyanın tepkisini üzerine çeken Nijerya’da erkek futbol takımı, 2012 Afrika Uluslar Kupası finalinde Burkina Faso’yu mağlup ederek kupayı ülkesine götürmeyi başarmıştı

(Yeşil Gazete, Independent)

 

Özgür Üniversite’den ekoloji eksenli bahar semineri

İstanbul Özgür Üniversite’nin 23 Mart Cumartesi günü başlayacak bahar dönemi seminerlerinde Çarşamba akşamının konusu Yirmibirinci Yüzyılda Komün, Devrim, Ekoloji.

Ekoloji Kolektifi tarafından 27 Mart Çarşamba 19:00 – 21:00 saatleri arasında gerçekleştirlecek seminerin programında ekoloji tüm yönleri ile ele alınıyor.

Ekososyalizm, Ekolojik Devrim, Ekolojik Yıkımın Kent Hali, İklim Değişikliği, Yeni Devrimler ve İklim Adaleti gibi konuların konunun içinden kişiler tarafından ele alınacağı seminerin programı şu şekilde:

Ekososyalizm ve Ekolojik Devrim: Hande Atay ve Stefo Benlisoy
Ekolojik Kriz Karşısında Yeni bir Hukuk Aramak : Ilgın Özkaya Özlüer ve Alp Tekin Ocak
Ekoloji Mücadelesinde Sınıfsal Dönüşüm: Özneler, yapılar ve hareketler: Fevzi Özlüer  ve Cömert Uygar Erdem
Ekolojik Yıkımın Kent Hali: Hatice Kurşuncu ve Gökhan Bilgihan
Toprak Gaspı, Gıda ve İklim Krizine Karşı Gıda Egemenliği: Olcay Bingöl ve Arca Atay
Kapitalistleştirme Ekseninde Enerji Krizi ve Türkiye’de Su Mücadelesi: Emre Baturay Altınok, Yakup Okumuşoğlu ve Bora Sarıca
Kır ve Kentte Kadın: Ecehan Balta ve Bengi Akbulut
Yeşil Kapitalizme Yanıtlar:Planlı Ekonomik Küçülme: Ethemcan Turhan
İklim değişikliği, yeni devrimler ve iklim adaleti: Stefo Benlisoy ve Fevzi Özlüer

Üniversitenin tüm bahar dönemi seminerleri ile ilgili ayrıntılı bilgiye ise buradan erişmek mümkün.

(Yeşil Gazete)

Dudaktan kapitalizme – Ezgi Özcan

8 Mart için genellikle kadınların emekçiliğinden, ezilmişliğine kadar birçok konuda yazı yazılacak diye tahmin ediyorum. O yazıları yazan arkadaşlara şimdiden ellerine sağlık diyorum. Ben şehirli bir kadın olarak, bulunduğum yerden dikkatimi çeken başka bir manzarayla ilgili yazmak istedim.

Birkaç ay önce, otobüs duraklarındaki reklam panolarında bir eşarp reklamına denk geldim. Reklamın hedef kitlesi hem başörtülü kadınlar hem de eşarbı aksesuar olarak kullanan kadınlardı. Neredeyse kusursuz güzellikte olan bir manken, başına eşarbı takmış, “Ey hedef kitle, özeneceğin idollerden biri benim” dercesine iddialı bakıyordu. Yalnız şöyle bir ayrıntı vardı: Manken, dudaklarını “arzulanır ve seksi” şekilde bir tutam aralık bırakmıştı.

“Peh!” dedim kendi kendime… Benim gibi baş örtüsü kullanmayan kadınları, çoğunlukla karşı cinse meyyal olarak kodlayan toplum, işte bu zıtlığı görmezden gelmişti. Kadınların gösterişsiz ve erkek bakışlarından uzak olmasını amaçlayan baş örtüsünün karizması, reklam panosundaki bir seksi dudak aralığıyla cart diye çizilivermişti. Gerçi o karizma çoktandır çizilmemiş miydi?

Etrafıma baktığımda ister istemez baş örtülü kadınlardaki değişim gözüme çarpıyor. Bu değişim iyi mi kötü mü karar veremiyorum. Belki de bu kararı vermek bana düşmez. Bilmiyorum… Ama gözüm takılıyor işte ne yapayım!

Neye mi takılıyor? Valla liste uzun…

Artık kapalı kadınlar da benim gibi “meyyal” tipler gibi dar giysiler giyiyor. Makyaj yapıyor. Piercing takıyor. Alışveriş merkezlerindeki cicili bicili iç çamaşırı mağazalarından alışveriş yapıyor. Sevgilileriyle el ele dolaşıyor; öpüşüyor. Çoğu insan kabul etmese de aktif cinsel hayatları var. Karşı cinsleriyle değil belki ama hemcinsleriyle bu konuları daha rahat konuşuyorlar. Bir kısmı feminizmle tanışmış, toplumsal ve bireysel cinsiyetiyle yüzleşmeye çalışıyor.

Sosyal hayatta daha görünür olmaya başlamaları kadınlık güdülerini harekete geçirmiş. Cinsiyetlerinin kendilerine bahşettiği çekiciliği ve dişiliği istiyorlar. Bu noktaya gelmelerinin bir diğer büyük sebebi reklam dünyası ve “kapitalizmsel” talepler tabii ki… Ama biz başı açık kadınları da bulunduğumuz noktaya getiren etkenler de benzer değil mi zaten? “Hayır! İdeolojimiz de var bi’ kere!” desek de aynı idollerden beslenmiyor muyuz artık?

Hepimiz çekici dudak aralığıyla poz veren mankenlerin haline özenmiyor muyuz bir şekilde?

Burada ideolojiler ötesi bir durum peyda oluyor. Bu manzaraya yakından bakıldığında, biz kadınlar farklı iki grup olarak görünüyoruz. Uzaktan bakıldığında ise küresel kapitalizm, yarattığı “tasarlanmış idollerle” bütün kadınları aynı arzuların peşine düşürüyor. Kadın olmanın temel şartı “arzulanırlık” şeklinde belirlenince, hayat tarzı ne kadar farklı olursa olsun “dişiliklerimiz” birbirine benzemeden duramıyor. Tüketim zincirinin biz kadınlara biçtiği misyonları, belki de dişiliğimizin doğası olarak algılayıp “Ama kadınız biz canım!” diyerek yerine getiriyoruz.

Dudaklarımızın tasarlanmış aralıkları, bize kadınlığımızı sağlıyor zannediyoruz. Kadın olarak her türlü var olma mücadelemizi bu gerçeklikten bağımsız olarak sürdüremeyiz. Başımız açık ya da kapalı…

 

 

Ezgi Özcan – Turnusol