Ana Sayfa Blog Sayfa 2918

2018 Küresel Riskler Raporu’nda çevre sorunu ilk sırada!

Her yıl Ocak ayında yayımlanan ve dünyayı bekleyen en önemli riskler hakkında küresel uzmanların ve karar alıcıların görüşlerini yansıtan Küresel Riskler Raporu’nun 2018 incelemesinde birçok türün tükenme tehdidiyle karşı karşıya kalmasına neden olan biyoçeşitlilik kaybından yeni savaşların çıkabileceğine yönelik artan endişelere kadar pek çok konuda, geri dönüşü olmayan bir noktaya gidildiği ifade ediliyor.

2018’de güçlü ekonomik büyüme beklentisi ise toplumlar, ekonomiler, uluslararası ilişkiler ve çevre gibi alanlarda dünyanın temelini oluşturan karmaşık sistemlerin pek çoğunda karşı karşıya kalınan ciddi zaafların üstesinden gelmeleri için liderlere benzersiz bir fırsat sunuyor.

Yıllık Küresel Riskler Algı Anketi, uzmanların yüksek risk altında geçecek bir yıla daha hazırlandığını ortaya koyuyor. Anket kapsamında yaklaşık 1.000 katılımcıya 2018’de yaşanacak risk eğilimleri hakkında görüşleri sorulurken yanıtların %59’u risklerin artacağı, %7’si ise risklerin azalacağı yönünde oldu.

2017’deki raporda olduğu gibi çevre konuları, uzmanların dile getirdiği endişeler arasında açık arayla en ön sırada yer alıyor. Uzmanlardan, 30 küresel risk arasında olasılık ve etki boyutlarının önceliklendirilmesi talep edildi. Bunun sonucunda, beş çevresel riskin tamamının- 1) şiddetli hava şartları, 2) biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemde çöküş, 3) büyük doğal afetler, 4) insan eliyle yaratılan çevre felaketleri ve 5) iklim değişikliğinin iyileştirilmesi ve uyum çabaları konusunda başarısızlık- her iki boyutta da üst sıralarda yer aldığı tespit edildi. Şiddetli hava şartlarından kaynaklanan olaylar ise en dikkat çekici risk olarak değerlendirildi.

“İvedilikle aksiyon almamız gerekiyor”

Zurich Insurance Group Risk Direktörü Alison Martin, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Şiddetli hava koşulları, bir kez daha hem olasılık hem de etki bakımından en önemli küresel risk olarak değerlendirildi. Başka risklere karşı hassasiyetin de arttığı bir dönemde, çevresel riskler ortak sistemimizin temelini ciddi biçimde tehdit ediyor. Ne yazık ki, iklim değişimi gibi önemli trendlere hükümetlerin ve kuruluşların şu an için ‘hem çok az hem de çok geç’ yanıt verdiklerini gözlemliyoruz. Daha sağlam bir gelecek inşa etmek için henüz çok geç kalmış değiliz ancak sistemin çökmesi ihtimalini ortadan kaldırmak için ivedilikle aksiyon almamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve İcra Kurulu Başkanı Profesör Klaus Schwab ise, “Ekonomik iyileşmede kazanılan ivme, dünya genelindeki kurumları, toplumları ve çevreyi zayıflatmasına müsaade ettiğimiz olumsuz durumların üstesinden gelmek için önemli bir fırsat sunuyor. Küresel sistemlerin çökme riskini ciddiye almalıyız. Birlikte hareket edebildiğimizde, bunu engellemek için gereken kaynaklara, yeni bilimsel ve teknolojik bilgilere sahibiz. Her şeyden önemlisi, ortak bir gelecek için beraber çalışmak için ihtiyaç duyduğumuz istek ve ivmeye kavuşmamız gerekiyor” dedi.

 

(İklim Haber)

Meclis kabul etti: OHAL 6. kez uzatıldı

Olağanüstü Hal’in (OHAL), 3 ay daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşüldü.

Yapılan oylamada, tezkere kabul edildi. OHAL, 19 Ocak’tan itibaren 3 ay daha geçerli olacak.

Darbe girişiminin ardından, 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL, bu kararla altıncı kez uzatılmış oldu.

 

(Yeşil Gazete)

Avrupa’nın mikrodalga fırınları 7 milyon araba kadar CO2’ye sebep oluyor

The Guardian’da Juliette Jowit imzasıyla yayınlanan haberi Yeşil Gazete yazarlarından Ali Serdar Gültekin’in imzasıyla yayınlıyoruz.

***

Modern bir mikrodalga fırın (2016) // Wikipedia

En büyük etki mikrodalgalarda kullanılan elektrikten geliyor fakat yakın zamanlı bir çalışma kullan at kültürünün artan çevresel maliyetine dikkat çekiyor.

Donmuş bezelyeleri mikrodalga fırında birkaç dakika çözmek tamamen zararsız görünebilir fakat yeni bir çalışmanın ortaya koyduğu üzere Avrupa’nın bu hızlı fırınları 7 milyon araç kadar karbon salıyor.

Ve sorun büyüyor. Fiyatlar düşerken ve mutfak aletleri bir ‘statü’ sembolü haline gelirken kullanıcılar, bir mikrodalga fırını ortalama olarak 8 yılda atmaya ve yenisini alarak satışlarda artışa sebep olmaktalar.

Manchester Üniversitesi’nden bir araştırma mikrodalga fırınların imalatından bertarafına kadar karbon dioksit salımlarını ortaya koyuyor.

19 mikrodalga fırınının bir yıllık salımının bir arabaya denk olduğunu söyleyen yazarlar, “Mikrodalga fırınların doğa üzerindeki en büyük etkisi elektrik tüketimlerinden kaynaklanıyor” diyor.

“Tüketimi düşürme çalışmaları tüketicilerin farkındalığının ve aletleri daha verimli kullanma alışkanlıklarının arttırılmasına odaklanmalı. Örneğin mikrodalga fırınların elektrik tüketimleri, pişirilen yiyeceğe göre pişirme süresi ayarlanarak azaltılabilir.”

Avrupa Birliği’nde her yıl diğer tüm fırın tiplerinden daha çok mikrodalga fırın satılıyor. Bu on yılın sonunda yıllık satış rakamlarının 135 milyon adete varması bekleniyor.

Edinburgh Üniversitesi karbon yönetimi profesörü David Reay, arabaların yarattıkları zararın yanında mikrodalga fırınların zararlarının çok küçük olduğuna dikkat çekiyor. “Evet, Avrupa Birliği’nde çok fazla mikrodalga fırın var ve evet bunlar elektrik kullanıyor,” diyor.

“Fakat onların salımları arabaların yanında sadece cüce kalırlar. Sadece Birleşik Krallık’ta 30 milyon araba var ve bunlar mikrodalga fırınların saldıklarından çok daha fazlasına sebep oluyorlar. En son çalışma 2015 yılında Birleşik Krallık’taki arabaların 2015 yılındaki salımları 69 milyon ton CO2’ye eşlenik. Bu değer, yeni çalışmanın gösterdiği üzere tüm Avrupa Birliği’ndeki tüm mikrodalga fırın kaynaklı yıllık salımların 10 katı kadar.”

Mikrodalga fırınlarda kullanılan enerji herhangi bir pişirme metodundan daha düşük. Fiyat karşılaştırma sitesi olan uSwitch mikrodalga fırınları en enerji verimli pişirme şekli olarak listeliyor ve okurlara, eğer yoksa, bir mikrodalga fırın almalarını tavsiye ediyor. uSwitch’e göre mikrodalga fırınları set üstü ocaklar ve fırınlar izliyor.

Friends of Earth (ÇN – Dünya’nın Dostları) iklim değişikliği kıdemli kampanyacısı Simon Bullock, “Evet mikrodalga fırınları daha verimli kullanmak önemli” diyor. “Fakat onlara güç veren elektriğin mümkün olabildiği kadar düşük kirliliğe sahip olduğundan emin olunmalıdır. Hükümet güneş ve kıyıdan açıkta rüzgar konularında saldırma politikalarını geri çevirmelidir. Tüm ulusun televizyonlarının, mikrodalga fırınlarının ve buzdolaplarının yeşil elektronlarca çalıştırılmasına ihtiyaç duyuyoruz.”

Raporun yazarlarından birisi olan Alejandro Gallego-Schmid diyor ki: “Amacımız, mikrodalga fırınları başka pişirme aletleriyle kıyaslamak değil fakat mikrodalgalar gibi Avrupa’daki evlerin çoğunda bulunan cihazların çevreye olan etkilerine bakmak ve bu cihazların tasarımlarının, kullanımlarının ve faydalı ömrü sonunda atık yönetimlerinin daha verimli yapılmasına dikkat çekmekti.”

Aynı zamanda rapor, geçen yirmi yıl içinde mikrodalga fırınların ömürlerinin yaklaşık olarak 7 yıl azalarak, on yıldan fazla seviyelerden altı ila sekiz yıla indiğini gösteriyor. Bu on yılın sonunda her yıl 16 milyon mikrodalga fırının atılması bekleniyor.

“Avrupa Birliği’ndeki fırın satışlarının en büyük payını mikrodalga fırınlar oluştururken bu fırınların kaynak kullanımı ve kullanım ömürleri sonundaki atıklarının etkilerinin adreslemeye başlamanın önemi artıyor,” diyor Gallego-Schmid.

Mevcut yasal düzenlemeler mikrodalga fırınların çevresel etkilerinin azaltılması için yeterli olmadığı ve belirgin bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu raporda anlatılmaktadır.

“Mikrodalga fırınların henüz çok büyük bir etkisi yok,” diyor Bullock. “Fırın bozulmuş bir halde, köşede, onu en iyi geri dönüştürme yöntemini bulmamı bekliyor.”

 

Haberin İngilizce Orijinali

Muhabir: Juliette Jowit

Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin

 

(Yeşil Gazete, The Guardian)

Hrant Dink 11’inci ölüm yıl dönümünde anılıyor

Agos gazetesinin Genel yayın yönetmeni Hrant Dink, 11’inci yıl dönümünde anılıyor.

“Hrant’ın Arkadaşları” grubu 10 yıldır olduğu gibi herkesi bugün Hrant Dink’in vurulduğu saat 15.00’da Agos gazetesinin eski bürosunun önünde buluşma çağrısı yaptı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Hrant Dink’in ölüm yıldönümü anma etkinliği sebebiyle bugün Şişli’de bazı yolların trafiğe kapatıyor. 11.00’dan itibaren Halaskargazi Caddesi, Tavukçu Feti Sokak, Saksı Sokak, Pangaltı 2236 nolu ışıklar, Özgür Sokak Şişli istikameti, Zafer Sokak Şişli istikameti trafiğe kapatılacak. Taksim’den gelen akım Valikonağı Caddesine, Şişli’ye gitmek isteyen sürücü ve yayalar Valikonağı ve Rumeli Caddesi Osmanbey kavşağından Şişli istikametine, Şişli istikametinden gelen akım ise Osmanbey kavşağından Ergenekon Caddesi istikametine yönlendirilecek.

Hrant Dink’in vurulduğu yer hafıza merkezine dönüştürülecek

Öte yandan Gazeteci Hrant Dink’in çalıştığı ve vurulduğu yer olan Agos Gazetesi’nin bulunduğu Sebat Apartmanı’nın önü, Hrant Dink Hafıza Merkezi’ne dönüştürülecek. Hrant Dink Vakfı ile Beraberce Derneği tarafından sürdürülen projenin içeriği açık ve şeffaf bir öğrenme ve tartışma sürecinde belirlenecek.

 

Türkiye’de Ermeni vatandaşlara yönelik yayın yapan ilk gazete Agos’un kurucusu, yayın yönetmeni ve başyazarı Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Dink’i öldürdüğünü itiraf eden tetikçi Ogün Samast cezaevine konuldu. Hrant Dink, Türkiye’de 1909 yılından bu yana, suikast sonucu öldürülen 62. gazeteci oldu.

 

(Yeşil Gazete)

Reuters dijital medya raporunu açıkladı: İşte 2018 öngörüleri

Oxford Üniversitesi bünyesindeki Reuters Enstitüsü, Digital Haber Projesi 2018 araştırmasının sonuçlarını içeren “Gazetecilik, Medya ve Teknoloji Trendleri ve Öngörüleri 2018” başlıklı bir rapor yayımladı.

Nic Newman’ın kaleme aldığı rapor kapsamında dijital medya endüstrisinin önde gelen isimleriyle anket yapıldı.

57134905 – group of journalists interviewing politician, holding microphones and voice recorders

En önemli sorun değişime direnç ve inovasyon eksikliği

Sergül Taşdemir’in Journo’da çıkan haberine göre, ankete 29 ülkeden 194 deneyimli editör ve üst düzey yönetici katıldı.

Anket sonuçlarına göre yayıncıların yüzde 44’ü platformların gücündne endişe duyuyor. Facebook ve Snapchat’e karşı yaklaşımları Twitter ve Google’a oranda daha olumsuz.

Başarının önünde en önemli engelin teknoloji platformları yerine değişime direnç ve inovasyon eksikliği olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 36.

2018’de daha fazla sesli içerik olacak

Katılımcıların yüzde 44’ü aboneliğinde 2018 yılında da önemli bir dijital gelir kaynağı olduğunu düşünüyor. İçerik anlamında da yayıncıların yüzde 58’i poscast’lere yoğunlaşacağını söylüyor.

Yapay zeka alanındaki gelişmeler yayıncıların da ilgi odağında… Ankete katılanların yüzde 72’si daha iyi içerik önerisi sağlamak ve ürün verimliliğini arttırmak için aktif bir şekilde yapay zekâyı denemeyi planlıyor.

Raporun 2018 öngörüleri ise şu şekilde:

  • Platformların gücü artarken dezenformasyon üzerine soruşturmalar da artacak ancak birçok ülkede bu kapsamlı somut adımlara dönüşemeyecek.
  • Facebook ve Google cezai yaptırımlardan kaçınmak üzere kaldırdığı içerikler nedeniyle sansürle suçlanacak.
  • Veri doğrulama, medya okur yazarlığı ve şeffaflık girişimleri dezenformasyon ve güven sorununun önüne geçemeyecek.
  • Yayıncılar kullanıcıları websiteleri ve uygulamalarına kaydolmaya/giriş yapmaya itecek. Tabii toplanan veri sayesinde kişiselleştirilmiş içerikler sunacak.
  • Dijital dönüşümü gerçekleştirenler ile gerçekleştiremeyenler (geleneksel medya) arasında uçurum derinleşecek.
  • Daha fazla yayıncı abonelik ya da benzeri gelir modeline geçecek, dijital reklam gelirlerinin önemi azalacak.
  • Yayıncıların önemli bir bölümü videodan uzaklaşıp yazıya dönecek.
  • Sosyal medyada daha fazla mesajlaşma platformu ve konuşma arayüzü göreceğiz.

Raporun işaret ettiği yedi ana tema arasında yayıncıların platformlara bağımlılığını kırma, sahte haber çağında güveni yeniden tesis etmek, sosyal medya ve mesajlaşma, sosyal medyanın televizyondan rol çalmaya devam etmesi, değişen iş modelleri: reklamdan aboneliğe, veri, kaydolma ve yeni izinler, haber merkezlerinin yapay zekâya kapılarını açması yer alıyor.

Raporun tamamına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz

 

(Journo)

Güneş Gönüllüsü Ebru Özer: Çatılarımızda daha fazla “YES” görmek için sabırsızlanıyoruz

Çatılarda bireysel olarak güneş enerjisinden üretilen elektriğin fazlasının şebekeye satışına dair Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan ’Elektrik Piyasasında Tüketim Tesisi ile Aynı Ölçüm Noktasından Bağlı ve Güneş Enerjisine Dayalı Üretim Tesisleri için Lisanssız Üretim Başvurularına ve İhtiyaç Fazlası Enerjinin Değerlendirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’’ başlıklı düzenlemeye dair Yeryüzü Derneği – Güneş Gönüllüleri Koordinatörü Ebru Özer‘den de görüş istedik.

Yeryüzü Derneği – Güneş Gönüllüleri Koordinatörü Ebru Özer

Kendisini güneş gönüllüsü olarak tanımlayan ve Yurttaşın Enerji Santrali (YES) alanında çalışmalar yürüten Özer, kararı, “Ve beklediğimiz karar sonunda bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.” şeklinde karşılıyor.

Ebru Özer’in, “Biz Güneş Gönüllüleri çatılarımızda, mahallemizde daha fazla YES görmek için sabırsızlanıyoruz.” sözleri ile bitirdiği açıklamasını aynen paylaşıyoruz.

“Ve beklediğimiz karar sonunda bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.

02 Ocak 2018’de “2017-2023 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı” Resmi Gazete’de yayınlandığında, “Binalarda Yenilenebilir Enerji ve Kojenerasyon (YEK) Sistemlerinin Kullanımının yaygınlaştırılması” eylemi adı altında;

* Binalarda yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına yönelik engeller azaltılacak ve idari süreçler daha kolay ve hızlı hale getirilecek.

* YEK kullanımına yönelik ekonomik yapılabilirlik çalışmaları doğrultusunda asgari limitler tanımlanacak.,

* Fotovoltaik güneş paneli kullanılan binaların şebeke işletmecileri ile mahsuplaşması kolaylaştırılacak.

Bu faaliyetlerin gerçekleşmesinde sorumlu kurumlardan biri olan Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu (EPDK), 9 aydır beklediğimiz  “10 KWp altı lisanssız güneş enerji sistemleri kurulumu ile ilgili usul ve esasları“na ilişkin kararını sonunda yayınladı. Ve eylem planına uygun şekilde, YES kullanımını arttıracak şekilde olumlu değişiklikler yapıldı.

Kararın neler getirdiğine kısaca bakarsak, bence en önemli gelişme başvuru evraklarının azaltılması ve basitleştirilmesi. Bu değişiklik, uzun zamandır konuyla ilgili kişi ve kurumların özellikle belirttiği bir noktaydı. Büyük GES’ler (Güneş Enerjisi Santralleri) için istenen belgelerin aynısının, öztüketim amaçlı YES’lerden de istenmesi bireysel kullanıcının önünde büyük engel oluşturuyordu.

Konutun satılması veya kiracının değişmesi halinde yeni bir kabul işlemine gerek olmadan imzalanacak sözleşme ile tesisin kullanıma devam edilebilecek olması ile 3 kW ve altı kapasiteler için çağrı mektubu herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmadan mutlaka verilecek olmasının uygulamada kolaylık için atılmış güzel adımlar olduğunu düşünüyorum.

Temmuz ayında Yeşil Gazete’deki yazımda, “Nisan ayında, görüş almak üzere EPDK’nın kamuyla paylaştığı 10 KWp altı Lisanssız Güneş enerji sistemleri kurulumu ile ilgili usul ve esasları belirleyen taslak metine dair raporun yakın zamanda yayınlamasını bekliyoruz. Kurumdan, -umutla beklediğimiz şekilde-, bürokratik engelleri azaltan ve prosedürü kolaylaştırıcı yenilikler gelirse, 2018 yılında çatılarımızın güneş panelleri ile dolması şaşırtıcı olmaz. Bu noktada sormamız gereken, özellikle sektörde uygulayıcı konumundaki EPC firmaları, talep patlamasına hazır mı? demiştim.

Biz Güneş Gönüllüleri çatılarımızda, mahallemizde daha fazla YES görmek için sabırsızlanıyoruz. Umarım EPC firmaları da buna hazırdır .

Güneşli günler dileği ile… :)

 

Ebru Özer

Yeryüzü Derneği – Güneş Gönüllüleri Koordinatörü

Yurttaşın Enerji Santrali (YES) yolunda yeni bir dönüm noktası

Resmi Gazete yayınladı: Çatıda ürettiğiniz elektriğin fazlasını şebekeye satabileceksiniz

 

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

Bornova iklim değişikliği ve çevre duyarlılığında örnek oluyor

Türkiye’de iklim değişikliği etkilerini azaltma çabalarını güçlendirmek ve kamu farkındalığını artırmak için Bornova örnek ilçelerden biri olarak öne çıkıyor.

Yeşil Düşünce Derneği ve Bornova Belediyesi’nin ortak yürüttüğü “Yereli Yeşillendir, İklimi Yeşillendir” projesinin ilk eğitim semineri Bornova Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlendi.

Hizmet içi eğitim semineri iklim değişikliği konusunda farkındalığını arttırmak için Belediye çalışanlarına verildi.

Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Türkiye’de İklim Değişikliği Alanında Kapasitenin Geliştirilmesi Hibe Programı çerçevesinde, “Yereli Yeşillendir, İklimi Yeşillendir” projesi kapsamında düzenlenen seminerin konuşmacısı ise Barış Gençer Baykan oldu. Baykan kentlerdeki iklim değişikliği etkileri ile vatandaşların ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadele konusunda yapabileceklerini anlattı.

Eylül 2017’de başlayan projede yurttaşların, bireysel girişimcilerin, kooperatif girişimlerinin ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği, iklim değişikliğine uyum ve azaltım yöntemleri ve yenilenebilir enerji alanlarında kapasitelerini arttırması hedefleniyor.

Bir yıl sürecek olan proje Eylül 2018’de tamamlanacak.

 

(Medyaege)

Çok gereksiz bir yazı bu – Levon Bağış

Bu yazı Agos.com.tr sitesinden alındı

Çok bereketli bir memleket burası.

Sürekli daha iyisini talep edip, vasata razı olanların, hatta vasatı tercih edenlerin memleketi.

Konuşurken her şeyin doğrusunun peşinde, hayatında ise hiçbir şey umurunda olmayanların memleketi.

Mesela, eskiden şehrin simgesi olan ama 30 yıl sonra denizlerde görülmeyen bir balık yeniden peyda oluyor. Sadece çok ucuz diye dibine iniyoruz. Dibine inmemiz için tonlarca tutuluyor çünkü. Seneye de yavrulasınlar falan dendiğinde, çok milliyetçi balıkçılarımız, milliyetçi ve mukaddesatçı olduklarını göstermek için hafif aşağı sarkık bıyıklarını ovalayıp “Biz tutmayalım da Yunan gâvuru mu tutsun” diyor.

Aynı denizde yaşayıp neden onların daha fazla balık yediğini, neden daha iyi balık pişirdiklerini falan düşünmeden devam ediyoruz, nasılsa hayat devam ediyor. Ve biz bu memleketin sahipleri, hep en güzel bahaneleri buluyoruz.

Çok gururlu bir memleket burası.

Okulda dünyanın kendi kendine yeten yedi memleketinden biri olmamızın haklı gururuyla yetişmiş insanların memleketi.

Tahılın insan ırkının hayatına ilk kez girdiği yer burası. Ama sokağımızın köşesindeki fırın buğdayını Arjantin’den alıyor. Marketten aldığımız mercimek Kanada’dan geliyor Eğer şanslıysak, ceviz daha yakından, Macaristan’dan geliyor.

Sahip olduklarımız için kavga etmeye bayılırız. Yunan adalarında rakıyı kaçırınca meyhaneciye, “Bu yoğurt bizim”, “Baklavayı, döneri size kaptırmayız” diye efelenmelerimiz adamların komedi dizilerine malzeme oluyor. Ama yeryüzünün en kıymetli ürünlerinden zeytinyağını İtalya’ya bedavadan biraz pahalıya satmaya, onların da o yağı ‘Made in Italy’ etiketiyle satmalarına hiç itirazımız yok. Tüm bunları yaparken dışarıdan zeytinyağı alımını serbest bırakan, binlerce dönüm zeytinliği kömür madeni yapmak için sökmeye niyetlenen de biziz.

Hesabını çok iyi bilen bir memleket burası.

Restoran yemeğe gidip markette gördüğünün üç-dört katına satılan şarabı ses çıkarmadan içen, o yüzden ikinciyi içemeyenlerin memleketi.

Bu devasa memlekette neden neredeyse tüm Akdeniz çanağının en pahalı etini yiyoruz diye düşünmemek gibi hasletlerimiz var.

Geleneklerine çok bağlı bir memleket burası.

Belki de yeryüzünde üretilen ilk peynirin memleketi. Ama üretiminde kullanılması gereken sütün kilogram fiyatından daha ucuza kaşar peyniri alanların da memleketi. Kendi ürettiği peynirin hangi sütten yapıldığını bilmeyenlerin memleketi.

Ama, yine de gerçekten çok güzel bir memleket burası.

Onu sevenleri (ama bizim milliyetçilerimiz gibi diz kapakları üzerinde durmayı değil, gerçekten onu sevenleri) mahzun kılan bir memleket burası. Bu kadar güzelliği bu kadar küçük hesaplarla, suçlarla, aşağılıklarla boğan başka yerler var mı, bilmiyorum.

Kendi pisliğimizde debelenip duruyoruz. Her gün birilerinin yurtdışına gittiğini ya da gitmeyi hayal ettiğini duymaktan çok sıkıldım. Buradaki ‘iyi’ hayatlarını bırakıp bir yerlerin ‘yabancısı’ olmaya gidiyorlar. Birileri başka bir pasaport, bazen sadece bir oturma izini için hayatlarının tüm yatırımını yurtdışına yapmak zorunda kalıyor. Belki yapabilsem hepsini ben de yapardım, bilmiyorum.

Burada kalmayı seçenler olarak, gideceklere, gitmeyi düşünenlere “Kalın” diyemiyoruz. Daha büyük bir ayıbı olabilir mi bir memleketin?

Levon Bağış – Agos

TÜSİAD’dan alkışlanacak hareket: Artık iş adamı değil iş insanı

1971 yılında kurulan Türk Sanayicileri ve İş adamları Derneği (TÜSİAD) 48. Olağan Genel Kurulu; adındaki cinsiyet ayrımcılığı içeren “iş adamları” ifadesinin “iş insanları” olarak değiştirilmesine karar verdi.

Oybirliği ile alınan kararda TÜSİAD kısaltması korunacak.

Genel Kurul’da konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, “”Türkiye’nin hem dünyada hak ettiği saygın konumu koruyabilmesi hem de gelişmesi, kalkınması için yakın tarihin hepimizi sarsan bu travmalarından kurtulup hızla normalleşmeye başlaması gerekir. Bu nedenle atılması gereken ilk adımın, daha öncede başka vesilelerle gündeme getirdiğimiz OHAL’in sonlanması ve bir daha tekrarlanmaması olduğuna inanıyorum” dedi.

TÜSİAD Başkanı Bilecik, “Anayasa Mahkemesi’nin, tutuklu gazetecilerin tutukluluk hallerinin kalkması için verdiği karar alt mahkeme tarafından maalesef uygulanmadı. Önde gelen hukukçularımızın, hatta siyasi yönü ne olursa olsun hukuku ve anayasal düzene aykırı buldukları bu kararla, aslında Türkiye’nin AB üyeliğini, demokrasinin yetersizliği üzerinden engellemek isteyenlerin eline tırnak için güzel bir koz verdiğimizden şüphe yoktur. Anayasayı yaşatan içindeki ifadeler kadar, dışındaki uygulamalardır. Medeniyetin ilk şartı şüphesiz adalettir, hukuk devletin toplumsal düzenidir. Adalet olmadan düzen olmaz. Kısaca demokrasi su ise bunun testisi mutlaka adalettir” dedi.

 

(Hürriyet)

Cambridge Üniversitesi iklim değişikliği konuşmacısını arıyor

Bu yıl Cambridge İklim Dersleri Serisi’ne katkı verecek olan Climate Tracker, “Climate Change is NOW” adlı yazı yarışması düzenlediğini duyurdu.

Etkilerini çoktan deneyimlemeye başladığımız iklim değişikliğinin dünya genelinde farkındalığını artırmak isteyen Climate Tracker, dünyanın her yerinden insanları iklim değişikliğinin ait oldukları toplulukları nasıl değiştirdiğini anlatan makaleler yazmaya davet ediyor. Yapılan açıklamada, makalede iklim değişikliği sorunlarıyla nasıl savaşılacağına dair görüşlerin veya sorunlarla şu an nasıl başa çıkıldığına ilişkin örneklerinin yer alabileceği belirtiliyor.

Yarışmanın kazananı 22 Şubat tarihinde Climate Tracker tarafından Cambridge’te verilecek derste video veya canlı yayın aracılığıyla konuşma şansı yakalayacak, en iyi beş yazar ise resmi Cambridge sertifikası alacak.

Yarışmaya katılmak isteyen adaylar 2 Şubat tarihine kadar makalelerini yazmak zorunda. Makale, ulusal, bölgesel, yerel veya uluslararası seviyede gazete, dergi, blog, internet haber sitesi gibi mecralarda yayımlandıktan sonra, adaylar makalenin linkini Climate Tracker uygulamasına yükleyecek. Climate Tracker ise uygulama aracılığıyla yüklenen makaleleri revize edecek, geri beslemelerde bulunup ipuçları verecek ve en iyi yazarları seçecek.

Yarışma aynı zamanda video ve radyo formatlarına da izin veriyor. Video için yapmanız gereken, konuyla ilgili kaydettiğiniz videoyu YouTube’a koymak ve linki göndermek. Radyo için ise yine katıldığınız programın linkini göndermeniz gerekiyor.

Yarışma, katılımcılara makalelerini istedikleri dilde yayımlama fırsatı da veriyor. Makale dilini seçerken hangi hedef kitleye neden ulaşmak istediğinize dikkat etmeniz öneriliyor.

Yapılan açıklamaya göre yarışmaya 18-30 yaş arasındaki kişilerin katılım sağlayabileceği belirtirse de, bu şartı karşılayamıyorsanız bile yarışmaya katılmanız öneriliyor ve ekleniyor: “Yaş sadece sayıdan ibarettir”.

Yarışma hakkında daha fazla bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

(İklim Haber)