Biological Conservation sayı 232‘de makaleyi Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Nilüfer Ağaç’ın çevirisi ile yayınlıyoruz. Tefrika edilen bu makalenin ilk kısmına buradan ulaşabilirsiniz.
3.4 Kın kanatlılar
Böceklerin en büyük takımı, zararlılarla mücadelede ve organik materyalin diğerleri arasında geri dönüşümünde esaslı ekosistem hizmeti gören önemli bir grup avcı ve çürükçül türler içerir.
3.4.1. Karafatmalar
Karafatmalar her yerde bulunan
taksonlardır ve kaplan böcekleri (Cicindelidae) genellikle
biyoçeşitliliğin göstergeleri olarak kullanılır. Bu grup,
çeşitli yerli kelebekleri ve kuşları barındıran habitatlarda
ortaya çıkar (Pearson ve Cassola, 1992). Avrupa karafatmaları
arasındaki değişimlerin çoğu; habitat tahribatı, tarımsal
yoğunlaşmaya bağlı olarak artan ötrofikasyon ve artan
kentleşmeyle açıklanabilir. Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve
Danimarka’da 10 km’lik ızgara hücrelerinde 419 tür üzerinde
yapılan bir çalışma karafatmaların %34’ünün 1950-1980
yılları arasında azaldığını; %50’nin üzerinde Amara,
Harpalus,
Cymindis
ve Carabus Kserofil
cinsinin kuru ve nemsiz bölgelerde yaşayan [xerophilic] türünün
azaldığını ortaya koydu (Desender ve Turin, 1989). Hollanda’da,
sınırlı dağılma derecesine sahip karafatmalar en fazla
etkilenirken geniş hareketliliğe sahip olanlar ya da insan yapımı
habitatlarla ilişkili olanların popülasyonları sabit kalmıştır
(Turin ve den Boer, 1988).
Birleşik Krallık’ta 11 bölgede 15 yıl
boyunca incelenen 68 karafatmanın 49’unda gözlemlenen çarpıcı
azalma, 26 türün savunmasız ve 8’inin neslinin tükenmekte
olduğunu gösterirken 19 türün durağan ve hatta artmakta olduğunu
ortaya çıkardı. Genel olarak, 15 yıllık zaman diliminde
karafatma biyokütlelerinde %16 oranında bir kayıp kaydedildi
(Brooks vd., 2012). Biyoçeşitlilikteki değişiklikler doğrusal
değildi ve habitat ve coğrafi varyasyonla ilişkilendirildi; en
fazla batı ve kuzey dağlık bölgelerinde (azalan türlerin %64’ü),
sonrasında da bozkırlarda (%31) ve otlaklarda (%28) ortaya çıkarken
güneydeki yaylalarda artışlar vardı. Çalışma süresince yayla
otlaklarında, ormanlık ve ağaçlık çit bölgelerindeki
karafatmalar sabit kaldı. Küçük türler ve ilkbaharda üreyenler,
dağınık veya günlük alışkanlıkları olanlar olumsuz
etkilendi. Toprak nemini değiştiren mikroiklimsel değişiklikler
de bazı yayla türlerini etkiledi (Brooks vd., 2012).
Yeni Zelanda’da 12 büyük karafatma türü
tehlike altındadır ve diğer 36 türün sayısı azalmaktadır.
İkisi, ülkede bilinen türlerin yaklaşık %8’ini
oluşturmaktadır. Etkilenen türler çoğunlukla iki dev karafatma
cinsinin –Mecodema
ve Megadromus–
bir üyesidir (Mc Guinness, 2007). Nesli tükenmekte olan
karafatmaların oranı (yaklaşık %4) diğer yerel böceklerden iki
kat fazladır çünkü bunlar muhtemelen sıçanlar, kirpiler,
gelincikler, dağ gelincikleri ve keseli sıçanların yırtıcılıkları
karşısında savunmasız büyük karasal türlerdir. Geçmiş 80
milyon yıl boyunca izole bir şekilde evrimleşen ve %92’si
endemik olan bu dev böceklerin durumu, koyunların otlaması için
ormanların temizlenip otlaklara dönüştürülmesinden kaynaklı
habitat değişikliğiyle daha da kötüleşti.
3.4.2. Uğur Böcekleri
Harmon vd. (2007) 1914-2004 yıllarını
kapsayan, ABD ve Kanada’daki uğur böceklerinin 62 tarihsel veri
kümesini inceledi. Araştırmalar tarımsal alanlardaki yırtıcı
türler konusunda yanlı olsa da uğur böceği türlerinin
zenginliğinin ve popülasyon büyüklüğünün; yerli türlerdeki
büyük azalmanın, takip eden 20 yıl boyunca fark edilmeye
başladığı ve türlerin % 68’ini etkilediği 1986 yılına kadar
değişmediğini gösterdi (Harmon vd., 2007). Daha öncesinde yaygın
olan en az iki türe (Adalia
bipunctata ve Coccinella
novemnotata) sonrasında çok
ender rastlanmış veya Amerika’nın kuzeydoğusunda tümüyle yok
olmuştur (Wheeler, 1995). Aynı zamanda, 22 yeni tür kayıt altına
alınsa da bunların sadece altısı Kuzey Amerika’da saptanmıştır.
Azalmanın muhtemel iki sebebi şudur: i) Orta batı eyaletlerinde
yoğun tarıma yönelik ya da ağaçlandırmadan kaynaklı habitat
değişimimi (New York eyaleti) ii) muhtemelen tarım ürünlerindeki
istilacı yaprak biti zararlılarının aşırı popülasyonuyla
beslenen C. septempunctata
ve Harmonia axyridis
(Brown ve Miller, 1998) gibi yabancı genel türlerin rekabetçi yer
değiştirmesi. H. axyridis
Büyük Britanya’da (Roy ve Brown, 2015), diğer Avrupa ülkelerinde
(Camacho-Cervantes vd., 2017) ve Japonya’da (Sato ve Dixon, 2004)
yerli uğur böceklerini geride bırakıyor ve tarım ürünlerindeki
yaprak bitlerinin önlenmesinde rekabet avantajı kazanıyor
(Rutledge vd., 2004).
Uğur böceklerinin 1976’dan bu yana
tahıl ürünlerinde, otsu bitkilerde ve ağaçlardaki bolluğu ve
dağılımına dair sistematik kayıtlar Çek Cumhuriyeti’nde
mevcuttur. İncelenen 13 türün altısı azalırken H.
axyridis de dâhil olmak üzere
yedisi artmıştır (Honek vd., 2014). Tarımsal yoğunlaşma tahıl
bitkilerinde ve otsu bitkilerdeki popülasyon değişiminin başlıca
nedeniyken, ağaç habitatlarındaki uğur böceği çeşitliliği ve
bolluğu 35 yıl boyunca sabit kalmıştır. Özellikle, böcek
ilaçlarının yoğun kullanımı hem yaprak biti zararlılarını
hem de bağlantılı uğur böceği yırtıcılarını etkiler ve
ürünlerin yağlı tohumları gasp eden monokültürlere dönüşümü
C. septempunctata
popülasyonunları üzerinde genel bir olumsuz etki yaratır. Buna
karşın, küresel ısınma Hippodomia
variegata‘nın yayılmasını
kolaylaştırmıştır (Brown ve Roy, 2015).
Britanya’da amatör bilim insanları
tarafından toplanan, dokuz uğur böceği türüne dair kayıtlar ve
1990- 2013 yılları arasında yapılan sistematik araştırmalar
Brown ve Roy tarafından analiz edilmiştir. Beş türün sayısı
azalırken iki tür sabit kalmış ve ikisi, H.
variegata ve H.
axyridis, yayılmıştır.
Ürünlerdeki yaprak biti sayısının azalmasına neden olan bazı
tarımsal uygulamalardaki değişiklikler (yani gübre kullanımının
azaltılması) üç yaygın yerli türün (A.
bipunctata, C.
undecimpunctata ve Propylea
quattuordecimpunctata)
azalmasına ve H. variegata’nın
eşzamanlı artışına neden olabilirdi ki bu da hem İngiltere hem
de kıta Avrupası için benzer uğur böceği popülasyon
eğilimlerine işaret eder (Honek vd., 2014).
3.4.3. Bok Böcekleri
Bok böcekleri 3 ana gruptan oluşur:
yuvarlayıcılar (Scarabaeinae), tünel kazıcılar (Geotrupidae ve
en çok Scarabaeidae) ve yerleşikler (Aphodiidae). Benzersiz
ekolojik fonksiyonları hayvancılık sektörü ve otlakların toprak
verimliliği için hayati bir öneme sahiptir. Bu özel böceklerin
azalmasıyla ilgili çalışmalar yalnızca, Avrupa’da bok
böceklerinin en geniş biyoçeşitliliğine sahip Akdeniz Bölgesi
için geçerlidir.
Yuvarlayıcı bok böcekleri,
İspanya’daki 55 yerel türün beşte birini oluşturur. 20.
yüzyıldaki bolluklarına ve dağılımlarına dair bir analiz çoğu
türün 1950’ye kadar sayıca artarken dokuzunun göreceli bolluğunun
o zamandan bu yana %28’den %7’ye, dağılım aralığının da 10
kilometrelik ızgara hücrelerinde %48’den %29’a düştüğünü
göstermiştir (Lobo, 2001). En çok tehdit altındaki türler
Scarabaeus pius
ve Gymnopleurus mopsus‘tur;
buna karşın S. cicatricosus
popülasyonu sınırlı olduğu güney dağılım bölgesinde
artmıştır ve S. typhon
popülasyonu değişmemiştir. Çok değişkenli analizler, kıyıların
turizm için büyük ölçekli kentleşmesinin ve 1950’ler sonrası
tarımsal yoğunlaşmanın başlıca nedensel faktörler olduğunu
ortaya koymaktadır.
İtalya’da 11 yuvarlayıcı bok böceği
türünün 20. yüzyıl boyunca tutulan 6870 kaydının bolluk ve
dağılım analizi hem bolluk hem de dağılım açısından 9 türü
etkileyen %31’lik bir azalma olduğunu gösterdi (Carpareto vd.,
2007). Büyük azalmalar 1960’larda başladı (2 tür), 1970’lerde
arttı (3 tür) ve 1980’lerde (6 tür) yaygınlaştı. Dağılımları
yüzyılın ilk yarısında artarken sonrasında ulusal düzeyde %23
azaldı. Azalmalar yerel otlakların azalmasıyla bağlantılıdır:
Meraların %43’ünün 1960’tan bu yana ya ormanlara ya da yoğun
tarıma dönüştürülmesi. İlave olarak, serbest hayvancılıktan
ahır hayvancılığına geçiş böceklerin beslenmesi için
gübrenin artık mevcut olmaması anlamına geliyordu. İki
Scarabaeus
ve dört Gymnopleurus
türünün tehdit altında olduğu düşünülüyor ve G.
mopsus türü muhtemelen yok
oldu. Büyük böcekler daha büyük risk altında; bu, düşük
doğurganlığın ve kargaların gelişmiş avcılığının, etkili
faktörler olabileceğini düşündürmektedir. Parazit ilaçlarının
[helminthicides] (özellikle de
avermectin) ve parazit önleyici diğer böcek ilaçlarının
kullanımının – diğer yazarlar bok böcekleri üzerindeki
olumsuz etkilerini belgelemiş olsa da– az önemi olduğu
düşünülüyor (Lumaret vd., 1993; Strong, 1992).
Fransa’da 1996 yılında yapılan bir
çalışmayla Camargue’nin kıyı bölgesinden –tüm bölgenin
gübre böceği faunasının 72 tür içerdiği bilinse de (Lumaret,
1990)– sadece, 11 türe ait 337 örnek toplandı (9 Scarabaeidae, 2
Aphodiidae ve sıfır Geotrupidae). Biyoçeşitlilikteki bu önemli
azalma, yerleşikler ve yuvarlayıcılardan daha fazla dağılma
yeteneğine sahip genel türleri daha fazla etkiliyor. İkinci grupta
S. Sacer‘in
popülasyonu Fransa ve İspanya arasındaki iki bölgeyle sınırlı
kalırken (Lobo vd., 2001) Scarabaeus
semipunctatus‘un sayısı
sonraki 24 yılda 45 kat azaldı. Bölgede onlarca yıldır hiçbir
tarımsal değişiklik olmadığından kentleşmenin yanı sıra
sivrisinek kontrolü ve hayvanların tedavisi için böcek ilacı
kullanımı azalmaları açıklayan ana faktörlerdir.
3.4.4. Kınkanatlı Böcekler
Kınkanatlı böcekler ekosistemdeki
odunun ayrışmasında büyük bir rol oynarlar ve böylece de aksi
takdirde çürük kütükler ve dallarda kapalı kalacak besin
maddelerini geri kazandırlar. Bazı türler de tozlaşmaya da dâhil
olurlar (Stafanescu vd., 2018).
Avrupa’da tomrukçuluk, odun hasadı ve
tarımsal genişleme eski yerel ormanların zarar görmesine sebep
olarak kınkanatlı böceklerin (üçte biri endemik) 56 türünü
tehdit etmektedir. En az 61 türün sayısı azalırken ya da daha
sınırlı bir dağılım alanına sıkışmışken diğer dokuzunun
sayısı artmaktadır. Tehdit altında olan türlerin çoğu Orta ve
Doğu Akdeniz bölgelerindedir ve iki endemik türün –Glaphyra
basseti (Cerambycinae) ve
Propomacrus cypriacus
(Euchiridae)– kritik düzeyde tehlike altında olduğu düşünülüyor.
Bilinen 436 türün %57’sinin popülasyon eğilimleri
bilinmediğinden, azalan türlerin sayısı daha fazla olabilir
(Nieto ve Alexander, 2010). Mevcut tek uzun dönemli çalışma, 118
türün geçmiş kayıtlardan tespit edildiği, İsveç’teki uzun
antenli kınkanatlara (Crambycidae) dairdir. Böceklerin yaklaşık
yarısı 1900’lerin başından bu yana aynı dağılımı ve göreceli
bolluğu koruyor (Lindhe vd., 2011). Kalan %50’nin durumu tarımdan
sanayiye, büyük ölçekli ormancılığa olan yerel kaymadan
etkilenmektedir: 26 tür önemli ölçüde azaldı, 32’sinin sayısı
arttı ve 5-10 türün yok olacağı tahmin ediliyor.
3.5. Yarım kanatlılar
Almanya’nın koruma altındaki
otlaklarında bitki bitleri ve yaprak bitleri (Auchenorrhyncha)
üzerine yapılmış bir çalışma
bulunmaktadır (Schuch vd., 2012). Bunlar, Avrupa’nın doğal ve
insan kaynaklı otlaklarında uçan böceklerin biyokütlelerinin
büyük bir kısmından sorumlu açık alanların bitki yiyen
böcekleridir (Biedermann vd., 2005). Tarihsel tarama ağı örnekleri
(1963–1967) tür çeşitliliği, tür kompozisyonu ve bolluk
açısından aynı bölgelerdeki son örneklerle (2008-2010)
karşılaştırıldı. Bolluk ve hava koşullarındaki yıllar
arasındaki güçlü değişkenlikten bağımsız olarak, genel tür
zenginliği değişmedi. Bununla birlikte, türlerin kompozisyonu
önemli ölçüde değişti: 14 tür azalıp (çoğunlukla kısıtlı
alanlarda yaşamak zorunda olanlar) diğer dokuzu artarken
(çoğunlukla özelciler [specialists]) asidik alanların
karakteristik türleri (Zyginidia scutellaris) çok baskın hale
geldi. Dahası orta derecede bolluk 47 yıllık süre zarfında %66
oranında düştü (her bölgede 679’dan 231’e) (Schuch vd., 2012).
Kısmen tarımsal yoğunlaşmadan kaynaklı hava ve toprak kökenli
asitleşme, yerel otlak kompozisyonunu ve ilgili otçul faunayı
etkileyen ana faktördür.
3.6. Düzkanatlılar
Yukarıda belirtilen Alman bölgelerinde
yürütülmüş, çekirge ve cırcır böcekleri üzerine uzun
dönemli tek bir çalışma mevcuttur (Schuch vd., 2011). Korunmuş
otlaklardaki biyoçeşitlilikleri 40 yıl boyunca değişmedi (bölge
başına 9 tür medyan) ve tür topluluklarındaki değişiklikler
küçüktü. Tek önemli değişiklik çıplak toprakların bir
çekirgesindeki (Myrmeleotettix
Maculatus) keskin azalma ve
açık ormanlık ve çalılıklara (Tettigonia
viridisima, Phaneroptera falcat)
özgü tipik çalı cırcır böceğinin iki türündeki artıştır.
Diğer taksonların aksine bazı düzkanatlı türleri, belki de çoğu
türün yüksek oranda uyumlu polifaj otlayıcıları olması
nedeniyle, saptanabilir geçici eğilimler gösterdi. Buna rağmen
Almanya’da türlerin yaklaşık yarısının tehdit altında olduğu
düşünülüyor.
3.7. Kızböcekleri
Yusufçuklar (Anisoptera) ve küçük
kızböcekleri (Zygoptera) larva gelişimleri için su kütlelerine
ihtiyaç duyan nispeten küçük böceklerdir. Hem larvalar hem de
erginler sudaki organizmaların ve uçan böceklerin yırtıcılarıdır
ve rahatsız edici sivrisineklerin ve tarım zararlılarının
(örneğin pirinç zararlısı) kontrolünde önemli bir yol oynarlar
(Painter vd., 1996; Relyea ve Hoverman, 2008). IUCN (Uluslararası
Doğa Koruma Birliği) tarafından listelenen nesli tükenmekte olan
sucul 118 böcek türünün 106’sı kızböceğidir (Kalkman
vd., 2010) ancak diğer su taksonlarının
yetersiz bilgi nedeniyle yeterince temsil edilemediği açıktır.
IUCN’nin son değerlendirmesi dünyadaki kızböceklerinin %10’unun
yok olma tehlikesi altında olduğunu gösteriyor ancak bu çalışma
bilinen türlerin sadece dörtte birini kapsıyor ve türlerin %35’i
için, özellikle de tropik bölgelerden ve Avustralya bölgelerinden
olanlar için, veri boşluklarını kabul ediyor (Clausnitzer vd.,
2009). Yukarıda belirtilenler göz önüne alındığında tüm
türlerin %15’i tehdit altında olabilir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde
Kaliforniya ve Nevada’da 45 bölgede yapılan mevcut çalışmalar
1914’ten 1915’e kadarki geçmiş kayıtlarla karşılaştırıldı.
Yusufçuk ve küçükkız böceklerinin 52 türünün (kayıt altına
alınanların %65’i) görülme oranları 98 yıllık zaman
diliminde düşerken 29 türün artmıştır. 1914-1915 aralığında
kayıt altına alınmamış genelci iki tür ve kirlilik toleransı
olan türler menzillerini Kaliforniya’ya kadar genişletmiş ve
özellikle de kentsel alanlarda yaygınlaşmıştır. İlk
çalışmalarda da az rastlanan dört tür de dâhil olmak üzere
(Sympetrum danae,
S. costiferum,
Ophiogomphus occidentis
ve Libellula nodisticta)
en az dokuz tür önemli ölçüde azaldı. Azalmalar daha çok,
habitat özelciler arasında ortaya çıkarken aynı bölgelerdeki
kayıpların yerini alan, genelci ve göçmen türlerde kaydedildi.
Belli çevre koşullarında yaşayabilen türler arasında, minimum
sıcaklığın zaman içinde artması nedeniyle azalmış görünen,
kış uykusuna yatanlar da vardı (Ball-Damerow vd., 2014). Tür
zenginliği azalmazken kızböceği toplulukları, kentleşmenin
tipik bir etkisi olarak türlerin kompozisyonunda daha homojen hale
gelmiştir (Mc Kinney, 2006).
Avrupa’da 138 kızböceği türünün
%15’i –iki kızböceği (Ceriagrion
georgifreyi ve Pyrrhosoma
elisabethae) ve Balkan
yarımadasında kritik derecede tehdit altında olan yusufçuk
türüyle (Cordulegaster
helladica sp. Kastalia –
tehdit altındadır. Tüm türlerin dörtte birinin (33) popülasyonu
ve dağılımı azalırken %10’unun artmakta ve yaklaşık yarısı
sabit kalmaktadır. 1960 sonrası tarımsal yoğunlaşmayla birlikte
büyük azalmalar ortaya çıktı ve sulama için nehirlerde kanal
açılması, kentsel akıştan kaynaklı su kirliliği, pestisitler
ve gübreler (yani ötrofikasyon) geniş alanlarda popülasyonların
yok olmasının temel sebebi oldu (Kalkman vd., 2010). Bununla
birlikte Coenagrion puella
ve Sympetrum striolatum
gibi her yerde bulunan türler, 1960-1970 ve 1985-1995 arasında
artmış ve Britanya’da menzilleri 300 km kuzeye kaymıştır
(Hickling vd., 2005). Merkez Finlandiya’da 20 yaygın Zygoptera ve
Anisoptera türünün popülasyonları 1995-1996 yıllarında 34
küçük derede incelendi ve dağılım örüntüleri 1930’dan 1975’e
kadarki geçmiş kayıtlarla karşılaştırıldı. Özelci ve lentik
iki yusufçuk türü Coenagrian
Johanssoni ve Aeshna
caerulea akarsularda ortadan
kalktı ve araştırılan 219 popülasyondan %45’i yok oldu. Bölgesel
yok olmalar lentik-özelci türlerin habitatları olan dinamik memba
sularında ve turba bataklıklarında ortaya çıkarken akıntı
yönündeki su kütlelerinin kayıpları daha azdı. Genelci türlerin
(özellikle de hem durgun [lentic] hem de hareketli [lotic] sularda
üreyenlerin) bölgesel olarak nesillerinin tükenme olasılığı
daha düşüktür. Tarım hendeklerinin yapılması ve ormancılıktan
kaynaklı habitat parçalanması nadir türlerin popülasyonlarını
da etkiledi (Korkeamaki ve Suhonen, 2002).
Japonya’da 200 kızböceği türünün
57‘si azalıyor, 23’ü savunmasız, 19’unun soyu tükeniyor
(Kadoya vd., 2009). Bollukta ve dağılımda en büyük azalma, bir
zamanlar çeltik tarlalarında yaygın olan lentik türler arasında
olmuştur (örneğin Lestes
japonicus, Libellula
angelina, Sympetrum maculatum
ve S. uniforme).
Ada endemikleri nesli tükenenler listesinde bir sonraki sırada yer
alırken dağ akarsularının hareketli habitatlarındakiler en az
etkilenlerdir. 1990‘ların ortalarından bu yana kırmızı
yusufçuk popülasyonundaki (Sympetrum
spp.) keskin azalma (Fukui,
2012; Futahashi, 2012) erginlerin ortaya çıkışını engelleyerek
sucul larva evrelerini etkileyen fibronil ve neonicotinoid böcek
ilaçlarının (Nakanishi vd., 2018) kullanılmasıyla ilişkilidir
(Jinguji vd., 2013).
Güney Afrika’da kayıt altına alınan
155 kızböceği türünün 13’ü azalmakta ve 4’ünün nesli
tükenmektedir (Samways, 1999). Mevcut hayvancılık yönetimi ve
diğer insan faaliyetleri bu sucul böcekleri olumsuz etkilediğinden
o ülkenin doğa rezervlerindeki nadir türlerin korunması hayatta
kalmalarını garantilemiyor.
3.8 Diğer tatlısu taksonları
Tatlısu böcek taksonları birçok türü yılda bir döl verdiğinden ve bu onları doğal çevre değişimine daha hassas yaptığından esnek olmayan yaşam döngüsüne sahip olma eğilimindedirler.Akış değişikliği ,doğal çevre bozulması , kirlilik ve istilacı türler böcekkler de dahil olmak üzere tüm suda yaşayan organizmalar temel tehditleridir (Allan ve Flecker ,1993; Zwick ,1992). 3 temel tatlı su böceklerinin Plecoptera,Ephemeroptera ve Trichoptera’nın ilgili verileri burada raporlandı ancak Coleoptera (ör;Dytiscidae ,Hydrophilidae) Hemiptera (örneğin Notonectidae,Gerridae) ya da Diptera (ör;Chironomidae,Tipulidae) araştırma bulunamadı .
Devam edecek