Ana Sayfa Blog Sayfa 1839

İşte Trump’ın 75 iklim ve çevre suçu!

Derleyen: Alvin Chang, Emily Holden, Oliver Milman, Noa Yachot

Yeşil Gazete için çeviren: Karya Ayyıldız

*

“Tertemiz su ve hava istiyorum!” (Demokratların adayı) Joe Biden ile beraber yaptığı başkanlık münazarasında Donald Trump‘ın dedikleri bu şekildeydi. Buna rağmen, bazılarının on yıllar öncesine dayandığı temel iklim ve ekolojik korumalarını sistematik olarak ortadan kaldırmak için dört yıllık başkanlığı süresindeki eylemlerine bakıldığında bu isteği anlamsız kalıyor.

Uzmanlar iklim krizinin öngörülen yıkıcı belirtilerinin, ABD için özellikle zor geçen bu yılda görünenlerin yanı sıra, gelecek faciaların yakınından bile geçmediği konusunda hemfikir. Buna rağmen ABD başkanı devasa yangınlardan, yıkıcı kasırgalardan, genele yayılmış susuzluk sorunlarından ve çoğunlukla Siyah ve Latin toplulukları etkileyen kesintisiz hava kirliliğinden pek etkilenmiş gibi görünmüyor. Yönetimi iklim uygulamalarını kaldırdı, temiz su yasalarını geri çekti ve kirlilik standartlarında hafifletmeye gitti.  Kamu topraklarına ve tehlike altındaki türlere yönelik korumalar azaltıldı, yeni petrol boru hatları ve kömür madenciliği teşvik edildi.

Bu değişikliklerin etkileri Trump’ın başkanlığının da ötesine geçecek. Aşağıda Trump dönemindeki bazı iklim ve çevre-doğa düşmanı uygulamaların listesi bulunuyor:

  • Petrol ve gaz sondajı yapmak üzere kamu alanlarının satın alımını kolaylaştırdı.
  • Deniz sondajının artırılmasına yol açtı.
  • Alaska’da bulunan National Petroleum Reserve’in (Ulusal Petrol Rezervi) %85’ini petrol ve gaz sondajına açmayı teklif etti.
  • Petrol rafinerilerinden gelen toksik hava kirleticileri azaltan düzenlemeyi değiştirdi.
  • Bilimin daha sıkı hava kirliliği kuralları talebini reddetti. Bilim insanlarının PM 2,5’e yönelik hava kirliliği standartlarını güçlendirme tavsiyesini kabul etmedi.

PM 2,5, genellikle arabalarda veya elektrik santrallerinde fosil yakıt yanmasıyla oluşan küçük partiküllerdir. Bu partiküllerin hastaneye yatırılma, acil ziyaretleri ve ölümlerle de yakın bir bağı vardır.

Çalışmalar bu partiküllere uzun süre maruz kalmanın kronik bronşit, akciğer fonksiyonunda azalma ile akciğer kanseri sonucu ölüm ve kalp hastalıklarında artışa sebep olduğunu gösteriyor. Beyaz olmayan topluluklar ve düşük gelirli nüfus, PM2.5’e orantısız maruz kalma ile karşı karşıya. Araştırmalar, PM2.5 standardını sıkılaştırmanın her yıl 12.000 Amerikalı’nın hayatını kurtaracağını gösteriyor. 

Trump yönetimi aynı zamanda önceki başkan Barack Obama’nın –Los Angeles gibi şehirleri devamlı olarak dumanlı sis altında bırakmasıyla da bilinen- ozona ilişkin ortaya koyduğu düzenlemeleri de kaldırdı. Ozon;  elektrik santralleri, petrol rafineleri, kimya tesisleri ve arabaların oluşturduğu kirliliğin güneş ışığına tepkimesiyle ortaya çıkıyor.

  • Alaska’nın ulusal alanlarında ayıların ve diğer yırtıcıların avlanmasını yasaklayan yasaları geri çekti.
  • Nesli tükenmekte olan Mavi Yüzgeçli Atlantik Orkinosu’nu koruyan uygulamaları kaldırdı.
  • Bristol Bay, Alaska’da madencilik yapılmasını engelleyen kısıtlamaları kaldırdı.
  • Endangered Species Act’ın (Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası) uygulanma şeklini değiştirdi, hayvanların ve bitkilerin korunmasını zorlaştırdı.
  • Uluslararası iklim işbirliğinden çekildi

Donald Trump ABD’nin 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini açıkladı. (Anlaşmadan bu metnin yayınlandığı 2020 Kasım’ında resmen çıkıldı-ç.n) Anlaşmayla dünya üzerindeki 197 ülkenin iklim krizine sebebiyet veren emisyonları gönüllü bir şekilde keseceğine karar verilmişti. Anlaşmanın hedefi küresel ısınmayı sanayileşme öncesi sıcaklıkların en çok 2 derece üstünde tutabilmekti.

ABD bu emisyon azaltımlarına rağmen bilim insanlarına göre ülkenin ve dünyanın yıkıcı iklim değişikliğinden kaçınabilmesi adına yapması gerekenlerden oldukça uzak. Trump, ABD’yi ihtiyaç duyulana yaklaştıracak iklim kurallarını geçersiz kıldı. ABD’nin iklim alanında gelişme kaydetmesi halinde küreselçabalar çok daha güçlü ve etkili olacaktı.

  • Korumalı alanlardan kum çıkarılıp başka sahillere yeniden doldurulmasını engelleyen yasayı tersine çevirdi.
  • Kirliliği kontrol altına alarak eyaletleri milli parklardaki görünürlüğü artırmaya yönlendiren bir yasayı zayıflattı.
  • ABD’nin karasularının önemli bölümünü petrol ve gaz sondajına açılmasını teklif etti.
  • Federal hükümete, eyaletlerin projelere yaptığı itirazları daha fazla reddetme yetkisi vererek, Clean Water Act’in (Temiz Su Hareketi) zayıflamasına sebep oldu.
  • Gölleri, nehirleri, akarsu yollarını ve sulak alanları kirlilikten koruyan yasaları sınırlandırdı.

Geçtiğimiz yıl Trump yönetimi, ABD’nin sularının geniş alanlarına yönelik federal korumaları kaldırdı. Düzenlenen yeni Waters of the United States (WOTUS) (ABD’nin Suları) yasası Clean Water Act’in uygulama alanını kısıtlıyor.

Bazı akarsular, yağmur yağana kadar, kuru halde kalır, sonra tekrar canlanır. Bunlara efemeral akarsu denir. Akarsuların ve göllerin %18’ini oluştururlar.

Trump’ın yeniden düzenlemeleri sebebiyle artık Clean Water Act sanayiden, çiftçilikten ve diğer kaynaklardan gelen kirliliğe karşı efemeral akarsuları koruyamıyor. Trump yönetimi, Obama’nın döneminde geliştirilmiş olan, çiftçilere ve golf sahası sahiplerine kısıtlama getirilerek ABD’deki 117 milyon insana içme suyu sağlayacak korumalara da karşı çıktı.

  • Ulusal ormanlarda petrol ve gaz sondaj izni isteyen şirketler için çevresel inceleme sürecini hızlandırmayı teklif etti.
  • Batı’da büyük adaçayı orman tavuklarının habitatı olan 9 milyon dönüm kamusal araziyi sondaj çalışmasına açtı.
  • Büyük kanalizasyon arıtma tesislerinin yol açtığı emisyonların azaltılmasına dair çalışmalardan vazgeçti.
  • Tarım çalışanlarının haşere ilaçlarına maruz kalmasını sınırlandıracak yasanın yürürlüğe girmesini erteledi.
  • Sanayiden gelen uyarıları dikkate alarak, tuğla fırınları ve kil ürünleri imalatına yönelik düzenlenmiş farklı emisyon standartları teklif etti.
  • Yeni veya teknolojik olarak yenilenmiş elektrik santrallerinin karbon dioksit emisyon standartlarının gözden geçirilmesini teklif etti.
  • Kömür santralleriyle alakalı toksik kirlilik ve su düzenlemelerini zayıflattı.

Trump yönetimi, kömür santralleri için kirlilik kurallarını zayıflatarak ABD kömür endüstrisindeki keskin düşüşü hafifletmeye çalıştı, ancak çabalarının pek bir faydası olmadı. Kamu hizmetleri daha ucuz fosil gazı ve yenilenebilir enerjiye yöneldikçe, ABD’de kömür kullanımı azalmakta. Environmental Protection Agency (EPA) (Çevre Koruma Ajansı), çoğu santralin halihazırda uymuş olmasına rağmen, kömür santrallerinin cıva kirliliğini engelleyen standartları iptal ediyor.

Aynı zamanda ajans, santrallerin kullandıkları suyu nehirlere ve göllere geri dökmeden önce içerisindeki kirli atıklardan arındırmalarını gerektiren zorunlulukları da geri çekiyor.

  • Kimyasal tesislerde gerçekleşebilecek kazalar için tasarlanmış yasaları geri çekti.
  • İki ulusal anıtın topraklarını azalttı, bu alanları madenciliğe ve sondaj çalışmalarına açtı.
  • Korumalı okyanusları, kıyı alanlarını ve Büyük Gölleri koruyan kararnameyi geri çekti.
  • Elektrik santralleri ve petrol rafineleri gibi tesislerin yol açtığı tehlikeli hava kirleticilerin kontrollerini azalttı.
  • Yeni kamyon gövdelerine eski, kirli motorların takılmasının yasaklanacağını açıklayıp ardından bu karardan vazgeçti.
  • Planörlere yönelik emisyon standartlarının feshedilmesini teklif etti.
  • Yeni ozon kirliliği standartlarının düzenlenmesini ve yürürlüğe girmesini erteledi.
  • Yeni araçlara yönelik iklim standartlarını hafifletti.

Federal hükümet 1970’lerde ulusal standartlar koymaya başladığından beri otomobil ve kamyonların yakıt verimliliği gittikçe düzelmeye gitmiş, Obama yönetimi ise bu düzelme oranını 2025 yılına kadar araçların 54 mil/galon civarında çalışmasını sağlamaya yönelik çalışmalar hedeflemişti. Bu; ABD’nin küresel ısınmaya yol açan emisyon salımının üçte birinden fazlasının ulaşım kaynaklı olması sebebiyle, belki de ulusal anlamda iklim kriziyle mücadelede en büyük hamle olacaktı

Trump yönetimi, söz konusu hedefi 40 mil/galon civarına indirerek yalnızca yasayı etkisiz hale getirmekle kalmadı, Kaliforniya’nın eyalet içi daha sıkı standartlar getirmesini de engellemeye çalıştı. Yönetimin kendi hesaplamaları dahi sadece bu geri çekilmenin kural çerçevesinde üretilen araçların kullanım ömrü boyunca fazladan milyar ton karbondioksit emisyonuna, otomobil endüstrisinde binlerce iş kaybına ve sürücüler için daha pahalı benzine neden olacağını gösteriyor.

  • Uranyum maden alanları yakınındaki yeraltı suyunu korumaya yönelik teklif edilen yasayı geri çekti.
  • Kamu alanlarının yeni kömür çalışmaları için kiralanmasına yönelik ertelemeleri kaldırdı.
  • Eyalet hatlarını kirleten eyaletler için hava kalitesi kuralını hafifletti.
  • Keystone XL boru hattının yapımına izin verdi.
  • Federal araziyi kullanan şirketlerin bir projeyi devre dışı bırakmak için mali araçlara sahip olacaklarını kanıtlamalarını gerektiren bir yasayı feshetmeyi teklif etti.
  • Kuzey kutbunda yürütülen arama sondaj çalışmalarında kullanılan ekipmanlar üzerindeki düzenlemeleri hafifletmeyi teklif etti.
  • Dakota Access boru hattının yapımına izin verdi.
  • Yakıt verimliliği standardını karşılayamayan araç üreticilerine verilen para cezalarını hafifletti.
  • Alaska’da bulunan ve korunan ulusal Togass Ormanı’nı ağaç kesimine ve yol yapımına açmayı teklif etti.
  • Arctic National Wildlife Refuge’nin (Kuzey Kutbu Ulusal Yaban Hayatı Sığınağı) yumuşak eğimli kıyı ovası üzerinde petrol ve gaz çıkarılması için yasaları kaldırmaya kalktı.

ABD’deki son geniş dokunulmamış vahşi alan Alaska’nın kuzeydoğusunda bulunuyor. 19 milyon dönüm araziye sahip, içinde tundralar, akarsular ve dağlar barındıran Arctic National Wildlife Refuge, kutup ayılarından yüzlerce kuş türüne uzanan çeşitlilikte canlıya, aynı zamanda Gwich’in yerlileri için hayati öneme sahip göçmen ren geyiği sürüsüne ev sahipliği yapıyor.

Trump yönetimi koruma alanının kıyı bölgesinde petrol ve gaz sondajına izin vermek adına yıllardır bulunan koruma yasalarını kaldırmak istiyor. Sondajın yaşam şekillerini bozacağını söyleyen Gwich’in yerlileri, bu girişime karşı çıkmakta kararlı. Bölgeden elde edilecek petrolün yanması halinde yaklaşık 5 milyon ton karbon dioksit salımı olabileceği öngörülüyor.

  • Elektrik santrallerinin kurulmasın, kapatılması ve arızalanması durumunda oluşacak yüksek emisyon salımını kontrol eden yasaların değiştirilmesini teklif etti.
  • Tüketim ürünlerine enerji koruma standartlarının uygulanma sürecini değiştirdi.
  • Pasifik’teki balinaları, kaplumbağaları ve yunusları korumak üzere sunulan yasayı geri çekti.
  • Bir firmanın, -plastik fabrikası gibi- yeni bir tesis kurması veya var olan bir tesisi modifiye etmesi durumunda oluşabilecek hava kirliliğine yönelik gözetimi azalttı.
  • Şirketlerin kamu arazilerine yönelik çevresel zararları telafi etmesini gerektiren politikaları feshetti.
  • Elektrik sektörüne uygulanan iklim yasalarını tersine çevirdi.

The Clean Power Plan (Temiz Elektrik Planı) Obama yönetiminin en önemli iklim yasalarından biriydi. 2015’te tamamlanan yasa, eyaletlerin elektrik sektörü emisyonlarını azaltmalarını sağlıyordu. Yasa, 2005’tekine oranla, 2030’a kadar sektörün yarattığı karbon kirliliğini %32 oranında kesintiye uğratmayı hedefliyordu.

ABD Yüksek Mahkemesi’nin 2016 yılında yasanın yürütmesini durdurmasına ve eyaletlerin yasaya uyma zorunlulukları olmamasına rağmen, ülkenin elektrik sektöründe karbon dioksit emisyon oranları yasanın hedeflediğinden de çok; en az üçte bir oranında azalma yaşandı. Daha ucuz doğal gaz ve yenilenebilir elektrik, aynı zamanda fosil yakıtlardan uzaklaştıran yerel politikalar, bu düşüş oranını hızlandırdı.

Elektrik alanındaki bu gelişmeye rağmen Trump’ın yasaları geri çekmesi ABD’nin genel iklim kirliliği azaltımının sıfırlanması gibi bir tehdit oluşturuyor.

  • İklim değişikliği sebebiyle harcanan parayı ve ölümleri hesaplamaya yarayan Obama dönemindeki sosyal maliyet hesaplamalarının kullanılmasını kaldırdı.
  • Kömür madeni şirketlerinin akarsulara atık atmasını önleyen yasayı yürürlükten kaldırdı.
  • Federal kurumlara enerji üretimini engelleyen yasaları gözden geçirmeleri için talimat verdi, bu da çok sayıda çevresel gerilemeye yol açtı.
  • Bureau of Land Management’ın (Arazi Yönetim Bürosu) kamu arazilerindeki ekolojik baskıları daha iyi hesaplamaya ve çözmeye yönelik süreçlerini güncelleyen bir yasayı yürürlükten kaldırdı.
  • Çöp sahalarından metan emisyonlarını azaltmaya yönelik yasayı erteledi; petrol ve gaz çalışmalarında ortaya çıkan metan kirliliğine yönelik yasaları tersine çevirdi.

Trump yönetimindeki EPA ve İçişleri Bakanlığı’nın (DOI) her ikisi de Obama döneminde petrol ve gaz çalışmalarından ortaya çıkan metan emisyonlarına yönelik çıkarılan yasaları hafifletti.

Metan, en çok salınan ikinci sera gazı.

EPA ülke çapındaki yeni çalışmalara yönelik metan yasalarını geri çekti, İçişleri Bakanlığı ise kamu alanlarında çalışma yürüten petrol ve gaz şirketleri için bunları hafifletti. İçişleri’nin yasaları geri çekmesi bir federal mahkeme kararı ile engellendi.

  • Diğer kaynaklar daha ekonomik olmasına rağmen piyasada kömür yakan sektörlere ve nükleer enerji üretimine para desteği sağlanmasını teklif etti.
  • EPA su kalitesi standartlarına ulaşabilmek adına yürütülen Chesapeake Bay temizleme çalışmalarının fon desteğini kesmeyi teklif etti.
  • Eyaletlerin komşularına ne derecede kirlilik aktarabileceğine dair yasaları gevşetmeyi teklif etti.
  • Northeast Kanyonları ve Seamounts Marine ulusal anıtını ticari balıkçılığa açtı.
  • Süper kirletici soğutucu akışkanları sınırlayan gereklilikleri kaldırdı.

Hidrofloronkarbon veya HFC’ler, soğutma, klima ve bina izolasyonunda ozon tabakasına zarar verdiği öğrenilen kloroflorokarbonlar veya CFC’ler yerine oldukça yaygın olarak kullanılıyor.

Bunun yanı sıra uluslararası toplum, kuvvetli bir sera gazı olan HFC’lerin kullanımını azaltmak üzere anlaşmaya vardı. Trump yönetimi ise ABD’nin bu  anlaşmayı desteklemesini reddetti, Cumhuriyetçi senatörlerin itirazlarını bile görmezden gelerek Şubat ayında HFC sızıntılarının tamirini gerektiren yasayı kaldırdı. EPA’nın hesaplamalarına göre bu yasanın kaldırılması gezegenin ısınmasına yol açan emisyonların 2,9 milyon ton daha yükselmesine neden olacak.

  • Göçmen kuşların avlanması, yakalanması veya öldürülmesini engelleyen korumaları zayıflattı.
  • Federal ve yerli topraklarındaki içme suyunu koruyan hidrolik kırılma düzenlemelerini geri çekti.
  • National Wildlife Refuges’de (Ulusal Yaban Hayatı Sığınakları) pestisit kullanımını engellemeye yönelik düzenlemeleri hafifletti.
  • Deniz sondajı sebepli hava kirliliği standartlarını sıkılaştıran uygulamaları durdurdu.
  • Denizaltı vahşi yaşama zarar verebilecek bir teknik olan, deniz petrol ve gaz aramalarına yönelik sismik hava tabancası incelemelerine izin verdi; böylece okyanusların henüz çalışmaya açık olmayan alanlarının kullanılmasına yol açtı.
  • Deniz sondajı çalışmalarında suya petrol ve gaz kaçağına sebep olabilecek sistem arızalarını önlemek amaçlı oluşturulmuş düzenlemeleri hafifletti.
  • Büyük projelere uygulanan çevre incelemelerini hafifletti, projelerin bu yönden incelenmemesini sağladı.

National Enviromental Policy Act (Ulusal Çevre Politikaları Yasası) kurumları; büyük ölçekli altyapı çalışmalarını, örneğin eyaletler arası boru hattı gibi) çevreye etkileri açısından nasıl değerlendirmeleri gerektiği konusunda yönlendirir.

Trump yönetimi yasayı; daha fazla projenin incelemelerden geçmemesi ve kurumların dikkate alması gereken etkilerin sayısı ve alternatiflerin azaltılmasına yönelik değiştirdi.

  • Şirketlerin nerelerde sert kaya madenciliği yapabileceklerine yönelik kuralların hafifletilmesini teklif etti.
  • Çiftçiler, hayvansal atık sebebiyle oluşan emisyonları raporlamalarına yönelik gerekliliklerden muaf tutuldu.
  • Halkın, kamu arazilerinde geri kazanılan madenlerden adil bir getiri elde etmesini sağlamayı amaçlayan bir yasayı iptal etmeye çalıştı.
  • Parklarda plastik su şişelerinin satılmasını engellemeye yönelik National Parks Service politikasına son verildi.
  • Tarım işçilerinin korunması için önerilen, pestisitlere yönelik uygulamaları hafifletmeyi teklif etti.
  • Kamu alanlarında otlatma kısıtlamalarını hafifletmeyi teklif etti.
  • Toksik bir böcek ilacının yasaklanmasını reddetti.

Çocuklarda beyin gelişimine verdiği zarar dahil birçok sağlık problemiyle bağlantısı olan, kloropirifos olarak bilinen haşere ilacının ABD’de evlerde kullanılması son 20 yıldır yasaklanmıştı.

EPA bu ilacın, badem, soya fasulyesi ve üzümler gibi mahsullerde, dış alanlarda kullanımını da yasaklamayı hedefliyordu fakat Trump yönetimi bu girişimi engelledi. Çevreci gruplar ve çiftçiler bu engellemeye karşı çıksalar da şimdilerde EPA bilimin bu yasağı desteklemediğini söylüyor. Bunu yaparak EPA, doğum öncesi kloropirifosa maruz kalmayla çocuklarda bilişsel bozuklukların ortaya çıkması arasındaki, epidemiyolojik birçok çalışmanın da ortaya koyduğu bağlantıyı görmezden gelmiş oldu.

  • Halka DOI’nin hangi yasa ve düzenlemeyi hedef alarak, geri çekmesi gerektiğine dair fikir belirtmemeleri için çağrıda bulundu.
  • Sert kaya madenciliğinden doğan finansal sorumluluğu vergi ödeyenler yerine sektörün ödemesine yönelik çabalardan vazgeçti.
  • Sınır ötesi altyapı çalışmaları izinlerinin yetkisini eyalet dairelerinden başkanlığa geçirdi, böylece alınan kararlarda çevresel ve yargısal denetimden kaçınılmasını sağladı.
  • Metanın havalandırılmasının ve alevlenmesinin önüne geçmek adına, petrol ve gaz operasyonlarının federal topraklarda yürütülmesini zorunlu kılan bir yasayı yürürlükten kaldırdı.

Makalenin İngilizce orijinali

THY’nin dokuz aydaki zararı 5 milyar lirayı aştı

Türk Hava Yolları’nın (THY), salgının ve TL’deki değer kaybının etkisiyle  2020’nin ilk 9 aylık dönemindeki net zararı 5 milyar 203 milyon TL‘ye ulaştı.

KAP’ta yayımlanan bilanço verilerine göre THY, geçen yılın aynı döneminde 2 milyar 587 milyon TL net kâr elde etmişti.

Şirketin temmuz-eylül dönemini kapsayan üç aydaki net zararı 946 milyon TL oldu. Şirket geçen sene bu dönemde 3 milyar 707 milyon TL net kâr açıklamıştı.

Kur ve faiz etkisi

Yüzde 49,12’lik hissesi Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesinde olan THY’nin TL’deki değer kaybı kaynaklı kur zararları ve faiz ödemelerini içeren “finansman giderleri” 2020’nin 9 aylık döneminde 4 milyar 340 milyon TL’ye ulaştı ve zararın en büyük nedeni bu oldu. Geçen yıl aynı dönemde finansman gideri 1 milyar 301 milyon TL idi.

THY’nin temmuz-eylül dönemi finansman gideri 2 milyar 533 milyon TL oldu.

9 aylık dönemde THY’nin finansman gideri öncesi faaliyet zararı 2 milyar 108 milyon TL oldu. Şirket temmuz-eylül döneminde ise finansman gideri öncesi 723 milyon TL’lik faaliyet kârı elde etse de, yüksek kur zararı ve faiz giderlerinin etkisiyle net zarara imza attı.

Borcu 157 milyar liraya yükseldi

2019 sonunda 106 milyar 76 milyon TL olan THY’nin toplam borcu, 2020 yılı Eylül ayı sonunda 147 milyar 31 milyon TL’ye yükseldi. Bu rakamın büyük kısmı döviz cinsinden.

147 milyar TL’lik borcun 47,8 milyar TL’si kısa vadeli, 99,2 milyar TL’si uzun vadeli borçlarda oluşuyor.

30 Eylül 2020 itibarıyla THY’nin toplam varlıklarının değeri 191 milyar TL. Özkaynakları toplamı ise 44 milyar TL. Toplam borçlar, özkaynakların 3,3 katı seviyesinde.

Salgın ve liradaki değer kaybı

THY’nin bu kadar yüksek zarar etmesinde salgın kadar, şirketin çoğu döviz cinsinden olan çok yüksek borçluluğu da etkili oluyor. Finansman giderinin 9 ayda 4,3 milyar TL olması da bunun göstergesi.

2019’un Ocak-Eylül döneminde THY’nin kur zararı sadece 49 milyon TL idi. Ancak 2020’nin aynı döneminde rakam 2 milyar 613 milyon TL‘ye ulaştı. Kur zararının 1 milyar 891 milyon TL’lik kısmı temmuz-eylül döneminde kaydedildi. Bu dönemde dolar/TL 6,34’ten 7,75’e yükselmişti.

THY’nin faiz gideri ise bu dönemde 831 milyon TL’den 1 milyar 203 milyon TL’ye yükseldi.

Yolcu sayısı yüzde 61,7 azaldı

Salgın nedeniyle bir süre uçuşlarını durduran ve haziran ayı itibariyle iç ve dış hat seferlerine yeniden başlayan THY’nin, Ocak-Eylül 2020 döneminde yolcu sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 61,7 azaldı.

2019 döneminde 56,4 milyon olan toplam yolcu sayısı, 2020 yılının aynı döneminde 21,6 milyon olarak gerçekleşti. Yolcu doluluk oranı 8,1 puanlık azalma ile yüzde 73,3 oldu.

Taşınan kargo-posta, Ocak-Eylül 2019 döneminde 1 milyon 117 bin 038 ton iken, 2020 yılının aynı döneminde yüzde 4,2’lik azalışla 1 milyon 070 bin 359 ton oldu. Filodaki uçak sayısı 360 olarak açıklandı.

İklim krizi şu anda ve burada: Türkiye son 50 yılın en sıcak ekim ayını yaşadı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan aylık iklim analizine göre, uzun yılların ekim sıcaklık ortalaması 15,2 derece iken, geçen ay 18,4 derece olarak kaydedildi.

Böylece, Ekim 2020 dönemi ortalama sıcaklıkları, iklim normallerinden 3,2 derece daha yüksek gerçekleşti. Bu veri, 50 yıllık dönemde en sıcak ekim ayı olarak kayıtlarda yerini aldı.

AA’nın aktardığına göre buna ek olarak  33 merkezde ise yeni ekstrem sıcaklık rekorları görüldü.

2000’li yıllar sıcaklık rekoru kırıyor

Ekimde en düşük sıcaklık eksi 4,6 dereceyle Erzurum‘da, en yüksek sıcaklık ise 39,5 dereceyle Aydın‘da tespit edildi.

Türkiye’de 1971’den beri daha önceki en yüksek ortalama ekim ayı sıcaklığı 2015’te yaşanmış, bu yılı sırasıyla 1994, 2017, 2010, 2012, 2018, 2001, 1996 ve 2011 takip etmişti. En sıcak ekim ayları sıralamasında daha çok 2000’li yıllar öne çıktı.

En sıcak yıllardan biri olabilir

Bu yılın genelinde de ortalama sıcaklıklar nisan hariç mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşti. Böylece 2020, en sıcak yıllardan biri olmaya aday haline geldi.

Bu yıl aylara göre sıcaklık ortalaması, ocakta 3,3, şubatta 4,9, martta 9,5, nisanda 12,1, mayısta 17,6, haziranda 21,7, temmuzda 25,9, ağustosta 25,2, eylülde 23,9 ve ekimde 18,4 derece oldu.

Veriler kıyaslandığında, ocak ayı sıcaklığı uzun yıllar ortalamasının 0,6, şubat 1,5, mart 2,4, mayıs 0,9, haziran 0,4, temmuz 1,4, ağustos 0,7, eylül 3,4, ekim 3,2 derece üzerinde gerçekleşti. Nisan ayı ise uzun yıllar ortalamalarıyla aynı sıcaklık değerinde kaldı.

Sıcak hava dalgası

Ekim ayı içinde özellikle ülkenin doğu bölgelerini etkileyen sıcak hava dalgası tespit edildi. Bu dalga, 88 merkezde ekim ayının 19’uncu günü başlayarak kasımın 2’nci günü bitti. Sıcak hava dalgası, 5-14 gün sürdü.

Ekim ayının mevsim normalleri üzerinde sıcak geçmesi nedeniyle ülke genelinde soğutma ihtiyaçlarında da artış oldu.

Danimarka Covid-19 mutasyonunu durdurmak için 15 milyon vizonu katletmeye hazırlanıyor

Aralarında Ebola, SARS, kuş gribidomuz gribi ve koronavirüs gibi son yıllarda ortaya çıkan hayvan kaynaklı hastalıkların yayılmasında doğanın insan tarafından aşırı sömürülmesinin ve yaban hayvanı ticaretinin etkisi çok büyük olduğuna dair birçok rapor yayınlandı.

Ancak ülkeler bu durumdan ders çıkaracağı ve doğayla kurduğu ilişkiyi yeniden şekillendireceğine koronavirüsün faturasını hayvanlara kesmeye devam ediyor. Bunun son örneği ise Danimarka oldu.

Koronavirüste mutasyon keşfedildi

Danimarka Başbakanı Mette Frediksen, düzenlediği basın toplantısında yeni tip koronavirüse karşı mücadele kapsamında çiftliklerde yetiştirilen tüm vizonları öldürmeyi planladıklarını duyurdu.

Hükümetin sağlık yetkilileri tarafından hazırlanan bir rapora atıfta bulunan Başbakan, raporda ülkenin kuzey kesiminde vizonlardan enfekte olan 12 kişide bulunan virüste mutasyon keşfedildiğini söyledi.

Sağlık bakanı Magnus Heunicke ise ülkenin kuzeyindeki koronavirüs vakalarının yarısının vizonlarla ilişkili olduğunu belirtti. AP’nin aktardığına göre Başbakan açıklamasında “Bu durum baya ciddi. Vizonlardaki mutasyona uğramış virüs dünya çapında yıkıcı sonuçlar doğurabilir” ifadelerini kullandı.

Ayrıca bu mutasyonun gelecekteki aşıların etkinliğini azaltabileceğinden endişe duyduklarını belirtti.

Dünyanın en büyük vizon kürkü ihracatçısı

Danimarka dünyanın birinci vizon kürkü ihracatçılarından ve öldürdüğü vizonlardan yılda yaklaşık 17 milyon kürk elde ediyor. Bu kürklerin en büyük alıcıları ise Çin ve Hong Kong.

Ülkede yaklaşık 15 milyon vizon popülasyonu bulunduğu tahmin ediliyor. Hükümet tarafından yapılan açıklamada ise yalnızca işin ekonomik boyutuna değinilerek bu vizonların öldürülmesinin 785 milyon dolar zarara yol açacağı belirtildi. Çiftliklere zararlarının karşılanması için ödeme yapılacağı da belirtildi.

Danimarka Gıda Bakanı Mogens Jensen, geçen ay 41 olan enfekte çiftlik sayısının bu ay 207’ye yükseldiğini ve hastalığın Jutland’ın batı yarımadasının tamamına yayıldığını söyledi.

‘Kürk çiftçilerinin bu işten uzaklaşması için bir şans’

Hayvan refahı grubu Humane Society International’ın Avrupa sözcüsü Joanna Swabe yaptığı açıklamada Danimarka’yı “vatandaşlarını korumak için çok önemli ve bilime dayalı bir adım” attığı için alkışladı ve koronavirüs sebebiyle bu kadar çok vizon kaybetmenin kürk çiftliklerinin işten çıkmasına neden olacağını umduğunu söyledi.

Swabe açıklamasında “İster Covid-19 için itlaf edilmiş isterse kürk için öldürülmüş milyonlarca vizonun ölümü bir hayvan refahı trajedisi. Ancak bu durum kürk çiftçilerinin artık bu acımasız ve ölmekte olan endüstriden uzaklaşmasını ve daha insancıl ve sürdürülebilir bir seçim yapmak için açık bir fırsata sahip olmalarını sağlayabilir” dedi.

İzmir’de enkazdan kurtarılan 14 kedinin tedavisi devam ediyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamaya göre, İzmir’de etkili olan depremin ardından ilki 75, sonuncusu 100 saat sonra kurtarılan kediler, enkazdan çıkarıldıktan sonra Veteriner İşleri Müdürlüğü Acil Müdahale ekiplerinin nakil araçlarıyla Kültürpark’taki Küçük Hayvan Polikliniği‘ne getirildi.

AA’nın aktardığına göre İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Şube Müdürlüğü Merkez Polikliniği ve Acil Müdahale Birimi Sorumlusu Veteriner Hekim Cihan Ziyan, kedilerin birçoğunun durumunun iyiye gittiğini ve ortopedik sıkıntılarının olmadığını bildirdi.

‘Kedilerin sahiplendirilmesini sağlayacağız’

Enkazdan kurtarılanların yanı sıra enkaz çevrelerinden alıp tedavi ettikleri kedilerin de olduğunu kaydeden Ziyan, “Kedilerin sahiplenilmesi konusunda, sağ olsun İzmirliler büyük bir duyarlılık gösterdi. Tedavileri tamamladıktan sonra sahipleri tarafından belli bir süre içinde alınmayan kedilerin, başvuran kişilerle irtibata geçerek sahiplendirilmesini sağlayacağız” ifadelerini kullandı.

İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim’de meydana gelen depremin ardından yıkılan binalardaki arama kurtarma çalışmalarında, enkazdan birçok evcil hayvan da çıkarılmıştı. Kurtarma çalışmalarında “Mestan” adlı kedi, Yılmaz Erbek Apartmanı enkazından yaklaşık 100 saat sonra kurtarılmıştı.

Depremde kaybettikleri evcil dostlarını arayan kişiler, veya birlikte yaşadığı kişiden ayrı düşen hayvanların ilanlarını paylaşmak isteyen kişiler Gören Duyan isimli internet sitesi üzerinden haberleşebiliyor.

ABD seçimlerinde Biden zafere yaklaştı, Trump yasal işlem başlatıyor

Amerika Birleşik Devletleri’nde Cumhuriyetçi mevcut başkan Donal Trump ve Demokrat aday Joe Biden arasında geçen başkanlık yarışında sona yaklaşırken gözler Nevada, Pennsylvania, North Carolina ve Georgia eyaletlerinden gelecek nihai oylarda.

Resmi olmayan sonuçlarda şu ana kadar sayılan oylara göre Joe Biden önde görünüyor. Joe Biden 264 delegeye, Trump ise 214 delegeye ulaştı. Seçimlerde seçmenler doğrudan başkan adaylarına değil destekledikleri partinin delegelerine oy veriyor. Bu yüzden toplamda fazla oy alan değil, daha fazla delegeye ulaşan aday başkan seçiliyor. 538 delegenin yarıdan bir fazlası olan 270 delegeye ulaşan isim ise başkanlık seçimini kazanıyor.

Kritik eyaletlerden Florida‘yı Trump kazanırken, Arizona, Michigan ve Wisconsin eyaletlerinde kazanan taraf Biden oldu. Trump’ın ekibi bazı eyaletlerde oy sayım işlemlerinde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle yasal işlem başlattı.

Trump: Yüksek Mahkeme’ye taşıyacağız

Trump, seçimlerde usulsüzlükten şüphelendiklerini belirterek, gerektiği takdirde seçimleri Yüksek Mahkemeye taşıyacaklarını söyledi. Trump yüksek mahkemeye çağrı yapıp “Oy sayımlarını durdurmalarını istiyoruz” dedi.

Trump, Georgia, Michigan ve Winconsin gibi kritik öneme sahip eyaletlerde oyların yeniden sayılması için yasal işlem başlattı.

Biden cephesi ise oy sayımının durdurulması durumunda harekete geçmeye hazır olduklarını açıkladı.

Trump’tan yardımcılarına talimat

Amerikan yayın kuruluşu CNN‘in aktardığına göre, ABD Başkanı Trump, dün Cumhuriyetçi valilere öfkeli telefonlar açtı. Trump’ın aradığı valiler arasında Arizona Valisi Doug Ducey, Georgia Valisi Brian Kemp ve Florida Valisi Ron DeSantis bulunuyor.

CNN’in diğer bir iddiası da Amerikan Fox News’in Joe Biden’ın Arizona’yı kazandığını duyurduktan sonra Trump yardımcılarına dava açmaları için talimat verdiği yönünde.

Georgia’da oy sayımının durdurulması için dava

Trump’ın seçim kampanya ekibi, kritik eyaletlerden olan Georgia’da oy sayım işlemlerinin durdurulması talebinde bulundu. Georgia Cumhuriyetçi Parti Başkanı David Shafer, konuyla ilgili açıklamasında Trump’ın seçim kampanyasıyla ortaklaşa olarak Chatnam bölgesindeki oy sayım işlemlerinin durdurulması için dava açtığını belirtti.

Shafer, ayrıca başka bölgelerde de benzer dava açmaya hazırlandıklarını duyurdu. Cumhuriyetçi gözlemlerin sayıma dahil edilmeyen postayla oy pusulalarıyla sayılanları birbirine karıştırdığına  dair bildirimde bulunduğu belirtti.

Georgia eyaletinde oyların yüzde 49,6’sını alan Donal Trump önde gözüküyor. Eyaletin seçici kurulunda 16 delege bulunuyor. Georgia eyaletinde az farkla Trump önde gözüküyor.

Michigan eyaletini Biden kazandı

Amerikalı seçmen, doğrudan başkan seçemediği için, başkanı seçecek olan seçiciler kurulu delegelerine oy veriyor. Bu yüzden başkanlık yarışı kazanını delege sayısı belirliyor. 16 delegeye sahip Michigan eyaletini Demokratların adayı Joe Biden kazandı.

Donald Trump’ın kampanya ekibi, Michigan’da oy sayımının durdurulması için yasal işlem başlatmıştı. Eyalet Dışişleri Bakanı Jocelyn Benson, geçerli tüm oyların sayıldığını ve Trump’ın eyalete karşı açtığı davanın ‘anlamsız’ olduğunu dile getirdi.

Nevada eyaletinde durum ne?

Altı delegeye sahip olan Nevada eyaleti de seçim için kritik öneme sahip olan eyaletlerden. Bu eyalette oyların yüzde 49,3’ünü alan Joe Biden, az farkla Trump’ın önünde gözüküyor. Ancak burada öne çıkacak isim seçimin seyrini değiştirebilir.

Nevada’da Trump yanlısı protestocular

Winconsin eyaletini Biden aldı

Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden, Winconsin eyaletini aldı. Eyalet 10 delegeye sahip. Biden burada oyların yüzde 49,6’sına sahip oldu.

Trump ekibi bu eyalette de oyların yeniden sayılmasını istiyor.

20 delege sayısına sahip olan Florida da seçimin kaderini değiştirecek bir eyalet. Bu eyalette oyların yüzde 51,2’sini alan Trump önde gözüküyor.

Pennsylvania’da cumaya kadar net bilgi yok

Seçimin kaderini değiştirecek eyaletlerden biri olan Pennsylvania’da oyların yüzde 50,7’sini alan Trump önde gözüküyor. Fakat posta yoluyla kullanılan oyların büyük bir kısmının sayılmadığı belirtiliyor.

20 delegesi olan bu eyaletteki sonuçların cuma gününden önce netleşmesi beklenmiyor.

Trump yanlılarından Arizona’da protesto

Seçimlerde yaşanan belirsizlik ve posta yoluyla kullanılan oyların tartışılması nedeniyle birçok eyalette vatandaşlar sokağa döküldü. Trump yanlıları, Arizona’da seçim bürosu önünde toplanıp protesto gösterisinde bulundu.

Yaklaşık 150 kişiyle başlayan protestoya gösterisi kısa süre sürede kalabalıklaştı. Protestocular arasında silah ve tüfek taşıyan insanlar olduğu görüldü.

Arizona’da Biden önde

Joe Biden, dün yaptığı açıklamada Arizona’da seçimi kazandıklarını duyurmuştu. Trump ise, bu sözlerin ardından “Arizona da aynı şekilde şansımız vardı ama birisi çıkıp biz kazandık dedi” açıklamasında bulundu.

Arizona eyaletinde yüzde 50,5 oy yüzdesiyle Biden önde gözüküyor. Arizona geleneksel olarak Cumhuriyetçilerin aldığı bir eyalet. Aynı zamanda 11 seçici kurul üyesine sahip.

 

 

G. A’nın şüpheli ölümüne ilişkin üç kişiye tutuklama

17 yaşındaki lise öğrencisi G.A. Ankara’da 31 Ekim tarihinde iş görüşme için gittiği otelin beşinci katından sabah saatlerinde ‘düşerek’ yaşamını yitirdi. Çocuğun şüpheli ölümüne ilişkin beş şüpheliden Rıza Doğan, Mustafa Emre Demiral ve Mehmet Doğan, “cinsel saldırı” ve kasten öldürmek” suçlarından  tutuklandı. İki şüpheli de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 
 
G.A, önceki gün memleketi Antalya’nın Aksu ilçesinde toprağa verildi.
 
Kızlarının öldürülmesinin planlı bir cinayet olduğunu söyleyen ailesi, genç kızın annesine destek olmak için yarı zamanlı işlerde çalıştığını, otele de iş görüşmesi için gittiğini anlattı. G.A’yı otele gittiğinde beş kişinin karşıladığını anlatan kuzeni, “Bundan sonra ne oldu bilmiyoruz. Sabah saat 08.45’te  düştüğü ortaya çıkmış. Bu olay intihar değil, cinayet” diye konuştu.

Tanık: Çığlık sesleri duydum

Savcılığa ifade veren bir tanık ise, “Olaydan önce kademeli olarak çığlık sesi duydum. Önce yavaş bir çığlık, ardından ses yükseldi, daha sonra acı bir çığlık sesi geldi ve yaklaşık 5 dakika sonra ‘pat’ sesi duydum. Baktığımda yerde yatan bir kız vardı” ifadelerini kullandı.
 
Hazırlanan dosyada, otel odasında kırık şişeler ve tabaklar bulunduğu, açık olan televizyonun da kırıldığı ve etrafın dağınık olduğu da belirtildi. Otelde bulunan kameraların kayıt almaması ve otelin müşteri listesinde çocuğun isminin yer almaması üzerine otel hakkında idari işlem başlatıldı. 

 

Depremde çöken Barış Sitesi’nde çalışan işçi: İlk depremde yıkılacağını biliyorduk

İzmir‘in Seferihisar ilçesinin 17 kilometre açığında 30 Ekim Cuma günü gerçekleşen ve 114 kişinin ölümüne sebep olan depremde en çok zarar gören bölgelerden biri Bayraklı ilçesi oldu.

Bu ilçede yer alan ve içerisindeki çok fazla binanın yıkıldığı veya hasar gördüğü Barış Sitesi‘nin yapımında çalışan inşaat işçisi Erol Kaya, Hürriyet’ten Emre Eser’e yaptığı açıklamada binaların depreme dayanıksız olduğunun en başından itibaren bilindiğini aktardı.

‘O binalara hiç güvenmedik’

28 yıl önce Ağrı’dan İzmir’e inşaatlarda çalışmak için geldiğini söyleyen Kaya, “İlk önce şu anda çökmek üzere olan Barış Sitesi’nin yanındaki Cumhuriyet Sitesi’nde sıva ustası olarak çalıştım. Daha sonra Barış Sitesi yapılmaya başladı. Orada da arkadaşlarla birlikte çalışıyorduk. Biz inşaatında çalıştık ama o binalara hiç güvenmedik” diyor.

‘Harç taşırken yürümeye korkardık’

Bu binaların inşaatlarında çalıştıktan sonra aynı mahallede kendine 3 katlı bir ev inşa eden Kaya, yıkılan Barış Sitesi’nden çıkarılan cansız bedenleri evinin üst katından izlerken anlatıyor:

Ben Barış Sitesi’ne harç taşırken binanın içinde yürümeye korkuyordum. El arabasıyla malzeme götürürken üstüne bastığımız zemin titriyordu. Kendi aramızda bu binalara güven olmaz diye konuşuyorduk. O dönem malzeme kalitesizdi. Biz söylüyorduk ama dinlemiyordu yaptıranlar.

‘Malzemeler kalitesizdi’

Mahalledeki binaların temellerinin çok zayıf olduğunu belirten Kaya, “Bu binalar kooperatif yapımı. Sürekli inşa aşamasında durdu. Taşeronlarla sıkıntı oluyordu. Öyle olunca da devamlı kullanılan malzemeler, ustalar değişiyordu. Demir işlerini yapan arkadaşım binada kullanılan demirlerin yetersiz olduğunu, müteahhitin onu dinlemediğini söylüyordu. Biz burada olacak ilk depremde bu binaların yıkılmasını bekliyorduk” ifadelerini kullanıyor.

Mahalledeki evlerin önceki yıllarda çok ucuz olduğunu söyleyen Erol Kaya, “Siteyi yaptıran kooperatif üyelerinin çoğu burada oturmadı. Onlar başkalarına sattı. İşte yeni yeni hareket başlamıştı. Yakınlara gökdelenler yapılınca burası değer kazandı. Çok sayıda insan taşındı” diyor.

 

Ocasio-Cortez, Omar, Pressley ve Tlaib: Rüya ekip yeniden ABD Temsilciler Meclisi’nde

Amerika Birleşik Devletleri’nde 50 yaşın altındaki beyaz olmayan genç kadınlardan oluşan ve ‘The Squad’ olarak bilinen dört kişilik milletvekili ekibi yeniden Temsilciler Meclisi’ne seçildi.

Meclisteki iddialı çıkışlarıyla ve ilerici bakış açılarıyla öne çıkan Alexandria Ocasio-Cortez, Ilhan Omar, Ayanna Pressley ve Rashida Tlaib salı günü açıklanan sonuçlarda muhafazakar rakiplerine karşı bir kez daha önemli bir başarı elde etti.

‘Kız kardeşliğimiz dayanıklı’

İlhan Omar Twitter üzerinden yaptığı bir paylaşımda “Kız kardeşliğimiz dayanıklı” ifadelerini kullandı. Dört milletvekilinin New York, Minnesota, Massachusetts ve Michigan’dan seçilmesini tebrik eden Omar, “Bir hareket inşa ediyoruz ve bu daha başlangıç” ifadelerine yer verdi.

Dört milletvekili de bulunduğu bölgede güçlü muhafazakar rakipler ile karşı karşıyaydı. Ocasio-Cortez’in mücadelesinde kampanya büyük miktarda paralar üzerinden döndü. Rakibi John Cummings 10 milyon dolardan fazla para toplarken, Cortez 17 milyon dolar bağışa ulaştı.

Zaman zaman grup, sert eleştirilerin hedefine de oturdu. Bir olayda Cumhuriyetçiler bir Facebook sayfasında dört kadını “Cihad Ekibi” olarak tasvir eden bir film afişi paylaştı. Gelen tepkilerin ardından paylaşım daha sonradan kaldırıldı.

Ekip yoğun muhalefete rağmen seçimlerde büyük bir başarı elde etti ve dört yıl daha meclisteki yerlerini korudu. Kazandığını duyuran Ocsio-Cortez yaptığı paylaşımda “Kız kardeşlik her şeydir” ifadelerini kullandı. Pressley ise “Birlikte ortak insanlığımıza karşı savaştık. Gücümüze inanıyorum. Ve daha yeni başlıyoruz” ifadelerini kullandı.

 

 

Türkiye’de koronavirüs: Hayatını kaybedenlerin sayısı 10.558’e yükseldi

Türkiye’de koronavirüs nedeniyle son 24 saatte 77 kişi daha hayatını kaybetti, 2391 yeni hasta (semptom gösteren ve Koronavirüs testi pozitif çıkan kişi) tespit edildi. Böylece toplam ölüm sayısı 10 bin 558’e, hasta sayısı ise 384 bin 509’a yükseldi. Bakanlık ‘vaka’ sayısı bilgisini paylaşmadı.

“Bugün tespit edilen 2.391 hastamız var. Ağır hasta sayımız 2.464’e ulaştı. Salgının kontrol altında tutulması teması azaltmadan mümkün değil. Sağlık personelimiz yorgun düşmemeli. Onlara destek olmak için teması azaltın. Hijyene önem verin. Maske kullanın.”

 

Bakanlığın verilerine göre, yoğun bakımda tedavi gören ağır hasta sayısı 2.464’e yükseldi, hastalarda zatürre oranı ise yüzde 4.7. Bakan Koca, bugün 144.416 koronavirüs testi yapıldığını açıkladı.