Ana Sayfa Blog Sayfa 1777

Zengin ülkeler aşı stokladı, diğerlerinin durumu belirsiz

Koronavirüs salgınına karşı üretilen aşılar, henüz onaylanmadan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği ülkeleri (AB), Birleşik Krallık ve Kanada‘nın da aralarında olduğu kimi zengin ülkeler tarafından stoklanmaya başladı. Halkların Aşı İttifakı adlı oluşum, zengin ülkelerin aşıları istiflemeye başladığı için yoksul ülkelere aşının ulaştırılmasının oldukça zor olduğunu belirtiyor.

Aralarında Uluslararası Af Örgütü, Oxfam ve Adalet Şimdi örgütlerinin de olduğu Halkların Aşı İttifakı’nın iddiasına göre, 70’e yakın düşük gelirli ülkede nüfusun ancak onda biri aşı olabilecek. Üstelik bu öngörü, ucuz aşı projelerinden OxfordAstraZeneca’nın ürettiği aşıların yüzde 64’ünü gelişmekte olan ülkelere vereceği sözünü de kapsıyor.

AstraZeneca’dan aşı vaat etmişti

Oxford Üniversitesi’nin iş birliğiyle koronavirüs aşısı geliştiren ilaç şirketi AstraZeneca, aşısını gelişmekte olan ülkelere kar amacı gütmeden ulaştırmayı vaat etti. Bu aşı, diğer aşılara göre daha ucuz olduğu gibi, normal buzdolabında da saklanabildiği için dünya çapında dağıtımı daha kolay. Ancak, Aşı İttifakı tek bir şirketin bütün dünyanın ihtiyacını karşılamada yeterli olamayacağını söylüyor.

Tüm nüfuslarını üçer kez aşılayabilecekler

Halkın Aşı İttifakı’nın analizine göre, zengin ülkeler şu ana kadar sipariş ettikleri aşıların kullanımı onaylanırsa bütün nüfuslarını üçer kez aşılayacak kadar doza sahip olacak. Birleşik Krallık menşeli bilimsel bir dergi olan Nature‘a göre, Kanada’nın toplam siparişleri nüfusun ihtiyacının sekiz katı. Zengin ülkeler dünya nüfusunun sadece yüzde 14’ünü oluştursa da şu anda en güçlü aşıların yüzde 53’ünü sipariş etti.

Bazı önlemler alındı

Öte yandan, koronavirüse karşı geliştirilen aşıların dünyanın farklı yerlerinde adaletli bir şekilde dağıtılması için bazı önlemler de alındı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Küresel Aşı ve Bağışıklama İttifakı (GAVI) ve Salgın Hastalıklara Hazırlık İçin Yenilik Koalisyonu (CEPI) öncülüğünde aşıya adil ve küresel erişimin sağlanması amacıyla oluşturulan COVAX‘ın 700 milyon doz aşının başvuran en düşük gelirli 92 ülkeye dağıtılmasını güvence altına aldığı belirtiliyor.

Aşıya erişim için teknolojiler paylaşılabilir

Aşı İttifakı ise, yoksul ülkelerde yaşayan insanların da aşıya erişebilmesi için ilaç şirketlerinin teknolojilerini paylaşma çağrısında bulunuyor. Böyle bir adımın DSÖ’nün koronavirüs teknolojisi havuzunun şemsiyesi altında yapılabileceği belirtiliyor.

‘Aşıya erişim engellenmemeli’

Küresel yoksulluğun azaltılması için çalışan konfederasyon olan Oxfam’ın sağlık politikaları direktörü Anna Marriott, konuyla ilgili şunları söylüyor:

Kimsenin yaşadığı ülke veya cebindeki paranın miktarı yüzünden hayat kurtaracak bir aşıya erişimi engellenmemeli. Fakat bir şeyler dramatik biçimde değişmezse, dünya çapında milyarlarca insan Kovid-19’a karşı güvenli ve etkili bir aşıya yıllarca ulaşamayacak.”

AstraZeneca, Pfizer ve Moderna gibi aşı üreten firmalar 2021 yılının sonuna kadar 2,6 ile 3,3 milyar kişiye aşı üretilebileceği belirtiliyor. Ayrıca, Rusya‘da bulunan tıbbi araştırma enstitüsü Gamaleya‘nın ise 500 milyon kişiye yetecek kadar aşı üretebileceği vurgulanıyor.

CHP: Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin güvencede olduğunu söylemekten çok uzağız

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla İzmir‘de bir basın açıklaması yaptı.

Tarihi Havagazı Fabrikası‘nda İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve  Karaca tarafından yapılan açıklama, CHP’nin il örgütlerine gönderdiği, 81 ilde eşzamanlı açıklanan ortak metni içeriyor.

Açıklamada, Türkiye‘de temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğunu söylemekten çok uzak olunduğu vurgulanarak şöyle denildi:

Sahip olduğumuz hakların kilometre taşı olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 72. yılındayız. Beyannamenin kabulünün yıldönümünde; ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğunu söyleyebilmekten, COVID-19 salgınında sağlıklı yaşam hakkımızı kullanabilmekten ne yazık ki çok uzağız.”

Türkiye özgür olmayan ülkeler kategorisinde

Türkiye’de yaşanan bazı hak ihlalleri CHP tarafından şöyle sıralandı:

  • Türkiye, ‘Özgür Olmayan Ülkeler’ kategorisinde yer almış, son 10 yılda dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumuna düşürülmüştür.
  • Hukukun Üstünlüğü Endeksi‘nde Türkiye 2020 yılında 128 ülke içinde 107. sıraya gerilemiş.
  • Türkiye; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne başvuruda, dokuz bin 250 başvuruyla ikinci sırada yer almıştır.
  • Barış Bildirisine imza atan akademisyenlerin, düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin haklarının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin temmuz 2019’daki kararına rağmen OHAL Komisyonu tarafından hala görevlerine iade edilmemişlerdir. KHK ile ihraç edilen, haklarında soruşturma sonrasında takipsizlik ya da beraat kararı verilen vatandaşlar, yargı önünde aklanmış olmalarına rağmen, yargı kararları hiçe sayılarak görevlerine iade edilmemiş, çoklu hak ihlalleriyle baş başa bırakılmıştır.

Gazeteci Malala Maiwand Afganistan’da öldürüldü

Afgan gazeteci Malala Maiwand aracında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırıda Maiwand’ın içinde bulunduğu aracın sürücüsü de yaşamını yitirdi.

BBC’nin aktardığına göre, Celalabad kentinde bu sabah düzenlenen saldırının sorumluluğunu henüz üstlenen olmadı. Vilayet Valiliği sözcüsü Ayetullah Hociyani, Enikass Televizyonu ve Radyosu’nda haber spikerliği yapan ve bir tartışma programı sunan Maiwand’a ateş açan saldırganların kaçtığını söyledi.

Bir sivil toplum aktivisti olan Maiwand, daha önce ülkede kadın gazeteci olmanın zorluklarını dile getirmişti.

RSF: Şeffaf soruşturma açılmalı

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Afgan Kadın Gazetecileri Koruma Merkezi (CPAWJ1) üyesi gazetecinin, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde öldürülmesinin şok yarattığını belirterek, hızla şeffaf bir soruşturma açılmasını istedi. 

Ülkede geçen ay iki, geçen yıl 10 gazeteci öldürüldü  

Örgüte göre Afganistan, gazeteciler için en tehlikeli ülkelerden biri. Geçen yıl ülkede en az 10 gazeteci ve medya çalışanı öldürülürken, 20 muhabir ve medya personelinin suikasta uğradığı bir önceki yıl da en ölümcül yıl oldu.

Geçen ay da Helmand eyaletinde ve Kabil’de, önde gelen iki Afgan gazeteci Elyas Dayee ve Yama Siawash, art arda öldürülmüştü. 

Bayer’in satın aldığı Monsanto’nun kanserojen tarım zehirlerine tazminat davası açıldı

Daha sonradan Bayer tarafından satın alınan Monsanto şirketine ait özellikle yabani otların öldürülmesi için kullanılan Roundup isimli tarım zehri çeşitlerinde kullanılan ‘glifosat’ maddesinin kansere yol açtığı iddiasıyla şirket hakkında Türkiye’den de tazminat davası açıldı.

Yeşil Gazete’ye dava süreciyle ilgili bilgi veren Avukat Hazar Can Kıpçak tazminat davasını Avukat Senih Özay ile birlikte, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Ankara 18’inci İdare Mahkemesi’nin kararını uygulamaya geçirmemesi üzerine açtıklarını belirtti.

Mahkeme Bakanlık’ı haksız buldu

Tarım ve Orman Bakanlığı’na çevreye ve insan sağlığına zararlı olan kanserojen glifosat maddesini içeren bu ürünlerin toplatılması, kullanımının yasaklanması ve ruhsa-tının iptal edilmesi için yapılan başvuru kabul edilmeyince konu yargıya taşınmıştı.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası ve Türk Onkoloji Derneği’nden alınan görüş yazıları neticesinde mahkeme Bakanlık’ın ret kararını bozmuştu.

‘Bakanlık mahkeme kararını uygulamadı’

Avukat Kıpçak “Mahkeme kararına rağmen Bakanlık ürünlerin toplatılmasına karar vermedi. Ruhsat iptali de yok. Bakanlığa başvurumuz ise sonuçsuz kaldı” ifadelerini kullandı.

Bayer şirketinden de bu süreç içerisinde bir açıklama yapıldığını aktaran Kıpçak, ‘Şirket dava kararının ürünlerin toplatılmasıyla ilişkili olmadığını’, ‘ürünlerinin güvenle kullanılmaya devam edilebileceğini’ söyledi. Ancak bizim Bakanlık’tan talep ettiğimiz şey ürünlerin toplatılmasıydı. Yani Bakanlık’ın ret kararı iptal edilince bu talebin uygu-lanması gerekiyor” dedi.

Fotoğraf: Shutterstock

89 bin TL tazminat istendi

İdare Mahkemesi kararlarının uygulanmaması sebebiyle tazminat talep etme hakkı doğduğunu belirten Kıpçak, “Bu yüzden sembolik olarak 89 bin TL’lik tazminat davası açtık” bilgisini paylaştı.

Rakam belirlerken daha önce ABD’de verilen bir mahkeme kararından yola çıktıklarını belirten Kıpçak, “Daha önce açılan bir dava sonucunda 289 milyon dolar tazminat is-tenmişti. En son aşamada şirketin 89 milyon dolar ödemesine karar verildi. Biz de sembolik bir değeri olduğu için 89 bin TL üzerinde karar kıldık” dedi.

Asıl taleplerinin Bakanlık tarafından ürünlerin toplatılması kararı alınması olduğunu belirten Kıpçak, yakın zamanda mahkeme kararına uyulmadığı için suç duyurusunda da bulunacaklarını söyledi.

15 binin üzerinde dava açıldı

Dünya Sağlık Örgütü’nün bir kuruluşu olan IARC (Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı), Monsanto’nun Roundup, Roundup Max, Roundup Star ve Roundup Turbo adlı ürünlerinde bulunan glifosat etken maddesinin insanlarda kansere yol açtığını saptamıştı.

Bunun üzerine ABD’de 15 binin üzerinde dava açılmış ve bu davalarda Monsanto şirketi milyarlarca dolar tazminata hükmedilmişti. 2018 yılında Monsanto firmasını devralan Bayer şirketi ABD’de görülen davalarla ilgili davacılarla anlaşma yoluna giderek toplamda 10,9 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul etmişti.

Edebiyatta Me Too hareketi: Erkek yazarlar ifşa edildi, faillere yönelik yaptırımlar başladı

Kadınların, kendilerini taciz eden erkekleri ifşa ettiği ve son yıllarda tüm dünyaya yayılan ‘Me Too’ hareketi edebiyat dünyasında da yankı buluyor. Hasan ali Toptaş, Bora Abdo, Hüseyin Kıran gibi yazarların taciz ettikleri kadınlar tarafından sosyal medyada ifşa edilmesinin ardından yazarlara yönelik yaptırımlar da başladı.

Ödülü geri çekildi

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından her yıl bir edebiyatçıya verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü bu yıl Hasan Ali Toptaş‘a verildi. Toptaş’ın  kadınlara yönelik tacizlerinin yankı bulmasından sonra Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Değerlendirme Kurulu, yazara verdikleri ödülün geri çekildiğini açıkladı.

Yayınevinin açıklaması tatmin edici değil

Kadınların açıklamalarının ardından Hasan Ali Toptaş ile çalışan Everest yayınları da bir açıklama yaptı. Ancak, açıklama tatmin edici bulunmadı. Açıklama ise şöyle:

Yayınevimizin yazarlarından Hasan Ali Toptaş ile ilgili açıklamaları hassasiyetle takip ediyoruz. Mağduriyetlerin dile getirilmesini önemsiyoruz. Koşulsuz, amasız olarak kimden gelirse gelsin her türlü tacizin karşısındayız. Süreci bu anlayışla değerlendirmekte olduğumuzu saygıyla duyururuz.”

Hasan Ali Toptaş tacizi kabul etti

Yazar Hasan Ali Toptaş, birçok kadının kendilerini taciz ettiğini söylemesinin üzerine bir paylaşımda bulundu. Ancak, Toptaş’ın paylaşımında yer alan ‘bilmeden farkında olmadığım davranışlar’ ifadesi tepki yarattı ve yazarın özrü samimi bulunmadı. Hasan Ali Toptaş’ın paylaşımı şöyle:

İnsan erilliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, fark etmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor. Failliğin ne olduğunu bugün kadınlardan öğreniyoruz. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum.”

Toptaş’ın taciz ifşası

8 Aralık Salı günü, Leyla adlı bir kadın, yazar Hasan ali Toptaş’ı sosyal medya üzerinden ifşa etmişti. Paylaşımların ardından sosyal medyada tepkiler çığ gibi büyüdü. Başka kadınlar da yazar tarafından tacize maruz bırakıldıklarını paylaşarak birbirlerine destek verdi.

Yazar Pelin Buzluk da  Toptaş’ın tacizine uğradığını belirtti. Buzluk, Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı: 

Benim de kendisiyle çok korkunç bir anım var. O zaman evliydim, eşime bile anlatamadım. Yıllar sonra güçlükle anneme anlatabildi. Sonraları bazı yazar arkadaşlarıma yine zorlanarak anlattım. Bir hafta sonra kendisiyle yan yana fotoğraf paylaşanlar oldu. Leyla asla yalnız değilsiniz.

Bora Abdo’yla yayınevinin yolları ayrıldı

Toptaş’a yönelik taciz ifşalarının ardından yazar Bora Abdo tarafından tacize maruz bırakıldığını söyleyen kadınlar da yaşadıklarını anlattı. Abdo’yla çalışan İletişim Yayınları sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımla tacizci yazarla yollarını ayırdıklarını duyurdu. İletişim Yayınları’nın paylaşımı şu şekilde:

İletişim Yayınları olarak, maruz bırakıldıkları gayriinsani davranış, zorbalık ve tacize karşı yazarlarımız Pelin Buzluk ve Aslı Tohumcu’yla beraberiz. Bora Abdo ile olan yayın ilişkimizi sona erdirdiğimizi okurlarımızın bilgisine sunarız.”

Yazar Aslı Tohumcu, Abdo tarafından tacize maruz bırakıldığını paylaştı.

Hüseyin Kıran da tacizden ifşa oldu

Bir sosyal medya kullanıcısının yazar-şair Hüseyin Kıran’ın kendisini tacize maruz bıraktığını söylemesi üzerine yazar Mevsim Yenice ve Ezgi Polat da Kıran tarafından tacize maruz bırakıldıklarını söylediler.

Kıran, taciz açıklamalarını kabul etmedi

Hüseyin Kıran, konuyla ilgili bir açıklama yaparak iddiaları kabul etmediğini, ispat etmelerini istediğini söyledi:

İfşa böyle olmaz diyorum, benimle ilgili iddiada bulunan arkadaşların bunu ispat etmelerini istiyorum. Özür dilemiyorum. Bir hata yaptıysam bedelini ödemeye hazırım. Savcılıklara gitsinler, şikayetçi olsunlar. Ben bu kadar alçak bir adam değilim. Beni taciz etti diyen birçok isim benim dostumdu. Şu an ne söylersem faydası olmayacak.”

‘Son üç yılda elektriğe yüzde 70, doğalgaza yüzde 80 asgari ücrete yüzde 44 zam yapıldı’

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçe görüşmelerinde konuştu.

Özellikle kış aylarında halkın bütçesini zorlayan elektrik ve doğalgaz faturalarındaki pahalılığı gündeme getiren Kenanoğlu, son üç yıl içerisinde elektriğe yüzde 70, doğalgaza yüzde 80 zam yapılırken asgari ücrete yüzde 44 zamn yapıldığını belirtti.

‘Pandemide belli bir limite kadar ücretsiz verilmeli’

Elektrik faturalarında karartma fatura uygulaması olduğunu ifade eden Kenanoğlu, bir ailenin asgari ne kadar elektrik, su, doğal gaz tükettiğinin belirlenmesi ve özelikle pandemi koşullarında belli bir limite kadar ücretsiz verilmesi gerektiğini söyledi.

Kenanoğlu “Yani vatandaş bu kış dönemini özellikle evde geçirecek ve bütünüyle de bu sorunlar, sıkıntılar ve bu giderler daha da çok artacak” ifadelerini kullandı.

‘Yenilenebilir enerji şirket lehine suistimal ediliyor’

Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretiminin desteklenmesi gerekirken Türkiye’de bu durumun şirketler lehine suistimal edildiğini belirten Kenanoğlu şunları söyledi:

HES’ler, JES’ler, RES’lerle aslında bir bütün olarak yenilenebilir desteklenmesi gereken enerji türlerinin ülkemiz koşullarında suistimal edilmesi nedeniyle şirketlerin ve büyük holdinglerin çıkarına yapılan düzenlemeler nedeniyle destekleyemeyeceğimiz bir hâle getirmiş durumda çünkü YEKDEM kapsamında, olduğu gibi şirketler desteklenir hâle gelmiş ve bu pandemi sürecinde de şirketlerin kayıp oranları, onların zararları telafi edilme amacına gidilmiştir.

DEDAŞ zulmü

Son olarak ise Kenanoğlu, DEDAŞ’ın Kürt illerinde açık açık insanların geçim kaynaklarını ve ülkenin tarım imkânlarını da ortadan kaldıran bir uygulama yürütmekte olduğunu belirtti.

Kenanoğlu, DEDAŞ’ın yapması gereken yatırımları yapmamasından kaynaklı olarak oluşan sorunların yükünü tüketicilerin çektiğini ifade etti.

Paris İklim Anlaşması beş yılda ekonomiyi nasıl şekillendirdi?

Küresel danışmanlık şirketi SYSTEMIQ tarafından hazırlanan “Paris Etkisi: İklim Anlaşması Küresel Ekonomiyi Nasıl Yeniden Şekillendiriyor”isimli rapor yayınlandı.

Rapor, Paris Anlaşması’nın 2015’te kabul edilmesinden bu yana gerçekleşen beş yıllık ekonomik, sosyal ve politik eğilimlerde, ilk kez, değişimin hızını ve ölçeğini değerlendiriyor, geçmişin mevcut araştırma ve analizlerini sentezliyor.

Rapor, sera gazı emisyonları ve küresel ısınma artmaya devam ederken, ekonomide etkili tüm sektörlerin daha düşük karbona dayalı süreçlere geçişinin hız kazandığını gösteriyor.

Güneş ve rüzgar daha iyi seçenek haline geliyor

Güneş ve rüzgâr enerjilerinin hızla düşen maliyetleri, bu enerji kaynaklarını birçok pazarda fosil yakıtlardan daha iyi seçenekler hâline getirirken, aynı zamanda elektrikli araç teknolojilerinin gelişim hızı her seferinde tahminlerin önüne geçiyor.

2030 yılına kadar, emisyonların yüzde 70’inden sorumlu karayolu taşımacılığı, ısıtma ve tarım dahil olmak üzere birçok sektörde rekabetçi ve düşük karbonlu çözümler elde edilecek.

‘Önümüzdeki 10 yıl daha baskın hale gelecek’

Ekonomi ve Siyaset Bilimi Profesörü, Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü Başkanı Nicholas Stern “İklim konusunda yetersiz eylemin büyük ve maliyetli iklim riskine yol açtığını biliyoruz. Paris Etkisi ayrıca yetersiz eylemin, ekonomiler için önümüzdeki refah yaratma dalgasında geride kalma riski oluşturduğunu da açıkça ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Stern, “Şimdiden hız kazanmaya başlayan bu dalga, önümüzdeki on yıl boyunca büyüme ve dönüşüm için baskın bir güç hâline gelecek. Usta yatırımcılar ve politika belirleyiciler, önümüzdeki süreçte yalnızca net sıfır emisyonlu bir ekonomiyle sağlanabilecek fırsatları, istihdamı ve dayanıklılığı hedefleyecektir” ifadelerine yer verdi.

Shutterstock

Ulaşımda Paris Etkisi

Paris Etkisi, ağır sanayi sektörlerinde daha temiz ve yeşil çözümler geliştiriyor. Bu çözümlerin lojistik ve havacılık sektörlerinde 2020’ler boyunca daha kirli muadilleriyle rekabet gücü gitgide artacak. Çin dışında yeni kömüre yatırım hızla düşüyor.

Piyasaya yeni sürülecek dizel ve benzinli araçların ise 2030’lu yıllarda niş pazarlara düşmesi ihtimal dahilinde. Büyük petrol firmalarının düşen değeri, olası en yüksek petrol talebi gerçeğini yansıtıyor.

Yeni istihdam olanakları

SYSTEMIQ Kurucu Ortağı Jeremy Oppenheim “Paris Etkisi bize Paris Anlaşması’nın iklim faaliyetleri için eşi görülmemiş, birleştirici bir çerçeve oluşturduğunu gösteriyor. 2050 yanıltıcı derecede uzak görünebilir, fakat zaman düşündüğümüzden daha hızlı geçecek. Sıfır karbon emisyonlu teknolojiler ve iş modelleri, doğru politikalarla desteklendiği sürece 2030 yılına kadar birçok sektörde eski, yoğun karbonlu endüstrileri geride bırakabilir” dedi.

Oppenheim açıklamasına “Akıllı ülkeler, şirketler, yatırımcılar ve kentler, risk dengesinin değiştiğinin farkında. Bu nedenle yeni istihdam, sağlık ve değer yaratma olanaklarından yararlanarak rekabetin ilerisinde olmak istiyorlar” sözleriyle devam etti.

Birleşik Krallık Üst Düzey İklim Eylemi Destekçisi Nigel Topping ise “Son 5 yıl, bize net sıfır ekonomiye geçişin hızının katlanarak artacağını kanıtladı. Şu anda doğru politikalara yönelik sinyaller geliyor. Eğer bu süreci başarıyla yönetirsek çok büyük fırsatlar bizi bekliyor. Ancak dönüşüm yarışına çok geç katılanlar asla yetişemeyebilir, çünkü ivmelenerek hızlanan bir hareketi yakalamak çok zor” dedi.

‘Geçiş yapmaya hazırız’

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Eski İcra Sekreteri ve Global Optimism Kurucu Ortağı Christiana Figueres ise şu yorumu paylaştı:

Paris Anlaşması; ülkeleri, şirketleri ve vatandaşları net sıfır emisyon taahhütleri için harekete geçirdi. Paris Etkisi raporu, dönüşümü ne kadar hızlı gerçekleştirebileceğimizi ve ekonomik krizin ardından toparlanmak için bu taahhütlerin yerine getirilmesinin öncelikli olması gerektiğini gösteriyor. Net sıfır gelecek çok uzak bir hayal değil: geçişi yapmaya şu anda hazırız.

‘Bize umut olmalı’

Paris Anlaşması’nın mimarlarından biri ve European Climate Foundation CEO’su Laurence Tubiana  “Paris Anlaşması’nın yüzyıl ortasına kadar küresel uzun vadeli hedefi olan net sıfır sera gazı emisyonunun artık hükümetler ve finansal aktörler için bir referans noktası oluşturduğu açıktır. Dünya liderleri, 2015 yılında bir yola çıktı ve şimdi bu yolda hızlanma zamanı. Küresel ısınmanın ve emisyon artışının farkındayız ancak bu değerlendirme (“Paris Etkisi” raporu) bize Paris Anlaşması’nın işe yaradığına dair umut vermeli” dedi.

Net sıfır hedefi

Birleşmiş Milletler’de ilk olarak 2014 yılında sunulan net sıfır kavramı, Paris’te yalnızca Etiyopya’nın BM önergesinde yer alarak kabul edilmişti. Bu durum geçtiğimiz 5 yılda hükümetlerin Paris Anlaşması’nın çark etkisine yanıt olarak, daha hızlı politika ve yasa belirlemesiyle kökten değişti.

  • Toplam GSYİH’nin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan ülkeler, şehirler, bölgeler ve şirketler artık net sıfır emisyon hedeflerine sahip.
  • 120’de fazla ülke, net sıfır hedefleri için planlama ve uygulama çalışmaları yürütüyor.
  • Değeri 12,5 trilyon doları bulan 1500’den fazla şirketin net sıfır hedefi var.
  • Toplam 1,5 trilyon dolar değerinde varlık sahipleri, portföylerini küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama hedefine uygun kılmayı hedefliyor
  • Deniz taşımacılığı sektöründe 66 adet sıfır emisyonlu pilot proje var.
  • 200 elektrikli uçak şu anda geliştirme aşamasında. Bu da demek oluyor ki 2020’li yılların ortasında ticari elektrikli uçuşlar gerçekleştirilebilir.
  •  Çin, İsveç, İsviçre, Hollanda ve Avrupa Birliği’nde, düşük karbonlu çelik ve çimento pilot projeleri başlatılıyor.

SYSTEMIQ hakkında

SYSTEMIQ, 2016 yılında, piyasaları ve iş modellerini onarıcı tarım, geri dönüştürülebilir malzemeler ve temiz enerji olmak üzere üç temel ekonomik sistem odağında dönüştürerek Paris Anlaşması ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmayı desteklemek için kuruldu.

Toplumsal ve çevresel konularda belli performans standartlarını sağlayarak B- Corp sertifikasına sahip olan SYSTEMIQ, amaç odaklı ve yüksek etkili danışmanlık hizmetlerini saha çalışması ile birleştirerek köklü bir değişim sağlamak için işletmeler, finans, politika belirleyiciler ve sivil toplumla iş birlikleri kurar.

 

Birleşik Krallık’ta Pfizer-BioNTech aşısı olan iki kişide alerjik reaksiyon saptandı

Birleşik Krallık‘ta Pfizer/BioNTech‘in yakın zamanda onaylanan koronavirüs aşısı ile aşılanan iki kişi, ciddi alerjik reaksiyonlar sebebiyle tedaviye alındı.

Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Hizmeti‘nde (NHS) görevli iki personelin ilk aşıları olduktan sonra geçen salı günü “anafilaktoid reaksiyon” geliştirdiği bildirildi. NHS, ikisinin de ciddi reaksiyonları olduğunu, ancak tedaviden sonra iyileştiğini söyledi.

Adrenalin ilacı almışlardı

İngiliz basınına göre, iki kişinin de alerjik geçmişi vardı ve ikisi de geçmişte EpiPens adı verilen bir adrenalin almıştı.

Ülkenin İlaçlar ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu (MHRA), ilaçlara, yiyeceklere veya aşılara karşı “önemli” alerjik reaksiyon öyküsü olan kişilerin aşılanmasına karşı derhal önlem tavsiyesi yayınladı. Kurum ayrıca aşıların yalnızca resüsitasyon ekipmanı olan tesislerde yapılması gerektiğini açıkladı.

‘Alerjik geçmişi olanlar olmamalı’

NHS ulusal tıbbi direktörü profesör Stephen Powis, “Dün önemli alerjik reaksiyon geçmişi olan iki kişi olumsuz tepki verdi. Her ikisi de iyileşiyor” dedi.  Powis, MHRA’nın önlem olarak, önemli alerjik reaksiyon öyküsü olan kişilerin bu aşıyı almamalarını tavsiye ettiğini belirterek,  söz konusu tavsiyenin diğer yeni aşılar için de geçerli olduğunu kaydetti. 

Düzenleme dairesi başkanı Dr. June Raine de dün Parlamento komisyonuna rapor verirken aşıya verilen olumsuz tepkilere dikkat çekmişti. 

Aşı şirketleri: Araştırıyoruz

Pfizer/BioNTech, “her vakayı ve nedenlerini daha iyi anlamak için” araştırmacılarla birlikte çalıştıklarını söyledi. Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu‘nda farmakoepidemiyoloji profesörü olan Stephen Evans ise halkın alarma geçirilmemesi gerektiğini belirterek,  Genel nüfus için bu, aşı yaptırma konusunda endişeli olmaları gerektiği anlamına gelmiyor” dedi. 

Türkiye salgın nedeniyle Tunus’a beş milyon dolar hibe edecek

Türkiye, Covid-19 salgını sebebiyle Tunus‘a 5 milyon dolar hibe nitelikli finansal destek verecek.

Tunus’a verilecek hibe desteği, sosyal medyada tepkiyle karşılandı. 

Resmi Gazete’nin aynı sayısında ayrıca KKTC, Nijer, Kongo ve Nijerya’ya sağlık alanında hibe yapılmasına dair milletlerarası antlaşmalar da yayımlandı.

Dışişleri Bakanlığı, kasım ayında da Afganistan’a 75 milyon dolarlık yardım yapacağını duyurmuştu.

18-24 yaşlarındaki işsiz gençlerin yüzde 74.3’ü sadece yol-yemek veren bir yerde çalışmaya razı

 
  • Türkiye’nin 26 şehrinde yaşayan, 18 ile 30 yaş arası 1391 katılımcıyla hazırlanan rapora göre gençlerin yüzde 26.2’si işsiz. Yeni mezun gençlerin de yüzde 38’i iş arayışında.
  • İşsiz gençlerin yüzde 25.7’si bir-iki yıl, yüzde 21.4’ü bir-iki ay ve yüzde 17.8’i üç-beş aydır iş arıyor. Yüzde 17.3’ü de iki yıldan fazla süredir iş arıyor.
  • Gençlerin iş bulamama nedenlerinin ilk iki sırasında ise yüzde 37 ile “Türkiye’nin mevcut ekonomik şartları” ve yüzde 20 ile “torpilin olmaması” yer alıyor.
  • İş bulamamak, beklentileri de düşürüyor. Örneğin yüzde 64’lük kesim sadece yol-yemek veren bir yerde çalışmayı isteyebileceğini söylüyor. Bu oran 18-22 yaş arasında ise yüzde 74.3. Diğer yandan çalışanların yüzde 64’ü işinden memnun olmadığını belirtiyor.
  • Gençlerin yüzde 58.3’ü işsizlik sebebiyle aile ilişkilerinin olumsuz etkilendiğini ifade ediyor. Yine iş arayışında olan gençlerin yüzde 78.2’si işşizlik durumlarından dolayı kendilerini arkadaşlarından geri kalmış hissettiğini belirtiyor.
  • Rapor verilerine göre,  gençler girişimcilik konusunda istekli. Katılımcıların yüzde 45.2’si fırsatı ve imkânı olursa girişimci olmaya sıcak bakıyor. Daha önce denenmiş ama başarılı olamamış girişimlerin çoğu (yüzde 19.4) yeme-içme sektöründe yer alıyor. İkinci sırada yüzde 15 ile tekstil sektörü bulunuyor.

‘Gelir adaletsizliği ve küresel salgın ek zorluklar getirdi’

Raporu değerlendiren GYİAD Başkanı Fuat Pamukçu ise şu noktalara dikkat çekti: “Gençlerin potansiyellerinin gerisinde kalmasına sebep olan birçok engel var. Dünya çapında artan gelir adaletsizliğine ek olarak küresel salgın da toplumun en kırılgan kesimlerinden biri olan gençlerin koşullarına ilave zorluklar getirdi. Rapor ayrıca bize, özellikle eğitim ve girişimcilik alanlarında reformist adımlar atılması gerektiğini söylüyor.”

ManpowerGroup’un güncel “İstihdama Genel Bakış Araştırması”na göre ise Türk işverenlerin yüzde 14’ü 2021’in ilk çeyreğinde istihdam artışı beklerken yüzde 11’i azalma öngörüyor ve yüzde 70’i ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. Yine araştırmaya göre 2021 yılının ilk çeyreğinde işe alım planları 2020’nin son çeyreğine kıyasla yüzde iki, geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde üç puan azaldı.

Türkiye’deki işverenlerin yüzde 28’i, Covid-19 öncesi işe alım seviyelerine bir yıl içerisinde dönmeyi beklediklerini bildirdi. Şirketin Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı şunları söyledi:  “Salgınla mücadele kapsamında, aşı geliştirme çabalarında belirli aşamalara gelinmesi gibi olumlu gelişmeler yaşansa da birçok ülkede istihdam görünümünü etkileyen karantina önlemleri halen yürürlükte. Ülkemizde de bunun etkileri görülüyor olsa da üretim sektörü işe alım beklentilerinde iyimserliğe liderlik ediyor. Restoran ve otelcilik ise en temkinli görünüm sunuyor.”