Ana Sayfa Blog Sayfa 1691

Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri El Kitabı tanıtım toplantısı yarın çevrimiçi düzenlenecek

Özyeğin Üniversitesi ve Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi (EEİİ) tarafından yürütülen Erkeklik Odaklı Şiddet Karşıtı Atölyeler projesi kapsamında hazırlanan el kitabının tanıtım toplantısı yarın saat 14.00’te çevrimiçi olarak düzenlenecek.

El kitabıyla ilgili detaylı bilgi almak isteyenler, saha çalışmalarında bu el kitabından faydalanmak isteyenler etkinliğe katılabiliyor.

El kitabında neler var?

Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri El Kitabı‘nda eleştirel erkeklik perspektifinin cinsiyet temelli şiddetle mücadeleye nasıl dahil olabileceği tartışıldığı gibi bu konuya odaklanacak atölye çalışmaları için de örnek uygulamalar sunuluyor. Bunun yanında el kitabının içinde sahadan örnekler de var.

El kitabını destelemek için bir de internet sitesi hazırlanıyor.

Toplantının içeriği

Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri El Kitabı tanıtımı yarın 14.00-15.15 saatlerinde yapılacak. 15 dakikalık bir aranın ardından 15.30-17.00 saatlerinde de “Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri ile bir Atölye Tasarlamak” isimli bir çalışma gerçekleştirilecek.

Etkinliğe katılmak için buradaki formu doldurabilirsiniz.

[Hayvan hakları yasası nerede?] Diyarbakır’da bakıma muhtaç 400 hayvan sokağa atıldı

Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları İzleme Merkezi, Diyarbakır Belediyesi bünyesindeki Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde koruma altındaki çok sayıda bakıma muhtaç hayvanın sokağa salındığını ve ölüme terk edildiğini duyurdu.

Ölüme terk edilen hayvanlar için harekete geçen Diyarbakır Barosu, olaya ilişkin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri ile bir toplantı gerçekleştirdi.

‘Yaklaşık 400 hayvan sokağa salındı’

Yapılan açıklamada “Toplantıda yaklaşık 15 ampüte hayvan dışında geri kalan, sayısı 300-400 arası olduğu tahmin edilen bakıma muhtaç hayvanların Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nin yenilenecek olması gerekçesiyle dışarı salındığı bilgisi teyit edilmiştir” denildi.

‘Sözlerini tutmadılar’

Belediye ile yapılan görüşmede salınan hayvanların derhal geri toplanacağı sözü aldıklarını belirten Baro, ‘Bu söz tutulmamış, paylaşılan vahim görüntülerden de anlaşılacağı üzere hayvanların bir kısmı ölmüş, kalanlar ise ölümle pençeleşmektedir. Bu olay en ağır hayvan hakkı ihlalidir’ dedi.

Açıklamada “Merkezimiz ve HAYTAP dahil tüm hayvan hakkı savunucuları hayvan hakları alanında yapılan olumlu eylemleri desteklemekle beraber her kim olursa olsun hayvan hakkı ihlallerinin karşısında durmaktadır; bu bağlamda sorumlular hakkında bir an önce işlem başlatılması talebimizi net bir şekilde ortaya koyuyoruz” ifadeleri yer aldı.

Belediye şikayet edildi

Hayvanları korumakla görevli kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen vahim eyleme dair tüm yasal girişimlerde bulunulduğunu belirten Merkez, “Ayrıca özet niteliğinde CİMER başvuru formunu ise duyarlı herkese sunuyoruz” dedi.

Belediye’ye yönelik şikayet oluşturmak için hazırlanan CİMER başvuru formunun örneğine bu link üzerinden ulaşabilirsiniz.

10 yıl sonra Gerze direnişine ceza geldi: Biz yaşam hakkını savunduk

Anadolu Grubu tarafından Sinop‘un Gerze ilçesinde Yaykıl köyü yakınlarında yapılmak istenen termik santrale karşı gösterilen direniş sebebiyle tam 10 yıl sonra 37 kişiye toplam 42 yıl 10 ay hapis ve 63 bin TL para cezası verildi.

Gerze Halkı birçok kez yapılmak istenen termik santral sebebiyle kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya gelmişti. Ancak, 5 Eylül 2011 yılında Gerze Meydan Muhaberesi olarak da anılan ve 24 saat bir direniş yaşandı. Halka, kolluk kuvvetleri çok sert müdahale etti.

Bu direnişin ardından 37 kişi “iş ve çalışma hürriyetini ihlal, görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme, arazide kasten yangın çıkarma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahlı olarak katılmak, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek ve yönetmek”  suçlamalarıyla yargılandı. Zaman aşımına çok az bir süre kala Gerze Asli Ceza Mahkemesi‘nde görülen davanın 32. celsesinde karar çıktı. Mahkeme, toplamda 42 yıl 9 ay 27 gün hapis ceza ve 63 bin TL ceza alınmasına hükmetti.

‘Cezalar kesinleşmedi’

Davanın hukukçularından Cömert Uygar Erdem, Yeşil Gazete’ye mahkemenin kararını değerlendirdi:

Şu haliyle suç tiplerini tartışmak gerekirse bu yurttaşlar anayasadan, yasalardan kaynaklı yaşam alanlarını savunma gibi, çevreyi koruma gibi bir takım yükümlülüklerini de yerine getiriyorlar. Hem de bir yaşam alanı savunucusu içerisindeler. Alan ormanlık bir alan. burada termik santral kurmaya çalışıyorsunuz ve termik santral sahası ormanlık alanın içinde. Kaynağı dışarıdan olan bir ithal kömüre dayalı termik santrali yapamazsınız. Yasada bu belirtiliyor.

İthal kömüre dayalı bir santral yapacaklar. Kömür dışarıdan geliyor. Bakanlık bunun kamu yararına uygun olmadığını, yasaya uygun olmadığını açıkça belirtiyor. İki ya da üç kere bu nedenle ÇED raporlarını geri çevirdi ve süreci sonlandırdı. Bakıyorsunuz orman alanları içerisinde yasaya aykırı bir faaliyet var. Bununla ilgili çalışma yapmaya gelen birileri var. Bu anayasaya aykırı faaliyeti korumakla yükümlü kolluk var. Faaliyet yasaya aykırı. Kolluğun oradaki yapmaya çalıştığı şey de hukuka aykırı. Siz hırsızın hırsızlık eyleminin güvenliğini sağlayamazsınız. Bu suçtur. Hırsız hırsızlık yapmıştır, yakalanmıştır. Mahalleli hırsızı linç etmesin diye siz hırsızı korursunuz orada. Burada resmen siz güvenliği sağlıyorsunuz. Hırsız geliyor ve hırsızlık yapıyor. Buna benzer bi durum söz konusu. Kolluğun görevi bu mu?”

‘Dört kişinin ertelenmeyen cezası var’

Erdem, cezaların büyük çoğunluğunun ertelendiğinin ancak dört kişinin cezasının ertelenmediğini söyledi:

Cezaların büyük bir çoğunluğu ertelendi. Ama dört kişinin ertelenmeyen cezaları var. Geçmişteki yıllarda adli sicil kaydındaki veriler de gerekçe gösterildi. İstinaf mahkemesine gidilecek. Sonrasında temyiz aşaması da olacak. Bizim lehimize bir şey çıkmazsa dört kişi hakkında verilmiş olan hapis cezaları kesinleşmiş olur.”

‘Bizim için kanun olan bu kişiler için neden kanuna aykırı?’

Protestoya katılan bazı kişiler için takipsizlik kararı verilirken bazılarına takipsizlik kararı verilmemesine de değinen Cömert Uygar Erdem konuyla ilgili şunları kaydetti:

Bu dava açılırken verilen takipsizlik kararında da insanların bir şekilde kanuna aykırı bir gösteri olmadığını belirten bir gerekçe var. İnsanlar bundan takipsizlik kararı aldı bende dahil. Avukatları olarak ben de o gün sahadaydım. Çünkü o an orada bulunmanın demokratik bir hak olduğunu söylemişti savcı. Şimdi bu yürüyüş kanuna aykırı mı değil mi? Kanuna aykırıysa bizde oradaydık. O zaman bize niye takipsizlik verdiniz? Bizler için kanun olan bu kişiler için neden kanuna aykırı?

‘Bu karar politik bir karar’

Ayrıca, Hukukçu Cömert Uyar Erdem alınan kararın politik bir karar olduğunun da altını çizdi:

Bu karar politik bir karar. Bakıyorsunuz santrali de yaptırmadılar. Toplumsal bir muhalefet vardı. Bu hareketlilik gayet bir sonuca ulaştı ve bunu beraat vermeniz durumunda mükafatlandırmış olurdunuz. Bu da sistem açısından çok tercih edilebilir bir durum değil. Santrali yaptırmadınız ama bakın cezaları da aldınız gibisinden bir duruma tekabül etti.

Mahkeme, bunların yanında görülen bu dava için iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilen 11 kişiden toplam 4 bin 80 TL avukat ücreti tahsil edecek.

‘Biz yaşam hakkımızı savunduk’

Yeşil Gerze Çevre Platformu‘ndan Şengül Şahin de Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada yaşam haklarını savunduklarını belirterek şunları söyledi:

Yaykıl direnişi sırasında tomalarla saldırıldı bize. Askerin ve polisin biber gazları bitiyordu, ambulanslarla taşıyorlardı. 5 Eylül 2011 olayları için 2 Ekim 2013 yılında dava açıldı. Hepsi, gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet, güvenlik güçlerine işlerini yaptırmamak, iş ve çalışma hürriyetini engellemek suçlamalarıyla açıldı. Bu davanın açılmasının sekizinci yılının sonunda böyle bir cezaya maruz kaldık. Biz yaşam hakkımızı savunduk.”

Berkin Elvan davasında savcı mütalaasını sundu

Gezi Parkı Eylemleri sırasında Okmeydanı‘nda polisin başına attığı gaz fişeği ile vurulan ve 269 gün komada kalmasının ardından hayatını kaybeden Berkin Elvan‘ın davasında 19’uncu duruşma bugün Çağlayan’da yer alan İstanbul Adliyesi‘nde görüldü.

Elvan’ın ölümünün ardından üç yıl sonra başlatılan davanın tek sanığı ve hala Van’da görev yapan polis Fatih Dalgalı, ‘olası kastla öldürmek’ten yargılanıyor.

Savcı mütalaasını sundu

Ali İsmail Korkmaz davasına bakan hâkim Mehmet Galip Perk‘in atandığı davanın duruşmasında, savcı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Savcı, sanık polis Fatih Dalgalı’nın “Bilinçli taksirle ölüme neden olmak” suçundan 2 yıl 8 aydan 9 yıla kadar hapsini istedi.

Elvan ailesinin avukatları ise sanığın ‘kasten öldürmek’ten yargılanması gerektiğini savunuyor. Mahkeme heyeti, duruşmayı 18 Haziran’a erteledi.

‘Çocuğumun ölüm onayını veren Erdoğan’dır’

Duruşmanın ardından konuşan Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş için beraat verirken, Cumhurbaşkanı ‘ben Demirtaş’a bakınca Yasin’i görüyorum’ dedi. Evet, Yasin de ufaktı. Onu öldürenler 7 kez ağırlaştırılmış müebbet aldı. Peki ya benim çocuğum? Ali İsmail’i, Ahmet Atakan’ı, Medeni’yi hatırlıyor musun, Hasan Ferit’i hatırlıyor musun Erdoğan?” diye seslendi.

Gülsüm Elvan’dan sonra konuşan baba Sami Elvan, “Benim çocuğumun ölümünün onayını veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. O benim ne başkanım ne de yöneticim. Ekranlarda ‘Talimatı ben verdim’ diyen Erdoğan, benim çocuğumun katili, polis ise tetikçisidir. Bu adalet olmayan saraylarda adalet arıyoruz. 7 yıldır çektiklerimizi bilen var mı? Biz ne çektiğimizi biliyoruz, hesap vereceksiniz. Bunu unutmayın, sonunuz geldi” dedi.

Ne olmuştu?

Berkin Elvan, 16 Haziran 2013’te, Okmeydanı’nda polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle ağır yaralandı. Komaya giren ve 269 gün boyunca komada kalan Elvan, hastanede yaşamını yitirdi.

2016 yılının sonunda tamamlanan iddianamede, Elvan’ın öldürülmesinde tek sanık olarak gösterilen polis memuru F.D.’nin “olası kastla öldürme” suçundan yargılanması talep edildi. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan 42 polis hakkında ise takipsizlik kararı verildi.

Erdoğan yüksek gıda fiyatları için esnafı hedef gösterdi: Vatandaşa zulmetmeyin

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada son günlerde ülke gündeminde olan yüksek gıda fiyatlarına ilişkin konuştu.

Yüksek fiyatlardan esnafı sorumlu tutan Erdoğan, “Esnaflarımızın gerek sebzede meyvede, bakliyatta da çok ciddi fiyat farklarının olduğunu görüyoruz. Bunun için de Ticaret Bakanlığımız yoğun bir çalışmanın içerisinde. Önümüzdeki bir ay içinde bu işi çok daha kontrollü bir şekilde yöneteceğiz” dedi.

‘Ağır cezalar sizleri bulabilir’

Erdoğan konuşmasında “Vatandaşın bu konuda ezilmesine tahammül edemeyiz. Bu tabii beyaz-kırmızı ette aynı şekilde bu süreci takipte tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

Esnaflara seslenen Erdoğan, “Eğer siz bu süreci böyle devam ettirecek olursanız çok ağır cezalar sizleri bulabilir. Lütfen yaptığınız işi hakkıyla yapın, vatandaşımıza zulmetmeyin” dedi.

Fotoğraf: AA

Bakanlık: Erken Uyarı Sistemi geliştirilecek

Hazine ve Maliye Bakanlığı ise gıdadaki yüksek fiyatların değerlendirilmesi için düzenlenen Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi toplantısı sonrasında yazılı açıklamada bulundu.

Açıklamada “Komitenin; gida ve alkolsüz içecekler grubunda ileriye dönük üretim ve fiyat gelişmelerini öngörebilmesini kolaylaştıracak veri tabanlı çalışmaları sürdürmesi kararlaştırılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Toplantıda kararlaştırılan önlemlere değinilen açıklamada “Bu kapsamda; tarımsal ürünler ve gıda piyasalarındaki gelişmeler konusunda zamanlı kararlar almaya fayda sağlayacak bir Erken Uyarı Sistemi’nin oluşturulmasına ilişkin teknik altyapı çalışmaları Komiteye sunulmuş ve kurumlar arası iş birliğinin çerçevesi belirlenmiştir” denildi.

Ünye’de maden çalışmasına karşı çıkan köylülere dava açıldı

Ordu ilinin Ünye ilçesine bağlı Yeşilkent, Çiğdem, Gökçebel ve Üçpınar köylerindeki maden arama çalışmaları kapsamında yapılmak istenen sondaj çalışmalarına tepki gösteren ve çalışmaları durduran köy halkına dava açıldı.

28 Ekim tarihinde gerçekleşen protesto sırasında gözaltına alınan 15 kişi hakkında açılan davada ‘görevi yaptırmamak için direnme’, ‘iş güvenliğine engelleme’, ‘kanunlara uymamaya tahrik suçu’ ve ‘yol kesme’ gibi suçlamalar yöneltildi.

Öztürk: Asıl mağdur olan biziz

Hakkında dava açılanlardan Üçpınarlı Yaşar Öztürk, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada “Davayı kimin açtığını bulamadık ama madencilerin işini benziyor. Ünye Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede başvuran kişi Ali Baştuğ olarak yazıyor” ifadelerini kullandı.

Öztürk açıklamasında “Asıl mağdur olan biziz. Bahçe yollarımızı kapattılar. Biz, 15 gün bağımıza, bahçemize giderek işimizi yapamadık. Araç geçişlerini engellemek için evlerimizin önüne taş yığdılar. Buna rağmen kendilerinin mağdur olduğunu söylüyorlar” dedi.

‘Bizi sindiremeyeceklerini anlayınca dava açtılar’

Sondaj çalışmalarının devam edip etmediğini sorduğumuz Öztürk, “Şu anda bir çalışma yok. Olsaydı eylemlerimize devam edecektik. Büyük ihtimalle bizi sindiremeyeceklerini, korkutup kaçıramayacaklarını anladılar. O yüzden de dava açtılar” açıklamasını yaptı.

Öztürk, karşı dava açıp açmamak konusunda kendi aralarında konuştuklarını ve avukatlardan alacakları tavsiyeler üzerine yargı yoluna başvurabileceklerini söyledi.

Neler yaşandı?

Sondaj çalışmaları ilk olarak Üçpınar’da 12 Eylül tarihinde başlamıştı. Çalışma iznini göstermemeleri üzerine bölgedekiler çalışmaya mani olmuştu. 12 Ekim tarihinde tekrardan sondaj çalışması için jandarma eşliğinde Çiğdem ve Yeşilkent sınırına gelen iş makineleri burada köylülerin direnişiyle karşılaşmıştı.

27 Ekim tarihinde ise Yeşilkent’e gelen  iş makinelerine bu kez yüzlerce jandarma eşlik ettik. Köylülerin gene tepki göstermesi üzerine 10 kişi gözaltına alındı.

Ertesi gün ise (28 Ekim) çalışmalar Üçpınar köyünde başladı. Yüzlerce jandarma sondaj alanına giden yolları kapatırken alana girmek isteyen köy halkına müdahale ederek yaklaşık 15 kişiyi gözaltına aldı. Üçpınar ve çevre köyleri haftalar boyunca maden aramalarına karşı oturma eylemi düzenledi.

Boğaziçi öğretim üyeleri: Dört haftadır rektörlükle ilgili gelen teklifleri reddediyoruz

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanan AKP Milletvekili aday adayı Melih Bulu’yu protesto eden öğretim üyeleri bugün de rektörlük binasına sırtlarını döndü.

Akademisyenler tarafından yapılan açıklamada “Bugün 29 Ocak Cum. Bugünkü açıklamamızı yine basın emekçisi arkadaşların alınmadığı kampüsümüzde yapıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

‘Teklifleri reddetmeye devam ediyoruz’

Üniversite dışından ve üniversite bileşenlerine danışılmadan yapılan atamanın üzerinden dört hafta geçtiği hatırlatılan açıklamada “Bu gayri meşru atama, üniversitemizin idari işleyişini felce uğratmış olsa da bizler bu dört hafta içerisinde derslerimizi aksatmadan bitirdik, dönem sonu sınavlarını başlattık ve araştırma faaliyetlerimize devam ettik” denildi.

Açıklamada “Geçtiğimiz hafta olduğu gibi hocalarımız bu hafta da rektör yardımcılığı, danışmanlık ve genel sekreterlik tekliflerini reddetmeye devam etti. Senatomuz ve Yönetim Kurulumuz atanmış rektörle görüşmedi” ifadelerine yer verildi.

Fotoğraf: Can Candan

Bir haftada neler yaşandı?

Açıklamada bir hafta içerisinde üniversite içerisinde Melih Bulu’ya yönelik protestolar kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler hakkında bilgiye de verildi. Bir haftalık özet şu şekilde:

  • Üniversitenin tüm bileşenleri taleplerini ve nasıl bir üniversite istediklerini tartıştıkları toplantılar düzenlemeye devam etti. 23 Ocak günü “Kamu Üniversiteleri için Özerklik Arayışı: Geçmiş, Kriz, Gelecek” başlığıyla geniş katılımlı bir panel organize etti. Çeşitli üniversitelerden katılımcıların konuştuğu panelde, Boğaziçi mücadelesinin üniversiteyi demokratik bir biçimde dönüştürmeyi amaçlayan daha genel bir strateji ile birlikte anlamlı olacağı belirtildi.
  • 24 Ocak Pazar akşamı 300’e yakın Boğaziçi hocasının katılımıyla rektör ataması krizinin ele alındığı çevrimiçi bir forum daha gerçekleştirildi.

29 Avrupa ülkesindeki rektör seçimleri

  • Üniversitelerde Yönetim Yapılanması Çalışma Komisyonu bir ön rapor yayınladı ve rektör seçimleri ile ilgili kamuoyunu yanıltan iddiaları çürüttü. Rapora göre 29 Avrupa ülkesinin tümü kamu kaynaklarıyla desteklenen üniversitelerin rektör belirleme süreçleri şeffaflıkla, bütün üniversite paydaşlarının görüşleri, katkıları ve onayları alınarak yürütülüyor.
  • Boğaziçi öğrencilerinin başlattığı Kelepçesiz Üniversite Açık Ders dizisi 26,27, 28 Ocak’ta üç yeni dersle devam etti.

Öğrencilere yönelik müdahaleler

  • Öğrencilerin sergilediği eserler toplatıldı ve eserlere el kondu. Kampüsümüzde artarak devam eden sivil polis varlığı ile hoca ve öğrencilerimizin faaliyetlerinin sürekli bir gözetim altında tutulmaya çalışıldığını gözlemliyoruz. Bu hafta LGBTİ+ Çalışmaları Kulübünün odasına bir saldırı gerçekleştirildi.
  • Öğrencilerin kampüs içerisinde barışçıl tepkilerini göstermek amacıyla rektörlük binası önüne kurdukları nöbet çadırı özel güvenlik birimlerince zor kullanılarak kaldırılmak istendi.

TMMOB: Kanal İstanbul’un ÇED raporu şaibeli

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Kanal İstanbul Projesi için oluşturulan bilirkişi heyetindeki Yıldız Teknik Üniversitesi’nden akademisyen H.A.’nın istenildiği gibi bir rapor hazırlamaması üzerine tehdit edilerek heyetten çekilmek zorunda bırakılmasına ilişkin bir açıklama yayınladı.

Açıklamada “Kanal İstanbul projesi bilimsel gerçeklere rağmen, tüm bu bilgileri göz ardı ederek yapılmaya çalışılmaktadır. Proje, bilimsel ve teknik olarak sakıncalar barındırmaktadır ve yapılmaması gerekmektedir. Projenin ÇED Raporu şaibelidir” denildi.

‘Bilimsel verilerle değil talimatla hazırlandı’

Akademisyenin İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi‘ne sunduğu dilekçede anlattığı olayın daha önce onlarca bilim insanı ve teknik insanın ifade ettiği gerçekliği bir kez daha ortaya çıkardığı belirtilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Rapor, bilimsel verilerle değil verilen talimatlarla oluşturulmuştur ve bu Rapor ile halka yalan söylenmektedir. Kamu yararı adı altında yapılacağı söylenen etki alanı böylesine geniş bir projede bilim yolsuzluğunun yapılması asla kabul edilemez ve tarih önünde affedilemezdir, görevin kötüye kullanılması anlamını taşımaktadır.”

Açıklamada ayrıca “Kurgusu baştan yapılmış, kararı bilimsel ve teknik incelemeler önemsenmeksizin önceden verilen bu projede ne kamu yararından bahsedilebilir ne de halkın katılımcılığından. Bu proje halka dikte edilen bir rant projesidir ve yapımında ısrar edilmesi İstanbul kenti başta olmak üzere büyük bir coğrafyayı geri döndürülmesi mümkün olmayan bir ekolojik kırımla baş başa bırakacaktır” ifadeleri yer aldı.

‘ÇED süreci sona erdirilmeli’

TMMOB, Kanal İstanbul Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin derhal sona erdirilmesi ve projeye karşı açılan tüm davaların akabinde düşürülmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:

Yönlendirilmiş ve bilimsel olmayan verilerle bezenmiş ÇED Raporu, süreci baştan hatalı kılmaktadır ve süreç yok hükmündedir. Bir kez daha ifade ediyoruz: Kanal İstanbul projesinin ÇED süreci hukuka, bilimsel ve teknik esaslara aykırı yürütülmüştür ve bu süreç neticesinde hazırlanan ÇED raporu hatalıdır. Bu durum, projenin yol açacağı çevresel tahribatı ve bu tahribatın telafisini imkânsız kılmaktadır.

Projeye, yönlendirilmiş ve gerçeği yansıtmayan görüş bildiren akademisyenlerin meslek etiği mutlaka sorgulanmalı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kamu kuruluşları üzerlerindeki şaibeyi kaldıracak adımı atarak bu projeyi iptal etmelidir.”

Açıklamada görevden çekilen akademisyen H.A.’ya da “Projeye karşı itirazlarını dile getiren yüzbinlerce insan adına: meslek etiğini göz ardı etmeyen, tüm baskı ve tehditlere karşın bilimsel olanda ısrar eden ve yaşadığı süreci açık yüreklilikle dile getiren hocamıza ayrıca teşekkür ediyoruz” sözleriyle teşekkür edildi.

Kandilli Rasathanesi: Silivri-Kumburgaz-Büyükçekmece fay parçasında anormallik yaşanıyor

Kandilli Rasathanesi yöneticileri İstanbul’da beklenen olası depreme ilişkin yürütülen çalışmalarda elde edilen bulgularda, Silivri-Kumburgaz-Büyükçekmece’yi içine alan fay parçasında anormallik yaşandığını söyledi.  Yaptıkları açıklamada ‘olası kırılma beklenen alan’ olarak bu hattın öne çıktığı belirtildi.

Enstitü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ile Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Kandilli’nin Marmara Deniz tabanı içinde 2013’ten bu yana yaptıkları çalışmalarda ortaya çıkan son tespitleri Milliyet’ten Mert İnan’a anlattı.

‘Deniz tabanına ölçüm cihazları konuldu’

Prof. Dr. Haluk Özener, sekiz yıl önce Japonya ile Marmara Deniz Tabanı Gözlemevi Projesi’ne başladıklarını ve bu projeden çok kapsamlı veriler elde ettiklerini belirterek, şu bilgileri verdi:

Deniz tabanına yerleştirdiğimiz elektrik alan ölçüm cihazları, tabandaki kabuk deformasyonlarını belirleyen açılma ölçerlerin yanı sıra deniz tabanı mikro-deprem ölçüm cihazları ile tabandaki sismik gözlemlere ait veriler bize yeni bilgiler sundu. İlk bulgular ‘batı paçası’ dediğimiz segmentte yılda 1.5 santim sağ yanal atım gözlemlendi. Yani Kuzey Anadolu Fay Hattı yılda 2.5 santim batıya doğru kayarken, Tekirdağ-Şarköy açıklarından Marmara Ereğlisi açıklarına uzanan fay hattı (batı segmenti) 1.5 santim sağ yanal atım, yine bu segmentte 1 santimlik sürekli enerji salınımı tespit edildi. Bu boşalım diğer segmentlere göre daha düşük bir risk olarak yorumlanabilir.

Tekirdağ-Şarköy açıklarından Marmara Ereğlisi açıklarına uzanan fay hattı (batı segmenti) boyunca yapılan ölçüm sonuçlarına göre bu alandaki deprem riski Silivri’den-Büyükçekmece açıklarına uzanan orta segmentten daha düşük olarak yorumlanabilir.”

‘Batı fay hattında risk düşük’

Dr. Doğan Kalafat da Marmara’dan geçen Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun iki ana kola ayrıldığını ifade ederek, “Marmara Denizi’nde tek bir fay parçası yok. Birçok fay parçası (segment) var ama biz Kuzey kolu üzerindeki ana fay parçalarını inceliyoruz. Fay zonunun Marmara Denizi’nden geçen Kuzey kolu genel olarak Batı, Orta, Doğu olmak üzere 3 ana parçadan oluşuyor. Batı ve orta segmenteki çalışmalarımız bitmek üzere. İstanbul Prens Adaları açlıklarından Çınarcık-Yalova açıklarına uzanan doğu segmentine ait veriler ise pandeminin sona ermesiyle ele alınacak” dedi.

Kalafat, izleme sonuçlarına ilişkin “Veriler bize batı segmentindeki enerjinin daha yavaş biriktiğini ve bu alandaki depremlerin daha derinde gerçekleştiğini göstermiştir. Bu nedenle de batı segmentte olası deprem olma potansiyelinin göreceli olarak daha az risk taşıdığı şeklinde yorumlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.

‘250 yıldır deprem olmamış alanda risk daha büyük’

Özel ölçüm cihazlarından alınan bilgilerin analizinden yararlandıklarını belirten Kalafat şu analizleri paylaştı:

Batı segmentindeki yoğun enerji boşalımı söz konusu. Ancak Orta Marmara’da daha sıkıntılı bir tablo söz konusu. Bu segmentte en son meydana gelen depremin 1766’da olduğu çeşitli bilim insanları tarafından kabul edilmektedir. Yaklaşık 250 yılı aşkın süredir deprem olmamış bir alanda riskin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca orta segmentte Japonlar ile yaptığımız çalışmada, sismik hızlarda değişkenlikler, hız kontrasları görülmüştür. Düşük hıza sahip alanlarda sismik aktivite daha yüksek ancak sismik aktivitenin düşük olduğu alanlarda sismik hızların yüksek olduğunu gördük. Eldeki verilere göre Silivri açıklarından Büyükçekmece’ye doğru uzanan orta segmentin gelecekte meydana gelebilecek depremler için aday olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Hız kontrasları olası kırılmanın olacağı yerleri gösteriyor. Yalova açıklarından Prens Adaları’nın önünden doğru uzanan parçadaki çalışmaları henüz tamamlamış değiliz. Şimdiye kadar elde ettiğimiz verilere göre yüksek anomalilerinin görüldüğü orta segment (Silivri-Kumburgaz-Büyükçekmece) açıkları. Olası kırılmanın beklendiği alan olarak öne çıkıyor.”

‘Büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak’

Özener, depremin 7 büyüklüğümüm üzerinde olacağını söyleyerek “Başta İstanbul’u etkileyecek Marmara Depremi’nin büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak. Tarih veremiyoruz. Bu aşamada yapılabilecek tek şey deprem zararlarını azaltmak” dedi.

Bunun tek parçalı bir kırık olabileceği gibi birden fazla kırılmayı da içinde barındırabileceğini belirten Özener, “Marmara Denizi’nin altından geçen tek bir fay parçası yok. Birçok ve birbirinden farklı kırık parçaları söz konusu. Her bir kırık parçası kendine has özellikler barındırıyor. Batı segmentinde daha derinde depremler olurken, orta segmentte depremler daha sığ gerçekleşiyor. Ancak ‘Orta segment’in belli yerlerinde ise hiç deprem aktivitesi görülmemektedir” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan’da petrol ihracatı kasım ayında yüzde 40 düştü

Suudi Arabistan‘ın petrol ihracat geliri, talepteki düşüş nedeniyle kasım ayında bir önceki yılın kasım ayına kıyasla büyük bir gerileme yaşadı. Petrol ihracatı kasım ayında yüzde 39,8 oranında düştü.

Suudi Arabistan Genel İstatistik Kurumu (GASTAT) tarafından yapılan açıklamaya göre toplam petrol geliri bir önceki yıl 80,8 milyar riyalken, bu yıl 58,2 milyar riyal (15,5 milyar dolar) olarak gerçekleşti.

Petrol dışı ihracatta artış

BNN Bloomberg’in aktardığına göre petrol dışı ihracat ise Kasım 2019’da 18,4 milyar riyalden yaklaşık 20,6 milyar riyale yükseldi.

Plastik ve kauçuk ürünler yüzde 11,6 artış ile petrol dışı gelirdeki genel ilerlemeye en çok katkıda bulundu.

Petrol ihracatının 2019 yılında yüzde 77,3 olan toplam ihracat içindeki payı ise yüzde 64,6’ya geriledi.Suudi Arabistan’ın ihracatında ilk sırayı Çin alırken onu Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri izledi.