Ana Sayfa Blog Sayfa 1661

Mersin’de polipropilen tesisi için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi

Tefken Holding tarafından Mersin’in Karaduvar Mahallesi‘nde yapılmak istenen polipropilen tesisinin Çevresel Etki Değerlendirme Raporu‘nun (ÇED) iptali istemiyle açılan davada Mersin 2. İdare Mahkemesi yürütmenin durdurulmasına karar verdi.

Ayrıca, mahkeme karara itiraz yolunu da kapadı.

Dava, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası genel merkezi, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Barosu ve Mersin Doğa ve Çevre Derneği (MERÇED) tarafından açılmıştı.

‘Mersin için olumlu bir karar’

Mersin Haberci‘den Hediye Eroğlu‘nun haberine göre, Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Mersin Şube Başkanı Sinan Can, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

Bizim oluşturduğumuz raporların mahkeme tarafından dikkate alınması bizi mutlu etti. Biz bu kararı bekliyorduk. Toplum yararına olması açısından olduğu belirtildi. Şu an sürecin ilk adımındayız. Bundan sonraki süreçte davayı takip edeceğiz. Mersin için olumlu bir karar. Takipteyiz.”

‘Bu durumda Özel Endüstri Bölgesi ilanı da iptal edilecek’

Mersin Kent Konseyi de konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

Mersin’de yapılacak olan propilen fabrikasının ÇED raporuna Mersin Büyükşehir Belediyesi davacı, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası müdahil davacı olarak itiraz etmişlerdi. Mersin 2. İdare Mahkemesi itiraz yolu kapalı olmak üzere ÇED raporunu oy birliğiyle iptal etmiştir. Bu durumda, Özel Endüstri Bölgesi ilanı da iptal edilecektir. Çünkü ÇED raporu alınmayan bir yer Özel Endüstri Bölgesi olarak ilan edilemez.

Başta Mersin Büyükşehir Belediyesi, TMMOB’a bağlı odalar, Mersin Barosu, Çevre ve Doğa Derneği ile Mersin Kent Konseyinin diğer bileşenlerine teşekkür ederiz. Mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.”

MERÇED Başkanı Sabahat Aslan, kararın beklenen bir sonuç olduğunu, haklı itirazların geçerliliğinin bir kez daha ortaya çıktığını kaydederken, yargı sürecinin devam ettiğini ve bu işin peşini bırakmayacaklarını söyledi.

Tesisler için Mersin ve Adana üs olarak seçilirken, tesislerin Türkiye’nin petrokimya sektöründe bağımlılığını azaltmak amacıyla yapıldığı ileri sürülmüştü.

Pınar Gültekin davası: Sanığın kardeşi Mertcan Avcı tahliye edildi

Muğla‘da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin‘in katledilmesiyle ilgili Cemal Metin Avcı ve kardeşi Mertcan Avcı‘nın yargılandığı davanın bugünkü üçüncü duruşmasında Mertcan Avcı tahliye edildi.

Mertcan Avcı’nın “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan beş yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

“Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Cemal Metin Avcı’nın ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Muğla Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın üçüncü celsesine tutuklu sanıklar Cemal Metin Avcı ve kardeşi Mercan Avcı SEGBİS ile katıldı. Pınar Gültekin’in babası Sıddık Gültekin, annesi Şefika Gültekin, avukatları Rezan Epözdemir ve sanık avukatları da duruşmada hazır bulundu.

Mahkemeye heyeti, Gültekin ailesinin bir önceki celsede yaptığı reddi hakim talebinin kabul etmediğini açıkladı.

‘Konuyu herkes gibi öğrendim’

Duruşmada Sanık Cemal Metin Avcı’nın eski eşi Eda Avcı da dinlendi. Tanık sıfatıyla dinlenen Eda Avcı, mahkemede şunları anlattı:

Olaydan sonra gittiğim bağ evinde farklılıklar olduğunu gördüm. Ancak konuyu herkes gibi öğrendim. Salı sabahı komutan, kayınpederimi aradı ve Cemal’in cinayet işlediğini öğrendik.

Pazartesi günü Cemal’in Akyaka’da olduğunu öğrendim. Sonrasında da avukatı, bana ‘kızla ilişkisi’ olduğunu söyledi. Bunu duyunca şoke oldum. ‘Yaptıysa’ böyle bir şeyi yaylada yapabileceğini düşündüm. Çünkü oraya sık giderdi. Ben de oraya giderek görmek istedim.

Gittiğimde de büyük bir temizlik yapılmıştı ve halılar yerlerdeydi. Bıraktığım gibi değildi. O sırada Mertcan Avcı iş yerindeydi. Olayı duyduktan sonra önce yaylaya, ardından kayınpederimin evine geçtik. Gece geç saatlerde Mertcan geldi ve ona böyle bir şeyin olup olamayacağını sordum. O da böyle bir şeyin olamayacağını söyledi. Olayla ilgili bildiklerim bunlar.”

‘Cemal’in öldürmüş olacağını düşündüm’

Eda Avcı, Avukatı Epözdemir’in ‘Neden bağ evine gittiniz?’ sorusuna da şöyle cevap verdi:

Her hafta sonumuzu pandemi sebebiyle bağ evinde geçiriyorduk. Sosyal medyadan rahmetli kızın, fotoğrafları sürekli paylaşılıyordu. Cemal’in de ilişkisi olduğunu öğrendiğimde kız kayıptı ve Cemal’in öldürmüş olabileceğini, bunu da yaptıysa bağ evinde yapmış olacağını düşündüm.

O sebeple de oraya gittim. Aldatılan kişi, ben olduğum için görmek istedim. Cemal oraya sürekli gidiyordu. Cemal normalde çok sakin bir insandı. Ancak daha da içine kapanmıştı. 4 gün boyunca yemek yemedi. ‘Neyi olduğunu’ sorduğumda ‘bir şey olmadığını’ söyledi. Ama hareketleri durgundu. Mertcan’ın da bağ evine gittiğinden haberim yoktu.”

‘Olay hakkında hiçbir bilgim yok’

Eda Avcı’nın ardından tanık olarak Mertcan Avcı’nın beş yıllık kız arkadaşı olduğu belirtilen Bensu Cantekin dinlendi. Cantekin, duruşmada şu açıklamalarda bulundu:

Olay hakkında hiçbir bilgim yok. Cemal’i de tanımam. Abisinin işyerine yardıma giderdi. Hareketlerinde de bir gariplik hissetmedim. Olay zamanında da görüşmedik. WhatsApp’tan bana ‘bira taşımaya’ gittiğini söylemişti. Sürekli trip attığım için genellikle bana, hemen geri dönmesini isterim. Olay günü telefonla görüştük; ama içeriğini hatırlamıyorum. Çünkü biz sürekli konuşuruz, mesajlaşırız. 21 Temmuz’da Mertcan bana abisinin gözaltına alındığını söyledi.”

Avcı’nın tanığı konuştu

Duruşmada, Cemal Metin Avcı’nın tanıklarının arasında bulunan Arda Abuleyla‘nın da ifadesi dinlendi:

Pınar’ın kaybolmasının ardından Cemal’i arayarak konuyla ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. Suçla ilgili bilgim yok. Pınar’ın yakın arkadaşı Selver beni arayarak Pınar’ın kayıp olduğunu, Cemal’e sormamı istedi. Ben de arayıp Pınar’dan haberi olup olmadığını sordum. Cemal bana ‘Pınar’ı epeydir görmediğini’ söyledi. İlişkilerinin olup olmadığını sorduğumda ise, ‘Geçen yıl bir ilişkimiz oldu’ dedi. Akyaka’da, Pınar’ın kendisinden ‘araba ve 1 milyon lira’ istediğinin konuşulduğunu sorduğumda ise öyle bir şey olmadığını söyledi.”

Abuleyla’nın ifadesine Şefika Gültekin itiraz etti ve salonda gerginlik yaşandı.

Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin, sanık avukatına seslenince mahkeme başkanı dışarıya çıkarılmasını istedi. Avukat Epözdemir, Avcı’nın tanığının ifadelerine ise ‘Böyle bir nezaketsizlik olamaz’ deyince mahkeme ikinci başkanı, ‘Bu kelimeyi kullanamazsın, böyle konuşamazsın’ dedi.

Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, bilirkişi raporunun polis memuru tarafından düzenlenmesine tepki gösterdi ve yeniden bir keşif yapılarak bilirkişi raporunun mühendisler tarafından yazılmasını talep etti.

Epözdemir, Mertcan Avcı’nın da cinayetle bağlantısı olduğunu söyledi.

Erdoğan: Gara’da hayatını kaybedenler Allah yolunda öldürüldüler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Irak Kürdistanı’nda gerçekleştirilen Pençe- Kartal-2 Harekâtı’na ilişkin açıklamalarda bulundu. “Bu kardeşlerimiz teröristlerin ellerinde esirdi. O günden bu güne bu kardeşlerimizi nasıl bu terörist alçakların ellerinden kurtaracağız hep bunun hesabını yaptık. Çok uğraştık” diyen Erdoğan, 13 kişinin yaşamını yitirdiği gün gerçekleştirilen operasyonu anlatarak, “Gel gör ki bunu başaramadık” dedi.

‘Artık kimse eleştiremez’

Cumhurbaşkanı  sözlerinin devamında operasyonu eleştiren Batılı ülkelere seslenerek,  “Artık hiçbir ülke hiçbir kuruluş, yapı veya kişi, Türkiye’nin Irak ve Suriye harekâtlarını sorgulayamaz eleştiremez karşı duruş sergileyemez. Çünkü bu katliamı yapanlar güçlerini ve cesaretlerini kör bir Türkiye düşmanlarına destek verenlerden almaktadır” dedi. 

Erdoğan, koronavirüs salgını sürerken gerçekleştirilen Rize, Aksaray, Eskişehir ve Konya 7. İl kongreleri toplantısına katılan kalabalık için, “Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize’de salon lebaleb dolu” ifadelerini kullandı. 

HDP’li Murat Çepni, Bakan Koca’ya sordu: Hava kirliliğinin azaltılması için Bakanlığınızın bir girişimi olacak mı?

Haber: Gençağa Karafazlı

Halkların Demokratik partisi (HDP) İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, termik santrallerin neden olduğu hava kirliliğinin halk sağlığına etkilerinin açıklanmasına yönelik Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın yanıtlaması istemiyle Meclise bir soru önergesi verdi.

Çepni, “Türkiye’de ortalama yaşam süresini kısaltan hava kirliliğinin azaltılması için Bakanlığınızın bir girişimi olacak mıdır?” diye sordu.

Fosil yakıtlar yüzünden insanlar hayatını kaybediyor

Environmental Research Dergisi‘nin 9 Şubat 2021 tarihinde yayınlanan hava kirliliği raporunda, Dünya çapında 15 yaş ve üzeri insanlar arasında her beş ölümden birinin fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliği olduğunu hatırlatan Çepni, şunları söyledi:

2018 yılında 15 yaş ve üzeri 8 milyondan fazla insanın, kömür, gaz, mazot gibi fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybettiği açıklanmıştır.

Hava kirliliğinden kaynaklanan 8 milyon ölümün yarısından fazlasının Hindistan ve Çin’de olduğu, petrol, gaz ve kömürün yakılmasından kaynaklanan hava kirliliğinin Asya’daki 6 ülkede tüm ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğu ve fosil yakıtlar ortalama yaşam süresini kısalttığı da belirtilmiştir. Bilim insanlarının yaptığı çalışmalar fosil yakıtların kullanılmasının ortalama yaşam süresini 2 yıldan fazla kısalttığını ortaya koymuştur.”

Türkiye, termik santralden vazgeçmiyor

Murat Çepni, Türk Tabipleri Birliği‘nin Türkiye’de 2019 yılında hava kirliliği sebebiyle 31 bin 476 kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çektiğini söyleyerek hava kirliliğinin neden olduğu ölüm yüzdesinin tüm ölümlerin yüzde 7,9’u olarak saptandığını da kaydetti. Çepni’nin paylaştığı diğer bilgiler ise şöyle:

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yaptığı çalışmaya göre, Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin yüzde 7,9’u ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin yüzde 12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2018 yılı verilerine göre sera gazı emisyonu 520,9 milyon ton CO2 eşdeğeri düzeyine yükselmiştir. Türkiye’de iklim krizinin ve hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri de kömürlü termik santrallerdir. Kömürlü termik santraller, Fransa, Danimarka, İtalya, Birleşik Krallık gibi pek çok Avrupa ülkesinde kapatılırken; Türkiye’de 2020 yılında 29 tane aktif kömürlü termik santraline ek olarak 40’dan fazlası planlama ve onay aşamasındadır.”

Fahrettin Koca’ya yöneltilen sorular

Halkın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamasının anayasal bir hak olduğunun altını çizen Murat Çepni, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya şu soruları yöneltti:

  1. Hava kirliliği en önemli çevre ve halk sağlığı sorunu olduğuna göre, termik santral bulunan illerde, fosil yakıtların insan sağlığına etkilerini tespit etmek için Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Var ise veriler kamuoyu ile paylaşılacak mıdır? İller bazında, yılda kaç kişi fosil yakıta bağlı hava kirliliğinden hayatını kaybetmiştir? Kaç kişide kanser, solunum yolu hastalıkları, kalp damar hastalıkları saptanmıştır? Bu konuda meslek odaları ile işbirliğiniz var mıdır?
  2. Kömürlü termik santral bulunan illerde hava kirliliğinin kadın ve çocuk sağlığı üzerine etkileri ve erken doğum oranları saptanmış mıdır?
  3. Türkiye’de ortalama yaşam süresini kısaltan hava kirliliğinin azaltılması için Bakanlığınızın bir girişimi olacak mıdır? Kömürlü termik santrallerin yarattığı kirliliğin neden olduğu hastalıkların parasal maliyeti de dikkate alındığında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile bir çalışmanız olacak mıdır?
  4. Türkiye’de PM 2,5 gibi akciğer hastalıklarına neden olan kirleticiye dair de herhangi bir kısıtlama mevzuatta yer almamaktadır. Bu kirleticinin de mevzuata dahil edilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile iş birliği yapacak mısınız? Santrallerin bulunduğu illerde temiz hava eylem planının oluşturulması için girişiminiz olacak mıdır?
  5. Termik santral bulunan illerde hava kirliliğinin Covid-19 yakalanma oranına etkisi saptanmış mıdır? Pandemi sürecinde kanser, kalp damar hastalıkları, solunum yolu enfeksiyonları ve akciğer hastalıklarıyla ilgili başvuruda artış olmuş mudur?
  6. Sağlık Bakanlığı olarak fosil yakıtla çalışan santrallerin kapatılması için girişiminiz olacak mıdır?

Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye’ye ‘kayıplar’ uyarısı

Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki kaçırılma ya da zorla kaybedilmeyle anılan kayıp vakalarına ilişkin Türk makamlarından açıklama talebinde bulundu.

Örgüt yetkilisi Milena Büyüm, Alman haber ajansı dpa’ya ‘zorla kaybedilme’ iddialarının soruşturulmasının devletin bir yükümlülüğü olduğunu hatırlattı.

‘Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’de Türkiye’nin imzası olmasa dahi, bu eylemin uluslararası hukuka göre suç sayıldığını hatırlatan Büyüm, kayıp kişilerin araştırılmasının Türk hükümetinin bir sorumluluğu olduğunu vurguladı.

Uluslararası Af Örgütü en son, 29 Aralık 2020’den beri kayıp olan eski başbakanlık hukuk müşaviri Hüseyin Galip Küçüközyiğit‘in bulunması için Ankara Başsavcılığı’na ‘Acil Eylem Çağrısı‘nda bulunmuştu. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden uzaklaştırılan hukukçu Küçüközyiğit, son olarak 29 Aralık tarihinde Ankara Maltepe‘deki ofisine gitmiş ve ofisinden çıktıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamamıştı.

Hukukçu Hüseyin Galip Küçüközyiğit, 29 Aralık’tan bu yana kayıp. 

Geçen hafta sosyal medyadaki bir canlı yayında konuyu gündeme taşıyan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da kayıp vakalarını şöyle sıralamıştı: Gülistan Doku 400 gündür, Yusuf Bilge Tunç 544 gündür, Şırnak’ta Keldani halkından Hürmüz Diril 394 gündür, Miraç Çiçek 191 gündür, Galip Küçüközyiğit 20 Aralık’tan bu yana kayıp.

Birleşmiş Milletler’e göre “zorla kaybedilme”; kişilerin, devlete çalışan veya devletin yetkilendirmesi, desteği ve bilgisiyle hareket eden kişi veya gruplar tarafından tutuklanması, gözaltına alınması, kaçırılması veya herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakılması; sonrasında özgürlükten yoksun bırakmayı inkar etme veya kaybolan kişinin nerede ve ne durumda olduğunu gizleme ve sonuçta kayıp kişinin hukukun koruması dışında kalması olarak tanımlanıyor.

Bilim Kurulu üyesi Prof. Tezer: Türkiye’ye özgü koronavirüs mutasyonları da var

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Hasan Tezer Türkiye’ye özgü koronavirüs varyantlarının tespit edildiğini söyledi. Prof. Tezer “Ülkemize has mutasyonların olduğunu da biliyoruz, bu varyantların nasıl etki edeceğini bilmiyoruz” dedi.

DHA’ya konuşan Tezer, yapılan çalışmalar sonucu bu mutasyonların özelliklerinin “yakın zamanda” tespit edilip açıklanacağını kaydetti. 

Şubat’ın ikinci yarısı uyarısı

Prof. Tezer, Türkiye’de mutasyonlu virüsün artışının durdurulamaması durumunda daha farklı mutasyonların da gerçekleşebileceği uyarısında bulundu: 

“Bu virüs her ay 1-2 kez mutasyona uğruyor. O yüzden koruyucu önlemlerin şu dönemde özellikle daha sıkı uygulanması gerekiyor ki önümüzü görebilirim. Virüs her çoğaldığında değişik mutasyonlar meydana gelebiliyor. Her ülkenin farklı mutasyonu, genetik haritası olabilir.

Şu an tam etkilenmiş durumda değiliz; ama etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Veriler şubatın ortasından sonra bunun olabileceğini gösteriyor. Bu yüzden de bu dönemde alınacak önlemler bunun önünü kesmede önemli olacak.”

Prof. Tezer
Prof. Hasan Tezer.

Tezer Nisan sonuna kadar İngiltere‘deki mutasyonlu virüsün Avrupa’da baskın tip olmasının beklendiğini söyledi ve Türkiye’de de bugüne kadar 400 civarında mutasyonlu virüs vakası tespit edildiğini açıkladı.

İngiltere Genetik İzleme Programı Başkanı Prof. Sharon Peacock da BBC’ye yaptığı açıklamada, bu mutasyonun büyük ihtimalle dünyada yayılacağını söylemişti.

‘Aşılar büyük ölçüde mutasyonlara da etkili’

Prof. Tezer Avrupa’daki vaka sayılarında yaşanan artışa paralel olarak Türkiye’de de bir artış yaşanabileceği uyarısında bulunarak, “Ülkemizde de mutasyonlu virüsler artıyor ve bunlar çok daha kolay yayılıyor” diye konuştu.

Bilim Kurulu üyesi Prof. Serap Şimşek Yavuz da İngiltere varyantının Türkiye’de baskın olması durumunda önlemlerin artırılabileceğini söylemişti.

 

Uzmanlar aşıların yeni varyantlar karşısında büyük ölçüde etkin olduğunu fakat ihtiyaç duyulması halinde aşıların hızlıca modifiye edileceğini belirtiyor.

BAE’nin uzay aracı Hope’dan ilk Mars fotoğrafı Dünya’ya ulaştı

Birleşik Arap Emirlikleri‘nin uzay aracı Hope‘un (Umut) Mars’a ait ilk fotoğrafı dünyaya ulaştı. Gezegene 24,700 km uzaklıkta kaydeden ilk fotoğraf, çarşamba günü, yani BAE’nin uzay aracının varışından bir gün sonrasına ait.

Uzay aracının, salı günü Kızıl Gezegen’in yörüngesine girmesiyle, BAE, Dünya’nın komşusunda bilimsel araştırmalara başlayan ilk Arap ülkesi olmuştu.

BBC’nin aktardığına göre, geçen yıl temmuz ayında Japonya‘dan fırlatılan Hope, Çin ve ABD’nin uzay araçlarının aksine, Mars’a inmeyecek.

Uzay araca, Mars’ın atmosferini inceleyecek, hava olaylarını ve iklimini araştıracak. Bilim insanları özellikle Mars’ın atmosferini ve Kızıl Gezegen’in suyunu nasıl kaybettiğini anlamaya çalışacak.

Görev, en az bir Mars yılı (687 Dünya günü) sürecek.

Fotoğrafta sol üst köşede, Mars’ın kuzey kutbu görünüyor. Merkeze doğru, günün ilk ışıklarıyla ortaya çıkan şeyse, Güneş Sistemi’ndeki en büyük volkan olan Olympus Mons. Terminatör adı da verilen dev volkan, gün ve gece sınırının sağına bakınca görülüyor. Sıra halindeki üç volkan ise Ascraeus Mons, Pavonis Mons ve Arsia Mons. Biraz daha sağa bakınca dev kanyon sistemi Valles Marineris görülebiliyor.
 
Mars grafiği

 

Uzay aracı, Mars yörüngesinde, gezegene en yakın 1000 km ile en uzak 50 bin km’lik mesafede olacağı, elips bir hat üzerine yol alıyor. Bu görevde bilim insanları, enerjinin atmosferde nasıl aşağıdan yukarı nasıl hareket ettiğini takip etmeye çalışacak.

BAE’nin Hope uzay aracı görevi için açtığı Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Hope’un Mars’a ait ilk fotoğrafı iletmesi ülkemiz tarihinde bir dönüm noktası ve BAE’nin uzay araştırmaları yapan ileri ülkeler arasına katıldığının da bir göstergesi” denildi.

Hedeflenen araştırmalardan bir diğeri de, gezegende bir zamanlar bol su olduğunu gösteren, hidrojen ve oksijenin uzaya sızması ile ilgili olacak. Bu noktada yapılacak çalışmanın, bir zamanlar sıcak olan gezegenin nasıl bu soğuk ve kuru hale dönüştüğünü tam olarak anlamaya katkı vereceği düşünülüyor.

Çin’in uzay aracı da Mars’a ulaştı 

 

BAE’nin uzay aracının ilk fotoğrafı çektiği gün, Çin‘in Tianwen-1 isimli aracı da Mars’a ulaştı. BAE’nin gönderdiği aracın aksine Çin’in aracı yörüngede bir süre kaldıktan sonra mayıs veya haziranda Mars’ın yüzeyine de inecek.

Çin, Aralık ayında da zorlu bir uzay görevini başarıyla tamamlamış ve Ay’dan Dünya’ya taş örnekleri getirmişti.

Çin’in ardından önümüzdeki hafta da ABD‘nin Perseverance (Sebat) adlı aracı Mars’a varacak.

Komşu Bostan’tan 20-28 Şubat’ta iklim değişikliği söyleşileri

Yerel üreticileri tüketicilerle aracısız buluşturan tanıtım ve dijitalleşme platformu Komşu Bostan iklim değişikliği konusunda British Council’in de desteğini alarak oluşturulan ücretsiz etkinliklerle katılımcıları, alanında uzman konuşmacılarla bir araya getiriyor.

20-28 Şubat tarihlerinde düzenlenecek herkesin katılımına açık interaktif etkinliklerin tamamı ücretsiz gerçekleştirilecek. Katılmak isteyenlerin ise bu adres üzerinden kayıt yaptırması gerekiyor. Merve Boz kolaylaştırıcılığında gerçekleştirilecek etkinlik programı ise şu şekilde:

Etkinlik programı

  • 20 Şubat 19:30 Mert Fırat (Oyuncu-UNDP İyi Niyet Elçisi) ve Elvan Odabaşı (Diyetisyen-Yazar) / Gelecek Nasıl Beslenecek: Topraktan, Havadan, Sudan
  • 21 Şubat 18:00 Prof. Dr. Yusuf Demir (Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi) / İklim Değişikliği ve Kuraklık
  • 21 Şubat 18:45 Dr. Figen Ar (Afşar Balam Kadın Kooperatifi) / Sürdürülebilir Kooperatifçilik
  • 27 Şubat 18:00 Prof. Dr. Okşan Bayülgen (University of Connecticut) / İklim Değişikliği ve Enerji Politikaları
  • 28 Şubat 18:00 Prof. Dr. Emma Stephens (Biyoekonomist, AAFC, Kanada) / Küresel Gıda Güvenliği

Komsubostan.com, 59 şehirden 390 üreticisi ile topluma fayda sağlayan sosyal bir girişim. Yerel üreticileri tüketicilerle aracısız buluşturmanın ötesinde topluma değer katabilecek uzun soluklu bir platform oluşturmayı hedefliyor.

Megakent İstanbul kara teslim

Hafta sonu başlayan kar yağışının dün gün boyunca da devam etmesiyle İstanbul kara teslim oldu.

Afet Koordinasyon Merkezi, (AKOM) etkili kar yağışı sebebiyle kentin bazı bölgelerinde kar kalınlığının 30 santimetreye ulaştığını açıkladı.

 

İstanbul’da hava sıcaklıkları 18 Şubat’a kadar mevsim normalleri civarıyla 4-8 derecenin altında seyredeceği tahmin ediliyor.

İstanbul’da toplu taşıma sınırlaması 12 yaşa düşürüldü

İstanbul Valiliği‘nin kararı ile 15 Ocak’tan itibaren 65 yaş üstü ve 20 yaş altı herkese getirilen toplu taşıma kullanımına yasak esnetildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Valilik arasında yapılan görüşmeler sonucu yasak 12 yaş altına indirildi. Kural 8. ve 12. sınıf öğrencileri ile sporcu gençler için esnetildi. Yeni uygulamaya göre 65 yaş üstü vatandaşlar ile 12 yaş altı çocukların toplu taşımayı kullanmasına izin verilmeyecek.