Ana Sayfa Blog Sayfa 1655

20 ilde yüz yüze eğitime kar nedeniyle ara verildi

Hafta sonundan bu yana Türkiye’nin birçok şehrinde etkili olan kar yağışı ve şiddetli soğuk nedeniyle toplamda 20 ilde okullar tatil edildi.

Valilikler tarafından yapılan açıklamaya göre Sinop, Sakarya, Zonguldak ve Bingöl‘de yüz yüze eğitime iki günlüğüne ara verildi. Samsun’da Yakakent hariç tüm ilçelerde iki gün okullar kapalı olacak.

Giresun‘un il merkezi ve bazı ilçelerinde bugün ve yarın yüz yüze eğitim yapılmayacak.

Karadeniz’de 740 köy yolu kardan kapandı

İstanbul, Ordu, Gümüşhane, Rize, Kars ve Yozgat‘ta da bugün okullar kapalı. Trabzon, Bursa ve Çorum‘daki bazı ilçelerde bugün okullar kapalı. Kastamonu‘da 13, Konya‘da 10, Balıkesir‘de 12, Nevşehir‘de 4, Tokat’ta 3 ilçede yüz yüze eğitime bugün başlanamayacak.

Rize’de 186, Gümüşhane’de 41, Artvin’de 78, Giresun’da 201, Sinop’ta 212, Bayburt’ta 13, Amasya’da ise 9 köy ve mahalle yolu ulaşıma kapandı. Karayolları, Özel İdare ve belediye ekipleri kar nedeniyle kapalı yolları ulaşıma açmak için çalışma yürütüyor.

Bayburt‘ta belediye ekipleri yaya kaldırımlarında biriken karları kürüyor. Kar yağışı nedeniyle Artvin’de de yüz yüze eğitime ara verildi. Kentlerde engelli kamu personeli de idari izinli sayıldı.

Hrant Dink Vakfı’ndan Batı Ermenicesi Konuşma Atölyeleri

Hrant Dink Vakfı Ermenice konuşma becerilerini geliştirmek isteyenler için Batı Ermenicesi Konuşma Atölyeleri düzenliyor.  Haftada bir gün bir buçuk saat olmak üzere toplam 10 oturumdan oluşan atölye 15 Mart tarihinde başlayacak, 21 Mayıs tarihinde sona erecek.

Calouste Gulbenkian Vakfı ortaklığıyla düzenlediği Batı Ermenicesi Çalışmalarına ek olarak düzenlenecek konuşma atölyeleri zoom üzerinden çevrimiçi ortamda gerçekeleşecek.

Atölyelerle katılımcıların kelime dağarcığını, konuşma ve dinleme becerilerini geliştirmesi amaçlanıyor.

Temel düzeyde Ermenice bilgisi gerekiyor

Katılımcılar her hafta belirli temalar doğrultusunda konuşma çalışmaları yapacak. Katılım için ise en az temel düzeyde Ermenice biliyor olmak gerekiyor. İki farklı seviye için düzenlenecek atölyede şu seçenekler bulunuyor:

Az konuşabiliyorum: Basit cümleler kurabilmenin yanında, okuduğu metinleri anlayabilen ve metinlerle ilgili soruları cevaplayabilen katılımcıların konuşma pratiği yapabilmesi için uygun. Atölye, Perşembe günleri 19:00 – 20:30 (GMT+3) saatleri arasında yapılacak.

Akıcı konuşabiliyorum: Daha önceden Ermenice bilgisine sahip, günlük hayatında Ermenice’yi konuşabilen ama dilini ve kelime dağarcığını geliştirmek isteyen katılımcılar için uygun. Atölye, Salı günleri 19:00 – 20:30 (GMT+3) saatleri arasında yapılacak

Atölyeye katılım koşulları ve başvuru hakkında detaylı bilgi için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

[Hayvan hakları yasası nerede?] Koruma altındaki yedi yaban keçisi ölü bulundu

Tunceli‘nin Mazgirt İlçesi‘ndeki Yukarı Oyumca Köyü‘nde koruma altında olan yedi yaban keçisi bölge sakinleri tarafından ölü bulundu.

Yedi yaban keçisinin ölü bulunması üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Tunceli Şube Müdürlüğü ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü görevlileri tarafından yaban keçilerinden alınan numuneler, Elazığ Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Laboratuvarı‘na gönderildi. Laboratuvardaki incelemeler hala devam ediyor.

‘Böyle bir şeyi yeni görüyorum’

Yukarı Oyumca Köyü Muhtarı Hüseyin Doğan, yaptığı açıklamada yabancı keçisi ölümleriyle ilk defa karşılaştıklarını belirtti:

Ayıların, kurtların ve köpeklerin onları yediklerini de bilemiyoruz. Koca arazi ve bu arazide dolaşma şansımız yok. Bölgede 50 metre arayla 3 ölü yaban keçisi gördük. Ben, bu yaşıma kadar böyle bir şeyi yeni görüyorum.”

Tunceli Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım ise yaban keçisi ölümlerini, köylülerin kendilerine haber vermesi üzerine DKMP 15. Bölge Müdürlüğü‘ne bildirdiklerini kaydetti.

Geçen ay da sekiz yaban keçisi ölü bulunmuştu

Mazgirt İlçesi Yukarı Çanakçı Köyü‘nde de geçtiğimiz ay sekiz yaban keçisi ölü bulunmuştu.

DKMP Tunceli Şube Müdürlüğü ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucu, buradaki keçi ölümlerinin “sphingomonas paucimobilis” bakterisinden kaynaklandığı açıklanmıştı.

Trafiğin yoğun olduğu yollarda kirliliği emebilecek ‘süper bitki’ tespit edildi

Kraliyet Bahçıvanlık Derneği’ndeki (RHS) bilim insanları gür ve tüylü yaprakları olan dağ muşmulasının araç trafiğinin yoğun olduğu yollardaki kirliliği emmeye yardımcı olabilecek bir “süper bitki” olduğunu açıkladı.

Hava kirliliği ve sıcak hava dalgaları gibi sorunları hafifletme ve yeşil alanların faydalarını artırma yönünde çalışmalar yürüten araştırmacılar dağ muşmulası, alıç ve kırmızı sedir gibi farklı çalı türlerini karşılaştırarak hava kirliliğini emmedeki etkinliklerini inceledi.

Yüzde 20 daha etkili

Araştırma sonucunda dağ muşmulasının (Cotoneaster franchetii ) trafiğin yoğun olduğu yollarda, kirliliği emmede diğer çalılıklara kıyasla en az yüzde 20 daha etkili olduğu ancak trafiksiz bölgelerde çok fazla fark olmadığı tespit edildi.

Çalışmanın öncülerinden Dr. Tijana Blanusa “Yoğun trafiğe sahip ana şehir yollarında, daha karmaşık, kaba ve tüylü yapraklara sahip türlerin en etkili türler olduğunu gördük. 1 metre uzunluğundaki çalılığın sadece yedi günde bir arabanın 500 millik sürüşten yaydığı miktarda kirliliği temizleyeceğini biliyoruz” dedi.

Az yoğun bölgede birkaç türün karışımı

Blanusa, kirliliğin çok yoğun olduğu noktalarda dağ muşmulası yerleştirmeyi, diğer alanlarda ise birkaç türün karışımının dikilmesini tavsiye ettiklerini söyledi.

RHS tarafından 2 bin 56 kişiye yapılan ankete göre insanların yüzde 33’ü hava kirliliğinden etkilendiğini söylüyor. Ancak yalnızca yüzde 6’sı bunu hafifletmek için bahçelerinde düzenleme yapıyor.

İklim kriziyle mücadelede önemli bir araç

RHS bilim ve koleksiyon direktörü Prof. Profesör Alistair Griffiths “Diğer bitkilerle birleştirildiğinde gelişmiş faydalar sağlarken yaban hayatı için çok ihtiyaç duyulan habitatları sağlayan benzersiz niteliklere sahip yeni ‘süper bitkileri’ tanımlamak için sürekli çalışıyoruz” dedi.

Çalışmalarına örnek veren Griffiths, “Örneğin sarmaşık duvar kaplamasının binaları soğutmada üstün olduğunu bulduk. Alıç ve kurtbağrı ise yoğun yaz yağmurlarını hafifletmekte ve yerel selleri azaltmada etkili” ifadelerini kullandı.

Griffiths “Eğer çevre sorunlarının fazla yaşandığı bölgelere uygun bitkiler dikilirse iklim değişikliğiyle mücadelede büyük bir fark yaratabiliriz” dedi.

Çin, iklim kontrolü programı Bulut Tohumlama’yı ülke geneline yaymayı planlıyor

Yıllardan beri iklim kontrolü programları yürüten Çin, aralık ayında bunu bir üst seviyeye taşıyarak bu uygulamaların ülke geneline yayılacağını açıkladı.

Çinli yetkililer, 2025 yılına kadar yapay yağmur ve kar programının 5,5 milyon kilometrekarelik alana yayılmasını planlıyor. Bu oran da ülkenin yaklaşık yüzde 60’ına karşılık geliyor.

Bu planlar için kullanılacak teknolojilerin bölgesel gerilimleri nasıl etkileyeceği bilinmese de, söz konusu planlar Hindistan gibi komşu ülkelerde endişe yarattı.

Devlet Konseyi’nden yazılı açıklama

BBC Türkçe‘nin haberine göre, Çin’in iklim kontrolünü genişletme planları 2 Aralık’ta, Devlet Konseyi‘nin yazılı açıklamasıyla duyuruldu. Çok fazla detaya yer verilmeyen açıklamada, bu uygulamanın doğal felaketler sonrasında yardımı kolaylaştıracağı, tarım üretimini artıracağı, aşırı sıcaklarla kuraklığın önüne geçmeye yardımcı olacağı belirtildi.

Pekin‘de görev yapan BBC muhabiri Yitsing Wang ise konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

Açıklanan belgenin başlığında ‘geliştirilmekte olan görüş’ ifadesi var. Bu merkezi hükümetin ana çerçeveyi çizeceği, ardından bakanlıklar ve yerel hükümetlerin de büyük fonlar alarak projenin detaylarını ortaya çıkaracağı anlamına geliyor.”

Çin’in iklim kontrolü için kullandığı ve dünya genelinde de bilinen bu teknolojinin ismi, Bulut Tohumlama. Bu uygulamayla bulutlara gümüş iyodid denen bir madde serpiştirilerek, yağmuru tetiklemesi bekleniyor.

Hindistan’da da kullanıldı

Hindistan’daki Manipal Yüksek Eğitim Akademisi‘nden iklim uzmanı Dhanasree Jayaram, Çin’in bu teknolojiyi uzun süredir kullandığını hatta Hindistan’ın da kullandığını kaydetti. Jayaram, “Bu yöntem Afrika’nın kuzeydoğusunda ve Sahra Çölü’nün altındaki bölgelerle Avustralya’da da kullanıldı.” dedi.

Jayaram, ayrıca bu uygulamayla ilgili şu açıklamayı da yaptı:

Bu teknolojiye dair endişelerden biri de, bölge için hayati öneme sahip muson yağmurlarını etkileyip etkilemeyeceği. Fakat bu konuda pek fazla araştırma yapılmamış.”

Uygulama ne kadar verimli?

1940’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri‘nde (ABD) ortaya çıkan bu yöntemin verimliliği konusunda şüpheler var.

Pekin Üniversitesi‘nden John C. Moore, konuyla ilgili şunları söyledi:

Bugüne kadar bu yöntemin verimliliği üzerine çok az bilimsel makale yayınlandı. Bu yöntem geliştirilirken de bilimsel doğrulama yöntemleri kullanılmamıştı.”

Moore, 50 bin Çin kenti ve kasabasının tarlalarının hasar görmemesi için bu yöntemi düzenli olarak uyguladığını belirterek “Dolu fırtınalarının ekinlere zarar vermemesi için bulutlardaki nemi tehlikeli hale gelmeden boşaltmaya çalışıyorlar” dedi.

Ancak, Moore’a göre, bu teknoloji yalnızca yılda 1-2 ay etkili.

‘Yağmur hırsızlığı’ söz konusu olabilir mi?

Ulusal Tayvan Üniversitesi‘nden araştırmacıların 2017’de yayımladıkları bir makaleye göre, iklim kontrolü konusunda ülkeler arasında yeterli koordinasyon sağlanmazsa ülkelerin birbirini yağmur hırsızlığıyla suçlayabileceği tezi bulunuyordu.

Moore, bu tip suçlamalarla ilgili bilimsel bir kanıt bulunmadığını ancak, “Bazılarının planladığı gibi Tibet platosunda büyük değişiklikler yaparsanız, bunun sert etkileri olabilir” ifadelerini kullandı.

Bazı bilim insanları endişeli

Moore’un sözünü ettiği plan ise, Çinli mühendislerin Tibet platosunda il bazında büyük bulut ekimleri gerçekleştirme planı. Moore, bu planla ilgili şunları söyledi:

Bu plan bir grup oto sanayi ustasının Elon Musk‘ın uzay gemisini kopyalamaya çalışması gibi bir şey. Birlikte çalıştığım Çinli bilim insanlarının çoğu bu plandan endişe duyuyor.”

Teknolojinin kendisinin endişe verici olmadığını belirten Jayaram ise şunları dile getirdi:

Gayet faydalı olabilir. Her ülkenin kendi topraklarında egemenlik hakkı vardır.

Fakat sorun bunun tek taraflı olarak yapılma ihtimali. Bu tür bir teknoloji kullanılırken bir şeyler yanlış giderse ne olacak? Kim hesap verecek?”

Jayaram ve Moore, söz konusu uygulamaları düzenlemek ve olası gerilimleri azaltmak için acilen küresel anlaşmalara ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Kuşadası’nda Akdeniz foklarının evine midye çiftliği kurulmak isteniyor

Türkiye’nin en önemli doğal mirasları arasında yer alan Kuşadası ilçesindeki Dilek Yarımadası’nda yer alan Büyük Menderes Deltası Milli Parkı kıyılarına, şimdi de midye çiftlikleri kurulmak isteniyor.

Üç tarafı denizle çevrili, orman, deniz ve sulak alan ekosistemlerini bünyesinde barındıran Milli Park’ın Önemli Kuş Alanı, Önemli Bitki Alanı ve Önemli Memeli Alanı olduğunu hatırlatan doğaseverler kampanya başlattı.

Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, milli park müdürlüğünün olumsuz raporunu desteklerini belirterek, bu gelişme karşısında Kuşadası’ndaki tüm kişi ve kuruluşları tepki göstermeye çağırdı.

‘Korum altında olduğu bilinmiyor mu?’

Milli parkta daha önce balık çiftlikleri kurulması için girişimde bulunulduğunu hatırlatan Sürücü, “Binlerce kıyı şeridi olan Türkiye’de niçin Dilek Yarımadası’nın kıyıları seçiliyor?” diyerek isyan etti.

Sürücü, “Milli Parkın Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi (Ramsar), Avrupa´nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunmasına Yönelik Sözleşme (Bern), Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması (Rio) ve Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona) kapsamında korunan alan niteliğinde olduğu bilinmiyor mu?” sorusunu sordu.

Akdeniz Foklarının yaşam alanı

Midye çiftliklerinin kurulması düşünülen alanlar dünyada 700 adet Ege kıyılarında 100 kadar kaldığı tahmin edilen Akdeniz Foklarının (Monachus monachus) önemli yaşam alanları.

Aynı zamanda yunus türleri, Caretta caretta (İribaş Deniz Kaplumbağası), Chelonia mydas (Yeşil Kaplumbağa) gibi nadir canlılara ev sahipliği yapıyor.

‘Başka yerde kurulabilir’

Sürücü konuşmasında “Dilek Yarımadası Milli Parkı Müdürlüğü’nün bu konuyu olumsuz değerlendirdiği bilgisini aldık ve bu kararı destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Midye Çiftliklerinin Türkiye kıyılarında uygun birçok alanda kurulabileceğini belirten Sürücü, “Ancak Dilek Yarımadası kıyılarında asla kurulmamalı ve bu konuda tüm kurumlar ve sivil toplum örgütleri işbirliği yaparak bu uygulamaya karşı durmalıdır“ dedi.

 

Bill Gates: Gelişmiş ülkeler et tüketimini bırakıp yapay ete geçmeli

Microsoft‘un kurucusu ve dünyanın en zengin ilk 10 insanından biri olan Bill Gates, gelişmiş ülkelere et tüketimini durdurma ve yapay ete geçme çağrısında bulundu.

‘İklim Felaketi Nasıl Önlenir’ adlı yeni kitabının tanıtımı sırasında Technology Review sitesine konuşan Gates, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler için bunun mümkün olmayabileceğini ancak yapay etlerin gıda sektörünün geleceği olarak gördüğünü söyledi.

İklim kriziyle mücadelede hayati

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre Bill Gates gerek bitkisel bazlı gerek laboratuvarda hücre klonlaması yöntemi ile üretilen etlerin küresel ısınma ile mücadelede hayati önem taşıdığına inanıyor.

Hayvancılık sektörünün neden olduğu emisyonlar enerji sektöründen sonra iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden. Çiftlik hayvanlarının neden olduğu metan gazı dünyayı ısıtan sera etkisine neden oluyor. Bir ineğin bir yılda ürettiği sera gazı bir arabanın yıllık emisyonuna eşit olduğu belirtiliyor.

‘Tat farkına zamanla alışılır’

Hayvancılığa gerek kalmayınca metan gazı salınımının azalacağını, hayvanlar için kullanılan arazilerin bitkisel tarım için kullanılacağını ve bu şekilde daha fazla sayıda insana gıda temin edilebileceğini aktaran Gates, sadece iklim krizinin değil açlığın da çözümünün yapay etlerden geçtiğini ifade etti. Gates yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Ekonomisi en zayıf durumda olan 80 kadar ülkenin yapay et tüketebileceğini sanmıyorum. Ancak tüm zengin ülkeler tamamen yapay ete geçiş yapabilir ve yapmalı diye düşünüyorum. Elbette aradaki tat farkına da zamanla alışılacaktır. Kaldı ki, bu işle uğraşan şirketler yapay etin tadını zamanla daha da iyi hale getireceklerini iddia ediyorlar.”

 

Kadın piyanist ismini ‘Arthur’ yaptı, görmezden gelinen besteleri yayınlanmaya başladı

Birleşik Krallık’ta yaşayan Annabel Bennet isimli kadın piyanist kendi yaptığı parçaları yayınlatmakta zorluk çekince, bu sefer eserlerini kendisini bir erkek olarak tanıtarak göndermeye karar verdi.

Piyanistin ismini Arthur olarak değiştirmesiyle daha önce kendisine geri dönüş dahi yapmayan yayıncılar kadın piyanistin şarkılarını yayınlamaya başladı.

Öncesinde görmezden geliniyordu

Bennett yaptığı açıklamada 2012 yılından bu yana bestelediği 350 orijinal parçanın herhangi birini yayınlatamadığını, yayıncılar tarafından sürekli reddedildiğini hatta görmezden gelindiğini söyledi.

Cinsiyetinin onu geride tuttuğuna inandığı için çalışmalarını ‘Arthur Paker’ takma ismiyle sunmaya başladı ve 40’tan fazla eseri yerel ve ulusal radyolarda çaldı.

Yayıncılardan biri de BBC

DailyMail’in aktardığına göre bu yayıncılardan biri de BBC’ydi. Her ne kadar yayın kuruluşu, kadın piyanistin şarkılarını ismini değiştirdikten sonra yayınlamaya başladıkları iddiasını reddetse de Bennet yaşadıklarını şöyle anlattı:

Çalışmamı BBC’ye kendi adıma sunarak birkaç ay boyunca başarılı olamadım. Diğer tüm kurum ve kuruluşlarla aynıydı. Genelde geri dönüş dahi yapmadılar. BBC’de önceden parçalarımı gönderdiğim ekibe bu sefer erkek ismiyle gönderdim ve şimdi çalıyorlar.

Telefon görüşmelerinden kaçındı

Bennet yaşanan bu durumla ilgili “Muhtemelen bir erkek tarafından çalındığını düşündüklerinde duygusal müzik onlara daha çekici geliyor. Ama bu şekilde olmamalı. Cinsiyetimizle değil müziğimizle yargılanmalıyız” yorumunu yaptı.

Müzisyen bu süre zarfında telefon görüşmelerinden kaçınarak ve tüm çalışmalarını e-posta ile göndererek erkek rolünü devam ettirdiğini ve neden sosyal medya hesaplarının olmadığına dair sorularda kaçındığını söyledi.

‘İmaj değil müzikle ilgili olmalı’

Kendisini yaşlı bir adam olarak hayal ettikleri için sosyal medya hesaplarının yokluğunu çok sorun etmediklerini düşündüğünü söyleyen Parker, “Kadınlar gibi 50 yaş üzeri de görünmez oluyor. Ancak bu imaj ile alakalı değil müzik ile alakalı olmalıydı” ifadelerini kullandı.

BBC Introducing kadın piyanistin şarkılarını altı hafta boyunca ‘Arthur’ ismiyle yayınladı. Daha sonrasında ise kadın asıl kimliğini açıkladı.

Kadın piyanistin Abbey Road stüdyolarında kaydedilen ilk albümü önümüzdeki ay yayınlanacak.

Erdoğan açıkladı: Mart başında kademeli normalleşme süreci başlıyor

Partisinin kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kademeli olarak normalleşme adımlarının atılacağını kaydetti.

Erdoğan, kısa çalışma ödeneğinin son kez mart ayı sonuna kadar, nakdi ücret desteğinin ise 17 Mart’a kadar uzatıldığını açıkladı.

Martta normalleşme adımları atılacak

Mart ayında koronavirüs aşılanmasında büyük mesafeler kat edileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, illerin belirlenen kriterlere göre dört gruba ayrılacağını ve mart başından itibaren kademeli normalleşmenin başlayacağını duyurdu:

Mart, aşılamada çok büyük mesafe kat edeceğimiz ve inşallah gerçekten oldukça yüksek rakamları göreceğimiz bir ay olacaktır. Bu çerçevede illerimizi, Sağlık Bakanlığımızın belirlediği kriterlere göre 4 gruba ayırarak mart ayı başı itibarıyla kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz. İllerimizi vaka ve aşı oranları gibi kriterlere göre düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli olarak sınıflandıracağız. Normalleşme takvimini de buna göre yürüteceğiz.”

Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüs salgını nedeniyle işletmelerini kapatan esnafı rahatlatacak adımların atılacağını belirterek, “Restoran, kafe, kıraathane ve benzeri esnafımızı rahatlatacak adımların yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacaktır” dedi.

‘Sokağa çıkma sınırlamaları aşamalı olarak kaldırılacak’

Uzaktan eğitim gören öğrencilerin durumlarının da illerdeki vaka sayısına göre değerlendireceğini kaydeden Erdoğan, sokağa çıkma sınırlamasının da illerdeki vaka, aşılama oranına göre aşamalı olarak kaldırılacağını açıkladı:

Hafta sonu uygulamasından başlayarak, sokağa çıkma sınırlamasını da illerimizdeki vaka, aşılama ve diğer ilgili kriterlere göre aşamalı şekilde kaldırıyoruz. Burada önemli olan vaka sayısının tüm illerimizde sürekli azalmasıdır. Vatandaşlarımız bu konuda ne kadar dikkatli olur, ne kadar hassas davranır, kendi illerindeki görünümü ne kadar iyileştirirlerse normalleşme takvimi de o derece hızlı ilerleyecektir. Türkiye, bu küresel salgın krizini gerçekten başarıyla yürütmüş bir ülkedir. Biraz daha sabrederek, biraz daha fedakarlık yaparak, bu musibeti tehdit olmaktan çıkartabilecek bir yerde duruyoruz.”

Aşılama çalışmaları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aşılama çalışmalarının devam ettiğini ve şu ana kadar 5,5 milyonun üzerine aşılamanın tamamlandığını ifade etti:

Nerdeyse bunun dünyada benzeri yok. Bu işi başaran Türkiye oldu. Bir yandan birinci aşı gruplarının kapsamı adım adım genişletilirken, diğer yandan ikinci aşı sürecine de başlandı. Halihazırda 5 milyon 700 bin aşılama sayısına ulaşmış durumdayız. İlk etapta ihtiyaç duyacağımız aşılarla ilgili gereken bağlantıları yaptık, tedariklerini parça parça gerçekleştiriyoruz.”

Çiftçilere destek

Erdoğan, konuşmasında çiftçilere gübre desteğinin iki katına çıkarılacağını söyledi:

Gübre desteklerini, küresel emtia fiyatlarındaki gelişmeleri göz önünde bulundurarak, yüzde 100 artışla iki katına çıkarıyoruz. Buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi hububat ürünlerinde dekara 8 lira olan desteği 16 liraya yükseltiyoruz, Bay Kemal. Organik ve organomineral gübre kullanan üreticilerimize ise ilave olarak dekara 10 lira olan destekleme ödemesini, dekara 20 liraya yükseltiyoruz Bay Kemal. Bu destek ödemeleri çiftçilerimizin kaynağa en çok ihtiyaç duydukları ilkbahar döneminde hesaplarına yatırılacaktır.”

Kısa çalışma ödeneği son kez uzatıldı

Kısa çalışma ödeneğinin son kez mart ayı sonuna kadar uzatıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, nakdi ücret desteğinin süresinin de 17 Mart’a kadar uzatıldığına dikkat çekti:

Salgın tedbirlerinden etkilenen hizmet sektörleri başta olmak üzere esnaflarımızın ve şirketlerimizi bulunduğunu da biliyoruz. 311 milyar lirayı bulan destek ve teşviklerle bu sıkıntıları bir nebze hafifletmenin gayreti içerisindeyiz. Sosyal destek kısa çalışma ödeneği, normalleşme desteği başlıkları altında milletimize aktardığımız kaynak 53 milyar lirayı buldu. Kısa çalışma ödeneğinin süresini son kez olarak mart ayının sonuna, asgari ücretteki artış miktarı kadar yükselttiğimiz nakdi ücret desteğinin süresini de 17 Mart’a kadar uzattık.”

İspanya’da rap sanatçısı Pablo Hasel’in tutuklanması ülkeyi ayağa kaldırdı

İspanya‘da terörizmi yüceltme ve Kraliyet Ailesi‘ne hakaret suçlarından hüküm giyen rap sanatçısı Pablo Hasel‘in dün polis zoruyla tutuklanıp cezaevine götürülmesine karşı Katalonya‘da başlayan gösteriler ülke geneline yayılarak bugün de devam etti.

Ülkenin bazı büyük kentlerinde yapılan eylemlerde olaylar çıkarken, özellikle başkent Madrid ve Barselona‘da polisin müdahalesi sert oldu.

Göstericilerle çatışma

Madrid‘deki Sol Meydanı‘nda toplanan, çoğunluğunu sol görüşlü grupların ve üniversite öğrencilerinin oluşturduğu kalabalığa karşı cop, ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandı. Bazı göstericilerin de taş ve şişe attığı belirtildi.

AA’nın haberine göre meydandaki kalabalığı dağıtan polis ile göstericiler arasındaki çatışmalar sokak aralarında da devam etti. Kimi eylemciler çevredeki dükkanlara saldırarak, çöp bidonlarını ateşe verdi.

Fotoğraf: AA

Bir genç gözünü kaybetti

Benzer olaylar Barselona’da da yaşanırken, kent merkezinde toplanan göstericilere polis müdahale etti. Barselona ve Madrid sokaklarında devam eden olaylarda gözaltına alınanların olduğu, yaralıların da bulunduğu görüldü.

Katalonya bölgesinde dün akşam yapılan gösterilerde 33 kişinin yaralandığı ve 15 kişinin gözaltına alındığı bildirilmişti. Plastik mermiden yaralanan bir gencin gözünü kaybettiği açıklandı.

Kendisini üniversiteye kilitlemişti

Hakkında 2014’ten bu yana 4 farklı suçtan kesinleşmiş mahkeme kararı ve halen devam eden bir soruşturma bulunan Hasel, Twitter hesabından attığı mesajlarla terörizmi yüceltmek, devlete ve Kraliyet Ailesi‘ne hakaret suçlarından 9 ay hapis cezası almıştı.

Pazartesi günü Hasel 50’den fazla destekçisiyle birlikte kendisini İspanya’nın kuzeydoğu Katalonya bölgesindeki Lleida Üniversitesi’ne kilitledi. 24 saat süren beklemenin ardından isyanla mücadele görevlileri üniversitenin binasına baskın yaparak sanatçıyı tutukladı.

‘Beni kaçırmak zorunda kalacaklar’

DW’nin aktardığına göre mahkeme kararını açıkladıktan sonra Hasel’e teslim olması için cuma gecesine kadar süre verilmişti. Teslim olma niyeti olmadığını belirten sanatçı ise verdiği bir demeçte şu ifadeleri kullanmıştı:

Kendi isteğimle gitmeyi reddediyorum … bu yüzden gelip beni kaçırmak zorunda kalacaklar, bu da devletin gerçekte ne olduğunu gösterecek: sahte bir demokrasi.”

İfade özgürlüğüne kısıtlama

Hasel’in cezaevine konulması, “ifade özgürlüğünün kısıtlandığı” gerekçesiyle İspanya’daki sol koalisyon hükümetinin küçük ortağı Unidos Podemos başta olmak üzere ülke genelindeki sol görüşlü gruplar tarafından da eleştiriliyor.

Hasel’in cezasının infazının askıya alınması talebini reddeden Ulusal Mahkeme, kararında, bazı şarkılarındaki sözlerde terör örgütleri GRAPO, ETA ve Terra Lliure‘yi öven ifadeler kullandığı için 2014’te aldığı iki yıl hapis cezası o dönemde ertelenen Hasel’in daha sonra 2017’de güvenlik güçlerine karşı gelme ve 2018’de bina basmaktan mahkum edildiğini hatırlatmıştı.

Hasel’in tutuklanması, İspanya’da sosyal medya üzerinden yapılan yorumlarla ilgili ifade özgürlüğü tartışması başlatırken, hükümet, “nefret suçları, krallığa hakaret, İspanyol bayrağına saldırı, terörizmi yüceltme veya dini duygulara saldırı” gibi suç teşkil eden bazı konuların, Ceza Kanunu’nun dışında kalması ve bunlarla ilgili öngörülen hapis cezalarının kaldırılması için Adalet Bakanlığınca bir çalışma başlatıldığını duyurmuştu.