Ana Sayfa Blog Sayfa 1090

Vanessa Nakate: Açlığa, neslimizin tükenmesine alışamayız

Yazan: Cara Anna

Yeşil Gazete için çeviren: Hatice Pehlevan

***

Uganda’nın başkenti Kampala, hafta içi günlerinde yumuşak bir sis battaniyesi altında öksürerek uyanıyor. Kampala’nın tepeleri minibüs ve motosikletlerin sabah telaşı geçtikten sonra daha belirgin bir şekilde fark ediliyor. Burası dünyanın en bilinen iklim aktivistlerinden biri olan Vanessa Nakate’nin evim dediği Doğu Afrika şehri.

25 yaşındaki aktivistin tanınırlığı hızlı bir şekilde arttı. Kampala’daki yakınlarıyla birlikte ilk sade protestosunu dünyanın başlatmasının ardından üç yıl bile geçmedi.

Geçen haftalarda, Associated Press‘e verdiği bir röportajında –geçen yıl uluslararası ilgi çeken ve fotoğraftan çıkarıldığı için Nakate’yi derinden üzen Associated Press- bu yıkıcı olay hakkındaki görüşlerini dile getirdi. İskoçya’daki Birleşmiş Milletler iklim konuşmalarının sonuçlarından  hayal kırıklığına uğradığını belirten Nakate, kendisiyle birlikte diğer genç iklim aktivistlerinin gelecek yıl için neler planladıklarından bahsetti.

İklim krizinden etkilenen toplulukların çoğu Afrika’da

Genç aktivistin COP26 olarak bilinen zirve konuşmalarına dair liderlerin halk için ve gezegen için harekete geçeceğini beklediklerini ifade etmesine karşın dünya sanayi öncesi zamanlardan sonra 2.5 derece daha fazla ısınma yolunda ilerliyor.

Nakate şunları söylüyor: “Bu, 1.5 derce ısınma limitinin oldukça üzerinde ve iklim kriziyle öncelikli olarak yüzleşen çok sayıda topluluk için ölüm anlamına geliyor.”

Krizin belirtileri küresel olarak çok vahim düzeyde. Kuzey Kutup Bölgesi dünyanın geri kalanından üç kat daha hızlı ısınıyor. Covid 19 pandemisindeki kapanmalardan kaynaklanan karbondioksit salımlarındaki ciddi düşüş neredeyse yok oldu. Bu yıl Kanada’da ve (ABD) Kuzey Pasifik‘te etkili olan sıcak dalgaları rekor düzeylerde kaydedilirken Sibirya‘da yanan ormanlar don tabakasını zayıflattı. Avrupa’daki ölümcül seller daha önce iklim konusunu hesaba katmayan bazı insanları iklim tehdidiyle yüzleştirdi.

Yine de iklim krizinden etkilenen toplulukların çoğu Afrikalı. Afrika 1,3 milyar nüfusu ile en az küresel emisyona katkı sağlıyor; %4’ten daha az ama iklim krizi nedeniyle en çok mağdur olanlar da onlar.

Bu mağduriyetin sonuçları bazı durumlarda çoktan görülmeye başlandı. Ölümcül kuraklıklar yaban hayatı ve Doğu Afrika’nın bazı bölümlerindeki hayvancılığı mahvediyor. Batı ve Güney Afrika’yı su kıtlığı sarsıyor. Sonuç olarak açlık Madagaskar’dan Somali’ye milyonlarca insanı etkiliyor.

Zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yaklaşan felaketlerle başa çıkmaları için söz verdiği yıllık 100 milyar finansman yardımı ise henüz ortada görünmüyor.

‘Varız, buradayız ama sesimiz duyulmuyor’

Nakate yumuşak ama kararlı bir sesle “Biz açlığa alışamayız” diyor, çünkü içindeki sessizlik yerini onu bu noktaya getiren inançlara bırakıyor: “Neslimizin tükenmesine alışamayız, kaybolmuş kültürlere, tarihlere ve geleneklere alışamayız. İklim krizi tüm bunları alıp götürüyor.”

Bir sonraki büyük iklim konferansı Afrika’da Mısır’da olacak ve bu, kıta üzerine doğrudan ilgi çekmek için bir şans.

Aynı zamanda küresel iklim etkinliklerinde yer kapmaya çalışan Afrika’nın 54 ülkesindeki aktivist ve temsilciler için de bir deneme olacak.

“Çoğu zaman Afrika’daki aktivistler kayıp sesler olarak adlandırıldı. Ama biz kayıp değiliz” diye konuşuyor  Nakate: “Biz varız, buradayız ama sadece duyulmuyoruz.”

Afrika ülkelerindeki bazı aktivistler gibi COP26’ya katılmak için fon sağlama, onay belgesi veya Covid 19 aşısına ulaşma konusunda zorluklarla karşılaştı. Nakate, geçen yıl Dünya Ekonomi Forumu’nda AP’nin iklim aktivistleri fotoğrafından kesilip çıkarıldığında  kendisini silinmiş hissettiğini anlatıyor. AP karardaki hatasından ve yol açtığı hasardan dolayı özür diledi.

Nakate, Afrika’nın iklim aktivistlerini sadece dinlemenin yeterli olmadığını beliriyor.  Gücü olanlar bu talepler konusunda eyleme geçmek zorunda:

“Onlardan sadece tatlı sözler, tatlı vaatler duymak istemiyoruz. Vaatler gezegeni değiştirmeyecek, teminatlar insanların çektiği sıkıntıları sonlandırmayacak.”

İklim aktivisti, özellikle kömür ve petrol gibi fosil yakıtların çıkarılmasına finans sağlamaya devam eden hükümet ve iş dünyası liderlerinin etkili bir eylemde bulunmasının gerekli olduğunu söylüyor.

Kimseyi şahsen göreve çağırmamayı tercih ediyor ama 1968’den beri iktidarda olan Uganda Başkanı Yoweri Museveni’ye yazdığı mektubun cevaplanıp cevaplanmadığı sorulduğunda olumsuz yanıt veriyor. Mektup, tartışmalı olan Uganda’dan komşusu Tanzanya’ya gemiyle ham madde gönderilmesini sağlayacak olan petrol boru hattı projesi hakkındaydı.

‘İklim adaleti istiyoruz’

Aslına bakılırsa 77 yaşındaki lider, işletme diplomasıyla üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra dünyada en çok tanınan Ugandalılardan biri olan ve iklim aktivizminden ilham alan Nakate ile hiç iletişime geçmemişti.

Son zamanlardaki “A Bigger Picture” (Daha Büyük Resim) adlı kitabında Nakate, liderlerin iklim konusundaki kararlarının çoğunlukla söyleşilerinde hakim olan bilgilerden uzak bir şekilde gerçek yaşamda nasıl sonuçlandığını dile getiriyor.

Ürünlerini iklim sarsıntılarından dolayı kaybeden çiftçilerin ailelerine nasıl bakacağı konusunda da endişeli. Gelir kaybının çocukları okulu bırakmaya, genç kadınları erken yaşta evlenmeye zorlamasından kaygı duyuyor:

“Bu sadece bizim sera gazı emisyonlarının azaltılmasını istememizle ilgili değil. Biz gezegeni ve insanları korumayı merkezine alan adalet istiyoruz, çünkü iklim krizi her şeyden önce yoksulluğu şiddetlendiriyor. Eğer iklim değişikliği milyonlarca insanı yoksulluğa iterse ve onları bu çıkmazda tutmaya devam ederse, yoksulluğu tamamen ortadan kaldıramayız.”

Görsel: Ugandalı iklim aktivisti Vanessa Nakate Kampala’nın kenar semtlerinde bulunan Victoria gölünün değişen su seviyesini açıklarken.. Uganda, 6 Aralık 2021 Pazartesi (AP Foto/ Hajarah Nalwadda) .

Genç iklim aktivistlerinin kendilerini dünya çapında karar vermenin merkezi haline gelmelerini nasıl sağlayabilecekleri sorulduğunda, Nakate sosyal medyada veya başka yerlerde kendi platformlarını yaratarak kendilerinin duyulmasını sağladıklarını güvenle ifade ediyor.

“Eğer size masa verilmezse, kendiniz için bir masa yaparsınız” diyor.  230.000’den fazla takipçine tweet atabileceği bir mesaj bu.

2022’de Nakate’nin işi evine daha yakın olacak çünkü Uganda’daki okullara güneş paneli sağlamak ve tüketilen odun miktarını azaltmak için çevre dostu fırın temin etmek için bir proje kovalıyor.

Birkaç hafta içinde Kampala’daki ilk iklim protestosunun üçüncü yıl dönümü olacağını fark edince “Bu yolculuğun ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum. Aktivizm çok zor olabilir, çok fazla iş olabilir ama konuşmaya devam etmek için tutku ve heves gerekiyor” diye konuşuyor.

Ayrıca ona göre, kesinlikle gerekli olan şey, umut. Yeniden doğmuş bir Hıristiyan olarak bu umudu Tanrıda buluyor. Tanrı “Mücadele verdiğin gelecek gerçekten mümkün ve onu elde edebilirsin,” inancını sürdürmesine yardım ediyor.

Görsel: Ugandalı iklim aktivisti Vanessa Nakate, Kampala banliyölerindeki Victoria gölünün kıyısında yürüyor. Uganda, 6 Aralık 2021, Pazartesi ( AP Foto/ Hajarah Nalwadda).

Makelenin İngilizce orijinali

 

Yeşil Gazete muhabir/editör arıyor

Yeşil Gazete olarak video haber yapma konusunda deneyimli ve/veya kendini bu alanda geliştirmek isteyen, kurgu ve video programlarına hakim, tam zamanlı  muhabir/editör pozisyonunda çalışmak üzere yeni ekip arkadaşı arıyoruz.

Aramıza katılacak kişinin iklim ve ekoloji konularına ilgi duyan, hayatının her alanında şiddetsizliği kendisine ilke edinen ve insan hakları konusunda duyarlı olmasını önemsiyoruz.

Son başvuru 6 Ocak 2022 Perşembe

Özgeçmişinizi ve neden başvurmak istediğiniz ile ilgili 300 kelimeyi geçmeyen bir metni, varsa daha önce yaptığınız bir haber /video örneğini ve özgeçmişinizi [email protected] adresine gönderin.

Mail başlığı olarak “Yeşil Gazete video-muhabir başvurusu” yazmayı unutmayın. Son başvuru tarihi ise 6 Ocak 2022 Perşembe günü.

Aradığımız özellikler

  • Dil bilgisi ve yazım kurallarına hakim olmak ve Türkçeyi iyi ve etkin kullanabilmek
  • Haber diline hakim olmak, araştırmayı sevmek ve gündemi aktif olarak takip etmek
  • İyi İngilizce bilgisine sahip olmak
  • WordPress tabanlı web sitelerinin kullanımında deneyim sahibi olmak
  • Görsel içerik oluşturmak için Photoshop ve ilgili programlara hakimiyet
  • Video çekim ve kurgusunda Adobe Premiere ve ilgili video düzenleme uygulamalarını bilmek. Video haber hazırlayabilecek bilgi ve yeteneğe sahip olmak.
  • İstanbul’da ikamet etmek
  • Özgün içerik oluşturma isteği ve kapasitesi
  • Ekip çalışması ve ortak iş yürütme becerisine sahip olmak
  • Kendini geliştirmeye ve eğitim programlarına katılmaya açık olmak.

Okyanuslar oksijenini kaybediyor: Yakında daha fazla ölü bölge göreceğiz

Yeşil Gazete için kısaltarak çeviren: Özge Atlas Güven

***

Oregon’da balıkçılar, ölü yengeçlerin ağlarına takılması sonucu denizden çektikleri esnada bir ahtapotun balıkçıların göremedikleri bir şeyden kaçmak için ağlarına tırmandıklarını fark etti. Oregon Balık ve Yaban Hayatı Koruma Departmanı, Oregon Eyalet Üniversitesi biyoloğu Francis Chan’dan petrol sızıntısı veya kızıl gelgit gibi bir olayın sebebi olabilecek bariz nedenleri araştırmasını istedi.

Chan, yaptığı araştırmalar sonucu “hipoksit bölgeler” olarak bilinen düşük oksijen bölgelerinin eskiden kıyıya bu kadar yakın olmadığını fark etti.

Chan, her yaz bu bölgeye tekrar geldi ve aldığı ölçümlerle Oregon kıyılarında bir saat gibi sürelerle hipoksik bir bölge oluştuğunu belirtti. Washington Post gazetesinin aktardığına göre temmuz ayında, ölümcül suların şu anda yaklaşık 20.000 kilometrekareye yayıldığını ve aslında geçen yılın başlarında oluşmaya başladığını bildirdi. Bu durum, kötüleşen iklim değişikliğinin okyanusu büyük ölçüde nasıl değiştirdiğini ve okyanusun bazı kısımlarınını hayata tamamen düşman hale getirdiğinin açık bir işareti olarak tanımlanıyor.

Balıklar, yengeç ve ıstakozlar boğuluyor

Chan, hipoksik bölgelerin temel nedenlerini iki aşamada tanımlıyor.

Temel kimyaya göre sıcak su, soğuk su kadar çözünmüş gaz depolayamaz. ABD’nin batı kıyısına ulaşan su, okyanus boyunca batıyor ve Japonya çevresine doğru yolculuğuna başlıyor.

Diğer sebep, değişen küresel çevre tarafından da değiştirilmiş olan akımlar ve rüzgar modelleri ile ilgili. Yükselen rüzgar düşük oksijenli bir su cebine çarptığında, hipoksik bir bölge oluşturuyor. Bu durum, sıcaklıklar yükselmeye devam ettikçe muhtemelen kıyı boyunca daha yaygın hale gelecek.

Hipoksik bir olay meydana geldiğinde, bölgedeki yengeçler her zamanki gibi bir balıkçının ağlarına girebilir ve tehlikeli bir hipoksik su akımı tarafından ele geçirilip durdukları yerde boğulabilir. Chan’ın meslektaşlarından biri, oksijen açısından daha fazla zengin koşullara kaçmaya çalışan, yüzeye yakın bir yerde, pisi balığı ve deniz tabanında yaşayan diğer balıkları yakaladı.

Güney Afrika’da da hipoksik bölgeler o kadar kötüleşiyor ki, boğulan ıstakozlar sudan çıkıp sahilde ölüyorlar.

Hipoksik bölgelerin tespitinin takip edilmesinin çok zor olduğunu belirten Chan, okyanusun belirli bölgelerine yerleştirilmesi gereken sensörlerin oldukça pahalı ve çalıştırılmalarının teknik eğitim gerektirdiğini belirtti. Bu nedenle araştırmacılar devlet kurumları, ticari balıkçılar ve ortaklıklardan destek bekliyor:

Chan, “verileri gerçek zamanlı olarak geri alıyoruz ancak ‘düşük ne kadar düşük’ gibi biyolojik eşikleri anlamak zor’’ dedi: “Önümüzdeki 18 hafta boyunca litre (su) başına 1,4 mililitre oksijeni değerini okumak, bir balık ne kadar süre nefesini tutabilir? gibi bir şey.”

Okyanuslara zarar veren başka bir belirgin ekolojik yıkım biçimi de asitlenme. Bilim insanları için, çözünmüş yengeç kabukları ve köpekbalığı pulları, asitlenme miktarını anlamalarına yardımcı olan somut belirteç olarak görülüyor.

Makalenin İngilizce orijinali

 

Yeni Hollanda hükümetinin yarısı kadın, iki kadın bakan Türkiye kökenli

Hollanda‘da Başbakan Mark Rutte başkanlığında oluşturulan dört partili koalisyon hükümetinde bakanların yarısı kadın oldu. Hükümette Türkiye kökenli iki kadın bakan da görev yapacak.

Ülkede 17 Mart’ta yapılan genel seçimlerin ardından, koalisyon görüşmeleri  271 gün sürmüştü. Dün sona eren pazarlıkların ardından hükümette yer alaca bakanlar da kesinleşti.  Buna göre, Mark Rutte’nin dördüncü kez başbakanlık koltuğuna oturacağı hükümette, 28 bakan yer alacak. Rutte dışında, bakanlar kurulu 14 kadın, 14 erkek üyeden oluşacak.

Bakanlar kurulundaki iki kadın üye ise Türkiye kökenli politikacılar Dilan Yeşilgöz Zegerius ve Günay Uslu. Rutte’nin lideri olduğu, liberal sağ eğilimli Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD) Milletvekili Dilan Yeşilgöz Zegerius, Hollanda’nın yeni Güvenlik ve Adalet Bakanı olacak. Sol eğilimli Demokratlar 66 Partisi (D66) üyesi Günay Uslu ise, kültür ve medyadan sorumlu devlet bakanlığı görevini üstlenecek.

Böylece Hollanda hükümetinde aynı anda ilk kez iki Türkiye kökenli isim bakanlık görevinde bulunacak.

Savunma Bakanlığı Kasja Olongren’e emanet

Başbakan dışındaki 28 üyenin yarısı kadınlardan oluşan yeni Hollanda hükümetinde, Maliye Bakanlığı‘nı D66 lideri Sigrid Kaag üstlenecek. D66’lı bir başka kadın politikacı olan İsveç kökenli eski İçişleri Bakanı Kasja Ollongren de, yeni dönemde Savunma Bakanlığı koltuğuna oturacak.

Hollanda’nın yeni Dışişleri Bakanı ise, Hıristiyan Demokrat Parti (CDA) lideri Wopke Hoekstra olacak.

Liberal partiler VVD ve D66 ile muhafazakar CDA ve Hıristiyan Birliği (CU) partilerinden oluşan yeni Hollanda hükümeti, 10 Ocak’ta Kral Willem – Alexander tarafından kabul edildikten sonra, yemin ederek göreve başlayacak.

Enflasyon verileri açıklandı: TÜİK’e göre yıllık yüzde 36,08, ENAG’a göre 82,81

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Aralık 2021’de enflasyonun yüzde 13,58, yıllık bazda ise yüzde 36,08 arttığını bildirdi.

TÜİK’ten önce bağımsız ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) da enflasyon verilerini açıkladı. ENAG’a göre Tüketici Fiyat Fiyat Endeksi (E-TÜFE) aralık ayında yüzde 19.35 arttı. 2021 yılındaki artış ise yüzde 82.81 olarak gerçekleşti.

TÜİK’in açıkladığı verilere göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Aralık 2021’de aylık bazda yüzde 13,58, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 19,08 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 36,08, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 79,89 olarak gerçekleşti.

Aralık 2021 itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında, tüketici fiyatları yüzde 19,6, yurt içi üretici fiyatları yüzde 43,86 arttı. Aylık bazda TÜFE yüzde 13,58, Yİ-ÜFE yüzde 19,08 yükseldi.

TÜFE, Aralık 2021’de bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 36,08, Yİ-ÜFE ise yüzde 79,89 artış gösterdi.

Enflasyon ve işsizlik verileri konusunda eleştirilen Türkiye İstatistik Kurumu, son 19 yılın en yüksek enflasyon verilerini açıklamış oldu. Ülkelerin enflasyon ve faiz oranlarını karşılaştıran TradingEconomics‘e göre Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ilk 10 ülke arasında bulunuyor.

Gıda enflasyonu yüzde 42,8 

Verilere göre yıllık en düşük artış yüzde 8,76 ile haberleşme ana grubunda gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla yüzde 17,23 ile eğitim, yüzde 20,02 ile alkollü içecekler ve tütün ve yüzde 20,13 ile giyim ve ayakkabı oldu.

son-19-yilin-zirvesi-tuik-e-gore-2021-enflasyonu-yuzde-36-08-962836-1.

Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 53,66 ile ulaştırma, yüzde 43,80 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 40,95 ile ev eşyası oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Aralık ayında en az artış gösteren ana gruplar yüzde 0,13 ile eğitim, yüzde 3,55 ile sağlık ve yüzde 3,65 ile haberleşme oldu.

Buna karşılık, 2021 yılı Aralık ayında artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 28,49 ile ulaştırma, yüzde 16,54 ile ev eşyası, yüzde 15,99 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

Üretici fiyatları yüzde 80 arttı

Tüketici enflasyonunun habercisi olarak değerlendirilen üretici fiyat endeksi ise Aralık’ta yıllık yüzde 79,89’e yükselirken, aylık bazda ise yüzde 19,08 arttı.

son-19-yilin-zirvesi-tuik-e-gore-2021-enflasyonu-yuzde-36-08-962834-1.

Yıllık en düşük artış; yüzde 21,45 ile giyim eşyası, yüzde 25,85 ile temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları, yüzde 28,61 ile deri ve ilgili ürünler alt sektörlerinde gerçekleşti. Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 161,88, ham petrol ve doğal gaz yüzde 138,51, ana metaller yüzde 130,91 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

son-19-yilin-zirvesi-tuik-e-gore-2021-enflasyonu-yuzde-36-08-962835-1.

Yüzde 8,45 bekleniyordu

AA Finans Enflasyon Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistlerin Aralık 2021 dönemi enflasyon beklentilerinin ortalaması yüzde 8,54 olmuştu. Bu ortalamaya göre 2021 yılı enflasyonunun yüzde 30,05’e çıkacağı öngörülmüştü.

Eylül ayı başında açıklanan ve ekonomide 2022-2024 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program‘a (OVP) göre, enflasyon hedefi 2021’de yüzde 16.2, 2022’de yüzde 9.8, 2023’te yüzde 8, 2024’te yüzde 7.6 olarak açıklanmıştı.

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ise, kemmuz ayında yaptığı açıklamada, bir önceki raporda yüzde 12,2 öngörülen 2021 yılı tüketici enflasyonu tahminini yüzde 14,1’e yükseltmişti. Merkez Bankası, 2022 için enflasyon tahmini yüzde 7,8, 2023 için ise nihai hedef olan yüzde 5 seviyesinde açıklandı.

Almanya fişi çekerken

2021’in son gününde Almanya son kalan altı nükleer santralinden üçünü daha kapattı. Avrupa Birliği’nin de en büyük ekonomisine sahip ülkenin son kalan üç nükleer santralini de bu yılın sonuna kadar kapatarak nükleer enerji üretiminden tamamen çıkması bekleniyor.

Alman hükümetleri 1986’da Çernobil kazasından sonra aşamalı olarak nükleer santrallerin faaliyetlerini durdurma kararı almıştı. 2011’deki Fukuşima felaketinin ardından bu politikasına hız veren ülke; 31 Aralık gecesi itibariyle üç santralinin daha fişini çekti. Kapatılan Brokdorf,  Grohnde ve Gundremmingen C reaktörleri, 30 yıldan fazla süredir çalışıyordu. Ülkede kalan son üç nükleer santral olan Isar 2, Emsland ve Neckarwestheim II ise 2022’nin son günü kapatılacak. Almanya’nın nükleer santrallerin kapatılmasıyla oluşacak enerji açığını ise planlı olarak geliştirdiği, başta rüzgar ve güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla dolduruyor. Almanya’nın 2011’den sonra hızlandırdığı ve 2022 sonunda tamamlayacağı nükleer enerjiden çıkma politikası diğer Avrupa Birliği ülkelerini etkilemesi kaçınılmaz. Daha şimdiden İspanya nükleer santrallerini kapatırken, Belçika da 2025 yılına kadar ülkedeki yedi nükleer santrali kapatacağını açıkladı.

Herkes giden Mersin’e…

Başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri mevcut nükleer santrallerini kapatıp bu santrallerden elektrik üretiminden çıkarken ülkemiz de ise tam tersi bir politika izliyor. Her türlü bilimsel ve hukuksal mücadeleye rağmen Mersin’in Gülnar ilçesinde başlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaatı büyük bir inatla sürdürülüyor. Bir Rus şirketi tarafından 2018 yılından bu yana inşaatı sürdürülen ve ilk ünitesinin 2023’de devreye alınacağı iddia edilen santralin yapımı sırasında, bu güne kadar, sonuncusu kasım ayının son günlerinde yaşanan trafo patlaması olmak üzere, çok sayıda iş kazası yaşandı. Bu kazalarda çok sayıda işçi ya yaralandı ya da yaşamını yitirdi.

Şimdi ise sırada Sinop NGS var. Santralin yapımcısı belli olmamasına rağmen çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporuna Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yangından mal kaçırırcasına; hızla olumlu kararı verildi. Sinoplu vatandaşlar, Türk Tabipleri Birliği (TTB), TMMOB’ne bağlı meslek odaları, Sinop Barosu, Sinop Belediyesi, bazı sendikalar ve çevre örgütleri tarafından ÇED olumlu kararının iptali için açılan dava ise halen Samsun 3. İdare Mahkemesi’nde sürüyor.

Konunun bir başka boyutu ise yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretme teknolojilerinin son yıllarda çok hızlı bir şekilde gelişmesi… Çevresel ve sağlık riskleri nükleer güç santralleriyle karşılaştırıldığında çok daha az olan bu kaynaklara dayalı elektrik üretim maliyetleri ve fiyatları da son yıllarda çok düştü. Buna karşılık artan güvenlik riskleri, nükleer güç santrallerinde son yıllarda yükselen tesis ve üretim maliyetleri, başlangıçta öngörülen rakamları aşan söküm maliyetleri, çözülemeyen radyoaktif atık sorunu, çevre ve canlı yaşam üzerinde etkisi uzun yıllar boyu süren kaza riskleri gibi nedenlerle;  başta Almanya ve diğer AB ülkeleri olmak üzere, Batı ülkelerinde nükleer santrallerden uzaklaşılması politikalarını doğurdu. Geçmişte meydana gelen nükleer santral kazalarından sonra oluşan hasarların telafisinin neredeyse imkânsız olması sonucunda, birçok gelişmiş ülke yeni nükleer santral yapmaktan vazgeçiyor ve mevcut nükleer santrallerini de belli bir plan içinde kapatıyor. İşte 31 Aralık 2021’de Almanya’da fişi çekilen üç NGS bu politikalar sonucu kapatıldı.

Türkiye’de ise Mersin Gülnar Akkuyu NGS’den sonra; şimdi de Sinop NGS yapılmaya çalışılıyor. NGS’ni savunanlar bu inatlarını ‘nükleer güç santralleri kurulması ülkenin enerji üretim kaynaklarını çeşitlendirme, arz güvenliğini arttırma ve fosil yakıt fiyatlarına bağımlılığı azaltma’ gibi gerçek olmayan savlara dayandırıyor. Onların bu görüşlerine inanılacak olursa; başta Almanya olmak üzere nükleer enerjiden çıkan birçok ülke enerji üretim kaynakları açısından çeşitliliğini kaybedecek ve fosil yakıt fiyatlarına bağımlı hale gelecek! Üstelik Türkiye NGS’leri açısından, teknolojisinden, yakıtına, atık yönetimine kadar tamamen dışa bağımlı bir ülke… Ayrıca ‘enerji kaynaklarını çeşitlendirme’ savı doğru olsa enerji kaynaklarını çeşitlendirmenin bedeli sağlık sorunlarının sayısını, türünü ve etkilenen insan sayısını da artırmak ve çeşitlendirmek de kesinlikle olmamalı…

Henüz vakit geç değil. Topraklarımız hala nükleer serpintilerle, nükleer atıklarla kirlenmedi. NGS kaynaklı kazalar da yaşamadık, insanlarımız henüz NGS kaynaklı sağlık sorunlarıyla yüzleşmedi. Ne yapacağımızı bilemediğimiz ve günden güne artan nükleer atıklarımız da yok. Önümüzdeki Almanya örneği üzerinden bilimsel verilere dayalı olarak yeniden düşünelim…

Vazgeçelim bu sevdadan…

 

AB Komisyonu nükleer enerji taslağı Almanya ve Fransa’yı karşı karşıya getirdi

Nükleer enerjiden tamamen çıkma kararıyla ilgili adımlarını hızlandıran Almanya aktif haldeki son altı nükleer santralden üçünü daha 31 Aralık 2021’de devre dışı bıraktığını duyurdu.

Almanya Hükümeti, nükleer enerjiyi sonlandırma planlarını hızla hayata geçirirken Avrupa Birliği Komisyonu nükleer enerjinin sürdürülmesi yönünde hazırladığı taslağı üye ülkelere gönderdi. AB Komisyonu hazırladığı taslağı üye ülkelere göndermesi ile konsültasyon için gereken iki haftalık süre başladı.

Fransa nükleer santraller için 1 milyar euro yatırım yapıyor

DW’de yayımlanan habere göre, AB Komisyonu’nun hazırladığı taslak üye ülkeler arasında görüş ayrılığı yarattı. Özellikle Fransa nükleer enerjinin “iklim dostu” sayılması planlarına destek veriyor. Almanya Hükümeti ise kesinlikle reddederek doğal gazdan elde edilen enerjinin sürdürebilir sayılması planlarını olumlu buluyor.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa ve AB’nin planlandığı gibi 2050 yılına kadar karbon nötr olması için nükleer enerjinin gerekli olduğunu savunuyor. Macron, ülkede nisan ayında yapılacak seçimler öncesinde nükleer enerjiyi yeniden keşfederek, bundan kısa bir süre önce nükleer santrallerin geliştirilmesi için 1 milyar euro yatırım yapılacağını duyurdu. Dünya genelinde nükleer santralleri enerji üretiminde en fazla kullanan ülke olan Fransa, halen elektrik ihtiyacının yüzde 70’ini nükleer enerji ile karşılıyor. AB genelinde ise enerji ihtiyacının yüzde 25 kadarı nükleer santrallerde elde ediliyor.

Fransa’nın yanı sıra Polonya gibi Doğu Avrupa ülkeleri de kömüre bağlı ekonomilerini iklim korumaya daha uygun hale getirebilmek için yeni nükleer enerji santrallerine yatırımları sürdürmeyi istiyor.

Yeşiller Partisi: Yüksek risk içeren bu teknoloji çok yanlış

Almanya Hükümeti, doğal gazdan elde edilen enerjinin sürdürebilir sayılması planlarını olumlu karşılarken, nükleer enerji ile ilgili öneriyi ise kesinlikle reddediyor.

Reuters‘a konuşan bir hükümet sözcüsü, AB’nin planlarına ilişkin olarak “Nükleer enerjiden ve kömürle elektrik üretiminden vazgeçildiği göz önünde bulundurulunca, Alman hükümeti için doğal gaz karbon nötrlüğü yolunda önemli bir geçiş teknolojisi oluşturuyor” ifadelerini kullandı. Sözcü, nükleer enerjinin sürdürebilir olarak sınıflandırılmasının Alman hükümeti tarafından reddedildiğinin de altını çizdi.

Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti‘den (FDP) oluşan koalisyon hükümetinde, iklim korumayı öncelikli konu olarak gören Yeşiller’den ise daha sert bir tepki geldi. Yeşiller Partisi üyesi Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, “Özellikle de nükleer enerjiyi sürdürebilir olarak nitelendirmek, yüksek risk içeren bu teknoloji için çok yanlış” ifadesini kullandı. Habeck, “AB Komisyonu’nun yeni önerilerinin onaylanacağını düşünmüyoruz” dedi.

Yeşiller Partisi üyesi Başbakan Yardımcısı Robert Habeck

Yeşiller üyesi Çevre Bakanı Steffi Lemke de planları “kesinlikle yanlış” olarak nitelendirerek, korkunç çevre felaketlerine yol açabilecek bir enerji şeklinin “sürdürülebilir” sayılamayacağını söyledi.

“Bu planlar hayata geçerse, dava açacağız”

Almanya’nın yanı sıra Avusturya, Lüksemburg, Danimarka ve Portekiz AB’nin nükleer enerjiyi sürdürebilir olarak sınıflandırması planlarına karşı çıkıyor.

Hafta sonunda sert bir tepki de Avusturya’dan geldi. Avusturya İklim Koruma Bakanı Leonore Gewessler, nükleer enerji ve doğal gazın sürdürebilir olarak sınıflandırılması halinde hukuki yollara başvurma tehdidinde bulundu. Gewessler sosyal medya hesabından “Bu planlar hayata geçerse, dava açacağız” ifadesini kullandı.

İspanya da duruma tepki gösteren ülkelerden biri oldu. İspanya Ekolojik Dönüşüm ve Demografik Mücadele Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “böyle bir sınıflandırmanın anlamlı olmayacağını ve bir bütün olarak değerlendirildiğinde AB’nin enerji geçişi için yanlış sinyaller göndereceği” açıklamasında bulundu.

Üye ülkeler 12 Ocak’a kadar görüşlerini bildirecek

AB Komisyonu hazırladığı taslağı üye ülkelere göndermesi ile konsültasyon için gereken iki haftalık süre başladı. AB’ye üye ülkeler 12 Ocak’a kadar tasarı hakkındaki görüşlerini bildirecek. Ocak ayı ortasında AB Komisyonu’nun tasarıya nihai şeklini vermesi bekleniyor.

AB nüfusunun en az yüzde 65’ini temsil eden 20 ülkenin itirazı halinde veya Avrupa Parlamentosu’nda en az 353 milletvekilinin reddetmesi durumunda, AB Komisyonu’nun planları hayata geçirilemeyecek. Ancak bu pek gerçekçi görünmüyor. Nükleer enerji ile ilgili düzenlemeye sadece Almanya, Avusturya, Danimarka, Portekiz ve Lüksemburg kesinlikle karşı çıkıyor. Doğal gaz önerisine itiraz konusunda da çoğunluğun sağlanması mümkün görünmüyor.

Almanya: Yenilebilir enerjinin payı yüzde 80’e çıkacak

Almanya’da Aralık 2021’de kurulan yeni koalisyon hükümetinin Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığını üstlenen Almanya Yeşiller Partisi Eş Başkanı Robert Habeck, 31 Aralık 2021 tarihinde üç aktif nükleer santralin daha kapatıldığını açıklamıştı.

Brokdorf ve Grohnde‘yi işleten E.ON‘a bağlı Preussen Elektra‘dan yapılan açıklamada da santrallerin gece yarısından hemen önce, RWE‘den yapılan açıklamada ise Gundremingen C santralinin cuma akşam saatlerinde durdurulduğu belirtildi.

Son kalan Isar 2, Emsland ve Neckarwestheim II nükleer santralleri de 2022 yılı sonuna kadar faaliyetine son verecek.

Öncül verilere göre, altı nükleer enerji santrali Almanya’nın 2021 yılındaki elektrik üretiminin yüzde 12’sini gerçekleştirdi. Yenilenebilir enerji kaynakları üretimin yüzde 41’ini karşılarken kömürün payı yüzde 28 ve doğal gazın payı yüzde 15 oldu.

Almanya rüzgar ve güneş enerjisi altyapısını geliştirerek 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjinin payını yüzde 80’e çıkarmayı hedefliyor.

TMO, ekmeklik buğday ve arpa fiyatlarına zam geldiğini açıkladı

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), ekmeklik buğday fiyatına yüzde 23 ve arpa fiyatına ise yüzde 24 zam yapıldığını duyurdu.

Bu zamlarla birlikte, besici ve yetiştiricilere 2050 TL/Ton’dan satılan arpa fiyatı ocak ayı itibariyle 2550 TL/Ton’a, un ve bulgur fabrikalarına 2625-2675 TL/Ton’dan satılan ekmeklik buğday fiyatı ise 3225 – 3275 TL/Ton’a çıktı.

Konuyla ilgili açıklama yapıldı

ANKA‘da yer alan habere göre, TMO ocak ayı için 1 milyon 220 bin ton hububatı satışa açtığını belirtti ve şu açıklamalarda bulundu:

Artan hammadde fiyatlarının et, süt ve yem üreticilerimizin maliyetleri üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmek üzere temmuz ayından itibaren ‘Yem Regülasyon Çalışması’ kapsamında satışlara başlanmış, eylül ayı itibariyle de ‘Un Regülasyon Çalışması’ kapsamında un sektörüne yönelik ekmeklik buğday satışlarına başlanmıştır.

2022 yılı ocak ayında da hububat ve bakliyat satışlarına devam edilecek olup bu kapsamda; kuruluşumuzca arpa satışlarımız 2 bin 550 TL/ton fiyatla peşin bedel mukabili olarak besici ve yetiştiricilerimize, ekmeklik buğday satışlarımız 3 bin 275-3 bin 225 TL/ton fiyatla peşin bedel mukabili olarak un fabrikalarına ve bulgur fabrikalarına, makarnalık buğday satışlarımız 3 bin 950-3 bin 900 TL/ton fiyatla peşin bedel mukabili olarak bulgur fabrikalarına, mısır satışlarımız 2 bin 950 TL/ton fiyatla peşin bedel mukabili olarak kanatlı hayvan besici yetiştiricilerine (beyaz et, yumurta vs.) ve büyükbaş yetiştiricilerine (24 aydan büyük dişi büyükbaş) yönelik yapılacaktır.”

Başvuru tarihleri

Öte yandan açıklamada, başvuru tarihleri de verildi:

Arpa, buğday ve mısır satışlarımız için başvurular 3 Ocak-12 Ocak 2022 (dahil) tarihleri arasında alınacak. Liman iş yerlerimizden besici ve yetiştiricilerimize yapılacak arpa satışları ‘Elektronik Satış Platformu’ üzerinden, iç merkezlerdeki arpa satışları için ise TMO başmüdürlükleri/şube müdürlükleri vasıtasıyla yapılacaktır.

Mısır stoklarına tüm başvurular, TMO Elektronik Satış Platformu üzerinden yapılabilecek. Buğday satışlarında ise ağırlıklı olarak Elektronik Satış Platformu üzerinden başvurular alınacak. Un fabrikaları, fiyat taahhütlerini başvuru süresi içerisinde (3 Ocak-12 Ocak 2022 saat 17:00’a kadar) TMO Elektronik Satış Platformu üzerinden yapacaktır.

Ocak ayında satışı yapılan stoklar için para yatırma süresi 26 Ocak 2022 (dahil) tarihinde sona erecektir. Ocak ayında tahsis yapılan başvuru sahiplerinden 26 Ocak 2022 (dahil) tarihine kadar parasını yatırmış olanlara ocak ayı fiyatlarıyla 18 Şubat 2022 (dahil) tarihine kadar teslimat yapılabilecektir.”

İkizdere’deki doğa katliamının güncel görüntüleri paylaşıldı

Cengiz Holding’in yapacağı liman projesine hammadde temini için Rize‘nin İkizdere ilçesinde taş ocağı çalışmaları tüm hızıyla devam ederken, çalışmalar sırasında yapılan doğa tahribatı bir kez daha gözler önüne serildi.

İkizdereliler tarafından çekilen videoda birçok ağacın söküldüğü, yemyeşil olan bölgenin talan edildiği görülüyor.

https://twitter.com/ikizdere_icder/status/1477668424633491471?t=dnIaPdo8KXYZupl5VcnD4Q&s=08

Yedi uzman bilirkişinin hazırladığı bilirkişi raporunda, taş ocağı projesinin usulsüz olduğu, ekosisteme, çay üretimine ve yaban hayatına zarar vereceği kaydedilmişti.

Ancak, bilirkişi raporuna rağmen mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermedi.

Taş ocağı yapım çalışmaları devam ederken, İkizderelilerin taş ocağına karşı direnişleri de hala devam ediyor.

AB, nükleer enerji ve doğal gazı ‘yeşil’ yatırım sınıfına almak için hazırladığı taslağı tamamladı

Avrupa Birliği (AB), bazı nükleer enerji ve doğal gaz projelerini “yeşil” yatırım olarak sınıflandırma konusundaki yasa taslağını tamamladığını duyurdu.

Taslak, projelerin hangi kriterlere bağlı olarak yeşil yatırım sınıfına gireceğini belirleyen kuralları içeriyor.

‘Yeşil’ yatırım için şartlar

Buna göre, belirlenen kriterleri karşıladığı takdirde nükleer santral projeleri de “yeşil” yatırım sınıflandırmasına girebilecekken; bu kriterlerin başında, radyoaktif atıkların güvenli bir şekilde ortadan kaldırılması geliyor.

Taslak, bu hakkı kazandıkları takdirde nükleer santraller projelerine 2045 yılına kadar inşaat izni verilmesini öngörüyor.

 

Ayrıca, elektrik üreten doğal gaz santralleri de yeşil sınıfına girebilecek. Bunun için başlıca şart, bir kilovatsaatte 270 gramdan daha az karbondioksit salımı yapması. AB’nin bu sayede daha fazla karbon salımına neden olan diğer fosil yakıt kullanan santralleri azaltmayı amaçladığı belirtiliyor.

Plan, bir yıldır AB ülkeleri arasında tartışmaya neden olmuş, hangi yakıtların gerçekten sürdürülebilir olduğu ve “yeşil” etiket kriterleri konusunda anlaşmazlıklar yaşanmıştı.