Köşe Yazıları

Nükleer Karşıtlarının Haklı Gururu ve Sevinci

0

Bazen tam da umudun bitmeye başladığı yerde, bazen tam da kaybetmeye kendini hazırlamaya başlarken, bazen kaybedersen aslında ne çok şey önemsediğini ve neleri nasıl yaptığını, nasılda yaşamının olmazsa olmazı olduğunu anladığın vardır. Yaşamının bir parçası olduğunu ve özdeşleştiğini.

Tıpkı nükleere karşı verilen ve 20 yıla yaklaşan mücadelemiz gibi. Kimimizin çocuklarından bile büyük, kısa sayılamayacak, uzun soluklu bir koşuydu bizimkisi.

Hani sol örgütlenmelerde olduğu gibi, çocuk denecek yaşlarda girmiştik bu sevdaya. Bu kavga ve inada. Yeni mühendis olmuştuk. Hem de alasından elektrik mühendisi, 80 darbesinin kişileri sindirdiği susturduğu yıllardı, biz kendi varoluş seçimlerimizi önümüze koyduğum idollerle yapmaya çalışıyorduk. Ama ağır bedeller ödeyen tanıdıklarımız, sevdiklerimiz vardı ve biliyorduk ki bizim öykümüz farklı olacaktı. Öyle de oldu. Hilmi Çamurdan ve Adana Çetko üyeliği ile başlayan günler. İlk Akkuyu eylemlerimiz. Hilmi ki bence bu mücadelenin başlamasında, bu kavgaya insanların katılmasında örnek ve etkili olmuştu. Yaptıkları, yürüyüşleri eylemleri ve diğer eylemleri ile bölgesinde nükleere izin vermeyeceğini gösteriyordu. Akabinde Çetko, Bilge Contepe, kurduğumuz çadırlardan, bugün Mersin NKP’nin başında olan ve bu dava için, kendi tüm bireysel düşlerini öteleyen Sebahat’e kadar uzun soluklu bir yoldu , neferler değişse de başrol figürü olarak, yol aynı kalmış, kimse kavgasına ihanet etmemişti. Herkes aynı kararlıkla yoluna devam ediyordu.

Tam kazandığımızı düşündüğümüz noktalarda, tam gelen hükümetin vazgeçtiğini düşündüğümüz noktalardan sonra, birileri, kimi lobilerin etkisiyle, nükleer silah pazarlıklarıyla, az gelişmiş bir ülkeyi nükleer çöplük haline getirmek isteyenlerle, üstelik nükleere yapılan yatırımın sadece üçte birinin alınabileceği, hiçbir şekilde bu ülkeye katkısının olmadığı, ısrarla, gelişmesi ısrarla engellenmiş bir ülkede, güneş bize yeter diyordu ekolojistler.

Ecevit döneminde vazgeçilse de, son AKP döneminde Akkuyu’ya alternatif olarak karşımıza bir de Sinop çıkıyordu. Deli-çılgın-hoyrat Karadeniz’e bunu yapmak istiyorlardı. Bizse inadına mücadeleye devam ediyorduk. Çernobil’i yaşamıştı bu ülke. Çayı içen bakanlara inat, Karadeniz’de Kazım Koyuncu gibi kansere kurban verdiğimiz yol arkadaşlarımız vardı. Biliyorduk şimdi işimiz daha zordu ve daha öfkeliydik. İşte gidiyorum demişti Kazım, ardına bakmadan ama biz gitmesine alışamamıştık. Kavgaya olan inancımız, öfkemizle buluşuyor ve yüzlerce imza toplanıyor, Sinop yığınla kalabalık mitinge ev sahipliği yapıyordu. Bu arada Sinop’ta 3 arkadaşımızı yeniden kurban veriyorduk. Biz inat ettikçe, kendisini çevreci ilan edenler , inatla yapacağız diyordu. Metin, Adnan, Tanay Hoca ve diğer insanlar ısrarla hayır diyordu. Israrla her yerde bunu anlatıyor dile getiriyorlardı. Mersin NKP durmuyor, balonla çocuk şenliği yapıyordu. Şimdi sayamayacağım yığınla eylem, sadece NKP değil, diğer  alternatif gruplar içinde aynısı geçerliydi. Zaman aleyhimize gibi işlese de, biz inadına çoğalıyorduk. Üstelik bizim ki, bölünmelere uğramadan ilerliyordu. Evet yer yer kırılmalar , yer yer alınmalar oluyordu. Ama NKP, içine tüm bileşenleri(TMMOB-Hukukçular ..vb) hızla ilerliyordu. Nitekim tıpkı Kazdağların’da TMMOB’un açtığı dava gibi, TMMOB yeniden bir dava açıyor ve 3 maddeye yargı durdurma veriyordu.

Şimdi biz bunun sevincindeyiz. Evet çoşkumuz yüksek, içinde solcusu, yeşili, çevrecisi, halkı ile verilen mücadele var. Bilge’nin deyimiyle yeniden Akkuyu’ya çadırla gittiğindeki manzara değişik. Şimdi 12 eylül’ün izleri ve etkileri çok da net değil, şimdi herkes biraz yeşil nasılsa, ama burada durmak, bu sevincin çoşkusuna katılıp, rehavete girmek için erken. Bence bizim yapacak daha çok işimiz var ve kavga asıl şimdi buradan, bu kazanımla elde ettiğimiz ivmeyle, daha kararlı, daha eylemli günler bekliyor. Ben açıkçası altın aramalarında olduğu gibi, eğer isterlerse bir yöntem bulabileceklerine inanıyorum Tabi bizim de alternatif çözümlerimiz olması gerektiğine inanırken, Bilge, Hilmi , Metin, Adnan, Sabahat  gibi, isimli –isimsiz yüzlerce yüreğe bir Merhaba demek lazım diye düşünüyorum. Umarım onlar son Don Kişotlarımız olmaz. Dostlukla. Ve emeğine  sağlık TMMOB.

You may also like

Comments

Comments are closed.