Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinin İstanbul buluşmasının ardından hem toplantıda başlayan tartışmayı yazılı olarak sürdürmek hem de sanal ortamdaki tartışmalara katkıda bulunmak için hazırlanan, kolay okunması beklentisiyle olabildiğince kısa olan metnin daha neşeli katkılarla çoğalmasını umuyorum.
Sıkıcı Siyasal Parti
Resmi ideolojiyi ve onun sahibi devleti tüm kurumları ile birlikte bireylere karşı savunmak, gereği halinde tahkim etmek için hazırlanmış siyasal partiler yasası bireylerin siyaset yapma, siyasete katılma arzusu önünde sağlam bir duvar olarak varlığını sürdürüyor. Kuşkusuz temel hedefimiz bu yasayı değiştirmek. Mevcut yasa örgütlenme biçimi olarak belli kalıpları öngörüyor. Biçim belli biz içeriğe bakalım diyecek halimiz yok. Biçimin içeriği belirlediğini hepimiz biliyoruz. Öyleyse yaşamın tüm renklerini ve devinimlerini içeren yeni örgütlenme biçimlerine açık olmak, mevcut yasaların sınırlarını yaratıcı yöntemlerle aşmak zorundayız. Aksi takdirde enerjisinin çoğunu bürokratik sıradanlıklara harcayan diğer sıkıcı siyasal partilerden hiç farkımız kalmaz.
Çeşitlilik İçinde Birlik
İçinde yaşadığımız endüstriyalist tüketim toplumunun monokültürler yaratan dişlilerinden kaçıp kurtulan bireylerin siyasete katılma arzusunu örgütlemeye çalıştığımız kurgusundan hareket edersek hedef kitlenin başka türlü bir tanımını da yapmış oluruz. Farklı sınıflardan ve kültürlerden gelen bireyleri bir arada tutmak ve hatta örgütlemek oldukça karmaşık bir problem olarak gözükse de doğada bolca gördüğümüz ekosistemlerin, çeşitliliğe dayalı kararlı dengeler yaratabiliyor oluşları umut verici örnek modeller olarak önümüzde duruyor.
Su Kadar Şefkatli
Örgütümüz nasıl bi seye benzeyecek sorusunu bazı klişeler ve kavramlar üzerinden tarif etmeyi deneyelim.
Soru şu: Örgütümüz çelik bir çekirdek kadar sağlam mı olacak yoksa su kadar şefkatli mi olacak?
Hepimizin bildiği gibi kullandığımız dil sadece bizi ifade etmez ayni zamanda şekillendirir. Bir yandan militarist çağrışımları olan diğer yandan endüstrializmin ve modernizmin bir ürünü olan çelik çekirdek kavramının bizi tarif etmesi hiç de mümkün değil? Oysa toprak anayı çağrıştıran, kadim kültürlerin yaşam kaynağı olan su ve doğanın bilgeliğine göndermeler yapan ‘’su kadar şefkatli’’ kavramı kurmaya çalıştığımız örgütü daha iyi tarif eder.Siz ne dersiniz?
Eduardo Galeano’nun ‘’Kurşun sektiren kadın’’ adını verdiği yakın tarihe ait bir minik bir öyküsü var. Dünyanın en çok arzulanan casusu Mata Hari ile ilgili…’’ 7 Ağustos; Mata Hari’nin doğum günüydü, kurşuna dizileceği mangaya veda öpücükleri gönderdi. Sonuçta on iki askerden sekizi hedefi ıskaladı.
Örgütlerin ve örgütlenme motivasyonlarının tek başına siyaset yapma arzusundan kaynaklandığını, yine tek başına büyük söylem ve ütopyalarin insanları örgütlenmeye sürüklediğini söylemek kuşkusuz mümkün değil… Gündelik hayati ve ona ilişkin söylemleri gözden kaçıran bir siyasetin umut vaat etmediğini söylemek zorundayız. Büyük ve merkezi örgütlenmeler yerine yaygin küçük yerel örgütlerin gündelik yaşami kucaklamakta daha faydalı olacağı ortadadır
Seçim mi? Uzlaşma mı?
Ekosistemlerin dengesinde en küçük bir bileşenin bile ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Doğa korumacıların biyoçeşitliliği korumak ve tükenen türlerin varlığını sürdürmek için nasıl gayret sarf ettiklerini biliyoruz. Çoğunluğun, ortalamanın ya da egemen olanın ötekilere yaşam şansı vermediği örgütlenme biçimleri ve anlayışlarının partimizle ya da siyasetimizle ilgisi olmaması gerekir. Zira biz geleceğin partisi olma iddiasındayız. Çeşitliliğin birliğini sağlamanın başkaca bir yolu da yoktur. Demokrasinin alamet-i farikası olduğu sanılan seçim yapma yönteminin örgüt içi karar süreçlerinde olabildiğince uzak durulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü seçim ya da daha güzel tarifiyle parmak demokrasisi çeşitliğin birliğini ortadan kaldıran, örgütümüzü ve politikalarımızı fakirleştiren bir yöntemdir. Oysa uzlaşma hem politikalarımızı zenginleştirir hem de örgütümüzü…
Cemaat mi? Parti Mi?
Son yıllarda dinsel cemaatlerin siyaset üzerine olan etkilerinin artmasıyla, toplumun cemaat ilişkilerine ve yapısına olan ilgisi de arttı. Zaman zaman siyasal partilerdeki ilişki ve işleyiş biçimlerini cemaat ilişkileri benzetmenin faydalarından söz edilir oldu. Bir cemaate dahil olma arzusunun sosyal bir varlık olan insan için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Çeşitli tema ve biçimlerde cemaatlerin oluşmasının ve parti içinde bu cemaatlerin var olmalarının son derece doğal süreçler olduğunun da farkındayız. Ancak yapılabilecek en büyük hatalardan biri siyasal bir partiyi cemaate dönüştürmektir. Diğer bir hata da araçları birbirine karıştırıp toplumun değişik temel ve temalardaki örgütlenme biçimleri ile parti arasındaki ilişkileri karanlık odalar ve gizli tünellerle örmeye kalkmaktır.
Kendi Göbeğimizi Kendimiz Keselim
Üzerinde güneşlerin bile batmadığı liderler ve önderler çağının bittiğini kabul etmek ve bir an önce yatay ağ tipi bir örgütlenme modelinin bize sunacağı zenginliği katılımcı ve dayanışmacı anlayışa adapte olmak zorundayız. Bizim yerimize düşünen liderler bize yol gösteren öncüleri boşuna beklemeyelim İmece usulüyle kendi göbeğimizi kendimiz keselim.
Sanal İletişim ve Şiddet
İnsan türünün evrimleşme sürecinden daha hızlı gelişen sanal iletişim olanakları ne yazık ki insan ilişkilerindeki rekabet, meydan okuma ve şiddete doğru uzanan olumsuz yönelimleri azaltmakta başarılı olamadı. Özellikle sanal alanda yapılan politik tartışmalar, hepimizin kişisel deneyimlerimizden bildiği gibi, uzlaşma yerine şiddet dilinin hâkim olduğu verimsiz mecralara dönüşüyor. Bu nedenle de sanal iletişimi olabildiğince bilgi aktarımı için kullanıp, tartışma ve görüş alışverişlerini yüz yüze yapılan toplantılarda sürdürmek kuşkusuz daha faydalı olacaktır.