Kurtuluş’un taş sokakları asfalt oluyor

Kurtuluş’un Bozkurt Mahallesi’nin sokakları yağmursuyu kanalı yapım çalışmaları nedeniyle İSKİ tarafından kazılıyor. Kazılan yollardan bazıları (Türkbeyi, Baysungur ve Bilezikçi sokakların birinci adaları) granit küp taşlarla kaplıydı. Ancak bu yollar altyapı çalışmasının bitiminde tekrar taşla kaplanmak yerine asfaltlandı. Pek çok mahalleli durumdan ancak dumanı üzerinde tüten asfaltı gördükten sonra haberdar olabildi. Semt sakinlerinin pek çoğunun bilgisine sunulmadan yapılan bu uygulama tartışma yarattı.

Kurtuluş semtinin Eşref Efendi sokağında meyve taşıyan bir at arabası. Foto: Akgün İlhan

Yapılan iş demokratik değil

Baysungur Sokak’taki asfaltlama çalışması birinci ada için bitirildi. Şimdi sıra ikinci adada. Foto: Gülay Şubatlı

Şu bir gerçek ki Kurtuluş semtinin yolları düzgün değil. Yollarda herhangi bir tümseğe ya da çukura rastlamadan bir dakikadan fazla yürümek pek mümkün olmuyor. Topuklu ayakkabıyla yürümekte zorlanan, bebek arabasını kullanırken sarsılan, otomobiliyle geçerken çukura ya da tümseğe denk gelen ya da zemin kattaki evinde nem sorunu yaşayan bazı vatandaşlar da olup bitenin sorumlusu olarak granit küp taşları görüyor. Algı böyle olunca da Şişli Belediyesi Çözüm Merkezi’ne şikâyet dilekçeleri gönderiliyor. Belediye de sadece gelen şikâyetlerden yola çıkarak İSKİ’nin yaptığı kazı çalışmalarının sonrasında bu taşları yeniden döşemek yerine yolları asfaltla kaplıyor.

Hâlbuki semt sakinleri arasında bu taşlardan şikâyeti olmayan, yollarla ilgili sıkıntılarını mevcut taşların daha doğru biçimde döşenerek çözülmesini isteyen insanlar da mevcut. Ve elbette ki bu insanlar taşlardan memnun olduklarını yazan bir dilekçeyi durduk yere veremeyeceklerine göre belediyenin sadece şikâyet eden kesimi dinleyerek harekete geçmesi hatalı bir yaklaşım. Çünkü bu şikâyetler semt halkının genel görüşünü yansıtmıyor. Yapılması gereken herkesin bu meseleden haberdar edilip, her kesimden fikir alındıktan sonra bir karar alınması ve vatandaşların bundan haber edildikten sonra harekete geçilmesi olmalıydı. Ama bu yapılmadı. Şişli Belediyesi’nin bu uygulamasına karşı yüzlerce şikâyetten ve yolların bir kısmı asfaltlandıktan sonra Bozkurt Mahallesi muhtarlığında son üç gündür açılmış olan “asfalt isteyenler” ve “küp taş isteyenler” adları altında imza listeleri de geç kalmış bir demokrasi hamlesi[1]. Elbette hiç yoktan iyidir denilerek buraya vatandaşlar imzalarını atmalı. Ancak keşke bu imzalar asfaltlama başlamadan olsaydı.

Kurtuluş yollarının sorunu granit küp taşlar değil

Asfalttan nasibini alacak sokaklardan birisi de Dericiler Sokak. Foto: Akgün İlhan

Üstelik Kurtuluş’ta yolların düzgün olmamasının nedeni granit küp taşları da değil. Bu taşlar düzgün bir zemine doğru biçimde yerleştirilse şikâyetlerin ortadan kalkacak. Semtin asfalt döşeli yollarında çökmeler, tümsekler, kırıklar ve çatlaklar var. Ve yolların en büyük sorunu yayaların yürümesi için icat edilmiş kaldırımların arabalar, motosikletler, esnafın masası, sandalyesi, buzdolabı, manavların bakkalların tezgâhları tarafından işgal altında. Yayalar da taşıtlarda aynı yol üzerinde kelle koltukta ilerleyince kazalar oluyor, olmasa da sinirler bozuluyor. Bütün bu sorunlar silsilesi taşlara yükleniyor.  Dolayısıyla beceriksizce yapılan belediyecilik hizmetlerinin ceremesini taşlar çekiyor. Küp taşlar günah keçisine dönüşmüş durumda. Onun karşısına çözümmüş gibi konulan malzeme ise asfalt. Asfalt bütün bu sorunlara çözüm olmayacağı gibi üzerine yenilerini de ekleyecek. Nasıl mı? Buyurun buradan okuyun.

Taşlar doğa ve insan için sağlıklı, asfalt hastalık yapıcı

Küp taş dünyanın pek çok kentinde yüzyıllardır kullanılan bir yer kaplama malzemesi. Granitin küp şeklinde kesilmesiyle elde edilen bu doğal malzemenin asfalt gibi insan sağlına zarar verici herhangi bir etkisi yok. Uzun ömürlü olmasıyla ve estetik boyutuyla tartışılmaz şekilde üstün bir ürün.

Asfalt ise üç senede bir değiştirilmesi gereken, döküldüğü andan söküldüğü tarihe kadar zehirli atık üreten, güneş ışınlarını emip kentleri ısı adalarına çeviren ve toprağın yağışla ilişkisini sıfırlayan bir malzeme. Asfalt dediğimiz şey yapıştırıcı ve suyu izole edici özelliği olan petrol yan ürünün taş, çakıl ve toprak ile karışımından meydana geliyor. Dolayısıyla petrol kökenli içeriği nedeniyle kanserojen maddeler içeriyor. Daha net söyleyecek olursak asfaltın içerisinde yüzden fazla toksik ve kanserojen madde var.

Özellikle de asfaltın ilk döşenmesi sırasında kanserojen maddeler en üst seviyede oluyor. Bu sadece asfalt dökümünde çalışan işçileri değil sokaktan geçeni de ilgilendiren bir durum. Asfalt kurudukça bu maddelerin salımı azalsa da hiçbir zaman tam olarak bitmiyor. Hatta hava sıcaklığının yükselmesiyle birlikte asfalttaki zararlı ve kanserojen kimyasalların havaya salımı da artıyor. Bunların solunması, hemen olmasa da uzun vadede çok ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor[2]. Asfalttaki benzenin de solunması ve buna bir yıldan uzun süre maruz kalınması kan üzerinde olumsuz etki yapıyor. Kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar) azalırken, anemiye yol açar ve kemik iliği hasar görebilir. Hem kadınlarda hem de erkeklerde üreme sistemleri üzerinde ve gelişmekte olan fetüs üzerinde olumsuz etkileri oluyor[3]. Dolayısıyla onkoloji hekimi Yavuz Dizdar’ın da belirtti gibi özellikle trafiğin çok yoğun olmadığı yolları asfalt yerine küp taşla döşemek en sağlıklı çözüm.

Taşlar güzel, asfalt çirkin

İşin bir başka boyutu da asfaltın estetik olmaması. Kurtuluş, kültürel anlamda gittikçe daha da renklenip bir cazibe merkezi haline gelen ve halen tarihi dokuya sahip olan bir semt. Son birkaç sene içinde açılan butik oteller, kafeteryalar, barlar ve restoranlar ile her geçen sene daha turistik bir çehreye bürünüyor. Bir yerde herhangi bir ekonomik aktivitenin olabilmesi için çevrenin temiz olması şarttır. Ancak turizmin sürebilmesi için o yere has bir estetik boyut ve farklılık da gerekir. Tarihi binalar birer ikişer yıkılıp yerlerine beton ucubeler inşa edilirken, taşlı yolların üzerine asfalt dökülürken estetik ve otantik unsurlar hızla yalan oluyor. Kurtuluş semti kimliğini hızla yitiriyor.

Asfalt sadece çok kısa vadede ucuz

Asfalt ile ilgili bir başka asılsız iddia de ucuz olması. İktidarda oldukları beş senelik zaman dilimlerinde görünecek icraatları uzun vadede çözüm getiren işlere tercih eden belediyelerin en sıkça baş vurduğu argüman asfaltın daha ucuz olması. Nitekim aralarında benim de olduğum Bozkurt Mahallesi sakinleri ile Şişli Belediyesi arasında yapılan üç farklı görüşmede sırada BEDAŞ ve Telekom gibi kurumların kazı çalışmaları olduğu, bunların hep bir arada yapılmaması yüzünden her seferinde taşların sökülüp dizilmesinin pahalıya mal olacağı yetkililer tarafından defalarca belirtildi. Ancak bu kulağa pek mantıklı gelmiyor. Zira sökülen asfalt bir daha kullanılamıyor. Oysa taşlar dayanıklı oldu için defalarca yeniden kullanılıyor. Asfalt sık aralıklarla bakım ve yenileme maliyeti çıkaran bir malzeme olduğu için uzun vadede granit küp taşlardan daha pahalıya geliyor. Üstelik gerçekten ucuz bile olsa halk sağlığına zararı olan bir malzeme sırf ekonomik olduğu için kullanılmamalı.

Uzun lafın kısası, hem sağlımıza hem de gözümüze ve cebimize zarar veren asfalttan Şişli Belediyesi’nin en kısa zamanda vazgeçmesi gerek. Kurtuluş sakinleri en azından bir sokak taşının üzerinde söz hakları olsun istiyor. Bunda bile söz hakkı olmayacaksa “vatandaş olmak ne demek?” diye kara kara düşünüyor insan.

Son notlar

[1] Bozkurt Mahallesi muhtarlık ofisinde 9 Mayıs 2018 tarihinden itibaren başlatılan imza listesi uygulaması, mahalle sakinlerinin 7 Mayıs 2018 tarihinde Şişli Belediyesi’ne verdikleri asfalt karşıtı toplu imzaların sonucu oldu. Esnafın da yer aldığı bu listede 160 küsur vatandaş asfalt değil taş yol istediklerini belirterek imza attı.

[2] Erol Alver, Ayla Demirci ve Mustafa Özcimder (2012). Polisiklik aromatik hidrokarbonlar ve sağlığa etkileri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 3 (1): 45-52. dergipark.gov.tr/download/article-file/181633

[3] Mustafa Tözün ve Alaattin Ünsal (2008). Benzen ve Sağlık Etkileri. TAF Preventive Medicine Bulletin 7(6): 541-546. www.ejmanager.com/mnstemps/1/khb_007_06-541.pdf

 

 

Akgün İlhan

 

Akgün İlhan
Akgün İlhanhttps://akgunilhan.blogspot.com
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı’nı 1996’da bitirdi. Önce Hacettepe Üniversitesi Eğitim Programları bölümünde (2002) ve sonra İsveç Enstitüsü bursu ile Lund Üniversitesi Uluslararası Çevre Bilimi (2005) ana bilim dalında yüksek lisanslarını tamamladı. UNESCO Su Bilimleri Bölümü’nde (Paris) tüm dünyada 100’den fazla büyük nehir havzasını kapsayan su yönetimine halk katılımı temalı “Çevre, Yaşam ve Politika için Hidroloji”(HELP) adlı bir projeyi yürüttü. 2005’te Barselona Otonom Üniversitesi (UAB) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA) Politik Ekoloji dalında başladığı doktorasını Katalan Hükümeti bursu ile tamamladı (2010). Aynı dönemde (2005-2008) Avrupa Birliği fonlu Bütünleşik Sürdürülebilirlik Değerlendirme Yöntem ve Araçları (MATISSE) adlı projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. İspanya’da Eco-union adlı STK’da profesyonellere yönelik eğitim programları da veren Akgün (2006-2009), 2012-2018 arasında da Su Hakkı Kampanyası’nda (İstanbul) çalıştı. Çeşitli dergi ve kitaplarda yazıları olan Akgün, ”Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler” (2011) adlı kitabın yazarıdır. Ayrıca Açık Radyo’da önce Su Hakkı’nı (2012-2018) hazırlayıp sunmuştur. 2018 yılından bu yana ise Sudan Gelen adlı programın yapımcısıdır. Akgün ayrıca 2016 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ”Çevre ve Turizm” ile ”Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans dersleri vermektedir. Akgün aynı zamanda 2019-2020 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışmaktadır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Şirketlerin toplumsal sorumluluğu

Türk şirketleri kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik uygulamalarında batılı benzerleri kadar başarılı değil. Ancak bu sadece şirketlerden kaynaklanmıyor, 'öngörülemezlik ortamı' ve toplumsal baskının eksikliği de bunda etkili. 

‘Qou vadis-2’: Ülke nüfusu

Geleceği ile ilgili derin kaygılar duymakta olan nüfus kesimlerinin, Türkiye’nin her yerinde giderek artmakta olduğu bir ortamdayız. Ne kent nüfusu kentte kalabilecek uzun erimli bir gelecek görüyor, ne de kır nüfusu kırda kalabilecek bir durum algılıyor.

[Bir şarkının hikayesi] San Francisco/ Scott McKenzie

Scott McKenzie’nin Hippi kültürünü konu alan 'San Francisco (Saçınıza Çiçek Taktığınızdan Emin Olun)' şarkısı, Beatles’ın 'All You Need is Love'ı ile beraber, 'Summer of Love'ın belirleyici şarkılarından biri olarak kabul edilir.

Yandı Çukurova yandı

Türkiye’de tarımın geldiği yer içler acısı. Ülkenin dört bir yanındaki çiftçiler isyan halinde. Diğer taraftan en fazla artış gıda fiyatlarında. Dikkate alınması gereken ciddi bir dengesizlik var.

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Bir güvercini sevmekle başlayacak her şey

Maalesef sorun yarattığı var sayılanlara karşı empati yoksunu, sadece kendi refahını gözeten adaletsiz çözümler üretmek yalnızca 'Güvercin Kakası' kitabındaki kasaba halkına mahsus değil. Katliam Yasası'nı unutmadınız değil mi?

EN ÇOK OKUNANLAR