Seçimlerle ilgili amma eksik, amma fazla, amma yanlış, amma yanlı, amma haklı, amma haksız birkaç söz etmek farz oldu. Açıkçası dünden beri kendimi şöyle hissediyorum: Final maçına çıkmışsınızdır, oraya kadar da her şeye rağmen gelmişsinizdir. Maç rakip sahada oynanır. Müthiş gergin bir atmosfer vardır. Rakip taraftarlar, küfürle, kötü tezahüratla, alayla, sataşmayla, saha içine girmeyle, üzerinize “yabancı madde” atmayla, sizi kışkırtmayla, hakemi etki hatta emir altına almayla, rakip oyuncular size çelme takmakla, formanızı çekmekle, açık gizli küfür etmekle, oyunun kurallarını kafalarına göre değiştirmekle artık size futbol oynatmama yemini etmiş gibidirler. Saha avantajı, puan avarajı, moral üstünlük hep onlardadır. Onlar gedikli, siz çömezsinizdir. Maça 3-0 geriden başlarsınız ya hani. Berbat bir ilk yarıdır. Takım arkadaşlarınız birbirine girer. Soyunma odasında teknik direktör size gaz verir, inanmaya başlarsınız gibi ama içinizi bir kurt kemirir. Sonra ikinci yarıda müthiş organize bir gol bulursunuz. Sonra bir gol daha. Ve son dakikada 1 gol daha! İşte o son golü, son dakikada atar, ama attığı gole inanamadığı o ilk anlarda nasıl sevineceğini bilemez, sağına soluna, ağzı bir karış açık, takım arkadaşlarına bakar ya insan. Sanki zaman durur ya işte o an. İşte tam da böyle hissettiğimden dün ne sevinebildim, ne de bir şeyler yazabildim zafer hakkında.
Bugün şöyle düşünüyorum: Biz Kazandık, Barış Kazandı, Onu Başkan Yaptırmadık, AKP’nin çoğunluk diktatörlüğü bitti. Daha ne olsun? Yani bugün “ama ne olacak, şöyle mi olsun” filan diye düşünmedim değil. Bundan sonrasına dair bana mantıklı gelen belirli senaryolar da var. Ama bunları konuşmaya gerek yok. Sadece birkaç noktanın altını çizmekte fayda var.
Bu, Gezi Direnişinin Zaferidir
İlk olarak, şunu bağıra bağıra söylemek istiyorum: Bu, Gezi Direnişinin zaferidir! “Ne oldu gezi oldu da?” diyenlere “İşte bu oldu lan! Yetmez mi!” diye hönkürmek istiyorum. 2 yıl sonra o yıkılmaz sandığınız diktatörlük yıkıldı. Daha altı ay önce “HDP macera aramasın!” dediğiniz HDP 80 milletvekili kazandı. HDP Gezi sonrasında kuruldu, Gezi’nin ruhu ona sindi. Bildiğim, tanıdığım, Gezi’yi destekleyen büyük çoğunluk HDP’ye oy verdi. Yetmedi, müşahitlik yaptı, oy saydı, plakasız arabaların tekerini patlattı, trafoya kedi girmesin diye oradan oraya koştu, sandık başında duranlara yiyecek-içecek taşıdı, oy sandıklarına sarıldı. Her duyduğu bilgiyi paylaştı, konuştu, tarttı, tartıştı ve herkesi inandırdı. Daha ne olsun?
İkinci olarak: Bu, Demokrasinin zaferidir! Şahsen pek inanmadığım, ancak daha iyi başka bir imkan olduğundan da şüphe duyduğum, bir sistemi, sistemin kendi içinden, tüm haksızlıklara, hukuksuzluklara, usülsüzlüklere, hırsızlıklara, alçaklıklara, aşağılıklara rağmen HDP bu barajı aşıp geldi. “Emanet oylar”la geldi, zaten her oyun aslında olması gerektiği gibi. Çoğunluğu genç ve kadın, ama en önemlisi ezenlerin, muktedirlerin safında olmayan vicdanlı, akıllı, bilgili, duyarlı insanlar aştı bu barajı. “Milletimiz gereken cevabı sandıkta verecektir” diyen aymazlara gereken cevabı verdi. Uzun adamı ekranlardan birkaç günlüğüne bile olsa uzaklaştırdı. Moralimizi düzeltti, daha uygar, daha özgür, daha eşit bir ülkede yaşayabileceğimizi gösterdi. Ve bir parantez açarak özellikle CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun olgun, demokratik tavrına da saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum. Meydanlarda yalan yanlış laflarla İnönü’yü ağzına dolayanlar, Menderes asılmasın diye İnönü’nün nasıl kapı kapı dolaştığını söylemezler. Her şeye rağmen meclisi çalıştırmak gerektiğini, çözümün mecliste aranması gerektiğini sürekli dile getirdiğini söylemezler. Kılıçdaroğlu da İnönü gibi, sadece “diğer”ini ötekileştirmemekle kalmadı, HDP barajı aşarsa daha güçlü bir muhalefet olacağını da halka sezdirdi. Daha ne olsun?
Üçüncü olarak, MHP hakkında söylenebilecek pek bir şey yok esasen. Gördüğüm kadarıyla sadece AKP karşıtlığı ve bilindik milliyetçi hamaset politikaları üzerinden “korku siyaseti” ile yine iyi bir oy oranını yakaladı. Yine de kendine “milliyetçi” ya da “ulusalcı” ya da “Kemalist” filan her neyse diyen arkadaşlar hakkında birkaç söz edilmeli. Önce “AKP, HDP ile anlaştı” dediniz, adamlar çıkıp “Seni Başkan Yaptırmayacağız” dedi. “Ya meclis dışında kalırsa, o vekiller hep AKP’ye gidecek” dediniz, HDP 80 tane milletvekiliyle meclise girip, barajı aşamadığı durumda 318 civarında vekil alacak AKP’yi 258 milletvekiline indirdi. Diğer partilerin oy oranı nerdeyse hiç değişmeden AKP tek başına iktidar olma şansını kaybetti. “Kürtler bölücülük yapmasın” dediniz, adamlar “Ortak Yaşam” dedi. “Kürtler dağa çıkmasın” dediniz, adamlar siyaset yapalım dedi. AKP’den nefret ettiniz, Kürtlerden de nefret ediyorsunuz. HDP meclise girdi diye oy verenleri “vatan haini” ilan ettiniz. “Kürtleri meclise soktular” dediniz. AKP iktidar olmasın ama Kürtler de meclise girmesin! Peki kardeşim nasıl olacak o? Bölücü olmasınlar, terörist olmasınlar, ama meclise de girmesinler? Ne yapsınlar ulan, ne yapsınlar peki? Kaldı ki adamlar yıllardır mecliste! Bu seçimde HDP vekillerinin yarısı “kürt” kimliği ile ön plandaysa diğer yarısı “sol-sosyalist” çizgiden gelen, gayet donanımlı insanlar. Hani sürekli “vatan hailniği” edebiyatı yapıyorsunuz ya, onun âlasını Nazım Hikmet sizden bir 50-60 yıl önce yaptı zaten! Vatan size o çok sevdiğiniz devletiniz tarafından yutturulan yalan yanlış zırvalarsa, vatan sarılmaksa ne olduğunu bilmediğiniz ezberlere, vatan yanınızdaki yörenizdekinden nefret etmekse ve vatan hiç çıkmamaksa kokuşmuş karanlığınızdan. Durmayın, söyleyin: BİZ VATAN HAİNİYİZ! Peki ya siz?
Bu ülkenin genç insanlarının bir hayali vardı Gezi’de, güler yüzlü, saygılı, akıllı ve etkili bir muhalefetle üzerimize kara bir sis gibi çöken bu diktatörlüğe diz çöktürmek. Şu an yıkıldılar, yakında diz de çökecekler. Bundan sonra hesap mecliste sorulacak. O oylamalara vekillerin sokulmadığı, çete gibi vekillere saldırıldığı çoğunluğun meclisinde. Ve muhalif siyasetçiler doğru adımları attığı takdirde, bu ülkede yeni bir siyasetin mümkün olduğu görülecek. Az kaldı.
Başta ruh halimi anlatırken, gol atan futbolcu örneğini vermiştim ya. O golü atan ben değilim aslında, ben maçı kenardan izleyen ama tamamen kendini o oyuncuyla özdeşleştiren fukara bir izleyiciyim. O golü atan, Gezi’de koluna kan grubunu yazıp sokağa çıkan gencecik kardeşlerim. Toma’lara göğüs geren bu ülkenin kadınları. Sandık sandık oy peşinde koşan, gezide gazdan etkilenenlere talcid sıkan insanlar. Başka türlü yaşamanın ve unuttuğumuz şekilde bir güzel sevmenin mümkün olduğuna inanan ve inandıran o güzel insanlar. İşini gücünü, çoluğunu çocuğunu, geçmişini geleceğini hiçe sayıp bu ülkede artık iyi bir şeyler olsun diye kendini sokağa atan insanlar attı o golü! Hepsinin ellerini, gözlerini ve yanaklarını öpüyorum. Hepiniz kardeşimsiniz!
Soner Sezer