Son günlerde HDP-CHP meselesi bizim çevremizin önemli bir bölümünde, Türkiye’nin geneli için ise ufak bir çevrede tartışılmaya başladı. 30 Mart’a kadar yoğun şekilde devam edecektir, 30 Mart sonrası sonuçlara göre de devam edebilir. Bu tartışmayı kısaca özetlemek gerekirse bir bölüm HDP’liler ve bir bölüm CHP’liler belirli noktalarda oyların CHP’ye, belirli noktalarda ise HDP üzerinden BDP’ye verilmesi gibi bir fikri ortaya sürdüler. En son HDP Danışma Kurulu üyesi Zeynep Gambetti’nin son gelişmeler ışığında İstanbul’da HDP’nin CHP lehine seçimden çekilmesini önermesiyle tartışma daha da yaygın bir alan kazandı.
Fakat burada tartışmanın iki tarafı için de gözden kaçırılan önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. Bu nokta, partilerin tüm seçmenleri kendilerinin “kemik kitlesi” gibi görmesi ve bunun hayatta hiçbir karşılığının olmaması. Evet, her partinin bir kemik kitlesi var. Seçimlere bu kitle kaç kişi saymak için bile girebilir bu partiler. Fakat bu kazanmak için yeterli olmayacaktır. Bir de seçmenin büyük bölümünü oluşturan herhangi bir partiye doğrudan bağı olmayan seçmenler var. Kazanmak için onların da oyunu almak gerekli. Ya da kazanmak için olmasa da yüksek oy almak için, siyasi fotoğrafta önemli bir yer elde etmek için onların bir bölümünün oyunu almak gerekli. HDP-CHP tartışmasında ise bu kitle hiç düşünülmeden hareket ediliyor. HDP’nin ya da CHP’nin alacağı her oyun o partinin kemik oyu olduğu sanılarak analiz ediliyor ve toplumsal bir olaya matematik işlemi yapılır gibi bakılıyor. Böyle bakıldığı için de bu seçmen kitlesinin kimseden işaret beklemeden bir şeyler yapabileceği, oylarını değiştirebileceği gibi bir ihtimal de tartışma dışı bırakılıyor.
17 Aralık’tan sonra AKP’nin baskıyı giderek arttırması ve son günlerde Twitter’ı yasakladıktan sonra DNS’lerle köşe kapmaca oynaması zaten bizim çevremizde tartışılan HDP-CHP problemini de bir bakıma çözmüş durumda. AKP’nin attığı her adım, HDP’nin ismi etrafında toplanan, “herhangi bir partiye doğrudan bağı olmayan seçmen”i, ister istemez CHP’ye oy vermeye itiyor. Bakın, dikkat! CHP’li yapmıyor, CHP’ye üye yapmıyor sadece ve sadece CHP’nin altındaki boşluğa EVET mührünü vurduruyor ve o seçim bölgesinin bir beş sene daha AKP tarafından yönetilmemesi isteğini ortaya koyuyor. Aslında bu yönelimin bu doğrultuda olduğunun ve başladığının da herkes farkında. Örneğin İstanbul’da HDP’nin alacağı oyların kendi kitlesinin tahminlerinde bile %12′lerdeyken; şimdi “Sarıgül ile Topbaş arasındaki fark”ın baz alınması bu farkındalığın en önemli göstergesi.
AKP demokrasiden uzaklaştıkça, 30 Mart sonrası yapabileceklerinin ufak bir tanıtımını bu günlerde halka yaşattıkça seçmen davranışlarını da şekillendiriyor. Bunun üzerine 17 Aralık’tan beri AKP’de başlayan bir çözülme de eklendiğinde partisiz ve hoşnutsuz seçmenlerin zihninde büyük şehirler başta olmak üzere bir “AKP’yi yenme” ihtimali beliriyor. Bu belirme de tekrar seçmen davranışlarına şekil veriyor. Bir sarmal şeklinde… Kısaca AKP’yi yenecek parti etrafında bir kümelenme kimsenin işaret vermesine gerek kalmadan kendiliğinden gerçekleşiyor. Bu sadece HDP özelinde de olmuyor. HDP daha yaygın bir parti olduğundan tartışma burada yoğunlaşmış olsa da TKP’nin İstanbul adayı da ya da “Solun Ortak Adayı” sloganıyla Ankara’da yarışan aday da bu çekim sarmalının etkisini hissediyor. Aynı tartışmalar, aynı seçmeni kendinde tutma çabası o adaylarda da var.
Sonuç olarak bu tartışmaları ortaya çıkartan aslında iktidar partisinin baskıcı yöntemleri oldu. Sadece Gezi’den beri yaşananlar, Gezi’den beri söylenenler ve yapılanlar bile AKP’nin yenilmesi gerekliliği fikrinin insanlarda oluşmasını sağladı. Ethem Sarısülük’ün öldürüldüğü yere teşekkür pankartı astıranların, İstanbul’u metre metre paylaşanların, Twitter’ı yasaklatmak için dava açıp seçim çalışmasında özgürlükten bahsedenlerin, 15 yaşında 16 kilo olarak ölen bir çocuğun 9 ay boyunca erimesini izleyen bir anneyi meydanlarda yuhalatanların yenilmesi gerektiği fikri insanların zihninde oluştuğu için ve buna yönelik olarak da bir “seçmen eğilimi” sergiledikleri için sanırım kimseyi suçlayamayız.
Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net