EkolojiEnerjiManşet

Hayır, odun yakmak iklim dostu değil

0

Yazan: Jodi Helmer

Yeşil Gazete için çeviren: Hatice Pehlevan

*

Avrupa Birliği (AB), 2009 yılında üye ülkeleri fosil yakıttan çıkmaya teşvik etmek için Yenilenebilir Enerji Yönergesi oluşturduğunda, odun biyokütlesini “yenilenebilir enerji kaynağı” olarak tanımlayarak hata yaptı. O yıllardan beri yönergeye göre yapılan destekler biyokütle endüstrisinin iklim, ormanlar ve yerel topluluklar için olumsuz sonuçlara yol açarken, odun biyokütle endüstrisinin de yükselişe geçmesine neden oldu.

Kar amacı gütmeyen bir çevre kuruluşu olan Southern Environmental Law Center‘da (SELC) görev yapan avukat Heather Hillaker “Bu AB politikaları ilk ortaya çıktığında biyokütlenin karbon etkileri konusunda gerçek bir yanlış anlaşılmanın olduğu görüldü” diyor: “İklim değişikliğiyle mücadele etmek için aradığımız sihirli çözüm bu değil.”

Ahşabın yakılmak üzere peletler halinde sıkıştırıldığı odun biyokütle üretiminin faaliyet merkezleri ABD‘nin güneyindeki çam ve meşe ormanlarıdır. Bölgede yıllık 10 milyon tondan fazla biyokütle üretim potansiyeliyle, devasa 23 bıçkıhane alanı bulunuyor. Dünyanın en büyük odun peleti üretici olan Kuzey Karolina’daki Enviva, tek başına dört tesis işletiyor ve 2024’te aynı yerde beşincisini açmayı planlıyor olabilirler.

Güneyde üretilen biyokütlenin çoğu deniz aşırı ülkelere yollanıyor ve Birleşik Krallık merkezli Drax şirketi, Enviva’nın en büyük müşterilerinden biri.  Drax, Kuzey İngiltere’deki elektrik santralindeki dört birimini kömürden biyokütleye dönüştürdü ve 2018’de Birleşik Krallık’ın yenilenebilir enerjisinin yüzde 7.4’ünü üretti. Şirketin 2020’de açıkladığına göre, hükümet yardımlarından 832 milyon pound (1 milyar dolardan daha fazla) ve buna ek olarak biyokütle üretimi vergi teşvikinden de tahminen 258 milyon pound (340 milyon dolar) kazandı.

Avrupa Birliği’nin Yenilenebilir Enerji Yönetmeliği’nin “birliğin biyokütle endüstrisinin ABD’nin güneydoğusunda kurulması için engelleri kaldırdığını ve Güneydeki halklara ve ormanlara yeni bir tehdit haline geldiğini” ifade ediyor Rita Frost. Frost, Güney’deki ormanların korunmasına odaklı, kar amacı olmayan Kuzey Karolina’daki Dogwood Birliği’nde kampanya yöneticisi.

Kuzey Karolina’daki Tar-Pamlico Nehri yatağındaki yaşlı, meşe ormanlarının tıraşlanmasından bir kesit. / Dogwood Birliği.

İklim ve ormanlar için iki misli ölümcül darbe

Londra’da kurulu küresel politika kuruluşu Chatham House tarafından ekim ayında yayımlanan bir raporda, bilim insanları Birleşik Devletler’den tedarik edilen ve Birleşik Krallık’ta enerji için yakılan ahşap peletlerin 2019 yılında 17.6 milyon ton’a kadar karbondioksit yaydığını tahmin ediyor. Bu karbon sayımının çoğu Birleşik Krallık ulusal sera gazı envanterine dâhil edilmedi. Edilseydi, elektrik üretim sektörünün emisyonlarını yüzde 22 ila yüzde 27 arasında artırmış olacaktı. Ayrıca sanayinin kömürden  biyokütleye geçişinin sera gazı emisyonlarını yüzde 85’e kadar azalttığı iddiası da bilimsel olarak savunulabilir değil.

NRDC’nin İklim ve Temiz Enerji Programı’nda görevli bilim insanı Sami Yassa “Odun, üretilen elektriğin her birimi için bacadan kömürden daha fazla karbon dioksit yayar” diyor. Veri tabanlı çevresel politikaları savunan Amerika merkezli Partnership for Policy Integrity (Politika Bütünlüğü için Ortaklık) grubu da biyokütle yakan enerji tesislerinin kömür yakanlara göre yüzde 150 oranında daha fazla karbondioksit saldığını ortaya koyuyor. Ve elbette ki odun biyokütle endüstrisi pelet üretimi için ormanları keserek her adımda iklime zarar veriyor.

2018 yılında Environmental Research Letters‘da (Çevre Araştırmaları Bildirileri) yayınlanan bir çalışma, enerji üretiminde kömür yerine odun biyokütlesi koymanın etkisini değerlendiren, biyoenerjinin yaşam döngüsünü geliştirecek bir model geliştirmek için Birleşik Devletler’in doğusundaki ormanlardan alınan verileri kullandı. Araştırmacılar, bir tıraşlamadan sonra ağaçlar yeniden dikilse bile karbon borcunu geri ödemenin 44 ila 104 yıl arasında bir zaman alacağını ortaya koydu. Tıraşlama eyleminin tam da kendisi ormanlardaki ağaçlarda ve toprakta depolanan büyük miktarda karbonu salar. Hızlı büyüyen çam fidanlıkları, yalnızca daha az biyoçeşitliliğe sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda karbonu tutma konusunda daha kötü olduklarından, yerleşik meşe ormanlarının yerine geçecek güçte değildir.

Ormanların doğal bir şekilde yeniden oluşmasını sağlamak da iklim için yine bir kayıptır. Frost, bir fırtınanın etkisine karşı tampon oluşturan bataklık alanlar ve diğer sulak ormanların traşlamanın ardından yeteri kadar hızlı bir şekilde kendini kolayca toparlayamadığını, geriye habitatsız bir yaban hayatı bıraktığını ve kasırgaya yatkın Kuzey Karolina toplumlarını kasırga dalgalarına karşı yeterli korumadan yoksun bıraktığını ifade ediyor.

Kuzey Karolina Garysburg’taki Enviva odun pelet fabrikası. Fotoğraf: Erin Schaff Redux/ The New York Times

Pelet endüstrisinin ortakları

Avrupa sübvansiyonları olmadan Güneydoğu’daki odun peleti patlaması var olamazdı; onun ortaya çıkardığı hava kirliliği de olmazdı. Biyokütle üretim alanlarına yakın topluluklarda yapılan araştırmalarda, yoğun duman ve için için yanan odun yığınlarına ilişkin bol miktarda raporlama bulunuyor. 2014 ve 2018 yılları arasında yöre sakinleri ülkenin en büyük 15 odun peleti üretim tesisinin sekizinde yangın ve patlamaların meydana geldiğini belirtti.

Dogwood Birliği’ne göre, Kuzey Karolina’daki bu alanların etrafında yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 65’ini Siyah topluluklar oluşturuyor ve bu sakinlerin yaklaşık dörtte biri yoksulluk sınırı altında.

Frost, “odun pelet biyokütle endüstrisinin bu toplumların hemen yanında tesis kurmaya devam etmesinin bir sebebi olduğunu” söylüyor: “Onlar, sistematik olarak hedef halindeler. İnsanlar bitap düşmüş. Zaten daha önce bölgeye kurulan çok sayıda farklı kirletici sanayi nedeniyle ‘çöp muamelesi’ gördüler.”

Environmental Integrity Project‘in (EIP) (Çevre Bütünlüğü Projesi) 2018 tarihli bir raporu, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki odun peleti fabrikalarının en az üçte birinin, çevreye zarar veren uçucu organik bileşikler, partikül maddeler, is ve azot oksit gibi havayı kirleten ve ve akciğer hastalıklarına katkıda bulunan kimyasallarla yasa dışı miktarlarda kirlilik yaydığını ortaya çıkardı. Bunların yarısından fazlası da ya gerekli kirlilik engelleyicileri kurmamış ya da emisyonları yasal sınırların altında tutamamıştı. Örneğin 2016 ve 2021 arasında Sampson idari bölgesindeki Enviva üretim fabrikası Kuzey Karolina Çevre Kalitesi Bölümü’nden (North Carolina Department of Environmental Quality (DEQ)) beş “hava kalitesi ihlali” uyarısı aldı.

Ardından 2019’da Richmond idari bölgesinde SELC ve EIP, oradaki Enviva tesisine verdiği hava kalitesi izinleri konusunda DEQ’ya itiraz etti. Açılan davada ajansın tesisten salınan kirlilik miktarını hafife aldığını ve Enviva’nın sıkı hava kirliliği kontrollerinden sıyrılmasına ve Temiz Hava Yasasını ihlal etmesine izin verdiğini savunuldu. Enviva, davaya karşılık verdi ve uçucu organik bileşen emisyonlarını azaltmak için ilave teknolojiler kurmayı kabul etti.

Ancak Frost, bunu fabrikanın etrafında yaşayan topluluklar için küçük bir avutma olduğunu ve ahşap pelet üretiminin genel çevresel etkilerini telafi etmek için çok az işe yaradığını söylüyor. Yörede yaşayan çok sayıda sakinin maske kullanmak zorunda olduğunu, solunum hastalıkları yaşadığını, tozun girmemesi için pencereleri kapalı tuttuğunu ve fabrikadan ve onun çok sayıdaki kamyonlarından kaynaklanan gürültüden dolayı geceleri uyuma güçlüğü çektiklerini de ekliyor:

“Biyokütlenin ne olduğunu ortaya çıkarmamız gerekiyor. Biyokütle iklime zarar, ormanlara zarar ve işlem gördüğü yerde olan toplumlara zarar.”

Kuzey Carolina’daki Garysburg’daki Enviva odun pelet fabrikasında kütükler / Erin Schaff Redux aracılığıyla The New York Times.

İçeride de daha fazlası için tehlikeli bir baskı

Yurt dışından talep edilmesine ek olarak, odun biyokütlesi Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde de daha fazla popüler enerji kaynağı haline gelme tehlikesi taşıyor. Enviva son zamanlarda Güneydoğuda biyoyakıt rafinerisi olan ilk Amerikalı müşterisini edindi ve şirket gelecek beş yılda bölgedeki tesislerinin kapasitesini ikiye katlamayı planlıyor.

“Şu anda biyokütle yakma Kuzey Karolina’da büyük bir şey değil” diyor Hillaker: “Ama tabii ki Enviva firması, üretim yaptığı yere daha yakın bir pazara bayılacaktır, peletlerini bütün dünyaya göndermek için kaynaklarını tüketmek zorunda kalmamak istiyorlar.”

Son federal mevzuat da Avrupa Birliği’nin 2009’da yaptığı hataların aynısını yapıyor. “ABD biyokütle endüstrisi sübvansiyonlar ve düzenlemelerden muafiyet istiyor ve yanlış bir şekilde orman biyokütlesinin karbon nötr olduğunu iddia ederek bunları elde etmek için uğraşıyor” diyor Yassa: “Bu politikalar yürürlüğe girdikten sonra onları tersine çevirmek büyük bir çaba gerektirecek.”

Örneğin 2022 altyapı tasarısı, biyokütleden yenilenebilir enerji kaynağı olarak bahsediyor, federal kamu arazilerinde ağaç kesimi için sübvansiyonları onaylıyor ve odun peleti tesisleri için destekler sunuyor. 100’den fazla bilim insanının kasım ayında Başkan Biden’a yazdığı açık mektupta, ABD Başkanı’nı orman biyokütlesini teşvik eden hükümleri yasadan çıkarmaya çağırdı ve “bu tür önlemlerin yalnızca küresel iklim ve biyoçeşitlilk krizlerini daha kötü yapacağı” uyarısında bulundu.

Odun peleti talepleri nereden gelirse gelsin eyaletin gelişen tomruk endüstrisi ve sınırlı ormancılık düzenlemeleri nedeniyle Kuzey Karolina ormanları bunun yükünü taşıyacak. Eyalet, yaklaşık 1.3 trilyon ton karbon depolayan 77 milyon dönümlük orman barındırıyor ama Dogwood Birliği her gün ormanın 664 dönümünün odun pelet endüstrisine tedarik sağlamak için yok olduğunu tahmin ediyor.

Enviva şirketi, websitesinde peletlerini yapmak için sadece bıçkı fabrikalarından ve ahşap üreticilerinden gelen “atık” odunlarını kullandıklarını yazmasına rağmen, Yassa bu iddiaların açıkça “yalan olduğunu” söylüyor. Wall Street Journal’da Enviva’nın bıçkıhanelerine tedarik sağlamak için sulak alan meşe ormanlarındaki 100 yıllık açık alanlardan odun tedarik ettiğini ortaya çıkaran 2013 tarihli bir araştırma makalesine işaret ediyor.

Enviva ayrıca, arazi sahipleriyle yeniden ağaçlandırma çalışmaları yaptıklarını öne sürüyor ancak Frost’un belirttiği gibi arazi sahiplerinin çoğu, monokültür çamları yeniden dikiyor. Sonuç mu? Güney ormanlarının gelişen ekosistemlerinden endüstriyel manzaralara geçiş.

“Çam fidanları söz konusu karbon tutma olduğu zaman doğal ormanla yarışamaz” diyor Frost: “Gerçekten iyi bir karbon deposunu ortadan kaldırıyoruz ve sonucun iklim için bir çözüm olacağı varsayıldığında,  bu gerçek bir sorun.”

Makalenin İngilizce orijinali

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.