Görünmez olma durumu – Bir bisiklet macerası

Bir bisikletlinin trafikte yaşadığı deneyim. ne otomobiller umursuyor sizi ne de yayalar.

İşte tam da böyle hissettim dün.  Otomobiller yanımdan vızır vızır geçerken sanki görmüyorlardı beni.

Dün yeni işyerim yakında olduğundan dolayı, uzun bir süre sonra bisiklete atlayıp Göztepe – Kadıköy güzergâhını bisikletle kat ettim.

Bir bisikletlinin Türkiye’deki halini ancak bir bisikletli anlarmış. Kaldırımdan gitseniz yayadan fırça yiyorsunuz, yoldan gitseniz vahşi batı kovboyları gibi davranan sürücülerin gözünde Kızılderili muamelesi görüyorsunuz.

Gerçekten, çok zordu benim için. Bunun kısmi nedeni kondisyonsuzluğum, bir diğer nedeni yokuşlar; ama beni en çok zorlayan otomobiller ve yayalardı.

Meğer Türkiye’deki yollar vahşi batıymış da haberimiz yokmuş. Hiçbir sürücünün etrafındakiler saygısı yok; ama herhalde kendi aracı zarar görmesin diye iyi davranıyormuş etrafındaki otomobillere.

Bisikletliyseniz durum değişiyor. Üstünüze üstünüze geliyorlar.  Varlığınızı ret ediyorlar. Hayalet gibi hissediyorsunuz.  Son ana kadar fark etmiyorlar sizi; fark edince de basıyorlar kornaya… Yol denilen âlemin kralı onlar ya; köle ne arıyorsun sen yolda!

Topu topu 3.5 kilometrelik yolda kullandım bisikleti. Buna rağmen herhalde 3-4 defa otomobiller tarafından ezilme tehlikesi ile yüz yüze kalmışımdır.

Bir ara; Bağdat Cad. dolaylarında dedim ki kaldırımdan gideyim. Sürücüler sallamıyor; görmüyor beni belki yayalar görür. Kaldırıma çıktım.

Demez olaydım. Çıkmaz olaydım. Yayalar da görmüyor sizi. Görünce de öfke ile bakıyorlar. Yüz yüze geldiğimde tek gördüğüm bir çift çakık kaş. Suçlu hissettim kendimi…

Biliyordum, okuyor, duyuyordum arkadaşlarımdan ama görünce daha iyi anladım. Bisikletlilere kimse saygı duymuyor. Şaşırdım bu kadar tepkiye ve bu kadar görmemezliğe.

Oysaki hemen hemen hepimiz bisikletin hayatımızın bir parçası olduğu günler yaşamışızdır.  Bisikleti sevmeyen çocuk tanımıyorum ben.  Bisiklete binmeyen, binmek istemeyen çocuk da tanımıyorum.  Bisikleti seven bir toplumuz. En azından çocukken severdik.

İşte bu yüzden, bisikleti bir zamanlar seven insanların, trafikte bisikletliye davranışını görünce şaşırdım.

Bisikletin iyi bir şey olduğunu da pek anlatmaya gerek yok. Bisikletle seyahat etmenin sağlığa, ekolojiye, ekonomiye faydalarını saymaya başlasam roman olur herhalde.

Peki neden kullanmıyoruz? Bisikleti neden bir ulaşım aracı olarak görmüyoruz?

Ben size söyleyeyim neden…  Çünkü bisikleti kullanmayı teşvik eden altyapı yok.  Yollar otomobiller, kaldırımlar yayalar için. Bisikletlinin trafiğe çıkacağı hiç varsayılmamış.  Gezinti için yapılan bisiklet yolları dışında ne bisiklet yollarımız var ne de bisikletliler için düzenlenmiş, onları koruyan, kollayan; onların trafikte varlığını kabul eden ve teşvik eden trafik kurallarımız.

İşte burada karar vericilere biraz görev düşüyor. Bisikleti tekrar sevdirmek kolay. Yeter ki ödediğimiz vergiler ile bisikletliye uygun altyapı kurulsun, trafik bisikletliyi de bir paydaş kabul eder biçimde düzenlensin. O zaman bisiklet kullanan da artar, bisikletliyi gören sürücü ve yaya da…

Neyse, başa dönersek dediğim gibi trafikte kötü saatler geçirdim. Bisikletli olmak zormuş. Ama denemeye değer.  Verdiği haz da bambaşka. O yüzden bisiklet kullanmaya inatla devam. Bisikletli olmak artık daha çok ciddiye aldığım bir mücadele alanı oldu benim için.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

Güzelliğe, iyiliğe açık kalmak için Açık Radyo

Kötülüğün eşiği aşıldı. Elimizdekileri kaybetmememiz ve kötülüğe karşı durabilmemiz için Açık Radyo açık kalmalı. Sesimize ve sözümüze sahip çıkmak için elimizden geleni yapmalı, dayanışmayı büyütmeliyiz.

Açık Radyo’suz olmaz!

'Hüznün fiziği'nin diyalekti açısından bakarsak en derin hüzünler en coşkulu ve en mutlu adımları getirecektir. Tabii yaşama ve mücadeleye olan inancımızı yitirmemişsek...

EN ÇOK OKUNANLAR