Gelecek nasıl bir turizmde? Fatma Denizci ile Ovacık Köyü’nde Bir Gün

‘Müştereklerimizi keşfederek hem yerel halkın hem de misafirlerin birbirine değer katmasını hedefliyoruz’

Şile’nin Ovacık Köyü

Türkiye’de turizm alanında güzel şeyler de oluyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığıyla ve Gelecek Turizmde finansmanıyla Şile’nin Ovacık Köyü’nde gerçekleştirilen “Ovacık Köyü’nde Bir Gün” projesinden bahsediyorum. Ovacık’ta sürdürülebilir bir turizm hareketi yaratarak, yerel halkın geçim kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla yola çıkan projeyi Slow Food hareketinden de tanıdığımız Fatma Denizci ile Açık Radyo’da Sudan Gelen programı için bir araya geldiğimizde konuştuk.

Denizci ile İlhan Açık Radyo’da bir araya geldi.

– Sevgili Fatma, Ovacık Köyü’nde Bir Gün projesini yapmak ihtiyacı nereden doğdu?

Ovacık Köyü Kadın Tohum Derneği kurucu başkanıyım. Derneğimiz 2013 yılında ata tohumlarını koruma amacı ile kuruldu. İstanbul’un ilk Tohum Takas Şenliğini Ovacık Köyü’nde 2012 yılında yaptık. Slow Food Şile Palamut Birliği, Şile Belediyesi, Şile Kültür ve Turizm Derneği işbirliği ile Şile’de eksik olan üretici pazarını hayata geçirdik. Bu pazar 2014 yılında Slow Food hareketi içinde yer alan Yeryüzü Pazarı (Earth Market) olarak tescillendi. Türkiye’de tüm köylerde olan sıkıntılar Ovacık Köyü’nde de vardı. Büyükşehir Yasası ile köylerin mahalleye çevrilmesi, istihdam sorunları, çiftçinin para kazanamaması, gençlerin iş için büyük şehre göçü ve kötü çalışma koşulları gibi sorunları bir nebze azaltabilmek için bu projeye başvurduk.

İstanbul gibi büyük bir metropole bir saat gibi mesafede olmamız en büyük avantajımız oldu. Şehir insanının özellikle de çocukların özlemini çektiği doğayla buluşmaları ve temiz gıdaya ulaşmaları için bir fırsat yarattı projemiz. Bir de toprakla uğraşan insanlar dünyanın her yerinde en büyük saygıyı görüyor. Ülkemizde köylülerimizin kaybettikleri değerlerini ve hak ettikleri saygıyı kazanmaları bizim için çok önemli. Müştereklerimizi keşfederek hem yerel halkın hem de misafirlerin birbirine değer katmasını hedefliyoruz. Bu projeyle Ovacık’a gelen misafirleri sağlıklı gıda üretimine dahil ederek tüketim davranışlarını etkileyerek türeticiye dönüştürmek; istihdam fırsatları sunarak göç etmiş olan gençleri köye geri dönmeye özendirmek; kaybolmaya yüz tutmuş tarifleri, gelenekleri, el sanatlarını ortaya çıkartmak; İstanbul gibi bir metropol için bir niş turizm ürünü sunmak ve topluluk liderliğiyle diğer köyler için örnek bir kırsal kalkınma modeli yaratmak için çaba gösteriyoruz. Bu proje coğrafi işaretli bir ürün olan Şile Bezi’nin üretiminin artması ve bilinirliliğine de yardımcı oluyor. Yani uzun lafın kısası “Ovacık Köyü’nde Bir Gün” projesi sadece Ovacık Köyü’ne ve köylülerine katkı sağlamıyor diğer civar köylerin gelişmesi için de fırsatlar yaratabiliyor.

– Peki, projeye gönüllü katkı sunanlar da oldu mu?  

Şile Belediyesi’nin maddi manevi desteği, Şile Halk Eğitim Müdürlüğü’nün ve Şile Kültür ve Turizm Derneği’nin her konuda yanımızda olması bizi cesaretlendirip hedeflerimizi büyük tutmamızı sağladı. Projemizin en güzeli yanı her bir aşamasında gönüllü olarak bizlere destek veren dostlarımızın olmasıydı. Harabe halindeki eski köy okulunu köyün dokusunu bozmadan atölyeye dönüştüren sevgili mimarımız Şenay Kahramanoğlu, logomuzun yaratıcısı ve okulumuzun duvarlarını süsleyen tasarımcı sevgili Beliz Oral, tüm atık sistemini kurmamıza yardım eden ve atölyeler yapan sevgili Mehmet Başaran, tek tek her fidanı elleriyle diken, permakültür bahçemizi düzenleyen sevgili Reyhan Yıldırım ve Nevra Akın, sosyal medya fotoğraflarını çeken sevgili Birsen Tuncer’in katkıları unutulmaz.

– Sanırım en önemli mesele projenin yerel tarafından kabul görüp görmemesi, değil mi? Ovacıklılar projeyi nasıl karşılandı? Ne gibi zorluklar ve başarı hikâyeleri çıktı ortaya?

İlk başlarda yerel halk pek hevesli değildi. “Kim bizim yaptığımız geleneksel yemekleri yemek için buraya gelir?” “Reçel, turşu, sirke, ekmek, makarna yapmayı öğrenmek isteyen çıkar mı?” “Koyunları, inekleri, tavukları ve köyümüzü niye merak etsinler?” gibi sorular vardı akıllarında. Atölyeler başlayıp misafir kabul etmeye başladığımızda herkesin fikri değişti. Köylü kadınlarımız hem para kazanıp hem bir şeyler öğrenip sosyalleşmeye başladılar. Üretmek ve ürettiğini başkalarının da takdir etmesi herkesi mutlu ediyor. Kendi parasını kazanan kadının özgüveni de arttı. Kendine güvenen kadının yetiştirdiği bilinçli çocuklar da bize umut veriyor.

Yöresel lezzeti yeniden hayata geçiren “Düdük makarna atölyesi”.

Eski lezzetleri ortaya çıkartmak ve hafızalarda kalmasını sağlamak istiyorduk. Bu proje sayesinde daha önce aile büyüklerinin yaptığı ancak şimdi unutulan yemekleri yapmaya başladı kadınlar. Mesela “düdük makarna” ortaya çıktı ve herkesin en sevdiği atölye oldu. Bu yemeğin ritüeli; ayva ya da fındık ağacının dallarını 15-20 cm kesip güzelce yontuyorsunuz. Hamurun yapışmayacağı şekilde mini oklava yapılıyor. Hamura bununla düdük şeklini verip pişiriyorsunuz. Kolay ancak işbirliği veya imece olmadan yapılamıyor. Misafirler anne, baba, çocuklar, köylüler, köy çocukları hep birlikte düdükleri yapıp afiyetle yiyorlar. Birlikte öğrenme, çalışma ve güzel bir sonuca ulaşmak herkese çok iyi geliyor.

Misafirlerimizle doğada yürüyüş yapıp yabani meyveleri, otları ve çiçekleri anlatıyoruz. İlk defa dalında böğürtlen, muşmula, koca yemiş gören ziyaretçilerimiz oluyor. Turizm şirketlerinin de ilgisini çekmeye başladık. Son 3 ay içinde Ekolojik Kültür Turizmi kapsamında yabancı misafirlerimiz oldu. Etiyopya Turizm Bakanı ve heyetini ağırladık. Ülkelerinde bulunmayan nar meyvesi ile sirke yapmayı öğrettik. Danimarkalı öğrencilere köy hayatını, köy yemeklerini ve kültürümüzü anlattık. En sevdikleri yemeğimiz “Kazyağı köftesi” ve “tarhana çorbası” oldu. Ailelerine tarhana alıp tariflerini istediler. Bunlar kültürlerin kaynaşması açısından önemli ve değerli.

Etiyopya Turizm Bakanı ve heyeti Ovacık Köyü’ndeydi.

– Projenizde turizmin su ayak izini küçültmek için yağmur hasadı, atıksız mutfak ve kompost üretimi gibi önemli çalışmalar da var. Biraz da bunlardan bahsedebilir misin?

Projemizin ana faaliyetlerinden biri de doğaya saygılı olmak, kaynakları doğru kullanmak ve tüm bunları gelen misafirlerimize, çocuklara ve gençlere anlatarak farkındalık yaratmaya çalışmak. Çatıdan akan yağmur sularını depolayıp proje bostanında kullanıyoruz. Mutfaktan çıkan atıkları solucan gübresi ve Bokashi kompostu yaparak değerlendiriyoruz. Çıkan gübreyi yine bostanda kullanıyoruz. Olabildiğince atık çıkartmayacak şekilde elimizdeki malzemelerle yemek yapıyoruz. Bu konuda bize destek veren Action Kashkarikas Derneği kurucusu Sibel Pinto ile de atölye yaptık. Sıvı sabun yapma, kilden diş macunu yapma gibi Sıfır Atık atölyeleri yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.

– Projenin devam edebilmesi için gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz?

Daha çok yeni bir projeyiz. Diğer STK’lere, köylere, kadınlara örnek olmak istiyoruz. Şu anda ürettiğimiz ürünlerin çeşitliliğini arttırıp katma değeri yüksek ürünler için eğitimler almak istiyoruz. Yaptıklarımızı anlatmak için festivallere ve fuarlara katılmak istiyoruz. Üniversiteler ve STK’ler ile işbirliği yaparak projemizi geliştirmeyi hedefliyoruz.

– Ziyaret etmek isteyen okuyucularımız Ovacık’ta bir gün içinde neler yapıp yaşayabilir?

Misafirlerimizin tarladan sofraya yöresel lezzetleri, yöreye özgü kültür ve gelenekleri deneyimlemesini sağlayarak “Deneyim Temelli Turizm” modelini geliştirmeyi amaçlıyoruz. Doğa yürüyüşü yapabilirler, köy hayvanlarını gözlemleyebilirler, ekmek, turşu, sirke, sabun, düdük makarna, erişte ve kompost üretimi atölyelerine katılabilirler. Ovacık Köyü’nde üretilen ürünlerle kadınlarımızın yaptığı gıdaları satın alabilirler. Ekolojik bahçemizde tohum alma, ekim, dikim ve hasat yapabilirler. Atölyelerimizi Instagram’da ovaciktabirgün hesabımızdan ve “Ovacık Köyü’nde Bir Gün” adlı Facebook sayfamızdan duyuruyoruz. Kişi sayısına göre yemek ve atölye hazırlığı yaptığımız için rezervasyonla misafir kabul edebiliyoruz. Minimum 10 kişi ile gruplara istedikleri gün ve saatte Ovacık Deneyim Atölyemizi açabiliyoruz.

(Yeşil Gazete)

Akgün İlhan
Akgün İlhanhttps://akgunilhan.blogspot.com
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı’nı 1996’da bitirdi. Önce Hacettepe Üniversitesi Eğitim Programları bölümünde (2002) ve sonra İsveç Enstitüsü bursu ile Lund Üniversitesi Uluslararası Çevre Bilimi (2005) ana bilim dalında yüksek lisanslarını tamamladı. UNESCO Su Bilimleri Bölümü’nde (Paris) tüm dünyada 100’den fazla büyük nehir havzasını kapsayan su yönetimine halk katılımı temalı “Çevre, Yaşam ve Politika için Hidroloji”(HELP) adlı bir projeyi yürüttü. 2005’te Barselona Otonom Üniversitesi (UAB) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA) Politik Ekoloji dalında başladığı doktorasını Katalan Hükümeti bursu ile tamamladı (2010). Aynı dönemde (2005-2008) Avrupa Birliği fonlu Bütünleşik Sürdürülebilirlik Değerlendirme Yöntem ve Araçları (MATISSE) adlı projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. İspanya’da Eco-union adlı STK’da profesyonellere yönelik eğitim programları da veren Akgün (2006-2009), 2012-2018 arasında da Su Hakkı Kampanyası’nda (İstanbul) çalıştı. Çeşitli dergi ve kitaplarda yazıları olan Akgün, ”Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler” (2011) adlı kitabın yazarıdır. Ayrıca Açık Radyo’da önce Su Hakkı’nı (2012-2018) hazırlayıp sunmuştur. 2018 yılından bu yana ise Sudan Gelen adlı programın yapımcısıdır. Akgün ayrıca 2016 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ”Çevre ve Turizm” ile ”Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans dersleri vermektedir. Akgün aynı zamanda 2019-2020 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışmaktadır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Çevre STK’lerinden plastik kirliliğine karşı bağlayıcı anlaşma talebi

Güney Kore'nin Butan kentinde düzenlenecek plastik kirliliği müzakereleri öncesi sivil toplum örgütleri Türkiye'den taleplerini sıraladı.

Akbelen’i katleden YK Enerji’ye ‘üstün performans’ ödülü

Türkiye Mükemmellik Ödülleri'ni dağıtan KalDer, Akbelen Ormanı'nı linyit için yok eden YK Enerji'ye '4 Yıldız Üstün Başarı Ödülü'nü layık gördü.

Sağ çoğunluğun istediği oldu: ‘AB Ormansızlaşma Yasası’ zayıflatılarak ertelendi

Avrupa Parlamentosu'nda sağ ve aşırı sağ grup, 'ormansızlaşma yasası'nın hükümlerinin ertelenmesini onayladı ve metne ülkelerle şirketlerin elini rahatlatacak değişiklikler ekledi.

EkoFilm Platformu’ndan ‘Çevre Dostu Prodüksiyonlar’ için rehber

EkoFilm: Sürdürülebilir Yapım Platformu'nun rehberi, film ve medya sektörünü dönüştürmek isteyen tüm sektör profesyonellerine yönelik hazırlandı.

Karaburun Koruma Alanı’nda tarım alanları üzerine bir GES girişimi daha

İzmir Karaburun'da tarım alanları ve meraların, kentsel ve doğal sit alanlarının üzerine yapılmak istenen GES için yeni bir süreç başlatıldı. Bölge halkı ve çevre örgütleri tepkili.

EN ÇOK OKUNANLAR