Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Ekonomideki krizi daha da derinleştiren yurt dışı gelişmeler

0

[email protected]

Türk ekonomisi 2018 yılından beri olumsuz bir seyir içerisinde ve son altı aydır adeta tepetaklak gidiyor. Bunun en belirgin göstergesi ise son dönemde yüzde 100’leri aşmış olan enflasyon oranı. Artık bunu görmeyen, hissetmeyen ve etkisini cüzdanında ve vicdanında yaşamayan kalmadı. Aşağıdaki grafik, enflasyonu olduğundan düşük gösteren resmi rakamları esas alsa da Türkiye’nin enflasyon oranının OECD ülkelerine göre nerelerde olduğunu çok net bir şekilde gösteriyor. Ekonomideki bu kötü gidişatın en önemli nedeninin izlenen yanlış faiz ve ekonomi politikaları yanı sıra güven vermeyen bir yönetim anlayışı olduğunu biliyoruz. Bu konularda geçtiğimiz aylarda Yeşil Gazete’de birçok yazı yazdım. Merak edenlerin okumasını tavsiye ederim.

Bu haftaki yazımda ekonomiyi bugünlerde ciddi bir şekilde etkileyen ve önümüzdeki dönemde de etkilemesi büyük olasılık olan yurt dışı gelişmelere değineceğim. İçeride yanlış ekonomi politikaları ve kötü yönetim sürerken maalesef dışardan da çok olumsuz ve sert rüzgarlar gelmeye devam ediyor. Hükümet her ne kadar bazı dış politika adımlarıyla bu gelişmeleri adeta bir başarıya dönüştürmeye çalışsa da, ekonomik anlamda bu gelişmeler Türk ekonomisini ve vatandaşları ciddi bir şekilde ve olumsuz olarak etkilemeye devam edecek.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının sonuçları

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş devam ediyor. Bu savaşın yol açtığı etkiler Türkiye’de de artan bir şekilde hissedilmeye başlandı. Nedir bu etkiler dediğimizde, artan enerji fiyatları, dış ticarette yaşanan daralma ve başta buğday ve ayçiçeği yağı olmak üzere birçok üründe yaşanan fiyat artışları ve turizm cephesinde yaşanan sıkıntılar var. Bunlara biraz yakından bakalım.

Küresel düzeyde zaten yüksek seyreden enerji fiyatları savaşla birlikte ciddi bir yükseliş ivmesi kazandı. Dünyanın en büyük enerji (doğal gaz ve petrol) üretici ve ihraççılarından olan Rusya’nın bu savaşın tarafı olması bu etkiyi daha artırdı. Savaş başladığından beri doğal gaz fiyatlarında yüzde 37 artış olmuş durumda. Petrol fiyatlarındaki artış ise nisan başı itibarıyla yüzde 11 civarında. Bu fiyat artışları yanı sıra Türkiye özellikle doğal gazda ciddi ölçüde Rusya’ya bağımlı. Türkiye’nin enerji ithalatı Ocak-Mart 2022 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 188 artarak 25 milyar dolar oldu. Bu eğilim devam ettiği takdirde, döviz kurlarındaki yükseliş ve savaş nedeniyle enerji fiyatlarında ortaya çıkan artışların Türkiye’nin 2022 enerji faturasını ciddi ölçüde artırması bekleniyor. 2021 yılında Türkiye enerji ithalatı için yaklaşık 50 milyar dolar ödemişti.

Savaştan etkilenen önemli bir sektör de dış ticaret. Söz konusu iki ülkeyle olan dış ticaret hacmi yaklaşık 40 milyar dolar civarında. Türkiye bu iki ülkeye oldukça yüksek tutarda ihracat gerçekleştirmekte. Önemli ihraç kalemlerinden tekstil sektöründe savaştan dolayı ciddi iptaller yaşanmaya ve geleceğe dönük endişeler oluşmaya başladı. Diğer yandan, Türkiye, buğday başta olmak üzere hububat ve ayçiçeği gibi temel gıda maddelerini ağırlıklı olarak bu ülkelerden ithal etmekteydi. İthalatın çok zorlaşması nedeniyle özellikle bu iki ürün kaleminde ciddi fiyat artışları yaşandı. Ayçiçek yağında yüzde 50’ye varan artış oldu. Bitmeyen ekmek zamlarının bir nedeni de ithal buğday fiyatlarındaki artış. Savaş nedeniyle Ukrayna ile olan ticaret neredeyse tamamen durmuş durumda. Rusya ile yapılan ticaret ise hem savaştan hem de Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan etkilenmekte. Bu da Rusya’ya ihracat yapan bütün firmaları olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Turizm, Türkiye’nin olumsuz etkilendiği önemli sektörlerden birisi. Türkiye’ye gelen turistler içerisinde uzun süredir Ruslar ilk sırada iken Ukraynalılar da üçüncü sırada. Bu iki ülkeden gelen yaklaşık toplam 7 milyon turist söz konusu. Bu yaz için yapılan turizm planlarının tutmayacağı artık çok net. Antalya başta olmak üzere sahil kentlerinde ciddi bir turizm geliri düşmesi söz konusu olacak. Bu etki, savaşın seyrine ve etkilerine bağlı olarak büyük olasılıkla önümüzdeki yıllara da sarkacak. Özellikle Rusya’ya uygulanan yaptırımların uluslararası ödemeleri kısıtlaması, Ukrayna açısından ise yaşanan tahribatın ve kayıpların seyahat edebilecek Ukraynalı sayısını çok azaltması anlamına gelecek. Dolayısıyla, bu savaş nedeniyle Türk turizm sektörü etkisi önümüzdeki yıllara da yayılacak bir daralma ile karşı kalmış durumda.

Amerikan faizlerindeki artış

ABD Merkez Bankası, yani FED, uzun bir aradan sonra mart ayında faizleri 0.25 puan yükseltti. Bunun başlıca nedeni, aşağıda ele alacağım Covid salgınının yol açtığı enflasyon, yanı sıra pandemi süresince oldukça artan kamu harcamalarının neden olduğu yüksek enflasyonla baş etmek. Yüksek derken, ABD’nde enflasyon yıllık bazda yüzde 8’lere geldi. Bu oran, 1982’den sonraki en yüksek enflasyon oranı. FED, verdiği mesajla, önümüzdeki dönemde faizleri 2-2.50 puan kadar artıracağının da sinyalini verdi. ABD’nin enflasyon oranını düşürerek kendi ekonomisini tekrar normal bir patikaya sokmak için attığı bu adım neredeyse tüm dünyayı ve özellikle Türkiye gibi enflasyonu, dış borçları ve cari açığı yüksek ekonomileri oldukça yakından ilgilendiriyor.

ABD’nin faizleri artırması demek, doların cazibesi arttığı için küresel tasarrufların daha yüksek bir kısmının dolara yönelmesi, yani Türkiye gibi yabancı para tasarruflara ihtiyacı olan ekonomilere yönelebilecek paranın azalması demek. Bu azalma, bulunabilecek paranın da maliyetinin artması anlamına geliyor. Bir başka anlatımla, hem para azalıyor hem de borçlanma maliyeti yükseliyor. Türkiye’nin çoktandır beklenen bu sürece bu kadar yüksek bir enflasyon, cari açık ve dış borçla (içerideki dövize ve altına endeksli borç dahil) yakalanması karşı karşıya olduğu riskleri maalesef çok daha artıracak. Bu koşullar altında faizlerin bu kadar düşük tutulması ve döviz kurlarını, özellikle ABD Doları kurunu, kontrol altında tutmak çok daha zorlaşacak.

Grafik: Mahfi Eğilmez.

Eğer faiz inadı devam etmezse, bu dönemde faizlerde bir artış görmemiz büyük olasılık. Ancak, gelinen noktada bu artışın çok ciddi bir seviyede olması gerekiyor. Resmi enflasyon yüzde 60’ın üzerinde seyrederken faizlerin yüzde 20-30’lu seviyelere yükseltilmesinin hiçbir faydası olmayacak. Faiz artışı yapılmazsa veya düşük kalırsa Dolar kurunu tutmak ya mümkün olmayacak ya da maliyeti (yani rezerv kaybı) çok çok yüksek olacak. Zaten negatifte giden net rezervle Türkiye nasıl bu dalgayla nasıl mücadele edecek, gerçekten merak konusu. Kredibilitesi neredeyse sıfıra inmiş bir Merkez Bankası ile bu süreçte yapılabilecek iletişimin de hiçbir faydası olmayacak.

Covid-19 salgınının devam eden etkileri

Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşının etkileri artarak sürer diğer yandan FED’in faiz artırma dönemine girişinin yaratacağı etkiler endişeyle beklenirken, iki senedir devam eden Covid-19 salgınının yol açtığı sıkıntılar da hepimizi etkilemeyi sürdürüyor. Bu salgının en önemli etkilerinden birisi tedarik zincirinde yarattığı olumsuzluklar oldu. Birçok ülke zaman zaman eve kapandı, üretim ve ulaşım hizmetleri aksadı ve bunların küresel düzeyde önemli etkileri oldu. Bu etkilerin başında birçok hammaddenin temininde zorluklar, binlerce ürün kaleminin üretimindeki kısıntılar ve nakliye hizmetlerinde olağanüstü gecikmeler yer aldı. Bunların doğal sonucu olarak da hem ürün hem de nakliye fiyatlarında ciddi artışlar ortaya çıktı. Bazı ürünlerin fiyatları 10-20 misli yükseldi. Küresel düzeyde enflasyon oranları yükseldi ve bu süreç hala devam ediyor. Son aylardaki göreli düzelmeye karşın ülkeden ülkeye değişmekle birlikte hala bazı ürünler (örneğin çip, kereste, tuvalet kağıdı, inşaat malzemeler, bisiklet ve motor…) zor bulunuyor. Bulunsa da fiyatları çok yükselmiş oluyor.

Covid salgınının etkileri azalmakla birlikte bu salgının yol açtığı üretim ve dağıtım sorunlarının tam anlamıyla çözülmesi ve küresel tedarik zincirinde normalleşmenin başlaması daha uzun bir zaman alacak. Dolayısıyla, salgının yol açmış olduğu hammadde ve ürün kıtlığını, fiyat artışlarını ve bunların ekonomiye yansımalarını daha uzunca bir süre hissetmeye devam edeceğiz.

Yurt dışı gelişmeler, enflasyon ve büyüme

Bu yazıda ele aldığım üç ana başlık da Dünya’da ve Türkiye’de enflasyonun artışına ve büyümenin düşmesine katkıda bulunacak gelişmeleri içeriyor. Üstelik bu etkiler geçici ve kısa süreli değil, daha uzun süre etkisini sürdürecek nitelik ve boyutta. Dikkate alınması gereken bir nokta da bu yurt dışı gelişmeler üzerinde bizim hiçbir etki ve kontrolümüzün olmadığı ve olamayacağı. Yapılabilecek tek şey, içeride atabileceğimiz adımlar yardımıyla bu etkileri en aza indirmeye çalışmak olabilir. Ama başta izlenen düşük faiz politikası olmak üzere yanlış belirlenen ve hala sürdürülen birçok politikayla ekonomiyi dış etkilere o kadar açık bir hale getirdik ki, bundan sonra atılabilecek adımların etkisi de ne yazık ki oldukça sınırlı kalacak. Yukarıda özetlediğim dış gelişmeler nedeniyle fiyat artışlarının aynı hızda sürmesi, cari açığın çok daha büyümesi, bunun döviz kurları üzerindeki baskısının daha da artması gibi sevimsiz gelişmeler bizi bekliyor.

Yurt dışından gelen bu etkiler ekonomi üzerinde sarsıcı olmaya devam ediyor ve edecek. Buna şüphe yok. Ama ülke içerisinde yaşadığımız ekonomik sorunların asıl sebebinin başta faiz politikası olmak üzere izlenen yanlış ekonomi politikaları ve kötü ekonomi yönetimi olduğunun altını bir kez daha çizelim. Asıl sorun burada ve bu değişmediği sürece dışarıdan gelen etkiler sadece ek bir külfet olarak yaşanan sorunların ağırlığını artırmakta. İçerideki politikalar değişmediği sürece, yurt dışından gelen etkinin olumluya çevrilmesi durumunda bile sadece kısmi bir iyileşme yaşanacak, temel ekonomik sorunlar vatandaşı hırpalamaya maalesef devam edecek!

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.