2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEkolojiManşet

[6 Şubat depremlerinin yıldönümü] Ekoloji örgütlerinden rapor: Daha çok yolumuz var

0
Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

Ekoloji örgütleri, 6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerin üzerinden geçen bir yılda bölgede yaşananları raporlaştırdı. Toplanan verilere göre; enkaz yönetimi sağlıklı şekilde yapılamadı, deprem bölgesi maden arama projelerine açıldı, imar projeleri hak gaspını artırdı ve binlerce insan yerinden edildi.

Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonunun bir araya gelerek hazırladığı “Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu” başlıklı çalışma, düzenlenen basın açıklaması ile duyuruldu. 6 Şubat depreminin getirdiği ekolojik ve sosyal yıkımın derinlemesine incelendiği raporda ekoloji örgütleri, yıkım sonrası yaşanan ekolojik zararların, yapılaşma bahanesiyle gerçekleşen çevre tahribatının, göç meselesinin ve barınma hakkı ihlallerinin detaylarını ele aldı.

Saha deneyimlerine ve gözlemlere dayanan ayrıntılı raporun hazırlık aşamasında 6 Şubat depremlerinin yaşandığı tüm illerdeki ekoloji, emek ve meslek örgütleriyle haftalık hibrit toplantılar yapılarak bilgi toplandı.

Toplantılarda doğa, hukuk, sağlık, göç, ekonomi, sosyoloji vb. farklı alanlarda bir yılda yaşananların ve bir yılın sonunda gelinen durumun tespit edilmesine yönelik gündem belirlendi. Bu buluşmalarda aktarılanların yanı sıra, bir yıl içinde ekoloji, emek ve meslek örgütleriyle, yerel örgütlenme tarafından yapılan gözlemler, basın açıklamaları, eylemler ve raporlama çalışmalarından süzülen bilgiler de, her konu başlığı için analiz üretme yöntemi ile rapora eklendi.

‘Uygunsuz enkaz yönetimi halk sağlığını tehdit ediyor’

Raporda, deprem bölgesinde yıkım işlemlerinin yönetmelik koşullarına uymadan ve yeterli toz önleme tedbirleri alınmadan yapıldığı ve molozların taşınması sırasında da gerekli önlemlerin alınmadığı ifade ediliyor. Bu durumun hava kirliliği ve görünür sis bulutlarına neden olduğu aktarılan gözlemler arasında. Yıkım alanlarında asbest kullanımının yetersiz denetimi ve bunun sağlık üzerindeki etkileri, özellikle akciğer zarı kanseri riski olarak belirtiliyor.

Rapora göre enkaz döküm alanlarının tarım arazilerine, dere yataklarına ve sulak alanların yakınlarında olması, plastik, asbest, ağır metaller ve diğer kirleticilerin besin zincirine karışmasına neden oluyor. Özellikle molozların Asi Nehri’nin kenarlarına, tarım arazilerine ve geçici yaşam alanlarının yakınlarına dökülmesinin, bu alanlarda ciddi ekolojik yıkıma yol açtığı açıklanıyor.

Deprem bölgesinde maden, GES ve petrol projeleri artıyor

Ekoloji örgütlerinin depremin birinci yılı raporunda, deprem bölgelerindeki yıkım projelerinin çevresel ve sosyal etkilerine de odaklanılıyor. Özellikle Hatay’da, şehrin yaşanan büyük tahribattan sonra alüvyal zeminden başka bir yere taşınma planlarına değinilirken, bu süreçte insan haklarının gözetilmesi ve yeni hak kayıplarının önlenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Raporda yer alan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2022-2023 arasındaki çevresel etki değerlendirme (ÇED) verilerine göre, depremden etkilenen 11 ilde toplam 705 ÇED başvurusu yapıldığı, bunların çoğunun “ÇED Gerekli Değildir” kararıyla sonuçlandığı belirtiliyor.

Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

Kaynak: Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

Maden, hazır beton/çimento santralleri, petrol arama ve kum/çakıl ocakları gibi projelerde de önemli bir artış göze çarpıyor. Özellikle Hatay’daki maden projelerinde yüzde 70, Şanlıurfa‘da GES projelerinde yüzde 89 ve Diyarbakır‘da petrol arama projelerinde yüzde 92’lik bir artış yaşandığı açıklanıyor.

Bu projelerin deprem bölgelerinde ekosistem yıkımı tehdidini artırdığı ifade ediliyor. Malatya Arguvan‘da baraj etrafında altın arama amaçlı açılan derin kuyular, Elbistan‘daki su kaynaklarına yakın yeni maden ruhsatları ve Maraş’ta HES ve maden çalışmalarının artışı gibi durumlar, ekosistemin ciddi şekilde tehdit altında olduğunu gösteriyor. Raporda, deprem sonrası onarıcı ve koruyucu devlet politikalarının eksikliği, kar odaklı yapılan yıkım ve enkaz taşıma faaliyetlerinin doğal afeti daha büyük bir çevresel felakete dönüştürdüğü eleştiriliyor.

Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

Kaynak: Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

‘Yasal düzenlemeler hak gasplarını artırdı’

Deprem sonrasında yürürlüğe giren yasal düzenlemelerin ve yapılaşma projelerinin hak gasplarını artırdığı ve bölgenin toparlanmasını engellediği, ‘Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu’nda ele alınan konular arasında. Rapor, depremle ilgili soruşturmalarda kamu görevlilerinin genellikle ‘tali kusurlu’ olarak değerlendirildiğini ve hiçbir kamu görevlisinin sanık sıfatıyla yer almadığını belirtiyor.

Özellikle Malatya’da yapılaşma ile ilgili olarak TMMOB‘un beş kat sınırlaması önerisine rağmen, yerel yönetimlerin yüksek kat izinleri verdiği ve bu durumun yasal mücadelelere konu olduğu ifade ediliyor. Deprem sonrası çıkarılan ‘torba kanun’ ile zeytinlik, ormanlık alan ve meraların imara açılması, bu süreçte insanların mülksüzleştirme tehdidi altında bırakılması eleştiriliyor.

Rapor, deprem sonrası yürütülen yeniden inşa süreçlerindeki eksiklikleri ve sorunları da ele alıyor. Yapılaşma süreçlerinin yerel halk ve meslek odalarının görüşlerine başvurulmadan, tarım arazilerinin yapılaşma alanı olarak seçilmesi ve çevresel mevzuatlara uyulmaması gibi yanlışlarla dolu olduğu, “Yazılı yasalardan bağımsız, reel hayatta suçun sorumlusunun aranmıyor ve cezalandırılmıyor oluşu muhtemel toplu cinayetlerin temelinin atılmasına neden olmaktadır” ifadeleriyle vurgulanıyor.

Erdoğan’ın ‘Hatay mahzun kaldı’ itirafı tepkilerin odağında

Raporda Recep Tayyip Erdoğan’ın dün (4 Şubat’ta) yaptığı açıklamaya da değinilerek, “Yaşanılan ağır zorlukların çözümünün, oy verme davranışına göre şekilleneceği tehdidi sosyal devlet ilkesiyle bağdaştırılamamakta, etik anlamda doğru bulunmamaktadır” ifadelerine yer veriliyor.

Mağdur hayvanlar da unutulmadı

Raporda “Türcü Aklın Enkazında Hayvanlar” başlığıyla yer alan bölümde ise, deprem sonrasında hayvanlara yönelik sömürücü egemen bakışın değişmeden sürdüğü ifade ediliyor. Enkazlardan çıkan cins hayvanlara yeni yuvalar bulunamadığı ve bu hayvanların pazarlarda satışa çıkartıldığı, yem bulunamaması nedeniyle veya zarar etmemek için hayvanların ya tacirlere satıldığı ya da kesime yollandığı da raporun tespitleri arasında yer alıyor.

Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu

Raporda hayvanlara yönelik istismarın arttığı belirtilirken, Samandağ’da yaşananlar “Arap Yarımadası’ndan Hindistan’a kadar pek çok farklı yerden gelen kuş türüne ev sahipliği yapan, önemli göç yolları rotasında yer alan Samandağ ilçesindeki Mileyha Sulak Alanı’nın biyoçeşitliliği tehdit altındadır. Mileyha’da 231 bitki türü ve 282 kuş türü, pek çok kurbağa, kuş, kelebek, sürüngen, böcek ve mantar türü son bulma tehlikesiyle karşı karşıyadır” ifadeleriyle açıklandı.

Ekoloji Örgütleri Birinci Yıl Deprem Raporu’nda göç meselesi de ele alındı

Raporda yer alan bilgilere göre Malatya‘da resmi olarak yaklaşık 200 bin, ikametgahını almadan gidenlerle birlikte toplamda 500 bin kişinin dışarıya göç ettiği tahmin ediliyor. Kiralık ev veya konteyner bulabilenlerin geri dönebildiği, ancak sağlık ve eğitim imkanlarının yetersizliği nedeniyle geri dönüşlerin sınırlı kaldığı belirtiliyor.

Depremin ardından Adana‘dan İstanbul‘a kadar geniş bir bölgeye toplam 35 milyon insanın göç ettiği tahmin ediliyor. Maraş‘tan kent dışına yaklaşık 200 bin kişinin, Diyarbakır‘dan kırsala ve büyük şehirlere yoğun bir göç yaşandığı, Antep‘e de yoğun göçlerin olduğu kaydedildi.

Hatay’da göçün boyutlarının ciddi olduğu, kente geri dönmek isteyenler için İskenderun‘un tek seçenek olduğu ancak yüksek kiraların geri dönüşü engellediği, eğitimdeki belirsizliklerin de geri dönüş ihtimalini azalttığı ifade edilirken; Hatay’dan Ankara’ya göç edenlerin sayısının 300 bine yaklaştığı, Antalya, Mersin, Kayseri ve Muğla gibi şehirlere de göç olduğu belirtiliyor. Göç alan yerlerde çarpık yerleşim sonucu kentlerin yapısının bozulduğuna, kamusal ve sosyal hizmetlerde aksamalar yaşandığına ve sosyo-kültürel çatışma risklerinin arttığına da dikkat çekiliyor.

Deprem bölgelerinden diğer kentlere ve yurt dışına milyonlarca insanın göç ettiği, ancak bir yıl geçmesine rağmen bu konuyla ilgili kapsamlı bir göç çalışmasının yapılmadığı da raporda yer alan çarpıcı sonuçlar arasında.

*

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

You may also like

Comments

Comments are closed.