Claudia Roth: “Hatay, Suriye’deki savaştan dolayı büyük yıkım yaşamış durumda”

Claudia Roth

Geçen hafta Türkiye’ye gelen Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth önce Hatay’ı ziyaret etti ve gözlemlerde bulundu, ardından Ankara’da çeşitli parti ve sivil toplum temsilcileriyle görüştü.

Biz de Yeşil Gazete olarak Claudia Roth’la Ankara’daki yoğun programı arasında özel bir röportaj yaptık.

Ben ilk önce sizin Hatay izlenimlerinizi sormak istiyorum. Ankara’ya gelmeden önce oradaydınız ve olan biteni yerinde gözlemleme şansı buldunuz.

İlk izlenimim mülteci kamplarıyla ilgili tabii ki. Orada konuştuğum insanların acılarını, korkularını, endişelerini, gördükleri şiddeti gözlerinde ve anlatımlarında çok rahat bir şekilde gözlemledim. Hatay bölgesi Suriye’deki savaştan dolayı çok büyük bir yıkım yaşamış durumda. Ekonomik açıdan bir mağduriyet var. Ayrıca Hatay’dan Suriye’ye ihracat yapılıyordu. İhracat yapılamaz durumda. Turizm, inanç turizmi, etkilenmiş. Bir de bunların yanında hem Hataylıların, hem de mültecilerin endişeleri ve korkuları var.

Bir de tabii Antakya’nın yüzyıllardan beri sahip olduğu bir gelenek var. Orada farklı üç dinin birada yaşayabiliyor olması, Yahudiler olsun, Hıristyanlar olsun, Müslümanlar olsun, orada barış içinde bugüne kadar gayet güzel bir şekilde, komşuluk ilişkileri içerisinde yaşıyorlardı. Ancak, Antakyalı insanlar, son dönemlerde sokakta kendini gösteren Libya, Çeçenistan, Bangladeş gibi ülkelerden gelen, paralı asker olarak Suriye’ye gönderilmeyi bekleyen ve orada cihat için savaşmak üzere bulunan uzun sakallı insanlardan çok rahatsızlık duyduklarını ve korktuklarını söylediler.

Peki Alman Yeşilleri’nin Suriye’ye ve sözü edilen NATO’nun Suriye’ye müdahalesine bakışı nedir?

Uluslararası topluluk burada tek ses olarak ortaya çıkmalı. Farklı farklı sesler olmaması gerekiyor. Burada çıkarlar da farklılaşıyor, savaşıyor. Farklı ülkelerin, farklı çıkarları var. Rusya’nın ayrı, Çin’in ayrı, İran’ın ayrı, Katar’ın ayrı, Suudi Arabistan’ın ayrı, ABD’nin ayrı, Türkiye’nin de ayrı çıkarı var. Ve bütün bu çıkarlar çatışması arasında ben bu olayların dinler arası savaşa dönüşebileceği korkusunu taşıyorum. Yani Sünnilerin, Alevilere, Şiilere karşı Kürtleri de dahil ederek… Böyle bir çatışma ortamının olabileceğini düşünüyorum.

Tabii askeri müdahale çözüm gibi gözükse bile, NATO’nun böyle bir şeye girişeceğini düşünmüyorum. Çözüm gibi gözükse de, bu çözüm değildir. Bu çatışmayı, gerginliği daha da arttırır.

Alman Yeşiller’inden hareketle başka bir konuya geçmek istiyorum. Japonya’da gerçekleşen Fukuşima nükleer felaketinden sonra, biz Alman Yeşilleri’nin oylarının yükseldiğini izledik. Alman Yeşilleri’nin önümüzdeki seçimden beklentisi nedir. Koalisyon ile gelebilecek bir iktidar ufukta gözüküyor mu?

Seçimler aşağı yukarı bir yıl sonra 2013’ün Eylül ayında yapılacak. Tabii ki biz Yeşiller Partisi olarak Sosyal Demokratlarla kuracağımız koalisyonla iktidara gelmeyi umut ediyoruz. Ancak şu anda Almanya’daki şartlar, ekonomik kriz ortamı daha çok Bayan Merkel’e yarıyor gibi gözüküyor.

Nükleer ile ilgili olarak da bir iki cümle söylemek isterim. Biliyorsunuz Almanya atom enerjisini bırakıyor. Atom enerjisini denetlemek çok zor. İstihdam da sağlamıyor. Bütün Dünya çapında Atom’dan vazgeçilmesi eğilimi var. Vazgeçilmesi de gerekiyor. Alternatif olarak da yenilenebilir enerji, rüzgar ve güneş tercih edilmeli. Burada biz Türkiye Yeşiller Partisi’nin tamamen yanında yer alıyoruz ve destek veriyoruz. Nükleer enerjiye karşı olan grupların girişimlerini de destekliyoruz. Çünkü bugüne kadar hiçbir nükleer santrale sahip olmayan Türkiye gibi bir ülkenin bundan böyle nükleer santrallere yatırım yapmasını çok saçma buluyoruz.

Akkuyu’da bir nükleer santralin yapılması, ki orası bir deprem bölgesi olarak da biliniyor, ayrıca Suriye ile yaşanan kriz çok da o kadar uzak değil. Orada bir nükleer santral yapılmasını çok saçma buluyoruz.

Türkiye’de nükleer santralle birlikte 57 tane kömürle çalışan termik santral projesi var. Bu projeler yaygınlaştıkça, karşı hareketler de yaygınlaşıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Avrupa’daki Euro krizi ile birlikte bir iklim krizi de yaşanıyor. İklim şartları, hava koşulları değişim gösteriyor. Özellikle kömür santrallerinin iklimi öldüren bir sistem olduğu tüm Dünya’da açıkça biliniyor. Türkiye bu projelerle iklimi öldürmeye niyetli diye düşünüyorum.

Çok teşekkürler…

Röportaj: Koray Doğan Urbarlı – Yeşil Gazete

Koray Doğan Urbarlı
Koray Doğan Urbarlıhttp://urbarli.net
İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk önce Ege Üniversitesi Sosyoloji’de, sorasında da Ankara Üniversitesi Sosyoloji’de yüksek lisans yapmaya başladı. İkincisine devam ediyor. Bir kamu belediyesinin Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde beyaz yakalı işçi olarak hayatına devam ediyor. Yeşil Gazete ekibine köşe yazıları, Türkiye, spor ve Dünya haberleri ile katkı sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

M. Levent Artüz: Marmara Denizi sürekli olarak bir önceki günden daha kötü!

M. Levent artüz, Marmara Denizi'nin durumunu değerlendirerek bugüne kadar cin fikirlerle ve oldu-bittiye getirilerek gerçekleştirilen yönetimin sonuçlarına işaret etti: 'Kısaca ilerleme kaydettiğimiz tek nokta, günden güne Marmara Denizi’ni kümülatif olarak daha fazla kirletmemiz!'

Altyapı olarak ekosistemler: İklim direncine yönelik yeni bir yol

Peyzaj mimarı Kate Orff, toplumların ve şehirlerin iklim risklerini azaltmalarına yardımcı olmak için doğal sistemlerin yeniden inşası üzerinde çalışıyor. Orff, ekolojik sistemlerin iç içe geçtiği yerlerin daha dirençli olduğunu ve hem acil durumlara yanıt vermek hem de geleceğe uyum sağlamak için daha iyi olduğunu söylüyor.

Çöpe gidecek gıdalardan mama üretmek mümkün mü?

Tarım alanında çalışan tıp doktoru Çalıkoğlu, İzmir’de hayvanlar için siyah asker sineği larvalarından yüksek besin değeri olan mamalar üretiyor.

[Bir konu/k] Kim bu ağaca sarılanlar: Füsun Kayra’yla doğa mücadelesi üzerine

Ağaçlara dokunmasınlar diye iktidarın, şirketlerin, kolluk kuvvetlerinin karşısında duran insanları tanıyor musunuz? Ekofeminist aktivist Füsun Kayra, birçok doğa tahribatına karşı mücadele verenlerden biri. Kayra bir ağacı savunmanın ne anlama geldiğini anlattı.

Antakyalı müzisyen Özlem Koyuncu: Meğer bir şehir de ölürmüş

Antakyalı müzisyen Özlem Koyuncu ile 'kendi depremini', Antakya'sını, 2022'de yazıp bestelediği ve deprem nedeniyle tekrar gündeme gelen 'Kefen' adlı şarkısının hikayesini konuştuk: Güneşte kalmış plastik su şişesi gibi yavaş yavaş ısınan ılık ömrümüzü içiyoruz.

EN ÇOK OKUNANLAR