Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiKadınManşetRöportaj

[Bir konu/k] Kim bu ağaca sarılanlar: Füsun Kayra’yla doğa mücadelesi üzerine

0
Füsun Kayra

Türkiye‘de hemen her gün bir noktada ağaçlar, hava, su ve toprak için mücadele veriliyor. Bu mücadeleler kimi zaman kamuya mal oluyor, kimi zaman görünmesi için yıllar geçmesi gerekiyor. Kazdağları, Akbelen ve İkizdere gibi direniş noktaları kamuoyundan destek almış, onlarca dava açılmış ancak sürekli ortaya çıkan tehditlerle hala mücadele verilen yerler arasında öne çıkıyor. Peki kim bu mücadele verenler? Kim ağaca sarılıyor, nöbet tutanlar kim ya da kimler adliye salonlarında hukuk mücadelesi veriyor. Bu mücadeleciler genelde çevre aktivistleri ve yöre sakinleri oluyor. Bugün onlardan birinin hikayesini dinliyoruz.

Füsun Kayra, ağaç, doğa, mücadele

Füsun Kayra

Ekofeminist Füsun Kayra, Kazdağları’ndan başlayıp Akbelen’in sınırlarından taşan ve pek çok noktada kendisini gösteren doğa mücadelesine, bir ağacı savunmanın ne anlama geldiğine ve bu amaç uğruna göze alınan hayati tehlikelere ilişkin sorularımızı yanıtladı:

Neredeyse her bir noktasında ekokırım yaşanan bir ülke olan Türkiye’de doğa mücadelesi vermek senin için ne ifade ediyor?

Doğa hakkı savunuculuğu ister yaşam alanı savunusu için ister geçim kaynağının, kendi kendini idame etme hakkının elinden alınmasına karşı yapılıyor olsun ya da isterse yaşam ağının bir parçası olduğun fikrine sarılarak yapılsın, bir mücadele alanıdır.

Yerelle beraber yürütülen mücadelelerde kadınların bir arada ortaklaştığı bir mücadele alanıdır. Kadınların birbirinden öğrendiği, hak arama mücadelesi içinde inatla, dirençle var olmaya devam etmenin zorluklarını birlikte göğüslediği, anayasal hakların gözetilmediği, hukuki süreçlerin işletilmediği zamanlarda yan yana durmanın iyi hissettirdiği bir mücadele alanıdır. Bu mücadele her şeyi göze alanların, asla vazgeçmeyenlerin, bir ormanın, bir dağın, bir ovanın, bir su havzasının, derenin, vadinin, denizin, bir şehrin, bir köyün, bir parkın yanında duranların ve yaşamdan yana olanların verdikleri hak mücadelesidir. Üstelik sadece ekoyıkım yapan şirketlere değil, o şirketlerin yanında duran devlete, devletin kolluk gücüne,  hakimlerine, savcılarına karşı da verilen bir mücadeledir.

Bazen koskoca bir jandarma taburunun karşısında eli belinde dikilip ülkenin en başındakine en üst perdeden seslenebilmektir. Gece yarısı baskınında lejyoner askeri gibi ellerinde tuttukları kalkanlarına coplarını vura vura ilerlerken bir tabur askerin önünde bastonunu sallayarak ‘ölümü çiğner öyle geçersiniz’ diye tek başına durabilmektir. Yerlerde sürüklenmeyi, darp edilmeyi, her türlü tacizi, hakareti, tehditi, yaralanmayı hiç düşünmeksizin göze alabilmektir.

ağaç, doğa, mücadele

Her ağacı tek tek savunmak

Türkiye’de doğa mücadelesiyle pek içli dışlı olmayanların dahi bildiği bir doğa mücadelesi var: Akbelen direnişi. Sen de bu mücadelenin içerisinde/yanında yer alan bir isimsin. Geçtiğimiz haftalarda ağaçlar kesilmesin diye direnen Akbelen savunucularına mahkeme salonunda ceza kesildi. Bu sana ne hissettirdi, bu ceza neden kesildi?

Akbelen nöbetinde ilk yazdığımız pankartlardandır ‘Her ağacı tek tek savunacağız’ pankartı.

ağaç, doğa, mücadele, Füsun Kayra,

Her ağacı tek tek savunmayı, sarılıp da bırakmamayı bize öğreten hareketlerin ilhamıyla kendini ağaca zincirlediğinde, ağacın kaderi ile ortaklaşmayı kabul etmişsindir. Yeryüzünde bir arada yaşamanın ortak bir kader birliği olduğunu, insan olmanın seni bu kaderin belirleyicisi yapmadığını, tüm yeryüzünü yok oluşa sürükleyen, doğayı metalaştıran ve kendi hizmetine bir kaynak olarak gören bu anlayışa karşı ağaçlarla yan yana durmayı seçmişsindir.

Bedenini bir ağaç gövdesine zincirleyip ondan ayrılmamak üzere direnmeye başladığında, tüm bedenini bir pasif direniş öznesi olarak sunduğunda, fiziki bedenini tinsel özünden koparıp, bedenini her türlü saldırıya açık tek başına bırakmayı kabul etmişsindir.

ağaç, doğa, mücadele, Füsun Kayra

Füsun Kayra’nın ağaca kendisini zincirleyerek verdiği mücadeleden bir kare.

Orantısız güç kullanılarak, taciz edilerek, darp edilerek, her türlü hakarete ve aşağılamaya uğradığında bu travmanın yaşamın boyunca vereceğin her mücadelede darp edilirken, gözaltına alınırken, kolluk ile her karşı karşıya kaldığında yeniden tetikleneceğini yaşayarak öğrenmişsindir.

Ağaçları keserek, bizleri de hukuksuzca yargılayarak cezalandırdıklarını düşünüyor olabilirler ama aktivistlik, eyleyen olma halidir. Eyleme geçmede tereddüt etmemektir. İçinde bulunduğun ülke koşullarını, başına gelebilecekleri bilerek her şeyi göze almaktır. Ekoloji aktivistliği bunu ağacın, kuşun, kurdun, toprağın, havanın, suyun hakkı için yapmayı göze almak demektir.

Yerelde mücadele özneleri haline gelen yüzlerce kadının Kızılcaköy’den, Kirazlıyayla’ya, İkizdere’den, Akbelen’e mahkeme salonlarında, yalan ve iftiralarla yargılanmalarına rağmen mücadeleden vazgeçmemeleridir.

ağaç, doğa, mücadele

Yargının devlet ve şirketler lehine kararlar almasına, eril savunmaların kadın sanıkların haklarını koruma önünde bir ego olarak durmasına, hareketler içerisinde direnmenin, bireysel çıkış, kahramanlık gibi üstenci ithamlarla suçlanmasına karşı mücadeleden vazgeçmemeleridir.

Bazen bir siyasi fikrin zorbalığa varan dayatmacılığı, bazen hareketler içinde kendini her şeyin önünde görünür kılmaya çalışan tahakkümcü anlayışlara karşı olsun, maruz kaldığımız her durumda asla vazgeçmemeleridir..

Akbelen’deki gibi doğa için mücadele etmenin ötesinde, verilen hukuk mücadeleleri de var. Üstelik bu safhada maddi/manevi çokça bedeller ödeniyor. Bugüne kadar kime/kimlere/nelere karşı bedeller ödendi? Bunun altından nasıl kalkıyorsunuz?

Ekoloji mücadelesinde ülkenin dört bir yanında hiçkimsenin isimlerini bile bilmediği yüzlerce kadın haksız yere yargılanıyor yıllarca.

ağaç, doğa, mücadele, Füsun Kayra

Yalan suçlamalar, iftiralar ile yaşamlarında ilk defa, darp edilip, göz altına alınıp, haklarında soruşturma, dava açılmış kadınlar çoğu. Pek çoğu eşleri, aile büyüğü erkekler tarafından da psikolojik şiddete maruz kalıyor hatta. Gene de toprağını, havasını, suyunu savunmaktan vazgeçmiyorlar.

Eko-anksiyete tanımı iklim krizine bağlı gezegenin yok oluşuna karşı duyulan kaygı ve endişe bozukluğu için kullanılıyor. Düşünün ki içinde yaşadığınız orman her an kesilecek korkusuyla nöbet tutuyorsunuz, siyanür kalıntıları ile dolu koskoca bir atık havuzunun yanıbaşında bir köydesiniz, maden için dümdüz edilmiş, üzerinden kuş bile uçmayan bir cehennem alanı her sabah ilk gördüğünüz görüntü, ellerinizle ekip büyüttüğünüz fideleri jeotermal santralı için sondaj aramasına bir gecede dümdüz ediyorlar.

ağaç, doğa, mücadele

Tüm ekosistemin bir parçası olarak kendini görmediğinde, yaşam ağının içinde tüm yeryüzüyle bir bütün olduğunu içselleştirmediğinde verilecek bir mücadele değildir bu yönüyle de ekoloji mücadelesi. Kadınlar tam da bu yüzden ektiği fideler sökülüp atıldığında onları çocukları gibi besleyip büyüttüğünden bahseder. Ağıtlar yakıp, maniler söyleyip ah ederek yüreklerini anca soğuturlar yaşadıkları ekoyıkımların kahrına.

Doğa mücadelesi için seni tetikleyen, sana güç veren nedir ve doğa için nasıl mücadele edilmeli? Ekofeminist bir aktivist olarak Türkiye’deki doğa mücadelesini nasıl değerlendirirsin?

Soruların yanıtı ekofeminizmde saklı. Tüm ekoloji mücadelesini kadınların en önde yürütmelerinin nedeni, geçim kaynaklarını, birlikte yaşadıkları topluluğu ve yaşam alanı olan coğrafyayı korumadaki itici gücün ekofeminizm ile ne denli kadim bir gelenekten geldiğini daha çok anlatmamız gerekiyor.

Ekofeminizm kalkınma ekonomisi yalanı ve ilerlemeci anlayışın bizi içine sürüklediği doğayı metalaştırma ve tüketilecek kaynak olarak görme haline, ormansızlaşma, toprak, hava ve suyu kaybetme, yeni tür bir sömürgecilik anlayışını kadın ve doğa üzerinden, diğer tüm ötekileştirdikleri üzerinden hakim kılmaya çalışan merkezi bir hegemonyaya karşı, tüm ekosistemin işleyişini gerçekleştirecek bir ağın, yaşam ağının varlığını bize gösterir.

ağaç, doğa, mücadele

Kim olduğumuzu unuttuğumuzda bu yaşam ağından koparız ve beyaz insanı merkeze alıp doğadan ayrı ve insanı onun üstünde gören bir tahakküme neden oluruz. İşte bu noktada bize kim olduğumuzu nereden geldiğimizi hatırlatacak kültürel belleğe ihtiyacımız var. Bu kültürel bellek Kazdağları‘nda bize kendini göstermek için dağın zirvesinde mitini devam ettiren Sarıkız’dan başkası değildir… Bu da son sözümdür.

You may also like

Comments

Comments are closed.