Çağlar arasında kalan ODTÜ

Bir okul düşünün bir taraftan İslam Devleti’ne (IŞİD) sempati duyanların taleplerini yerine getirmediği için ve öğrencileri yine bu İslam Devleti’ne sempati duyanlara tepki gösterdiği için; bir taraftan da Türkiye tarihinin gördüğü en büyük siber salırılardan birine yeterince karşılık veremediği için hedef tahtasına oturtuluyor. Tarihin çok gerisinden gelen güdüler ile, çağın son teknolojisi kaynaklı tehditler arasında bırakılıyor.

Baştan başlamakta fayda var. Türkiye 14 Aralık’tan beri bir siber saldırı altında. İlk başta olağan şüpheli Rusya olmasına rağmen daha sonra Anonymous’un olayı üstlenmesiyle durumun boyutları ortaya çıktı. Bir kaç gün saldrılar günlük hayatı da etkiledi ya da en azından günlük hayatta kendisinden söz ettirdi. Bu saldırılar karşısında çaresiz kalınmasıyla birlikte Ulaştırma, Havacılık ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım bir açıklama yaparak ODTÜ’yü suçladı. ODTÜ’nün yeteri kadar önlem almadığını söyleyen Yıldırım “Sunucuyu ODTÜ işletiyor ama mesele bir ulusal güvenlik meselesi, bu çeşit saldırılara karşı gerekli önlemlere sahip olunmalı” dedi. Fakat gerek ODTÜ tarafı gerekse konunun uzmanları bu konuda ODTÜ tarafından eksik bırakılan pek de bir yer olmadığını ifade ediyorlar.

Belki de üzerinde durmamız gereken konu politik bir hacker grubunun neden kendisine Türkiye’yi hedef seçtiğidir. Bir politikacının yapması gereken de teknik konularda suçlama yapmak değil, politik konularda uluslararası kamuyounun da sesini dinlemek olabilir. Tabi işin bu boyutu Binali Yıldırım’ın pek aklına gelmişe benzemiyor.

Tabii bu işin bir boyutu. Diğer boyuta geçmek için biraz zamanda yolculuk yapmak gerekecek. Türkiye siber saldırı altındayken, devlet siber saldırı olduğunu kabul etmeyip, “planlı bakım yapıldığına” dair demeçler verirken ve bir yandan da Dünya’nın .tr uzantılı adreslere erişimini kesmeye çalışırken yani 22 Aralık’ta bir grup insan, 14 mescidi ve 1 camii olan ODTÜ’de kütüphane önünde namaz kıldı. Bu grubun içinden iki kişinin İslam Devleti saflarında savaşmaya gittiği, kendi yapılanmaları içerisinde de İslam Devleti vb. gruplara sempatiyle bakıldığı ve o fikrin yayılmaya çalışıldığı da bilinmekte. Hal böyle olunca ODTÜ’lü öğrenciler de bu kişilere müdahale ettiler ve tabii ki ortaya en iyi bilinen davranış şekli çıktı. Mağdurluk! Olay bir anda olmayan bir ihtiyacı dile getirmek için dini kullanan köktenci gruplara gösterilen tepkiden “ODTÜ’de Müslümanlara zulmediliyor!”a çevriliverdi. Tabii hemen arkası da geldi. Bir sosyal medya kampanyası, bu kampanya sırasında ortaya atılan yalan yanlış fotoğraflar, önce rektörün daha sonra da üniversitenin hedefe oturtulması.

Hatta iş daha uç noktalara gitti. Mağdur olma halini hiç elinden bırakmayan ama aslında mağdur etmenin her türlüsünü yaşatmış olanlardan şöyle bir açıklama geldi: “Bu rektör, bu rektör bir an önce nerdeyse ortaya çıkmalıdır, ODTÜ rektörü ortaya çıkmalıdır ve bir açıklama yapmalıdır, bu olayları durdurmalıdır. Yoksa bu rektörden de bunun hesabını sorarız, bunu da söylüyorum, yani hesabını sorarız. Ama açık açık söylüyorum; gerekirse Cizre’ye nasıl giriliyor, Silopi’ye nasıl giriliyor, ODTÜ’ye de girilir, bu ahlaksızlara, bu edepsizlere bunun hesabı mutlaka sorulur. Ama bunların içinde en başta da bu rektöre bunun hesabı sorulur.” Çok inanılır gibi değil ama açıklama bu şekilde oldu. ODTÜ’nün öğrencisi de, rektörü de, A’dan Z’ye herkes (belli ki İslam Devleti’ne sempati duyanlar hariç), hedef tahtasına kondu.

Şimdi sormak gerekli! “Cizre’ye nasıl girdiysek ODTÜ’ye de o şekilde gireriz” de. Rektörü aleyhine kampanya yap. Olabilecek en üst düzeyde ODTÜ’yü karşına al. Sonra siber saldırı olunca “Yetiş ODTÜ!”, “ODTÜ yeterli önlemi almadı, bizi kurtaramadı!” de. Peki, hani nerede ODTÜ’ye ya da diğer muhalif gördüğünüz üniversitelere karşı kurduğunuz, beslediğiniz, büyüttüğünüz yandaş üniversiteler? Bir üniversiteyi hem kuşatırız, kurşunlarız diye tehdit edip; hem de başınız sıkıştığınızda hemen ona koşuyorsunuz! Yok mu bu çelişkiden sizi kurtaracak şöyle milli, dini ve yerli bir üniversite? Madem “ODTÜ yıkılsın, yerine üniversite yapılsın!” diye kampanyalar düzenliyorsunuz, ülkenin her yerine yaptığınız yandaş kadrolu üniversitelerde neden bir yaşam belirtisi yok?

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

https://twitter.com/Urbarli

Koray Doğan Urbarlı
Koray Doğan Urbarlıhttp://urbarli.net
İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk önce Ege Üniversitesi Sosyoloji’de, sorasında da Ankara Üniversitesi Sosyoloji’de yüksek lisans yapmaya başladı. İkincisine devam ediyor. Bir kamu belediyesinin Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde beyaz yakalı işçi olarak hayatına devam ediyor. Yeşil Gazete ekibine köşe yazıları, Türkiye, spor ve Dünya haberleri ile katkı sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

Güzelliğe, iyiliğe açık kalmak için Açık Radyo

Kötülüğün eşiği aşıldı. Elimizdekileri kaybetmememiz ve kötülüğe karşı durabilmemiz için Açık Radyo açık kalmalı. Sesimize ve sözümüze sahip çıkmak için elimizden geleni yapmalı, dayanışmayı büyütmeliyiz.

Açık Radyo’suz olmaz!

'Hüznün fiziği'nin diyalekti açısından bakarsak en derin hüzünler en coşkulu ve en mutlu adımları getirecektir. Tabii yaşama ve mücadeleye olan inancımızı yitirmemişsek...

EN ÇOK OKUNANLAR