Masallar dün de bugün de küçük çocuklara en çok sunulan edebiyat türlerinin başında geliyor. Klasik masallar tekrar tekrar basılıyor, yeniden yazılıyor ve uyarlanıyor. Çağdaş masal uyarlamalarında şiddet ve erotizme artık pek az rastlıyoruz; çocukların uykularını kaçıran, aklını karıştıran her türlü “sert” sahnelere de öyle. Artık masallar “çocuğa göre” içinde bulunduğumuz çağın ruhuna ve bu çağın çocuktan beklentisine uygun olarak yeniden yazılıp resimlendiriliyor.
Ancak ülkemizde ve dünyada son yıllarda çocuklar için yayımlanan masallara baktığımızda toplumsal cinsiyet kalıplarının bu değişimden neredeyse hiç nasibini almadığını görüyoruz. Aynı şey sınıfsal, ırksal ve başka ayrımcı toplumsal kabuller için de geçerli.
Klasik masalları tersine çevirmek yeterli mi?
Feminist, anarşist, sosyalist bir bakış açısıyla yazılan politik masallar da üretiliyor kuşkusuz. Bu uyarlamalarda klasik masalların mesajları tersine çevriliyor ya da çocuk okuru sorgulayıcı okumaya davet eden mesajlar ön plana çıkıyor. Ama bu deneysel masallar istisna. Hele de ülkemizde alt alta yazıldıklarında küçük bir liste bile oluşturmuyorlar. Her yıl piyasaya çıkan masal kalabalığı içerisinde gözden kaybolmaları çok kolay.
Bu yazımda dikkatinizi içlerinden birine çekmek istiyorum: Sindirella Özgürlük Kedisi. Bir yazar ve aktivist olan Rebecca Solnit, bizim ülkemizde daha çok Külkedisi olarak bilinen Sindirella’ya yeni bir karakter ve bambaşka bir güç kazandırdığı masalını neden yazdığını, çıkış noktalarını kitabın Sonsöz’ünde ayrıntılarıyla anlatıyor.
Biz masalın kendisine, Rebecca Solnit’in Külkedisi’nden Özgürlük Kedisi’ne dönüşen Sindirella’sına bakalım. Hikâyenin başında tıpkı klasik masaldaki gibi çok çalıştırılan, istekleri, hayalleri göz ardı edilen bir çocukla karşılaşıyoruz. Onunsa karşısına klasik masaldaki gibi bir iyilik perisi çıkınca büyük bir değişim geçiriyor. Muazzam elbisesiyle, camdan ayakkabılarıyla baloya gidip prensle dans etmesiyle başlıyor her şey. Peki fark nerede? Yazar, Sindirella’yı zengin ve güçlü bir prensle evlendirmek yerine onun hayallerinin peşinden gitmesine izin veriyor. Aslında Sindirella’yı, iyilik perisinin de desteğini alarak buna basbayağı teşvik ediyor.
Prens de tıpkı Sindirella gibi henüz çocuk sayılır. Onun da bastırdığı, yaşayamadığı hayalleri var kuşkusuz. Hatta başta gözümüze epey itici görünen üvey kız kardeşler bile özünde çocuk, yani yazarın bir röportajında belirttiği gibi kötü olamazlar. Güzellik, mutluluk hakkında düşünceleri üvey kız kardeşlere, masalda kötü rolü sonuna kadar üstlenen üvey anne tarafından empoze ediliyor. Sonunda balkabağını çeken hayvanlar dahil herkes kendi ihtiyaç ve yeteneklerini keşfetme ve kişisel özgürlüğünü gerçekleştirme olanağı buluyor.
Saf kötülük yine kadının payına…
Kısacası masalda, kendini bulma, hayallerinin peşinden gitme, aile ya da toplum beklentisine/baskısına direnerek özgürleşme fikri ön plana çıkıyor. Feminist bir bakış açısı hissedilse de “üvey annenin” diğer kahramanların aksine masalın sonuna kadar kötülüğün cisimleşmiş hali olması ve kalması sorgulanmaya muhtaç. İki açıdan: Birincisi, saf kötü yine çoğu klasik masalda olduğu gibi bir kadın. Onun kötülüklerine, prens ya da üvey kız kardeşlerde yapıldığı gibi herhangi bir “hafifletici neden” ya da “gerekçe” sunulmuyor. Masalın sonlarında Sinderalla’nın gerçek ebeveynlerinin ortaya çıkması feminist yoruma gölge düşüren ikinci nokta.
Öyle ya, klasik masalların orijinal versiyonlarına baktığımızda masallarda cirit atan tüm o kötü üvey annelerin aslında basbayağı biyolojik anne olduğunu görürüz.
Anneliğin kutsanmasıyla, “iyi” ya da “makul” kadınlığın cinsellikten mümkün olduğunca arındırılıp annelikle özdeşleşmesiyle birlikte masal anlatıcıları ve yorumcuları çocuklarını ormana terk eden, kalbini çıkarıp yiyen, itip kakan şu korkunç annelere daha fazla dayanamadılar. Bunlar olsa olsa üvey olmalılardı…
‘Gerçek ebeveyn’ kim?
Yazar, bir röportajında masalın sonunda kendi Sindirella’sına neden “gerçek” ebeveynler bahşettiğini, okurlarının içinde anne ya da babası cezaevinde olan ya da başka nedenle yanında bulunmayan bir çok çocuk olmasıyla gerekçelendiriyor. Oysa, biyolojik anne babasıyla büyümeyen, evlat edinilen ya da koruyucu aile yanında hayatını sürdüren, “üvey” anne ya da baba ile toplumsal kabullerin dışında sevgi dolu bir ilişki yürüten nice okuru da vardır muhakkak.
İyisi mi bizzat yazara söz hakkı tanıyalım: “Hikâyenin sonunda üvey kardeşlerin özgürlüğüne kavuşması gerekliydi ama üvey anne değiştirilemezdi. Çünkü hepimizin toplamıydı o. Doymak bilmeyen bir arzu ve bu arzudan doğan zayıf noktasıyla üvey anne, bir bencillik abidesi. Kalabalığın arasında zayıf hissettiğimiz zaman hepimizin olduğu gibi. Özgürleşmek hakkında bir hikâye istedim.(…)”
Kısacası çocuğunuza gerici değerler empoze etmeyen aksine mutluluk, güzellik, çocuk işçiler, hayaller ve gerçekler, özgürlük ve iyilik hakkında düşündüren, birçok toplumsal sorunu tartışmaya davet eden masallar okumak istiyorsanız Sindirella Özgürlük Kedisi’nde aradığınızı bulabilirsiniz. Hatta belki bir çocuğa bile gerek yok. Yetişkinler de bu masaldan beslenebilir. Tabii sorgulayıcı bir okuma, çeviri ve redaksiyondaki kimi aksaklığı da fark etmenizi sağlayacak. Mesela, “Aman Allahım,” diyen bir Sindirella var kitapta. Gitmekte özgür olmak yerine “gitmek için özgür” olan. “Mürekkepli şelale gibi akan ince saçları” gözünüzün önüne getirmekte zorlanabilirsiniz ya da “tane” ile sayılan atlar sizi biraz irrite edebilir. Ama kitabın görselleri redaksiyonda gözden kaçan, yer yer kulak tırmalayan ifadeleri unutturacak incelikte siluetlerden oluşuyor. Zamanında Grimm Masalları ve Alice Harikalar Diyarı için yaptığı çizimlerle tanınan ünlü İngiliz ressamı Arthur Rackham’a ait illüstrasyonlar geçmiş ile bugün, klasik masal ile deneysel politik yorumu arasında köprü kuruyor.
Yazar: Rebecca Solnit
24 Haziran 1961 yılında dünyaya geldi. Amerikalı yazar, feminizm, çevre, politika, mekan ve sanat gibi bir çok konuda yazı üretimlerini sürdürmektedir. Birçok kitabı bulunan Rebecca Solnit, Harper’s Magazine’de editörlük yapmaktadır.
Çizer: Arthur Rackham
1867’de Londra’da dünyaya gelen ünlü İngiliz ressamın başlıca eserleri Alice Harikalar Diyarında, Grimm Masalları gibi, o dönemin çocuk kitapları için çizdiği renkli tablolardır. Yanı sıra Edgar Ellen Poe gibi yetişkinler için yazan birçok önemli yazarın eserlerini resimlemiştir. Yaptığı çizim ve tablolar 1914 Louvre sergisi başta olmak üzere çeşitli müzelerde sergilenmiştir.