[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Bir güvercini sevmekle başlayacak her şey

Maalesef sorun yarattığı var sayılanlara karşı empati yoksunu, sadece kendi refahını gözeten adaletsiz çözümler üretmek yalnızca 'Güvercin Kakası' kitabındaki kasaba halkına mahsus değil. Katliam Yasası'nı unutmadınız değil mi?

Bu yazıda dileğim sizlere yalnızca bir çocuk kitabını tanıtmak değil. Nasıl edebiyat bize esas itibariyle metnin içerisindekilerden daha fazlasını söylüyor ise, çocuk edebiyatı da edebiyatın bir parçası olarak metinde yazılıp çizilenlerden daha fazlasını anlatıyor. Yazarın temasını yetkince işlemiş olduğu bir kitapta metnin konusu, derinlerinde ilk görünenden daha fazlasına dokunuyor. Bir ağacın dallarından budakların sarkması gibi daha geniş bir spektrumu tarıyor; birçok meseleyi imliyor.

Bu nedenle ben de bu yazıda Elizabeth Baguley tarafından yazılıp Mark Chambers tarafından resimlenen Güvercin Kakası” adlı çocuk kitabının başka bir okumasını yapacağım. Bu kitabı steril toplum ve düzen merakı dolayımıyla yorumlamaya çalışacağım.

Evet, kitabımızın temel meselesi bu hususlar değil. Kitabımız hayvan hakları konusunda şahane bir çocuk kitabı… Ama hayvan hakları dediğimiz şey de pek çok şeyi imlemiyor mu? Yaşam hakkı, özgürlük, tutsaklık… İşte hayvan hakları konusunun bu çok-boyutluluğu sayesinde ben de bu yazıda “Güvercin Kakası” kitabına farklı bir gözle sterilizasyon ve düzen merakı üzerinden bakacağım. Zira bu konular tam da hayvan haklarının referans verdiği özgürlük-tutsaklık, yaşam-ölüm diyalektiğine göbekten bağlanıyor.

Bir gün, kasabaya bir güvercin gelir…

Güvercin Kakası kitabının hikayesi mekân olarak şirin mi şirin bir kasabada geçiyor. Bu kasaba okuyucunun zihninde her şeyin yerli yerinde olduğu, kasabanın toplumsal hayatının tam bir düzen içinde, olması gerektiği gibi ilerlediği; sorunlardan, sıkıntılardan azade mükemmel bir yer izlenimini canlandırıyor. Böyle bir yerde yaşamayı kim istemez ki? Burada gelin, bu kusursuz düzenin bozulduğu noktaya bakalım.

Bu rüya gibi düzen sürüp giderken, günlerden bir gün kasabaya gelen bir güvercin işleri karıştırır. Aslında sadece her canlı gibi doğal ihtiyacını gideren güvercin, kasabadaki düzeni alt üst eder. Nasıl mı? Şemsiyesiyle gezenlerin, köpeğini gezdirenlerin, güzelim ayçiçeklerinin üzerine ve daha nerelere kakasını yapar! İşte burada, hikâye başlar.

Dışarıdan gelen bu müdahale, kasabadaki düzeni fena bozmuştur. Kasaba halkının buna karşı tepkisi ne olur, peki? Kasabalı kolay yoldan, pragmatik bir çözüm bulur. Güvercini yakalarlar ve hapsederler. İşte burada, çocuk edebiyatının nasıl geniş bir evrene açıldığı da belirir. Rüya gibi bir kasabada uyum ve barış içinde yaşayan kasaba halkı güvercinle uyum ve barış içinde yaşamayı aklından bile geçirmez. Düzeni bozana özgürlük tanınamaz. Düzeni bozanın toplumda kendiliğini yaşaması, olduğu gibi varlığını sürdürmesi düşünülemez bile…

Biraz abartı gibi görünebilir ancak düzeni bozana reva görülen bu muamele bana Nazizmle birlikte zirveye ulaşan “öjeni” düşüncesini anımsattı. İngiliz bilimci Francis Galton tarafından ortaya atılan “öjenik” kavramı, bir ulusun/ırkın “sağlıksız” olanlarını elimine ederek “sağlıklı” olanları arttırmayı, böylece o ulusu/ırkı tamamen steril, saf/ari hale getirmeyi amaç edinen bir fikriyata dayanır. Nazizmde zirve noktasına ulaşan bu fikriyat temelinde toplumun ıslah edilemeyeceği var sayılan engelliler, homoseksüeller, Yahudiler gibi bireyleri yok edilmiştir. Böylelikle sağlıksız unsurlarından arınan toplum saf ve kusursuz niteliğine kavuşacaktır.[1] Farklı olan yok edilecek; tek-tip bir toplumda gelişim en üst noktaya ulaşacaktır.

Dünyayı güzellik, güzelliği ‘önce insan’ bakış açısını terk etmek kurtaracak

Elbette “Güvercin Kakası” kitabında yazar, bize güvercinin yarattığı karmaşa karşısında öjenik politikaları benimsemeye evrilen bir toplumu anlatmıyor. Benim de bu yazıda amacım böylesi bir özdeşlik kurmak değil… Ancak insan türü olarak zihin haritamızda mevcut statükoyu/düzeni bozan bir problemle karşılaştığımızda bulduğumuz kısa vadeli çözümler her zaman pek de adil olmayabiliyor. Kitabımızda görüldüğü gibi kasaba halkının soruna bulduğu çözüm de güvercin açısından bakıldığında adil bir çözüm değil. Ama meseleye kasaba halkı güvercinle empati kurarak değil, yalnızca ve yalnızca kendi “refahlarını” düşünerek yaklaşıyor.

Yine de kasaba halkının tümü mü böylesine kör olmuş halde? Kitabımız burada, Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri” şiirindeki deyimiyle umudu dürtüyor. Bunun nasıl olduğunu anlatmak bu yazının maksadını aşar. Ama şunu diyebilirim ki; tam da bu umudu dürtme hali, “Güvercin Kakası” kitabını yetişkin-çocuk her okur için daha da okunası yapıyor. Kitabın derinliğinden taviz vermeden tutturduğu komik, eğlenceli dili ve renkli, hareketli çizimleri de cabası…

Peki, beni bir çocuk kitabından çıkarak steril toplum, düzen, faşizm gibi konuları konuşmaya iten şey nedir? Sebep tam olarak şu: Maalesef sorun yarattığı var sayılanlara karşı empati yoksunu, sadece kendi refahını gözeten adaletsiz çözümler üretmek yalnızca “Güvercin Kakası” kitabındaki kasaba halkına mahsus değil. Son dönemde ülkemizin pek çok yerinde bireyler veya kurumlar tarafından özellikle sokak köpeklerine yapılan eziyetler ve beraberindeki Katliam Yasası ne yazık ki; bu mantığın sadece kitabımızın tasvir ettiği kasaba halkına özgü olmadığını gösterdi. Ve hazır bir çocuk kitabını ele almışken diyebilirim ki; yine çocuklar adına büyükler konuştu, onlar adına büyükler karar verdi. Sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan çocuklar söylemiyle çocuklar bu katliam politikalarına alet edildi. Zülfü Livaneli’ninAda” şiirinde bahsettiği, Sait Faik Abasıyanık’ın da değindiği gibi her şey, “Bir İnsanı Sevmekle Başladı”. Ama bu sefer dünyayı güzellik kurtarmadı. Çocukları korumak postuna bürünen bencillik dünyayı karanlığa boğdu.

Halbuki, Kafa Dergisi’nin temmuz sayısında değindiği, Erol Malçok’un yazısında[2] haykırdığı gibi bu sefer “bir köpeği sevmekle” başlayacaktı her şey… Çünkü dünyamızın da çocukların da acil buna ihtiyacı var. Dünyayı güzellik kurtaracaksa, güzelliği “önce insan” demekten sıyrılıp kendinin dışına çıkmakla, insanın kendini merkeze alan güzellik algısını aşmakla kurtaracak. Sokak köpekleri ve bakımlı, sahipli, şirin köpekler arasında ayrım yapmayarak başlayacak. Özgürlük olmadan, yaşam hakkı olmadan güzellik dediğimiz şeyin de koca bir çirkinliğe kapıyı araladığını bilerek başlayacak. O yüzden, kitabımızda kasaba halkının mutluluğu da, kasabanın güzelliği de, “bir güvercini sevmekle başlayacak her şey” demeden var olamayacak.

Künye

Yazar: Elizabeth Baguley
Çizer: Mark Chambers
Çeviren: Burcu Ural Kopan
Yayınevi: Marsık Kitap

*

[1] Arda Akçiçek, Faşizmin Kültür Kodları ve Irkçılıkta Bir Nokta: Öjeni, Birikim Dergisi

[2] Erol Malçok, Bir Köpeği Sevmekle Başlayacak Her Şey, Yeşil Gazete

.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

‘Büyükşehir belediyelerinin afet bütçeleri’ belediyelerin afete hazır olmadığını gösteriyor

Kamu Harcamalarını İzleme Platformu, 6 Şubat depremi öncesi ve sonrası büyükşehir belediyelerinin afete yönelik bütçelerine ilişkin raporu yayınlandı. Rapor, yerel yönetimlerin afetlere ne ölçüde hazırlıklı olduğunu somut verilerle gözler önüne seriyor.

Güney Kore’de yargı kararı: İklim yasası gelecek nesillerin haklarını ihlal ediyor

Güney Kore'de 2031-49 yıllarında sera gazı azaltımına ilişkin yasal bağlayıcılığı olan hedeflerin bulunmaması anayasaya aykırı sayıldı.

Koza Altın için sekiz ayda sekiz ‘ÇED Gerekli Değil’ kararı

Yılbaşından bu yana yaptığı sekiz başvuruya 'ÇED gerekli değil' kararı verilen Koza Altın, verilen son onayla Gümüşhane Kelkit'te yeni bir altın madeni açacak.

Yunanistan’da limana milyonlarca balık ölüsü vurdu

Yunanistan'ın Volos kenti limanına yaklaşık 40 ton ölü balık vurdu. Yetkililer, etkilenen alanın kilometrelerce genişliğe yayıldığını ve diğer türler için çevre felaketine yol açabileceğini söylüyor.

Halkın yenilenebilir enerji talebi, binlerce imzayla belediyelere verildi

İklim için 350 Derneği, dört bini aşkın kişinin yenilenebilir enerji dönüşümü talebini, büyükşehir belediyelerine teslim etmeye başladı.

EN ÇOK OKUNANLAR