Köşe Yazıları

Utanıyorum!

0

9 Kasım 2009’da 11 ülkede patriarkanın mağruru olan herkes, HAKSIZ “haksız tahrik”e karşı yürüdü. Türkiye de yürünen 9 ülkeden biriydi.  Türk Ceza Kanunun’daki (TCK) “Haksız Tahrik” maddesinin yarattığı haksızlığa karşı yürüyen kadınlara destek vermek için oradaydım. Çünkü aşağıdaki TCK maddesinden ve bu maddeyi katillere karşı siper olarak kullanan avukatlardan, mahkemelerden utanıyorum.

“TCK Madde 29: Haksız tahrik

(1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

Bu madde, kadınlara ve LGBT’lere karşı yapılan şiddet eylemlerini hoş görüyor, kadın, eşcinsel, travesti ve transseksüel katillerine hediye mahiyetinde “haksız tahrik indirimleri”ne olarak sağlıyor.

Erkek egemen adalet, adil olması gereken elinin güçlünün omzuna koyuyor ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor.  Öyle absürt, trajikomik “haksız tahrik” indirimleri var ki, insan duyunca kulaklarına inanamıyor.

Tayt veya kot pantolon giymek, eşiyle sevişmeyi reddetmek, “cilveli” saat sormak, bu indirimi almaya yeten bazı sözde “haksız tahrikler” olarak kabul edilen bazı eylemler. Adaletin temsilcisi olması gereken mahkemelerimiz, ellerindeki teraziyi güçlüden yana kullanarak, kadın kot pantolon giyince erkeğin “ağır haksız tahrik”e uğradığına hükmederken, erkek işkence edip geneleve satmakla ve ölümle tehdit edince kadının “hafif haksız tahrik’e” uğradığına kanaat getiriyor!

Ben bir erkek olarak utanıyorum bu durumdan. Erkeklerin erklerini kullanarak suç işleyip pişkin pişkin bu suçlarından yırtmasına olanak sağlayan adalet sistemimizden, kadınlara karşı işlenen suçları “namus, töre” diye nitelendiren erkek egemen basından, bu suçları hoş gören, bu tür suçlara teşvik eden toplumsal baskıdan utanıyorum.

Kadınların bedenlerini “kendi malı” sanan sözde “erkeklik onuru”na zarar vermeyi “haksız tahrik” gerekçesi sayan mahkemelere, seslenildi.

“Bedenimiz bizimdir, haksızlık bizim kot giymemiz değil, sizin katilleri kollamanızdır. Saati sormak değil işkence etmektir AĞIR haksız tahrik” denildi. Ne kadar haklılar değil mi?

Bu saçmamalıklara, son vermek hepimizin elinde. Toplumuz “toplumsal cinsiyet” dediğimiz virüs tarafından kuşatılmış, neredeyse tüm kalelerimiz fethedilmiş durumda. Sizce de bu hastalıktan kurtulmanın zamanı gelmedi mi? Artık kadına ve LGBTlere yönelik ayrımcılıklara DUR demenin zamanı gelmedi mi? Artık hep beraber yüksek sesle bağırmanın bu adaletsizliklere karşı durmanın zamanıdır.

Suç işleyen cezasını çekmeli, cinsel ve bedensel hakları hiçe sayan yasalara ve içtahatlardan bir an önce temizlenmeli!

You may also like

Comments

Comments are closed.