Köşe Yazıları

Adalet Yürüyüşü

0

Adalet Yürüyüşü, 14 Haziran 2017’de Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıl hapis cezası almasından sonra başladı. Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan bir haber gerekçe gösterilerek verildi bu ceza. Yani mahkeme kararına göre haber doğru kabul edildi ama haberin yapılmasının “casusluk” faaliyeti olarak görüldü ve ceza verildi. Buraya kadar her şey zaten gazetelerde, televizyonlarda defalarca yazıldı, söylendi. İşin ilginç yanı bu haberin yalan olduğu devletin en üst makamları tarafından defalarca dile getirilmişti. Mahkeme kararı iftira ya da delil oluşturmaktan gelmedi. Doğrudan casusluktan geldi ve böylece haberin içeriğine yönelik en önemli kanıt oluşmuş oldu. Yani bir şekilde haber mahkeme kararınca doğrulanmış oldu. (Enis Berberoğlu’nun bu cendereden kurtulmasının formülü de sanırım bu doğrulamadan geçiyor. Doğrulamayı ortadan kaldıran bir mahkeme kararı ile Berberoğlu özgürlüğüne kavuşacak.)

Enis Berberoğlu’nun hapis cezası alması ve Türkiye’de pek görülmeyen şekilde hemen tutuklanması (tüm hukuki yollar tüketilip, karar kesinleşmeden tutuklanması) sonrası CHP’de uzun zamandır beklenen hareketlenme yaşandı. 16 Nisan’dan sonra kamuoyunun beklentisi CHP’nin olanları kabul etmemesi ve artık biraz da gülümseten cümlelerle karşı çıkmanın dışında bir tavır ortaya koymasıydı fakat olmadı. 16 Nisan’dan sonra olmayan, 14 Haziran’dan sonra oldu. Geç oldu fakat oldu.

Her ne kadar geç olmuş olsa da yürüyüşün ilk andan itibaren CHP’nin etki alanını aştığını söylemek mümkün. Hatta öyle ki CHP’ye bir çeşit alerjiyle yaklaşan ve bu sebeple de AKP’nin yanında durmaktan çekinmeyen kesimler bile yaşananların geldiği noktadan sonra kendilerine yürüyüşte yer bulmaya çalıştılar. Yürüyüş toplumda da bir karşılık buldu. Gündemin sürekli değişmesi ve sürekli yaşanan iniş çıkışlar sonucunda artık hepimiz en ufak olayla duygusal olarak çöküp; en ufak bir gelişmeyle de yükselebiliyoruz.  Ana muhalefet liderinin binlerce insanla Ankara’dan yürüyüşe başlaması, bunu kararlılıkla ve değişken bir kompozisyonla sürdürmesi ve ilerlemesi insanlara moral verdi ve 16 Nisan sonrasında oluşan havayı biraz dağıttı. Zaten sırf iktidar partisinin ve ona organik şekilde bağlı olan gazeteci, yazar ve sosyal medya manipülatörlerinin yürüyüşün başından şimdiye kadar bir türlü nasıl davranacaklarına karar verememeleri de bu havanın dağıldığının işareti. En nihayetinde Adalet Yürüyüşü, tek adam yönetimine hayır demiş bir Başkent’ten; yine tek adam yönetimine hayır demiş ülkenin en büyük kentine yapılıyor.

Yürüyüş toplumda bir karşılık buldu çünkü insanlar artık bir karşı çıkış bekliyor. Söz dışında bir eylem bekliyorlar. Göz göre göre yaşananların bu kadar ağır bir sessizlikle kabul edilmesine dayanamıyorlar. Sadece bir mahkeme kararıyla değil; her türlü karar, tavır ve davranışla zedelenen adalet anlayışının yeniden oluşmasını istiyorlar. Bu istek yüzünden yürüyüşün bir gününde Kılıçdaroğlu yavaşlarsa arkasından onu itecek bir güç olacak. 16 Nisan gecesi hayal kırıklığına uğramış, 17 Nisan’da ise geleceğe dair umudunu yitirmiş insanların gücü itecek onu.

Yürüyüş fiziki hedefine ulaştığında, fikri hedefine de ulaşır mı? Bilinmez. Fakat mücadele etme isteği yaratma açısından hedefine emin adımlarla yürüdüğünü söylemek mümkün. İzmir’den insanlar yürüyor, İstanbul’da insanlar yürüyor; yürümeyenler gelecek olanları bekliyor. Soma aileleri yürüyor, gazeteciler yürüyor, mağdurlar yürüyor. Mağduriyet üzerine siyaset yapanların yıllar sonra geldiği noktaya bakın! Yarattıkları birbirinden farklı mağdur grupları ülkenin yollarında ortak bir adalet amacı için yürüyor.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

https://twitter.com/Urbarli

 

Koray Doğan Urbarlı

You may also like

Comments

Comments are closed.