Sömürü ‘trendi’

İşçilerin haklarını elde edebildikleri, insani çalışma koşullarının sağlandığı koşullarda giyim eşyalarının bu fiyatlara üretilebilmeleri mümkün değil. İşçilerin sömürüsü, tüketicilerin ucuza daha çok giyinebilmesini sağlıyor.

Tekstil ve giyim endüstrisinin yıllar içinde sağladığı büyüme son yıllarda hızlı modanın etkisiyle daha da arttı. Aşırı üretim, aşırı tüketim, ucuza giyim ile karakterize hızlı modanın perde arkasında aynı zamanda işçi sömürüsü, petrokimya, iklim krizi, yoksulluk, toprak, çevre ve su kirliliği var.

Hızlı moda nasıl çalışır?

Hızlı moda kavramı 90’larda doğdu ve o zamandan beri artan bir tüketimle dünyayı ele geçirdi. Daha öncesinde vitrinlerde yalnızca sezonluk, mevsimlik ürünler yer alırken İspanyol giyim markası Zara’nın iki haftada hazırlanabilen koleksiyonlarıyla giyim eşyası üretimi ve tüketimi tamamen değişti. Tasarımından vitrine gelişi iki hafta süren koleksiyonun, üstelik de çok ucuza nasıl üretilebildiğine baktığımızda elbette arkasında kirlilik, sömürü, takipsizlik, denetimsizlik, kirlilik, atıklar, eşitsizlik var.

Hızlı moda markaları, daha ucuza daha çok çeşit ürün üretebilmek için ürünlerini işçi haklarını yok sayan, yoksul ülkelerdeki tedarikçilere ürettiriyor. Müşteri kapabilmek için birbirleriyle yarışan fabrikalar fiyatlarını daha da düşürebilmek için daha ucuza, güvencesiz, daha az işçi çalıştırıyor. Uzun saatlere, yan haklarından, güvenceden ve asgari geçim ücretinden yoksun, hakkını aradığında her an işsiz kalabileceği tehdidi altındaki işçiler de mecbur oldukları için bu koşullar altında çalışmaya devam ediyor.

Tekstil endüstrisinin kirli normallerini burada yazmıştım.

İşçilerin haklarını elde edebildikleri, insani çalışma koşullarının sağlandığı koşullarda giyim eşyalarının bu fiyatlara üretilebilmeleri mümkün değil. İşçilerin sömürüsü, tüketicilerin ucuza daha çok giyinebilmesini sağlıyor.

 Tedarik zincirinde şeffaflık talepleri

Tekstil endüstrisinde işçi haklarına dair mücadelelerin ilk taleplerinden birinin tedarik zincirinde şeffaflık olmasının sebebi boşuna değil. Dünyaca ünlü hızlı moda markaları yalnızca tedarikçiyle yaptığı iş anlaşmasına bakıyor, sözde bu fiyatların nasıl bu kadar düşük olabildiğini, fabrikanın iç işleyişini bilmediğini iddia ediyor. Oysa tam da bu danışıklı dövüş sayesinde milyonlarca dolarlık pazar payı elde ediliyor, hisselerin değeri artıyor, dolaplar ve vitrinler dolup taşıyor ve işçiler sömürülüyor.

Rana Plaza çöktüğünde de birçok marka orada üretimleri olduğunu reddetmişti, ta ki enkazda etiketleri ortaya çıkana kadar. Üstelik bu sorumluluk adımlarının gerçekliğine de güvenmek pek mümkün değil. Rana Plaza çöküşünden sonra  işçilerin güvenliğini asgari düzeyde sağlamayı gerektiren anlaşma ACCORD 6 yıllık yenileme süresi dolduğunda markaların fiyat düşürme baskısı yüzünden Bangladeş’te neredeyse yenilenmeyecekti.

Hak mücadeleleri ve sivil toplumun baskısıyla adımlar atılıyor görünse bile malesef kimi zaman reklam kampanyalarının arka planında bu adımların gerçek olmadığını görebiliyoruz. Pandemide işçilerine paralarını ödemeyen Nike gibi birçok marka, endüstrinin insani yaşam koşullarının altında bir standartta tutulmasını bilerek sağlamaya çalışıyor. #PayYourWorkers kampanyası dünya çapında giyim endüstrisine taleplerini iletiyor. Markalar tişört başına 10 sent daha fazla işçilerine ödeyerek asgari geçim ücretlerini sağlayabilecekken bunu bilerek ve direnerek yapmıyor.

Türkiye’de de şu anda Levi’s markasına üretim yapan Özak tekstil işçileri de aynı haksızlığa direniyor. Özak tekstil sendikaya üye olan işçilerini işten çıkardığında, polis şiddetine maruz bıraktığında, bastırmaya çalıştığında Levi’s verdiği sözleri tutmuyor. Özak tekstilin üretim yaptığı tek marka olmasına rağmen sessiz kalıyor.

Tüketiciler sistemin neresinde yer alıyor?

Şeffaf olmayan tedarik zincirleri reklam kampanyalarıyla boyandığı için giyilen tişörtle işçi sömürüsünün, iklim krizinin bağlantısını kurmak zor olabiliyor. Bunun sonucunda sorumluluk hissi de azalıyor. Oysa bu bilgiler de, hak mücadelelerinin sesi de satın alınan ucuz giysilerle aynı yerde, tek tıkla ulaşılabilir uzaklıkta.

Nike hâlâ işçilerinin parasını ödemedi, Levi’s Türkiye’de işçi sömürüsüne göz yummasının yanı sıra ACCORD’u hâlâ imzalamadı, Victoria’s Secret uzun mücadeleler sonucunda işçilere haklarını ödemeyi kabul etti, Yves Rocher Fransa’da FlorMar direnişi olarak bildiğimiz işçilik haklarının ihlali sebebiyle yargılanıyor.

Dijital dünyada bu bilgilere kolayca ulaşmak mümkün, önemli olan bu bilgilerle yaptığımız tercihler.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR