2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEditörün SeçtikleriManşetVideo

12 yıl önce depremle sarsılan Van’da son durum: Hepsi yalan, anne kurban

0

Video haber: Şenol BALI

*

Van‘da 23 Ekim 2011’de 604 kişinin ölümü, binlerce binanın ağır hasar görmesiyle sonuçlanan 7,2 büyüklüğündeki depremin izleri, aradan geçen yıllara rağmen silinmiş değil. Bölge 2012’den bu yana prefabrik evlerde yaşamaya çalışan vatandaşlar bulunuyor. O vatandaşlardan biri olan ve  çocukları bu prefabriklerde büyüyen Ayşe Polat ve 66 yaşındaki Sevim Yıldırım çaresizliklerini, İnşaat Mühendisleri Odası‘ndan Mihail Atik hasar tespit çalışmalarının usulüne uygun olmadığını ve Van Hızır Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Faruk Alpaslan deprem barınma alanlarının daha çok yapılması gerektiğini Yeşil Gazete‘ye anlattı:

Afet bölgesi ilan edilmeyen Van’ın Erciş ilçesi depremin ardından büyük bir yıkım yaşadı ve önemli bir göç vermeye başladı. Depremden sonraki birkaç yılda ekonomisi yerle bir olan Van‘ın aynı zamanda kayba uğrayan nüfusu, son yıllarda çevre kentler ve kırsal kesimlerden aldığı göçle yeniden artmaya başladı. Bu göçler, kentte trafik ve insan yoğunluğuyla beraber bir sıkışmaya da sebep olmuş durumda. Plansız göçlerin neden olduğu yığılmanın getirdiği yapılaşma ise kentte; düzensiz, plansız, denetimsiz ve merkezde yoğunlaşan çarpık bir kentleşmeye sebep oldu.

Depremin üzerinden geçen süreçte Erciş ile Edremit, Kalecik, Kevenli, Bostaniçi ve Toprakkale‘de 15 binden fazla konut yapıldı. Yine ilk yıllarda 139 iş merkezi, 17 okul, 33 cami, 9 alışveriş merkezi ve üç bin 194 ahır yapıldığı açıklanmıştı. 70 ila 80 metrekare arasında yapılan konutlar depremzedelere 65 bin TL ila 80 bin TL arasında bir fiyatla mal edildi. Bu konutlara yerleşen depremzedeler, 2017’den sonra ödeme yapmaya başladı. Ancak aylık taksitleri ödeyemeyen birçok depremzedenin resmi olarak devrini yapamadığı konutları fiili olarak satmak zorunda kaldığı da zaman zaman kamuoyuna yansıdı.

Van kent merkezi – 30 bini aşkın hasarlı yapının tespit edildiği kentte yıkım işlemi, Maraş depreminden sonra daha görünür olmaya başladı.

Depremin ardından yapılan hasar tespit çalışmalarıyla beraber Van merkez ve Erciş ilçesinde 31 bin 870 konut, 8 bin 849 iş yeri ile 9 bin 602 ahırın ağır hasar gördüğü tespit edildi. Kentteki 18 bin 181 konut da orta hasarlı olarak belirlenmişti. Kentteki hasarlı yapıların veya metruk binaların yıkım işlemi 6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından yoğunlaşmaya başladı. Şu sıralar kentin birçok noktasındaki eski yapıların yıkım çalışmaları sürüyor.

‘Hasar tespit çalışmalarında öğretmenler ve imamlar yer aldı’

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Van Şube Başkanı Mihail Atik, depremden sonra yapılan hasar tespit çalışmalarının usulüne uygun yapılmadığını söylüyor.

Atik’e göre tespit çalışmalarının bir kısmı öğretmen, imam gibi konu hakkında eğitimi olmayan meslek örgütlerinin katılımı ile yapılmış. Atik, “Depremin ardından tespit edilen 12 bin hasarlı yapı vardı. Bunlar ağır ve orta hasarlı yapılardı. İkisini aynı kategoride değerlendirmek lazım. Orta hasarlı yapılara bir yıl içinde müdahale etmediğinde ağır hasar halini alıyor çünkü. Bu yapıların ivedi bir şekilde yıkılması veya dönüştürülmesi lazımdı. Bu adımdan sonra gerekli jeolojik çalışmalardan sonra yeni bir yapılaşmaya gidilebilirdi. Ama maalesef tespit edilen yapıların büyük bir bölümü yıkılmadığı gibi ciddi bir etüt çalışması da yapılmadı” diyor.

Depremin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen kentteki eski binaların yıkımı son dönemlerde hız kazandı.

Yeni fay hattının geçtiği yerlerde yapılaşma…

Atik, 2011’de yaşanan depremin kentteki bir başka fay hattını tetiklediğini ve her geçen gün stres toplayan bu hattın kent merkezinden geçtiğini söylüyor.

Mihail Atik, daha kötü bir senaryodan söz ederek depremden sonraki yapılaşmanın bu fay hattı üzerinde veya yakınında gerçekleştiğini dile getiriyor:

“Eğer zemin etüt çalışması yapılmış olsaydı, 2011 yılında yaşanan depremin tetiklediği fay hattının üzerinde veya yakınlarında imar çalışması yapılmazdı. Ya bu fay hattından bihaberdirler ya da göz ardı ediyorlar. Bu durum, olası bir deprem için ölüme davetiye çıkarmaktır. Konutlar yapılıyor şu an. Fay hattının geçtiği veya stres biriktirdiği yerde imar yapmak büyük tehdit. Tren yolunu takip eden ve Asya ile Arap levhası arasında sıkışan bir fay hattı bu. Bu bir gün deprem üretecektir. 2011 yılındaki depremin şiddetinden daha fazla bir şiddetle deprem olabilir. Bir önceki fay hattı kent merkezinden uzaktı diye fazla yıkım olmadı ama merkeze çok yakın bir yerde. Burada bir deprem olsa mevcut yapı stoğunun yarısından fazlasını yıkacak.”

2011 depreminin tetiklediği Van kent merkezinden geçen fay hattı.

Metruk yapı çok, kaçak yapılar fazla: Göz yumuluyor

Peki depremden sonra, kentteki hasarlı veya eski binalar hakkında ne gibi çalışmalar yapıldı?

Atik’e göre bu konuda büyük bir denetimsizlik ve göz yumma var:

“Kentteki birçok yapı metruk yapıdadır ve ömrünü tamamlamıştır. Ancak dönüşüme tabii tutulması gereken bu yapılar göz ardı ediliyor çünkü rant teşkil etmiyor kimileri için. Ya da malikleri bu şekilde değerlendirmek istemiyor. Yetkililer de buna göz yumuyor. Yasalara, mevzuatlara uygun hareket edilmiyor.”

‘İmar barışı da ayrı bir facia’

2018’de uygulanan imar barışına da değinen Atik, bu uygulamanın kentteki kaçak yapıların çoğalmasında etkili olduğunu savunuyor:

“Depremden sonra kentteki kaçak yapılara, kaçak katlara ilişkin 2018 yılında uygulanan imar barışı da ayrı bir facia. Bununla birçok programsız ve kaçak yapı aklandı. Bunların çoğu kentte büyük bir tehdit. Bu süreç 2018 yılından sonra da devam etti. Daha doğrusu bir umut yarattı çünkü önlem yok,’ yapı kaçak da olsa kullanırım nasıl olsa af gelecek’ dedi herkes. Bugüne kadar bir yapı kaçak diye mühürlendiğini duydunuz mu? Hala kent merkezinde onlarca kaçak yapı var ve içinde insanlar yaşıyor.”

Mihail Atik- TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı

‘Yapı denetimlerin kamu eliyle yapılması lazım’

Atik, şöyle devam ediyor:

“Belediyelerde yeterli düzeyde mekanizma yok. Eskiden dosyalar odamıza gelirdi, biz incelerdik. Kayyumla beraber protokollerimiz durduruldu ve projeler bize gelmez oldu. Şu an belediyeler projeleri nasıl ruhsatlandırıyor, bilmiyoruz. Uygulama kısmında ise kontrol mekanizması olan yapı denetimlerdir bular da özel firmalardır. İki tane iş adamı veya şirket arasında bir kontrol sisteminden söz ediyoruz. Buradaki durumu denetleyecek kurum kim? Vicdanlarına kalmış artık. Kamu gücü, burada denetleyici olmalı. Her depremden sonra birkaç müteahhitti cezaevine koymak çözüm değil.”

Kentte yıkılan binaların yanı sıra çok sayıda eski yapının olduğu belirtiliyor

‘Toplanma ve barınma alanları yetersiz, kente 1980’li yıllara ait alt yapıyla su veriliyor’

Yaşanan depremden sonra kentin taşıdığı deprem riski ve alınacak tedbirler hakkında sık sık çalıştay ve seminerler yapılıyor. Son olarak geçtiğimiz yıl Prof. Dr. Naci Görür’ün katılımıyla “Van’ın Depremselliği; Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm” başlıklı panel düzenlendi.

Van Bölgesindeki aktif fay hatları

Atik, STK’lar olarak bu ve benzer çalışmalar yaptıklarını söylüyor ancak kamu kurumlarından ve yöneticilerinden ilgi veya destek görmediklerini dile getiriyor. Van’ın dirençli bir kent olması büyük çaba sarf ettiklerini ifade eden Atik, kentteki gerçek durumun çok daha kötü olduğunu belirtiyor.

“Bırakın dönüşüm yapmayı hala kentte toplanma ve barınma alanları yok. Depremden sonra Hatay’da su sorunu yaşandı. Burada da 80’lerden kalan alt yapıyla kente su veriliyor. Olası bir depremde su sorunu yaşanacak veya sudan dolayı ciddi zehirlenmeler olacak. Yine deprem bölgesinde sel felaketleri yaşandı, bir felaketten kaçarken başka bir felakete maruz kalmak vurdumduymazlıktır. Burada da durum bu. Kentte bulunan toplanma alanları tamamıyla böyle. Bu alanlar, ulaşılabilir, güvenilir ve belirgin değil, alt yapıları hazır değil. Yine barınma alanları yok, buralarda yapılması gereken alt yapı çalışmaları yok. Yani olası depremden sonra insanlar kendi kaderiyle baş başa kalacak.”

Atik’e göre kente toplanma ve barınma alanları güvenilir, belirgin ve hazır değil.

‘Konutlar depremzedenin sırtına külfet olarak bindirildi’

Depremden sonra kentin birkaç noktasına toplu konutlar inşa edilmiş ve depremzedelere tahsis edilmişti. Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) yaptığı bu alanlara değinen Atik , uygulamanın müteahhit yaklaşımı ile yapıldığını savunuyor. Ona göre burada kar ve rant isteği söz konusu:

“Bu işler teknik ve bilimsel mesai istiyor. Güvenlikli, ekonomik ve estetik gibi kıstaslara uyulmuyor. Bu evler inşa edilirken halkın sırtına külfet olarak bindirildi. Depremde evini, iş yerini kaybeden vatandaşa konut üreteceksin ve bunu vatandaşın sırtına bindireceksin. Sosyal devlet anlayışına uymuyor bu. Dolayısıyla birçok vatandaş yapının ödemelerini bitmeden ya satmaya çalışıyor ya da yasal olmayan yollarla birbirlerine devrediyorlar. Bakıyorsun ki; ev asıl ihtiyacı olanın elinden çıkarak başkasının elinde ticari bir yapıya dönmüş. Evinden olan kişi bu sefer ne yapıyor; kentteki metruk yapılara geçiyor. Ya da prefabrik evlere yerleşiyorlar. Çözümün denetlenmesi yok, bunun için bu kaos var.”

Depremin ardından kentteki altı ayrı bölgeye konut inşa edildi ve depremzedeler buralara yerleştirildi.

‘TMMOB depreme dönük çalışma süreçlerinin dışında tutuluyor’

Atik’e göre TMMOB, kentte depreme dönük yapılan tüm çalışma süreçlerinin dışında tutuluyor. Yaşanan kentleşmenin güvenlikli, ekonomik ve estetik olması yerine belli bir sermaye grubuna dönük dizayn edildiğini ifade eden Atik, geçtiğimiz günlerde Van Büyükşehir Belediyesi’nin satışa çıkardığı kamu arazilerini hatırlatıyor ve “Bugün belediye kamu arazisini satıyor. Neden vatandaşına konut yapmıyorsun, barınma ihtiyacı olan vatandaşa güvenlikli sürdürülebilir konutlar yap. Bu konu neden gündemde yok?” diyor.

‘Türkiye’de depreme en çok dayanıklı kente Van örnek gösteriliyor’

Van Hızır Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Faruk Alpaslan, kentte depremden sonra yaşanan süreçle ilgili farklı düşünüyor.

Deprem konusunda deneyimli olduklarını kaydeden Alpaslan, edindikleri tecrübeleri deprem bölgesindeki odalarla paylaştıklarını ifade ediyor:

“Van depremi olmayana kadar hiçbirimiz Karot kelimesini bilmiyorduk. Betonun C-30’dan aşağı olmaması gerektiğini, yapı denetimini kim biliyordu? 11 ilin içerisinde Van depreminden sonra yapılar yıkılmamış. Van depremi örnek oldu. Bu depremden sonra yapılar örnek gösterildi. Şunu iddia ediyoruz: Türkiye’de depreme en çok dayanıklı kent, Van. Depremden sonra bütün binaların Karot ölçüleri alındı, hasarlı binalar yıkıldı, yeni yapılacak binalar zemin etütleri yapılarak denetimler eşliğinde yapıldı. Daha önce bu mekanizma kurulmamıştı.”

Van, Afet Bölgesi ilan edilmemiş, vergi affı da çıkmamıştı

Depremden sonra Van, Afet Bölgesi ilan edilmedi. Vergi affı çıkmadı ama borçlar bir süre için ertelendi. Alpaslan, konu hakkında şunları söylüyor:

“Sadece mücbir sebeplerden dolayı ötelendi. Ama Van ayağa kalktı ve eskisinden daha büyük ve güzel oldu. Yapılacak işler daha makul ve meşru yapıldı. Deprem yaşayan şehirlere örnek gösterebilecek işler yapıldı. Esnafa büyük krediler verildi. Sadece biz 2014 yılından bu yana eski parayla 450 trilyon sıcak para dağıttık esnafın kalkınması için. Sanayi ve tekstilde de büyümeler oldu. Büyük markalar üretimlerini buraya taşımaya başladı. Sağlık ve eğitimde de böyle.”

‘Yapılar kontrollü yapılıyor ama kent daha iyi dönüştürülebilirdi’

Alpaslan’a göre Van’ın Afet Bölgesi ilan edilmesi bir takım dezavantajlar yaratacaktı:

“Vergi affı falan tamam da Afet Bölgesi ilan edilseydi bir çivi dahi çakılmazdı. Kentin ayağa kalınması için Afet Bölgesi ilan edilmesi konusunu tartıştık ve bize dezavantaj sağlayacağını söylediler. Onlara hak verdik. Van kolay ayağa kalkmışsa bunun etkisi büyük.”

Bazı eleştirilerde de bulunan Alpaslan, şunları aktarıyor:

“Eksiklikler yok muydu? Vardı. Yapılan konutlar Van’ın aile yapısına uygun yapılmadı. 87 m2’lik daireler, dar geldi insanlara ve burada kalmadılar. Yollar dönüştürülebilirdi, yapılmadı. Yapılanmalar kontrollü yapılıyor falan ama otopark yapılmadı, yollar elverişsiz. Yerel yönetimler üzerine düşeni yapmadı. Trafiğin keşmekeş haline gelmesinin sebebi de bu. Yine kent içindeki binaların altında bulunan atölye ve üretim yerleri çıkarılması lazım. Van yeni bir deprem için birçok ilden daha avantajlı. Tecrübeli çünkü. Binalar da büyük oranda sağlam. Örneğin şu sıralar kapalı bir pazar alanı yapılıyor bu, deprem döneminde barınma alanı olarak kullanılacak. Bu tarz yapıların artması lazım.”

Van Hızır Esnaf Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Başkanı Faruk Alpaslan

12 yıla rağmen hala prefabrik evlerde yaşayan aileler: Çaresiziz

Öte yandan hala kentte prefabrik evlerde kalan yurttaşlar var. 12 yıl önce yaşanan depremlerde yıkılan yapılarda kalan yurttaşların bir kısmı çadırlarda, bir kısmı konteynerlerde, bir kısmı ise prefabrik evlerde yaşamaya başladı.

Evlerini kaybeden yurttaşlar ya göç etti ya da depremzedeler için yapılan konutlara yerleştirildi. Ancak, merkez Tuşba ilçesine bağlı Seyrantepe mahallesinde bulunan ve geçici bir süreliğine kurulan 120 prefabrik evde hala 72 aile yaşıyor. Bu aileler arasında Suriyeli ve sonradan kente taşınanlar olsa da büyük çoğunluğu depremde evlerinden olanlardan oluşuyor.

Buradaki ailelerin çoğu dar gelirli ve günü birlik işlerde çalışarak yaşamını sürdürüyor. Zamanla nüfusları artan aileler iki bölmeli prefabrik evlerin önüne veya kenarına briketlerle ek yapılar yaparak daha yaşanılır kılmaya çalışmış. Burada kalan aileler, çaresizlik ve kimsesizlikten şikayetçi. Bunlardan biri olan beş çocuk annesi Ayşe Polat, 2011’den bu yana burada yaşadıklarını söylüyor.

‘Kim burada, bu çamurda yaşayabilir?’

Polat, “Eşim kâğıt toplayıcılığı yapıyor. Evim yıkıldı. Tapumu da aldım birçok yere gittim, kimse yardım etmedi. Tüm komşularım aynı durumda. Ellerini vicdanlarına koysun, kim burada bu çamurda yaşayabilir? Çocuklarım büyüdü, arkadaşlarını eve getirmek istiyorlar, ders çalışamıyorlar. Rutubet var. Bazen fare giriyor bazen kurbağalar. Eve misafir davet edemiyoruz. Çok dar, mutfak bile yok doğru dürüst. Hepimizin aboneliğini yapmışlar, faturaları da ödüyoruz. Elektrikli sobalarla ısınıyoruz. Yıllardır buradayız kimse halimizi sormuyor” ifadelerine yer veriyor.

Sevim Yıldırım- 2011 yılındaki depremden bu yana prefabrik evlerde yaşayan kent sakinlerinden.

Prefabrik evlerde eşi ile beraber kalan 66 yaşındaki Sevim Yıldırım ise şunları söylüyor:

“Van depremi olduğundan beri buradayız. Kaç yıl oldu deprem olalı? Biz kiradaydık. Yıkımdan dolayı buraya geldik. Valla bazen su az geliyor ama elektrik şimdilik iyi . Yalan söyleyemem, Allah bizi imansız bırakmasın, hepsi yalan anne kurban…”

 

12 yıl geçti ama Seyrantepe Mahallesi’nde bulunan prefabrik evlerde yaşayan depremzede aileler var.

You may also like

Comments

Comments are closed.