Köşe Yazıları

İktidar seçkinlerinin ülkeyi yağması

0

17 Aralık sabahı Türkiye, Duvara “Tek Yol Devrim” yazdığı için 42 ay hapis cezası alan öğrencilerin ülkesiydi. Yere sprey ile yazı yazdığı için 6 yılla yargılanan 13 yaşında çocukların ülkesiydi.  “Açım” diyerek TBMM önünde kendini yakan 50 yaşında insanların ülkesiydi. 17 Aralık sabahından suçu, suçluluğu, zenginliği ve fakirliği bu gözle değerlendirmek gerekli.

Şimdi böyle bir ülkede, insanların yoksulluktan kendilerini yakacakları düzeye geldikleri bir ülkede ortada dönen rüşvet ve yolsuzluk paralarının miktarlarına bakın! Evlerden çıkan paralara, babalarına iletsinler diye oğullarına verilen paralara. Ve unutmamak lazım, bu paralar yolsuzluğun sadece binde üçü. Rüşvetin tarifesini öyle koymuş eskinin mücahitleri, şimdinin müteahhitleri.

İş dünyası, politikacılar, bürokratlar bir olmuşlar, iktidar seçkinleri olarak ülkeyi yağmalıyorlar. Bakın TV’lere çıkıp bir kere bile “yolsuzluk yoktur, rüşvet yoktur” diyemeden olan bitene kılıf örmeye çalışan yandaş yalaka takımına. Sadece onların son yıllardaki zenginliklerine bakın. Plazalardan, yalılara geçişlerine bakın. Onları zenginleştiren bu yağmanın sadece artıkları. Onlar da var bu ülkenin yağmalanmasının içinde çünkü. Telaşları üzüntüleri ondan.

Gazete manşetlerine bakın. Bir gazete şunu yazmış manşetine: “Kaset olmadı, dosya verelim.” İyi güzel. Garip mi bu manşeti atmaları? Hiç değil. Neden? Çünkü görevleri o. Zaten bunun için hazırlandılar ve bekliyorlardı. O gazetenin yeni zenginlere devlet eliyle sunulmasında, bir devlet bankasından 700 milyon dolar kredi verilmişti. Hangi bankaydı o? Halkbank. Ayakkabı kutularından milyonların fışkırdığı banka. Karda terliklerle gezen çocukların donmuş kardeşlerini gazetecilere kutu içinde gösterdiği bir ülkede, bir banka müdürünün evindeki boş ayakkabı kutularının içinden milyonlar fışkırıyor! İktidar seçkinleri ülkeyi yağmalıyor!

Yıllardır büyüme rakamları pompaladılar ortaya. Gazetelerle, televizyonlarla şişirdiler bunları. Büyüyoruz gerçekten ki son zamanlarda TV’ler site-plaza reklamından geçilmiyor. Bir taraftan çılgın projeler, doğa katili üçüncü köprüler yapılıyor. Neden? Çünkü rant gerekli, büyüme rantla besleniyor, kentlerin oluşturduğu da rantların en “tatlı”sı. Soruluyordu “Bu adam ormanı nasıl çitle çevirip, sadece kendi sitesinin müşterilerine kullandırabilir? Bu nasıl hukuk?” diye. 17 Aralık itibariyle aldık yanıtını. Doğru kasalara, doğru ayakkabı kutularına yatırım yaparsanız orman da sizin olur, Marmaray üzeri inşaat alanı da, SİT alanları da…

Fakat 17 Aralık itibariyle sadece ortaya bu çıkmadı. Artık net bir şekilde görülüyor ki, yıllardır Türkiye’yi yöneten “iktidar bloğu”nda temiz bir nokta kalmamış. Bu iktidar bloğu içinde bozuşmalar olmasaydı, sen mi daha mücahitsin, ben mi daha müteahhitim tartışmaları olmasaydı biz evlerden çıkan balya balya yağma parasını görebilecek miydik? Rüşvet ve yolsuzluk belgelerini “bir gün kullanmak üzere” saklamak da; iktidar bloğunda her şey süt limanken ortaya çıkan belgelerin gereğini yapmayarak kapatmak da halka karşı işlenmiş bir suçtur.

Biz, yani Gezi’de haysiyetimiz için sokakta olanlar, evlerinden suç aleti diye kitap, dergi alınanlar, bırakın rüşveti paylaşamamayı kimyasal gaza karşı hazırladığı azıcık solüsyonu bile tanımadığı insanlarla paylaşanlar, bu pisliklerin ortaya çıkması için iktidar bloklarının çatlamasını mı bekleyeceğiz? Bu kadar mı herkes battı pisliğe?

Son olarak, bir bakan ne zaman istifa eder? Ailesinden biri gözaltına alınmış, iddialar vahim. Doğru ya da yanlış. Bu iddiaların tamamen ve sağlıklı ortaya çıkması için bakanın istifa etmesi gerekir değil mi? Bizde ne yapılıyor? Operasyonu başlatan polisler görevden alınıyor. O ya da bu nedenle sisteme çomak soktular, pisliğin ucunu gösterdiler diye. Pes! bunu gördükten sonra evden çıkanlar dürüstlük emareleri olarak bile kabul edilebilir artık.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

https://twitter.com/Urbarli

 

You may also like

Comments

Comments are closed.