Yasemin Göksu: “Asıl önceliğimiz silikozis hastası kot kumlama işçileri”

Silikozis hastası kot kumlama işçileri, yapılan 2010 yıl sonu anketinde Yeşil Gazete okurları tarafından “Türkiye'de yılın kişisi” seçildiler. Yeşiller Partisi’nin kurucularından biri olan, sanatçı Yasemin Göksu da bu mücadelenin en başından beri onların yakınında olup omuz verenlerden… Göksu’ya hastalığı, işçilerin yaşam koşullarını ve taleplerini sorduk.

Birileri modaya uyabilsin diye onlar ölüyor. İlişki bu kadar doğrudan, bu kadar net. Silikozis hastası kot kumlama işçileri, yapılan 2010 yıl sonu anketinde Yeşil Gazete okurları tarafından “Türkiye’de yılın kişisi” seçildiler, hemen ardında da Meclis’te hayatlarını ilgilendiren önemli bir düzenleme yapıldı. Ama komisyondan geçen bu düzenleme şu an için işçilerin beklentilerinin tamamını karşılamıyor. Mücadeleleri şüphesiz ses getirdi, kazanımları yenileri için mücadele gücü verdi. Yeşiller Partisi’nin kurucularından biri olan, sanatçı Yasemin Göksu da bu mücadelenin en başından beri onların yakınında olup omuz verenlerden… Göksu’ya hastalığı, işçilerin yaşam koşullarını ve taleplerini sorduk. İşte kazanımların heyecanını ve umutlarını yansıttığı röportaj…

Yeşil Gazete’nin düzenlediği “yılın şeyleri” anketinde “silikozis hastası kot kumlama işçileri” “Türkiye’de yılın insanı” seçildi. Sizce neden? Okurların bu seçimi size ne hissettirdi?

Okurların % 28’le bile olsa, yine de bir kısım insan bu korkunç olayın farkında demektir, bu iyi bir şey. Geneli tepkisiz ve belleksiz olan bir toplum için yine de iyi bir farkındalıktır diye düşünüyorum ve umutlanıyorum elbette. Benim taammüden cinayet dediğim bu olay, aslında 2004 yılında ortaya çıktığından bu yana çok can aldı. Silikozis hastası kot kumlama işçileri ile dayanışma komitesi sayesinde kitlelere duyurulunca, insanların yüreğini paralayan dramatik hikâyeler de ortaya döküldü. Olayın boyutları öylesine büyük, arkasındaki gerçek öylesine yakıcı ki, doğal olarak öğrenen herkes tarafından büyük bir infialle karşılandı. Tabii sebebinin, yalnızca insan eliyle kurgulanmış bir moda üzerinden, milyarlarca dolar rant elde etmek olması, direk vicdanları sızlatıp isyan duygularının harekete geçirmesine sebep oldu.


“Kot kumlama atölyeleri kapatılmalı”

Kot kumlama işçileri ne istiyor?

Kot kumlama işçileri tek bir şey istemiyor. 3 yıla yakın bir zamandır, isteklerimiz konusunda adım adım ilerleyerek, net taleplerle doğru adreslere gitmeye çalışarak, çok dikkatli bir mücadele yürüttük.

En başta yapmamız gereken şey, bu faciayı geniş kitlelere duyurmaktı. Amacımız hem sahiplenilmeyi sağlamak, hem de kot kumlamada çalışmış ama silikoz hastası olduğunu bilmeyen, bilse de ne yapacağını bilmeyen insanlara sesimizi duyurmak. Meslek hastalıkları hastanelerine başvurarak sağlık taramasından geçmelerini sağlamak.

Hükümetten taleplerimiz ise şunlar:

1-   Kot kumlama atölyelerinin tespit edilip derhal kapatılması, bu yöntemle kot ağartma işleminin yasaklanması.

2-  Çalışma Bakanlığının İLO-WHO iş sağlığı ortak komitesi kararları ile uyumlu olarak hazırladığı, “ULUSAL PNÖMOKONYOZ ÖNLEME EYLEM PLANI”nın uygulanması.

3-Çalışma Bakanlığı, Sendikalar ve meslek odaları temsilcileriyle ortak bir komisyon oluşturularak, işçilerin zararlarının tespit edilmesi ve karşılanması.

4- İşçilerin hastalanmasına yol açan şirketler ve ihmali bulunan kurumların, işçilere tazminat ödemesinin sağlanması.

5- Kot kumlama işinde çalışmış tüm işçilerin, sigortalı olup olmadığına bakılmaksızın, hastanelerde ücretsiz bakımlarının ve tedavilerinin sağlanması.

6- İşçilerin Silikozis hastalığına yakalanmasında ihmali ve sorumluluğu bulunan yetkililerin yargılanarak cezalandırılması.

7-Adalet Bakanlığı’nın, hasta ve ölen içilerinin yakınları için ” adli müzaheret kararı” çıkarması.

” Adli müzaheret kararı” nedir?

Hasta işçiler ve ölenlerin yakınları çok yoksul ve ihtiyaç sahibi oldukları için, açmaları gereken davaların harçlarını ödeyecek durumda değillerdi. Bu harçlardan muaf olmaları için Adalet Bakanlığı tarafından yapılması gereken düzenlemenin adı bu.


“Mücadele üç yıldır sürüyor”

Sağlık hakları için yapılan bu direniş ne zamandır sürüyor? Kazanımlar yeterli mi? Hedef ne?

3 yıldır sürüyor. Bugüne dek kazanımlarımız oldu tabii ama yeterli değil. Sağlık Bakanlığı kot kumlama işini yasakladı. Hastalığın tedavisi olmamasına karşın, yine de hastalarımız zaman zaman silikozise bağlı tüberküloz vb hastalıklar yaşıyorlar. Hem silikozis teşhisinde hem de zaman zaman atak yapan ilgili hastalıklar sırasında hastalara ücretsiz tedavi olanağı sağladı.

Sıradaki talebimiz kayıt dışı çalıştırılmış işçilerin sigortalı olup olmadıklarına bakılmaksızın tamamına Maluliyet Geliri bağlanması. Hükümetin ilgili bakanlıkları ile görüşmelerimizi iki yıldır aralıksız sürdürdük. Çalışma Bakanlığı ve hükümet nezdinde yürüttüğümüz temaslar sonunda, şu anda görüşülmekte olan torba yasa tasarısına, silikozis hastası kot işçileri ile ilgili bir düzenleme kondu. Bu çok önemliydi. Ama silikoz hastası işçilerin, özürlüler ve yoksul vatandaşlar için hazırlanan bir sosyal yardım tasarısından yararlandırmak istemelerine karşı çıktık. Zira bu ödenek, maluliyetleri oranında, %40’ın üzerine 100 TL, %60’ın üzerine 200 TL, %80 in üzerine 300 TL ödenmesini vadediyordu. Ve hastanın ölümü halinde aileye verilmeden kesiliyordu. Oysa işçi arkadaşlar haklı olarak, ölümleri halinde yoksul ve desteksiz olan ailelerine bir maaş kalsın istiyorlar. Umarım hükümet ve muhalefet partileri üzerinde yarattığımız farkındalık, bizi, bu doğru girişimin yanlış sonucundan döndürür.

Ama dün, yani 6 Ocak 2011 itibariyle komisyondan geçen karara bakarak, durumun tam anlaşılamadığını düşündüğümü söyleyebilirim. 5510 ile özürlüler yasasının karışımı bir tasarı düzenlenmiş. Evet bir malulen emeklilik hakkı var görünüyor ama %40 iş göremezlik oranının altına hiç bir hak tanınmamış. Oysa bizim hasta arkadaşlarımızın hemen hepsi bu oranın altında. Oksijen makinesine bağlı ayağa kalkamayan insanlar %26-28 oranında mağdurlar. %40 ve üstü demek zaten umutsuz bir durum demek. Yani çok üzülerek şunu söyleyebilirim, Bu oranın üzerine çıkmış hastaların bu gelirden uzun süre yararlanma şansı bile yok. Ve 3 aylık bir süre koyarak, bu sürede durumunu bildiren işçiler yararlanabilir diyorlar. Oysa Silikozis, zaman içinde kendisini gösteren bir hastalık. İş bitti, yarın da hastalık ortaya çıkar diye birşey yok. Ayrıca bazı yerlerde de halen sürüyor.

Devletin tedavi masraflarını karşılaması çözüm mü?

Tek başına çözüm değil ama ciddi bir destek. Esas olan kesinlikle önlenmesi.

Bir kot kumlama işçisi için silikozis adlı akciğer hastalığı kader midir? Çözüm ne? Hastalık ölümcül mü? Ya da sonun bu olması kaçınılmaz mı?

Bir işçi eğer kot kumlama işinde çalıştı ya da çalışıyor ise hastalanması kaçınılmazdır. Çünkü silika tozu ile yapılan kot ağartma işi, her şekilde risklidir. Tek çözüm bu yöntemin kesinlikle kullanılmamasıdır. Silikozis tedavisi olmayan ölümcül ama önlenebilir bir hastalıktır.


“46 arkadaşımızı kaybettik”

Kaç işçi hasta? Ne kadarı tehlikede, can kaybı kaç kişi?

Kot kumlama işinde çalışan işçi sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, tahmin edilen 10.000’in üzerinde olduğudur. Şu ana kadar hastaneye başvuran her iki işçiden birine Silikozis tanısı konulduğu için, hasta işçi sayısını da 5.000 civarı diye tahmin ediyoruz. Ama muhalefet partilerinin hazırladıkları soru önergelerine hükümetin verdiği yanıt, 1388 işçi silikoz hastası olarak gözüküyor.

Elbette önemli sayıda göçmen işçi de çalışmış. Ama bir ikisi dışında ulaşabildiğimiz kimse olmadı ne yazık ki. Bugüne dek 46 arkadaşımızı kaybettik.

Dünyada kot kumlama işçilerinin durumu nedir? Kot kumlama dünyanın daha çok hangi bölgelerinde yoğunlaşıyor?

Bu yöntemle yapılan kot kumlama işi 1950’de Amerika’da yasaklanmış. Ama bilinen bütün büyük kot üreticileri, işlerini taşeron şirketler vasıtası ile, merdiven altı tabir edilen atölyeler üzerinden yürütmüşler. Komitemizin sağladığı toplumsal farkındalık sebebiyle son bir iki senedir, Mısır, Bengladeş, Endonezya gibi ülkelere taşıdılar bu atölyeleri.

Geçtiğimiz ay, uluslararası bir STK olan CCC’in (Clean Clothes Campain) Bandırma’da düzenlediği bir çalıştaya katıldım. Dünyanın pek çok yerinden tekstil işçileri gelmişlerdi. Biz orada komiteden birkaç kişi olarak bir workshop yaptık. Ayrıca Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Ethem Özgüven, Petra Holzer ve Selçuk Erzurumlu’nun hazırladıkları “Toz” belgeselini gösterdik.

Orada konuştuğumuz işçiler içinden Çin’den gelen bir sendika yöneticisi, daha sonra bize gönderdiği bir mektupta, Çin’de bu işin çok yaygın yapıldığını yazdı. Daha önce farkında değilmiş ama bizim belgeselimizi seyrettikten sonra, orada derin bir araştırma yaptığını ve karşısına çıkan gerçekten ürktüğünü anlatmış. Seneye Çin’e giderek bu işi orada anlatacağız.

Yalnız komitemiz adına onurla şunu söyleyebilirim ki, biz bir avuç insan, şüphesiz dünyada da bir farkındalık yarattık. 2010 senesinde inanılmaz bir şey oldu. En büyük jean devlerinden Levis, H&M, C&A kendi sitelerinde, kot kumlama işini bıraktıklarını ilan ettiler. Çeşitli yerlerden bununla ilgili tebrikler aldık.


“Sesimiz nefesiniz”

Neden işçilerle dayanışma içindesiniz?

Yukarıda anlattığım birçok şey, neden bu işçilerle dayanışma içinde olduğumu açıklıyordur sanırım. Ben bu komiteye Yeşiller Partisi’ni temsilen girdim. Bugüne dek bu temsiliyeti başarı ile yürüttüğümü düşünüyorum. Ama artık o hasta arkadaşlarımızla da, komitedeki arkadaşlarımızla da bir aile gibi olduk. Eşlerini, çocuklarını, sorunlarını yakından tanıyoruz. Benimle birlikte çeşitli meslek ve sanat dallarından arkadaşlarım da bu dayanışmaya katıldılar.

Çok ayrı meslek ve iş alanlarından ve ayrıca çok farklı politik yapılardan gelmemize rağmen, asıl önceliğimiz hep ve daima silikozis hastası kot kumlama işçileri oldu. Düzenlediğimiz eylemlerin, bizler de dahil, eyleme destek veren hiçbir parti, sendika, STK, dernek, kurum vb. yapılar için politik bir şov alanı olmasına izin vermedik. Bu anlamda çok istikrarlı bir strateji yürüttük.

İki yıl önce, hasta işçilerin sağlık ve hukuk giderlerini karşılamak için “Sesimiz nefesiniz” isimli büyük bir etkinlik düzenledik. Bu ay, yani Ocak ayının 25’inde bu etkinliğin ikincisini düzenliyoruz. Pek çok müzisyen, oyuncu, gazeteci, yazar vb. mesleklerden dostlarımızın katılımı ile yine iyi bir sonuç elde edeceğimizi düşünüyorum.

Geçen yıl bir proje sebebiyle tanıştığım ve aynı sahneyi paylaşmaktan çok mutlu olduğum, İspanyol dans sanatçısı Cristiane Azem bile, bu geceye katkı sunmak üzere İstanbul’a gelecek. Bu az bir şey değil.

Röportaj: Işıl Sarıyüce – Yeşil Gazete

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

M. Levent Artüz: Marmara Denizi sürekli olarak bir önceki günden daha kötü!

M. Levent artüz, Marmara Denizi'nin durumunu değerlendirerek bugüne kadar cin fikirlerle ve oldu-bittiye getirilerek gerçekleştirilen yönetimin sonuçlarına işaret etti: 'Kısaca ilerleme kaydettiğimiz tek nokta, günden güne Marmara Denizi’ni kümülatif olarak daha fazla kirletmemiz!'

Altyapı olarak ekosistemler: İklim direncine yönelik yeni bir yol

Peyzaj mimarı Kate Orff, toplumların ve şehirlerin iklim risklerini azaltmalarına yardımcı olmak için doğal sistemlerin yeniden inşası üzerinde çalışıyor. Orff, ekolojik sistemlerin iç içe geçtiği yerlerin daha dirençli olduğunu ve hem acil durumlara yanıt vermek hem de geleceğe uyum sağlamak için daha iyi olduğunu söylüyor.

Çöpe gidecek gıdalardan mama üretmek mümkün mü?

Tarım alanında çalışan tıp doktoru Çalıkoğlu, İzmir’de hayvanlar için siyah asker sineği larvalarından yüksek besin değeri olan mamalar üretiyor.

[Bir konu/k] Kim bu ağaca sarılanlar: Füsun Kayra’yla doğa mücadelesi üzerine

Ağaçlara dokunmasınlar diye iktidarın, şirketlerin, kolluk kuvvetlerinin karşısında duran insanları tanıyor musunuz? Ekofeminist aktivist Füsun Kayra, birçok doğa tahribatına karşı mücadele verenlerden biri. Kayra bir ağacı savunmanın ne anlama geldiğini anlattı.

Antakyalı müzisyen Özlem Koyuncu: Meğer bir şehir de ölürmüş

Antakyalı müzisyen Özlem Koyuncu ile 'kendi depremini', Antakya'sını, 2022'de yazıp bestelediği ve deprem nedeniyle tekrar gündeme gelen 'Kefen' adlı şarkısının hikayesini konuştuk: Güneşte kalmış plastik su şişesi gibi yavaş yavaş ısınan ılık ömrümüzü içiyoruz.

EN ÇOK OKUNANLAR