Kırık Dökük Adamlar
Bizim hanım olsa atlardı hemen “O zamanlar tadı vardı her şeyin” diye ama o kadar basit değil. Şimdi ne kadar karmaşık, ne kadar birbirine girmişse her şey, o zamanda göksüz bir çöl gibi sadeydi yaşam. Öyle sadeydi ki bazen birbirimize besleyecek kin bulamazdık. Birine gönül düşürsek gönlünü edeceğimiz iki kelam gelmezdi dilimize. Şimdiki gençler âşık olmayı bile öğrendiler ki bu yüzden aşk romanları artık yazılmaz, yazılsa da satılmaz oldu.
Genç Türk yazarların öykü üretkenliği konusundaki azimlerini bütün imkanlarıyla sergiledikleri son yıllar edebiyatımız için umut veriyor. Çünkü öykü Türk yazarların geneli için mutlak bir türden ziyade, başta roman olmak üzere diğer türlere geçişin bir ilk adımı olarak algılanır ve önümüzdeki öykü bolluğu diğer türler açısından da Türk edebiyatının ileride canlı bir tartışma arenası olacağını gösteriyor.
Özkan Şahin’in “Kırık Dökük Adamlar” adlı öykü kitabını akademisyen bir arkadaşımın tavsiyesi ile edindim ki bahsini ettiğim bolluk içerisinde yeni çıkanların sürekli takibi de ayrı bir mesele. Kırık Dökük Adamlar on öyküden oluşan büyük hacimli sayılmayacak bir kitap. Lakin toplumsal apolitizasyonun had safhada olduğu ve edebiyatımızın son yıllarda tehlike sinyalleri verdiği konu çeşitliliği ve dil hususiyetleri üzerinde takdire değer bir ustalığın sergilendiği kitapta, eğer öykülerin ilerleyişindeki alışılmadık hızı saymazsak kurgu konusunda da bariz bir ustalıkla karşılaşıyoruz.
Muhteva kaynağını bizatihi toplumun kendisinden almış ama kahramanların öyküler içerisinde açığa çıkan elitist tavırları, Türkiyeli farkında adamların, toplumun basit kesimleri ile olan ilişkilerindeki düzeye dair bir vurgu ve bu vurgu hemen hemen bütün öykülerde kendini hissettiriyor.
Öykülere gelirsek; benim kitaptaki gözde öyküm kitaba ismini veren “Kırık Dökük Adamlar” adlı öykü oldu. Öykü de her bir kahramanın gündelik duyarlılığının okuyucuya veriliş usulü ve terörün, politik şiddetin mal olacağı acının en başta yaşam derdine düşmüş sakil yığınların başına bela olacağı, hayranlık uyandıracak ve edebiyatımızda daha önce rastlamadığımız bir usulle sunuluyordu. Apolitizasyonun doğurduğu yabancılığın ve ana sorunlara uzaklığın, burjuva ideolojisinin baskın argümanlarının edebiyatımızı işgal ettiği bir süreçte terör ile gündeliğin ilişkisinin yansıtılması bir okur olarak gözümde farkında olunması gereken bir çığır olarak belirdi. “Çevirmen” adlı öyküdeki o hepimizin aşina olduğu şaşkın, tutunamayan, iki arada bir derede kalmış Türk okumuşunun para ile olan ilişkisinin kendisini düşürdüğü hale dair aykırı bir tasvirdi.
Kitap tartışıldıkça öyküler hakkında çok şey söylenecek elbette ama; kitaptaki “Cemal” adlı öykü Türk edebiyatı var oldukça tartışılacağa benziyor. Açık söylemem gerekirse bir Yusuf Atılgan hayranı olan şahsımı böylesi bir öykü ile karşılaşmak üzdü. Öykü, ne kadar Yusuf Atılgan ve mirasına ithaf edilmiş olsa da ben öyküyü Aylak Adam’ın mahremiyetine dair bir saygısızlık olarak algıladım. Öykü dikkat çeken bir zekanın ürünü ve alışılmadık bir şekilde, bir kahramanın yazarını anlattığı bir öykü olsa da, Aylak Adam gibi dahiyane bir eserin sınırları irdelenmemeli ve Yusuf Atılgan’ın bilerek bıraktığı boşlukların içi doldurulmamalıydı. Öykü üzerine konuştuğum arkadaşlarımın çoğunluğu benimle aynı fikirde olmasa da, yeni eserlerini beklediğim yazarın “Cemal” adlı öyküsünün genç yazarlara örnek olmasını dilemiyorum.
Son olarak “Türbe” adlı öyküye değinme ihtiyacı duyuyorum. Eğer şimdiye kadar okuduğum öyküler arasında bir sıralama yapmam gerekirse “Türbe” mutlaka şahsi listemin ilk ellisine girecektir. Özellikle seküler bir dünya görüşüne sahip olduğunu düşündüğüm yazarın İslam ve tasavvuf temelli öyküsü, İhsan Oktay Anar romanlarının insanı farklı boyutlara götüren o masallarını andırıyor. Yaşarken basit bir sütçü olan kahramanın, öldüğünde mezarının bol ziyaretçili bir türbe haline gelişini anlattığı öykü, fantastizmi, sosyal duyarlılıkla birleştirmiş, ilginç, defalarca okunası bir öykü.
“Kırık Dökük Adamlar” zamanla radikal duruşunu geniş kitlelere kabul ettirecektir. Özellikle genç yazarların, yazma serüvenlerine yön verecek birçok unsurla dolu bu kitap zengin etkileşimlerini açığa vuran üslupları ve dağınık muhtevaların uyumla dikkate değer bir ruh haline geldiği bu kitapla aradıklarına dair çok şey bulacaklardır.
Hakan Gerçek