1 Eylül itibariyle av sezonu açıldı ancak aşırı avlanma ve boy yasağının ihlâli balıkların yaşamlarını tehdit etmeye devam ediyor.
Geçen sezon avlanan balık oranı yüzde 60 oranında azaldı.
Lüfer Koruma Timi’nin paylaştığı bilgilere göre Karadeniz, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’ndeki balıkçılardan gelen “balık tükendi” açıklaması denizlerimizde oluşan karanlık tabloyu gözler önüne seriyor.
“Aşırı avlanma nedeniyle sürdürülemeyen stokların en yüksek oranları Akdeniz ve Karadeniz’de görülüyor”
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) dünyada balıkçılığın durumuyla ilgili Temmuz 2018’de Dünya Balıkçılık ve Su Ürünlerinin Durumu (SOFIA) raporunu yayınlamış, küresel balık üretim hacminin gelecek 10 yılda da artmaya devam edeceği öngörüsünü paylaşmıştı.
Rapordaki en dikkat çekici kısımlardan biri aşırı avlanma nedeniyle sürdürülemeyen stokların en yüksek oranlarının Akdeniz ve Karadeniz’de görülüyor olması…
Aşırı ve plansız avlanma, şehirleşme, denizlerdeki çöp ve mikroplastik iklim değişikliğinin de etkisiyle birleşince üreme ve büyüme dönemlerinde sorunlar yaşayan deniz canlılarını bir yokoluşa doğru sürüklüyor.
2018-2019 av yasağı afişi
Buna “dur” demek için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, hazırladığı “Deniz Balıklarının Yasal Avlanabilir Asgari Boy Ölçüleri” afişiyle deniz canlılarının nesillerinin korunmasına yönelik farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Ancak bu uygulama bile avlanma mevzuatına aykırı olarak avlanan bazı balıkçıları engelleyemiyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şubesi tarafından balıkçılara düzenlenen operasyonda aralarında istavrit, lüfer ve ahtapotun bulunduğu 22 ton balığa el konuldu.
Balıkçılara ve halde görev yapan bazı firmalara cezai işlem uygulanarak idari para cezası kesildi.
Kurallara aykırı avlanan balıkçılara yönelik yapılan operasyonları Yeşil Gazete’ye değerlendiren Lüfer Koruma Timi’nden Ayşenur Arslanoğlu, denetimleri olumlu bulduğunu ifade ederek üreme boylarındaki yasal düzenlemelerdeki yanlışa dikkat çekti.
“Lüferin üreme boyu 24 cm olduğu kanıtlandığı halde, bu boyun altında, resmen daha bebekken avlanabiliyor ve bu yasal kabul ediliyor”
“1 Eylül 2018 tarihi itibariyle kalkan av yasakları ile balıkçılar için av sezonu başladı. Yıllardır takip ettiğimiz ve geçen av sezonunda da somut olarak gördüğümüz ciddi bir tükeniş var denizlerimizde. Biz özellikle bu tükenişin üzerindeki insan faktörünü konuşmak istiyoruz çünkü bunu düzeltebiliriz. ‘Aşırı’ avlanmayabiliriz. ‘Aşırı’ ve bilinçsiz bir şekilde tüketmeyebiliriz. Almayabiliriz, satmayabiliriz. Su ürünleri avcılığı stokları ve denizdeki yaşamın geleceği adına denetlenmeli. Türlerin üreme ve yaşama alanlarını, mevsimlerini gözetleyen şekilde düzenlenmeli ki diğer olumsuzluklara karşı ekoloji adına daha şanslı olalım. Av yasakları bu anlamda gerekli düzenlemeler.
Bu sezon okuduğumuz bütün denetim haberleri bu anlamda olumlu gelişmeler. Denetim bir süre, hepimiz arsızlığımıza ikna olana kadar şart belli ki. Yasakların kapsamları ve denetim usullerinde de aynı ivmeyi bekliyoruz. Öyle ki hâlâ tüm türlerin geleceğini güvenceye alamadık. Örneğin lüfer. Üreme boyu 24 cm olduğu kanıtlandığı halde, bu boyun altında, resmen daha bebekken avlanabiliyor ve bu yasal kabul ediliyor. Denetlendiği haliyle bile bize yetmiyor bu. İstanbul’un, Boğaz’ın biriciği göz göre göre tüketiliyor.”
Yönetmenliğini Mert Gökalp’in üstlendiği “Lüfer – Boğaz’ın Prensi” adlı ödüllü yapım Türkiye’de tek bir balığa adanmış ilk belgesel olma özelliği taşıyor.
“Her balığın bir üreme boyu var ve asgari avlanma alt boyu da buna bağlı yani bilimsel verilere bağlı olarak belirlenmeli”
Arslanoğlu, türleri korumanın yollarından biri olarak hem satıcının hem de tüketicinin daha bilinçli ve kararlı davranmasının şart olduğunu söylüyor.
“Her balığın bir üreme boyu var ve asgari avlanma alt boyu da buna bağlı yani bilimsel verilere bağlı olarak belirlenmeli. Kendi hallerinde denizde yaşayan canlıları kendi hallerinde yaşarken rastgele avlayan insanlar olarak konuşmuyoruz. Gayet planlı, dev araçlarıyla ve her seferde bir sürüyü yok edecek kadar avlıyoruz. Bunu basit bir boy meselesine çeviremeyiz. Biraz fazla sorumluyuz bu işte. Satıcının da tüketicinin de daha bilinçli ve kararlı davranması gerekli. Böyle düşününce halde ve tezgahlarda bu boy altında balık satışının yasak olmasını konuşmak çok naif kalıyor. Fakat gerekli olduğu kesin. İki yönden bu avlanmaların önüne geçilmeli, türlerin devamlılığı için radikal düzenlemelere böyle sıçrarız diye umuyoruz.
Greenpeace’in düzenlediği “Seninki kaç santim?” kampanyası
İstanbul Boğazı ve Marmara’nın biyolojik koridor statüsü tehdit altında bulunuyor.
Balık yetiştiriciliğinin önemli bir girdisi olan balık unu üretimi için tonlarca hamsi avlanarak fabrikalara gönderiliyor.
Uzmanlar hamsiden lüfere palamuttan istavrite yaşam alanları iyice daralan türlerin hayatta kalabilmeleri için balıkçılık avlanma alt boylarının ve avlanma miktarlarının sınırlandırılmasını, balıkların yaşam ve üreme alanlarının koruma alanları olarak tespit edilmesini sağlayacak politikaların yasalaşmasını öneriyor.
Haber: Merve Damcı
(Yeşil Gazete)