Gazhane İklim Müzesi’nin hikayesi ve kısa gezi rehberi

Böyle bir mekan, sadece bir endüstriyel miras alanı olarak yeniden işlevlendirilseydi, karşımıza kömür yakmayı ve fosil yakıtlardan enerji üretmeyi romantikleştiren, meşrulaştıran bir anlatıya sahip bir müze çıkabilirdi. Ancak İklim Müzesi bu anlatıyı tersine çevirerek ciddi düzeyde ve kalıcı bir iklim değişikliği eğitimi sağlamayı hedefliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Kadıköy’de açılan Müze Gazhane’de bulunan, Türkiye’nin ilk ve tek İklim Müzesi, mayıs ayında tam olarak ziyarete açıldı.

İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı’nın (İBB Miras) eseri olan müzenin içeriğini Prof. Dr. Levent Kurnaz ve ben geliştirdik. Müzenin mimari tasarımı Dox Mimarlık, görsel tasarımı Pompaa ve video tasarımları Map Global tarafından yapıldı.

İlk fikir aşamasından itibaren üç yılı aşkın bir sürede tamamlanan, yazımı ve uygulaması iki yıldan uzun süren İklim Müzesi iki binaya yayılmış yedi salondan oluşuyor. Müzenin birinci binada bulunan birinci ve ikinci salonları, 2021 Eylül ayında Müze Gazhane’yle birlikte açılmıştı. Ancak kalan beş salon, yani ikinci bina, müze içeriğinin asıl önemli bölümünü oluşturuyor ve müzenin bütünü ancak yakın zamanda gezilebilir oldu. Hâlâ küçük bazı teknik eksikler olsa da İklim Müzesi şu anda bütün olarak ziyarete açık.

Fotoğraf: Alp Eren

İklim Müzesi fikri nasıl doğdu?

Müze Gazhane, Kadıköy’ün Hasanpaşa semtinde bulunan eski havagazı fabrikasının, Gazhane Gönüllüleri’nin yıllar süren kampanya ve eylemleri sayesinde yıkımdan kurtarılması ve restore edilmesinin ardından, yeni İBB yönetimi tarafından müze ağırlıklı bir kültür kompleksine dönüştürülmesi kararı sonucunda ortaya çıktı. 2019’da Ekrem İmamoğlu ve ekibinin yönetime gelmesinin ardından Gazhane’nin Kadıköy’ün en canlı kültür sanat merkezlerinden biri olmasına karar verilirken, mekânın bir tema ve işlev bütünlüğü olması da istendi.

Eski bir fosil yakıt fabrikasının, bir endüstriyel miras alanı olmanın ötesine geçirilip, fosil yakıtların neden olduğu en büyük krize odaklanan bir işlev kazanması fikri, bildiğim kadarıyla, dönemin İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat’ın, bu fikirle Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve iklim aktivisti Ömer Madra’yı davet etmesi ve mekanı birlikte ziyaretleri sırasında gelişti. Elbette Gazhane’nin iklim krizi odaklı bir mekana dönüşmesi ve burada bir İklim Müzesi kurulması fikri İBB içindeki başka süreçlerle de ilişkili olabilir, ancak en azından bize geliş şekli böyle oldu.

Fotoğraf: Alp Eren

Tüm yapılar korunarak yeni bir anlatının parçası oldu

Gazhane içinde bir kısmı eski endüstriyel mekanların orijinal haliyle korunduğu, bir kısmı sonradan yapılmış çok sayıda bina ve alan var. Bunlardan ikisi, orijinal halinde gaz temizleme tesisi olan en ilginç iki eski bina, İklim Müzesi olarak ayrıldı.

Müze Gazhane’de İklim Müzesi dışında çocuklar için yapılmış bir Bilim Merkezi, Karikatür ve Mizah Müzesi, Bienal’den de hatırlayabileceğiniz bir Galeri binası, bir kütüphane ve Şehir Tiyatroları sahnesiyle çeşitli sosyal kullanım alanları var.

İklim Müzesi olarak ayrılan iki bina, kullanımı çok kolay olmayan, çok sayıda eski makine ve aksamla dolu, kapalı ve karmaşık mimariye sahip yapılardı. Ancak Müze Gazhane’nin işlevlendirilmesi sırasında, yaratıcı bir mimari yaklaşımla oldukça geniş kullanım alanına sahip rahat ve esnek bir şekilde tasarlanarak müze binalarına dönüştürüldüler.

Fotoğraf: Alp Eren

Bu dönüşüm sırasında yapılarla ilgili restorasyon kararlarına tamamen uyulduğunu, hatta sergi ünitelerinin mevcut yapıya minimum temas eden, yani tutunmayan ve kendi kendini taşıyan, gerektiğinde değiştirilebilir, modüler bir sistem şeklinde geliştirildiğini eklemeliyim. Yani bütün eski makine ve aksamla duvarlar orijinal olarak korunmuş durumda.

Levent hoca ve bana 2019 yılı sonlarında bu mekanın bir İklim Müzesi’ne dönüştürülmesi için yardımcı olup olamayacağımız sorulduğunda kolay bir işe soyunmadığımızı fark etsek de tamam dedik. İkimiz de tamamen gönüllü biçimde, müzenin senaryosunu yazmak, içeriğini geliştirmek, gerekli görsel ve işitsel malzemeleri düşünmek ve bunların doğru uygulanmasını sağlayacak şekilde sonuna kadar işin içinde olmak konusunda anlaştık. Dolayısıyla bugün müzede gördüğünüz bütün içeriğin, bilgilerin ve görsel-işitsel malzemenin bilimsel sorumluluğu bize aittir. İlk tasarımda olsa da yapılamayan, uygulanamayan kimi içerikler nedeniyle belki aklımızda olanın hepsi müzede yok, ancak bu küçük eksikler bilimsel içeriği ve anlatıyı fazla etkileyecek düzeyde değil.

Fotoğraf: Alp Eren

Bu bir çocuk müzesi değil

Hikayeye devam etmeden bir ara not eklemeliyim. İklim Müzesi, içeriğinde tarih, politika, aktivizm, edebiyat ve sanat olsa da her şeyden önce bir bilim müzesi. Ancak müzenin adını hemen her duyanın ilk aklına geldiği gibi, çocuklara (veya öğrencilere) yönelik bir bilim müzesi değil. Müzeyi tasarlarken amacımız ilk ve orta öğretimdeki iklim ve bilim eğitimine destek olmak değildi. Bunun nedeni basit: İklim krizi o kadar hızlı ilerliyor ki, bugünkü çocuklar konuyu çok iyi öğrenseler de bir şeyleri değiştirebilecek yetki ve görevlere gelebilecek yaşa eriştiklerinde (yani bundan ortalama 20 yıl sonra) 2°C ısınma sınırı çoktan aşılmış olacak ve maalesef fazla yapacak bir şey kalmayacak.

İklim krizinin ne olduğunu, neyin sebep olduğunu ve ne yapmak gerektiğini, bunun ne kadar ciddi bir politik ve kültürel değişim anlamına geldiğini bilmeyenler, yetişkinler. Asıl bilmesi gereken de yetişkinler: Başta politikacılar olmak üzere, bürokratlar, gazeteciler, akademisyenler, öğretmenler, sanatçılar, diğer meslek sahipleri, iş sahipleri ve elbette oy kullanan, siyasete etki eden bütün yurttaşlar. Bizim amacımız iklim krizinin ne olduğunu ve nasıl çözülmesi gerektiğini bir şeyleri değiştirme gücü olanlara anlatmaktı.

Fotoğraf: Alp Eren

Elbette bu, çocukların sağlam bir iklim değişikliği eğitimi almalarının gerekmediği anlamına gelmiyor. Ayrıca müzede çocukların da ilgisini çekecek pek çok içerik var. Ancak çocukların müzeyi özel bir rehberlikle gezmeleri gerekir ve müze iklim eğitimine destek de olabilir. Bunun için neler yapılabileceğini düşünüyoruz. Yetişkinler ise temel bilim okur yazarlıkları varsa ve yeterince zaman ayırırlarsa müzeyi rehbersiz olarak rahatlıkla gezebilirler. Yani bu öncelikle yetişkinlere yönelik bir müze.

Tabii müze yetişkinlere yönelik derken, lise ve üniversite öğrencilerinin özellikle hedef kitlede olduklarını eklemeliyim. Bu konulara meraklı, araştıran ve öğrenmeye çalışan gençler için müze epey yardımcı olacak ve ilgilerini çekecektir. Müzedeki bütün içerik Türkçeİngilizce olduğu için uluslararası bir niteliği de var.

Fotoğraf: Alp Eren

İklim Müzesi nasıl, ne kadar sürede gezilmeli?

Müzeyi gezmek için ne kadar zaman ayırmak gerektiğini de ekleyeyim: İklim Müzesi yedi salondan oluşuyor. Birinci binadaki ilk iki salon, iklim nedir, nasıl değişir gibi sorulara cevap veriyor. Bu iki salon oldukça temel bilim ağırlıklı, video ve grafiklerle desteklenen metin yoğun bir içeriğe sahip. Asıl hedef de iklim krizinin varlığı ve insanların sorumluluğu konusunda şüpheleri olanların sorularına cevap vermek.

İkinci binadaki beş salon ise daha fazla çeşitlilik içeriyor. İklim değişikliğinin tarihinden iklim felaketlerine, sosyoekonomik sonuçlardan sera gazı emisyonlarına ve gelecek projeksiyonlarına kadar bugün iklim krizi konusunda tartışılan hemen her şeyi bu binada görebilirsiniz.

Fotoğraf: Alp Eren

En üst kattaki yedinci salon ise çözümlerden Paris Anlaşması’na oradan da aktivizme, sanata, şiire, edebiyata, karikatüre ve medyaya uzanıyor. Müzedeki her şeyi detaylı olarak incelemeye niyetliyseniz, en az üç-dört saatinizi ayırmalısınız. Bunu bir günde ya da birkaç ziyarette yapabilirsiniz. Eğer şöyle bir gezeyim, ilgimi çeken içeriklere biraz daha dikkatli bakarım derseniz bir-bir buçuk saat yetecektir.

Zamanlamayla ilgili bir küçük ipucu: En fazla içerik ikinci binada olduğu için, genelde bütün sergilerde yapıldığı gibi, ilk salonlara fazla zaman ayırırsanız ikinci binaya geldiğinizde hem yorulmuş olursunuz hem de zamanınız yetmeyebilir. Bu nedenle eğer zamanınız çok değilse veya ikinci bir ziyaret yapma şansınız olmayacaksa, birinci binada zamanınızın çoğunu harcamamanızı öneririm.

Fotoğraf: Alp Eren

İklim Müzesi’ni yapmak: Senaryodan prodüksiyona

İklim Müzesi’nin içeriğini tasarlamaya anlatacağımız hikayeyi düşünerek başladık. Amacımız müzeye girip baştan sona gezen bir ziyaretçinin, iklimin ne olduğundan başlayarak bugün yaşadığımız küresel ısınmanın neye benzediğine, nasıl ortaya çıktığına ve sebebinin ne olduğuna dair temel bilimsel bilgiye hakim olmasını, iklim krizinin yıllar içinde nasıl geliştiğini öğrenmesini, bundan sonra nasıl ilerleyeceğini kavramasını istedik. Ayrıca konuyla ilgili politik tartışmaya da bir giriş yapmasını sağlamaya çalıştık.

Tabii bazı çarpıcı içeriklerle duygu değişimi yaratarak konuyla ilgili farkındalık ve mümkünse panik duygusunun da artmasını sağlamayı amaçladık. Ama müzenin iklim krizi konulu bir sergiden farkı da burada. Amacımız sadece duyarlık yaratmak değildi. İklim krizi tartışmasının bütününü kuşatan kapsamlı bir anlatı oluşturmak, bu arada ihtiyaç duyana ve zaman ayırmak isteyene ciddi düzeyde ve kalıcı bir eğitim de sağlamak istedik.

Fotoğraf: Alp Eren

İlk yaptığımız şey mekana özgü bir senaryo yazmak oldu. Müzeye giren bir ziyaretçiyi birinci binanın üst katında önce aktivizm görüntüleri ve iklim felaketlerinden fotoğraflar karşılıyor. Burası aynı zamanda etkinlik alanı olarak da kullanılabiliyor. Senaryonun devamında, yani girişin ardından gezeceğiniz birinci salonda, iklimin ne olduğunu, yeryüzü sisteminin nasıl işlediğini, iklim değişikliğine neden olan sera etkisini, yeryüzündeki enerji dengesini ve sera gazlarının nasıl artmaya başladığını öğrenmenizi istedik.

Ardından aynı kattaki ikinci salonda eski çağlarda iklim nasıl değişti, büyük yok oluşlar nasıl yaşandı, insanlık tarihi boyunca nasıl bir iklim vardı ve bugünkü iklim değişikliği neden farklı, bunları kavramanızı amaçladık. Birinci binadan temel bir mesaj alarak çıkmanızı istedik:

İklim değişiyor, onu biz değiştirdik, şu anki iklim krizinin doğal değişkenlikle ilgisi yok ve bu krizi çözmek de sadece bizim elimizde.

İkinci binaya geçince ilkinden farklı bir deneyim yaşamanızı amaçladık. Bu kez sadece yazı ve görsellerle bir şeyler öğrenmenizi değil, krizi hissetmenizi ve neler yapabileceğiniz konusunda düşünmeye başlamanızı da istedik. Bu nedenle senaryo şu sırayla aktı: Giriş katındaki üçüncü salona girdiğinizde iklim değişikliğini kim nasıl fark etti, bununla başlıyorsunuz. Konuyla ilgili bilimsel bilgi yıllar içinde nasıl gelişti, iklim krizi nasıl görünür oldu, neler yaşandı, bu alanda tarihteki en önemli isimler kim, kurumlar, eylemler neler? Ardından IPCC raporları ve bunları nasıl okumamız gerektiğiyle ilgili temel bilgi geliyor.

Sola dönüp dördüncü salona girdiğinizde iklim krizinin göstergeleri, yeryüzü üzerindeki etkilerinin kanıtları, fotoğraflar ve videolarla desteklenerek yağmaya başlıyor. Karşıya geçip aynı kattaki beşinci salona girdiğinizde iklim krizi çağına geçiş yapıyorsunuz, krizin ekonomik etkilerinden göçlere ve gelecek kuşakların haklarına kadar iklim krizini nasıl yaşadığımızı deneyimliyorsunuz.

Fotoğraf: Alp Eren

Bir üst kata çıkıp altıncı salonu dolaşırsanız, sera gazlarının hangi faaliyetlerden, hangi ülkelerden, nasıl bir tüketim sisteminden kaynaklandığına dair kapsamlı bilgi alıyorsunuz. İklim krizinin sorumlusu kim veya kimler, bu netleşiyor. Bu arada salonun diğer ucundaki geçici sergi alanında sizi Yasemin Sayıbaş Akyüz’ün illüstrasyonları karşılıyor.

En nihayet en üst kata çıktığınızda, yani yedinci salonda, o ana kadar yaşadığınız boğuntu ve belki de panik hali, yerini bir çözüm umuduna ve aktivistlerin sözleriyle eylemlerine bırakıyor. Müzeden, ben de bir şeyler yapmak zorundayım ve buna hemen başlamalıyım diye çıkmanızı umuyoruz.

Müze için çalışmaya başladığımızda bu senaryoyu ana hatlarıyla ve alt başlıklarıyla yazdık. İlk dört salonun içeriğini de büyük ölçüde oluşturduk. Ancak yıl 2020 idi ve pandeminin en ağır dönemiydi. Bütün günlük yaşam alt üst olmuştu, bütün çalışmalar ve toplantılar online ve yazışarak sürüyordu. Yazdıklarımız ve önerdiğimiz grafikler, resimler, panolara dönüştükçe neleri değiştirmemiz gerektiği ortaya çıkmaya başladı.

Fotoğraf: Alp Eren

İş iyice iteratif (birbirini besleyen ve zaman içinde değiştiren) bir şekilde ilerledi. Eylül 2021’de, Müze Gazhane’nin açılma zamanı geldiğinde henüz ikinci binadaki inşaat da tam olarak tamamlanmamıştı, bu binadaki içerikler de tam olarak oluşmamıştı ve sadece ilk iki salonun uygulaması yapılabilmişti. Müze Gazhane açıldığında, ilk iki salonun olduğu birinci bina açıldı. İnsanlar ziyaret etmeye başladı. Henüz bu binadaki videolar da yapılmamıştı, ama yine de iklim müzesi varlık kazanmış oldu. İnsanlar gezmeye ve belki de kalan beş salonu merak etmeye başladılar.

Biz çalışmaya devam ettik. Uygulamayı görerek devam etmemiz gerekiyordu. Kafamızdaki içeriğin tamamı mekana sığmıyordu, tabii Türkçe-İngilizce olması da yeri daralttığı için görsel tasarımlar yapıldıkça iyice öğrenerek ilerlemeye başladık. İlk senaryoya göre bazı şeyleri çıkardık, eksikleri fark edip ekledik. Bu arada videoların tasarımı başladı. O işin de sürekli toplantılar yaparak, tartışarak, öğrenerek ilerlemesi gerekiyordu. Bu süreç yaklaşık 1,5 yıl sürdü. İkinci binadaki içerikler, buradaki büyük ışıklı panolar gibi malzemelerin bu yılın başında montajının yapılmasının ardından uygulanmaya başladı ve mayıs ayında da tamamlandı.

Fotoğraf: Alp Eren

Ekip çalışması

Sürecin hikayesinde anlatılacak en önemli nokta ekiple ilgili.

Mimari tasarımı yapan Dox ekibinin, yani mimar arkadaşlarımız Kadir Uyanık ve Dicle Özdemir’in son derece ziyaretçi dostu bir müze tasarımı yapmaları ve süreç içinde yaşanan her sorunu çözen pratik yaklaşımları sayesinde, içinde yer aldığı mekana bence çok yakışan bir müze oluştu.

Görsel tasarımları yapan Pompaa’dan Petek Kızılelma, baştan oluşturduğu grafik dili titizlikle koruyarak uyguladı ve istediğimiz ya da anlattığımız her grafiği baştan çizerek, her resmi bir şekilde bularak veya yaratarak, her unsuru gerekli büyüklükte ve şekilde kullanarak rahat takip edilir bir müze yarattı.

Murat Günenç yönetimindeki Map Global ekibi de müzeyi hareketli hale getiren, dikkat çeken, insanları durduran, düşündüren, görüntü, ses ve malzemelerle donattılar. Hareketli haritaların ve grafiklerin ekranlarda bu kadar rahat izlenir şekilde görünmesi de onların eseri. İklim değişikliği gibi, üç boyutlu halde sergilenmesi zor bir konuyu, yazı-grafik kısıtından çıkardılar. Tabii bunda mimari ve görsel tasarımın da katkısı büyük. Bu arada müzeyi daha fazla metin ve bilgiye boğmamızı tasarımcı ekibin neyse ki önlediğini not etmeliyim. Bize kalsa daha kalabalık olurdu. Sağ olsunlar.

Fotoğraf: Alp Eren

Türkiye’nin önde gelen iklim bilimcilerinden ve Türkçe’de yazılmış en iyi iklim değişikliği kitabının da yazarı olan Levent hocanın varlığı, müzenin bilimsel içeriğinin garantisi oldu. Müzenin senaryosunu ve bütün içeriğini en baştan itibaren birlikte oluşturduk ama özellikle bilimsel arka planı anlatma konusunda Levent hocanın rolü çok daha önemli. Benim rolüm ise hem bilimsel göstergeler hem de politika ve iletişimle ilgili içeriklerin hazırlanmasının yanı sıra, işin editörlüğünü de yapmam oldu. Dil ve üslup birliğini sağlamaya çalışırken, bir yandan da en ufak bir harfin en ufak bir yanlış çizginin veya rengin düzeltilmesine kadar bütün içeriğin defalarca redaksiyonunu ve kontrolünü yapmak için insanda yorulmayan bir editörlük takıntısı olması gerekiyor. Yine de nazarlık olarak bir iki hata kalmış olabilir. Onlar da kalsın.

Bu arada İngilizce metinleri düzelten ABD’li editörümüz Megan Gisclon da müzeye büyük katkıda bulundu. Onun her satırı titizlikle kontrol etmesi sayesinde müze alnı açık bir uluslararası nitelik kazandı. Son olarak vitrinlerde göreceğiniz üç boyutlu modelleri, yani dioramaları yaratan heykeltraş Ezgi Sandıkçı’nın da başarılı bir iş çıkardığını eklemeliyim.

Fotoğraf: Alp Eren

İBB’ye gelince. Böyle bir mekan, üzerinde fazla düşünülmeden, sadece bir endüstriyel miras alanı olarak yeniden işlevlendirilseydi, karşımıza bir zamanlar kömür yakılarak nasıl havagazı üretildiğinin, bunun insanların hayatını nasıl kolaylaştırdığının anlatıldığı, nostaljik, hatta havagazını, dolayısıyla kömür yakmayı ve fosil yakıtlardan enerji üretmeyi romantikleştiren, meşrulaştıran bir anlatıya sahip bir tür sanayi müzesi gibi bir şey çıkabilirdi. Fosil yakıtların en önemli nedeni olduğu iklim krizi alıp başını giderken ve geleceğimiz göz göre göre yok edilirken böyle bir yaklaşım facia olurdu.

İBB Miras, bu hataya düşmeyerek ve daha ilk günden bu anlatıyı tersine çevirmeyi akıl ederek büyük bir iş başardı. Böylece Müze Gazhane’nin bütünü konserler verilen, sergiler açılan, kütüphanesinde öğrencilerin çalıştığı, insanların tiyatro izlediği, mahalle halkının eşi dostuyla buluştuğu, kahve içip sohbet ettiği bir çekim merkezi haline gelirken, mekana girenin ilk gördüğü en dikkat çekici binalar İklim Müzesi oldu, hemen gezmeseler de bir ara içine girmeye düşünmeye başladılar ve güncel, aktivist, bilimsel, bambaşka bir hava doğdu.

Bütün bu sürecin baştan beri içindeyim. İBB Miras, müzenin bilimsel içeriğini ve sanatsal tasarımını tamamen işin uzmanlarına bırakarak, bilimsel ve sanatsal özerkliğe saygı duyan, ön açan, destek olan bir idarecilik yaptı. Uygulamaya dair eksikler zaman içinde giderilir. Burayı daha yaşayan bir müze haline getirmenin de yollarını buluruz. Şimdi önemli olan İstanbul’un en merkezi ve en çekici tarihi kültürel mekanlardan birinde bir İklim Müzesi kurulabilmiş olmasının keyfini çıkarmak. Bunun için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ne kadar takdir etsek ve İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı’nda işi yürüten, emek veren arkadaşlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.

Fotoğraf: Alp Eren

Kim nasıl gezmeli?

Son bir not: Eğer iklim krizini iyi biliyorsanız, bu işin bilimini, politikasını veya aktivizmini yapıyorsanız, zaten merak da etmişsinizdir, görüp, beğendiğiniz yanlarını ve eleştirilerinizi bize ve çevrenize iletmenizi çok isteriz. Sizin ikinci binada daha fazla zaman geçirmenizi ve özellikle yedinci salona zaman ayırmanızı öneririm. Bir de unutmayın, konuya meraklı ve bu müzeyi gezmek isteyebilecek insanlara en çok sizin önermeniz sayesinde ulaşabiliriz.

Eğer iklim krizinden dolayı endişeliyseniz, arka planı o kadar da iyi bilmiyorsanız, kafanızda çok soru varsa ve merak da ediyorsanız müzeyi gezmek için en az iki gününüzü ayırmanızı öneririm. Sistematik olarak sırayla salonlarda dolaşıp okuyup izlerken zaman geçecek ve yorulacaksınız. İkinci binadaki eğlenceli kısımlara geldiğinizde piliniz bitmesin.

Fotoğraf: Alp Eren

Eğer iklim krizini hep duyuyorsanız ama pek çok şey aklınıza yatmıyorsa, internette okuduğunuz şeyler yüzünden kafanız epey karışıksa ve hele de bizim yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını düşünüyorsanız, birinci binaya zaman ayırıp yeryüzü sisteminin nasıl işlediğini iyice anlayana kadar her şeyi okumanızı, ancak ondan sonra ikinci binaya geçmenizi öneririm. İkinci binada göreceğiniz, daha önce gördüğünüzde sizi ikna etmeyen pek çok şey, o zaman daha fazla anlam kazanacaktır.

Eğer üniversitede hocaysanız, müzeyi öğrencilerinize önerebilirsiniz. İlk ve orta öğretimde derslerde bu konulardan da bahseden bir öğretmenseniz, gezip, fotoğraflar çekip, burada gördüklerinizden derslerde kullanacak malzemeler seçebilirsiniz.

Eğer iklim kriziyle hiç ilgilenmiyorsanız, o zaman Yeşil Gazete’yi okuyor olmanız da zor ama, yine de bir şekilde bu yazıyı okuyorsanız, İklim Müzesi’ni ziyarete ikinci binadaki dördüncü ve beşinci salonlardan başlamanızı öneririm. Bütün bunlar iklim kriziyle mi ilişkiliymiş dedikten sonra en başa dönebilirsiniz.

Kısacası her durumda İklim Müzesi’ni kaçırmayın, ertelemeyin ve bir an önce ziyaret edin derim. Çünkü çok az zamanımız kaldı.

Ümit Şahin
Ümit Şahinhttp://umitsahin.blogspot.com/
Yeşil Gazete’de iklim değişikliği başta olmak üzere ekoloji ve yeşil politika alanlarında yazar ve editör. Halen Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde uzman ve iklim değişikliği çalışmaları koordinatörü olarak çalışan Ümit Şahin 1991’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Halk Sağlığı doktorası yaptı, Çevre Sağlığı alanında yoğunlaştı. Çevre İçin Hekimler Derneği, Üç Ekoloji dergisi ve Yeşiller Partisi’nin kurucularındandır. Bir dönem Yeşiller Partisi Eşsözcülüğü yaptı, yeşil politika ve ekoloji üzerine seminerler düzenledi. Halen Açık Radyo’da Ömer Madra ile birlikte Açık Yeşil’i hazırlayıp sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Çevre aktivistlerinin gözü Busan’da: Dünya izliyor, plastikten vazgeçin

Busan'da ikinci gününe giren Küresel Plastik Anlaşması görüşmelerinde çevre örgütleri ve sivil toplumun plastikten uzaklaşmayı hedefleyen bir anlaşma için baskısı artıyor.

Güneş enerjisi, Türkiye’nin elektrik talebindeki artışın üçte ikisini karşıladı

Ember'in analizine göre, en yüksek talebin olduğu dönemde güneş enerjisi talep artışının üçte ikisini karşılıyor. Temmuz 2024'de 10 milyondan fazla kişiye elektrik güneşten sağlandı.

Hollanda genetik mutasyonla üretilen kedilerin sahiplenilmesini yasaklıyor

Scottish Fold ve Sphynx kedilerin yarışmalara, gösterilerine katılmaları ve reklamlar ve sosyal medyada sergilenmesi de yasaklanacak.

Gazeteci, yazar ve hak savunucularına gözaltı dalgası

Bu sabah çok sayıda ilde yapılan operasyonlarda 13 gazeteci de gözaltına alındı. Dosyalara gizlilik kararı verildiği için gerekçe bilinmiyor.

KIYIDA’dan kıyıların kiralanmasına karşı mücadele çağrısı

Kıyıda Hareketleri Ağı, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri, kıyıların özel şirketlerce işgaline karşı Anayasa hatırlatması: Kıyılar hepimizin, kiralayamazsınız!

EN ÇOK OKUNANLAR