Bundan bir yıl önce çalışmalarına başlayan #IklimIcin Hareketinin düzenlediği 13 Kasım’da da devam edecek İklim Forumu başladı. Alternatif fikirlerin sunulduğu eş zamanlı yapılan oturumlardan oluşan forumda, pek çok kuruluş, STK, çevre aktivisti, yerel yönetim temsilcileri, öğrenciler, akademisyenler, siyasiler, LGBT bireyler, işçiler, kısacası, durduğu noktadan, kendi mücadelesini iklim hareketi ile ilişkilendiren herkes forumun ilk günü Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezindeydi.
Türkiye, Antalya’da iklim değişikliği, karbon emisyonları ve kalkınma gibi temel başlıklara sahip G20’ye ev sahipliği yaparken, biz bu gün, İstanbul’da düzenlenen İklim Forum’unda iklim mücadelesi için güçlü ve sağlam bir adım attık.
Kopenhag Kriterlerinin kabul edildiği anlaşmanın bağlayıcılığı tartışılır. Cop 21 kararlarının yaptırım anlamında daha güçlü olması gerekir. Artık, müzakere edilenin bizim yaşam hakkımız olduğunu bilmeliyiz. Karar mekanizmalarını etkilemek, sözümüzü söyleyebilmek ve son tahlilde ortak aklın gereğini yapabilmek gerekir. Sosyal Forumların yapısı gereği farklı yaklaşımların bir arada olması ve konunun tüm yönleriyle ele alması gerekir. Diyebilirim ki İklim Forumunun ilk gününde düzenlenen oturumlar ve atölyeler fazlasıyla doyurucuydu. Her oturuma katılmak mümkün olmasa da dinleyiciler ilgilendikleri başlıkları seçerek katılımlarını gerçekleştirdiler. Hafta içi olmasına rağmen bu handikapa yenik düşmemesi forumun başarısı olarak görülebilir.
Karbon emisyonlarını azaltma taahhüdünü sunan ülke temsilcileri, kalkınma, sürdürülebilir ekonomi ve hep daha çok gelişme şiarıyla hareket ederken, toprağa, havaya, suya dair kararların, gerçek muhatapları tüm enerjilerini başka bir dünyanın mümkün olduğunu kanıtlamaya harcıyor. Hayatın her alanında bu mücadeleyi sürdürerek fosil yakıtlara bağımlı sistemi, tüketime dayalı yaşam modelini kökten sarsmaya uğraşıyor. Forumun ilk günü katıldığım her oturumda farklı disiplinlerden ve mücadele alanlarından insanlarla tanıştım. Bu insanlar sayesinde, günün sonunda umut ve azim doluydum.
Yeşil Düşünce Derneğinin kolaylaştırıcılığını yaptığı “iklim Siyaseti” oturumunda dinlediğim HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun dediği gibi “doğayı kendi çocuğumuz” gibi görmeliyiz. Doğa ile aramızdaki sahiplik ilişkisi değil aidiyet ilişkisi. Doğanın bir parçası olduğumuzu kabul ettiğimiz noktada, değişimi gerçekleştirebileceğiz.
Didem Usluca