Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Trans aktivistler ne istiyor?

0

Sürekli üstünde tartışılan fakat gerçek sorunlar ve talepler yerine çarpıtmalarla kamuoyuna yansıyan bir mesele var: Trans hakları meselesi. Özellikle batı kaynaklı dezenformasyon, trans hakları konusunda feci bir şekilde yüksek. Bunun öncelikli nedeni, batı ülkelerinde olan fakat bizde olmayan korumaların, yasal hakların sanki burada varmış gibi lanse edilip üstüne bir diskur kurulmasından dolayı oluyor. Örneğin trans sporcular konusu: Türkiye’de milli sporlarda herhangi açık kimlikli trans sporcu yok. Fakat uzun bir süre gündemimizi meşgul eden bir “sorun gibi”ydi. Türkiye’de hakkımızın dahi olmadığı, kendimizi özgür ifade dahi edemediğimiz, devlet kurumlarının yasa dinlemeden LGBTİ+ karşıtı reklamlar dahi yayınlayabildiği bir siyasi ortamda bunlar, transların bu ülkedeki hali durumunu tamamen görmezden gelmektir.

Bu yüzden de bugün yazımda, kısaca trans aktivistlerin genel olarak ortak dertleri ve talepleri ne, bir özne olarak bunları yazmak istedim.

İlk talep anayasal hakların korunması

Öncelikli talep, kimliğimizin halihazırda sahip olduğu hakların devlet ve toplumca korunmasıdır. Örneğin barınma, çalışma ve sağlık hepimizin zaten anayasal hakları içerisinde. Trans bireyler temel anayasal haklarına ulaşırken büyük sıkıntılar çekiyor: Fahiş fiyatlardaki ameliyatlar, bulunmayan ilaçlar… İş yerlerinde doğrudan ya da dolaylı yoldan uğranılan haksızlıklar. İş bulamayıp zorunlu seks işçiliği yapmak zorunda kalan bu yüzden ev bulamayan trans kadınlar da var. Fark edeceğiniz üzere bunlar transların toplumun parçası olmasını engelleyecek büyük sorunlar. İstihdam içinde yer alamayan, okuyamayan, barınamayan ve sağlık hizmetlerine ulaşamayan transların toplumdan sürüldüğünü, dışlandığını ve eğer ki belli başlı güvenceleri yoksa ölüme terk edildiğini söyleyebiliriz. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerimiz engellediğini için de kalan problemler her daim bunların uzantısı olacaktır da denilebilir.

Bu taleplerin önündeki en büyük engel ise transların hukuka karşı güven duymaması ve bu güvensizliğin de boşa olmaması. Hem transları kapsayan yasaların muğlaklığı hem de mahkemenin kendi hayat görüşlerine göre bu yasaları istediği gibi yorumlayabilmesi büyük sıkıntı doğurmaya devam ediyor. Örneğin Ankara’da bir otelin, iki trans kadını müşteri olarak kabul etmemesi örneğinde görüldüğü gibi, trans olmak haklı bir kabul etmeme sebebi olarak görülebiliyor. (Bknz. Pembe Hayat-Cinnah Oteli davası). Aslında yasalarda, kişinin herhangi bir kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramasına dair engelleyici düzenleme var fakat yargı istediği zaman translığı bir sosyal sınıf, bir kimlik olarak görebilirken istediği zaman da bunu tamamen görmezden gelebiliyor. Devlet, bir trans kimliğini düzelttirmek istediği zaman hemen bu kimliğe ve erkek/kadınlığa dair bir kıstas koyabiliyor. Bu kişilerin hakkını savunmak vakti geldiğinde de kimliğine dahi karışan devlet, sorunu görmezden gelebiliyor.

Hastalık değil, kimlik

Genel kümeler halinde güncel talepleri açmak gerekirse en önemli talep;  transların bir kimlik olarak kabul edilmesidir. Yakın tarihte DSM-5’den bir hastalık olarak çıkarılan translar, bir hasta grubu olarak yasalarca korunmuyor, fakat hastalıkmış gibi yasalarca ele alınıyor. Kimlik değişimi ve medeni haklara ulaşmak adına AIHM tarafından “kişisel özel hayata müdahale” olarak tanımlanan ameliyat zorunluluğu Türkiye’de translara ihtiyaçları olsun olmasın zorlanıyor. Sigortayla karşılanması neredeyse imkansız, SGK kapsamında bu ameliyatları yapan doktorların sayısı bazen bir elin parmağını geçmiyorken bazen hiç bulunmuyorlar.

Eskiden bu müdahalenin gereğinin de doğrudan “üreme yetisinin kaybı” olarak tanımlandığını da hatırlatmak isterim. Yani devlet, transların önüne devasa ekonomik ve manevi olarak zor bir operasyonu, medeni haklara ulaşmaya engel olarak kullanıyor; kişinin bedenine ve özel hayatına müdahale ederken ebeveynlik hakkını da elinden alıyor. Örneğin bir trans erkek ve kadın, kimlikleri uyuşsa da evlenemiyor, evlenirlerse uyum sürecinden feragat etmek zorunda bırakılıyor. Evlilik hakkı, yani aile olma hakkı dahi transların elinden alınıyor.

Bir hastalık grubu gibi ele alınıp ona göre yasalarca ameliyat zorunlu tutulsa da örneğin doktorlarımızın yazdığı ilaçlar hem piyasada bulunmuyor hem de ameliyat olup kimlik değişene kadar yine sigorta tarafından karşılanmıyor. Doktorumun bana yazdığı reçeteli ilaç “bu kadınlar için gözüküyor sana ücretsiz veremiyoruz” diye eczanede bana parayla satılıyor.

Ameliyat olunup kimlik düzeltilmedikçe, toplu taşımada, otellerde, hastanelerde ve uçak/otobüs/tren gibi yerlerde her daim sorunlarla karşılaşıyoruz. Okulda verilen kimlik kartlarının güncellenmemesi halinde kişiler üniversitelerine girerken dahi zorluk yaşıyor. Ameliyat zorunluluğunun acilen kaldırılması gerekiyor, zira hem devlet bu ameliyatı zorunlu tutuyor hem de karşılamıyor. Sadece bu bile çoğu trans kadını seks işçiliğine mecbur ediyor. Artık değişen demografi ve ailelerin desteğine sahip olan translar bile böyle bir ekonomik yükün altından kalkamıyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.