Ana Sayfa Blog Sayfa 992

Singapur’da 16 farklı kedi mamasında risk altındaki köpekbalıklarının etine rastlandı

Singapur‘da satılan 16 farklı marka kedi mamasının, koruma altındaki ipeksi köpekbalığı (Carcharhinus falciformis) dahil olmak üzere tehdit altındaki köpekbalığı türlerini içerdiği saptandı. 

Singapur Ulusal Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, Tayland‘da 16 farklı marka tarafından üretilen ve Singapur’da satılan 45 kedi mamasından 144 numune, DNA barkodlama teknolojisini kullanılarak analiz edildi. Çalışma sonucunda mamaların %31’inde köpekbalığı eti bulundu.

Kedi mamalarında saptanan en yaygın köpekbalığı, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) kapsamında korunmayan bir tür olan mavi köpekbalığı (Prionace glauca) oldu.

Ürünlerde keşfedilen diğer türlerise her ikisi de Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından “savunmasız” olarak listelenen ipeksi köpekbalıkları (Carcharhinus falciformis) ve beyaz uçlu resif köpekbalıkları (Triaenodon obesus). İpeksi köpekbalıkları CITES II Sözleşmesi kapsamında da koruma altında.

Fancy Feast, Whiskas ve Sheba gibi önde gelen markalar içeriğinde  köpekbalığı tespit edilenler arasında yer alıyor. Markaların hiçbirinin etiketinde köpekbalığı içerdiği bilgisi yer almazken, bunun yerine “okyanus balığı”, “beyaz balık” ve “beyaz yem” gibi genel terimler kullanılıyor.

Araştırmacılar yazdıkları açıklamada,  “Köpekbalıklarının korunmasına dair  geniş kapsamlı bilgisi olmayan birçok evcil hayvan sahibinin, nesli tükenmekte olan köpekbalıklarını istemeden evcil hayvanlarına yedirdiklerinin farkında olmaması muhtemeldir” dedi.

Araştırmanın yazarlarından Ben Wainwright, bu çalışmanın köpekbalığı eti içeren evcil hayvan mamaları hakkında yapılan önceki çalışmaların bulgularını doğrular nitelikte olduğunu söyledi.

2019 yılında yapılan bir araştırmada da Amerika Birleşik Devletleri’nde satılan evcil hayvan mamalarında, nesli tükenmekte olan kısa yüzgeçli mako köpekbalıkları (Isurus oxyrinchus) bulunmuş, bazı kozmetik ürünlerinde de kritik derecede tehlike altındaki deniz taraklı çekiçbaşları (Sphyrna lewini), mavi köpekbalıkları ve siyah uçlu köpekbalıklarının (Carcharhinus limbatus) kullanıldığı tespit edilmişti. Bu yeni çalıma ise sorunun ABD‘nin ötesine geçtiğini gösteriyor.

Wainwraight, “Bu küresel bir sorun. Köpekbalığı avcılığının ve  küresel köpekbalığı tedarik zincirlerinin karnaşıklığı, bütün bu riskleri artırıyor” açıklamasını yaptı.

 OceansAsia‘nın kurucusu Gary Stokes, bunun yıllardır farkında olduklarını ancak sorunun hak ettiği ilgiyi görmediğini söyledi.

Köpekbalığı etinin yüksek üre sebebiyle kötü bir tadı ve kokusu olduğu için insanlar tarafından tercih edilmediğini belirten Stokes, “Çoğu yerde, köpekbalığı eti ucuz ve insanların kullanmıyor, bu yüzden öğütülüp gübre haline getiriliyor, evcil hayvan yemi olarak kullanılıyor” dedi.

Stokes, CITES kapsamında korunan köpekbalıklarının ticaretini yapmak için özel izinler gerektiğini ve bu şekilde kullanmanın yasa dışı olduğunun altını çizerek, “Korunan türlerin ticaretini, beyan etmeden yapamazsınız. Ama bu şekilde teknik olarak kaçırılıyorlar çünkü evcil hayvan maması malzemelerinin içinde saklılar” şeklinde konuştu.

Aşırı avlanma nedeniyle baskı altında olan köpekbalığı popülasyonu son 50 yılda %70’den fazla azaldı. Bir araştırma, bazı köpekbalığı türlerinin birçok mercan resifi habitatında, özellikle de düzensiz balıkçlık yapılan yerleşimlere yakın olan resiflerin yakınında işlevsel olarak neslinin tükendiğini, yani ekosistem içindeki yerini kaybettiğini ortaya koydu.

Araştırmacılar, köpekbalığı eti içerip içermediklerini göstermek için evcil hayvan gıda ürünlerinin uygun şekilde etiketlenmesi gerektiğini savunarak, “Bu, yalnızca savunmasız köpekbalıklarının sömürülmesini önlemeye yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda evcil hayvan sahiplerinin hayvanlarını neyle besledikleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarını sağlayacaktır” dedi.

Wainwright, “Tüm deniz ürünlerinin tedarik zincirinde daha iyi etiketleme ve daha fazla hesap verebilirliğe ihtiyacımız var” dedi.

İklim krizi uzayan alerji mevsimini şiddetlendirebilir: Acil bir halk sağlığı sorunu

Yeni araştırmalar, gelecekteki alerji mevsimlerinin normalden bir ay daha erken başlayabileceğini ve iklim krizi nedeniyle çok daha yoğun geçebileceğini gösteriyor.

Nature Communications dergisinde dün yayınlanan çalışma, polen mevsiminin küresel ısınma nedeniyle ABD‘de son yıllarda normalden 40 gün kadar erken başlayabileceğini gösterdi. Araştırmacılar ayrıca yıllık polen sayımlarının yüzde 250’ye kadar tırmanabileceğini ortaya koydu.

CNN’nin haberine göre; araştırmanın yazarı ve Michigan Üniversitesi‘nde profesör olan Allison Steiner konuya ilişkin olarak verdiği demeçte mevsimin etkisine değinerek “Polen, insanların radarında olan bir şeydir çünkü eğer alerjiniz varsa günlük yaşamınızı etkiler” dedi.

Profesör Allison Steiner mevsimsel alerjilerin insan yaşamı üzerindeki etkilerine değinerek “Nüfusun büyük bir kısmı bu alerjilerden etkileniyor ve insanlar semptomlarını daha iyi yönetebilmek adına [alerjilerinin] nasıl değişebileceğini anlamakla gerçekten ilgileniyorlar” ifadelerini kullandı.

‘Polenlerin aynı zamanda ortaya çıkması halk sağlığını tehdit ediyor’

Geçmişte alerji mevsiminin uzamasına ve polen konsantrasyonlarının ,yoğunluklarının, yükselmesine işaret eden çalışmalar olmasına rağmen Steiner, bu yeni araştırmanın benzersiz olduğunu çünkü araştırmada özellikle meşe, sedir veya yakup otu gibi çeşitli bitki kaynaklarını analiz ederek polen türlerini ve ağaç kaynaklarını bölgelere göre ayırdıklarını söyledi.

Buna göre; ağaç poleninin ortaya çıkması özellikle çok sayıda yaprak döken ağaçların bulunduğu bölgelerde değişiyor. Çalışmaya göre; bir zamanlar ortaya çıkma süreçleri farklılık gösteren çeşitli ağaç poleni türleri gelecekte birbiriyle zamanlama olarak örtüşecek ve bu da halk sağlığını tehdit eden genel olarak daha yüksek konsantrasyonlara yol açacak.

‘Yüksek polen yoğunluklukları var olan alerjileri artırıyor’

“Bazı insanların belirli polenlere alerjisi vardır, bazılarının yoktur ve bazılarının daha fazla alerjiye neden olabilecek daha alerjik proteinleri vardır” diyen Steiner, yapılan testlerle alerji türlerinin tespit edilebileceğini belirterek öngörülen polen konsantrasyonlarının önemine şöyle dikkat çekti:

“Öngörülen daha yüksek polen konsantrasyonları, bireysel olarak alerjiniz olan şeylere eklenir.”

Tuesday, March 20, 2012, in Atlanta. (AP Photo/David Goldman)

‘İklim krizi, alerjileri, astımı ve halk sağlığı sorunlarını şiddetlendirebilir’

Bitki Fizyoloğu ve Columbia Üniversitesi‘nde doçent olan Lewis Ziska da alerjiden muzdarip olan isimlerden. Ziska son çalışmanın halihazırda ortaya koyulmuş olan kaynakları genişlettiğini ve iklim krizinin bir noktada alerjileri, astımı ve diğer halk sağlığı sorunlarını alevlendireceğini açıkça ortaya koyduğunu söyledi.

Çalışmaya dahil olmayan Ziska, söz konusu araştırma için “Bu çok sağlam bir bilim parçası” dedi. Ziska iklim krizinin insan sağlığı üzerindeki etkisinin ciddiyetini şu sözlerle ifade etti:

“Özellikle hem yüksek hem de düşük öngörüler için tahminlere bakıldığında, iklim değişikliğinin doğrudan insan sağlığı üzerinde ne tür bir etki yaratabileceğinin çok iyi bir göstergesi.”

‘Bitkiler daha erken ve daha uzun süre polenleşebilir’

Öte yandan bitki döllenmesinde önemli bir rol oynayan, rüzgarla taşınan polen, sıcaklık ve yağış değişiklikleriyle yakından ilişkili. Araştırmaya göre; iklim değişikliği nedeniyle bahar mevsimlerinin daha erken ısınması nedeniyle, bitkiler şu anda olduğundan çok daha erken ve daha uzun süre polenleşebilir.

Çalışmaya göre; iklim değişikliği ayrıca kışın soğuk saatlerin sayısını ve ilkbaharda don olmayan günlerin sayısını etkiliyor ve bu da polen mevsiminin zamanlamasını ve süresinde değişikliklerin yaşanmasına sebebiyet veriyor.

Örneğin Güney’de sıcaklıkların artması ve Güneybatı’da kuraklığın hakimiyetini artırmasıyla birlikte, yakup otu (poaceae) gibi bitkilerden gelen polenlerin bu bölgelerde Kuzey’dekinden daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.

‘Halk sağlığı için acil bir durumu tetikleyebilir’

Araştırmacılar, polen mevsiminin daha uzun sürmesinin ve erken başlamasının halk sağlığı için acil bir durumu tetikleyebileceğini söylüyor.

Daha büyük sosyoekonomik sonuçları belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulurken, Steiner bunun iş ve eğitimde aksaklıklar, tıbbi harcamalar ve erken ölümler nedeniyle büyük bir ekonomik kayba da yol açabileceğini söyledi.

Ek olarak Birleşmiş Milletler (BM) destekli bir iklim raporu, yeşil alanlara daha fazla ağaç ve bitki dikerek sera gazının atmosferden uzaklaştırılabileceğini ve bunun bu alanlarda polen artışına yol açabileceğini ortaya koymuştu. Ancak tüm bitkiler polen üretmiyor. Steiner, hangi ağaçların dikileceğine dikkat edildiği sürece, insanların polen konsantrasyonunu artırma ihtimali olan ağaçlar hakkında endişelenmemesi gerektiğini söyledi.

‘2050 ile 2100 arasında olanlar gerçekten insan seçimlerine bağlı’

İklim krizine uyum sağlama penceresi hızla kapanırken, Steiner, dünyanın sera gazı emisyonlarını büyük ölçüde azaltırken aynı zamanda atmosferde bulunan karbondioksiti yönetilebilir bir noktaya getirmesi durumunda tahminlerin yine de önlenebilir olabileceğini söyledi ve ekledi:

“2050 ile 2100 arasında olanlar gerçekten insan seçimlerine bağlı. Gerçekten bunun değişeceğini umuyoruz. Bu değişikliği yapın.”

Rusya Avrupa Konseyi üyeliğinden resmen ayrıldı

Ukrayna‘ya yönelik giriştiği işgalin ardından Avrupa Birliği‘nin (AB), yaptırım kararları ve önlemlere karşılık olarak Rusya, Avrupa Konseyi üyeliğinden ayrıldığını resmen duyurdu.

Rusya, 28 Şubat 1996 tarihinden bu yana Konsey üyesiydi.

Avrupa Konseyi sözcüsü Daniel Holtgen, Rusya Federasyonu’nun Avrupa Konseyi’nden ayrıldığına dair resmi tebligatı Konsey Genel Sekreteri Marija Buric’e ilettiğini kaydetti.

Holtgen, Rusya’nın Londra Anlaşması’nın 7’nci maddesi uyarınca üyelikten ayrıldığını bildirdi.

Avrupa Konseyi’nin kuruluş sözleşmesi olan Londra Anlaşması‘nın (Avrupa Konseyi Statüsü) 7’nci maddesi, Konsey’in herhangi bir üyesinin Genel Sekretere bildirimde bulunmak suretiyle Konsey’den çekilebileceğini, bildirimin mali yılın ilk dokuz ayı içinde yapılması durumunda çekilmenin mali yıl sonunda hüküm kazanacağını belirtiyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da resmi internet sitesinden bir açıklama yaparak,  “NATO ve Avrupa Birliği’ne üye devletler, Avrupa Konseyi’ndeki çoğunluklarını kötüye kullanarak bu örgütü sürekli Rusya karşıtı bir politika aracına dönüştürüyor. Eşitlikçi diyaloğu Pan-Avrupa ilkelerine dayandırarak reddediyor. 25 Şubat’ta Rusya’nın, Avrupa Konseyi’nin yasal organlarında temsil hakkını askıya almak için ayrımcı bir karar aldılar” dedi.

Ukrayna’ya saldırısından 1 gün sonra 25 Şubat’ta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi Statüsü‘nün 8. maddesi uyarınca Rusya’nın Bakanlar Komitesi ve Parlamenterler Meclisi‘ndeki temsil haklarını askıya almıştı.

Rus hükümetinin açıklamasında Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde imzalanan ana evrensel uluslararası insan hakları anlaşmalarına taraf olduğu hatırlatıldı; Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve diğer sözleşmelere uyulduğu belirtildi. Ayrıca Rusya Federasyonu Anayasası’na aykırı olmadığı takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hali hazırda kabul edilmiş kararlarına uymaya devam edileceği kaydedildi.

Avrupa Konseyi’nden çekilen ikinci ülke

Rusya, Avrupa Konseyi’nden, kurulduğu 1945’ten bu yana ayrılan ikinci ülke. 1969’da Yunanistan  Albaylar Cuntası’nın iktidarı ele geçirmesinden sonra Konsey üyeliğinden çıkarılmakla yüz yüze kalınca Konsey’den ayrıldığını ilan etmişti.

Kararla birlikte Rusya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yargı alanı dışına çıkmış oldu. Rusya Federasyonu yurttaşları da yerel mahkeme kararlarına karşı AİHM’e başvuru haklarını yitirdi.

Diyarbakır’da 24 kadın ev baskınıyla gözaltına alındı

Diyarbakır’da bugün sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarında aralarında HDP yöneticileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve aktivistlerin bulunduğu 24 kadın, evleri dağıtılarak gözaltına alındı. Gözaltı sebebi açıklanmayan kadınlar Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.

HDP Kadın, “Bu operasyon 8 Mart coşkusuna karşı yapılmıştır bir tahammülsüzlüktür” ifadesiyle tepki gösterirken, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır da “İktidar her sıkıştığında kadın mücadelesini kriminalize ediyor” açıklamasında bulundu.

Pek çok kadın örgütü de gözaltılara tepki göstererek kadınların bırakılmasını talep etti.

Rosa Kadın Derneği tarafından gözaltına alındığı duyurulan isimler şöyle:

Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, Rosa Kadın Derneği yöneticisi Nevin Oyman, Rosa Kadın Derneği üyesi Fatma Gültekin, TJA Aktivisti Zekiye Güler, HDP Yenişehir ilçe Eşbaşkanı Remziye Sızıcı, yerine kayyım atanan Sur Belediye Eşbaşkanı Filiz Buluttekin, Diyarbakır SES Kadın Sekreteri Fatma Yıldızhan, TÜM BEL-SEN Eşbaşkanı Nihal Yanık, Eğitim-Sen 1 Nolu Eğitim Sekreteri Hatice Efe, BTS Kadın Sekreteri Bahar Uluğ, Sakine Karadeniz, Birsen Güneş.

 

AB ülkeleri karbon vergisi konusunda anlaştı

Avrupa Birliği (AB) KonseyiAB üye ülkelerinin  karbon kaçağını önlemek için gümrük sınırlarında uygulanacak vergi konusunda anlaştığını açıkladı.

Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (CBAM) yönetmeliğine dahil olarak önerilen yeni vergi, AB’nin sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla yüzde 55 azaltmak için tasarlanan AB iklim değişikliği politikalarının çerçevesinde Temmuz 2021’de Konsey’e sunulmuştu.

Yeni önlem, hidrojen dahil yeni yeşil teknolojilere yatırımları ve Birlik dışı ülkeleri iklim değişikliğiyle mücadele için karbon fiyatlandırma politikaları oluşturmaya teşvik etmeyi de amaçlıyor. 

Amaç, yurt dışında üretilip ithal edilen malların maliyetini, karbon düzenlemelerine uyarak üretim yapan AB üreticilerinin ödeyeceği maliyeti  CO2 emisyonları cinsinden eşitlemek.

Buna göre, bloğa üçüncü ülkelerden ithal edilen çimento, alüminyum, gübre, elektrik, demir ve çelik gibi karbon yoğun mallara bir ücret uygulayanak. İdari yükü azaltmak için, ithalatın üçte birini oluşturan 164 doların altında olan mallar vergiden muaf tutulacak.

Konsey’in üzerinde anlaştığı plan, ilerleyen günlerde detaylarının müzakere edilmesi ardından yürürlüğe girmesi için Avrupa Parlamentosu‘nda onaya sunulacak. Parlamento temmuz ayına kadar kararını açıklayacak.

Öte yandan endüstrilerin, karbon konusunda daha hafif düzenlemelere sahip ülkelere kaçması konusunda endişeler de var. Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, “Ekonomimizin Avrupa’daki rekabet gücünü korumalıyız” dedi.

Bu yüzden vergiler, Avrupa’daki endüstrilerin rekabetçi kalmaları için AB karbon piyasası kapsamında uygulanan CO2 serbestilerinin yerini kademeli olarak alacak. Tarife kuralları onaylandıktan sonra, 2023’te üç yıllık bir geçiş aşaması başlayacak. AB üye ülkeleri, mekanizmanın Ocak 2026’ya kadar tam olarak yürürlüğe girmemesi konusunda anlaştı.

Vergiden elde edilen gelirin AB bütçesine girip girmeyeceği de dahil olmak üzere ayrıntıların önümüzdeki müzakerelerde tartışılması bekleniyor.

Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Ticaretten Sorumlu Komisyon Üyesi Valdis Dombrovskis Salı günü gazetecilere verdiği demeçte, Emisyon Ticareti Planının (ETS) revizyonu ve yeni öz kaynaklar gibi bazı konuların hala anlaşma gerektirdiğini söyledi.

AB maliye bakanlarının salı günü Brüksel‘de bir araya gelip müzakereleri başlatmayı kabul etmesinden sonra açıklama yapan Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, anlaşmanın “Avrupa iklim politikası için bir zafer” olduğunu söyledi.

“Sektördeki karbon emisyonlarını azaltmak için gösterdiğimiz çabanın, daha fazla karbon içeren ürünler ithal ettiğimiz için boşa gitmesini istemiyoruz” diyen Maire, “Bu, iklim değişikliğine karşı mücadelede ileriye doğru atılmış büyük bir adım. Bu mekanizmayı getiren ilk kıta olacağız” dedi.

Şu anda AB başkanlığını yürüten Fransa, anlaşmayı AB başkanlığının hedeflerinden biri olarak belirlemişti.

Sıfır Enerji Binalar Zirvesi İstanbul’da!

Toplam 16 oturum gerçekleşmesi planlanan zirvenin kapanış oturumunda Şubat 2022’de imzaya açılan “Sıfır Enerji Bina ile Geleceği İnşa Et” deklarasyonu, Zirve’ye destek veren STK temsilcileri tarafından da imzalanarak kamuoyuyla paylaşılacak.

Son iki yıldır dijitalde düzenlenen ve bu yıl ilk kez fiziksel ortamda yapılacak ZeroBuild Summit’22, ‘Değişim Burada Başlıyor!’ sloganıyla 23-26 Mart tarihlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Hyve Group tarafından düzenlenen 44. Yapı Fuarı-TurkeyBuild İstanbul ev sahipliğinde yapılacak Zirve’de dört gün boyunca toplam 16 oturum olacak. Paris Anlaşması’nın Türkiye’nin karbonsuzlaştırma yol haritasına etkilerinin ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedefinde yapıların rolünün ele alınacağı Zirve’ye konuşmacı olarak; akademisyenler ve STK yöneticilerinin yanı sıra kamu ve özel sektör temsilcilerinden de oluşan 100’e yakın yerli ve yabancı uzman katılacak.

‘Gidilecek çok yolumuz var!’

ZeroBuild Türkiye’22 Direktörü Dr. Gamze Karanfil, Paris İklim Anlaşması’nın imzalanmasının ardından 2053 yılına kadar “Net Sıfır Emisyon” hedeflerinin belirlenmesiyle Türkiye’nin iklim politikalarında da yeni bir döneme girildiğini hatırlattı.

Kamu ve özel sektörün bu konudaki hassasiyeti ve girişimlerini umut verici olarak değerlendiren Dr. Karanfil, “Sıfır Enerji Binalar, hem enerji verimliliği hem de iklim değişikliğine çözüm için olmazsa olmazlarımızdan. Bu konudaki farkındalığı artırmak için çıktığımız yolculukta üçüncü yılımız. Aradan geçen bu sürede Paris İklim Anlaşması’na imza atıldı, Net Sıfır Emisyon hedefleri belirlendi. Son olarak ‘Neredeyse Sıfır Enerji Binalar-NSEB’ ile 5 bin metrekareden geniş binalara düşük enerji tüketimi ve en az yüzde 5 yenilenebilir enerji kullanım şartı getirildi” dedi.

“Ancak gidilecek daha çok yolumuz var” diyen Karanfil, “Düzenlediğimiz bu Zirve ile bundan sonraki çalışmalar için hem özel sektördeki paydaşlar hem de kamu tarafıyla hep birlikte güçlerimizi birleştirmeyi amaçlıyoruz. Oturumlarımızda hedeflere ulaşmak için yapılanları, dünyadaki gelişmeleri, yapılması gerekenleri masaya yatıracağız” dedi.

Pilot örnekler: Gaziantep, Konya ve Kolombiya

Zirve’nin ilk günü açılışın ardından “Türkiye’nin Sıfır Enerji Binalar Yol Haritası”, “Çevresel ve Sürdürülebilir Finans”, “Sıfır Karbon Binalar Projesi” başlıklı oturumlar gerçekleşecek. “Sıfır Karbon Binalar” oturumunda Türkiye’de bu alandaki iki pilot şehir olan Gaziantep ve Konya Büyükşehir Belediyelerinin yanı sıra Kolombiya’daki projenin temsilcisi de konuşmacı olarak yer alarak tecrübelerini katılımcılarla paylaşacak. “Türkiye’nin Sıfır Enerji Binalar Yol Haritası” başlıklı oturumda ise T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri katılımcıları bilgilendirecek.

Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi’nin ikinci günü olan 24 Mart Perşembe günü ise toplam 4 oturum düzenlenirken, başlıkları ise; “2053’e Kadar Karbon Nötr Şehirler Kurmanın Yolları”, “Türkiye’de Atık Isı Potansiyeli ve Atık Isı Kazanımı”, “Enerji Verimliliğinde Yeni ve Yenilikçi Yaklaşımlar”, “Yeşil Bina Sertifikasyon Sistemlerinin ZeroBuild’e Etkisi ve Katkısı” olacak.

‘Yeşil Hidrojen’ konuşulacak

Zirve’nin üçüncü günü olan 25 Mart Cuma günü toplam 5 oturum gerçekleşecek. İlk oturumun başlığı “Sıfır Enerji Binalara Ulaşmanın En Akılcı Yolu ‘Pasif Evler ve Pasif Eve Uygun Komponentler’” olurken uzmanlar, bu alanda Türkiye’deki uygulamalar ve gelişmeler hakkında katılımcıları bilgilendirecek, bu konuda merak edilenlere yanıt verecek. “Alternatif Enerji Kaynakları” başlıklı oturumda ise son dönemde tüm dünyada merakla izlenen Yeşil Hidrojen konusu tüm yönleriyle ele alınacak. Aynı gün ayrıca; “Net Sıfır Karbon Binalar Taahhüdü”, “nSEB ve Isı Yalıtımı” ve “Enerjinin Etkin Kullanımı ve Yenilenebilir Enerji Arasında Sinerji” başlıklı oturum da gerçekleşecek.

Geleceği İnşa Et Deklarasyonu

Zirve’nin son günü olan 26 Mart Cumartesi, “Enerji Etkin Tasarım ve Sürdürülebilir Mimari” ve “Yapılarda Karbon Emisyonlarının Azaltımında Malzeme Yönetimi” başlıklı oturumlarının ardından düzenlenecek kapanış oturumunda “Sıfır Enerji Bina ile Geleceği İnşa Et Deklarasyonu” imza töreni gerçekleştirilecek. Zirve’ye destek veren STK’ların temsilcilerinin yer alacağı bu oturumda, Şubat 2022’de imzaya açılan ve 12 maddeden oluşan deklarasyon kamuoyu ile paylaşılacak. Deklarasyona imzaya verenler; yeni binaların 2030’a, tüm binaların ise 2053 yılına kadar Net Sıfır Enerji Bina olması için oluşturulacak stratejik plana katkıda bulunmayı benimsediklerini beyan etmişlerdi.

Yeni ürün ve teknolojilerin tanıtımı

Zirve kapsamında oturumların yanı sıra ZeroBuild Summit’22 Uluslararası Sergi Alanı’nda sıfır enerji binalara ait yeni ürün ve teknolojiler de sergilenecek. ‘ZeroBuild Network Zone’ için ayrılan özel alanda kurulacak stantlarda ziyaretçiler, yapılarını daha verimli işletmek ve çevreye olan etkilerini minimuma indirebilmek için sunulan çözümleri inceleme fırsatı bulacak.

Kiev’de siren sesleri, Rusya’dan ABD’ye yaptırım

Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali üçüncü haftasında. Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmeler bugün de devam edecek.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski, Rusya’nın, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmayacağının taahhüdünü vermesi ve Donetsk, Luhansk ve Kırım’ım bağımsızlığını kabul etmesi konusundaki taleplerinde ısrarcı olduğunu söyledi. Zelenski, müzakerelerin daha ‘gerçekçi’ olduğunu ancak kararların Ukrayna’nın çıkarına olması için zaman gerektiğini belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de dün yapılan görüşmelere dair açıklamasında Ukrayna ile müzakerelerin ‘çıkmazda’ olduğunu, ve Ukrayna’nın karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümler bulma konusunda ciddi bir çaba göstermediğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, savaşın başladığı 24 Şubat itibariyle Ukrayna’dan ayrılanların sayısının 3 milyonu geçtiğini açıkladı. BM Çocuk Fonu UNICEF, göçmenlerin yaklaşık yarısının çocuk olduğunu, her gün yaklaşık 70 bin, her dakika ise 55 çocuğun sığınmacı olarak gittiğini belirtti. BM, Ukrayna’da bugüne kadar 691 sivilin öldüğünü, bin 143 sivilin de yaralandığını duyurdu.

Zelenski ise sadece Mauripol kentinde 2 binden fazla sivilin öldüğünü açıkladı.Ukraynalı yetkililer dün bombardıman altındaki şehirlerden insani koridorlar aracılığıyla 29 bin kişi tahliye edildiğini, 20 bin kişinin 4 bin özel araçla Mariupol’den ayrıldığını, Sumi kentinden de Kızılhaç Örgütü tarafından sağlanan 100 otobüs aracılığıyla binlerce sivilin tahliye edildiğini açıkladı.

Mauripol belediyesi yetkilileri Rusya ordusunun sivillerin şehirden ayrılmasına engel olduklarını öne sürdü, 400 doktor ve hastayı da rehin aldıklarını söyledi.

Rus saldırıları başkent Kiev ve Mauripol’un yanı sıra, Harkov, Herson ve Odesa ve Lviv kentlerinde de devam ediyor.

Kiev’de sokağa çıkma yasağı

Ağır bombardımanların hedefi olmaya devam ettiği için Kiev’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yerel saatle dün  20.00’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı, yarın sabah 07.00’a kadar sürecek. Rusya güçleri Kiev’de dün sivil yerleşimleri vurmuş, hava saldırılarında en az beş kişinin öldüğü bildirilmişti. Rus saldırısının bu sabah da devam ettiği aktarıldı.

Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitsçko şehirde yalnızca sığınaklara gitmek için izin verildiğini, geri kalanlar için özel izin verileceğini belirterek “Ukrayna’nın kalbi başkentimizi savunacağız. Avrupa’nın özgürlüğünün simgesi olan Kiev’i bırakmayacağız” dedi.

Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya‘nın başbakanları, Ukrayna’ya desteklerini göstermek için dün riskli bir tren yolculuğuyla Varşova’dan Kiev’e gitti. Şafaktan sonra trenle Ukrayna sınırını geçen liderler Kiev’de sokağa çıkma yasağının başladığı saatlerde Zelenski’yi ziyaret etti. Rusya’nın işgalinden bu yana ilk kez Batılı liderler Ukrayna’yı ziyaret ediyor.

Çek lider Petr Fiala, bir tweetinde “Cesur mücadelenize hayranız. Bizim için de savaştığınızı biliyoruz. Yalnız değilsiniz, ülkelerimiz yanınızda” dedi.

Fiala, ziyaretin, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile istişare içinde düzenlendiğini belirterek BM dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlara da ziyaretle ilgili bilgi verildiğini söyledi.

Toplantılarının ardından yaptığı açıklamada Zelenski, başbakanların hiçbir şeyden korkmayan cesur insanlar olduğunu söylerek, “Eminim böyle dostlarla, böyle komşularla ve ortaklarla gerçekten kazanacağız” açıklamasında bulundu.

Biden 800 milyon dolarlık ek yardım açıklayacak

ABD‘nin salı günü imzaladığı ve Ukrayna’ya 13,6 milyar dolarlık yardım öngören tasarının parçası olarak bugün Beyaz Saray‘ın 800 milyon dolarlık bir güvenlik yardımını duyurması bekleniyor. Önceki ABD yardımı, uçaksavar ve anti-zırh sistemlerinin sevkiyatını da içeriyordu.

Ukrayna Başbakanı Denis Şımıgal, işgalin başlamasından bu yana ülkesinin 500 milyar dolardan fazla zarar gördüğünü ve Rusya’nın savaştan sonra Ukrayna’nın restorasyonu için ödeme yapması gerektiğini belirtti.

Zelenski, gece geç saatlerde yaptığı bir video konuşmasında, “Ukrayna’nın tamamen restorasyonuna yönelik ilk adım” olduğunu söyleyerek ABD hükümetinin harcama tasarısının imzalanmasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.

Zelenski bugün Kongre ile bir video görüşme yapacak. Ukraynalı liderin daha fazla askeri yardım istemesi ve Polonya’nın MIG savaş uçakları talebini kabul etmeyen ABD ve müttefikleri üzerinde daha da baskı kurması bekleniyor.Ukraynalı yetkililer, Zelenski’nin Kongre’ye hitap ederken, silahlı insansız hava araçları ve mobil hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere ihtiyaç duydukları askeri teçhizatın bir listesini ABD’ye sunmayı planladığını belirtti.

Zelenski, Kanada Parlamentosu‘na yaptığı  video konuşmasında da, “Bu, Ukrayna halkını yok etme girişimidir” diyerek ve NATO’nun ülke üzerinde uçuşa yasak bölge uygulamasına yönelik çağrısını yinelemişti. Ukrayna lideri Avrupalı liderlerin Londra’da düzenlediği zirveye de telekonferans ile bağlanarak NATO’nun bazı üyelerinin Rusya saldırıları tarafından ‘hipnotize olmuş’ halde olduğunu söylemişti.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Başkan Joe Biden‘ın önümüzdeki hafta Brüksel’deki NATO zirvesine katılmak için Avrupa’ya gideceği açıklandı. AB ülkeleri liderleriyle 24 Mart Perşembe günü buluşacağı bildirilen Biden’ın ziyaretinin ayrıntıları henüz açıklanmadı.

Rusya’dan ABD’ye yaptırım

ABD yaptırımlarına maruz kalan Rusya, ABD’li yöneticilere karşı yaptırım uygulanacağını açıkladı.

Buna göre aralarında ABD Başkanı Joe Biden, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, eski Demokrat Başkan adayı Hillary Clinton, Savunma Bakanı Llyod Austin, CIA Başkanı William Burns, ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ında bulunduğu bazı Amerikalı diplomatların Rusya’ya girişi yasaklandı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı‘ndan yapılan açıklamada “Bu yaptırım, ABD’nin aşırı Rusfobik politikalarının sonucudur” denildi.Amerikalı yetkililere yönelik yaptırımların, orada tuttukları tüm varlıkların dondurulmasını da kapsaması bekleniyor. Ancak pek çok üst düzey Demokrat yetkilinin bu önlemlerden etkilenmesi pek olası değil.

ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana, Başkan Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da dahil olmak üzere yüzlerce Rus varlığına ve şahsına yaptırım uyguladı.

Dün Beyaz Saray haber brifinginde konuşan basın sözcüsü Jen Psaki, Rus yaptırımlarının etkisiz olduğunu belirterek yaptırımları alaya aldı ve Kremlin‘in, Biden’ın adını yanlış yazdığını söyledi.

Canlı yayında protesto yapan Ovsyannikova’ya para cezası

Rusya’nın devlet kontrolündeki televizyon kanalı Channel One‘da Pazartesi akşamı canlı yayın sırasında pankart açarak savaşı protesto eden gazeteci Marina Ovsyannikova, Moskova’da çıkarıldığı mahkemede 30 bin ruble (4 bin 68 TL) para cezasına çarptırıldı.

14 saat boyunca sorgulandığını ve iki gündür uyumadığını belirten Ovsyannikova, kendisine destek olan herkese teşekkür etti.

Rusya’da savaş karşıtı protestolarda tutuklananların sayısı 14 bini geçti.

Kaş Emek ve Demokrasi Platformu: Saray bahçesine verecek zeytinimiz yok

Kaş Emek ve Demokrasi Platformu, Antalya Kaş Cumhuriyet Meydanı‘nda yaptığı basın açıklamasıyla zeytinlik alanların maden faaliyetlerine açılmasına izin veren düzenlemeyi protesto etti. Platform, yurttaşların da katıldığı eylemde, 14 Mart Tıp Bayramı’nı da kutlayarak sağlık emekçilerinin grevlerine destek verdi.

Kaş STK’ları ve parti ilçe teşkilatlarının, insan hakları ihlallerine, emek sömürüsüne, kentlerin, köylerin, kırsal üretim arazileri ve doğanın talanına karşı ortak mücadele vermek üzere bir araya gelmiş bir oluşum olan Kaş Emek ve Demokrasi Platformu, tarafından yapılan açıklamada “Türkiye’nin en önemli üretim ve gelir kaynaklarından olan zeytinliklerimiz Maden Yönetmeliği tehdidi altında” denildi.

Mart başında Resmi Gazete‘de yayımlanan ‘Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik‘le zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasına tepki gösteren Platform tarafından yapılan açıklamada ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Kanun‘ hatırlatıldı:

“Oysa, zeytin ağaçlarının korunması, yetişmesi ve zeytinciliğin teşvikiyle ilgili kanun, değil zeytinlik alanları, çevresinde de zarar verici her tür faaliyeti kesin olarak yasaklar. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Kanun ve bu kanunla ilgili değişiklikler kapsamında, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin üreme ve gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez!”

‘Amaç şirketlerin doyumsuz kar hırsının karşılanması’

Söz konusu kanunun, esasına ve Anayasa‘ya aykırı biçimde hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğinin de belirtildiği açıklamada “Hele ki maden yönetmeliğiyle, arkadan dolanılarak hiç delinemez! Ancak amaç, maden ve termik santral gibi enerji alanlarındaki özel şirketlerin doyumsuz kar hırslarının karşılanması olunca, hukuka ve kamu yararına aykırı uygulamalardan zeytinliklerimiz de payını almış bulunuyor” denildi.

Zeytincilik yasasına göre, bir zeytin ağacının izinsiz kesilmesi bile cezaya tabi iken milyonlarcasının kökünden sökülmesine izin verilmesini kabul etmediklerinin de vurgulandığı açıklamada Kaş Emek ve Demokrasi Platformu tarafından şu ifadelere yer verildi:

“Çünkü, zeytinlik alanların hiçbir şekilde amacı dışında kullanılamayacağı, miras dahil hiçbir şekilde bölünemeyeceği ve küçültülemeyeceği söz konusu iken, maden ve enerji lobilerinin sınır tanımaz çıkarlarına teslim edilmesini istemiyoruz! Zeytin ağaçlarının kesilmeyip başka alanlara taşınacağı gibi yönetmelikte yer alan akıl ve bilim dışı, uygulanması imkansız olan düzenlemelere de kanmıyoruz!”

‘Bu yıkıcı tehditle dışa bağımlılık artacak’

“Geleceğimizi, gelecek nesilleri düşünüyoruz” ifadelerinin de dile getirildiği açıklamada “Biliyoruz ki; bu değerli mirasımız madenciliğe açıldığında geri dönülmez biçimde kıyıma uğrayacak! Ötesi, yaratacağı tahribat ve kirlilik nedeniyle sadece zeytinlik alanları yok olmayacak, çevrelerindeki tarım arazilerinden, meyve ve yemiş bahçelerinden de mahsul alınamayacak! Ve bu yıkıcı tehdit altında gıdada şirketlere ve dışa bağımlılık artacak, temel besin kaynaklarımızdaki kriz de çok daha fazla derinleşecek” denildi.

Zeytinlikleri maden işletmelerine açan yönetmeliğe dava yağıyor

Bu nedenlerle, yaşam ve üretim alanlarını koruyan köylülerden, barolar, partiler ve sivil toplum örgütlerine, toplumun tüm katmanlarının ülke çapında bu düzenlemeye karşı mücadele vermek üzere harekete geçtiklerine de dikkat çekilen açıklamada, Kaş’taki zeytinlik alanlarının ve üretim yapan köylülerin de bu düzenlemeden doğrudan etkileneceği belirtilerek şunlar aktarıldı:

“Bu nedenle, biz, Kaş Emek ve Demokrasi Platformu olarak bölgemizdeki bu zengin kaynağımızın yok edilmesine göz yummayacağız!”

‘Talana seyirci kalmayacağız’

5 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle koruma altındaki “nitelikli” ve “sürdürebilir koruma ve kullanım” kapsamındaki doğal sit alanlarında hidroelektrik, jeotermal, rüzgar ve güneş santrallerinin yapımına izin veren karara da değinilen açıklamada “Kalan son özgün değerlerimizin de yine enerji şirketlerinin doymak bilmeyen karı uğruna talanına seyirci kalmayacağız” denildi.

‘Bu yaşamsal kaynaklarımızın yok olması demek’

Kaş Çevre Platformu, Kaş Kadın Platformu, Eğitim-Sen, SES, TİP ve CHP bileşenlerinden oluşan Platformca yapılan açıklamada “Elbette temiz enerjiden yanayız” denilerek şu ifadelere yer verildi:

“Hele ki, dünyamızın hızla ısınmasına neden olan ve önlem alınmadığı takdirde çok daha vahim sonuçlarla yüz yüze kalacağımız petrol ve kömür gibi fosil yakıtların tüketimine karşı, güneş ve rüzgar başat enerji kaynağımız olmalı. Ama bu tehdide karşı aksine titizlikle korumamız gereken zeytinliklerimiz, su havzalarımız, atmosferdeki kirliliği temizleyen ormanlarımız, hassas ve özel değerlere sahip alanlarımızın maden ve enerji santrallerine açılması, bu yaşamsal kaynaklarımızın yok olması demek!”

Kaş Emek ve Demokrasi Platformu Kaş halkına da zeytinlikleri, verimli toprakları, doğal sit alanlarını gelecek adına korumak üzere mücadele çağrısında bulundu.

Ankara’da öğrencilere ulaşım zammı protestosunda darp ve gözaltı

Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından Ankara’da toplu ulaşıma yapılan zam dün yürürlüğe girdi. Barınamıyoruz Hareketi’nden öğrenciler Kızılay Metro’da ulaşımda yapılan zamları protesto ettiler.

Protesto esnasında bazı öğrenciler darp edilirken bazıları gözaltına alındı. O anlar Barınamıyoruz Hareketi’nin sosyal medya hesabından paylaşıldı:

Çankaya İlçe Emniyeti‘nde gözaltına alınan dokuz öğrenci ise gece 3.30 sularında serbest bırakıldı.

Barınamıyoruz ve Yurtsuzlar Hareketi’nden öğrencilerin gerçekleştirdiği protestoda
“Ulaşımımız haktır, engellenemez” ve “Yoksuluz hepimiz, bakiyemiz yetersiz” sloganları atıldı.

UKOME tarafından artan akaryakıt fiyatları ve maliyetleri nedeniyle Ankara’da toplu ulaşıma yapılan zam 11 Mart’ta şu ifadelerle duyurulmuştu:

“UKOME’nin aldığı karar doğrultusunda, 15 Mart 2022 Salı gününden itibaren geçerli olacak şekilde tam bilet tutarı 6,5 TL, indirimli bilet tutarı 3,5 TL ve öğrenci abonman ücreti ise aylık 90 TL’ye 225 biniş olarak uygulanacaktır. Artan akaryakıt maliyetleri nedeniyle özel halk otobüsleri esnafı fiyatın en az 8 TL olmasını talep etmiş, ulaşım maliyeti ise 10,5 TL olarak açıklanmıştı. ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın aradaki farkı Belediyenin sübvanse edeceğini açıklamasının ardından fiyat artış oranı kısıtlı tutulmuştu. Bir önceki fiyat artışı yapılan 5 Ocak 2022 tarihinden bu yana maliyetler ortalama yüzde 70 oranında artmış, sadece akaryakıt fiyatlarında yüzde 79 artış yaşanmıştı.”

OkCupid: Partner arayışında öncelikli kriter iklim krizi duyarlılığı

Flört, buluşma ve arkadaşlık uygulaması OkCupid’in verileri, iklim krizinin eşleşmelerde öncelikle bakılan kriterler arasında olduğunu ortaya koydu.

The Hill’in haberine göre; popüler flört uygulamasında iklim değişikliğiyle ilgili belirtilen görüşler, çeşitli konular arasında bildirilen görüşlere göre eşleşme kararlarında daha çok belirleyici rol oynuyor.

Partner arayışında iklim değişikliği konusu ön plana çıkıyor

2021’de dünya çapında platformu kullanan 250 bin kişi arasında yapılan anket, flört edenlerin yüzde 90’ının eşleşmede karşılarındaki kişinin iklim değişikliğiyle ilgilenmesinin önemli olduğunu söylediğini ortaya koydu.

Ayrıca son üç yılda anket yapılan altı milyon kullanıcı arasında flört edenlerin yüzde 81’i iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu söyledi. İklim krizi cinsiyet eşitliği ve silah kontrolü gibi konuların üzerinde bir eşleşme bozma potansiyeline sahip konu olarak ayrıca ön plana çıktı.

‘İklim değişikliği Y kuşağı için önemli’

OkCupid’in ürün pazarlama direktörü Jane Reynolds da konuya ilişkin olarak “Zaman içinde, iklim değişikliğinin özellikle Y kuşağımız için giderek daha önemli bir konu haline geldiğini gördük” dedi ve ekledi:

“İnsanlar iklim değişikliği konusunun sizin hakkınızda çok şey söylediğini düşünüyor; tabi eğer bu inandığınız ve endişe duyduğunuz bir şeyse.”

OkCupid uygulaması, şirkete göre, kullanıcılara sıradan olaylardan güncel olaylara kadar her konuda çoktan seçmeli sorular soran bir çöpçatanlık algoritması kullanıyor. Reynolds, ağda bu algoritmayı besleyen binlerce soru olduğunu ve her hafta yeni soruların ortaya çıktığını söylüyor. Reynolds’a göre, OkCupid’deki veri bilimcileri, bir soruya belirli bir şekilde tepki veren kullanıcıların diğer soruları nasıl yanıtlayabileceğini belirlemek için çapraz referans yanıtlar da sunuyor.

Eşleşmede çevre duyarlılığı kriteri

Verilere göre; geçen yıl boyunca, dünya çapında 250 bin kişi “Eşleştiğiniz kişinin çevre duyarlılığına sahip olması önemli mi?” sorusunu yanıtladı. Verilere göre; ankete katılanların yüzde doksanı, partnerlerinin gezegeni önemsemesinin önemli olduğunu söyledi.

“İklim değişikliği konusunda endişeli misiniz?” sorusunda, erkeklerin yüzde 81’i iklim değişikliği konusundaki endişelerini dile getirirken, kadınların endişe etme oranı erkeklerden yüzde 7 daha fazla oldu.

Eşleşmelerdeki bir diğer kriter: Cinsiyet eşitliği

Verilere göre OkCupid’in kullanıcı tabanına hakim olan Y kuşağı, iklim değişikliği konusunda en çok endişe duyan jenerasyon ve bu kuşağın yüzde 83’ü bu soruya olumlu yanıt verdi. Ayrıca iklim krizinin ardından gelen en önemli konu ise cinsiyet eşitliği oldu. Dünya çapında 650 bin kişiden yüzde 76’sı partnerlerinin cinsiyet eşitliğini desteklemesi gerektiğini düşündüğünü belirtti.

OkCupid’deki veri bilimcileri son beş yılda ankete katılan 2,2 milyon kullanıcıdan, iklim bilincine sahip bireylerin kendilerini feminist olarak tanımlama olasılığında yüzde 400’lük bir artış olduğunu ve iklim değişikliğinden endişe duyan insanların profil “beğenilerinde” yüzde 37’lik bir artış olduğunu ortaya koydu.

Öte yandan tüketici veri analizi firması Statista, OkCupid’in 2019’da 1,79 milyon abonesiyle ABD’deki en popüler beşinci partner bulma sitesi olduğunu gösterdi.