Ana Sayfa Blog Sayfa 5143

Boykot meşru CHP haklı – Koray Çalışkan

At izi it izine, sapla saman birbirine karıştı. İki çift laf etmeden önce türlü yanlışları, dezenformasyon ataklarını, çok temel genel etik ve demokratik presipleri bir hatırla(t)madan yazmamak gerekiyor. Demokrasimizin düzeyinin resmidir.
Güya CHP, Ergenekon’un hizmetine girmiş, iki darbeci yüzünden Meclis’e gelmemiş, zaten gelmese de bir şey olmazmış, Ergenekon CHP’yi ele geçirmiş, onlarsız da Meclis elbette çalışırmış… Yahu madem öyle, neden bu panik? Başbakan işini gücünü bırakmış CHP de CHP… Kalemi bayrak bazı yazarlar: CHP bölünsün, CHP bitti, CHP seçmenine kazık attı… Kampanyanın böylesi görülmemiş.

İşin aslı şu

CHP, Ergenekon sanığı iki kişiyi aday gösteriyor. Suç yok, suçlu yok. Girişimci Kemalist eski bir rektörle, kalemle silahı birbirine karıştıran bir kötü gazeteci. Haberal ve Balbay. Bu insanların durdukları yer mesleki ayıplamayı hak ediyor olabilir. Ama mesleken onları ayıplaması gerekenler bunu yapacaklarına, Yeni Adalet Partisi’ni yani savcıları, polisi, hâkimleri vasi tayin ediyor.
Yazının başındaki cümleyi ortada bir kere daha anımsayalım. Haberal ve Balbay hukuken suçsuzdur. MHP’li ve BDP’li tutuklu milletvekilleri de suçsuzdur. Düşünceleri ne olursa olsun, yerleri Meclis’tir. Zaten tamamı düşünce suçuna yaslanan ve çalakalem hazırlanan iddianamelerle içeri atılmışlardır.

AKP’nin amacı

CHP ve BDP gelmezse Meclis bal gibi çalışır diyenler bir rüyaya inanıyor. Kendileri de biliyor ki anamuhalefet gelmezse, Kürt sorununun tarafı Meclis’te olmazsa bu Meclis çalışamaz. Kendi kendilerine gelin güvey olurlar. Anayasa projesi rafa kalkar.

Bırakın Meclis’i, memleket durur. Kürt sorunu ekonomiden siyasete bütün ülkeyi rehin alır. O güzel % 11’lik büyümeler unutulur. Kredi notları başaşağı gider. AKP uluslararası ortamlarda gündemini anlatmak yerine her yerde savunmaya geçer. Attığı anti-demokratik adımların neden haklı olduğunu anlatmaktan, başka bir meseleyi bırakın konuşmaya, düşünmeye nefesi yetmez.

AKP bunu biliyor. Meclis çalışır diyorlar ya. CHP’nin gelmemesi önemli değil diyorlar ya. Madem öyle, neden gece gündüz CHP’yi ikna etmeye çalışıyorlar? Nedeni basit. AKP gücünü deniyor. CHP iki vekilini arkada bırakıp gelsin Meclis’e istiyorlar. CHP ve BDP gelirse arkası da gelecek.
Ne olacak belli. Meclis aritmetiği kendi lehlerine değişsin diye elleri çok daha güçlenecek. Siyaset dışı yollarla siyasi eller güçlenecek. İçerideki milletvekilleri hâlâ içeride. Dışarıdakiler neden girmesin? Nereden biliyoruz 5 BDP’linin, 3 MHP’linin, 6 CHP’linin daha içeri alınmayacağını. “Yok artık!” mı diyorsunuz? Ben demiyorum. Görünen köyün kılavuzu olmak istemiyorum.

CHP doğru yolda

CHP bu gidişatı gördü. Bu nedenle hayır demesi çok önemli. Onurlu, meşru, haklı bir duruş. Yeni CHP’ye yakışan, demokratik prensiplerin tavizsizce uygulanması için elzem bir etik duruş. AKP’nin duruşu yanlış. Demokrasinin gereğini yaparız diyeceklerine, kimse gelmesin, biz işimize bakarız diyorlar.
Ne âlâ! Bu topluma yeni demokrasi sözü veren bir parti, kendisine hayır demiş memleketin yarısına ‘Al mazbatını git’ diyor. Helal olsun.

Radikal

Mazlumların cenazesi – Ezgi Başaran

*Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir dağda ölen gençlerin cenazelerine gitmenin artık ruhunu iyice kemirmeye başladığını söylüyordu. Elleri ve gözbebekleri hafif hafif titreyerek.

*Çünkü o bu sözleri söylerken Yenişehir Mezarlığı’nın gusülhanesinde 19 yaşında bir beden bekliyordu. Gittik.
Mazlum Erenci, taş atan çocuklardandı. 2006’da çıkan TMK’ya göre yargılandığında 14’ündeydi. 9 ay hapis yattı. Serbest kaldığında kafasında tek birşey vardı: Dağa çıkmak. Buyrun size terörle mücadele kanununun çocuklara faydaları.
Bir kere denedi. Geri gönderdiler, çok küçüksün sen diye. İkinci kez denedi. Yok dedi yine dağdakiler, git sen okulunu oku. Döndü, gazetecilik yapmaya başladı.

*Üçüncü kez denediğini kimse bilmiyordu. Ne yakın dostları ne de ailesi. Bu denemesinde başarılı olmuş, kabul edilmişti. Kahretsin, bu kez kabul edilmişti işte.

*29 Haziran’da Dersim Çemişgezek kırsalında düzenlenen operasyonda öldü. Beyaz örtüleriyle yan yana dizilen, birbirlerinden böyle bir temasla güç alan kadınların en ortasında baygın halde duran annesinin kucağındaki bir fotoğraftı artık. Taş atan çocuk. Bir çocuk yani.
Cenazesi gusülhaneden ‘Şehid namirin’ (Şehitler ölmez) sloganlarıyla omuzlanıp son duası için mezarlığın önündeki alana getirildiğinde, gözüme sessizlikleriyle olduğundan büyük görünen o kadınlar sıralandı. Sağ elleriyle zafet işareti yapan, sol ellerini de Fatiha’ya açan kadınlar… Savaş acısının bir fotoğrafı da budur.

*Diğeri de şöyle… Mazlum, Dersim’de, dağa çıkışının belki de haftasını dolduramadan öldüğünde Hakkari Çukurca’da da bir başka kayıp vermiştik: Astsubay Kıdemli Başçavuş Kalender Özdemir.

*18 yıldır öğretildiği şekilde ülkesini savunan özel harekatçı Özdemir arama tarama çalışmaları sırasında vuruldu ve öldü. Geride ikiz çocuklarını ve ‘Ciğerim sana nasıl kıydılar’ diye ağlayan 74 yaşındaki annesi Hüsniye Hanım’ı bıraktı.

*Diyarbakır surlarında dolaşırken geveliyor insan: Şimdi hangi ölüm daha ‘ölüm’, hangi anne daha mazlum… Ve güneşin müsaade ettiği ölçüde düşünüyor insan…

*Acıları bile bile farklı farklı puanlandıran, acıları bile ayıran o çitin üstünde, başka bir zamanda ve belki başka bir dünyada 38 yaşındaki Kalender Özdemir, taş atan çocuk Mazlum’a abilik edebilirdi.

*Oğlunun cesedini bekleyen Mazlum’un annesinin elini o an Osman Baydemir değil de Hüsniye Hanım tutuyor olabilirdi. Başka bir hayatta, başka bir sistemde.

*Bir gün sonra… Diyarbakır İstasyon sokakta BDP mitingi vardı. Önce türkülerle halay çekildi. Sonra Mazlum için zafet işaretli saygı duruşu yapıldı. Hatip Dicle krizini ‘Diyarbakır yerin altına da girse bu onursuzluğu kabul etmez’ şeklinde yansıtan afişin önünde sahneye çıkan BDP milletvekilleri alkışlandı. AK Parti ve YSK yuhalandı. İş dünyasının deyimiyle ‘Business As Usual’…

*İyi de bize artık ‘her zamanki’ sesler ve sözler yetmiyor. 30 yıldır travmatik nevroz mağduru, hatta bence bu yüzden anti-depresan muhtacı olmuş bir memleketin insanlarıyız. Vatandaşından yöneticisine kadar. Gencecik tabutlar, gencecik arkadaşlarının sırtında taşınırken çıkan toz duman, yıkansak da gitmiyor. Ki biz gerçekten ‘yıkanmak isteyen çocuklarız’ konu buraya gelip dayandığında.

*O nedenle bakıyoruz… Bir ucunda AK Parti’nin diğer ucunda BDP’nin durduğu gergin halata… Ve nefessiz kaldık abiler biz, siyasi manevranın, müdanasızlığın, restleşmenin bu halat yarışında. Mazlumların cenazelerinde.

Radikal

Sting’den greve destek; konser iptal

”Symphonicity” turnesinin 3 Temmuz’da Astana’da gerçekleştirilmesi planlanan Kazakistan ayağını iptal eden Sting, iki buçuk aydır grevde olan ve yoğun devlet baskısıyla karşılaşan petrol işçilerinin uluslararası desteğe ihtiyacı olduğunu söyledi.

Mayıs 2009’da Şikago’da başladığı  “Symphonicity” turnesinin 3 Temmuz’da Astana’da gerçekleştireceği Kazakistan ayağını devletin yaptığı hak ihlallerini protesto ederek iptal eden Sting’in Web sitesinde şu açıklama yapıldı:

Uluslararası Af Örgütü Sting’i Kazakistan’da petrol işçileri, sendikalarının liderleri, avukatları ve birlikte çalıştıkları insan hakları örgütlerine yönelik baskı ve sindirme operasyonları hakkında bilgilendirdi. Kazak petrol/gaz işçilerine, aileleri ve hukuki temsilcilerine yönelik giderek kötüleşen ve son derece ciddi bu kabul edilemez muamele bilgilerinin karşısında Uluslararası Af Örgütü Sting’in ülkede bulunmasının başkanı onayladığı anlamına geleceğini düşünmektedir. Bu da 40 yıldır Uluslararası Af Örgütü ve insan hakları mücadelesine destek vermekte olan Sting’in savunduğu herşeye aykırıdır. Sonuç olarak Sting Astana Günü Festivali’ne katılmama kararı vermiştir.

Sting yaptığı açıklamada “Açlık grevleri, hapsedilen işçiler ve onbinlerce kişinin grevde olması, geçmeye hiç niyetimin olmadığı bir savunma hattını temsil ediyor. Kazak gaz ve petrol işçileri ve ailelerinin, durumlarında olumlu bir değişime yol açmaya yardımcı olması için bizim desteğimize ve uluslararası medyanın konuyla ilgilenmesine ihtiyaçları var” dedi.

Bianet

Kılıçdaroğlu: Şantaja boyun eğmeyeceğiz

15 Temmuz yemin için son tarih” diyen AKPli Mustafa Elitaş’a CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yanıt geldi: Şantajlara boyun eğmeyeceğiz. Her bedeli ödemeye hazırız.

Kılıçdaroğlu, CHP grubunun basına kapalı yapılan toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. “İnsanlık tarihi, demokrasi insan hakları ve özgürlük yolunda bedel ödeyenlerle doludur” diyen Kılıçdaroğlu, dünyada o bedel ödeyenlerin sayesinde kazanımlar elde edildiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de insan haklarının, evrensel hukukun,demokrasinin, seçme ve seçilme hakkının eksiksiz uygulanması için her bedeliödemeye hazırız. Tehdide ve şantaja asla ve asla boyun eğmeyeceğiz. Biz birdemokrasi mücadelesi, insan hakları mücadelesi veriyoruz. Seçme ve seçilme hakkının önündeki engellerin kaldırılması ve demokrasi, milli iradenin önündekiengellerin kaldırılması mücadelesi veriyoruz” diye konuştu.  CHP lideri Kılıçdaroğlu, kendilerinin “tek adamın egemen olduğuülkeyi değil, yurttaşların egemen olduğu Türkiye’yi savunduklarını” kaydetti.

‘Yurrtaşın oyuna sahip çıkmayan parti’
CHP’nin, güçler ayrılığı ilkesine inandığını, yargı vesayetine, yargı üzerindeki vesayete karşı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, yargının bağımsız, tarafsız olması, birilerinin vesayeti altında olmaması gerektiğini vurguladı.

Kendilerine, “Sorunu çözmek için biz yargıya telefon mu edelim” denildiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hiç kimsenin, yargıya telefon etmesini istemeyiz, böyle bir talebimiz de asla olamaz. CHP, her vatandaşın verdiği oya saygılı olduğu için ve her yurttaşın oyuna sonuna kadar sahip çıktığı için bu tavrı sergiliyor. Bir vatandaşın oyu bile bizim için çok önemlidir. O vatandaşın oyu, bizim başımızın üstündedir. O vatandaşın oyuna sahip çıkacağız ki demokrasiye sahip çıkalım. Vatandaşın oyunu görmezlikten gelip, başka söylemler geliştirenler, demokrasiye ihanet ediyorlar. Bizim hedefimiz her yurttaşın oyuna sonuna kadar sahip çıkmaktır. CHP olarak şunu çok açık ve net söylüyoruz, kendi yurttaşın oyuna sahip çıkmayan, çıkamayan parti, ülkesinin çıkarlarına, demokrasiye, milli iradeye, temel hak ve özgürlüklere de sahip çıkamaz.

CHP, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin imzaladığı, uluslararası anlaşmalara, sözleşmelere saygı duyar. Bu saygının gereği olarak, Anayasa’nın 90. maddesinin hayata geçirilmesinin uygulanmasının gerekliliğine inanır. Mademki siz uluslararası arenada saygın bir ülke olacaksınız, uluslararası sözleşme imzaladınız, bunlar iç hukukun üstünde olsun diye anayasayı değiştirdiniz, 90. maddenin gereğini yerine getirmek durumundayız. Yerine getirmediğimiz zaman, anayasayı da ihlal etmiş oluyoruz.”

“Elitaş’ın elinden tutan yok”

Kılıçdaroğlu daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Mustafa Elitaş’ın devamsızlık durumunda CHP’li millletvekilleri hakkında işlem yapılabileceğine ilişkin sözlerine “elinden tutan yok” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i kutlamaya gideceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ziyaretin bugün olacağını sanmadığını belirterek, “Sayın Başkan bir koltuğuna ısınsın bakalım” dedi.

AKP’den CHP’ye yemin için son tarih

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, and içmeyen CHP’li milletvekillerine seslenerek, “İnadı, bırakın’ diyoruz ama bunu da yapmazlarsa herhalde 15 Temmuz tarihi son tarih olur. Başkanlık Divanı bu konuyu değerlendirip karma komisyona gönderirse herhalde iş işten geçmiş olur” demişti. (Ajanslar)

AKP’den CHP’ye 15 Temmuz tehdidi

AKPli Elitaş, CHP’yi uyararak ‘Yemin için son tarih 15 Temmuz. Yoksa iş işten geçer’ dedi.

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, andiçmeyen CHP’li milletvekillerine seslenerek, “İnadı, bırakın’ diyoruz ama bunu da yapmazlarsa herhalde 15 Temmuz tarihi son tarih olur. Başkanlık Divanı bu konuyu değerlendirip karma komisyona gönderirse herhalde iş işten geçmiş olur” dedi.

Mecliste gazetecilerin sorularını yanıtlayan Elitaş, ara seçim tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine, İçtüzük ve Anayasada ara seçimle ilgili şartların belli olduğunu, TBMM’deki sandalye sayısının yüzde 5 oranında boşalması halinde, Başkanlığın Genel Kurula sunuşu ile birlikte 3 ay içinde seçim yapılabileceği yönünde hükmünün bulunduğunu ifade etti.

Anayasaya göre, “bir ay içinde 5 birleşim boyunca parlamentoya gelmeyen milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşürülmesi ile ilgili hüküm olduğunu” anlatan Elitaş, “ancak bu durumdaki milletvekillerinin karma komisyonda ve Genel Kurulda savunma haklarının olduğunu” belirtti.

Elitaş, CHP’nin, “4 yıl daha parlamentoya gelmeyeceğiz” şeklindeki tutumunu sürdürmesi halinde, bu partiye oy vermiş 11 milyon seçmene yapılan haksızlığa “dur” demek için, Meclis Başkanlığının konuyla ilgili değerlendirme yapabileceğini söyledi. Parlamentoda oturup da yemin etmemiş milletvekillerinin “gelmemiş” sayılacağı görüşünü savunan Elitaş, “Bir ay içinde 5 birleşim gelmezlerse yok sayılacaklarından, Meclis Başkanlık Divanı’nın doğrudan doğruya karma komisyona bilgi vermesi gerekir” dedi.

-“BUNUNLA ÜÇ OLACAK”
Yemin etmeyen milletvekillerinin dünkü Genel Kurul toplantısında ikinci kez birleşime katılmamış sayıldıklarını belirten Elitaş, bugün UNIFIL’deki Türk askerinin görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkerenin görüşüleceğini söyledi. Elitaş, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu da yoklamalı, açık oylamalı olacak. Bununla üç olacak. Arkasından RTÜK ile ilgili seçim var, bu da dört olur. Sonra hükümet programı var. O da güven oylaması olduğu için beş olur. Bu anlamda baktığımızda, inatla bu bir noktaya ulaşılamayacağı görülür. Çağrı yapıyorum, ‘inadı, direnmeyi bırakın bugün önünüzde fırsat var yemininizi edin ve görevinize başlayın’ diyoruz. Ama bunu da yapmazlarsa herhalde 15 Temmuz tarihi son tarih olur. 1 Ekim tarihinde parlamento açılırsa ve o gün itibariyle Başkanlık Divanı bu konuyu değerlendirip karma komisyona gönderirse herhalde iş işten geçmiş olur.”

CHP’li milletvekillerinin andiçmeden Genel Kurul toplantılarına katılmalarını değerlendiren Elitaş, “Onlar misafir olarak oradalar. itiraz, yoklama talebi hakkı olmayan milletvekillinin Ankara il başkanından ne farkı var?” dedi.

Elitaş, “CHP bu tutumundan vazgeçmez ise Türkiye ara seçime gider’ diyebilir miyiz?” sorusuna ise “Onu şu anda söylemek mümkün değil ama İçtüzük ve Anayasanın emredici hükümleri varsa onu yerine getirmek lazım” yanıtını verdi. Mustafa Elişat, yarın iktidarın bir değişiklik yapması halinde anamuhalefet partisinin bunu Anayasa Mahkemesine götürme yetkisinin bile olmadığı görüşünü dile getirdi.

Çözümün CHP’nin içinde olduğunu, inat etmenin bir fayda sağlamayacağını anlatan Elitaş, “TBMM, 61. Hükümeti onaylayıp karar verecek. Ama var olup da varlıklarından haberdar olmayan sanal bir muhalefet partisi ile karşı karşıyayız. Sanal alemden gerçek aleme gelmesini tavsiye ediyoruz” diye konuştu. (Ajanslar)

ÖSYM’de 2. şifre! Şimdi de KPDS’de…

KPDS sınav soruları açıklandı ve ÖSYM’nin adaya özel olduğu iddia edilen kitapçıklarının bir kısmında belli bir örüntünün olduğu ortaya çıktı. İki ardışık sorunun cevapları hiçbir zaman aynı seçenek değildi! Sınava girenler arasında örüntünün farkında olanların işi ciddi ölçüde kolaylaşıyor.

ÖSYM geçtiğimiz yıl yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruların dışarı sızmasını bahane ederek yeni dönemde adaya özgü kitapçıklar hazırlayacağını duyurmuştu. Bunun ilk denemesi olan 1 milyon 700 bin kişinin girdiği üniversite sınavında şifre ortaya çıkmıştı. ÖSYM’nin sınavında, doğru cevaplar basit bir örüntü takip edildiğinde sınava giren kişi tarafından bulunabiliyordu. Bu örüntü önceden bilindiğinde soruları okumadan hayli yüksek sayıda doğru cevap verebiliyordunuz.

Benzer bir durum 2011 İlkbahar Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS) İngilizce Sınavı’nda da ortaya çıktı. Master kitapçıkta da görülebileceği gibi, doğru şıkların rastgele dağılmış olması gerekirken, rastgele olmayan bir örüntü olduğu fark ediliyor. Öyle ki, iki ardışık sorunun doğru şıkları hiçbir zaman aynı değil: Örneğin 2. sorunun cevabı a şıkkıysa, 1. ve 3. soruların cevapları a dışındaki seçeneklerden biri. Bu durum tüm 80 soru için geçerli.

Sol Bilim Ekibi, bu cevap dağılımının rasgele oluşamayacağını hesapladı. Nitekim doğru cevap seçenekleri sorular arasında rasgele dağılmış olsaydı, iki sorunun doğru cevaplarının aynı seçenek olması ihtimali 1/5 olurdu. 80 soruluk sınavda 79 ardışık soru çifti var. Bu 79 soru çifti arasında, doğru cevapları aynı seçenek olan çiftlerin, 79x(1/5) yani yaklaşık 16 kez görünmesi beklenirdi. Sınavda aşağı yukarı 16 kez, ardışık sorularda cevapların aynı seçenek olmasını beklerken, cevap anahtarında bu durumu hiç görmüyoruz. Bunun rasgele olma olasığını ise şöyle hesaplayabiliriz: Ardışık iki soruda doğru seçeneklerin birbirinden farklı olma olasılığı 1-(1/5)=4/5. Bu durumun 79 kez, birbirinden bağımsız olarak tekrarlanma ihtimali (4/5)^79=2×10^-8, yani ancak 50 milyonda 1.

Bu sonuç, cevap anahtarının ardışık soruların aynı doğru şıkka sahip olmasını engelleyen bir algoritma kullanarak hazırlandığını gösteriyor. Daha önceki sınavlarda kullanılmayan bu tip bir algoritmanın niye kullanıldığının ÖSYM tarafından acilen açıklanması gerekiyor.

Bu durum yalnız master kitapçık için geçerli değil. Nitekim sınava girenler örüntüyü sınav sırasında, kendi kitapçıklarında farkedebilmişlerdi.

Örüntünün farkında olan veya sınav sırasında farkına varan kişilerin sınavlarının kolaylaştığı ise aşikar. Bu örüntü sayesinde, sınava giren kişi üç soru arasında birinci ve üçüncü sorulardan eminse, ikinci soruda olası doğru seçenek sayısını otomatik olarak 3’e indirebiliyor. Sadece bu durum dahi, yüz bini aşkın kişinin girdiği sınavın iptalini gerektirebilir.

(Sol)

Ersan Gülüm’den Beşiktaş’a kötü haber

0

Beşiktaş’ta dünkü antrenmanda sakatlanan Ersan Adem Gülüm’ün sahalardan 6 ay uzak kalacağı açıklandı.

Beşiktaş’ta Ersan Adem Gülüm şoku yaşanıyor. Dünkü Avusturya kampında antrenmanda ameliyat olduğu dizinden sakatlanan Ersan Adem Gülüm, sahalardan 6 ay uzak kalacak.

Geçtiğimiz sezonu Beşiktaş’ta kiralık olarak forma giyen Ersan’ın bonservisi bu sezon başında Adanaspor’dan alınmıştı.

Avusturya kampında dünkü antrenmanda sakatlanan genç futbolcunun, yapılan kontrollerinde sol ön çapraz bağları yırtıldığı ve sahalardan 6 ay uzak kalacağı açıklandı.

Ersan Adem Gülüm, geçtiğimiz sezon da Trabzonspor maçında da aynı yerden sakatlanmıştı.

Tyler Farrar açılışı yaptı

0

Fransa Bisiklet Turu’nun Olonne-sur-Mer – Redon arasında koşulan 198 kilometrelik üçüncü etabını Tyler Farrar kazandı. Amerikalı sprinter, Fransa Bisiklet Turu kariyerindeki ilk etap zaferini elde etti.

Amerika’nın “Bağımsızlık Bayramı” olan 4 Temmuz’da zafere ulaşan Farrar, çifte mutluluk yaşamış oldu. Garmin-Cervelo’dan takım arkadaşı Thor Hushovd’dan büyük yardım gören Farrar, galibiyetini İtalya Bisiklet Turu’nda hayatını kaybeden yakın arkadaşı Wouter Weylandt’a adadı.

Üçüncü etap sonunda sarı mayo Thor Hushovd’da kaldı. Norveçli bisikletçi, genel klasman liderliğini dün ele geçirmişti. Hushovd, özellikle son kilometrelerde Farrar’a yaptığı yardımlarla zaferde büyük rol oynadı.

Düz bir yapıya sahip olan ve sprinterlerin damga vurmasının beklendiği bu etapta büyük favori olarak gösterilen Mark Cavendish ise takımı HTC-Highroad ile çok güçlü geldiği son bölümde gerilerde kaldı ve istediğini başaramadı.

Vacansoleil’in Fransız sprinteri Roman Feillu ise Farrar’ın arkasından etabı ikinci bitirdi. Movistar’dan José Joaquín Rojas ise üçüncü oldu. Rojas, yeşil mayoyu sırtına geçirirken Omega-Pharma Lotto’nun Belçikalı yıldızı Philippe Gilbert, “Dağların Kralı” olarak da bilinen kırmızı benekli mayoyu elde etti.

Son dönüşte kendini yerde bulan Cofidis bisikletçisi Samuel Dumoulin ise ciddi bir sakatlık yaşamadı.

Bu arada sprint mücadelesinde son kilometrelerde birbirlerini iten Mark Cavendish ve Thor Hushovd’un ara sprint kapılarında aldıkları puanlar silindi.

Fransa Bisiklet Turu yarın Lorient – Mûr-de-Bretagne arasında koşulacak olan 172 kilometrelik dördüncü etapla devam edecek.

Fukuşima’da çocukların tiroid bezleri radyoaktif

Japonya’da 11 Mart’ta yaşanan nükleer kazanın ardından Fukuşima bölgesinde yaşayan çocukların %45’inin tiroid bezlerinde radyasyon saptandı. Ölçümler Mart ayı sonunda yapıldı.

Yetkililer çocuklarda saptanan radyasyon saatte 1 milisievert’in altında olduğu için takibinin yapılmadığını açıkladılar.

Öte yandan Fukuşima kentinin dört ayrı noktasından yapılan toprak ölçümlerinde alınan tüm örneklerde kg başına 16.000-46.000 bekerel dozunda radyoaktif Sezyum 137 bulundu. Bu miktar yasal olarak kabul edilen üst sınırın 4 katından fazla.

Fukuşima kenti kazanın yaşandığı santralın 60 km kuzeybatısında ve boşaltılan 20 km çapındaki alanın dışında bulunuyor.

Fukuşima’da yaşanan kazanın sonuçlarını takip eden sivil toplum örgütlerinin temsilcileri kentte yaşayan hamile kadınlar ile çocukların tahliye edilmesi çağrısında bulunuyor. (The Japan Times)

Yeşil Gazete

Sivil itaatsizlik manzaraları

Meclise seçilen tutuklu milletvekillerinin sözde hukuki nedenler ile tutukluluklarının devamına karar verilmesi ile CHP ve bağımsız adaylar boykota başladı.

Açıkçası,  halkın oyları ile seçilen milletvekillerinin halk adına hukuk yetkisini elinde bulunduran mahkemeler tarafından; halen suçları sabit olmamasına rağmen bırakılmamasının bende hayal kırıklığı yarattığını söyleyebilirim.

Ayrıca, Hatip Dicle’ye yapılan iki yüzlülüğün de bu kadar aleni ortaya konması ayrı bir hayal kırıklığı. Aday olmasına onay verilmesi ardından da 60.000 kişi sana oy verdi ama milletvekili olamazsın denmesi başlı başlıda trajik ve komik bir durum.

Ancak, bağımsızların ve CHP’nin boykot tavrı alması ve bu tavırlarından geri adım atmaması beni heyecanlandırıyor.

Bu iki siyasi bloğun ortaya koyduğu sivil itaatsizlik; bir nevi kamu vicdanına çağrıdır. Ülkemizdeki huku ve anayasa sorununu kamu gündemine taşımaktır.

Özelikle CHP’nin beni şaşırttığını belirmek isterim. Keza, Ergenekon’dan yargılanan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı aday göstererek, aslında sistemle pek sorunu olmadığını ortaya koymuştu. Bu kişileri aday göstermenin ne kendilerini tanımladıkları sosyal demokrat kimlikle ne de seçim kampanyalarındaki özgürlük vurgusu ile bağdaşır bir yönü yoktu.  Ancak; bu kişileri aday göstermek her ne kadar yanlış ise de ilgili kişilerin hakları için meclisi boykot etmek bir o kadar da doğru bir hareket. Sonuçta, mahkeme sonuçlanmış değil, ve suçlar da sabit değil. Üstelik tutukluluk süreleri sadece bu iki isim için değil tüm mahkûmlar için büyük bir hak ihlali.

Bu ihlalleri göz önüne sermek için sisteme ve savundukları mahkemelere kafa tutmaları bence CHP için önemli bir yapı bozumu.  CHP aynı hareketi KCK tutukluları veya Hatip Dicle için yapar mıydı; pek inanmıyorum; o yüzden halen benim gözümde samimiyet sorunu var.  Yine de adım atmak ve müdahil olmak ve belki de CHP tarihinin ilk sivil itaatsizliğini yapmak yine de takdir edilmeli.

BDP ve bağımsızların tavrı ise başlı başına heyecan verici.  Oy verdiğim adayların, “bizi yok saysanız da bizi hapse atsanız da biz yine de bu milletin temsilcisiyiz, Ankara’da meşruiyetimizi tartışmaya açmaya kalkabilirsiniz, ancak başaramazsınız, keza halkımızın meşru temsilcisi biziz” demesi, her türlü engellemelere rağmen, sivil zeminde mücadeleye devam etmeye çalışması gerçekten çok önemli.  Bağımsızlar Diyarbakır’da yapılan grup toplantıları ile sivil mücadeleye devam ediyor ve “hukukun” halktan üstün olamayacağını ortaya koyuyor.

Seçimden önceki sivil itaatsizlik eylemleri ile ders veren, şiddetin kaynağının devlet şiddeti olduğunu gösteren BDP, seçim sonrasında da hükümetin ve devletin baskılarına, tehditlerine rağmen, hukuksuzluğa itaat etmeyerek, kışkırtmalara boyun eğmeyerek mücadeleye devam ediyor. Bu mücadele sadece BDP için değil, Kürtler için değil, tüm Türkiyeliler için çok değerli ve kazanımları demokrasi ve özgürlüğe atılan önemli adımlar.

Memleketimdeki bu sivil itaatsizlik manzaralarının demokrasi için umut verici manzaralar olduğunu hissediyorum ve heyecanlanıyorum.