Ana Sayfa Blog Sayfa 4882

Solucanlara selam – Metin Münir

Sessiz sedasız çok önemli bir şey oldu: Türk dilinde ilk topraksolucanları kitabı yayımlandı.
Kitabın yazarı Eskişehir Osmangazi ÜniversitesiBiyoloji Bölümü’nden Yardımcı Doçent Dr. Mete Mısırlıoğlu.
Neden bu kitap çok önemli? Umarım anlatabileceğim.
Topraksolucanları toprak ve bitki verimliliği için çok önemlidir. Toprağın yapısına ve verimliliğine katıda bulunur. Yüzeydeki organik maddelerin ve gübrelerin toprakla karışmasını hızlandırır. Kök gelişimini destekler. Toprağın daha çok ürün vermesine neden olur.
Gelişmiş ülkelerde bu yaratıkların önemi çok önceleri keşfedildi ve araştırıldı.
Birçok ülkede yapılan araştırmalar, daha önce topraksolucanı bulunmayan topraklara topraksolucanlarının girişinin bitki üretimini belirgin şekilde artırdığını ortaya çıkardı.

Solucan türlerinin sayısı
Kuzey Tanzanya’da yapılan böyle bir çalışmada çayır üretiminin yüzde 75 arttığı görüldü. Benzer bir araştırma Yeni Zelanda’da yapıldığında bitki verimi yüzde 72 arttı.
Başka araştırmalar, solucanların, tahıl ve yonca bitkisinin biokütlesini önemli derecede büyüttüğünü ortaya çıkardı.
Topraksolucanı bu muazzam başarıyı toprağı havalandırarak, elden geçirerek ve gübreleyerek başarır. Beş topraksolucanı bin santimetre küp kum ve toprağı birkaç ayda tamamen karıştırabilir. Bir hektarda 215 bin civarında solucan var ve bunlar yılda 500 ton toprağı elden geçirebilir.
Türkiye topraksolucanları ile ilgili araştırmaları 1893’ten başlayarak hep yabancı bilim adamları yaptı. İlk yerli çalışma için 2002 yılına kadar beklemek gerekti. Bu Mısırlıoğlu tarafından Eskişehir il ve civarı solucanları üzerine yapılmış çalışmadır.
Topraksolucanı tür sayısı bütün dünyada 500’ün üzerinde, ülkemizde bilinenler 75 civarındadır.

Sürüngen zengini Türkiye
Türkiye’nin en az bilinen veya umursanan gerçeklerinden biri şudur:
Ülkemiz, barındırdığı yaratıklar ve bitkiler açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birdir. New York Times gazetesine göre bilinen 9.000 damarlı bitki türünün 3.000’i sadece Türkiye’de bulunur. Türkiye’de her hafta yeni bir bitki türü keşfedilir.
Hem suda hem karada yaşayan hayvanlar ve sürüngen türlerinde Türkiye Avrupa’nın tamamından zengindir.
Özetle, petrolde Suudi Arabistan ne ise bitki ve yaban hayvan zenginliğinde Türkiye odur. Ve, petrol tükenir ama bu zenginlik, özenle bakılırsa, sonsuzdur.
Ama bu konuda bilgimiz yüzeysel ve yetersizdir. Çünkü, New York Times’ın sözleri ile, “profesörlerin sınıf dışına çıktıkları enderdir.” Ve Türkiye “kendi bio-çeşitliliğine (yani doğal servetine) önem verecek kadar gelişmiş değildir.”
Mısırlıoğlu’nun yazdığı küçük kitap cehaletimizin cehennem çukurunu bir gıdım bile olsa küçülttü. Bu nedenle önemlidir.
Belki başkalarına örnek olur.

Topraksolucanları/Biyolojileri, Ekolojileri ve Türkiye Türleri/Nobel Yayın Dağıtım/www.nobelyayin.com

Metin Münir – Milliyet

“Nükleer ile herkes tehdit altında”

Çevre Mühendisler Odası’nın araştırmasına göre, Sinop ve Mersin’de yapılacak nükleer santrallerde bir kaza olması halinde 300 kilometre çevresinde olan yerler de etkilenecek.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), Türkiye’de Sinop ve Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santrallerde olası bir kazanın etkilerini araştırdı.

Araştırmaya göre, her iki noktada da kaza olması durumunda radyoaktif serpintilerden 300 kilometre çevresinde olan bölgeler de etkilenecek.

Sinop’ta kaza olması durumunda Ankara, Samsun etki alanı içerisinde, ayrıca İstanbul da etkilenme riski taşıyor.

Yaklaşık 20 milyon kişinin yaşadığı ve nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgede bulunması nedeniyle Kırklareli’ndeki Kıyıköy’ün en riskli alanlardan birisi olacağı belirtiliyor.

Akkuyu’da kaza olması durumunda ise bütün Akdeniz Bölgesinin yanı sıra Konya’nın da bundan etkileneceği tahmin ediliyor.

ÇMO, Enerji Bakanlığı’nın 5-10 yıllık periyodu kapsayan ve doz hesaplamalarını da içeren daha kapsamlı bir çalışma yaparak kamuoyuyla paylaşmasını istedi.

Ermenistan ve Bulgaristan’da sınıra yakın bulunan nükleer santrallerin de büyük tehlike arz ettiğini belirten ÇMO, aynı araştırmaların bu santraller için de yapılmasını ve Türkiye’ye santral inşa etmek yerine, bu santrallerin kapatılması için uluslararası girişimde bulunulması gerektiğini söyledi.

ÇMO, üç başlıkta neden nükleer santralin tehlikeli ve gereksiz olduğunu açıkladı:

Nükleer atıklar hala en büyük sorun

Nükleer Santraller son 40-50 yıldır faaliyette iken, henüz dünyanın hiçbir bölgesinde, nükleer atıkların saklanması ve imhası için, lisanslı nihai bir çözüm ve depolama alanı bulunmadığı unutulmamalı.

Sanayi atıkları ile evsel atıksu (kanalizasyon) ve evsel katı atıklarının (çöp) çağdaş mühendislik normlarına göre yönetilemediği Türkiye’de, nükleer atıkların nasıl yönetileceği ayrı bir sorunç

Gelişmiş ülkeler nükleeri terk ediyor

ABD Enerji Ofisinin öngörülerine göre, 2020’da Dünya üzerinde Nükleer Santral Kurulu gücünde önemli bir değişiklik olmayacak ancak gelişmiş ülkelerde santral sayısı azalırken, yeni santrallerin sadece gelişmekte olan ülkelerde kurulacak.

Son 30 yıllık dönemde ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya’da nükleer santraller kapatılarak rüzgar enerjisi santralleri kuruluyor.

Nükleer enerji pahalı

Türkiye, Nükleer Santraldan ortalama 12.35 sent gibi çok yüksek bir tarifeden, 15 yıl boyunca 51 milyar dolara elektrik satın almayı garanti etti.

Ancak bu fiyat yenilenebilir enerji kaynakları için verilmiyor. Hidroelektrik ve rüzgardan üretilecek elektriğe 7.3 sent, jeotermal kaynaklıya 10.5 sent, biyokütle (çöp gazı dahil) ve güneş enerjisinden üretilecek elektriğe ise 13.3 sent fiyat verdi.

Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 50’ye yakını doğalgaz çevrim santrallerinden karşılıyor; zaten doğalgaz alınan Rusya’dan nükleer enerjide alınarak bağımlılık artacak.

Zaten halkta çok büyük ödeme zorluğu yaratan elektrik faturaları, böylece daha da kabaracak.

* Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

(Bianet)

“Noel baba dürüst olsa, bacadan değil kapıdan girerdi”

Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri, “Noel baba diye birisi yoktur. Aziz Nicholaos diye biri var ama bu uyduruk bir kişidir. Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Ama doğru dürüst birisi olsa kapıdan girerdi” dedi.

Yılbaşı eğlencesinin kültürümüzde bulunmadığı görüşünü savunan Müftü Yeniçeri, ’Kim kime benzemeye çalışırsa, o onlardandır’ hadisini hatırlattı. Yılbaşında geçen günlerin muhasebesinin yapılması gerektiğini belirten Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri, şunları söyledi:

“Hıristiyanlıktan gelen bir etkinliği kutlarsak, onlara benzemeye çalışmış oluruz. Dolayısıyla onlar gibi bir yaşantı ortaya çıkar. Biz, neden onlar gibi yaşayalım ki? Onlar bizim gibi yaşıyorlar mı? Biz Noel’i Hıristiyan aleminden ithal etmişiz. Noel, bizim bayramımız değil. Kişi, ’Hıristiyan gibi yaşayayım’ derse, bu tehlikeli olur. Ama ’Millet eğleniyor, ben de eğleneyim’ diyorsa, eğlencenin mahiyetine göre değişir. Eğer içkili, şaraplı eğlence yapılıyorsa, günahkar olur.”

Müftü Süleyman Yeniçeri, ’Noel Baba’ diye birisinin olmadığını, Aziz Nicholaos’ın da uyduruk, bir kişi olduğunu efsane haline geldiğini söyledi. Yenişeri, şöyle dedi:

“Noel baba yaşamış mı, yaşamamış mı belli değil. Bir yer söyleniyor ve orada yaşadığı ifade ediliyor. Ama Hıristiyan aleminin çıkardığı bir şahsiyettir. Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Ama doğru dürüst birisi olsa kapıdan girerdi. Biz de kapıdan giriliyor. Kuran-ı Kerim’de; ’Evlere kapıdan girin’ diyor. Neden bacadan giriyor ki?”

(Ajanslar)

Ergenekon’da yeni iddianame

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay‘ın da aralarında bulunduğu 11 şüphelinin 17 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kansız tarafından yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, Seyfi Oktay’ın ismi ilk sırada yer alıyor.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Oktay’ın dışında avukatlar Tülay Bekar, Ali Hamdi Emre, Mehmet Cengiz ve Kudbettin Kaya, emekli Albay Canfer Balçık, Türkiye Atletizm Federasyonu Asbaşkanı Hüseyin Yıldırım ile Sefa Altıoğlu, Nihan Atasagun, Ali Haberal ve Bülent Haberal, şüpheli olarak bulunuyor.

İddianamede, Seyfi Oktay, Tülay Bekar, Ali Hamdi Emre, Mehmet Cengiz, Kudbettin Kaya, Canfer Balçık ve Hüseyin Yıldırım‘ın, ”iddia olunan Ergenekon terör örgütüne üye olmak”, ”adil yargılamayı etkilemek” ve ”yargı görevini yapmayı etkilemek” suçlarından, Sefa Altıoğlu, Nihan Atasagun, Ali Haberal ve Bülent Haberal‘ın ise ”adil yargılamayı etkilemek”, ”yargı görevini yapmayı etkilemek” ve ”iddia olunan Ergenekon terör örgütüne yardım ve yataklık” suçlarından 7 yıl 6 aydan 17 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

Sinan Öztorun ve Zeynel Emre hakkında takipsizlik kararı verilen iddianame, 251 sayfadan oluşuyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı: Doğa Katliam Stratejisi 2. Perde

Korumacı ve denetçi bir rolü olması gereken, geçmişte de bu yönde faaliyet yürüten Çevre Bakanlığı üzerinde kirli oyunlar oynanıyor.

Aslında kirli dedim de, hakkını vermek lazım, saman altından su yürüten akıllı oyunlar bunlar.

AKP hükümetinin kalkınmacı yaklaşımının doğayı kaynak olarak gördüğünü, inanılmaz bir çevre katliamı yaptığını hepimiz biliyoruz. Suyu, ormanları, yer altını, yer üstünü.. Piyasa ekonomisinde para eden herşeyi paraya dönüştürmek için her yolu mübah gördükleri aşikar.

O yüzden bu yazı, biraz geç bir yazı,. Aklımda uzun süredir döndürdüğüm bir durum hakkında. Biliyorum, jeton biraz geç düştü, biraz köşeli. Ama yazmadan da edemedim.

2007 seçimlerinden hemen sonra, hepimizin başlangıçta çok da dikkat etmediğimiz bir gelişme oldu. Devlet Su İşleri, Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlandı.

Sadece bu da olmadı, eski DSİ Genel Müdürü, Veysel Eroğlu Çevre ve Orman Bakanlığı’na getirildi. Tüm DSİ üst düzey bürokratları, ÇOB üst düzey bürokratı oldu bir anda.

Yani suyu kaynak olarak gören, icracı bir kurumla, çevre ve doğa korumadan sorumlu denetçi bir kurum birleştirildi. Üstüne üstlük, icracı kurumun bir çok sorumlusu bir anda denetçi kurumun üst düzey yetkilisi oluverdi.

Sonra gelsin HES projeleri, gitsin HES projeleri… İcracı kurum DSİ projeyi hazırlayıp, denetçi kurum bürokratı maskesi giyen Bakan Veysel Eroğlu’ya sunuyor, proje anında onaylanıyordu. ÇOB’nin tüm doğa koruma yaklaşımı kayboldu. Su kaynakları özel şirketlere kurban edildi, halen de edilmeye devam ediyor. AKP’nin sözde “HES Atılımı” aslında özetle bir denetçi bakanlığın içinin boşaltılması ve yapısının bozulması ile başladı. Çevre ve Orman Bakanlığı figüran oldu. Bir dayanağı olmayan ÇED onaylarını verir, olumsuz ÇED raporlarına rağmen inşaatların devamını sağlar oldu.

Hiç denetçi ile icracı aynı yerden olur mu? Oluyor işte… elimizdeki nurtopu gibi binlerce hes projesi bu yapının eseri.

Şimdi de benzer oyunu oynuyorlar. Bu stratejinin ekmeğini çok yemiş olacaklar ki, 22 Temmuz 2011 seçiminden sonra Çevre ve Orman Bakanlığı 2 ayrı bakanlığa bölündü: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı , Orman ve Su İşleri Bakanlığı.

Dünya’da bir örneği daha olmayan, birbirinden farklı konular olarak değerlendirilen, farklı uzmanlıklara ihtiyaç duyulan Çevre ve Şehircilik bir araya getirilerek bir bakanlık kuruldu.

Buradan, AKP’nin doğal kaynaklar üzerindeki yeni dönem planlarını okumak pek mümkün. Yine denetçi rolü olan çevre bakanlığı, icracı bir yapı olan şehircilikle birleştirildi, ve ne tesadüf ki eski TOKİ Başkanı da bu bakanlığın başına geçirildi.

Şimdiden, doğayı hiçe sayan, çevreyi katleden şehircilik projeleri duymaya, kentsel dönüşüm adı altında katliamları görmeye hazır olalım derim ben. AKP yine kalkınmayı bahane ederek çevreyi yok edecek, ama şimdiki gündemleri şehirleşme adı altında inşaat şirketlerine doğayı peşkeş çekme.

Bir sonraki AKP döneminde de Çevre ve Madencilik Bakanlığı kurulursa hiç şaşırmayalım. Ya da Çevre ve Ulaştırma Bakanlığı … malum İstanbul daha nice köprülere, ülkemiz de daha nice duble yollara ihtiyaç duyacak. Kalkınmamız gerek kalkınma… Adalet mi?, Doğa mı?, Çevre mi?, onu da başkası umursasın artık.

Sağlık Bakanlığı’ndan ücretsiz sağlığa yasak

İzmir’de 2002 yılından bu yana ücretsiz sağlık taraması hizmeti veren Eşrefpaşa Hastanesi, bu yıl Sağlık Bakanlığı‘ndan gerekli izinlerin alınamaması nedeniyle uygulamayı bırakıyor.

NTV’den Burak Uyğun’un haberine göre;

Eşrefpaşa Hastanesi, İzmir’de 2002 yılından bu yana ücretsiz sağlık taraması ile on binlerce kişiye hizmet veren bir hastane.

Yapılan taramalarda pek çok önemli hastalığa erken teşhis koyuldu. Sağlık ekipleri, hastaların tedavilerini ücretsiz gerçekleştirdi. Ancak hastane bu yıl uygulamaya son verdi.

Bunun nedeni ise Sağlık Bakanlığı’nın hastaneden hizmeti durdurması yönündeki yazısı. Bakanlık, sağlık taraması için gerekli izni vermeyince, büyükşehir belediyesi ücretsiz sağlık taraması hizmetini sonlandırdı.

“Yaklaşık bir yıldır Sağlık Bakanlığı kendilerinin bu hizmeti yaptığını ve mükemmel bir şekilde götürdüğünü, belediyenin böyle bir çalışma yapmasına gerek olmadığı konusunda bir kısıt koydu bizim çalışmalarımıza” diye konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, son 8 yılda 152 bin öğrenci ile on binlerce kişiye ücretsiz sağlık hizmeti verilen Eşrefpaşa hastanesi ile ilgili kararın gözden geçirilmesini istiyor.

BDP’den küresel ısınma için araştırma istemi

BDP, İstanbul’da küresel ısınmanın sonuçlarının bilimsel olarak incelenmesi, etkilerinin ortaya konulması için Meclis araştırması açılmasını istedi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığına verilen önergenin gerekçesinde; doğal bir felaket olan küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin dünyanın önündeki en büyük sorunlardan biri olduğu belirtildi.

Gerekçede, Kyoto Protokolü imzacısı olan Türkiye’de bu konuda hiç bir iyileşme olmadığının Güney Afrika’daki iklim değişikliği toplantısında ortaya konulduğu belirtilerek, Türkiye’nin en büyük nüfusunu barındıran İstanbul’da küresel ısınmanın sonuçlarının bilimsel olarak incelenmesi, kuraklık analizlerinin yapılması, denetimsiz sanayi gelişiminin olumsuz etkilerinin ortaya konulması, 2B arazileri ve 3. köprü projesiyle ormanlar ve ekolojiye ne kadar zarar verileceğinin tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla araştırma komisyonu kurulması istendi.

(Cumhuriyet)

Mısır’da zorunlu bekaret testlerine son

0

Başkent Kahire’de bir mahkeme, askeri hapishanelerdeki kadın mahkumlara zorla yapılan bekaret testlerine son verilmesine hükmetti.

Nisan ayında Tahrir Meydanı’nda düzenlenen protesto gösterileri sırasında göz altına alınan Samira İbrahim, askeri görevlilerinin zorlaması sonucu bekaret testi yaptırmak zorunda kaldığını ileri sürerek dava açmıştı.

İnsan hakları örgütleri, askeri hapishanelerde zorla bekaret testi yapılan çok sayıda kadın olduğunu açıklamış, ordunun bu uygulamasının cezalandırma amaçlı olarak oldukça yaygın şekilde kullanıldığını belirtmişti.

Kahire İdare Mahkemesi, kadın mahkumlara bekaret testi yapılmasına karşı çıkarak uygulamanın bir an önce sona erdirilmesi gerektiğine hükmetti.

Karar, mahkeme salonunda bulunan insan hakları savunucuları tarafından alkışlarla karşılandı.

Sosyal paylaşım sitesi Twitter’da da mahkeme kararı yankı buldu.

AhmedFatah isimli kullanıcı “Samira devrimci zaferlerde yeni bir sayfa açtı.” derken, emad-mubarak isimli bir diğer kullanıcı “Samira orduyu yendi. Bu, Samirah’ın cesareti sayesinde gelecekte bekaret testleri olmayacağı anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı.

Mısır’da kadın göstericileri hedef alan saldırılar son haftalarda yoğun biçimde protesto ediliyordu.

(BBC)

İnternette 1 dakikada neler oluyor?

İnternet dediğimiz dipsiz kuyuda her 1 dakikada 694 bin Google araması yapıldığını, 98 bin tweet atıldığını biliyor muydunuz?

60 saniye deyip geçmeyin, bir dakikada Facebook’ta 695 binden fazla durum güncellemesi yapılıyor. Go-Globe tarafından hazırlanan grafik şaşırtıcı istatistiklerle dolu. 60 saniyede internette neler yaşanıyor, birkaç örnek verelim:

– 98 bin tweet atılıyor!
– Flickr’a 6 bin 600 yeni fotoğraf ekleniyor.
– Firefox’tan 1700 indirme yapılıyor.
– 694 bin Google araması yapılıyor.
– 168 milyon e-posta atılıyor.
– Youtube’a 600 video ekleniyor.
– 13 bin iphone uygulaması indiriliyor.
– 925 iphone 4S satılıyor.
– 232 bilgisayara virüs bulaşıyor.
– Google kârına 75 bin dolar ekliyor.
– 12 web sitesi hack’leniyor.

Simeone basına tanıtıldı

0

Milli futbolcu Arda Turan‘ın formasını giydiği Atletico Madrid‘de teknik direktörlüğe getirilen Arjantinli Diego Simeone bugün basına tanıtıldı.

Vicente Calderon Stadı‘nda basının karşısına çıkan Simeone, daha önceden futbolcu olarak bulunduğu Atletico Madrid’e teknik dirketör olarak dönmekten dolayı çok heyecanlı olduğunu dile getirdi. UEFA Avrupa Kupası’nda yoluna devam etmesine rağmen Kral Kupası’ndan elenen, ligde de alt sıralarda yer alan Atletico Madrid’in içinde bulunduğu krizin kendisini endişelendirmediğini belirten Simeone ”Futbolcu olarak burada bir dönem geçirdim ve bugün teknik direktör olarak başka bir sorumlulukla geliyorum. Atletico’nun sahip olduğu değerleri ve heyecanı geri getirmek için buradayım” dedi.

Atletico’nun yeni teknik direktörü, takımdan ayrılması gündemde olan Reyes ile ilgili bir soruya ise ”Onunla görüşüyoruz, ne olacağını göreceğiz. Adrian, Arda, Diego ve diğerleri gibi Reyes de önemli bir futbolcu. Bu forma altında olan herkes iyi şeylere layık. En büyük hedefler düşünülerek kurulmuş bir takım var ve en iyi yerlerde yer almaya çalışacağız” cevabını verdi.

Simeone, ”Agresif, güçlü, hızlı bir takım istediğini” söyleyerek, ”Atletico’luların her zaman seveceği bir takım yaratmak istiyorum. Tarihimize layık bir futbol oynamanın arayışında olacağız. Ben gerçeklerle yaşayan biriyim. Şu an benim için tek önemli şey önümüzdeki Malaga maçı” açıklamasında bulundu.