Ana Sayfa Blog Sayfa 4881

Rumlar 200 milyar metreküp gaz buldu

0

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de sondaj yapılan bölgede yaklaşık 200 milyar metreküp doğalgaz bulunduğunu açıkladı. Söz konusu doğalgazın ekonomik değerinin 60 milyar dolar olduğu belirtildi.

Kıbrıs Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas, Ada’nın güneyinde onikinci parselde bulunan doğalgaz miktarını basın toplantısıyla duyurdu.

Hristofyas, tek bir parselde bulunan 200 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin ekonomik değerinin yaklaşık 60 milyar dolar olduğunu belirtti. Bu miktar Türkiye’nin 5 yıllık ihtiyacına denk düşüyor.

Hristofyas ayrıca, bölgede sondaj araştırmalarının devam edeceğini belirtti ve Türkiye’nin uluslararası deniz hukukuna saygılı olması gerektiğini söyledi.

Rum lider Dimitris Hristofyas, “Kıbrıs’ta anlaşmaya varılması halinde doğalgazdan Kıbrıslı Türklerin de yararlanacağını” dile getirdi.

(Ntv)

Türkiye Kupası’nda kuralar çekildi

0

Ziraat Türkiye Kupası 3. tur kuraları Atatürk Olimpiyat Evi’nde çekilirken Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasraray ve Trabzonspor’un rakipleri belli.

Kura çekimi sonrasında Beşiktaş-G.Antep Büyükşehir Belediyesi, Fenerbahçe-Konya Torku, Galatasaray-A.Demirspor ve Trabzonspor-Güngörenspor ile eşleşti.

Tek maçlık eleminasyon sisteminde oynanacak, 32 takımın katıldığı bu turda, 2. eleme turundan gelen 14 takım, 2010-2011 sezonunda Spor Toto Süper Lig’de ilk 14 sırayı alan takımlar ile eşleşti. Geçen sezon Spor Toto Süper Lig’i 15. sırada tamamlayan Sivasspor ile aynı sezon Bank Asya 1.Lig’den Spor Toto Süper Lig’e yükselen 3 takım olan Mersin İdmanyurdu, Samsunspor ve Orduspor da birbiriyle eşleşti. Maçlar, kurada küçük numarayı çeken takımın sahasında oynanacak. Normal sürenin berabere bitmesi durumunda 15’er dakikalık 2 devre uzatılacak. Burada da eşitlik bozulmazsa penaltı atışlarına geçilecek.

10-11-12 Ocak’ta oynanacak maçlarda, turu geçen 16 takım bir üst kademeye yükselecek.

Diğer eşleşmeler ise şöyle oldu:

Samsunspor-Orduspor
Mersin İdman Yurdu-Sivasspor
Akhisar Belediyespor-Kayserispor
Çaykur Rizespor-Gaziantepspor
Bugsaşspor-Manisaspor
Bursaspor-Şanlıurfaspor
Eyüpspor-Eskişehirspor
Gaziosmanpaşa-Medical Park Antalyaspor
Kardemir Karabükspor-Ünyespor
Ankaragücü-Kasımpaşa
Adanaspor-İstanbul Büyükşehir Belediyespor
Boluspor-Gençlerbirliği.

Top 16’da takımlar birbirine düştü!

0

Euroleague‘de Top 16 kuraları çekildi, temsilcilerimiz Fenerbahçe Ülker, Anadolu Efes ve Galatasaray Medical Park‘ın rakipleri belli oldu. Galatasaray Medical Park ve Anadolu Efes aynı gruba düştü.

Kura çekimi sonrası gruplar şu takımlardan oluştu.

E Grubu: CSKA Moskova, Olympiakos, Anadolu Efes, Galatasaray Medical Park
F Grubu: Real Madrid, Montepaschi Siena, Unicaja Malaga, Gescrap Bilbao
G Grubu: Fenerbahçe Ülker, Panathinaikos, Unics Kazan, Emporio Armani Milano
H Grubu: Barcelona, Maccabi Tel Aviv, Bennet Cantu, Zalgris Kaunas

Top 16 maçları 18 Ocak-1 Mart arasında oynanacak. Gruplarında ilk ikiye giren takımlar çeyrek finale yükselecek. E ve F, G ve H gruplarında ilk ikiye giren takımlar çapraz eşleşme uslüyle karşı karşıya gelecek. Çeyrek finalde beş maç üzerinden oynanacak seriler, Final-Four‘a giden takımları belirleyecek.

2012 Euroleague Final-Four’u 11-13 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da olacak. Kuralar öncesi açıklama yapan Turgay Demirel, “Sezon şu ana kadar bizim için çok özel geçiyor.İlk defa üç Türk ekibi Euroleague’de mücadele ediyor ve üçü de Top 16’ya yükselmeyi başardı. Ve Final-Four’u İstanbul’da düzenlemenin heyecanı var. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası organizasyonu süresince hükümetle, belediyelerle çok önemli çalışmalar yaptık. Şimdi de Final-Four’u düzenleyerek ülke çapında basketbola ilginin artmasını bekliyoruz” dedi.

Rakimler şöyle:

Muhteşem bir sezon geçiren CSKA Moskova, grupları yenilgisiz geçmişti. İlk maçlarda Andrei Kirilenko’nun sırtında yükselen Rus ekibi, yıldız oyuncunun sakatlığını Milos Teodosic-Nenad Krstic ikilisinin formuyla rahat atlatmıştı. A Grubu’ndan buraya gelen Olympiakos ise evinde mağlubiyet yüzü görmemişti. Dusan Ivkovic’in yetenekli gençler ve kalburüstü Amerikalılarla harmanladığı Yunan ekibi, Vassilis Spanoulis’in müthiş performansıyla grubunu ikinci bitirmişti.

İlk tur gruplarını birinci bitiren Fenerbahçe Ülker ise son şampiyon Panathinaikos ile kıyasıya bir rekabete girişecek. Zeljko Obradovic’in önderliğinde her zaman iddialı olan Yunan ekibinin yanısıra Unics Kazan ve Emporio Armani Milano gibi iki güçlü ekip de G Grubu’na düştü. Gruplarda Galatasaray Medical Park’ı hem evinde hem de deplasmanda yenen Kazan, yüksek konsantrasyonu ve sağlam oyun disiplini ile öne çıkıyor. Danilo Gallinari’nin lokavtın bitişiyle birlikte NBA’e dönüşünün ardından ofansif anlamda sıkıntılar yaşayan Emporio Armani Milano ise takım oyunu sayesinde zorlu grubundan çıkmayı başarmıştı.

İstanbul’da düzenlenecek Final-Four’un logosu da belli oldu:

Ertuğrul Mavioğlu beraat etti

PKK‘nın liderlerinden Murat Karayılan ile yaptığı röportajdan dolayı ”terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan yargılanan gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, suç işleme kastı bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti.

Beşiktaş’taki İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın duruşmasına, tutusuz sanık Ertuğrul Mavioğlu ile avukatı Yücel Döşemeci katıldı.

Duruşmada söz alan Mavioğlu, gazeteci olduğunu hatırlatarak, mesleğinin gereği olarak söz konusu röportajı yaptığını kaydetti.

O dönemde çalıştığı gazetenin başlattığı bir kampanya çerçevesinde röportaj yaptığını söyleyen Mavioğlu, örgütün açıklamasını yayınlamadığını, propagandasını yapmadığını ifade ederek, ”Halkın haber alma özgürlüğü çerçevesinde savaşın bitmesi için herkesin konuşabilmesi ve demokrasinin gelişmesi düşüncesi ile hareket ettim” dedi.

Mavioğlu, bütün meslek yaşamı ve savunduğu fikirler ile yazının bütün kapsamı birlikte değerlendirildiğinde propaganda ya da örgüt açıklaması yapmadığının ortaya çıkacağını belirterek beraatını talep etti.

Mahkeme heyeti, suç işleme kastının bulunmadığı gerekçesiyle Ertuğul Mavioğlu’nun beraatine karar verdi. Heyet ayrıca, söz konusu röportaj nedeniyle Radikal Gazetesi Sorumlu Müdürü Hasan Kılıç‘ın da beraatını kararlaştırdı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince hazırlanan iddianamede, 28, 29 ve 30 Ekim 2010 tarihlerinde Radikal Gazetesinde PKK’nın liderlerinden Murat Karayılan ile yapılan röportaja yer verildiği ve bu röportajda daha fazla şiddete teşvik edici ve okuyucu nezdinde şiddete başvurmanın gerekli ve haklı bir önlem olduğu izlenimi uyandırdığı belirtiliyordu.

İddianamede, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu’nun Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) ”Terör örgütünün propagandasını yapmak” suçu düzenleyen 7/2. maddesi uyarınca 1,5 ile 7,5 yıl hapse çarptırılması, Radikal Gazetesi Sorumlu Müdürü Hasan Kılıç’a da TMK 7/2 maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi isteniyordu.

Memura güpegündüz zam: %3!

Gece yarısı milletvekili maaşlarına gelen büyük zamdan sonra, bu sefer de güpegündüz memurlara zam yapıldı. Fakat oran devede kulak kaldı: %3!

2.5 milyon memur dört gözle 2012 yılında alacağı zammı bekliyor. Anayasa’da yapılan memurların mali ve sosyal haklarının toplu sözleşme ile belirlenmesine ilişkin düzenlemeden sonra gözler, buna yönelik kanun tasarısına çevrildi.

Halen Başbakanlık’ta tasarı üzerinde çalışmalar sürerken memurlara yapılacak zammın ayrıntılarına ulaşıldı. Memurlar yeni yılda 3 ayrı zam alacak. 15 Ocak’ta 6 aylık zam ve enflasyon farkı artışı yapılacak. Esas zam ise toplu sözleşmenin ardından gelecek.

Ara formül…

Memurların ve sendikaların beklediği toplu sözleşme yasası, büyük ihtimalle Ocak ayı içerisinde TBMM’de yasalaşacak. Toplu sözleşme yasasının yetişmemesi sebebiyle, memura verilecek 2012 yılı zammı için ara formül bulundu.

TBMM’de yasalaşan 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na, ücret tavanını belirlemeye Bakanlar Kurulu’nun yetkili olduğuna dair düzenleme konuldu. Hükümet; bu yetki ile memura 15 Ocak’tan geçerli olmak üzere geçici zam verecek. Maliye Bakanlığı’ndan edilen bilgilere göre; Bakanlar Kurulu’nun yılın ilk 6 ayı için memura enflasyon farkı ile yüzde 3 oranında geçici zam vermesi bekleniyor. Kasım enflasyonuna göre, enflasyon farkı yüzde 2.8 olarak gerçekleşti. Fark tutarı, Aralık ayı enflasyonunun açıklanmasıyla netleşecek. Aralık enflasyonu sıfır bile olsa, memura enflasyon farkı verilecek.

Asıl rakam toğlu sözleşmede

Hükümetin verdiği geçici zam miktarı ile toplu sözleşmeyle belirlenecek zam miktarı arasında fark olması halinde, bu zam da 1 Ocak’tan geçerli olmak kaydıyla memur maaşlarına aynen yansıtılacak. Yani mahsuplaşma yapılacak. Bu sebeple 2012 yılı toplu sözleşme sürecinin hükümet ile sendikalar arasında çetin pazarlıklara sahne olması bekleniyor.

(Ajanslar)

İsveç’i Twitter’dan vatandaş yönetecek

Resmi Twitter hesabını tanıtım amacıyla kullanan İsveç Hükümeti, her hafta bir vatandaşına Twitter hesabının kontrolünü devretmeyi kabul etti.

İsveç turizm ajansının ikna ettiği İsveç hükümeti resmi Twitter hesapları @Sweden’ın ülkenin tanıtımı amacıyla her hafta bir vatandaşın kullanımına verilmesini kararlaştırdı.

“İsveç’in Küratörleri” projesi kapsamında her hafta farklı bir vatandaş, hesabın avatarını değiştirmeden, istediklerini dünyaya gönderecek. Hesaba sahip olan vatandaşların İsveç’teki önemli yerler ve yaşayış biçimiyle ilgili Twitter mesajları atması isteniyor.

@Sweden hesabı 2009 yılından bu yana ülkenin turizm bakanlığı tarafından güncelleniyordu.

VisitSweden CEO’su Thomas Brühl’e göre, hiç kimse İsveç markasını kendi insanından daha fazla sahiplenemez. Brühl, “Bu girişimle birlikte İsveç’i dünyaya tanıtmalarına imkan veriliyor. İsveç’i turistlere her zaman gezdirmeyi severim ve bunu Twiter üzerinden vatandaşların yapacak olması çok eğlenceli ve doğal bir adım olarak görüyorum” dedi. BTnet.com.tr’nin aktardığına göre Twitter hesabını kullanacak ilk kişinin yazar, pazarlamacı ve sosyal medya ile web kültürü hakkında konuşmalarda bulunan Jack Warner olduğu bildirildi. Her hafta değişecek kişilerle güncellenen resmi Twitter hesabı uygulamasının ne kadar devam edeceği konusunda bilgi verilmedi ancak en azından iki ay projenin devam etmesi bekleniyor.

Ülkemizde de böyle bir fırsat sunulması farklı bir deneyim olabilirdi.

Ankara’da İkinci Hopa Davası

Hopa protestolarına katılmalarının ardından tutuklanan 22 kişinin tahliyesinden bir hafta sonra, Ankara’da ikinci Hopa davası açıldı, sanıklar arasında üç avukat, deliller arasında puşi var.

Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberine göre;

Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, Hopa protestolarına katılan üçü avukat 48 kişi hakkında Savcı Erdoğan Gökçek‘in hazırladığı iddianame kabul edilerek 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Avukat Gülşen Uzuner,  yaptığı açıklamada, sanıklara “Kamu malına zarar verme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve görevli memura direnme” suçlaması yöneltildiğini söyledi.

Avukatlar Pınar Akdemir, Duygu Demirel ve Teoman Özkan için de “görevli polis memurlarına görevlerinden dolayı hakarette bulunmak” iddiasıyla 3,5 yıla kadar hapis cezası istendi.

31 Mayıs’ta Artvin’in Hopa ilçesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın mitingi sırasındaki hidroelektrik santral protestolarına polis müdahale etmiş, emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetmişti.

Aynı akşam Ankara’da Lokumcu’nun ölümünü protesto edenlere de polis gaz bombasıyla müdahale etti, gözaltına alınanlar polis aracında darp edildi. Gözaltında darp sonucu kulak zarının yırtıldığını söyleyen Barış Önal ile Barış Çelik suç duyurusunda bulunmuştu.

Önal ve Çelik’in avukatı olan, onlarla birlikte gözaltına alındığında ellerinin kelepçelenip şiddete uğradığını açıklayan Akdemir de ikinci Hopa davasında sanıklar arasında.

31 Mayıs’ta Ankara’daki protestoya katılan 48 kişinin yargılandığı iddianamede, deliller arasında, “İsyan, devrim, özgürlük” sloganı, puşi, kapüşon da var. İddianamede, güvenlik güçlerinin sanıkları “zor kullanarak yakaladıkları” da yazıyor.

Ankara’da gözaltına alınan 76 kişiden 28’i için 30 Eylül’de Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi gereğince, “örgüt üyesi olmak, örgüt propagandası yapmak, kamu malına zarar vermek, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve görevli memura direnmekten” 52 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

28 sanıklı ilk Hopa davasında tutuklu yargılanan 22 sanık da ilk duruşmada polis şiddetine uğradıklarını ancak bunun iddianamede yer almadığını söylemişlerdi. Sanıklar 9 Aralık’taki duruşmada tahliye edildi.

İkinci Hopa davası sanıkları da 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın 3/1 ile Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 37/1 maddesi gereğince 12’şer yıl hapis cezasıyla yargılanacak. Avukatlar için de TCK 53/1-2 maddeleri uyarınca “görevli polis memurlarına görevlerinden dolayı hakarette bulunmak” iddiasıyla üç buçuk yıla kadar hapis cezası istendi.

İkinci iddianamede de polis şiddetinden bahsedilmiyor. İlk duruşma 28 Mart 2012’de.

Marmara’da yaşam çok zor

Marmara Denizi’nin oşinografik koşullarının ölçümü projesi MAREM’in 27 Aralık Salı günü düzenlediği basın toplantısında son derece çarpıcı bilimsel ölçüm sonuçları paylaşıldı: Marmara giderek kirlenmeye devam ediyor,oksijen miktarı düşüyor, 123 canlı türü yok oldu ve yaşamın devam ettiği kısımlar 1970’lerin %15’i civarında. Kısacası, Marmara Denizi son nefesini vermek üzere.

M. Levent Artüz’ün proje liderliğinde gerçekleştirilen çalışmanın bilimsel ekibinden Prof. Dr. Adnan Aydın’a göre 1970’lerden beri yapılan ölçümlerde Marmara Denizi sürekli kirleniyor ve bu özellikle sanayileşmenin olduğu bölgelerde gerçekleşiyor. Aydın’a göre İstanbul’daki evsel atık suların arıtılması da yeterli değil. Bunun yanısıra, Boğaz akıntısı ile derin deniz deşarjının mümkün olmadığını açıklayan Aydın, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e açıldığı noktada bulunan eşiğin suyun %75’inin Karadeniz’e geçmesini engellediğini belirtti.

Proje lideri Levent Artüz ise sudaki çözünmüş oksijen düzeyinde çok ciddi düşüş olduğunu, Marmara Denizi’nin prodüktif alanının da 1970’lerde 40 m iken, şuanda 5 m’ye düştüğünü ve canlı ortamı bozulduğu için lüfer gibi geçici türlerin de zarar gördüğünü belirtti. Artüz’e göre, bu yüzden örneğin avcılık tümüyle yasaklansa bile kirliliğe çözüm bulunmadığı takdirde bu türler tamamen yok olacak! Artüz ayrıca, İzmit Körfezi’nde göreceli düzelme olduğunu ancak gerçek düzelme için tüm Marmara Denizi’nin düzelmesi gerektiğini belirtti. Analiz ve hesaplamalara göre atık girdileri kesildiği takdirde Marmara’da ilk 5 yıl içinde iyileşme görülebilir. Bu “sıfır atık” senaryosunda sudaki çözünmüş oksijen miktarının artacağı ve kaybolan 123 tür balıktan 50’sinin geri kazanılabileceği belirtiliyor.

Bunun dışındaki tüm senaryolar ise Marmara Denizi’nin tamamen cansız ortama dönüştüğünü ve bu noktadan sonra geri dönüşün mümkün olamayacağını gösteriyor

Alerji, astım ve çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri konularında çalışmalar yapan, Doç. Dr. Tunç Akkoç ise, hayvanlarda tedavi şansının olmadığını, deniz canlılarının yeteri kadar oksijen alamadıklarını, amonyak miktarının aşırı artmasının oksijen alımına engel olduğunu, balıkların solungaçlarındaki birikimleri araştırdıklarını ve sulardaki kimyasallar insan sağlığını tehdit edici boyutlara gelebileceğini anlattı.

Proje koordinatörü ve bilgi işlem merkezi sorumlusu Bülent Artüz ise projenin süreçlerini anlatan, örnek ve rehber teşkil edecek bir yapı kuracaklarını söyledi.

MAREM 2011 yaz çalışması sonuçları şu şekilde özetlenebilir:

  • İzlenim ve ilk ham ölçüm sonuçlarına göre, Marmara Denizi’nin çok büyük bölümü ile deniz özelliklerine sahip bir su kitlesi değil, açık bir fosseptik olduğu gözlenmiştir.
  • Yine Marmara Denizi’nin büyük bir bölümünde, özellikle de doğu kesimlerinde, suda çözünmüş oksijen değerlerinin çok düşük seviyelerde olduğu, hatta yer yer anoksik bölgelerin bulunduğu tespit edilmiştir.
  • İlk izlenimlere göre, Marmara Denizi genelinde çalışılan istasyonlardaki bakteriyolojik değerlerin aşırı kirlenme yükünü doğruladıkları gözlemlenmiştir.
  • Evsel atıkların Marmara Denizi genelinde had safhada etki ettikleri, sanayi ve tarımsal atıklara Marmara Denizi’nin her bölümünde yoğun bir şekilde rastlandığı gözlemlenmiştir.
  • Marmara Denizi’nin büyük bir bölümünde, nitrat, nitrit ve amonyak değerlerinin çok yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
  • İstanbul’a yaklaştıkça Marmara Denizi dip yapısında canlılığın yer yer sıfıra düştüğü gözlemlenmiştir.
  • 1200 m’den alınan canlı örnekleri, çamur ve su numunelerinde, durumun buralarda bile çok vahim olduğu gözlemlenmiştir.
  • Marmara Denizi genelinde çok yüksek bulanıklılık ve dolayısı ile çok düşük ışık geçirgenliği değerleri tespit edilmiştir.
  • Marmara Denizi üst su tabakasında özellikle göçer balıkların konaklayacağı ve besleneceği seviyelerin yeterli çözünmüş oksijen değerlerine sahip tabakanın ortalama olarak 5, 7 m kalınlıkta ve çok yetersiz olduğu tespit edilmiştir.

Projenin bilimsel ekibinden Prof. Dr. Dinçer Gülen ve Prof. Dr. Simav Bargu ise, 1000 m’nin altındaki çukurlardan çamur örnekleri alınarak 16000 yıl öncesine ait örnekler elde ettiklerini, eskiden Marmara’ya bağlı olan Sapanca Gölünde de çalışmalara başlayacaklarını belirterek paleontoloji sayesinde Marmara Denizi’nin henüz kirlenmemiş zamanlarını analiz edebildiklerini, Marmara Denizi’ndeki ana faya paralel faylardan çıkan gazlardan örnekler alınarak tespitler yapacaklarını söyledi.

Projenin 30 Temmuz-10 Ağustos tarihleri arasında Marmara Denizi’nin 150 farklı noktasında yapılan ölçümlere dayanan ve 100.000 liraya malolan etabını Erdal İnönü Vakfı ve Ak-Kim Kimya destekliyor.

Özel Haber: Esra Yazıcı Gökmen ve Durukan Dudu

(Yeşil Gazete)

“Büyük Anadolu” yargılanmaya başlandı

11 Haziran 2011’de Yüksel Caddesi’nde yapılan basın açıklaması sonrası, Kurtuluş Parkı’na giden ve orada gece dinlenirken gözaltına alınan Büyük Anadolu Yürüyüşü destekçilerinin davası bugün Ankara Adliyesi’nde başladı.

Bugün saat 09.15’te başlayan duruşmaya sanıkların bir bölümü ve sanık avukatları katıldı.

Tek tek ifade alınmasıyla geçen duruşmada Büyük Anadolu Yürüyüşü destekçileri, suları, toprağı, doğayı korumak için bu yürüyüşe başladıklarını, basın açıklamasından sonra polis kordonunda Kurtuluş Parkı’na yürüdüklerini ifade ettiler. Çadır kurma isteklerinin, polis tarafından engellendiğini ve bunu kabul ettiklerini belirten destekçiler gece 02.00 sularında insanların bir bölümü de uyurken, polisin aniden herkesi gözaltına almaya başladığını ve bir eylem yapma niyetleri olsa gece 02.00’de, boş bir parkta bunu gerçekleştirmeyeceklerini ekleyerek beraatlerini istediler.

Dava eksik ifadelerin tamamlanması için 4 Nisan 2012 tarihine ertelendi. Dava çıkışında grup bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

‘1915’e gelince İttihatçı olmak – Oral Çalışlar

1915 Ermeni tehciri konusunda, “Biz haklıydık” diyen seslerden değişik bir siyasi ittifak oluşmuş durumda. Meclis’teki ana akımlar (AK Parti, CHP, MHP); Talat Paşa’nın merkezini oluşturduğu İttihatçı kliğin yaptıklarının arkasında duran bir görüntü veriyorlar.
Bu ilginç bir durum. AK Parti; militarizmle, askeri vesayetle çatışırken ‘İttihatçı gelenek’, ‘İttihatçı darbecilik’ eleştirisini öne çıkarıyordu; ‘devlete egemen olan İttihatçılık’ın özgürlüğün önündeki temel engel olduğu iddiası öndeydi.
Türkiye’nin demokrasi arayışının tarihi; İttihatçılıkla, İttihatçılığın oluşturduğu ‘otoriter modernleşmecilik’le çatışmanın tarihidir. Bu nedenle Talat Paşa, günümüzdeki marjinal ulusalcıların simgesidir. ‘Ergenekoncular’ onun adına komiteler kurdular.

İttihatçılık darbecilikse
İttihatçılık, her şeyden önce despotizmdir, tepeden inmeciliktir. İttihatçı çizgiyi sürdürmek; farklılıkları tehlike olarak görmek, zoraki asimilasyonu savunmak, hatta imhayı bir ‘modernleşme projesi’ olarak değerlendirebilmektir. CHP’li Onur Öymen, Dersim katliamını savunurken de 1915 Ermeni tehcirini desteklerken de tam olarak bu çizgiden yola çıkmış “Uygarlık için gerekliydi”, “Ulus devlet için gerekliydi” gibi tezler ortaya atabilmişti.
AK Parti; farklılıkların önemini öne çıkardığı, parlamenter rejimin derinleşmesine vurgu yaptığı anlarda, ‘İttihatçılık’la arasına bir sınır çektiğini söyler ve ‘despotizm eleştirisi’ yapar. Örneğin Dersim tartışmasında, ‘imha ve asimilasyona’ yönelik değerlendirmeler, arka plandaki ‘İttihatçı’ zorbalığı da kaçınılmaz olarak hedef alır.

1915’te ne oldu?
Ahmet Refik Altınay 1881-1937 arasında yaşamış bir tarihçi, şair, yazar ve asker. Çok sayıda kitabından birisi “İki Komite İki Kıtal-Kafkas Yollarında” (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2010). 1919’da kaleme alınan bu kitapta, Altınay’ın bir gözlem heyetiyle gittiği Anadolu’dan izlenimleri yer alıyor. Altınay, İttihatçı yönetimi eleştiren ve Ermeni tehciriyle gelişen felaketleri anlatan kitabına şöyle başlıyor: “Hiçbir zamanda Osmanlı milleti kendi fertleri tarafından bu derece zalimce bir haksızlığa uğramamıştır. Hiçbir devirde Osmanlı devleti dört beş zorbanın eşkıyalığı yüzünden bu derecede acıklı bir felakete uğramamıştır….” (s.3)
Altınay, 1915’i, ‘dört beş (İttihatçı) zorbanın Ermenilere zulüm ve katliam yapması’ olarak değerlendiriyor. Hedefinde ‘dar İttihatçı klik’ var: “Hemen iki kişi, Talat ve Enver, nüfuzları, baskıları ve yalanlarıyla, koca devleti parmaklarında çeviriyorlardı, memleket sahipsizdi.”

‘En masum, en günahsızlar’
1915’i, şöyle değerlendiriyor: “Nihayet Ermenilerin Van katliamı, askeri hareketlere engel oluşturmaları, İttihatçıların milli gayeleri için mühim bir fırsat ortaya çıkardı. Adil ve kuvvetine güvenilir bir hükümetin böyle bir vaziyet karşısında yapacağı şey, hükümet aleyhine isyanları gerçekleştirenleri cezalandırmaktı. Fakat İttihatçılar Ermenileri imha etmek ve bu suretle Vilayat-ı Sitte (altı il) meselesini de ortadan kaldırmak istediler. Fakat en masum, en günahsız, hiçbir suçları olmadığı halde tehcir felaketiyle mahvolan Ermeniler, Bursa, Ankara, Eskişehir ve Konya vilayetlerinde yaşayanlardı.”
1915 Ermeni tehciri; İttihatçılığın, zor yoluyla tepeden aşağıya kurmayı planladığı ‘ulusal devlet’ projesinin başlangıç noktası. Sonrasında; 1923 Rum mübadelesi, 1926 Şeyh Said bastırması, 1938 Dersim katliamı, 1942 Varlık Vergisi faciası, 6-7 Eylül 1955 saldırıları, 1960, 1971, 1980 askeri darbeleri geldi. Bunların aşağı yukarı tamamı, ‘İttihatçılığın başlattığı proje’nin parçası. Bütün bu ‘dram’ların öncülerinin Talatlar, Enverler olduğunu görebiliyoruz.
Başa dönersek.. 1915’teki ‘büyük acı’yı küçümseyen yaklaşımlar; İttihatçılığın tarihinin aklanmasına ve sahiplenilmesine katkıda bulunuyor. İttihatçı anlayışın mağdurları arasında sayılan AK Parti, ‘1915 tutumu’yla, İttihatçılık konusunda paradoksal bir görüntü veriyor.

Oral Çalışlar – Radikal