Ana Sayfa Blog Sayfa 470

Göçmen Kadınlar Anlatıyor: Çoğu kişi intihar ediyor

Video haber: Şenol BALİ/ Göçmen Kadınlar Anlatıyor

*

Bu haber Göçmen Kadınlar Anlatıyor projesi ve Yeşil Gazete iş birliği kapsamında yayımlanmaktadır. Gazeteci Şenol Bali ve arkadaşları, Ocak 2023’te yayınlamaya başladıkları Göçmen Kadınlar Anlatıyor video serisi ile Van’da yaşayan Afgan, İranlı ve Suriyeli göçmen kadınların hikayelerine mikrofon uzatıyor.
*

Afganistanlı H.H., Taliban’ın ailesine dönük tehdit ve işkenceleri karşısında ailesi ile beraber İran’a kaçmak zorunda kalıyor.

H.H.’nin annesi burada hayatını kaybediyor, miras işlemi için Afganistan’a giden kocası da bir daha dönmüyor.

H.H. gelenek gereği kayınıyla evlendirilmek isteniyor. Ya 60 yaşındaki kayınıyla evlenecekti ya da çocuklarını bırakıp İran’ı terk edecekti. İşte H.H.’nin sınırlarda dolaşan hayat öyküsü:

İşçiler Kılıçdaroğlu’na anlattı: Tek atık toplamamış insanlar Meclis’te ‘sıfır atık’ için alkışlanıyor

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün (25 Mayıs) başkent Ankara‘daki İmrahor Mahallesi‘nde geri dönüşüm işçileri ile bir araya geldi.

Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Hacı Karaman ile de görüşen Kılıçdaroğlu, sektördeki işçilerin sorunlarını ve taleplerini dinledi.

Yaşadıkları sorunları aktaran geri dönüşüm işçileri, mesleklerinin en zorlu yönlerinin sosyal güvencenin olmaması ile toplum tarafından yok sayılmak olduğunu belirtti.

‘Yok sayılmak istemiyoruz’

Meslektaşları adına konuşan bir geri dönüşüm işçisi, “Yok sayılmak istemiyoruz. Sokaklarda farklı gözlerle bakılıyor bize. Ama biz alnımızın teriyle yapıyoruz bu işi” diye konuştu.

Hem antika hem de milli servet değeri olan ikinci el eşyaları bir pazarda satmak istediğini ifade eden işçi, “Daha önce pazarımız vardı; ama kapattılar. Ona bir ön-ayak olursanız çok iyi olur. Sıfır atık diye bir uygulama getirdiler, biz hayatı boyunca bu anlayışla çalışan insanlarız” dedi ve şunları kaydetti:

Hayatı boyunca tek bir atık toplamamış insanlar Meclis’te alkışlar alıyorlar; ama sırf atık topladığımız için bize 600 TL ceza yazıyorlar. Üreten biziz, geri dönüşümü devlete biz öğrettik.

kılıçdaroğlu

‘Sosyal güvencemiz yok’

Sokakta yıllar boyunca kâğıt toplamanın zor bir meslek olduğuna değinen işçiler, “Kâğıt, plastik, naylon topluyoruz. Yıllardır emeğimizle geçimimizi sağlıyoruz, bunu bir meslek haline getirdik. Ama güvencesiz bir meslek. Sosyal güvencemiz yok” diye belirtti.

“Allah Çankaya Belediyesi’nden de razı olsun. Yıllarca bize hiçbir sorun yaşatmadılar. Bize iyi davranıyorlar. Allah sizi bu seçimden sonra cumhurbaşkanı olarak görmeyi de nasip eder inşallah.”

‘Size ceza değil, madalya verilmesi lazım’

Geri dönüşüm işçilerini dinledikten sonra konuşan Kılıçdaroğlu, işçilere verilen para cezalarını kast ederek “Size ceza değil, madalya verilmesi lazım” yorumunda bulundu.

İşçilerin yaşadığı sorunlar için elinden geleni yapacağını belirten CHP lideri, “Sosyal güvencenizin olması ve zamanı gelince de emekli olmanız, emekli aylığı almanız lazım. Onunla ilgili de bir düzenleme yapılması gerekiyor” diye konuştu.

‣ Atık Toplayıcıları’ndan Geri Dönüşüm Emekçileri’nin sorunları çalıştayı

Hayvan hakları aktivistlerinden öğretmenlere çağrı: Hayvan hapishanelerini desteklemeyin

Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi (BurHak) ve Hayvan Hapishaneleri Kapatılsın Platformu öğretmenlere çocukları artık ‘hayvan hapishaneleri’ne götürmemeleri yönünde çağrıda bulundu.

BurHak ve Hayvan Hakları Kapatılsın Platformu tarafından yapılan açıklamada hayvanat bahçelerinin, yunus parklarının ve akvaryumların çocuklara ahlaki ve vicdani olarak nasıl bir öğreti sunduğu ise şu örnekler üzerinden aktarıldı:

  • “Çocuklar doğal ortamlarından koparılmış ya da doğal olmayan bir ortamda ‘üretilmiş’ hayvanların esaret altında tutularak insanlar için sergilenmesinin normal olduğunu öğreniyorlar.
  • Bir ceza yöntemi olarak kullanılan esaretin keyfi bir şekilde hayvanlara uygulandığını görüyorlar.
  • Neredeyse hiçbir doğal davranışını sergileyemeyen hayvanlarla etkileşim içine girerek eğlenmeyi, yani başkasının acısına gülmeyi öğreniyorlar.
  • Hayvanat bahçeleri insanlar ve hayvanat bahçesinde sergilenen hayvanlar arasında bir hiyerarşi olduğu fikrini pekiştiriyor.”

Tarsus’taki aktivistlerden çağrı: Binlerce hayvanın tutsak edildiği kölelik merkezleri kapatılsın 
Aktivistler Gaziantep’ten seslendi: Hayvanat bahçeleri kölelik merkezleridir, kapatın!

“Vicdanlı ve bilinçli insanların yetişmesi için bilimsel verilerin de ışığında, okul gezi programlarından esaret altında tutulan hayvanların bulunduğu yerlerin çıkarılması gerekiyor” denilen açıklamada tüm bilimsel görüş ve araştırmalara rağmen Milli Eğitim Bakanlığı‘nın tüm bu hayvan sömürüsünü ve köleliği görmezden geldiği ve okulların hayvan hapishanelerine geziler düzenlemesini teşvik ettiği vurgulandı. Açıklamada ayrıca şu sorular yöneltildi:

  • “Mesleğinin gereklilik ve sorumlulukları düşünülünce, öğretmenlerin sadece hayvanlar üzerinden para kazanmak üzerine kurulu olan sömürü alanlarına ‘gezi’ düzenlemesi kabul edilebilir mi?
  • Peki koşulları ne olursa olsun birer hayvan hapishanesi olan bu sömürü alanlarını eleştirmemesi, kınamaması ve buraların kapanması için mücadele etmemesi kabul edilebilir mi?
  • Öğretmenler hayvanların ‘gerçek’ durumunu, hayvanların özgür olmak isterken hapsedildiklerini, yuvalarından ailelerinden zorla ayrıldıklarını, ömürlerini istemedikleri bir yerde acı ve mutsuzluk içinde geçirdiklerini, fiziksel ve psikolojik birçok sorun yaşadıklarını ve birilerinin onları sergileyerek kazanç elde ettiğini çocuklara anlatsa çocuklar yine de hayvan hapishanelerine gitmek ister miydi?”

Son olarak öğretmenlere şu çağrılar yapıldı:

  • Öğretmenleri hayvan hapishanelerine gitmemeye,
  • Bu sömürü alanlarına gezi düzenlememeye,
  • Gezi düzenlemek isteyen okul idarelerine ve meslektaşlarına hayvan hapishanelerinin gezi düzenlenebilecek yerler olmadığını ve esaret merkezleri olduğunu anlatmaya,
  • Kitaplardaki hayvan hapishanelerini ‘iyi yerler’, esaret altındaki hayvanları ‘mutlu’ gösteren yazı, fotoğraf ve resimlerin gerçeği yansıtmadığını anlatmaya,
  • Öğrencilerine gerçeği, hayvan hapishanelerinin gösterilmek istenenin aksine hayvanların mutsuz ve yalnız hissettiği yerler olduğunu anlatmaya davet ediyoruz.”

İklim krizi ve Yeşil Devrim bankacılık sektörünü nasıl etkiliyor?

Birleşmiş Millerler‘e (BM) göre, insan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan iklim krizi için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Kasım ayında düzenlenen son iklim konferansında (COP27) BM, bu krizi aşma hususunda karşılaşılan kilit zorlukları masaya yatırarak şirketlere önlemlerini alması için yapılan uyarıları tekrarladı: “Ya şimdi ya asla”.

İklim krizi ile mücadelede 2020 ile 2030 arasındaki on yıl kritik önem taşıyor. Küresel ortalama sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında sınırlandırılabilmesi için, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yaklaşık yüzde 43 oranında azaltılması gerekiyor.

BM’ye göre küresel ekonominin tüm sektörlerinde, seri ve yoğun bir şekilde emisyon azaltımlarıyla küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamak da imkansız değil.

euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, emisyonların azaltımı konusunda çaba sarfeden sektörlerden biri de uluslararası finans toplumu. “Para her zaman konuşur” ve Yeşil Devrim‘in etkili olabilmesi için de büyük yatırımlar olmazsa olmaz.

BM İklim Eylemi Üst Düzey Şampiyonu ve Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörü Mahmoud Mohieldin, BM’nin bankacılık açısından iklim hedeflerini nasıl tutturmayı planladığını şöyle anlattı:

Temel olarak katalizör rölünü üstlenmiş durumdayız ve iklim eylem planlarının çeşitli çalışma alanlarında uygulanmasına, adapte edilmesine ve uyarlanmasına yardımcı oluyoruz. Yeni fikirler üretiyoruz, finansmanlara ve ortaklıklara odaklanıyoruz. İyi bir iş yapıp yapmadığımızı değerlendirebilmek içinse söz konusu kurumların icraatlarını kamuoyula paylaşmaya ve şeffaf olmaya gayret ediyoruz.

‣ Bir banka daha kömür finansmanında yer almayacağını duyurdu
‣ Dünya Bankası’nda lider arayışı: İklim konusunda geri kalmış birinin ayrılmasını memnuniyetle karşılıyoruz

Günlük bankacılık

Sürdürülebilirliğe yönelim tüm sektörlere yayılmış durumda. Banka sektörünün önde gelenleri de BM’nin hedefleri doğrultusunda hazırlanan projeleri hayata geçiriyor.

Ülke ekonomisini daha sürdürülebilir hale getirmek için hükümetin 75 milyar dolar taahhütte bulunduğu Katar‘daki Katar Uluslararası İslam Bankası Risk Yönetimi Şefi Mohammed Azem Hamad, “Bankacılıkta sürdürülebilirlikten bahsediyorsak, sürdürülebilirliğin üç temel direğini de hesaba kattığımız stratejik planlama ve uygulamalardan ve ticari eylemlerinden de bahsetmemiz gerekiyor. Bu temeller çevre, toplum ve yönetim” diyor.

Hamad, Katar 2030 Ulusal Vizyonu’nun yanı sıra BM’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Katar borsasının sürdürülebilirlik önlemleri ile uyumlu bir strateji izlediklerini aktarıyor.

‣ Yeni Zelanda’da bankalar kredi ve yatırımlarının iklime etkilerini açıklamak zorunda olacak
‣ Türkiye’deki bankaların iklim karnesi: Ulaşılamıyor…

Bankacılık için yeşile yatırım avantajları

Sheffield Hallam Üniversitesi‘nde iklim alanında çalışmalar yürüten Caroline Linhares, bankacılık sektörünün sürdürülebilirliği benimsemesinin daha yeşil bir gelecek inşa etmek dışında ne gibi avantajları olabileceğini değerlendirerek şunları söylüyor:

Faydalarından biri meşru olarak algılanmak. Örneğin, müşterilerin ve işletmelerin fonları olduğunu biliyoruz ve bunlar değere dayalı yatırımlar kapsamında yeşil yatırım alanları arıyor. ‘Çevreye karşı sorumlu olarak algılanma’ olgusu oluştuğu için, bu yatırımcılara bu seçenekleri sunmak zorundalar.

Kâr, bankacılar için başlıca motivasyon nedeni. Sürdürülebilir iş eylemlerine geçen işletmelerin kâr hacmini arttırması ve yeni yatırımlara kapı aralaması kuvvetle muhtemel.

Sheffield Hallam Üniversitesi’nden John Grant da bu noktaya değiniyor: “İşletmelerin kâr oranlarını artırması için klasik fırsatlardan biri de verimliliği artırmaktır. Pazarınızı genişletebilir, ürününüze değer katabilir ve yaptığınız tüm şeylerde verimliliği arttırabilirsiniz.”

‘Muazzam bir değişim gerekiyor’

Küresel finans sistemi, daha sürdürülebilir geleceğin inşaasında, sessizce ancak önemli adımlar atan bir sektör. Yeşile yatırımın avantajlarını göz önünde tutan bankacılar, emisyon azaltımını hedefleyen projelere yöneliyor.

BM İklim Eylemi Üst Düzey Şampiyonları da bu sektörün BM’nin iklim hedefleriyle uyumlu ilerlemesini sağlıyor. Ancak BM, iklim felaketini önlemek için hâlâ muazzam bir değişimin gerekli olduğunun altını çiziyor.

[Seçim Günlüğü] HDP ve YSP: Tek adam rejimini devireceğiz

Yeşil Sol Parti (YSP)ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulları (MYK), 28 Mayıs’ta gerçekleşecek Cumhurbaşkanı Seçimi’nde izleyecekleri tutumu paylaştı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Sandığa eksiksiz gideceğiz ve hep birlikte tek adam rejimini devireceğiz” dedi. Buldan, şunları aktardı:

“21 yıl boyunca aşama aşama tek adama bağlı bir sistem inşa eden totaliter, mutlak iktidar yanlısı bir anlayış ve yapıyla karşı karşıyayız. İşte bu yüzden 28 Mayıs seçimi sisteme yönelik demokratik değişimden yana olanlarla bu tekçi rejimi sürdürmek isteyenler arasında bir referandum olma özelliğine sahiptir. Öncelikle şunu belirtelim ki; toplumdaki demokratik değişim direncini kıran, sömüren, sönümlendiren veya oyalayan hiçbir siyasi anlayışı doğru bulmayız. Bu tür yaklaşımlara karşı da demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdürürüz.”

MA‘nın aktardığına göre; Buldan’ın açıklamasından satır başları şöyle:

“Mücadelemizin ve Üçüncü Yol politikamızın temel hedefi, devletin ve toplumun imkanlarına bir avuç rantçının çökmesini engellemek ve sistemi yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini, toplumsal adaleti, demokrasiyi önceleyen bir evrensel standarda kavuşturmaktır.

Bizi tavizsiz ve baş eğmez kıldıran tek şey ezilen, mazlum halklarımızın bu talebi ve ihtiyacıdır. Israrla vurguluyoruz;

Kürtlerin politik iradesine kayyımlar yoluyla ipotek koyanlar, aynı zamanda bütün Türkiye halklarının haklarına ve özgürlüklerine de ipotek koyanlardır. Kürt sorununun çözümsüzlüğü toplumun çıkarına değildir. Bu çözümsüzlük oyunu bozulmadan, Cumhuriyet demokrasi ile bütünleşemeyecektir.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, bizler, her ne koşulda olursak olalım, halkın iradesini tüm iradelerin üstünde tutacağız.

Ortak ve eşit bir demokratik gelecek için mücadelemizi sürdüreceğiz. Yine belirtelim ki göçmen veya mültecileri siyasi çıkarların malzemesi haline getirmek yanlıştır ve insani değildir. Bu tablonun sorumlusu mağdur olan göçmen ya da mülteciler değil doğrudan doğruya savaş politikalarında ısrar eden, ekonomik ve siyasi rantı için sığınmacıları araçsallaştıran iktidardır.

Mülteci ve göçmen sorunu ancak savaş politikalarına karşı güçlü bir barış mücadelesi verilerek çözülür.

Önemle altını çizmek isteriz ki hiçbir siyasi hesap ve çıkar yoksul, emekçi halkların, kadınların ve gençlerin geleceğinden daha kıymetli olamaz. Biliyoruz ki Cumhur İttifakı’nın politikaları karşısında ancak demokrasi, adalet ve özgürlük ilkeleriyle durulabilir.

Toplumun ortak çıkarları, demokratik, eşit ve özgür geleceği dışında başka hiçbir kaygısı olmayan, hiçbir gizli pazarlığı veya şartı gündemine almayan HDP/Yeşil Sol Parti’nin duruşunu da bu vesileyle kamuoyunun bilgisine bir kez daha sunmak istiyoruz.

Bizler HDP ve Yeşil Sol Parti olarak sadece ve sadece halkın eşitlik, adalet, hak, hukuk ve özgürlük mücadelesine kefiliz; tek ölçütümüz, şaşmaz bağlılığımız bu değerleredir.

Hiçbir şart altında bu duruşumuzdan geri adım atmayacağımızın sözünü tekrarlıyoruz. [Recep Tayyip Erdoğan] Erdoğan ve ortakları tarafından yaratılan bugünkü ucube rejim, yaşanan toplumsal sıkıntıların da temel sebebidir.

28 Mayıs seçimlerinde oylanacak olan da bu ucube rejimin devam edip etmeyeceğidir. 14 Mayıs seçimlerinde demokratik değişim ve refah talebi güçlü bir şekilde sahiplenilmiş ve bu talep sandığa da yansımıştır. Bugünkü sistem karşısında birleşen milyonlarca oy, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok refah talebi içindir.

Hedef, ayrımcılıktan arınmış, halkların yönetime katılabildiği, özgür, demokratik ve adaletli bir rejim inşa etmektir.

Bir kez daha belirtmeliyiz ki Erdoğan rejiminin bu beklentileri ve talepleri karşılayamayacağı açıktır. Gelecekte de bu taleplerin hayata geçmesinin önündeki en büyük engel yine Erdoğan ve bu rejimin ta kendisi olacaktır. Bu yüzden Erdoğan bizler açısından asla bir seçenek değildir ve tek seçenek onu ve temsil ettiği iktidarı değiştirmektir. O nedenle bir kez daha belirtiyoruz ki; Kürt halkının ve bir bütün olarak Türkiye toplumunun demokrasi, hukuk, adalet, eşitlik ve özgürlük beklentisi ve özlemini, demokratik sandık iradesini tanımak son derece önemli ve bizler için önceliklidir.

28 Mayıs’ta milyonlarla birlikte başarabileceğimize, tarihin akışını hep birlikte demokratik değişim yönünde çevirebileceğimize dair umudu büyütüyoruz. Bizler inanıyoruz, sizler de inanın. Sandığa eksiksiz gideceğiz ve hep birlikte tek adam rejimini değiştireceğiz. Kendi gücümüz ve milyonların değişim arzusu en büyük ilham kaynağımızdır. Israrla ve inatla mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ve asla pes etmeyeceğiz. Mutlaka, ama mutlaka bizler kazanacağız.”

Akın: 14 Mayıs’ta yarım bıraktığımız işi 28 Mayıs’ta tamamlayacağız

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ise değişim taleplerinin engellenemeyeceğini vurgulayarak şunları söyledi:

“14 Mayıs’ta yarım bıraktığımız işi 28 Mayıs’ta tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta durdurduk, 28 Mayıs’ta değiştireceğiz.

28 Mayıs’taki sonuç bizler ve Türkiye halkları için önemli olacaktır. Bu değişim iradesini her türlü oyunla engellemeye çalışanlar karşısında, insanlarımızın sandığa gitme isteklerini köreltilmesi karşısında ısrar ve inatla mutlaka sandığa gidip oylarımızı kullanıp 28 Mayıs’ta bu saray rejimini, bu ceberut, kadın ve Kürt düşmanı rejimi değiştirmek istiyoruz.

Bütün halklarımıza bir kez daha sesleniyoruz. Biz buradayız ve değiştirme konusunda kararlıyız. Siyaseten ortaya koyduğumuz tutumumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. 14 Mayıs’ta yaptığımız çalışma açısından bakıldığında toplumda daha güçlü bir motivasyon ve istek vardır ve saray rejimi hiçbir zaman bu durumu engelleyemeyecektir. Bu gücümüzü bu enerjimizi 28 Mayıs’ta daha güçlü sandığa giderek koruyalım ve etkili bir şekilde sandıktan sonuç alalım.

Türkiye’nin tarihsel ve kader seçimi olan bu seçim bir kişi seçimi değildir, bir rejim tercihidir. Bu rejimi değiştirmeye karalıyız ve hep birlikte başaracağız.”

Uçar: Bu firavun sistemi, tek adam rejimini, kadın düşmanı rejimi göndereceğiz

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, ikinci turda değişimden yana oy kullanacaklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Partimiz birinci ve ikinci tur seçimlerinde aldığı karar ile bir değişimi dönüşümü ve demokrasiyi esas aldığını, kullandığı oyun da bu yönlü olacağını ifade etmişti. Bunu yaparken protokollere ve pazarlıklara ihtiyaç duymayan ilkeli tutumu en başından beri koyan ve bunu savunan tavrında ısrar etti.

Türkiye’de sandığa giden seçmenlerin yarısından fazlası değişimi dönüşümü ve demokrasiyi savunmuştur, arkasında durmuştur.

HDP ve Yeşil Sol Parti bu değişimde dönüşüm ve demokrasi talebinin can suyudur. Bunun üzerine verilecek hiçbir su can suyu kadar etkili olmayacaktır.

Halklarımızdan aldığımız güçle yüksek bir mücadele yürüttük yürütmeye devam edeceğiz. Yeni kayyım tartışmalarına ve kayyım üzerinden siyaset yürütenlere dün de cevap olduk, bugün de cevap olacağız.

Türkiye siyasetini şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız çünkü toplumun ve halkların gerçekliği bu değil. Halklarımıza çağrımızdır: Bizim önceliklerimiz vardı seçime giderken, bu firavun sistemi tek adam rejimini, kadın düşmanı rejimi göndereceğiz.

Hukuku bir savaş aracı haline getiren ve rakipleri bununla engellemeye çalışanları göndereceğiz. Ekonomiyi rant yatırımı ihale olarak gören doğamızı kupon arsa gibi pazarlayan gözü doymayan bu iktidarı göndereceğiz. Bunun karşısında halklarımızın yürüttüğü mücadelenin elde ettiği bütün kazanımları kadınlar gençler Kürtler, aleviler adına korumaya ve büyütmeye devam edeceğiz.

Bizi bekleyen seçim bir Erdoğan ve [Kemal Kılıçdaroğlu] Kılıçdaroğlu seçimi değil. Bu seçim bizim seçimimiz. Oyumuz yine demokrasiden, değişimden ve dönüşümden yanadır. 14 Mayıs seçimleri ciddi bir umuda dönüştü bu umut 28 Mayıs’ta kazanmanın adresidir.”

Sancar: 28 Mayıs seçimleri referandum niteliğinde

Son olarak konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise açıklanan ortak metne işaret ederek şunları söyledi:

“Buna ilave edilecek fazla bir şey yok. 28 Mayıs seçimleri bir referandum niteliğindedir. Bu referandum bir yanında rant sömürü talan savaş ve yalan rejiminin yer aldığı, diğer yanında halkların demokratik dönüşüm özlem ve arzusunun yükseldiği bir seçim olacaktır.

Bizler tercihimizi Türkiye toplumunun demokratik dönüşüm, barış ve refah umudu ve iradesi yönünde kullanıyoruz. Esasen seçim politikamızda da diğer politikalarımız gibi şeffaf ve ilkesel bir biçimde yürütüyoruz.

Şimdi de ortaya çıkan bazı gelişmeler karşısında tutumumuzu bir kez daha sizlerle paylaşma ihtiyacı doğdu. Bu gelişmelerin bir kısmının ortamı bulandırmak ve halkların sandığa gitme isteğini kösteklemek amacına dönük olduğunun farkındayız.

Tuzaklar kuruluyor, bunları da görüyoruz ama bizler demokratik dönüşüm, adalet, refah ve özgürlük hedefimizden vazgeçmiyoruz. O nedenle bizler tercihimizi saray rejimini değiştirme yönünde ortaya koymuştuk aynı kararlılıkla bu tercih ve politikamızı sürdürüyoruz.

Halklarımıza da özellikle birinci turda sandığa gitmeyen yurttaşlarımıza da açık çağrımızdır, sandığa gidelim, sandıkları koruyalım, irademizle bu saray rejimi değiştirelim, irademize de sandıklarımıza da sahip çıkalım. Buna inanalım ve hep birlikte değiştirelim.”

Süper Tayfun Mawar, Guam’ı vurdu: El değmemiş ormandaki ağaçlar kürdana döndü

Mawar Tayfunu dün (24 Mayıs) ABD Pasifik bölgesinde yer alan Guam adasını vurarak büyük yıkıma neden oldu.

Tayfun evlerin çatılarının uçmasına, araçların ters dönmesine ve ağaçların parçalanmasına neden oldu. Fırtına sonrası ise yaklaşık 2 bin 500 kişinin yaşadığı adanın çoğu elektriksiz ve kamu hizmetlerinden yoksun kaldı.

Tayfunun ‘göz duvarı’ olarak nitelenen en yıkıcı bölgesinin geçtiği yerlere, 60 santimetreden fazla yağmur düştü. Adada herhangi bir ölüm veya yaralanma bildirimi yapılmadı.

Hawaii‘nin yaklaşık 6,115 kilometre batısında ve Filipinler‘in başkenti Manila‘nın 1,575 kilometre doğusunda yer alan adanın uluslararası havaalanını su bastı. Tayfun, kıyılardaki mercan resiflerie zarar veren ve evleri sular altında bırakan bir fırtına dalgasını ve dalgaları beraberinde getirdi.

Fotoğraf: AP

Güneş panellerini uçuran ve bir otelin dış duvarının bir kısmını yere indiren tayfun nedeniyle birçok evi su bastı. Guam’ın 87 kilometre kuzeyindeki Rota adasının tamamında da elektrik kesintisi olduğu bildirildi.

‣ Mocha Kasırgası Myanmar’a ulaşırken milyonlarca mülteci yıkıma karşı hazırlanıyor
‣ İklim krizi: Freddy Kasırgası nedeniyle Malavi’de hayatını kaybedenlerin sayısı bini aştı

‘Yıkımın kaldırılması haftalar sürecek’

Associated Press‘in aktardığına göre, Ulusal Hava Durumu Servisi‘nden Meteorolog Landon Aydlett, “Gün, Guam’da oldukça rahatsız edici bir manzarayla başladı. Kapımızdan dışarı baktığımızda eskiden bir el değmemiş bir orman olan yerde ağaçlar kürdan gibi görünüyordu. Guam’ın çoğu, kaldırılması haftalar sürecek büyük bir yıkımla uğraşıyor” dedi.

Fotoğraf: AP

Hava durumu servisi yetkilileri, yaklaşık 150 bin kişinin yaşadığı bölgede 2002’den bu yana görülen en güçlü tayfun olan Mawar’ın, saat 21.00 sularında adanın kuzey ucundaki Andersen Hava Kuvvetleri Üssü‘ne Kategori 4 fırtınası olarak iniş yaptığını bildirdi.

Elektrik ve internet kesintilerinin adada iletişimi zorlaştırması nedeniyle, hasarın boyutunu tespit etmek ilk saatlerde mümkün olmadı.

Guam Valisi Lou Leon Guerrero, bugün (25 Mayıs) sabah saatlerinde paylaştığı bir video mesajda yolların açık olduğunu ancak devam eden kuvvetli rüzgarlar nedeniyle ada sakinlerinin araç kullanmaktan kaçınmaları ve evde kalmaları gerektiğini söyledi. Guerrero, “Fırtınayı atlattık ve en kötü kısmı geride kaldı” dedi.

Fotoğraf: AP

Mawar Tayfunu

Malayca’da “gül” anlamına gelen Mawar Tayfunu, dün Guam’ın 217 kilometre kuzeybatısında ve Rota’nın 241 kilometre batısında merkezlenerek saatte 11 km hızla batı-kuzeybatı yönünde ilerliyordu.

Hava durumu servisine göre fırtına, ilerleyen saatlerde güç kazandı ve saatte 249 km hıza ulaşarak bir süper tayfuna dönüştü.

Tayfunun bu yoğunluğunu iki gün boyunca koruyacağı ve Guam’dan uzaklaştıktan sonra birkaç gün boyunca okyanusta genellikle kuzeybatıya doğru ilerleyeceği tahmin ediliyor.

Mawar Tayfunu’nun, gelecek hafta Tayvan için bir tehdit oluşturabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

‣ İklim krizi: Tarihin en uzun süreli kasırgası Afrika’da 522 can aldı
‣ Ian Kasırgası Küba ve Florida’nın ardından Carolina’da: Bıraktığı yıkım görüntülendi, ölü sayısı bilinmiyor
Güney Yarımküre neden Kuzey’e göre daha fırtınalı?

Kolombiya’da 6.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS), Çarşamba gecesi (24 Mayıs) yerel saatle 22.05’te Karayip Denizi‘nde Panama-Kolombiya sınırının yakınında 6.6 büyüklüğünde şiddetli bir deprem meydana geldiğini bildirdi.

Depremin olduğu noktaya yakın olan ve yoğun bir yerleşimin bulunmadığı bölgelerde herhangi bir yaralanma veya hasar tespiti olup olmadığına ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.

USGS, depremin merkez üssünün Panama, Puerto Obaldia‘nın yaklaşık 41 kilometre kuzeydoğusu olduğunu bildirdi. Deprem 10 kilometre derinlikte gerçekleşti. 6.6 büyüklüğündeki depremden yaklaşık 10 dakika sonra 4.9 büyüklüğünde bir artçı sarsıntı meydana geldi.

Panama sivil savunma teşkilatı Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, depremin Darien, Panama, Guna Yala ve Batı Panama eyaletlerinde hissedildiğini bildirerek “Etki raporu yok” dedi. Kısa bir süre sonra, Panama Ulusal Acil Durum Operasyon Merkezi bir tsunami olasılığı bulunmadığını aktardı.

Deprem Panama’nın başkentinin bazı bölgelerinde hissedilirken bazı bölgelerinde hissedilmedi. Deprem Kolombiya’nın Medellin ve Cali şehirlerinde de hissedildi.

Sarsıntının gerçekleştiği bölge, Güney Amerika‘dan kuzeye giden göçmenler için birincil kara yolu ve seyrek yerleşimi bulunan yoğun ormanlık bir alan olan Darien Gap’i de içerisine alıyor. Son yıllarda yüz binlerce göçmen buradan geçti.

Türkiye ilk beşte: Ülkede toplam 1,3 milyon modern köle var

Türkiye, Walk Free adlı uluslararası insan hakları kuruluşunun Küresel Modern Kölelik Endeksi’nde beşinciliğe yükseldi. Kuruluşun 2018’de hazırladığı son raporda Türkiye 48. sırada yer alıyordu. Bu, aradan geçen beş yılda büyük bir gerilemeye işaret ediyor.

BBC Türkçe‘nin aktardığına göre; “modern kölelik” ile kastedilen kişinin tehdit, şiddet, zorlama, aldatma ve/veya gücün kötüye kullanılması nedeniyle reddedemeyeceği veya terk edemeyeceği istismar vakaları.

Bu yıl Walk Free’nin endeksinde Türkiye’nin üzerinde yer alan ülkeler yalnızca Kuzey Kore, Eritre, Moritanya ve Suudi Arabistan oldu.

Rapora göre Türkiye’de 1,3 milyon modern köle var. Kişi başına düşen modern köle açısından dünyada beşinci sırada yer alan Türkiye, toplam modern köle sayısında da ilk 10’da yer alıyor.

Türkiye aynı zamanda Avrupa ve Orta Asya bölgesinde modern köleliğin en sık görüldüğü ülke oldu.

2011’den beri bu alanda çalışan Avustralya merkezli Walk Free, raporun Türkiye’yle ilgili kısmında, Türk hükümetinin modern köleliğe karşı önlem almak için en az adım atan ülkelerden olduğunu belirtti.

Rapor: Türkiye insan ticaretiyle mücadele planını 2009’dan beri güncellenmedi

Türkiye’nin insan ticaretiyle mücadele planının 2009’dan beri güncellenmediğini belirten örgüt, Türkiye’de koşulların kötüleşmesinin öne çıkan nedenlerini şöyle açıkladı:

  • Siyasi kutuplaşmayla birlikte kadın haklarında ve kadınların korunmasında yaşanan gerileme,
  • İnsan hakları savunucuları ve muhalifler üzerindeki baskılar,
  • Azınlıklara yönelik ayrımcılık,
  • Çatışmaların, özellikle de Suriye’deki savaşın etkisi,
  • Sığınmacılar ve LGBTİQ+ topluluğunda mağdur olan kişileri tespit etmek için yeterli araçların geliştirilmemesi.
  • Rapora göre Türkiye’deki Suriyelilerin yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Türkiye’deki farklı açılardan modern köleliğe maruz kalanlar, şu başlıklar altında inceleniyor:

1. Zorla çalıştırma

Göçmen ve sığınmacıların inşaat, tarım, ev işçiliği ve tekstil gibi sektörlerde zorla çalıştırıldığı vakalar tespit edildiğini aktaran Walk Free, buna örnek olarak yasa dışı bir şekilde çalıştırıldığı için güvencesi olmayan ve işvereni tarafından maaşları düşük ödenen, bazen de aylarca ödenmeyen Afganları gösteriyor.

2. Zorla cinsel sömürü

Rapora göre zorla cinsel sömürüye maruz bırakılan gruplar arasında Suriyeli kadınlar ve kız çocukları öne çıkıyor.

Özellikle dul kadınların hedef alındığını aktaran örgüt, bunun üzerinden para kazanan kişiler olduğunu da belirtiyor.

3. Çocukların cinsel sömürüsü

Türkiye’nin bu alanda yeterli önlem almadığını, bu tip olayların yetkililere yeterince bildirilmediğini vurgulayan Walk Free, kamplarda kalan Suriyeli çocukların hedef alındığına dair bulgular olduğunu söylüyor.

4. Zorla evlendirme

Türkiye’de zorla evlendirmeye dair resmi bir veri olmasa da Walk Free, Hacettepe Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanlığı ve TÜBİTAK katkılarıyla hazırladığı 2018 Nüfus ve Sağlık Araştırması’nda 20-24 yaş arası kadınların yüzde 15’inin çocukken evlendiği bulgusuna yer verildiğini aktarıyor.

Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen ailelerin bir kısmının kızlarını Türk erkeklerle evlenmeye zorluyor olabileceğini belirten örgüt, Türkiye’de imam nikahıyla evlenen kadınların da kısıtlı haklara sahip olduğunu, bu yüzden evlilik içinde istismar ve kötü muameleye maruz kalma risklerinin daha yüksek olduğunu söylüyor.

5. Organ ticareti

Türkiye’de organ ticaretine dair resmi bir istatistik yayımlanmıyor.

Walk Free bu yüzden, organ ticareti konusunda yalnızca polis operasyonlarına dair bilgiler edinebildiklerini, 2022’de Interpol’ün Türkiye’de Endonezyalıları organ ticaretine maruz bırakan bir çeteyi çökerttiğini aktarıyor.

Raporda Suriyeli sığınmacıların maddi zorluklar nedeniyle organlarını satmak zorunda kaldığı, bir Facebook grubunda organını satanlara 10 bin dolar vadedildiği, bir Suriyeli’nin bu teklifi aylık maaşının 30 katı olması nedeniyle kabul ettiği fakat organını sattıktan sonra yalnızca 500 dolar alabildiği de yer alıyor.

Walk Free, Türkiye’de hesaplamalara katacak kadar etkisi olmasa da çocukların silahlı çatışmalara dahil edilmesine dair vakalar da olduğunu, özellikle PKK’nin çocukları kaçırarak zorla savaştırmakla suçlandığını, 2019’dan bu yana Diyarbakır Anneleri’nin bunu protesto ettiğini aktarıyor.

Örgüt tavsiyeler kısmında ise Türkiye’ye;

  • Modern kölelik mağdurlarını tespit etme yöntemlerini geliştirme,
  • Modern köleliği uluslararası standartlara uygun bir seviyede suç olarak tanımlama,
  • 18 yaş altı evliliğe onay verilmesini sağlayan tüm yasal açıkları kapama,
  • Zorla evlendirmeyi uluslararası standartlara uygun bir şekilde suç haline getirme,
  • 2009’da hazırlanan insan ticaretiyle mücadele ulusal eylem planını güncelleme,
  • Sığınmacıları yasa dışı çalışmaya iten, çalışmayı zorlaştırıcı yasal engelleri kaldırma,
  • Göçmenler, sığınmacılar, kadınlar, kızlar ve LGBTQİ+ topluluğuna yönelik ayrımcılıkla mücadele etme öğütlerini verdi.

Rapordaki eleştiriler ve bunları düzeltmek için atılan adımlara ilişkin İçişleri Bakanlığı’ndan yanıt gelmedi.

[Seçim Günlüğü] Yurt dışından 1 milyon 889 bin 398 kişi oy kullandı

Yurt dışı temsilciliklerde toplam 1 milyon 780 bin 229, gümrüklerde 109 bin 169 kişinin oy kullandığı 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı Seçimi‘nde tarihteki en yüksek yurt dışı katılım gerçekleşti.

28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı Seçimi’nde yurt dışı temsilciliklerde oy kullanma işlemleri sona erdi.

Yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı 3 milyon 286 bin 786 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşından 1 milyon 889 bin 398’i oy kullandı.

Seçime katılım sayısı yüzde 57,48’e ulaştı. Bu oran 2018 seçimlerini ve 14 Mayıs’taki birinci turu geride bırakarak rekor kırdı.

Ülkeler temelinde de Avrupa‘da en yüksek oy miktar ve oranlarına Almanya’da ulaşıldı. İkinci turda Almanya‘da seçime katılanların sayısı 760 bin 795’i buldu. Birinci turda Almanya’da 1 milyon 504 bin 967 seçmenin yüzde 48,7’sini oluşturan 732 bin 831 kişi sandıklara giderek oy kullanmıştı.

14 Mayıs’ta 1 milyon 817 bin seçmen sandığa gitmişti

14 Mayıs’ta YSK tarafından yapılan bilgilendirmede 1 milyon 416 bin seçmenin yurtdışı temsilciliklerinde sandığa gittiği açıklanmıştı. Gümrük kapılarında ise 125 bin 479 seçmen olmak üzere toplam 1 milyon 817 bin 10 seçmen oy kullanmıştı. Bu, yurtdışında bulunan tüm seçmen sayısının yüzde 53,18’ine denk gelmişti. Bu sayı ile 14 Mayıs 2023 seçimleri, daha önce yurt dışı temsilciliklerde oy kullanılan beş seçimi geride bırakmıştı.

  • 2023’te oy kullanım oranı: yüzde 88,92
  • 2018’de oy kullanım oranı: yüzde 86,24
  • 2015’te oy kullanım oranı: yüzde 85,23
  • 2011’de oy kullanım oranı: yüzde 83,16
  • 2007’de oy kullanım oranı: yüzde 84,25
  • 2002’de oy kullanım oranı: yüzde 79,15

2015’te seçime katılma oranı yüzde 32,5 idi

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri:

  • Seçime katılım oranı: yüzde 18,94
  • Temsilcilik sayısı: 55 ülkede 105 temsilcilik
  • Sandık sayısı: 1186

7 Haziran 2015 25. dönem TBMM üyelikleri seçimleri şöyle sonuçlanmıştı:

  • Yurt Dışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı seçmen sayısı: 2 milyon 863 bin 920
  • Oy kullanan seçmen sayısı: 918 bin 302
  • Sandık sayısı: 3 bin 664 
  • Boş/geçersiz oy sayısı: 13 bin 344
  • Seçime katılma oranı: yüzde 32,53 

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri şöyle sonuçlanmıştı:

  • Kütüğe kayıtlı seçmen sayısı: 3 milyon 32 bin 206
  • Oy kullanan seçmen sayısı: 1 milyon 499 bin 392
  • Sandık sayısı: 7 bin 524
  • Boş/geçersiz oy sayısı: 20 bin 3
  • Seçime katılma oranı: yüzde 50.1 

24 Haziran 2018 27. Dönem TBMM üyelikleri seçimindeyse sonuç şöyleydi:

  • Oy kullanan seçmen sayısı: 1 milyon 502 bin 140
  • Boş/geçersiz oy sayısı: 19 bin 426
  • Seçime katılma oranı: yüzde 50,2 

2023 seçimleri

  • Yurt Dışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı seçmen sayısı: 3 milyon 416 bin 150
  • Temsilcilik: 73 ülkede 151 temsilcilik
  • Sandık sayısı: 5 bin 114 

Rusya, Greenpeace’i yasakladı: Saçma, sorumsuz ve yıkıcı bir karar

Dünyanın önde gelen çevre savunucusu sivil toplum kuruluşlarından olan Greenpeace, Rus yetkililer tarafından “istenmeyen örgüt” statüsüne alındı. Alınan karar, grubun çalışmalarını suç kılıyor ve çalışanları kovuşturma riskiyle karşı karşıya bırakıyor.

Rusya‘da özgürlüklere yönelik baskı, Moskova’nın Ukrayna‘ya saldırmasının ardından bir yılı aşkın süredir benzeri görülmemiş bir düzeye taşındı. Bağımsız medya ve hak grupları kapatılırken, en önemli muhalefet figürleri hapse atıldı veya sürgüne gönderildi.

Greenpeace internet sitesinde yaptığı basın açıklamasında, “Greenpeace’in Rusya’da tasfiye edilmesi, ülkenin çıkarlarının korunmasıyla hiçbir ilgisi olmayan, iklim ve biyoçeşitlilik krizleri karşısında atılan saçma, sorumsuz ve yıkıcı bir adımdır” ifadelerini kullandı.

Çevre savunusu ve siyaset

Euronews‘ün aktardığına göre, Rus yetkililer Greenpeace’i Moskova hükümeti karşıtı propaganda yapmakla ve “ülkedeki gücü değiştirmeye” çalışmakla suçladı.

Başsavcılık, iklim savunusu grubunun ülkenin “anayasal düzeni ve güvenliğinin temellerine yönelik bir tehdit” oluşturduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri harekatının başlamasından bu yana Greenpeace aktivistlerinin “Rus karşıtı propaganda” yaptığı ve Rusya’nın ekonomik olarak yalnızlaştırılması çağrısında bulunduğunun düşünüldüğüne de yer verildi.

Sırada ne var?

Greenpeace, kararın tamamen doğayı yok eden planların uygulanmasını engellemeye çalışmalarından ve çoğu kez bunu başarıyla gerçekleştirmelerinden kaynaklandığına inanıyor.

Dünyanın en büyük ve en derin tatlı su gölü olan Baykal‘ın korunması da içeren uzun bir başarılı proje listesinden bahseden Greenpeace, “Her yıl çalışanlarımız ve gönüllülerimiz ormanları ve turbalıkları alevlerden kurtardı” diye ekliyor.

Gönüllülerin ve destekçilerin Greenpeace ile görüşmesine veya etkileşimde bulunmasına artık izin verilmiyor. Ancak organizatörler bazı çevresel faaliyetlerin devam edeceğini ümit ediyor.

2001’den beri Greenpeace Rusya için çalışan doğa koruma mevzuatı uzmanı Mikhail Kreindlin, “Bu, [aktvistlerin] kendi başlarına bir şey yapamayacakları anlamına gelmez” diye açıklıyor: “Pek çok gönüllüye eğitim verdik, onların kendi becerileri de var. Örneğin, gönüllü itfaiyeciler kendi bölgelerinde çıkan yangınlarla kendi başlarına mücadele edebiliyor.”

Kreindlin ayrıca, Greenpeace Rusya’nın sahip olduğu birçok ekipman, araç ve kaynakların çevre koruma için kullanılmaya devam etmesinin sağlanacağını umuyor.

Rusya’da diğer çevre grupları risk altında mı?

Adalet Bakanlığı mart ayında Dünya Yaban Hayatı Fonu‘nu (WWF) “yabancı ajan” statüsüne aldı.

Sovyet dönemi çağrışımlarına sahip olan “yabancı ajan” etiketi, Kremlin’i eleştirenlere karşı yaygın olarak kullanılıyor.

Buna rağmen Greenpeace’e addedilen “istenmeyen kuruluş” statüsünden çok daha hafif olan bu etiket, kurumların ülkedeki faaliyetlerine devam etmesine müsaade ediyor.