Ana Sayfa Blog Sayfa 4667

300 metre su engellide gümüş madalya Türkiye’nin

0

Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Tarık Langat Akdağ,3000 metre su engelli yarışında 2. olarak gümüş madalyanın sahibi oldu. Bu sonuçla 24 yaşındaki sporcu, Türkiye’yi Londra Olimpiyat Oyunları’nda da temsil etme hakkını da kazandı.

Hakan Duvar ile beraber Türkiye’yi temsil eden Tarık Langat Akdağ, yarış boyunca önde seyrettiği müsabakanın son 100 metresinde İspanyol Victor Garcia’nın engele takılmasının ardından kendini ikinci olarak buldu.

Son 70 metrede ele geçirdiği ikinciliği koruyan Kenya asıllı Türk atlet, 8:35.23’lük dereceyle gümüş madalyanın sahibi oldu.

 

 

Olimpiyat yolcusu kalmasın

2011 Eurobasket’te 2. olarak olimpiyat elemelerine katılma hakkı elde eden kadın basketbol milli takımı elemelerin finali niteliğindeki maçta Arjantin’i 72 – 58 mağlup ederek Londra 2012 biletini kazandı.

Gruplarda iki maçını da kazanarak çapraz eşleşmede Arjantin ile oynayan Türkiye, karşılaşmaya Nevriye’nin etkili oyunuyla etkili girdi.

11-0’lık seride bütün sayıları kaydeden tecrübeli uzun, savunmada da etkili bir oyun ortaya koyunca Arjantin ilk 5.5 dakika sayı bulamadı. Daha sonra savunmada direnci arttıran Arjantin karşısında kolay sayı bulamayan Potanın Perileri’nin yardımına Birsel Vardarlı koştu. Brisel’in üçlüğüne, Gratter cevap verince çeyrek 14-8 son ererken, Nevriye 11 sayı ve 4 ribaundla ilk 10 dakikayı tamamladı.

İkinci periyotun başında Arjantin hem hücumda hem savunmada toparlandı. Skor 14-10 olduktan sonra oyuncu değişiklikleriyle tekrar maça ortak olan Türkiye, 19-0’lık seriyle farkı 21 sayıya kadar çıkarmayı başardı. Geri adım atmayan Potanın Perileri, ritmini çeyrek sonuna kadar korumayı başarınca soyunma odasına 35-15 ile gitmeyi başardı.

Devre sonrası Birsel Vardarlı’nın üçlüğü ile maça başlayan Türkiye, yıldız oyun kurucunun etkili oyunuyla farkın kapanmasını engelledi. Savunmada Hollingsworth’un çabaları meyvesini verince Arjantin’in umutları da yavaş yavaş kaybolmaya başladı.Üç dakika kala dış atışlarda isabet bulmaya başlayan rakip karşısında hücumda etkili ritmini kaybeden Potanın Perileri, farkın 20 sayının altına düşmesine engel olamadı. Son periota Türkiye, 15 sayı farkla 55-40 ile girmeyi başardı.

Son periyota Arjantin etkili başladı. Dış atışlardaki temposunu koruyan Arjantin, savunmda da Türkiye’yi durdurunca iki dakika içinde fark 10 sayıa indi. Gretter’in üst üste üçlükleri skoru 57-50’ye getirdi. Tuğba Palazoğlu’nun dış atışlarıyla tekrar oyuna ağırlığını koyan Potanın Perileri, savunmada da vites arttırınca farkı 15 seviyesine tekrar getirdi. Kalan daikalarda rakibine yaklaşma şansı tanımayan Periler, rakibini 72-58 yenerek Olimpiyat vizesini aldı.

 

Dünya can derdinde, şirketler kar. Buzulların erime hızı ikiye katlandı

ABD hükümetine bağlı “Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi (NSIDC)” tarafından yapılan açıklamaya göre Kuzey kutup denizindeki buzullar, kayıt tutulmaya başlanan 1979 yılından beri, ilk defa bu kadar hızlı eridi. Uydu verilerine göre, geçtiğimiz haftaki buzul oranı beş yıl önce aynı döneme kıyasla 750 bin kilometrekare daha az olarak kaydedildi. Washington Üniversitesi tarafından yapılan ayrı bir araştırmaya göreyse kuzey kutup denizi buzulları, yine kayıtların başlamasından bu yana, en düşük seviyeye geriledi. NSIDC verilerine göre günde 100 ila 150 bin kilometrekare buzul eriyor. Biliminsanları henüz erime mevsiminin başlarında olunduğunu ve değişen hava şartlarının erime eğilimini değiştirebileceğini belirtmekle birlikte, mevcut erimenin normal iklimsel oranın iki katı olduğunu vurguluyorlar. Bu hızlı erimenin başlıca sebebi olarak ise iklim değişikliği gösteriliyor.

Öte yandan, kutuplardaki bu değişimi olumlu bulanlar da var. Uluslararası deniz nakliyatı şirketleri, Avrupa’dan Çin ve Japonya’ya yaptıkları taşımacılık faaliyetlerinde buzulların erimesiyle açılan rotaları kullanarak mesafeyi yaklaşık 4000 deniz mili kısaltabiliyorlar. Nakliyat şirketleri bu sayede onbinlerce dolarlık yakıt tasarrufu yapabildiklerini dile getiriyorlar. Eriyen buzullardan faydalanan bir diğer sektör ise ironik olarak iklim değişikliğinin baş müsebbibi fosil yakıt sektörü. Kutup dairesindeki buzulların erimesiyle harekete geçen ABD, Avrupa ve Rusya menşeli petrol şirketleri birbiri ardına kutup bölgesinde petrol arama çalışmalarına başlıyorlar. ABD ve Rusya şirketleri şimdiden arama platformlarıni kurmaya başlarken, hafta başında Norveç, 2013 sonuna kadar 86 yeni petrol ve doğalgaz arama izni vereceğini açıkladı.

Tüm bu gelişmelere rağmen yaşam da direnmeye devam ediyor. Biliminsanlarını şaşırtan bir gelişme, eriyen ve incelen buzul tabakalarının altından fitoplankton yataklarının çıkması oldu. Karbondioksit emme kapasitesi ormanların yaklaşık iki katı olan fitoplanktonların artmasının, eğer bu bulgu doğrulanabilirse, dünyanın karbondioksit emme kapasitesine etki edeceği söyleniyor. Öte yandan, okyanusların iklim değişikliği sebebiyle hızla asitlenmesinin genel fitoplankton sayısını 1950’lerden beri yüzde 50 azalttığını gösteren bir başka çalışmanın sonuçları da geçtiğimiz haftalarda Kanada Dalhousie Üniversitesi tarafından açıklanmıştı.

Mahir Ilgaz

(Kaynak: The Guardian, Al-jazeera, NSIDC, Yeşil Gazete)

“1. Ulusal İnsan-Ayı Çatışması Çalıştayı” düzenlendi

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 10. Bölge Müdürlüğü tarafından Ilgaz‘da, “1. Ulusal İnsan-Ayı Çatışması Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştayda konuşan Oxford Üniversitesi Zooloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Özgün Emre Can, en vahşi canlının insan olduğunu vurguladı.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü Ilgaz Dağı Kar Hidrolojisi Araştırma ve Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen “Küre Dağları Milli Parkı ve Çevresindeki İllerde İnsan-Ayı Çatışması Yönetim Stratejisinin Belirlenmesi Çalıştayı’na Zonguldak, Sinop, Karabük, Bartın ve Kastamonu‘nun yanı sıra Türkiye‘nin birçok ilinden Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı şube müdürleri katıldı.

Doğa Derneği’nin, Dünya Hayvanları Koruma Derneği (World Society for the Protection of Animals-WSPA) desteğiyle yürüttüğü çalıştay kapsamında Türkiye‘de insan-bozayı çatışmasının doğru anlaşılmasını sağlamak ve ilgili kişi, grup ve kurumların kapasitelerinin artırılması ve çatışmanın azaltılması yönünde çalışmaya özendirilmesi hedefleniyor.

Doğa Koruma ve Milli Parklar 10. Bölge Müdürü Ercan Yeni, bölge müdürlüğünün görev sahasında bulunan Zonguldak, Karabük, Bartın, Sinop ve Kastamonu‘da anket düzenlediklerini söyledi. Yeni, 500 kişi ile yapılan görüşmelerde ayı ile anlaşmaya uygun bir zeminin olabileceğini tespit ettiklerini kaydetti. Ercan Yeni, ayıların, insanlara ve evcil hayvanlarla sorununun olmadığını belirterek, “Ayılar, bal gibi yiyeceklere geliyor. Ayılar, yılda yaklaşık 500 bin TL’lik bir zarar veriyor. Bu konudaki çözüm arayışları tüm hızıyla devam ediyor. Ayılar için hazırlanan ‘çit’ yapımı işe yarıyor. Ancak çitin sağlam olması gerekiyor. Bu da biraz maliyeti artırıyor” dedi.

Yöre halkının ayıların yiyeceğinin yetmediğini ve ayının yaşama sahasına insanların girdiğini düşündüğünün altını çizen Yeni, “Yöre halkı, ekseriyette ayının korunması gerektiğine inanıyor. Ancak ormanda kalması şartıyla” diye konuştu.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Koordinatörü Yıldıray Lise ise, şunları söyledi: “İnsan-Bozayı çatışması projesinin ulusal ayağı kapsamında Orman ve Su Bakanlığı’nın başta Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatı personeline ve ilgili kamu kurumlarına yönelik 2010 yılı Mayıs ayında Ankara’da ’1. Ulusal İnsan-Ayı Çatışması Teknik Çalıştayı’ düzenlendiğini söyledi. Lise, Türkiye‘de insan-ayı çatışmasının çözümüne yönelik ilk defa düzenlenen bu ulusal ölçekteki çalıştayda ayılar ve insanlar arasında yaşanan sorunların giderilmesi için detaylı çözüm önerileri geliştirildiğini belirterek “Projenin ileriki safhalarında bu önerilerin hayata geçirilmesi için çalışılacaktır” dedi.

Bozayı Araştırma ve Koruma Projesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların TRT tarafından hazırlanan “İnsan ve Ayı: Bitmeyen Çatışma” adlı belgesele de konu olduğunu hatırlatan Yıldıray Lise, sözlerini şöyle sürdürdü: “TRT tarafından Doğa Derneği’nin bilimsel danışmanlığında hazırlanan “Belgesel yaklaşık iki yıllık bir çalışma sonucunda tamamlanmış ve 2010 yılının Mart ayından itibaren gösterilmeye başlanmıştır. 2010 yılının en iyi belgeseli seçilen ve İsmail Cem Televizyon Ödülünü alan belgesel, başta insan-ayı çatışmasının en yoğun yaşandığı Karadeniz bölgesinde olmak üzere büyük bir ilgiyle karşılanmıştır”

Oxford Üniversitesi Zooloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Özgün Emre Can da, şöyle konuştu: “İnsan-Bozayı Çatışması projesinin yerel ayağı kapsamında boz ayıların ekolojilerinin, günlük ve yıllık aktivitelerinin, ihtiyaç duyduğu yaşam alanı büyüklüklerinin ve habitat tercihlerini ortaya çıkarılması için uydu iletişimli küresel yer belirleme sistemli tasmalar, foto kapanlar gibi ileri araştırma tekniklerinin uygulandığını söyledi.

2010 yılına kadar bu kapsamda Kastamonu ve Artvin’de toplam 5 ayıya GPS’li tasma takıldığını ve izleme çalışmalarının başladığını anlatan Can, sözlerini şöyle sürdürdü: “Proje kapsamında Rize’nin İkizdere, Erzurum’un İspir ve Artvin’in Şavşat ilçelerinde seçilen köylerde boz ayıların arı kovanlarına, sebze ve meyve bahçelerine verdikleri zararların nasıl önlenebileceğini ortaya koymak için bu alanlarda ayılara karşı dayanıklı arı kovanı platformları ve elektro şoklu tel çit sistemleri uygulamaları yapılmakta ve ayılara herhangi bir zararı olmayan fakat ayıların verdikleri zararları engelleyen sistemler vatandaşlara tanıtılmaktadır. Proje kapsamında üç yıl boyunca bu sistemleri kullanan ve test eden vatandaşlarımızın uygulamaları benimsendiği ve uygulamaların vatandaşlar tarafından yaygınlaştırıldığı gözlenmiştir.”

Proje kapsamında Doğa Koruma ve Milli Parkları Genel Müdürlüğü ile birlikte halen yerel uygulamaların yaygınlaştırılması, ulusal ayı zararlarını ve değerlendirme biriminin oluşturulması ve yaban hayvanları zararlarına karşı bir sigorta sistemi geliştirmek için çalışıldığına dikkat çeken Can, “Türkiye‘de araştırmacılar ve uygulamacılar için başarılı bir örnek olan proje geçen dönem içinde ulusal ve uluslararası basında geniş olarak yer almıştır” diye konuştu.

Türkiye‘nin Batıya göre hayvanlara çok daha olumlu baktıklarını ifade eden Can, Hırvatistan’da 50 tane kurdun kaldığı örneğini verdi. Türkiye‘de hayvan popülasyonunun fazla olmasını yüzyıllar boyunca Türklerin, hayvanlarla birlikte yaşamasına bağlayan Can, şöyle konuştu: “En vahşi canlı insandır. Ayrıca vahşi kelimesi kötü bir anlam değildir. Fakat zamanla birileri bu kelimeyi yanlış tabir etmesinden dolayı günümüzde kötü bir anlam kazanmıştır.”

Can, ayrıca çalıştayda 52 ülkede yaptığı araştırmalar hakkında bilgi vererek, konukların sorularına da cevap verdi. Çalıştayın, bugün akşam üzeri tamamlanması bekleniyor. – Kastamonu

Komünistler, IMF’den yardım istedi

Yunanistan’da Tsipras borçları ödemeyeceğim diyor, Güney Kıbrıs’ta Hristofyas borçlanmak istiyor.

IMF Başkanı Christine Lagarde, Kıbrıs Rum Kesimi ekonomisinin üzerinde oluşan riskleri sınırlandırmak üzere finansal yardım talebi aldıklarını bildirdi. Lagarde, Kıbrıs Rum Kesimi’nin finansal sektörünün sağlamlaşması, sürdürülebilir ve istikrarlı büyümenin sağlanması için Avrupalı ortakların çabasına destek vermeye hazır olduklarını ifade ederek, en kısa sürede Kıbrıs Rum Kesimi’ne bir ekip göndermeyi planladıklarının altını çizdi.

Bankacılık sektörünün Yunanistan’a yaptığı yüklü yatırımlar nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan ve Yunan devlet tahvillerinden uğradığı zararın altından kalkamayan Kıbrıs Rum Kesimi’nde hükümet, hafta başında finansal yardım için Avrupa Birliği’ne (AB) resmen başvurmuştu.

Finlandiya, Rumlardan teminat isteyebilir

Öte yandan, Finlandiya Başbakanı Jyrki Katainen, Kıbrıs  Rum Kesimi’nden aldığı krediler karşılığında teminat isteyebileceklerini  bildirdi.

Hükümet Sözcüsü Kare Halonen’in yaptığı açıklamaya göre, Katainen,  Finlandiya Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, daha önceki yardım planlarında  olduğu gibi Avrupa Finansal İstikrar Fonu’ndan (EFSF) kredi kullanması halinde  geri dönüşünü sağlamak üzere Kıbrıs Rum Kesimi’nden de teminat talep  edebileceklerini söyledi.

Yunan devlet tahvillerinden uğradığı zararın altından kalkamayan ve son  dönemde uluslararası piyasalardan finansman sağlamakta zorlanan Kıbrıs Rum  Kesimi, hafta başında bankacılık sektörünü desteklemesi için Avrupa Birliği’nden  (AB), dün de Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) finansal yardım talep etmek  zorunda kalmıştı.

Bilindiği üzere, komünist AKEL’in lideri Dimitris Hristofyas, 2008’de rakibi Tassos Papadopoulos’u geride bırakarak cumhurbaşkanı seçilmişti. Kıbrıs’ın güneyini dört yıldır komünistler yönetiyor.

Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya’nın ardından  Avrupa Birliği’nden finansal yardım talebinde bulunan beşinci ülke olmuştu.

Sağlık ocağı yok, kanalizasyon yok, rüzgar santrali var

0

Serince köyü; hem çok serin, hem çok elektrikli…

Adıyaman’ın Sincik ilçesine kurulması planlanan rüzgar enerji santrali için Serince köyü sakinleri ve lisans sahibi şirket arasında anlaşma sağlandı. Köylülerin tepkisinin Orman Bölge Müdür Yardımcısı Ziya Polat’ın araya girmesiyle yumuşatıldığı söyleniyor.
Serince köylüleri, mağdur olacaklarını düşünerek rüzgar santralini istememişti. Köylülerin isteği üzerine, Orman Bölge Müdür Yardımcısı Ziya Polat, Adıyaman Orman İşletme Müdürü Cemal Evrin ve Kahta Orman İşletme şefi Murat Tuncer, Serince köyüne gitti, köylülerin sıkıntısını dinledi ve onları ikna etti.

Ziya Polat, köyde bir de açıklama yaparak şunları söyledi:

“Bölgemizde ilk defa bir rüzgar enerji santrali kurulacaktır. 11 tribünden oluşacak bir santral kurulacaktır. Kurulum aşamasında yerleşik halkın mağduriyeti söz konusu olacağı için köylüler duruma itiraz etmiş ve köylülerin itirazı yerinde bulunarak gerekli hassasiyet gösterilmiştir. Orman Bölge Müdürlüğü olarak, köylülerimizin sıkıntılarını çözme konusunda anlaşmış bulunmaktayız. Öte yandan Sincik’te mesire alanı olmadığını öğrendik ve Sincik Belediye Başkanı Hasari Altın ile ile birlikte mesire alanı yapmak için alan taraması yaptık.”

Sincik Kaymakamlığı’nın web sitesine göre Serince köyü hakkında bilgiler:

Coğrafya
Adıyaman iline 80 km, Sincik ilçesine 10 km uzaklıktadır.

İklim
Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri  
2000 503
1997 432

Ekonomi
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Altyapı bilgileri
Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi varkanalizasyon şebekesi yoktur. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol ham olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

http://www.sincik.gov.tr/?page_id=255

Pentagon’da eşcinsel olmak varmış

ABD ordusu, ilk kez eşcinsellerin onur ayını kutladı. Kutlama, 26 Haziran’da, Pentagon’da düzenlenen bir törenle gerçekleştirildi. Pentagon’un en üst düzey avukatı Jeh Johnson, “Üç yıl öncesine kadar, silahlı kuvvetlerdeki eşcinsel bir kadın ya da erkeğin cinsel yönelimi konusunda açık olması inanılacak bir şey değildi. Peki ordu bu değişimi nasıl karşıladı? Beklediğimizden daha iyi” dedi.

Ancak kutlamanın katılımcıları arasında yüksek kademe komutanlar bulunmamasının kaygı verici olduğunu belirtiliyor.

Adının açıklanmasını istemeyen bir subay, “Üniformalıların bu konuda liderlik yapmaması bende hayal kırıklığı yarattı. Kimse böyle bir organizasyona katılmak zorunda değil ama bence güzel bir jest olurdu. Liderlikten bahsediyorsanız burada da lider olmanız gerek” dedi.

Savunma Bakanı Leon Panetta ise bir video mesajıyla salondakilere seslendi. Eşcinsel askerleri daha “sorma, söyleme” politikası kaldırılmadan önce bile “profesyonellik içinde ve cesaretle” hizmet verdikleri için tebrik eden Panetta, “Bu yasayı kaldırdığımız için çok gururluyum. ABD ordusunu fırsat eşitliğinin modeli haline getirmek için gereken her şeyi yapmaya kararlıyım” dedi.

CİNSEL YÖNELİMLERİN AÇIKLANMASI VE SORULMASI YASAKTI
‘Sorma, söyleme’ politikası ABD’de dokuz ay önce sonlandırıldı. Daha öncesinde eşcinsellerin cinsel yönelimlerini açıklamaları yasaktı. Açıkladıkları takdirde ordudaki görevlerine son veriliyordu. Aynı zamanda, bir komutanın emrindeki bir askere eşcinsel olup olmadığını sorması da yasaktı.
 
Pentagon’un bünyesindeki farklı grupları onurlandırdığı organizasyonların tarihi bir hayli eski. Bu organizasyonlar arasında akla ilk gelenler Siyahlar Tarihi Ayı ve Asya-Pasifik Amerikan Mirası Ayı.

AB, İslami feminizmi keşfetti

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Avrupa’daki Müslüman kadınlar hakkında bir rapor hazırladı. Raporda müslüman kadının ayrımcılığa maruz kaldığı, feminist ve liberal Müslüman kadının görmezden gelindiği ifade edildi. Kötü imajın sorumlusu olarak ise medya gösterildi.

Avrupa’daki Müslüman kadınlar neden hep ayrımcılığın kurbanı olarak gösteriliyor? Avrupa Parlamentosu’nda bu konudaki tabuları yıkmak için harekete geçildi. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), geniş yankı uyandıran bir rapor ve beraberinde bir karar tasarısı hazırladı. Karar tasarısı, salı akşamı oy birliğiyle, AKPM tarafından onaylandı.

AKPM’nin Kıbrıslı üyelerinden Athina Kyriakidou tarafından kaleme alınan raporda Avrupa’da yaşayan Müslüman kadınlar hakkındaki “kaderci” ve “olumsuz” yaklaşımdan vazgeçilmesi, bu yaklaşım yerine bu kadınların “toplumda eşitlik arayışlarını cesaretlendirici” yeni bir yaklaşım benimsenmesi isteniyor.

Rapor fikri Nursuna Memecan’dan

Raporun hazırlanması fikri 2010 yılında AKPM’nin Türk heyeti ve bu heyete şu anda başkanlık eden AKP milletvekili Nursuna Memecan’dan gelmişti. Raporda, Müslümanların çoğunlukta olmadığı Avrupa ülkelerinde Müslüman kadınların başta sağlık, eğitim ve istihdam alanlarında olmak üzere birçok ayrımcılığa maruz kaldığı gerçeği hatırlatılıyor. Müslümanların işsiz kalma olasılığının Müslüman olmayanlara oranla üç kat fazla olduğu belirtiliyor.

Uluslararası Af Örgütü tarafından gerçekleştirilen bir araştırmanın Belçika, Fransa, Hollanda ve İsviçre’deki işverenler arasında “çalışanım başörtülü ise müşteri rahatsız olabilir” kanısının yaygın olduğunu açığa vurduğuna işaret ediliyor. Müslüman kadınların sadece bu olumsuz perspektiften ele alınması eleştiren raporda, “başarı öykülerinin” yeterince dile getirilmemesinden yakınılıyor.

Kötü imajın sorumlusu medya

Raporda her şeyden önce rakamlarla Avrupa’daki Müslüman gerçeği gözler önüne serilmekte. Buna göre, bugün Müslümanlar birçok Batı Avrupa ülkesinin nüfusunda önemli bir konunma sahipler. Nüfusun; Fransa’da yüzde 7.5, Belçika’da yüzde 6, İsviçre’de yüzde 5.7, Hollanda’da yüzde 5.5, Almanya’da yüzde 5, İngiltere’de ise yüzde 4.6’sını oluşturuyorlar. Avrupa Konseyi tahminleri bu oranların 2030 yılı perspektifinde üçte bir oranında artacağını göstermekte.

Raporda, bu gerçeğe rağmen Müslüman kadınların toplumdaki imajının olumsuz açıdan ele alınması eleştirilmekte, başlıca sorumlu olarak da medya gösterilmekte. Avrupa’da görsel medyanın nüfusun çeşitliliğini temsil eder nitelikte olmadığı, medyada Müslümanlar kadınlara yönelik önyargıların devam ettiği ve Müslüman kadınların özellikle televizyonda “olumsuz” yansıtıldığı not ediliyor.

Medyanın bu nedenle “çok ağır bir sorumluluk altında olduğunu” anımsatan raporda, İslam’ın çoğunluğun dini olmadığı Avrupa Konseyi ülkelerinde Müslüman kadınların medya tarafından yansıtılışı konusunda kapsamlı araştırmalar yapılması çağrısı yer alıyor.

İslami feminizm görmezden geliniyor

Raporda, her ne kadar Müslüman kadınların Avrupa’nın siyasî yaşamına katılımının yetersiz olduğu kaydedilse de son zamanlarda ikinci ve üçüncü kuşak birçok Müslüman kökenli kadının üst düzey siyasî sorumluluk üstlenmeye başladığı belirtiliyor. Bu çerçevede Fransa’da şu anda Kadın Hakları Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olan Najat Vallaud-Belkacem, Fransa’nın eski Adalet Bakanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Raşida Dati, Fransa’nın eski İnsan Hakları bakanı Rama Yade, İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin eşbaşkanı Sayeeda Warsi, İtalyan milletvekili Suad Sbai ve Almanya’da Aşağı Saksonya eyaleti Aile Sağlığı ve Uyum bakanı Aygül Özkan örnekleri veriliyor.

Raporun sürprizi ise İslami feminist hareketlerle ilgili bölüm. İslami feminizm kavramının Avrupa’da büyük ölçüde görmezden gelindiğini hatırlatan rapor, bu hareketin mensuplarının Kuran ve Kuran’ın öğretileri temelinde kadın hakları, cinsiyet eşitliği ve sosyal adaleti savunduklarını vurguluyor. Eşcinsellik konusunda daha liberal davrandığı belirtilen bu hareketin, kadının tamamen örtünmesinin dini bir vecibe olmadığını ve kadın ile erkeğin beraber namaz kılabileceğini savunduğu ifade ediliyor. Raporda İngiltere ve ABD’deki İslami feministlerin, kadınların, erkek ve kadınlardan oluşan bir cemaate imam olarak namaz kıldırılabilmesini savundukları notu da yer almakta.

Avrupa ülkelerine çağrı

Bu veri ve gözlemlerden yola çıkılan raporda ve onaylanan kara tasarısı metninde tüm Avrupa devletlerinden Müslüman kadınlara yönelik her türlü ayrımcılıkla yasal planda mücadele etmeleri, Müslüman kadınlara yönelik ırkçı eylem, ayrımcı uygulama, ve kamusal alanda ırkçı söyleme karşı önlem almaları isteniyor. Müslüman kadınların aktif biçimde toplumsal yaşama katılmaya teşvik edilerek “otonom” hale gelmelerinin sağlanması çağrısında bulunulan raporda, genç Müslüman kız ve kadınların eğitimin her aşamasından faydalanabilmelerinin sağlanması ve istihdam piyasasında kendilerine yönelik ayrımcılıkla mücadele edilmesi isteniyor.

Avrupa medyalarının muhabir ve sunucu istihdam ederken toplumdaki çeşitliliği dikkate almalarının istendiği taslak kararda, medyanın Müslümanlar kadınları sadece dini inanç ve şiddet kurbanı perspektifiyle yansıtmaktan vazgeçmesi gerektiği görüşü dile getiriliyor.

(Deutsche Welle Türkçe – Kayhan Karaca)

Tiyatronun duayenlerinden Güngör Dilmen öldü

Tiyatroya Midas’ın Kulakları, Kurban, Deli Dumrul, Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını gibi bir çok oyun kazandıran Güngör Dilmen’in geçirdiği bir bağırsak operasyonundan sonra yoğun bakımda kaldığı İzmir’de özel bir hastanede yaşam mücadelesini kaybettiği duyuruldu.

Güngör Dilmen, 1960 yılında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji Bölümünü bitirdi. Öğrencilik yıllarında geçici işlerde çalıştı. Fakülteden mezun olduktan sonra Tel-Aviv ve Atina’ya gitti; tiyatro alanında incelemeler yaptı. Sonra ABD’nin Yale ve Washington Üniversitesinde tiyatro üzerine eğitim gördü (1961-1964). İstanbul Şehir Tiyatrosunda ve İstanbul Radyosunda çalıştı. İngiltere ‘de Durham Üniversitesinde Doğu Dilleri okutmanı (1971), Eskişehir Anadolu Üniversitesinde öğretim görevlisi (1982) oldu. İlk yazılarında Güngör Kalyoncu imzasını kullandı.

Güngör Dilmen’in Oyunları:

Canlı Maymun Lokantası (1964), Midas’ın Kulakları (1965), Kurban, (1967), İttihat ve Terakki (1969), Ak Tanrılar (1976), Üç Oyun: Midas’ın Kulakları, Midas’ın Altınları, Midas’ın Kördüğümü (1978), Bağdat Hatun (1982), Hasan Sabbah (1983), Aşkımız Aksaray ‘ın En Büyük Yangını (1988), Hakimiyet-i Milliye Aşevi (1991), Avcı Kavkap, Ayak Parmakları, Küpçü Hamit, Montezuma, Akad’ın Yayı, Anzavur, Deli Dumrul, Ben Anadolu , İnsan ve Devlet, Toplu Oyunlar (5 cilt, 1993-2000).


“Ya sendika girecek, ya kepenkler inecek”

Sendikalaştıkları için işten atılan ve fabrika önünde direnişlerini sürdüren 35 TOGO ayakkabı işçisi firmanın satış mağazaları önünde de eylemlerini sürdürüyor. Dün akşam TOGO’nun İzmir Caddesi’ndeki mağazası önünde oturma eylemi yapan işçiler, Ankara halkını direnişe destek vermeye çağırdı.

Direnişlerinin 2. ayını bitiren işçiler “Ya sendika girecek, ya kepenkler inecek”, “Atılan işçiler geri alınsın” sloganları attı. Eyleme çevredeki vatandaşlar da yoğun ilgi gösterdi.

Deri-İş Sendikasına üye olduğu için işten atılan işçilerden Yalçın Şimşek, 17 yıl yanında çalıştığı patrona “Çocuğuma süt parası bulamıyorum” dediğinde, “Çocuk yaparken bana mı danıştın” yanıtı almasının kendisini çok yaraladığını söyledi. Başbakanın “Bir değil iki sendikaya da üye olabilirsiniz” sözünün doğru olmadığını yaşayarak gördüklerini belirten Şimşek, “Biz bir sendikaya üye olduk işten atıldık” dedi.

TOGO ayakkabı direnişini Ankara’da işçi ve emekçilere dayatılan kölece çalışma şartlarına karşı çıkışın bir parçası olarak gördüklerini belirten Özgür Yılan, sendikalı çalışana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyledi. Ankara halkını mücadelelerine destek vermeye çağıran işçiler, mağaza önünde 1 saat oturma eylemi yaptılar.

(Evrensel)