Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Suriye Kürdistan’ında (Rojava) günlerdir devam eden ve gelen son haberlerden sonra sivil halkın katline kadar gelen El Kaide ve El Nusra saldırıları üzerine yazılı bir basın açıklaması yayınladı.
Sınırımızın hemen yanıbaşında bir katliam yaşanıyor. El Kaide türevi silahlı çeteler ve El Nusra katilleri Kürt halkına saldırılarını yoğunlaştırıyor. Kadın, çocuk demeden sivil halka yönelik saldırılar her geçen gün daha fazla insanın canını alıyor.
Bu cihatçı güçler bir taraftan Suriye’de yaşayan Kürt halkının eşit yurttaş olma ve kendini yönetme talebinin karşısına dikiliyor. Kürt halkının kimliğine sahip çıkmasından rahatsız olan uluslararası siyasal ve askeri çevrelerle birlikte hareket ediyor. Diğer taraftan da Suriye’de süren iç savaşta bir nüfuz alanı elde etme mücadelesini ve Irak’ta gerçekleştiremedikleri İslam devleti kurma hedefini burada yaratma çabasını sürdürüyor.
Asıl acı olan ise bu saldırganların Türkiye’den lojistik destek alması, resmi ve gayri resmi çeşitli çevrelerle bağlantı içinde olmasıdır. AKP iktidarının El Kaide ve El Nusra silahlı güçlerine verdiği lojistik destek, Ceylanpınar’ın ve birçok sınır köyünün bu destek için çok yönlü kullanılması yanlış politik ve sosyal tercihlerin sonucudur.
Öyle görünüyor ki, geleneksel devlet politikası bir kez daha işbaşındadır. Suriye Kürdistanı’nda bir katliamın yaşanması, halkın geri adım atması için bu politikalar sürdürülüyor. Yıllar önce Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi Kürt halkının önünü kesme politikası şimdi de Suriye Kürdistanı için sahneye koyuluyor.
Bu politika Irak Kürdistanı’nda iflas etti. Şimdi bir kez daha fiyasko ile sonuçlanacaktır. Kürt halkına karşı düşmanlık besleyen bu anlayış hedeflediğine ulaşamayacak, bu politikaları sonuçsuz kalacaktır.
Soruyoruz: Eğer AKP Hükümeti bu geleneksel düşmanlık politikasına sahip çıkmıyorsa, Suriye Kürtlerine insani ve sağlık yardımı götüren kamyonlara sınırları açmamak ne anlama geliyor? Daha geçen hafta PYD Lideri Salih Müslim’le yapılan görüşmeler bir aldatmaca mıydı? Suriye’deki Kürtlerin haklı ve meşru, demokratik taleplerini tanıma sözleri sadece bir zaman kazanma stratejisi miydi?
Gözlerimizin önünde bir halka yönelik katliam planlarının adım adım gerçekleştirilmesine ve Türkiye’den resmi ve gayri resmi destek verilmesine seyirci kalınamaz. El Kaide ve El Nusra çeteleri aracılığıyla ile Rojava’yı kana bulayanlar bu politikalardan vazgeçmezlerse, bu ülkede yaşayan Kürt yurttaşlarımızın ruh hali her geçen gün biraz daha bozulacak, demokratik tepkiler artacaktır.
Suriye’de demokratik bir rejim inşa etmek ne Esad diktatörlüğünü destekleyerek ne de El Kaide türevlerinin ve El Nusra’nın yanında durarak gerçekleşemez.
Türkiye’nin barış, demokrasi ve emek güçleri, Rojava’daki eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yanında olacaktır. Çünkü biliyoruz ki, bu bölgeye barış, eşitlik ve adalet ancak özgürlüklerle, sivil ve demokratik siyasetle gelecektir.
Hacettepe Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü genişletme çalışmaları sırasında 10 yıllık ağaçlar rasgele bir biçimde kesildi.
Hacettepe Üniversite’sinin yaz aylarında inşaat sahasına dönmesine alışkın öğrenciler, oturdukları Beytepe Kampüsü çimlerine aniden giren kepçelerin ağaçları işaretleme yapılmadan ve yaşlarına bakmadan devirmesi ile karşılaştı.
‘’Ağaçları ;öğrencilerin düşündüğünden daha çok düşünüyoruz.’’
Hafta başında ağaçların kesildiğini gören öğrenciler ve öğretim görevlileri, inşaatı durdurmak ve bilgi almak için Genel Sekreterlik ile görüştüler. Yapılan açıklamada ise gelen tepkiler sonucu projenin değiştirildiği ve alanda herhangi bir ağaç kesimin yapılmayacağını gerekirse ağaçların taşınacağı belirtildi. Ayrıca yetkililer ağaçları öğrencilerin düşündüklerinden daha çok düşündüklerini kaydetti.
Fakat Salı günü devam eden ağaç kesimlerinden sonra durumun rektörlüğün aktardığından daha boyutlu olduğu görüldü. İnşaat firmasının elemanları 10 küçük Huş ağacı(Betulacae) , 4 tane 20 yaş üzeri Çam ağacı, 3 tane 10 yaş üzeri meyve ağacı keserek inşaata başladı.
Taşımak yerine kesmek…
Ağaçları taşımak yerine rasgele, hiçbir işaretleme olmadan tamamen çalışanların insafına bırakılan kesimi fotoğraflamak isteyen, öğrenciler müteahhit ve işçilerin hakaret ve saldırılarına maruz kaldılar.
Kaçak kesim sonrası açığa çıkan kökler üzerine toprak kapatılarak gizlenmeye çalışıldı. Ayrıca yine kökünden sökülen ağaçlardan sonra oluşan çukurlar kumla kapatıldığı görüldü.
Ağaç kesimini durdurmak ve konu hakkında bilgi almak isteyen öğrencilere müteahhit ve işçiler engel olmaya çalıştı
Kesim sonrası öğrenciler tepkili.
Duyarlı öğrenciler, ve öğretim görevlileri rektörün geldiği ilk günden beri Beytepe’nin doğasına ve hayvanlarına sahip çıkma sözünün nereye gittiğini, Hacettepe de kesimlerden önce bilgi alınabilecek Biyoloji, Çevre Mühendisliği gibi bölümleri olmasına rağmen neden ekoloji ve doğa üzerinde bir çalışma yapılmadan önce bölümlerin bilgisine başvurulmadığını sordular.
Hacettepe Üniversitesi’nde bu şekilde devam eden 3 büyük inşaat var
Öğrenciler yeni Hukuk Fakültesi binası, Konservatuar binası ve Kongre Merkezi binası çevresinde devam eden inşaatların aynı şekilde hiçbir koruma tedbiri olmadan sürdürüldüğünü Hacettepe’nin küçük bir Türkiye kopyası şeklinde inşaat furyasına tutulup doğanın korunması için hiçbir adım atmadığını söylediler.
Mersin Nükleer Karşıtı Platform’un Ağustos’un ilk hafta sonunda geleneksel olarak düzenlediği Akkuyu’da Nükleer santral kurulmasına karşı protesto eylemi bu sene 4 Ağustos Pazar günü saat 17:00 de Büyükeceli Belediyesi önünde gerçekleştirilecek.
Aynı gün Akkuyu’ya gitmek üzere sabah saat 10:00 da Mersin Stadyumu önünden araçlar hareket edecek.
ÇED Raporuna Veto
9 Temmuz’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Akkuyu NGS şirketi tarafından sunulan ÇED raporu bakanlığın bazı eksikler tespit ettiği için ÇED dosyasını İnceleme Komisyonu’na sunmadan şirkete iade etti ve eksiklerin giderilmesi için 3 ay süre verdi. Temmuz ayı sonunda ÇED raporunun kabul edilmemesi Nükleer Santral Karşıtlarının itirazlarının ne kadar haklı olduklarını kanıtladı.
#direnakkuyu
Nükleer Karşıtları, 4 Ağustos Pazar günü Nagazaki ve Hiroşimaya atılan Atom bombalarının yıldönümünde bir daha böyle acıların yaşanmaması için Akkuyu’dabiraraya gelecekler. İstanbul başta olmak üzere farklı illerde düzenlenecek olan Nükleer Karşıtı eylemlere destek vermek isteyenler ise sosyal medya üzerinden #direnakkuyuhagtagını kullanarak etkinliklere destek vermelerini istiyorlar.
24 Temmuz’da Erzurum’un İspir ilçesine bağlı Başköy Gültepe köyünde yaşayan Bünyamin Atmaca (14) ile Yücel Keskin (17) Çoruh nehrinde balık tuttukları sırada Soyak Enerji tarafından işletilen Güllübağ Barajı’nın kapaklarının hiçbir uyarı yapılmadan açılması sonucu boğularak hayatlarını kaybetti. Bu olaydan sonra Bünyamin Atmaca’nın ailesi ile görüşüp bu görüşmeyi kaydeden ve sosyal medyada paylaşan uzman psikolog Sinem Demir’e ise bölgede yapılan birçok barajın taşeronluğunu yapan Çakıroğlu Limited şirketinin ortaklarından Mehmet Çakır tarafından tazminat davası açıldı.
Bünyamin Atmaca'nın ailesi ile görüşen ve kendisine dava açılan uzman psikolog Sinem Demir
Çakır’ın, Sinem Demir’e dava açmasının nedeni ise, Demir’in sosyal medyada paylaştığı görüşme sırasında şu anki İspir Belediye Başkanı Osman Çakır’ın eski sahiplerinden olduğu Çakıroğlu Limited Şirketi’nin adını anması.
İlgili kaydın 6. dakikasında Bünyamin Atmaca’nın yakını, “Burada ilk sorumlu şirket, ondan sonrada Kaymakam ve Belediye” dedikten sonra sözü alan Demir, İspir Belediye Başkanı Osman Çakır’ın eski ortağı olduğu Çakıroğlu Limited’in adını anıyor
Rize’de psikolog olarak görev yapan Sinem Demir bir doğa koruma aktivisti. Demir; Tortum’da, Loç Vadisi’nde, İspir’de, ülkenin dört bir yanında devam eden HES ve Baraj işgaline karşı en önce ses çıkaranlardan biri. 24 Temmuz’da İspir’de Soyak Enerji tarafından işletilen Güllübağ Barajı’nın öteden beri şikayet konusu olan ve bölge halkını sürekli mağdur eden baraj kapaklarının zamansız ve hiçbir uyarı yapılmadan açılması sonucu 2 gencecik insanın boğulduğunu öğrendikten sonra bölgeye gitti. Hayatını kaybeden çocuklardan Bünyamin Atmaca’nın ailesi ile konuşan Sinem Demir, bu görüşme sırasında Atmaca’nın bir yakınının, “Burada ilk suçlu barajı işleten şirket, daha sonra da kaymakam ve belediye başkanı” şeklinde konuşması üzerine İspir Belediye Başkanı Osman Çakır’ın eski yöneticisi olduğu Çakıroğlu Limited Şirketi’nin adını anarak, “Bakıyorum barajlar için bu sizin Belediye Başkanı Çakıroğlu harıl harıl çalışıyor” şeklinde görüş bildirdi.
Bu konuşmanın sosyal medyada yayılması üzerine Çakıroğlu Lİmited Şirketi’nin şu anki ortaklarından, aynı zamanda Belediye Başkanı Osman Çakır’ın da oğlu olan Mehmet Çakır, Demir’i ilgili videoyu silmesi için uyardı ve Demir’in bu teklifi reddetmesi üzerine Sinem Demir hakkında şirketinin adını kötüye kullanmak suçlaması ile tazminat davası açtı.
Bu gelişmeler üzerine Yeşil Gazete olarak konunun muhatapları Sinem Demir ve Mehmet Çakır ile görüştük.
Demir, “İspir Belediye Başkanı Osman Çakır baraj inşaatları sırasında şirketlerin işlerini kolaylaştırdı”
Baraj kapaklarının açılmasıyla hayatını kaybeden Bünyamin Atmaca'nın büyükannesi ve annesi
Sinem Demir, İspir’deki baraj karşıtı mücadele sırasında defalarca bölgeye gittiğini belirterek şimdiki Belediye Başkanı Osman Çakır’ın eski, oğlu Mehmet Çakır’ın ise şimdiki ortaklarından olduğu Çakıroğlu Limited’in pek çok baraj inşaatı faaliyeti yürüten şirketin taşeronluğunu yaptığını, Osman Çakır’ın kamu yöneticisi olması hasebi ile kamunun yararını gözetmesi gerekirken her zaman şirketlerin işlerini kolaylaştırdığını iddia ediyor.
Çoruh Vadisi’nde bir gün geçiren kişinin neye uğradığını şaşıracağını ifade eden Demir, vadide hem doğal güzelliklerin hem de tabiat talanının baş döndürücü olduğunu söylüyor.
2 gencin Çoruh Nehri’nde boğulduğunu öğrendikten sonra bölgeye gittiğini aktaran psikolog Sinem Demir, Güllübağ Barajı’nın 3 yıldır faaliyette olduğunu belirterek, bu süre zarfında Soyak Enerji tarafından işletilen barajın kapaklarının sürekli halka haber verilmeden açılması sonucu İspir halkının mağdur edildiğini sözlerine ekliyor.
İspir’e gittikten sonra Bünyamin Atmaca’nın ailesi ile görüştüğünü ve bu görüşmeyi sosyal medya üzerinden paylaştığını kaydeden Demir, 24 Temmuz’daki bu görüşmeden 1 hafta sonra, Çakıroğlu Limited’in ortaklarından Mehmet Çakır’ın kendisini arayarak, kaydın silinmesini talep ettiğni, bunu reddettiğini, daha sonra hakkında dava açıldığını öğrendiğini sözlerine ekledi.
Bu gelişmeler üzerine İspir’de inşaat malzemeleri satan ve petrol istasyonu işleten Çakıroğlu Limited Şirketi’nin ortaklarından Mehmet Çakır ile görüşme yaptık.
Mehmet Çakır, “Soyak Enerji bu olayda kesinlikle kusurludur ama Çakıroğlu Limited’in adının niye geçtiğini anlayamadık”
Bünyamin Atmaca (14) ile Yücel Keskin (17)in Çoruh'ta boğularak ölmelerine neden olan ve Soyak Enerji tarafından işletilen İspir'deki Güllübağ Barajı
Mehmet Çakır, yaşanan boğulma hadisesi ile hiçbir ilişkilerinin olmadığını, hayatını kaybeden çocuklara en çok üzülenlerden birisinin de kendisi olduğunu belirterek, “Barajı işleten Soyak Enerji, kusuru olanlarda o şirket çalışanları. Bizim şirketimizin adının niye bu olayda ortaya çıktığını anlamış değilim” diye konuştu.
Kendisinin ticaret ile uğraştığını, 70 personeli olan bir şirketin ortaklarından olduğunu aktaran Çakır, Soyak’ın işlettiği Güllübağ Barajı’nın taşeronluğunun kesinlikle kendi şirketleri tarafından yapılmadığını iddia ederek, “Ben ticaret yapıyorum. Çocukların boğulması ile hiçbir ilişkim yok. Müşteriye, siparişe göre beton lazım ise onu satarım, çimento kum ya da tuğla lazım ise ona satarım. Geçinmek içinde bunu yapmak zorundayım” şeklinde konuştu.
Barajların doğaya zarar veren yönlerinin olduğunu kabul ettiğini ama 5 yıl öncesine göre bölgenin zenginleştiğini ve geliştiğini iddia eden Mehmet Çakır, “Ben barajlara karşı da değilim barajların yanında da değilim. Ben sadece işimi yapıyorum. Ben baraj yapılmasını nasıl engelleyebilirim. Şirket ilgili mevzuatı yerine getirmiş, devlet de gerekli izni vermiş. Bu durumda bizim elimizden ne gelir” dedi.
Babasının Belediye Başkanı olması ve Soyak Enerji dahil baraj işleten şirketlere kolaylık gösterdiği yönündeki ithamlar için kendisinin bir şey söyleyemeceğini belirten Mehmet Çakır, “Belediye’nin ne yaptığı, ne şekilde çalıştığı konusunda bir şey söyleyemem, ben sadece ticaret ile uğraşan bir insanım” şeklinde yanıt verdi.
Sinem Demir’in paylaştığı görüşmeyi gördüğünde çok şaşırdığını, buna anlam veremediğini söyleyen Çakır, “Sinem hanımı aradım, benim niyetim dava açmak değildi. Ancak kendisi videoyu kaldırmayı reddedince 29 Temmuz’da hakkında suç duyurusunda bulunarak tazminat davası açtım” dedi.
Efendi Demir’den tehdit, “Çakıroğlu Limited’in adını haberde kullanmanı istemiyoruz”
Mehmet Çakır ile yaptığımız bu telefon görüşmesinden 10 dakika sonra gelen telefon ise Çakıroğlu Limited ile ilgili Mehmet Çakır’ın bize aktardıkları hakkında kuşku duymamıza neden oldu. 10 dakika sonra bizi arayıp, “Gazeteci Alper sen misin? Az önce Mehmet ile konuşan” diye soran ve adının Efendi Demir olduğunu söyleyen bir kişi bizi haberde şirketin adını kullanmamamız için uyardı.
Son derece saygısız ve sert bir üslup ile konuşan Efendi Demir, eğer haberimizde şirketin adını kullanır isek bizi de dava edeceklerini söyledi. Kendisinin de şirketin ortaklarından olduğunu aktaran Efendi Demir’e, Mehmet Çakır ile görüşmeyi tamamladığımızı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin olduğu gibi kendisinin de istediği zaman istediği konuda mahkemelere başvurma hakkı olduğunu söyleyerek bu tehditvari görüşmeyi sonlandırmayı uygun bulduk.
İZMİR merkezli Taraftar Hakları Derneği Başkanı Devrim Cem Erturan, Kayseri Valiliği’nin 11 Ağustos’ta Kadir Has Stadı’nda Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak olan Süper Kupa finalindeki davul ve pankart yasağına karşı alınan kararın ‘yürütmenin durdurulması’ istemiyle, İzmir Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
Dava dilekçesini vermeden önce Adliye önünde basın açıklaması yapan Taraftar Hakları Derneği Başkanı Devrim Cem Erturan, Fenerbahçe ile Galatasaray futbol takımları arasında 11 Ağustos’ta oynanacak Süper Kupa final maçı ile ilgili toplanan Kayseri İl Spor Güvenlik Kurulu’nun aldığı tribünlere ‘davul sokulmaması’ kararının kaldırılmasını istediklerini söyledi.
Erturan, “Böylesi bir yasak, tamamen keyfi bir uygulamadır ve taraftarların takımlarını destekleme ve rakip takımı etkileme haklarının kısıtlanması demektir. Türkiye’nin dört bir yanından maça gelecek olan taraftarların, takımlarını destekleme ve rakip takımı etkileme haklarını kısıtlayacak bu kararın iptali gerekmektedir” diye konuştu
Görsel bir şölen olan futbolda tribünlerin şenlik alanı olduğunun altını çizen Devrim Cem Erturan, şöyle devam etti:
“Spor Güvenlik Kurulu’nun, taraftarların takımlarını desteklemek ve rakip takımı etkilemek amacıyla kullanacakları davulları tribünlere sokmamak yönünde karar alması, bir yandan da taraftarları tahrik etme anlamını taşımaktadır. Taraftar Hakları Derneği olarak, dernek tüzüğümüzün 2. maddesi ‘Ayrım gözetmeksizin tüm spor kulüplerinin taraftarlarının, haklarıın ve çıkarlarını savunmak, ortak taleplerini gündeme getirilmesini sağlamak’ şeklindedir. Kayseri Valiliği hakkında Kayseri İl Spor Güvenlik Kurulu’nun ‘davul yasağı’ kararının öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve yargılama sonunda da iptali istemiyle dava açıyoruz.”
Erturan, açıklamasının ardından, dilekçesini Kayseri İdare Mahkemesi Başkanlığı’na iletilmesi için İzmir Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne verdi.
Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç’ın “Erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri iki yıldır beni rahatsız ediyor” sözleri tartışma yarattı!
Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç
Cumhuriyet Gazetesi’nden Ahmet Şefik’in haberine göre, Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç, “Erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor” diyerek kent merkezindeki Sosyal Bilimler Lisesi’ni Esiroğlu beldesindeki YİBO’ya taşıdı.
Trabzon Valiliği’nin, kent merkezindeki Sosyal Bilimler Lisesi’nin bu yıl Esiroğlu beldesindeki YİBO’ya taşınmasının altından skandal bir açıklama çıktı. Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç taşınmayla ilgili olarak, “Bu okulda öğrencilerin bir kısmı yatılı olarak okulda kalıyor. Bu nedenle okulun bir yurt ihtiyacı vardır. Şimdiki binasında sınıfları kapattık yurt yaptık. Öğrenciler sınıftan bozma odalarda kalıyor. Bir de erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdiveni kullanarak istirahata çekiliyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni iki yıldır rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor”’ dedi.
Bu açıklamadan sonra veliler ve öğrenciler dün okul önünde bir protesto eylemi yaptı. Veliler adına basın açıklamasını okuyan Şaduman Genç, Müdürün, İki yıldır diken üstünde oturuyorum, kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni rahatsız ediyor’ sözlerini esef ile karşıladıklarını belirterek, “Öğrencilerimiz, ayrı ayrı merdivenleri kullanarak kendi pansiyon katlarına çıkmaktadırlar. Bu durum Milli Eğitim Müdürü’nün Sosyal Bilimler Lisesi’nden ne kadar habersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Trabzon’un en güvenilir okulunu, kadro ve öğrencilerini bu şekilde töhmet altında bırakmanın ne anlama geldiğini Trabzon halkının anlayışına bırakıyoruz” şeklinde konuştu.
Dünyanın en büyük kalkınma bankalarından biri olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) gelecek enerji stratejisinin taslağını yayınladı. Bu strateji daha az karbon ağırlıklı enerji kaynakları kullanımına odaklansa da açıklanan taslakta geçişi sağlayacak gerçekçi ve ölçülebilir politikalara yer verilmedi. Banka’nın taslak stratejisine göre fosil yakıt ve hidroelektrik projelerine kredi vermeye devam edecekler.
Fosil yakıtlar ve kalkınma bankaları niye önemli?
İklim değişikliği gözlerimizin önünde oluyor, neredeyse tüm hükümetler ise 2⁰C’nin üzerindeki bir ısınmanın güvenli olmadığını kabul etti. Böyle bir ısınma gezegenin insan popülasyon ve ihtiyaçlarıyla uyuşmayan bir ekolojik düzen içerisinde felaket doğurabilir. İklim değişikliğini 2⁰C’nin altında kalması için bilinen fosil yakıt rezervlerinin en az %80’in toprak altında tutulması gerekiyor. Fosil yakıt şirketleri ise her sene milyarlarca doları yeni yakıt kaynağı bulmak ve çıkarmak için harcıyor, bu para kaynağını ise kalkınma bankalarından tedarik ediyor. AB İklim Komisyoncusu Connie Hedegaard, EBRD, EIB (Avrupa Yatırım Bankası) ve Dünya Bankası’na toplamda 130 milyar Euro’ya varan kredi desteklerini fosil yakıtlarından çekmeleri için çağırıda bulundu.
İklimi değil sistemi değiştir!
EBRD taslak stratejisine dair yorumları Eylül ayına kadar kabul ediyor, bundan sonra strateji tekrar düzenlenerek Yönetim Kurulu’na sunulacak. 350.0rg tarafından EBRD’nin fosil yakıt kullanımına hayır demesini sağlamak üzere imza kampanyası başlatıldı: http://act.350.org/sign/EBRD
Gezegenimizin yok olmasına neden olan endüstrilere değil sürdürülebilir geleceğe yatırım istiyoruz demek için: EBRD 2 Eylül’de İstanbul’da!
2 Eyül’de ise İstanbul’da Enerji Operasyonları Politikalarının gözden geçirilmesi için EBRD bir danışma etkinliğine ev sahipliği yapacak. Bu etkinlikte EBRD’nin taslak Enerji Sektörü Stratejisi’ne ve Bankanın enerji sektörüne yaklaşımını tartışmak ve görüş paylaşmak için forumlar düzenlenecek.
Forumlara katılım sağlayanlar 2018’e kadar Banka’nın operasyonlarına rehberlik edecek stratejiye yön verebilecek, bu strateji üzerinde görüş belirtebilecekler. EBRD konuyla ilgili farkındalık yaratmak, enerji sektöründeki tüm endişeleri ve fırsatları dile getirilmesini sağlamak için tüm menfaat sahiplerini etkinliğe davet ediyor: http://www.ebrd.com/pages/news/events/energy-policy-istanbul.shtml
Arda Turan’ı kadrosunda isteyen Galatasaray’da başkan Ünal Aysal bu transfer için Burak Yılmaz kozunu kullanmayı planlıyor.
Arda Turan’ı geri almak için daha önce Atletico Madrid yetkilileriyle görüşen ve “Arda Turan transferini fazla kurcalamayın” yanıtı alan başkan Ünal Aysal, yeni bir planın üzerinde duruyor. Arda transferi, yabancı sınırlamasının değişmemesi sonrası sarı-kırmızılılar için ayrı bir önem kazandı. Galatasaray’ın bu transferdeki kozu Burak Yılmaz.
Önceki gün “Atletico Madrid bu transferi kurcalamamızı rica etti. Ama kurcalamam gerekecek” diyen Aysal hemen çalışmalara başladı. Galatasaray Başkanı, önümüzdeki günlerde Atletico Madrid yetkilileriyle masaya oturarak Burak-Arda takasını önermeyi düşünüyor. Madrid ekibinin CEO’su Angel Marin’le dost olan Aysal, transferi bitirmek için önümüzdeki günlerde İspanya’ya giderek son kozunu oynayacak.
Oyuncularının Gezi Parkı eylemelerine katılmalarının ardından Leyla ile Mecnun dizisinin yayından kaldırılacağı ileri sürüldü.
Gezi Parkı’ndaki protestolara destek verdiği bilinen TRT’nin sevilen dizisi Leyla ile Mecnun’un yayından kaldırılacağı iddia edildi.
Gezi protestoları sırasında sık sık gündeme gelen ve gaz maskeli görüntüleri objektiflere yansıyan Leyla ile Mecnun’un oyuncuları, hatta protestolar ile ilgili bir video bile çekmişler ve bu video çok kısa bir süre zarfında sosyal paylaşım sitelerinde yayılma başarısını göstermişti. Sevilen dizi ile ilgili bu sefer de Hürriyet gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu’ndan gelen bir iddia ise oldukça tartışılacağa benziyor.
Protestolar sırasındaki tüm bu yaşananların “Leyla ile Mecnun” ekibiyle TRT’nin arasını açtığını belirten Semercioğlu, dizinin akıbetinin ise ne olacağının belli olmadığını ifade etti Geçtiğimiz sezon sonunda yeni dönemde dizinin devam edeceğini açıklayan TRT yönetiminin ardından, yapım şirketi de buna göre setin başlangıç tarihini 15 Ağustos olarak belirlemişti.
Çekimlere günler kala TRT’den hâlâ konuyla ilgili Eflatun Film’e herhangi bir açıklama yapılmış değil. Belirsizliğin bu kadar güçlü olmasının en büyük nedeni de Gezi Parkı olaylarından sonra dizinin tekrarlarının TRT’den kaldırılması.
Semercioğlu’nun iddiası bununla da sınırlı değil. Dizinin tekrarlarını uzun bir süredir yayınlanmadığı bilinen TRT’nin bu hamlelerinin ardından, genel yönetmen Onur Ünlü’nün geçtiğimiz günlerde dizi ekibiyle bir toplantı yaptığı ve “dizinin kalktığı dedikoduları kulaktan kulağa dolaşıyor. Devam edip etmeyeceğimiz konusunda TRT’den bana herhangi bir bilgi verilmiş değil. Dizinin akıbeti konusunda belirsizlik sürüyor. Kanalın son kararını bekliyoruz. Şimdilik tek söyleyebileceğim bu” dediği ifade edildi.
“Leyla ile Mecnun bitt mi” başlığı ile Cengiz Semercioğlu’nun Hürriyet’te yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
TRT’de yayınlanan “Leyla ile Mecnun” dizisinin ekibi de Gezi Parkı olaylarına destek veren oyuncular arasındaydı.
Hatta bu konuyla ilgili çok açık taraf oldular ve Gezi Parkı’yla ilgili bir video bile çektiler.
Videoda dizinin oyuncuları Gezi Parkı’yla ilgili komik bir muhabbet yapıyordu, bu video sosyal medyada çok paylaşıldı.
İşte tüm bunların “Leyla ile Mecnun” ekibiyle TRT’nin arasını açtığı söyleniyor.
Haftanın en göze çarpan sinema haberi, Leos Carax’ın if’te izleme şansı bulanların anlata anlata bitiremedikleri “Kutsal Motorlar”ının peş peşe ertelemelerin ardından nihayet bu hafta vizyona girecek olması. Bu sinema şölenini kimse kaçırmasın.
Bu filmler arasında 1 yerli yapım Dabbe Cin Çarpması, 1 Anismasyon Şirinler-2 ve 4 yabanci film sinemaseverlerle buluşacak.Yeşil gazete ekibi olarak vizyona giren yapımlar arasında sinemaseverlere önerdiğimiz filmleri tanıtmaya çalışacağız..
Fransız sinemacı Leos Carax’ın 13 yıl aradan sonra ülkemizde ilk olarak !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilen ‘Kutsal Motorlar’ filmi ile sinemaseverle buluşuyor. Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde alkışlar ve coşku ıslıkları eşliğinde büyük heyecanla izlenmiş bir filmin konusu DL adlı varlığın hayatında bir güne tanık olduğumuz Holy Motors’da bir hayattan diğerine şiirsel bir yolculuğa çıkıyoruz. Her biri iç içe geçmiş bu yaşamlarda DL bir insanın kimliğine tamamen sahip oluyor; bazen bir adam, bazen bir kadın, bazen genç, bazen ölüm döşeğinde. Deneysel bir havada başlayan film, Bir yanıyla son derece absürd ve eğlenceliyken bir yanıyla da çok güçlü duygular üretebilen bir yapım olarak dikkat çekiyor.
İzlanda’lı yönetmen Baltasar Kormakur’un “2 guns” ile yayınlanan çizgi romandan uyarlanan bu yapım aksiyon- komedi tarzına seven izleyiciler için kaçırılmamsı gereken bir yapım. Aksiyon filmlerinin bir çıta üzerindeki senaryo ve olay örgüsünün işlenişindeki başarılı olması bunun yanı sıra içerisinde komediyi barındırıyor olması filmin izlenebilirliğini artıran bir diğer etken.
Kahramanlarımız (Denzel Washington ve Mark Wahlberg) birbirlerinden habersiz ortak düşmanları olan Meksika’da iş yaptıkları ama kendilerine yüz çeviren Papi Greco’yu cezalandırmaktır. Çünkü Greco ‘kirli’ parasının bir bölümünü söz konusu bankaya yatırmaktadır. Hedefleri bankayı soymak ve Papi Greco’y ait olan 3 miyon dolarcığı çalma planı 43 milyon dolara çıkınca Meksika’daki tüm güçlüleri karşılarına almış olurlar. Oyuncu performanslarının vasatın üstüne çıktığı, çizgi romandan uyarlanan ve siyasi göndermeleri olan bu aksiyon -komedi- yapımı yüksek tempolu filmsever izleyicilerin karışmaması gereken bir film.
Efsanevi minik mavi karakterler ”Şirinler”i ilk kez köylerinden çıkararak, 3 boyutlu olarak beyaz perdeye taşıyan yönetmen Raja Gosnell’in devam filmi “Şirinler-2” meraklılarıyla buluşacak.
Yönetmenliğini Raja Gosnell’in yaptığı “Şirinler 2” filminde, Neil Patrick Harris, Brendan Gleeson, Jayma Mays ile Sofia Vergara oynadı ve seslendirdi.
Film, Türkiye’de Türkçe dublajlı, altyazılı ve 3D seçenekleriyle bugün vizyona girdi.
Yönetmenliğini Robert Schwentke’nin üstlendiği gişe rekortmeni “Red” filminin devamı olan “Red-2”, haftanın beklenen filmlerinden…
Eski CIA ajanı Frank Moses emekli olmuştur ve son görevde birlikte çalıştığı arkadaşı Marvin Boggs iddialara göre bu esnada hayatını kaybetmiştir. Bu söylentiler esnasında Frank, kendisinden bir konu hakkında bilgi almaya gelen FBI ajanlarıyla karşılaşır. FBI, yirmi beş yıl önce kullanılan ve o andan itibaren ortadan kaybolan bir nükleer silahla ilgili bilgi toplamaya çalışmaktadır. Nightshade isimli bu görevi araştırmaya ikna olan deneyimli ajanlar, tehlikeli teröristler ve özen ajanlarla mücadele edecekleri bir dünya turuna çıkarlar.
Bilim kurgu, komedi ve romantik tarzı “Zaman Yolcuları” filmini Colin Trevorrow yönetti.
Senaryosunu Derek Connolly’nin kaleme aldığı film, “Küçük Gün Işığım / Little Miss Sunshine”ın yapımcılarının imzasını taşıyor.
Filmin başrollerinde kendine özgü bir hayran kitlesi bulunan Mark Duplass ve bağımsız sinemanın yükselişteki güzel yıldızı Aubrey Plaza Aubrey Plaza ve “New Girl” dizisinden tanınan Jake Johnson bulunuyor.
Haftanın vizyona giren tek Türk yapımı filmi “Dabbe: Cin Çarpması”… Senaryosu yazan Hasan Karacadağ’ın yönettiği filmde, Irmak Örnek, Sultan Köroğlu Kılıç, Elçin Atamgüç ve Sabriye Günüç rol alıyor.
Evlilik hazırlıkları yapmakta olan Kübra, kına gecesinde cinlerin saldırısına uğrar ve bedeni tanımlanmayan varlıklar tarafından ele geçirilir. Başına gelen bu esrarengiz olay yaşadığı köy Kıbledere için yeni bir şey değildir. Bu gizemli köy geçmişte define arama olayları sırasında lanetli bir olay yaşamış ve bu lanet adeta üzerine yapışmıştır. Kübra’yı tedavi etmek için yola çıkan Ebru isimli bir psikiyatrist aynı zamanda Kübra’nın eski bir arkadaşıdır. Psikiyatrist Ebru, bu tür vakalarda halkın ilk olarak başvurduğu cin çıkaran hocalardan biriyle birlikte çalışacak; Cinci Faruk Akat olarak tanınan bu adamın cin çıkarma seansı sırasında genç kıza yaptıklarını kayıt altına alıp inceleyecektir. Böylece din ve bilimsel çözümler karşı karşıya gelir. Başlarda her şey yolunda gitse de köyün geçmişinde yaşanan olayların laneti herkesin yakasına yapışacaktır.