Yeşil Siyaset Platformu tarafından düzenlenen Yeşil Siyaset Buluşmaları Aralık ayında başlıyor.
Alanında uzman isimlerin ağırlandığı Yeşil Siyaset Buluşmaları’nın ilk konuğu Yeşil Gazete yazarı ve Nükleersiz aktivisti Pınar Demircan olacak. Nükleer enerji alanında başarılı haberlere imza atarak kamuoyunun farkındalığını artıran Demircan, Nükleer karşıtı mücadelede son durum ne? Akkuyu’da, Sinop’ta, İğneada’da neler oluyor? 2’inci bir Fukuşima Felaketi’nin önüne geçebilir miyiz? Nükleer santralleri nasıl durdurabiliriz? sorularına cevap verecek. Antinükleer mücadele ve Fukuşima Nükleer Felaketi’ndeki son durumun tartışılacağı etkinlik 2 Aralık Cumartesi günü 15.00’da İstanbul Beyoğlu’nda Cezayir Toplantı Salonu’nda.
Son araştırmalar yeşilliğin daha sık olduğu kentlerde yaşayanların ciddi bir astım atağı geçirerek hastaneye kaldırılma ihtimalini düşürdüğünü ortaya koydu.
Hastanelere kabul edilen hastaların şikayetlerini, kentteki yeşillik oranını ve hava kirliliği hakkındaki verileri inceleyen araştırmacılar, ağaç sayısının daha fazla olduğu bölgede yaşayanların astım atağı geçirme oranlarının daha az olduğunu tespit etti.
İngiltere çapında 26 bin şehir ve kasabada 15 yıl süren çalışma Environment International dergisinde yayımlandı. Çalışma ağaçların bu etkiye neden olduğunu kanıtlayamıyor olsa da araştırmanın popülasyon boyutu astım atakları ile kurulan bağlantıya güvenilirlik sağlıyor.
Ulusal Denetim Bürosu’nun raporuna göre İngiltere’de temiz hava bölgelerinin yüzde 85’i yasal hava kirliliği sınırlarını ihlal ediyor. Fareler üzerinde yapılan araştırmalara göre hava kirliğine maruz kalan bireylerde prematüre doğumlara rastlanıyor.
Fiji’nin başkanlığındaki 23. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Toplantısı (COP 23) Almanya’nın Bonn şehrinde 17 Kasım Cuma günü sona erdi. İklim ise halen olanca hızı ile değişmeye, gezegen de geri dönüşsüz bir uçuruma doğru yuvarlanmaya devam ediyor.
COP 23 başkanı Fiji’den, yani iklim değişikliğini ilk ve en sert şekilde yaşayan bölgelerden Pasifik adalarından Bonn’a iştirak eden 350.org aktivisti Fenton Lutunatabua‘nın tüm dünyaya bir mesajı var.
Fenton, Pasifik İklim Savaşçıları ile beraber Almanya’nın Bonn kentinde düzenlenen COP23 BM iklim görüşmelerindeydi. Siz de Türkiye’de bu değişimin bir parçası olmak istiyor iseniz Haydi Fosilsiz Bir Geleceğe olarak çevirebileceğimiz gofossilfree.org üzerinden hareketin yereldeki bir parçası olabilirsiniz.
Aradan çekiliyor ve sizi Fenton’un iklim değişikliği tehdidine karşı size iletmek istedikleri ile sizi başbaşa bırakıyoruz:
“Fosilsiz bir dünya inşa edebiliriz
Bula (Bula, Fiji dilinde “Merhaba” anlamına geliyor)
Bu sene gerçekleşen BM İklim Görüşmelerinde bol miktarda gözü pek iklim liderliği örneği göze çarptı. Ama liderlik, siyasetteki büyük isimlerden değil, iklim krizinden en çok etkilenen topluluklardan ve yerel liderlerden geldi.
Pasifik İklim Savaşçıları olarak bizler, Almanya’daki topluluklarla dayanışma içerisinde durduk. Bu topluluklar, kömür madenlerinde ön saflarda, yaratıcı taktikler ve kararlılıkla mücadele ediyorlar. Ayrıca, %100 yenilenebilir enerjiye geçiş sözü veren ve Donald Trump’ın fosil yakıt gündemine direnen şehir ve eyaletleri temsil eden Amerika gençliğinin yanında durduk. İklim adaleti çağrılarının sesini, iklim etkilerinin en şiddetli kısmıyla karşı karşıya olan Pasifik Adalıların liderliğini yükselttik.
Almanya’dan önümüzdeki sene için yenilenmiş bir umut ve iyimserlik hissiyle ayrılıyoruz: 2018’de, hep beraber, Fosilsiz bir dünya için küresel ölçekte dev bir yerel eylem dalgasını başlatma umuduyla.
Fosil yakıtların yerin dibinde bırakılması çağrımızın, burada Bonn’da dünya liderleri ve dünyanın her köşesinden, sizin gibi, yerel eylemde bulunma sözü vermiş insanlar tarafından, açık ve net bir şekilde duyulduğundan eminiz.
Fenton Lutunatabua
Hızla değişen iklimimiz, 2018 yılında gerçek çözümler için uğraşan büyük bir halk hareketinin varlığını gerektiren devasa bir sorun. Hükümetlerimizin cesur eylemlerde bulunması gerekiyor. Ancak birçoğu daha Paris Anlaşmasında verdiği sözü yerine getirmiyor. Şu anda, fosil yakıt projelerini durdurmak ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak amacıyla yerelde halk gücünü inşa etmek, kalıcı bir çözümü güvenceye almak için elimizdeki en iyi fırsat.
Pankartların birinde “İklim adaleti hayat kurtarır” diğerinde ise, “İklim değişikliği bir sağlık krizidir” yazıyor
Şu anda eve dönüyoruz. Ancak Pasifik İklim Savaşçıları olarak, ada topluluklarımızın yaklaşan iklim etkilerine karşı dayanıklılığını inşa etmek ve Fosilsiz bir dünya için ayağa kalkmaya devam etmek için her zamankinden daha güçlü hissediyoruz. Gerçekten başarılı olmak istiyorsak, hepinize ihtiyacımız var.
Ankara’da Nata Vega Outlet adlı bir AVM’de vahşi hayvanların “Adrenalin Dünyası” adıyla cam kafeslerde teşhir edilmesi sosyal medyada tepki topladı, başlatılan imza kampanyası sürüyor. 48 bin kişinin şimdiye kadar imza attığı kampanyada hedef 50 bin kişiye ulaşmak.
Ne olmuştu?
Anadolu Kedisi’nde yer alan haber sosyal medyada yayıldı. Haberde AVM’deki akvaryumda binlerce deniz canlısının, “Adrenalin Dünyası” kısmında serval, femish dev tavşanı, altın kafalı arslan Tamarin, evcil dağ gelinciği, marmoset, altuni sülün, nil timsahı, parma wallaby, gila canavarı, mojave çıngıraklı yılanı, çöl engereği, goliath, altın ok kurbağası, afrika dev kırkayağı, kafesli piton, şeritli kokarca, belçika tavşanı, gelincik, sülün, amazon süt kurbağası, sakallı ejder, kraliyet pitonu, dev yaprak kurbağası, kobalt mavisi tarantula gibi hayvanların kafeslerde sergilendiği belirtildi.
Haberde, söz konusu AVM’nin 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü’nde sosyal medyadan yaptığı “Biz karşılıksız seven, dünyayı birlikte paylaştığımız dostlarımızın…” mesajı paylaştığı halde, Aqua Vega’nın sosyal medya hesaplarında “Maceraya hazır mısınız?” diye tanıtım videoları paylaşması kamuoyunda büyük tepki çekti. Birçok sosyal medya hesabından hayvanların doğal ortamlarından kaçırılarak hapsedilmesi protesto edildi.
Change.org’da imza kampanyası sürüyor
Change.org sitesindeyse Nehir Çağlar Köksal tarafından Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nı muhatap alan bir imza kampanyası başlatıldı.
Kampanya metninde şu ifadeler yer aldı:
“AVM’nin alt katındaki akvaryum ve yeni açılan vahşi yaşam hapishanesi. Linki incelerseniz içinde Serval ve Karakulak adında kedigiller mevcuttur. Bu hayvanlar aynı petshoplarda tutulur gibi camdan bir fanusta ya da kıyafet alınan bir vitrin içinde temiz hava ve güneşsiz yaşamaktadır. Çevrelerine dekor olarak konan kayalar bile gerçek değil. İnsanlar yüzlerinde en ufak bir acıma olmadan, arsızlıklarıyla hayvanlarla fotoğraf çektirebilmek için şekilden şekle giriyor, dalga geçiyorlar. Lütfen bu korkunç durumla ilgili ne yapılır söyleyin. Gerekli kuruluşlar dernekler biran önce bu işe dur demeli.
“Akvaryumlarla insanları AVM’ye çekme modasından sonra şimdide vahşi yaşam alanı oluşturulmuş. Sizler bu alanlara gittikçe AVM yönetimi maalesef amacına ulaşıyor. BU CANLAR BİZ İNSANLARA SERGİLENMEK İÇİN YARATILMADI.”
Kedigiller familyasından orta boyutlu vahşi bir kedi. 85 cm uzunluktadır, 40 cm civarında da kuyruk uzunluğu bulunur. Uzun bacakları ve kısa sayılabilecek kuyruğu ile narin bir hayvan. Uzun, oval kulakları birbirlerine yakındır. İlk Afrika’da gözlemlendi. Etobur, doğal hayatında minimum sosyal etkileşimde bulunan hayvanlar. Sazlık alanlarda, çayırlarda su birikintilerine yakın yaşıyorlar.
Samsun’da Canik Belediyesi‘nin Meşe Ormanpark Projesi’nde çevre, ağaç ve orman katliamı yaşanıyor.
Halkı yeşil ve ormanla buluşturacak iddiasıyla hayata geçirilen parkın beton yollarla kaplanması ve ağaçların etrafı ile yürüyüş yollarına beton dökülmesi tepki ile karşılandı.
Ormanlık alan beton park ve sosyal tesis alanı oluyor!
Canik Belediyesi ve Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi (DOKAP) işbirliği ile hayata geçirilen Meşe Orman Park projesinin çalışmaları kapsamında ağaçların çevresine ve orman zeminine beton dökülüyor. Canik Belediyesi, betonu saklamak için de beton yollarının üzerini ahşap ile kaplıyor.
Toplam 92 dönüm alan üzerinde uygulanan ve içerisinde aktivite mekanlarının bulunacağı projenin maliyetinin yüzde 50’si DOKAP tarafından karşılanacak. Projenin içerisinde hanım konağı, kafeterya, yürüyüş yolları, açık nikâh alanı, restoran, sosyal donatı alanı, çocuk oyun alanı, dürbün kafe, büfe, macera parkuru ve nikâh alanı bulunacak.
Orman zeminine dökülen beton ağaçları ve orman zemininin mühürlüyor!
Parktaki çalışmaları yakından izleyen ve resimleyen Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) yetkilileri EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) Samsun Şube Başkanı Mehmet Özdağ ve ZMO (Ziraat Mühendisleri Odası) Samsun Şube Başkanı Hayati Tosun, beton yapılaşmaya sert tepki gösterdi.
ZMO Başkanı Hayati Tosun, orman zeminine dökülen betonun ağaçların ve orman zemininin mühürlendiğini, buradaki ağaçların ve canlıların yaşam alanlarının yok edildiğini söyledi. Samsun Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri konunun incelendiğini, gerekli değerlendirmenin yapılacağını belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump, Kuzey Kore’yi 9 yılın ardından yeniden “teröre destek veren ülkeler” listesine ekledi.
Trump bu adımını, mevcut yaptırımları çok daha geniştecek yeni yaptırımların izleyeceğini açıkladı. Yeni yaptırımların Salı günü açıklanması bekleniyor. Trump kararını açıklarken “Bunun çok daha önce yapılması gerekiyordu. Kuzey Kore defalarca uluslararası terör eylemlerini destekledi” dedi.
ABD Başkanı, Kuzey Kore’nin hukuka uygun davranması ve nükleer silah programına son vermesi gerektiğini de belirtti. ABD Eylül ayında Birleşmiş Milletler’e Kuzey Kore’ye yönelik petrol yasağı ve K. Kore lideri Kim Jong-un’un mal varlığının dondurulması gibi yeni yaptırımlar önermişti.
ABD’nin bu girişimine Kuzey Kore altı nükleer deneme ve füze atışlarıyla karşılık verdi. İran, Suriye ve Sudan da, ABD’nin teröre destek veren ülkeler listesinde bulunuyor.
Kuzey Kore 2008’de, Kuzey Kore’nin nükleer programı ile ilgili yürüyen müzakereler kapsamında dönemin ABD Başkanı George W Bush tarafından listeden çıkarılmıştı.
İngiliz Guardian gazetesi, Ankara Valiliği‘nin Pazar günü LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, transgender, intersex) derneklerinin kentteki tüm etkinliklerini süresiz yasaklamasına bugünkü sayısında sayfalarında yer verdi. Gazete insan hakları kuruluşlarının kararı “yasa dışı ve ayrımcı” bularak kınadıklarını yazdı.
Guardian’ın İstanbul’daki Türkiye muhabiri Kareem Shaheen‘in imzasını taşıyan haberin başlığı, “Türk LGBTI grupları yasağı kınıyor”.
Haberde, söz konusu kararın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın eşcinselliği “milletin değerlerine aykırı” bulmasından kısa süre sonra alındığı belirtiliyor.
Erdoğan 9 Kasım’da yaptığı bir konuşmada, “Milletimizin değerleriyle bağları öylesine kopmuş durumda ki bir büyük şehrimizde CHP’li ilçe belediyesi, mahalle komiteleri için yapılacak seçimde beşte bir oranında eşcinsel kotası koyabiliyor” demiş ve eklemişti:
“Allah şaşırtmasın. Şu hale bak ya. Bir partide ölçü kalmayınca, muvazene kaybolunca işte böyle nereye savrulacağı belli olmuyor.”
Alman LGBTİ Film Günleri de yasaklanmıştı
Ankara Valililiği, 16-17 Kasım’da yapılması planlanan Alman LGBTİ Film Günleri‘ni de yasaklamış, bu karara gerekçe olarak yine “kamu düzeni ile genel sağlığın ve ahlâkın korunması” gösterilmişti.
Guardian’a göre son yasak, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi‘nin Türkiye’de LGBTİ hakları hareketinin faaliyetlerini engellemeye yönelik bir dizi çabasının sonuncusu.
Gazete İstanbul’daki geleneksel LGBT Onur Yürüyüşü‘nün 3 yıldır güvenlik gerekçesiyle iptal edildiğini de yazdı.
Meclis’te “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın ikinci bölümü geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Tasarıda yer alan 125 asıl, 2 geçici madde ile 63 ayrı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname değişikliği ile Mera ve Kıyı Kanunlarında da değişiklikler yapılması öngörülüyor. Mera ve kıyı kanunlarında yapılacak değişikliklerle birlikte kıyıların turizm amaçlı özel şirketlerin kullanıma açılması sağlanırken, meraların sanayiye açılması ve daha önce sanayi alanlarına dönüştürülen mera alanlarında sanayi bölgelerinin genişletilmesinin önü açılmış olacak. Tasarıya dair tartışmalar sürerken ekolojistler, tasarıda yapılacak değişiklikler telafisi mümkün olmayacak olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu.
“Sahiller halka kapatılıyor”
Tüm kıyılar ve kıyı ekosisteminin şirketlere koşulsuz devredileceğini belirten HDK Ekoloji Meclisi Sözcüsü Beyza Üstün, her sahile marina ve otellerin yapılmasına olanak sağlanacağını aktardı. Kıyıların özel şirketlere tahsis edilmiş olacağını ifade eden Üstün, sahillerin de halka tamamen kapatılacağını dile getirdi. Tasarı ile birlikte yasal olarak Kanal İstanbul ve Efes Antik Kenti’ne açılmak istenen kanal projesinin hızlandırılmasının amaçlandığını kaydeden Üstün, “Projelerle şirketler eliyle denizler doldurulabilecek, deniz altı tünel boru geçitlerini istenildiği gibi şirketler yapabilecek. Deniz ekosistemi ölecek, denizler çölleşecek, kıyılar ulaşılamaz olacak” dedi.
“Doğaya ve topluma savaş açıldı”
Ekolojist Ertuğrul Barka ise, insanların otlaklarına, meralarına ve yaşam alanlarına hukuk dışı değişikliklerle ulaşmasının engelleneceği uyarısında bulundu. İnsanların biyolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak sürdürülebildikleri yaşam alanlarının pazarlanmasına olanak sağlandığını kaydeden Barka, torba yasada geçen 61’inci maddede isteyenlerin gelip halkın topraklarını bile artık gasp edebileceklerini dile getirdi. Sermayenin büyümesinin amaçlandığını kaydeden Barka, yasalar üzerinden doğaya ve topluma savaş açıldığını söyledi.
Türkiye doğasında bugüne kadar hukuksuz uygulamalarla yaratılan tahribata kılıf uydurulmaya çalışıldığını kaydeden Barka, “Hangi koy, mera, akarsuyu pazarlamadılar ki? Torba yasalarla yasalara kılıflar uydurarak hesap vermekten kurtulmayı amaçlıyorlar. Meşhur holdingler var. Nerede 5 yıldızlı otel yapmak istiyorsa oradaki ormanlar yanıyor. Yasa ile artık sermayeye parayı ver ülkede parayı ver, sahili merayı akarsuyu al. Artık daha önce biri istediğinde orada orman yangını çıkarırlardı. Şimdi bu torba yasalar ile buna da gerek kalmayacak. Doğa direk tahrip edilebilecek. Yani daha önce yaptıkları, ileride ne tür doğa katliamları yapacaklarının göstergesidir. Sermaye bunalımda ve bu bunalımı aşabilmek için doğayı da sömürüyor. Mevcut hükümet bu tür yasalar ile savaşlarla büyümeye çalışıyor” dedi.
Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer güç santrali ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu için hazırlanan bilirkişi raporuna Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) itirazı üzerine Danıştay’da açılan davanın duruşması 22 Kasım Çarşamba günü Ankara’da gerçekleştirilecek.
Akkuyu ÇED Davası’na dair bilirkişi incelemesi Temmuz 2016’da santralde yapılmış, yüzlerce nükleer karşıtı aktivist de santral kapısında “Nükleere Hayır” eylemi gerçekleştirmişti
Antalya Ekoloji Meclisi’nin haberine göre Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), TTB Halk Sağlığı Kolu (HSK), duruşma öncesinde basın açıklaması yaparak, bir kez daha Akkuyu Nüklere Güç Santrali Projesinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan ÇED raporunun içerik ve yöntem açısından nükleer santralin yaratacağı tehlike ve tehditleri ayrıntılı olarak irdeleyip çözüm üretmekten çok uzak olduğuna yer verilen, “Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesinden Vazgeçilmelidir!” başlıklı açıklamada, ÇED raporuna ilişkin olarak hazırlanan bilirkişi raporunun da bilimsel bilgilere aykırı, hatalı ve eksik olduğu vurgulandı. Açıklamada, bilirkişi raporuna yapılan itirazların görmezden gelinmesinin Türkiye’yi, komşu ülkeleri ve hatta dünyayı tehdit edecek yıkımlar yaratacak sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuldu.
Sürecin acilen durdurulması ve bilimsel yöntemlerle yeniden gözden geçirilmesinin zorunluluk olduğuna yer verilen açıklamada, bu açıdan Danıştay’da görülecek davanın son derece önem taşıdığı vurgulandı. Açıklamada, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun bulunan Akkuyu NGS Projesi ÇED Raporu’nun, halk sağlığı yönünden kabul edilemez eksik ve yanlışlarla dolu olduğunu ve Danıştay’a açtığımız dava sonucunda iptal edileceğine olan inancımızı Türkiye ve uluslararası kamuoyu ile paylaşırız” denildi.
Basın Açıklamasının tam metni şu şekilde
“Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesinden Vazgeçilmelidir!
Mersin ili sınırları içerisinde yer alan Akkuyu bölgesine nükleer güç santrali (NGS) kurulmasına dönük girişim, çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporunun yayımlanması ile son aşamasına gelmişti. Öte yandan Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendisleri Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Barolar Birliği ve Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun ÇED raporunun iptali için açtığı davada da sona yaklaşılmış bulunuyor.
Bilindiği gibi ÇED süreci, çevreye olumsuz etkileri olacağı düşünülen tesislerin gerek olumlu gerekse olumsuz anlamdaki etkilerinin tesis kurulmadan önce belirlenmesi ve olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için yapılacak çalışmaları ve taahhütleri kapsamaktadır. Teknik boyutun ayrıntılandırıldığı Akkuyu NGS ÇED Raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na teslim edildiği andan itibaren çok ciddi tartışmalara neden olmuştur. Şöyle ki;
– Raporun altında imzası bulanan mühendisler, rapor Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunulduğu dönemde, raporu hazırlayan şirketten ayrılmıştır. Bu nedenle imzalarının tartışmalı olduğu açık olarak bilinmektedir.
– Söz konusu projenin bir nükleer tesis olması nedeniyle, sağlık ve çevre etkilerinin özellikli ve yöntemsel olarak kabul edilebilir bilimsellikte tartışılması gerekmektedir. Raporda belirtilen niteliklere haiz bir tartışma yapılmamıştır.
– Raporda, özellikle nükleer atıkların geçici depolanması, devreden çıkarılması ve uzak bölgelere taşınması sırasında, insan sağlığı ve çevresel risklerle ilgili alınacak önlemler konusunda yeterli çözüm üretilmemiştir. Tesisin çalışmasının yaratacağı çevresel etkilerin ve atık yönetiminin her aşamasında, sağlığa etkilerinin tarafsız, ayrıntılı, hassas ve tatmin edici bir çerçeve ile değerlendirilmesi gereklidir.
Akkuyu NGS’si, sağlık açısından sadece kurulu olduğu bölgede değil, çok geniş bir alanda geri dönüşümü olmayan hastalıklara, kazalara ve ölümlere yol açabilecek yan etkiler oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Bu tesisin, geleceğe yönelik bu etkilerini değerlendirmek, öngörmek ve bunların oluşumunu engellemek iddiası ile oluşturulan ÇED Raporu, içerik ve yöntem açısından bu tehditleri ayrıntılı olarak irdeleyip çözüm üretmekten uzaktır.
Mahkeme tarafından tayin edilen bilirkişiler de bu eksiklikleri görmelerine rağmen, adeta göz yummuş, kendileri ile çelişerek ÇED raporunda sorun olmadığını söylemişlerdir. Bilimsel bilgilere aykırı, hatalı ve eksik sonuç yazan bilirkişi değerlendirmesine itirazların görmezden gelinmesi ülkemizi, komşularımızı, gezegenimizi tehdit edecek yıkımlar yaratacak sonuçlara yol açabilir.
Sonuç olarak, Akkuyu NGS ÇED Raporu halk sağlığı açısından birçok yönüyle ciddi sorunlar, eksiklikler ve hatalar içeren bir değerlendirme sunmaktadır. En önemli eksiği ise, gerek yakın bölgelerde gerekse hammadde ve nükleer atıkların geçtiği uzak bölgelerde, insan ve çevre sağlığı üzerine yapabileceği olumsuz etkilerin ayrıntılı olarak incelenmemesi ve çözümler üretilmemesidir. Bu nedenle, hata ve eksikliklerle dolu ÇED raporuna Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği olumlu kararın hukuk tarafından onaylanarak Akkuyu NGS’nin faaliyete geçirilmesi halk sağlığı açısından geri dönüşü olmayan felaketlere davetiye çıkarmak anlamına gelecektir.
Son kez uyarıyoruz! Sürecin acilen durdurulması ve bilimsel yöntemlerle yeniden gözden geçirilmesi zorunluluktur. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gibi sağlıklı birçok seçeneği olan ülkemizde, Akkuyu NGS projesi yatırımından vazgeçilmesinin, halk ve çevre sağlığı bakımından en uygun seçenek olacağı açıktır. Bu haliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun bulunan Akkuyu NGS Projesi ÇED Raporu’nun, halk sağlığı yönünden kabul edilemez eksik ve yanlışlarla dolu olduğunu ve Danıştay’a açtığımız dava sonucunda iptal edileceğine olan inancımızı Türkiye ve uluslararası kamuoyu ile paylaşırız.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu”