Ana Sayfa Blog Sayfa 2892

Dilin doğuşuyla ilgili yeni teori: Bilinenden 1,5 milyon yıl önce icat edilmiş olabilir

Birçok paleontolog, dilin, Homo Sapiens’in 350 bin yıl önceki evrimiyle beraber ortaya çıktığını düşünüyor.

Ancak Bentley Üniversitesi’nden Profesör Daniel Everett, dilin tahmin edilenden 1.5 milyon yıl daha önce konuşulmaya başlanmış olabileceğini savundu.

İngiliz Guardian’ın haberine göre Everett, kara bağlantısı olmayan Endonezya’daki Flores ile Girit adalarında fosillerin bulunduğuna dikkat çekerek, Homo Erectus’un avlanmak ve bot yapmak için dili icat ettiğini ve kullandığını söyledi.

Teksas’ta bir konuşma gerçekleştiren Everett, “Herkes Homo Erectus’un ‘maymun benzeri aptal yaratıklar’ olduğundan bahsediyor -gerçi bu, bizi de anlatıyor-, ancak burada vurgulamak istediğim; Erectus’un dünya üzerinde yürümüş olan en zeki canlı olduğudur” dedi.

Profesör, yaptığı konuşmada, teorisini şu sözlerle açıkladı:

“Planlama becerileri vardı. Aletler yaptılar. Ancak Erectus’un yaptığı en harika alet, açık denizlere yelken açabilmek için yaptığı taşıt aracıydı.

Erectus’un yapacağı yolculuk için okyanus asla bir engel değildi. Tüm dünyada seyahat ettiler. Bu, kasıtlıydı; o yerlere gidebilmek için beceriye ve 20 civarındaki grupla hareket etmeye ihtiyaçları vardı.

Flores Adası’na açılırken Erectus’un dile ihtiyacı vardı. Yüzen bir kütüğün üstünde gitmiş olamazlar; çünkü o zaman bir akıntıyla karşı karşıya kaldıklarında denizde sürüklenirlerdi. Kürek çekebilmeye ihtiyaçları vardı.

Ve eğer kürek çekebiliyorlarsa, ‘buraya doğru kürek çek’ veya ‘kürek çekme’ diyebilmeleri gerekiyordu. Sadece homurdanmalara değil, sembollerle yapılan bir iletişime ihtiyaç var. Diğer türlerde gördüğümüz gibi sembolsüz bir iletişimle yapılacak şeylerin ötesinde çok fazla başarı elde ettiler.”

Londra’da bulunan Doğa Tarih Müzesi’nden (Natural History Museum) Prof. Chris Stringer ise bu teorinin gerçeği yansıtmadığını düşündüğünü belirtti.

“Bunu kabul etmiyorum; mesela Erectus’un Flores’e ulaşmak için bot yapmış olması gerektiğini” söyleyen Stringer, sözlerine şöyle devam etti:

“(600 bin ila 200 bin yıl önce yaşayan) Homo Heidelbergensis konuşma yeteneğine ihtiyaç duyacak düzeyde komplike bir hayata sahipti, ancak bu modern insan dili seviyesinde değil. Erectus’a gelirsek, onlardan (konuştukları konusunda) çok emin değilim.”

Homo Erectus

‘Modern insanın başlangıcı sayılan Homo Erectus’un boy uzunluğunun 180 santimetre civarında olduğu tahmin ediliyor.

Homo Erectus’un ayrıca gelişmiş yerleşim yerleri bulunduğu belirtiliyor.

Prof. Everet’e göre Homo Erectus’un yerleşim yerlerinde bitkilerin işlendiği alanlar ve hayvanların yanı sıra yaşam, uyku ve komünal etkinlik alanları ayrı yerlerde bulunuyordu.

 

(Gazete Karınca)

Gazeteci Deniz Yücel’in davası 28 Haziran’da başlayacak

Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından 4 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanacak.

İstanbul 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi yetkilileri, Alman haber ajansı dpa’ya yaptıkları açıklamada, davanın ilk duruşmasının 28 Haziran’da yapılacağını belirtti.

Mahkeme geçen Cuma günü, bir yılı aşkın süre cezaevinde kalan Yücel hakkındaki iddianameyi kabul etmiş ve 44 yaşındaki gazetecinin tutuksuz yargılanmasına karar vermişti.

Hakkında yurt dışına çıkış yasağı konmayan Yücel, tahliyesinin ardından dostlarıyla buluşmuştu.

 

(Deutsche Welle)

71’inci BAFTA ödülleri sahiplerini buldu

İngiliz sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi ödül töreni (BAFTA) önceki gece Londra’daki tarihi Royal Albert Hall’da 71’inci kez yapıldı.

İngiliz yönetmen Martin McDonagh’ın direktörlüğündeki “Three Billboards Outside Ebbing, Missouri” en iyi film ödülünün sahibi oldu.

Filmin Amerikalı başrol oyuncusu Frances McDormand ise en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü.

Drama türündeki film, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en orijinal senaryo ve en iyi İngiliz filmi dallarında da ödülleri topladı.

İngiliz aktör Gary Oldman ise “Darkest Hour” filmindeki performansıyla en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.

En iyi yönetmen ödülünü de “The Shape Of Water” filmiyle Meksikalı Guillermo Del Toro aldı.

Three Billboards Outside Ebbing ekibi

BAFTA ödüllerinin kategorileri ve kazananlar şöyle:

En İyi Film: Three Billboards Outside Ebbing, Missouri

En İyi Yönetmen: Guillermo Del Toro (The Shape Of Water)

En İyi Erkek Oyuncu: Gary Oldman (Darkest Hour)

En İyi Kadın Oyuncu: Frances McDormand (Three Billboards Outside Ebbing, Missouri)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Sam Rockwell (Three Billboards Outside Ebbing, Missouri)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Allison Janney (I, Tonya)

En Orijinal Senaryo: Three Billboards Outside Ebbing, Missouri

En İyi Belgesel: I Am Not Your Negro

En İyi İngiliz Filmi: Three Billboards Outside Ebbing, Missouri

En iyi Sinematografi: Blade Runner 2049

En İyi Uyarlama Senaryo: Call Me by Your Name

En İyi Animasyon Filmi: Coco

En İyi Yabancı Film: The Handmaiden

En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Shape Of Water

En İyi Görsel Efekt: Blade Runner 2049

En İyi Makyaj ve Saç: Darkest Hour

En İyi Kostüm Tasarımı: Phantom Thread

En İyi Ses: Dunkirk

En Orijinal Müzik: The Shape Of Water

 

Her yıl Oscar ödül töreninden iki hafta önce verilen BAFTA ödülleri, Oscar alabileceklerle ilgili ipucu niteliği taşıyor.

 

(NTV)

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Engin Geçtan yaşamını yitirdi

Uzmanlık alanı psikiyatri olan, romancı ve yazar Prof. Dr. Engin Geçtan 86 yaşında yaşamını yitirdi.

Psikiyatri alanının en güçlü isimlerinden olarak tanınan Engin Geçtan, ODTÜ, Ankara, Boğaziçi ve Marmara üniversitelerinde öğretim üyeliğinde bulundu. Engin Geçtan üniversitedeki part-time görevi dışında klinik çalışmalarını psikoterapist olarak da sürdürüyordu.

Engin Geçtan19 Mart 2016’da Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman’a verdiği söyleşide ““Ben kimim?” sorusunun cevabına, “Biz kimiz?”in yanıtı verilmeden ulaşabileceğine inanmıyorum. Biz, tarih duygusundan yoksun, dünyayla ilişkimizde yüzeysel bir toplumuz. Nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu umursamadan serseri mayın misali yaşamaya alışmışız. “Bu toplumun belleği yok!” diye kendimizi eleştiriyoruz, ama nedenini anlamaya çalışmıyoruz… Carl Gustav Jung’un çağdaş düşünceye yaptığı en önemli katkılardan biri ‘kolektif bilinçdışı’ ve ‘arketip’ kavramları. Jung’a göre, insan zihni, onun evrimi tarafından biçimlendirilmiştir. Yani insan, geçmişiyle bağlantılıdır. Ama bu bağlantı, yalnızca kişisel geçmişini değil, ait olduğu toplumun geçmişini ve hatta tüm insanlık evrimini içerir…” demişti.

Engin Geçtan kimdir?

Engin Geçtan 12 Ocak 1932’de İzmir’de dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1956 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Geçtan, psikoloji ve nöroloji dallarında ABD’de New York ve Columbia üniversitelerinde beş yıl süreyle uzmanlık eğitimi gördü. 1974’te profesörlüğe yükselen Geçtan, ODTÜ, Ankara, Boğaziçi ve Marmara üniversitelerinde öğretim üyeliğinde bulundu. Ayrıca, bir yandan psikiyatr olarak mesleğini icra ederken, bir yandan da sürekli yazıyordu. Geçtan’ın, ‘Dersaadet’te Dans, Bir Günlük Yerim Kaldı İster misiniz?’, ‘Kırmızı Kitap’ ve ‘Kızarmış Palamutun Kokusu’ ve ‘Tren’ adlı romanları bulunuyor.  Ayrıca ‘Kimbilir?’ ve ‘Hayat’ adlı kitapları yayımlandı.

Uzmanlık alanı psikiyatri olan Engin Geçtan 1975-1987 yılları arasında meslek dışı okuyucular tarafından da ilgiyle karşılanan dört kitap yazdı. Çok sayıda basım yapmış ve yapmakta olan ve kendi bilimsel disipliniyle ilgili bu dörtlünün ardından, (İnsan Olmak, Varoluşçu Psikiyatri, Normaldışı Davranışlar ve Psikanaliz ve Sonrası) psikiyatri alanının çerçevesinden çıkma isteği doğrultusunda roman-senaryo çalışmalarına başladı. Ankara ve İstanbul’daki dört üniversitede öğretim üyeliği yapmış olan Engin Geçtan üniversitedeki part-time görevi dışında klinik çalışmalarını psikoterapist olarak sürdürdü.

 

(Hürriyet)

Kör dövüşü – Murat Belge

Bu yazı birikimdergisi.com sitesinden alındı

1974’te, Edmar Bacha adında bir iktisatçı, Brezilya üstüne yazarken “Belindia” diye bir kelime icat etmişti. Bununla şöyle bir şey anlatmak istiyordu: Hindistan’ın yoksulluk ve hattâ sefalet koşullarında yaşayan büyük bir çoğunluk, onların ortasında, Belçika standartlarında varolan küçük bir “mutlu azınlık”… İşte Brezilya’nın toplumsal yapısı.

Bacha iktisadî bir analiz yapıyordu. Ama iktisadî temel, elbette, toplumun bütün düzeylerinin biçimlenmesini belirler. Siyaset, kültür, her şey, bundan payını alır.

Brezilya, bütün Güney Amerika gibi, “oligarşik” demek gereken bir yapıya sahip. Bu kıtada İberya’dan gelen “efendiler” yerli Kızılderili halkların ve/veya Afrika’dan getirdikleri kölelerin tepesine bir oligarşi olarak çökmüşlerdir. “Bağımsız köylülük” ve “küçük meta üretimi” ekonomisinden gelen Osmanlı-Türkiye toplumunda böyle bir oligarşik yapı kurulmamıştır.

Ama kültürel düzeyde baktığımızda, burada da, oradakinden aşağı kalmayan bir ikileşme, bir “dualite” görürüz. Bunun nedeni ve kökeni “Batılılaşma”dır.

Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı iken bir “Çankaya davetleri” geleneği kurmak istemişti. Cumhuriyet’in yıldönümü gibi simgesel zamanlarda kalabalık resmî davetler veriyor ve Cumhuriyet’in ölçütlerine göre “saygıdeğer” kategorisine giren kişileri çağırıyordu. Davetliler arasında Fakir Baykurt da olabiliyordu, Zeki Müren de.

Necmeddin Erbakan, 28 Şubat yarım müdahalesine giden günlerde bir iftar daveti vermişti. Buraya “tarikat şeyhleri”nin çağrılması bayağı “flaş” konu olmuş, uzun süre yankılanmış, müdahale fikrinin geliştirilmesinde de etkili olmuştu.

Sözünü ettiğim bu iki “davet” örneği Batılılaşma’nın Türkiye’de oynadığı ikileştirici rolün çarpıcı bir örneğidir. Sonuç olarak, onlar da ötekiler de Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşı ve bir şekilde tanınmış kişileridir ama Korutürk’ün davetinde Erbakan’ın, Erbakan’ın davetinde Korutürk’ün konuklarına rastlamak mümkün değildir. Bir “cephe”nin seçkinleri, öbür tarafın “seçkinleri” ile tanışmaz, konuşmaz, bir araya gelmez.

Bir araya gelmemekle birlikte, onların bireysel iradelerinden bağımsız bir şekilde onları “bir araya” değil ama muhtemelen “yan yana” getiren dinamikler de var. Siyasetin paradokslarından biri, belirli bir rejime, düzene, sisteme v.b. muhalefet edenlerin muhalefet ettikleri şeyin kalıbını almalarıdır.

Tahtırevallinin “Batı” tarafında duranların dilinde, zihninde “Aydınlanma” ne kadar büyük bir değere ve öneme sahip. Ama öbür uçta da “Nur” hareketi var, “Nur” hareketinin “Işık evleri” var v.b.

Korutürk’ün çağırmak üzere seçtikleri Erbakan’ın konuklarına “hacı, hoca takımı” der, küçümserdi. Onların varlığını memleket için zararlı bulurdu. Peki, ya onlar? Onlar Korutürk’ün zadegânından hoşlanır mıydı? Kesinlikle hayır. Onlar da berikileri haşarat gibi görürler ve kötü olduğuna inandıkları her şeyden onları sorumlu sayarlardı. Bu noktada “düşman kardeşler” aynı platformda duruyor. Burada ortaklık kurulabiliyor.

Böyle bir ikileşme toplum için “hayırlı” bir şey midir? Herhalde değildir. Değilse, bunu aşmanın bir yolu var mı?

Sözkonusu taraflara gidip bu soruyu sorduğumuzda alacağımız cevap, “Evet, var” olacaktır. İyi nedir o yol? “Ötekileri yok etmek!”

Yani gene aynı noktadayız. Çünkü zaten sürekli aynı noktadayız. Bu işin başından beri denenmiş başka bir “yol” da olmadı zaten. Cumhuriyet seçkinleri “hacı, hoca taifesi”nin zaman içinde yok olacağını umdu ve bu arada yok olmasına katkısı olacağını düşündüğü şeyleri yapmaktan da geri durmadı. 2018 yılında neredeyiz?

Şimdi, AKP iktidarının “maestro”su, “yerli ve milli” olmayan seçkinlerin kökünü (“olmayan” kökünü) kazımak üzere hazırlık yapıyor. Onun projesinde başarılı sona erişme şansı var mı? Yok!

Yok, ama, topluma büyük zararlar vereceği besbelli.

Farklı olanı, farklı olmayı seçeni, laf düzeyinde değil, gerçekten kabul etme kültürüne erişinceye kadar da bu kör dövüşü devam eder.

Murat Belge – Birikim 

[Green Gazette weekly Turkey digest:] Court cases and urban solidarity

0

Berberoğlu to Serve 5 Years: A court of appeals passed verdict on the 13th of February, that  Enis Berberoğlu, journalist and Republican People’s Party (CHP) MP is convicted to five years and 10 months in prison for divulging state secrets. He was arrested last June and charged with passing video of trucks carrying concealed cargo of weapons being sent to Syria by Turkish intelligence service MİT, to Can Dündar, former Editor in Chief for Cumhuriyet. His remand continues into his sentence. Upon Berberoğlu’s objection, the appeals court ruled that there was no evidence supporting the charges of espionage and helping a terrorist organization, and therefore reduced those charges from the previous 25-year sentence to just under 6 years.

 

Onur Hamzaoğlu

Tuncaelli and Sönmez Free, Others Remanded: Party leadership from constituent parties making up the Peoples’ Democratic Party (HDP) who were arrested on February 9th, just prior to the HDP’s 3rd Party Congress, had their statement taken by the prosecutor on the 15th of February. Some, including Green-Left Party co-spokespersons Eylem Tuncaelli and Naci Sönmez were released on probation. Others, notably including Prof. Onur Hamzaoğlu, the co-spokesperson for the  Peoples’ Democratic Congress (HDK), were remanded by the court to which they were dispatched on the morning of the 16th.

In other courtroom news, Selahattin Demirtaş, former co-chairperson of HDP, finished arguing his defence against charges of “founding and directing a terrorist organisation”, “propaganda on behalf of a terrorist organisation”, and “praising a crime or a criminal”. He has been under remand since November 2016 and his next trial is on 11 April.

Journalist Ahmet Altan, academic Mehmet Altan, journalist Nazlı Ilıcak and three others were convicted this week to aggravated life in prison for “attempting to abolish constitutional rule  by resorting to the use of force”.  The case they were trialled under was dubbed the “media wing of the Gülenist organisation”, and is one of the proceedings regarding the failed coup attempt of 2016.

Deniz Yücel, Die Welt‘s Turkey reporter who had been under custody since last February, initially arrested for “provoking hatred and animosity among the people”, was released on probation after charges were finally filed last Friday; coincidentally, it was a day after the Turkish Prime Minister met with the German Chancellor.

 

Citizens Stand Up for Another Park at Istanbul City Centre: Locals and park users — “runners, acrobats, dancers, picnic-goers, animal lovers, and all who see the park as their home” — got together on the evening of the 15th of February to stand up for the integrity of the large Maçka Park, the entrance of which is being demolished to build a highway tunnel entrance. They said that the project will not only take away from the park, but also pollute the valley’s air, feed the cycle of an automobile based city plan rather than a human-based one, and encourage further car use and congestion downtown. The project was first proposed last year, but later postponed after it was met with public disapproval.

As dozens of trees started to be uprooted and moved elsewhere in the city over the weekend, the citizen protests continued.


 

Court Rules to Enforce Protection on Pristine Gulf: Upon the lawsuit brought by local organisations, the Edirne Administrative Court ruled for a stay of execution on the Ministry of the Environment decision which put forward that an environmental impact assessment (EIA) report was not necessary for stone quarries in the Special Protection Zone of Saros, a northern Aegean gulf with vivid sea-life and pristine bays.

 

 

Green the Local Green the Climate: The Green Thought Association is continuing its Green the Local Green the Climate training series together with the Bornova Municipality in Izmir, as part of the  EU-Turkey Capacity Building in the Field of Climate Change Grant Scheme. A full day of seminar and workshop, to be run by the association’s board member  Dr. Barış Gencer Baykan and Heinrich Böll Stiftung Turkey’s Climate Change Projects Coordinator Menekşe Kızıldere planned for early March is now open for registration.

 

Hundreds of Women Protest Against Child-Abuse: After a 14 year old girl was drugged and abused in a cafe in Mamak, an outer suburb of Ankara, last week and after only one of the two perpetrators were arrested, hundreds of women came together to say enough in front of the establishment. Police said they will not let the protest on the 13th of February take place, but the mass protest went on. The protestors were outraged that the minor victim was painted responsible during the questioning, and they said the event is not an isolated case but is because of “the government’s anti-woman anti-child, always pro-man policies, encouraging men to think they can take control of women’s and children’s bodies to their pleasure more everyday”.

 

 

Green Gazette – Yeşil Gazete

Translated and summarised by Alidost Numan

Doğu Avrupa Genç Yeşilleri İstanbul’daki eğitim için kent aktivisti katılımcılarını arıyor

Doğu Avrupa Genç Yeşilleri’nin oluşturduğu İşbirliği ve Gelişim Ağı (Cooperation and Development Network (CDN)), İstanbul’da gerçekleştireceği uluslararası eğitmenlerin eğitimi için genç kent aktivisti katılımcılarını arıyor!

Cooperation and Development Network’ün tüm sene sürecek yeni projesinin uluslararası etkinliği 24-29 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşecek.

CND projenin amacının gençleri alternatif kentleşme üzerine analiz yapabilmesini sağlamak (Küresel düşün) ve yaşadıkları kentleri ve toplulukları iyileştirmek için yapacakları yerel faaliyetler için yetkinliklerini geliştirmek (Yerel hareket et) olarak belirtti.

16 ülkeden 40 katılımcı

Doğu Avrupa şehirlerini alternatif kentleşme yöntemleriyle iyileştirmeye hevesli, proje yönetimi ve iletişim becerilerini geliştirmek isteyen gençlere yönelik bu eğitime 16 Doğu Avrupa ülkesinden yaklaşık 40 katılımcı kabul edilecek. Eğitime katılacak ülkeler: Arnavutluk, Ermenistan, Azerbeycan, Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Gürcistan, Kosova, Makedonya, Moldova, Karadağ, Sırbistan, Türkiye, Ukrayna ve Rusya.

Eğitim dilinin İngilizce olduğu  CDN etkinlikleri her cinsel yönelimden ve cinsel kimlikten katılımcılara da açık.

Katılımcıların eğitim süresince tüm konaklama ve yiyecek giderleri karşılanırken ulaşım giderlerinin %70’i karşılanacak. Eğitim katılım ücreti ise 30 Euro. Eğitime 35 yaş altındakiler başvurabiliyor.

Son başvuru tarihinin 4 Mart 2018, Pazar günü olarak belirtildiği eğitime katılım için başvuru formuna linkten ulaşabilirsiniz.

Proje hakkında daha detaylı bilgiyi CDN websitesinden edinebilirsiniz.

İşbirliği ve Gelişim Ağı – Cooperation and Development Network (CDN)

Cooperation and Development Network (CDN), Doğu Avrupa’da Yeşil fikirlerin gelişmesi ve yayılmasına gönül vermiş Genç Yeşilleri bir araya getiren bir gençlik ağıdır. CDN, Yeşil partilerin ve yeşil değerler üzerine kurulmuş sivil toplum kuruluşlarının gençlik örgütlerinden oluşan 24 üyesi ile birlikte kapasite geliştirme ve eğitim çalışmaları yapar.

 

(Yeşil Gazete)

İran’ın iddiasına göre ekoloji aktivisti Kavous Seyed-Emami’nin ölümü intihardı

BBC’de yayınlanan haberi  Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Yaren Köse’nin çevirisi ile paylaşıyoruz.

                                                              ***

İran adli makamları tanınmış İranlı çevrecinin Tahran’daki hapishanede intihar ettiğini, intihar nedeninin ise hakkında açılmış casusluk davasında aleyhinde oluşan deliller olduğunu söylüyor.

Aynı zamanda Kanada vatandaşı olan 63 yaşındaki Kavous Seyed-Emami geçen ay tutuklanmıştı. Oğlu ise babasının kendi canını aldığına inanmıyor. Çalışma arkadaşlarından biri, İran akademisinin şaşkınlık içerisinde olduğunu açıkladı. Aktivistler ise tutuklananlar arasında intihar olarak değerlendirilen başka şüpheli ölümler de olduğunu söylüyor.

Fotoğrafta Kavous Seyed-Emami oğlu Mehran ile birlikte. Seyed- Emami Tahran’daki İmam Sadeq Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü ve İran Vahşi Yaşam Mirası Vakfı genel müdürü olarak görev yapmıştı. (Aile fotoğrafı)

New York merkezli İran İnsan Hakları Merkezi (CHRI) yaptığı açıklamada İran otoritelerinin çifte vatandaşlığı bulunan kişileri hedef alan tutumunu arttırdığını belirtti.

Tahran savcısı Abbas Jafari-Dolatabadi ILNA haber ajansına şöyle konuştu: ‘Kendisi bir casusluk davasındaki sanıklardan biriydi ve ne yazık ki hem kendi itirafları hem de bir çok kişinin kendi aleyhinde tanıklık ettiğini bildiği için hapiste intihar etti’.

Seyed-Emami’nin oğlu Raam Emami’ye göre, İran otoriteleri Seyed-Emami’nin eşine, Emami’nin cuma günü Evin hapishanesinde öldüğünü söyledi. Oğul Emami sosyal medya paylaşımında ‘Babamın hayatını kaybettiği haberini idrak etmek neredeyse imkansız’ ‘İntihar ettiğini söylüyorlar. Buna hala inanamıyorum.’ dedi. İran Sosyoloji Derneği de resmi ölüm nedenini sorguluyor. Yapılan açıklamada ‘Kendisi hakkında yayınlanan bilgilendirme inandırıcı değil ve görevlilerin cevap vermesini bekliyoruz.’ denildi.

Kavous Seyed-Emami

Reformcu İslami Birlik Partisi’nin başkanı Ali Shakourirad ise gönderdiği tvitde ölümün ‘toplumda sorular ve endişeler zincirine neden olduğunu’ yazdı. Seyed-Emami’yi tanıyan bir akademisyen AFP haber ajansına Iran akademi dünyasının ‘şaşkınlık içerisinde’ olduğunu söyledi. ‘O en iyi profesörlerden biriydi. Çok derin, çok kendi halinde ve hiç politik olmayan biriydi. İran’ı ve doğayı seviyordu.’diye konuştu.

Savcı, Cumartesi günü İran otoritelerinin ‘bilimsel ve çevreci projeler maskesi altında’ gizli bilgiler toplayan kişileri göz altına aldığını duyurmuştu. Raporlar Seyed-Emami ile birlikte aralarında İran-Amerikan çifte vatandaşlığına sahip Morad Tahbaz’ın da bulunduğu en az yedi kişinin tutulandığını söylüyor.

Seyed-Emami’nin ölüm haberi İran otoritelerinin yakın zamanda gerçekleşen hükümet karşıtı protestolar sırasında tutuklanan iki İranlının hapishanede kendilerini öldürdüğünü açıklamasından hemen sonra geldi.Aileleri, aktivistler ve avukatlar bu açıklamayı reddetmiş ve bağımsız inceleme talep etmişlerdi.

Seyed-Emami İran’da hapishanede ölen ikinci İran-Kanada çifte vatandaşı. 2003 yılında 54 yaşındaki Zahra Kazemi Evin hapishanesi dışında fotoğraf çektiği için tutuklandıktan sonra dövülerek ölmüştü.

Haberin İngilizce Orjinali

Yeşil Gazete için çeviren: Yaren Köse

(Yeşil Gazete, BBC)

Gazeteci Deniz Yücel ve arkadaşlarına “Yılın Gazetecisi” ödülü

Türkiye’de Silivri Cezaevi’nde bir yıl tutuklu kaldıktan sonra geçen Cuma günü hakkındaki iddianamenin hazırlanmasının ardından serbest bırakılan Die Welt muhabiri Deniz Yücel bugün özel bir ödül alacak.

Medya sektörü dergisi Medium Magazin’in verdiği ‘Yılın Gazetecisi’ ödülü bugün Berlin’de düzenlenecek törenle Yücel ve onun serbest bırakılması için kurulan #FreeDeniz inisiyatifine takdim edilecek.

Medium Magazin jürisi, “düşünce özgürlüğü için inatla sürdürülen mücadeleyi ve Türkiye’de haksız yere tutuklan gazetecileri onurlandırmak” amacıyla ödülün Yücel ve arkadaşlarına verildiğini açıklamıştı. Jüri ödülle ilgili kararını geçen yıl aralık ayında duyurmuştu.

Deniz Yücel’i eşi Dilek Mayatürk Yücel karşılaşmıştı

Bir yıldır Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan 44 yaşındaki Türk ve Alman vatandaşı Deniz Yücel geçen Cuma günü serbest bırakılmıştı.

İddianameyi hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Yücel hakkında, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından 4 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası talep etti. İddianameyi kabul eden İstanbul 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi Yücel’in tahliyesine karar verdi.

Serbest bırakılmasının ardından dostlarıyla buluşan Yücel, #FreeDeniz adlı arkadaşlarının kurduğu sosyal medya hesabından paylaştığı videoda, neden bir yıl önce tutuklandığını ve neden serbest bırakıldığını bilmediğini söyleyerek, kendisine destek olan herkese teşekkür etmişti.

Gazeteci Deniz Yücel tahliye edildi

 

(Deutsche Welle)

HDP Kadın Meclisi 8 Mart programını açıkladı: “Bu böyle gitmez, ya özgürlük ya özgürlük”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 11 Şubat’ta gerçekleşen kongre sonrasındaki ilk toplantıyla birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin programlarını belirledi.

HDP Kadın Meclisi üyeleri, ortak basın toplantısıyla 8 Mart programının 1 Mart tarihinde başlayacağını ve bir hafta süreyle devam edeceğini açıkladı.

MA’nın haberine göre toplantıda konuşan Kadın Meclisi sözcüsü Besime Konca, 8 Mart’ın “Bu böyle gitmez, ya özgürlük ya özgürlük” sloganıyla kutlanacağını söyledi.

Konca, 1 Mart’tan başlayarak kadın tutuklulara kart gönderme, paneller, toplantı ve şölenlerle karşılanacak olan kutlamaların ise 8 Mart günü çeşitli kentlerde yapılacak merkezi mitinglerle sonlanacağını duyurdu.

 

(Gazete Karınca)