Anadolu Efes’in yeni çıkardığı iki biraya Delikanlı ve Zilli adlarını koyması tepki yarattı. Sosyal medyada boykot çağrıları yapıldı. Zilli, TDK sözlüğünde “edepsiz, eli maşalı, şirret (kadın)” anlamına geliyor
Anadolu Efes’in ‘Zilli Sally’ ve ‘Delikanlı Henry’ ismini verdiği biralar sosyal medyada cinsiyetçilik eleştirisine neden oldu. Seçilen isimlere ve ‘Delikanlı’ birasının alkol oranının ‘Zilli’den yüksek olmasına da vurgu yapan sosyal medya kullanıcıları #EfesBoykot etiketiyle kampanya başlattı. Sözkonusu paylaşımlar Twitter’de TT oldu.
Anadolu Efes’in Danimarkalı butik bira üreticisi Mikkeller ile işbirliğiyle ve Türkiye’de yetiştirilen meyvelerle geliştirdiği iki birada, Mikkeller markasının maskotları Sally ve Henry karakterlerinden esinlenilmiş. Markanın düşük alkollü ve yumuşak içimli (yüzde 3.9 alkollü) arpa birası ‘Zilli Sally’, yüksek alkollü (yüzde 4.8 alkollü) buğday birası ‘Delikanlı Henry’ olarak isimlendirilmiş. Zilli, TDK sözlüğünde “edepsiz, eli maşalı, şirret (kadın)” anlamına geliyor.
Bira şişelerinin renkleri de “pembe” ve ‘”turuncu” olarak tasarlanmış.
Twitter’da #EfesBoykot etiketi Türkiye’de ve dünyada en çok konuşulan konulardan oldu.
Rusya’da bir deniz kuvvetleri akademisi öğrencisinin 2016 yılında keşfettiği adacıklarda keşif yapıldı. Küresel ısınma yüzünden buzulların erimesi ile ortaya çıkan adacıklar ilk kez Rusya coğrafi haritasına girdi.
Rusya, deniz kuvvetleri akademisi öğrencisi Marina Migunova’nın üç yıl önce okul projesi kapsamında Kuzey Buz Denizi’nde keşfettiği beş adacığa keşif düzenledi. Adacıklar bu keşif sonucunda tarihte ilk kez haritalarda yer buldu.
BBC’nin haberine göre, Migunova söz konusu adacıkları 2016 yılında, akademiden mezun olma projesi için uydu fotoğraflarını incelerken bulmuştu. Beş adacık, Vize Koyu’ndaki Novaya Zemliya takımadasında yer alan Nansen Buzulu’nun küresel ısınma yüzünden erimesiyle ortaya çıktı. Şu anda Rusya’nın Kuzey Filosu’nda oşinografi mühendisi olarak çalışan Migunova, bu keşfi sonucunda onur diploması ile ödüllendirildi.
Adacıkları tespit eden Marina Migunova, Onur Madalyası ile ödüllendirildi.
Migunova’nın bulduğu adacıkların boyutları 900 metre kare (bir futbol sahasının sekizde biri) ile 54 bin 500 metre kare (yaklaşık 7.5 futbol sahası) arasında değişiyor. Rusya, donanmanın düzenlediği keşif sonrasında adacıkları haritaya da dahil etti. Küresel ısınma sonucu Kuzey Buz Denizi’nde eriyen buzulların çoğalması ile haritalar da sık sık güncelleniyor.
Adacıkların bulunduğu konumda, Soğuk Savaş sürecinde Sovyetler Birliği hidrojen bombası denemeleri yapmıştı. Bunların arasında şimdiye kadar patlatılan en büyük nükleer bomba olan Çar Bombası da yer alıyor.
Diyarbakır ve Antalya’da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılması planlanan mitinglerde , içinde “kayyım”, “darbe”, “doğa talanı” gibi sözcükler olan slogan, afiş, pankart ve dövizler yasaklandı.
Diyarbakır’da HDP ve sivil toplum örgütleri, Antalya’da ise Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından planlanan 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılacak eylemler için her iki ilde de mülki amirlerden izinler alındı.
Kayyım ve Saray ‘sakıncalı’
Diyarbakır’daki mitinge ilişkin, tertip komitesi ve emniyet görevlilerinin katıldığı toplantıda, alınan önlemler, hazırlanan sloganlar konuşuldu. Toplantıya ilişkin bilgi veren Miting Tertip Komitesi Sözcüsü Ramazan Karakaya, içinde “kayyım ve saray” ifadelerinin geçtiği sloganlarla beraber, “barış tecrit edilemez” sloganının da yasaklandığını söyledi. Polisin ‘faşizm’ kelimesinin de yasaklamak istediğini belirten Karakaya, yapılan yoğun tartışma sonucu ‘faşizm’ ifadesine yasak gelmediğini aktardı.
Antalya’da da ‘kayyım ve doğa talanı’na yasak
Antalya’da da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılacak eylem için Muratpaşa Kaymakamlığı’na başvuruda bulunuldu. Emniyet’ten verilen yanıtta ise eylemin yapılmasında bir sakınca görülmediği ancak “Kayyıma hayır, barışı ve demokrasiyi birlikte savunacağız”, “Savaşa, kayyıma, doğa talanına karşı birlikte kazanacağız”, “Kayyıma, darbeye hayır yaşasın halk halkların kardeşliği”, “Kayyıma, darbeye hayır yaşasın hak, hukuk, adalet mücadelemiz” ve benzer içerikli afiş, pankart, dövizlerin veya aynı anlama gelebilecek olan sloganların eylem öncesi ve esnasında etkinlik alanında yasak olduğu belirtildi.
Yasak gerekçesi ise şu şekilde açıklandı: “Toplumun farklı görüşe mensup kısmının tepkisine yol açabileceği ve karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmesine neden olabileceği bunun da ilimiz genelinde tesis edilen huzur ve güven iklimini bozabileceği değerlendirildiği…”
Temelli ve Mızraklı mitinge katılacak
Diyarbakır’daki mitingee, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDK Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu, ESP Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran ve görevden uzaklaştırılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı katılarak birer konuşma yapacak. ‘Onurlu barış için demokratik çözüm’ sloganıyla İstasyon Meydanı’nda düzenlenecek miting, saat 16.00’da başlayacak.
Trump yönetimi petrol ve doğalgaz sondajında metan gazı sızmasını önlemek için getirilen düzenlemeleri kaldırmayı planlıyor.
İklim krizi dünyanın gündemindeyken ABD’de Donald Trump yönetiminin petrol ve doğal gaz sondajı sırasında metan gazı sızmasını önlemek için getirilen düzenlemeleri kaldırmayı planladığı ortaya çıktı. Barack Obama başkanlığında getirilen düzenlemelerin fosil yakıt şirketlerine ‘kolaylık’ için kaldırılacağı söyleniyor.
Çevre Koruma Ajansı BaşkanıAndrew Wheeler, Trump’ın önlem için yapılan düzenlemeleri ‘petrol ve doğal gaz endüstrisinin üzerinden gereksiz ve ağır kurallar’ olarak tanımladığı için kaldırılacağını söyledi.
Trump geçen haftalarda da Bill Clinton’ın başkanlığı dönemindeki bir yasayı kaldırarak Alaska‘daki yağmur ormanlarının yarısından fazlasını potansiyel madencilik, enerji projeleri için kullanmayı planladığını açıklamıştı.
Metan gazının atmosfere yayıldığında küresel ısınmada karbondioksitten daha tehlikeli olduğu biliniyor. Cornell Üniversitesi‘nin bu ay yayımladığı bir araştırma ABD’deki kaya gazı ve yenilenmiş petrol çıkarılmasındaki artışın küresel metan emisyonunda artışa sebep olduğunu ortaya koymuştu. Çevre Koruma Ajansı da ABD’deki petrol ve doğal gaz şirketlerinin küresel metan gazı emisyonunda temel kaynak olduğunu açıklamıştı.
Geçtiğimiz günlerde Adalar’da gerçekleştirilen ‘Ulaşım Çalıştayı’nın kendileri açısından hükümsüz olduğunu açıklayan hayvan hakları savunucusu örgütler, “Talebimiz, atlı faytonların tarihe karışmasıdır’ dedi, Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun sözünü tutmasını istedi.
Hayvan hakları savunucuları, 28 Ağustos’ta Adalar Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği ile düzenlenen Adalar Ulaşım Çalıştayı‘nın kendileri açısından hükümsüz olduğunu açıkladı. Hayvan hakları/özgürlüğü mücadelesi sürdüren 25 örgüt ve oluşumun imzasını taşıyan ortak açıklamada, “Gerek verilen sözler gerekse kamunun konuyla ilgili beklentisi ve değerlendirmesi göz önüne alındığında, gerçekleştirilen çalıştayın içeriğinin ve sonucunun önceden yapılandırıldığı ortadadır” denildi.
Çalıştayın hayvan sömürüsünü olumlayan bir eksende sınırlı kaldığını ve faytonlarda çalıştırılan atların hakları, özgürlükleri için hiçbir çözüm sunamadığını vurgulayan örgütler, atlı faytonların koşullarının iyileştirilerek devam ettirilmesini değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçimden önce söz verdiği gibi tümüyle sona erdirilmesini talep etti.
İçinde kan ve şiddetin olmadığı çevreci ve çağdaş ulaşım çözümlerinin devreye sokulmasını isteyen grup adına yapılan ortak açıklama metninde, “Çalıştay gerekli ön hazırlık ve duyurular yapılmadan apar topar düzenlenmiş; hayvan sömürüsünü olumlayan bir eksende sınırlı kalmış ve ve hiçbir çözüm sunamamıştır” denildi.
Ortak açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
1- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 20 Haziran’da verdiği bir röportajda, fayton uygulamasına son verileceğini ve elektrikli faytonların kullanıma gireceğini söyledi. Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’nun “Oylarımız Hayvanlar İçin” kampanyası kapsamında “Söz Veriyorum” taahhütnamesini de 27 Mart’ta imzaladı.
Bu seçim vaadini yerine getirmesi gerekirken, yaz boyu konuyu sürüncemede bıraktı, atlar bu arada zulüm görüp ölmeye devam ederken çalıştay düzenletip konuyu yeniden tartışmaya açtı. Bu kabul edilemez bir durumdur.
2- Çalıştay ile ilgili olarak sosyal medya duyurularında, “Atlı faytonlar konusunda tarafları buluşturuyoruz” denilmiş ama konu ile ilgili örgütlerin tümü davet edilmediği gibi, bu konuda mücadele eden aktivistler ve akademisyenlerin önemli bölümü yok farz edilmiştir.
3- Hayvan hakları savunucularının bir kısmı, kendi inisiyatifleriyle çalıştaya katılmış ve toplantı sırasında faytonların kalkması için taleplerini dile getirmiştir. Ancak toplantı sonundaki sunumlarda bu görüşlere yer verilmemiştir.
4- Çalıştay sonrasında medyaya yansıyan haberlerde de hayvan hakları ve özgürlüğü savunucularının/aktivistlerinin görüşleri geri plana atılırken, atlı faytonlarla ilgili koşulların iyileştirilerek korunması yönünde tercihler öne çıkarılmıştır. Çalıştaydan “Adalılar atlı faytonları istiyor” gibi bir sonuç çıktığı yönünde basında yer alan haberler ise tamamen yanlıdır ve gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü dünkü çalıştayda Adalılar’ın bir kısmı atlı faytonları desteklediğini beyan ederken, birçok Adalı da tamamen kaldırılmasını talep etmiştir.
5- Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, çalıştayın amacının atlı faytonları devam ettirmek ve bunu “halkın tercihi” gibi yansıtmak olduğu ortadadır. Böylelikle hayvan zulmüne karşı olanların tepkisi bastırılmak istenmiştir.
6- Yaşadığımız bilim ve teknoloji çağında Adalar’ın atmosferine uygun, çevreci ve çağdaş çözümler mevcutken, hayvan sömürüsü turistik rant ve nostalji gibi gerekçelerle devam ettirilmek istenmektedir. Her yıl sadece Adalar’da yüzlerce atın fayton zulmü ile can verdiği ortadayken, atlı faytonların Adalar’ın simgesi olduğu söylenebilmektedir!
7- Adalar’da atlı faytonların kalmasını isteyenlerin olduğu söylenirken, kalkmasını isteyenlerin taleplerine kulak tıkanmıştır. Çalıştayın kapanışında ifade edilen çözüm önerileri kısmında atlı faytonların tamamen kaldırılması gerektiği sadece bir cümle ile geçiştirilmiş, atlı faytonların neden kaldırılması gerektiğine dair etik, bilimsel ve hukuki gerekçelere yer verilmemiştir.
Atları birer “mal”a, ulaşım aracına indirgeyen ve çalıştaya hakim olan bu insanmerkezci yaklaşım, Adalar’ın doğasının da kısa süre içinde tahrip edilmesi ve Ada ekosisteminin tümüyle yıkıma uğratılmasını kaçınılmaz kılacaktır.
8- Hayvan hakları ve özgürlüğü savunucularının/aktivistlerinin, insan gibi bilinç sahibi duyarlı canlı olan atlara yapılan bu eziyeti kabul etmesi olanaklı değildir.
9- Adalar’daki faytonların çok büyük bir kısmı turistlere tahsis edilmiş durumdadır. Ada halkının önemli bölümü atlı faytonları kullanmamaktadır. Bu bir rant kapısı haline gelmiştir.
10- Bütün bu nedenlerle çalıştay bildirgesine şerh düştüğümüzü kamuoyuna duyuruyoruz.
Hayvan hakları savunucusu örgütlerin talepleri ise şöyle:
Atlı faytonlar, hiçbir koşul gözetilmeden derhal kaldırılmalıdır. Sorun can ile ilgilidir ve bu nedenle ivedilik arz etmektedir.
Talebimiz, nostalji adı altında belli sayıda atın fayton köleliğine devam etmesi değil, tek bir faytonda tek bir atın kalmayacağı şekilde faytonlardan kurtulmasıdır.
Talebimiz, fayton atlarının hayatları boyunca sömürülmeden yaşayacağı alanların tesis edilmesidir.
Talebimiz, atların yaşayacakları bu alanlarda bir daha asla yarışma, yük taşıma, kumar objesi olmak dahil, insanlar tarafından herhangi bir nedenle kullanılmayacaklarının güvence altına alınmasıdır.
Talebimiz, içinde kan ve şiddetin olmadığı ulaşım çözümlerinin devreye sokulmasıdır.
Talebimiz, atların bir gün içinde sınırlandırılmış bir süre kullanılması değil, hiç kullanılmamasıdır. Zira “insani sömürü” oksimorondur.
Talebimiz, atlı faytonların tarihe karışmasıdır.
Talebimiz. atlar için özgürlüktür. Bu bir özgürlük ve adalet mücadelesidir. Bu halk, bunu o canlara borçludur!
İmzacılar:
Adalar Savunması, Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu, Bursa Vegan İnisiyatifi, Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu (DAYANIŞMAFED), Dört Ayaklı Şehir, Ekoloji Topluluğu, Empati Derneği, Empati Hayvan Hakları Eğitimi ve Şiddetsizlik Platformu, Eskişehir Vegan İnisiyatifi, Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM), Hayvan Hakları ve Etiği Derneği, Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi, Hayvanlara Adalet Derneği, Hayvanlara Özgürlük Cephesi, Hayvanlarla Dayanışma İnisiyatifi (HAYDİ), İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi, İstanbul Vegan İnisiyatifi, İTÜ Vegan Topluluğu, İzmir Vegan İnisiyatifi, Patili Canlar Derneği (PADER), Veganizm Özgürlüktür, Yaşam ve Dayanışma Yolcuları, Yeşil Direniş, Yeşil Öfke Ekoloji Kolektifi, Yük Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği ve hiçbir oluşuma dâhil olmayan bağımsız hayvan özgürlüğü aktivistleri.
Yöre halkı ve çevre örgütlerinin itirazlarına, yargıdan pek çok kez dönmesine rağmen, on yılı aşkın süredir Amasra’ya termik santral kurmak için inat eden Hattat Holding iklim aktivistlerince protesto edildi. İklim Krizine karşı Sıfır Gelecek kampanyasını yürüten aktivistler, iklim krizi çağında yeni termik santral kurulmaması gereğine işaret etti, herkesi 20 Eylül’deki küresel iklim grevine desteğe çağırdı.
İklim aktivistleri, Bartın’ın Amasra ilçesinde on yılı aşkın süredir termik santral kurmak için çalışmalarda bulunan ve bu sebeple başta Bartın Platformu olmak üzere, yöre halkı ve sivil toplum örgütlerinin büyük tepkisini çeken Hattat Holding önünde bir araya geldi. İklim krizine karşı Sıfır Gelecek kampanyasını yürüten aktivistler, 20 Eylül Küresel İklim Grevi’ne de çağrı yaptı.
Geçtiğimiz şubat ayında Danıştay 6. Dairesi, Hattat Holding’in Amasra’ya termik santral kurmak için aldığı ÇED olumlu kararını bir kez daha bozmuş, Zonguldak İdare Mahkemesi de 20 Ağustos’ta termik santralin kömür hazırlama tesisi için verilen ÇED olumlu kararını iptal etmişti. Yargıdan art arda gelen iptallere rağmen, bölgeye termik santral kurma isteğinden vazgeçmeyen Hattat Holding’in İstanbul’daki ofisi önünde iklim aktivistleri protesto eylemi gerçekleştirdi. Şirketin önüne “İklim Suç Mahalli” şeridi çeken aktivistler “Bartın için, iklim için termik santrale hayır!” pankartı açtılar.
Burada bir açıklama yapan Sıfır Gelecek aktivistleri, iklim krizi çağında yeni termik santral çalışmalarına başlanmaması gerektiğini, havayı, suyu, toprağı, yaşamı zehirleyen çalışır durumdaki termik santrallerin de bir an önce kapatılmaları gerektiğini belirtti.
Türkiye dahil dünyanın dört bir yanında gençlerin eylemleriyle herkesi iklim için bir an önce harekete geçmeye davet ettiklerini hatırlatan eylemciler, Bartın Platformu’nun gelecek nesiller için mücadelesini selamladı. Aktivistler, “Ya sıfır karbon gelecek, ya sıfır gelecek!” diyerek, herkesi 20 Eylül’de gerçekleşecek Küresel İklim Grevi’ne destek vermeye çağırdı.
25 yıldır maden karşıtı mücadelenin sürdüğü Artvin’de, maden arama ruhsatı için üç ihale daha sonuçlandı. İhaledeki alanların bir kısmı Milli Park sınırları içinde yer alıyor. Çevreciler konuyu yargıya taşıyacak.
Kazdağları’nda altın madeni çalışmaları nedeniyle Kanadalı Alamos Gold şirketine tepkiler sürerken, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) orman alanlarına yakın bölgelerde maden arama ruhsatı için düzenlediği ihaleler de devam ediyor.Son olarak Mehmet Cengiz ve Ömer Faruk Kalyoncu‘nun sahibi olduğu şirketler Artvin‘de maden arama ruhsatı için düzenlenen üç ihaleyi kazandı.
DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre, MAPEG, 18 Temmuz’da Artvin’de 125 endemik bitkiyi barındıran, koruma altındaki Hatila Vadisi Milli Parkı sınırlarını da içine alan üç sahayı ayrı ayrı 423 bin 407 TL taban bedeliyle ihaleye çıkardı. İhaleye konu olan 1320.48, 1906.09 ve 905.36 hektarlık üç alanın ihalesini de Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Akcan Madencilik ve Ömer Faruk Kalyoncu’ya ait olan Zirve Holding ortaklığındaki Artvin Maden İşletmeleri AŞ kazandı. Böylece toplam 4 bin 132 hektarlık alan, maden arama ruhsatı için Artvin Maden İşletmeleri AŞ’ye verilmiş oldu. Şirket 19 Temmuz-1 Ağustos arasında her bir saha için 450 bin TL olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin TL’lik ihale bedelini yatırdı.
8 bin hektarda söz sahibi oldu
Hazırlanan ihale şartnamesine göre Artvin Maden İşletmeleri AŞ’nin iki ay içinde ruhsat başvurusu yapması gerekiyor. Böylece çevre örgütlerinin uzun yıllar mücadele verdiği yine Cengiz Holding’e ait Cerattepe maden sahası ile Hatila Vadisi Milli Parkı arasındaki boşluk da kapanmış oluyor. Son ihaleyle birlikte Mehmet Cengiz’in Artvin’de maden aramasında söz sahibi olduğu alan ise 8 bin hektarı geçiyor.
5177 sayılı Maden kanuna göre, enerji hammaddeleri, gümüş, bakır, altın, çinko, demir gibi metalik madenler, endüstriyel hammaddeleri ve radyoaktif maddeleri içinde barındıran dördüncü grup madenler için 2 bin hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı müracaatı yapılabiliyor. Cengiz ve Kalyoncu’ya ihale edilen dördüncü gruba ait alanların ise bu düzenlemeye göre yeniden ruhsatlandırıldığı görülüyor.Cengiz ve Kalyoncu, tek tek 2 bin hektarı geçmeyecek şekilde ruhsat başvurusu yapacaksa da ihale sonrası alacakları ruhsat toplamda 4 bin hektarı geçiyor.
Cengiz, Artvin’e Cerattepe ile girdi
Artvin halkının Cerattepe ile başlayan maden karşıtı mücadelesi 25 yıldır devam ediyor. Bu konuda örgütlü bir mücadele yürütmek için 1995’te Yeşil Artvin Derneği kuruldu. Bu madeni de Kasım 2012’den bu yana Cengiz Holding’e ait Eti Bakır AŞ işletiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Yeşil Artvin Derneği’nden Avukat Bedrettin Kalın, Cerattepe’nin iki ruhsatı olduğunu, bu ruhsatların da 2014’te tek ruhsata dönüştürüldüğünü söylüyor. Kalın’ın verdiği bilgiye göre 250 hektar ve 4 bin 156 hektarlık iki alanın toplam büyüklüğü 4 bin 406 hektarı buluyor. Ancak Cengiz’in 250 hektar içindeki alanda sadece 32 hektar için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu raporu bulunuyor.
Üç ihalenin kapsadığı alan.
Avukat Bedrettin Kalın, son ihalelerle birlikte Mehmet Cengiz’in maden aramada söz sahibi olacağı alanın 8 bin 538 hektara çıktığını vurguluyor.
Kent ormanları yer alıyor
Kalın, kritik bir noktaya daha işaret ediyor. Cerattepe’nin ruhsatları ile Hatila Vadisi Milli Parkı arasındaki boşluğun son ihalelerle birlikte ruhsatlandırıldığını söylüyor. Kayak tesislerinin olduğu alanın da ruhsata dahil edildiğine dikkat çeken Kalın, “Ruhsat alanlarına baktığımızda şehrin üzerinden geçen yanlama bir hat var. Bu bölgeler Kafkasya turizmini geliştirme, koruma bölgesi ilan edilen alan, kent ormanlarını yer aldığı şehir sularının olduğu alanlar” diyor. Kalın, ihalesi kazanılan alanların bir kısmının Milli Park sınırları içinde yer aldığını vurguluyor.
1994’te koruma altına alındı
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Artvin sınırları içinde yer alan Hatila Vadisi, 1994 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alındı. 170 metre yükseltiden başlayarak 3 bin 224 metre yükseltiye kadar uzanan vadi, bu özelliğiyle çok zengin biyoçeşitliliğe sahip. Akdeniz Bölgesi bitki türlerini de içeren vadi, ayı, tilki, yaban keçisi, sansar, porsuk gibi memelileri, ötücü ve yırtıcı kuşları ve ünlü Hopa engereğini barındırıyor.
Orman alanlarında ladin, göknar, sarıçam, kayın, fıstıkçamı, şimşir, sandal ağacı başta olmak üzere çeşitli ağaç ve çalı türlerininin yer aldığı milli park içinde, 125’i endemik olmak üzere 1349 adet bitki türü bulunuyor. Dört ayrı orman gülü barındıran vadide 19 adet de dere yer alıyor.
Kazdağlarında doğa katliamına yol açan Kirazlı altın madeninde toplam alan ÇED raporuna göre 613 hektardı. Alamos Gold’un Ağı Dağı ve Çamyurt ile birlikte Kazdağları’nda toplam 3 bin 500 hektarda arama ruhsatı bulunuyor. Hatila Vadisi’nin sınırlarında yer alan ve çevreyi tehdit eden bu arama ruhsatları ise Kazdağları’ndaki büyüklüğü de geçiyor.
Artvin halkının maden karşıtı mücadelesi 25 yıldır sürüyor.
“Şehir merkezinde sıkışmış durumdayız”
İhalenin feshi için yasal işlemleri başlatacaklarını söyleyen Bedrettin Kalın, daha önce Cerattepe için açtıkları davada, ihalenin tarafı olmadıkları için ret cevabı aldıklarını belirtiyor. Avukat Kalın “Ruhsat aldıklarında ruhsatın iptali, ÇED sürecinde ÇED’in iptali gibi davalar açılabilir. Bu durum yeni bir dava sürecinin başlayacağına işaret ediyor. Son ihaleler ile birlikte şehir merkezi dışında bir alan kalmıyor. Şehir merkezinde sıkışmış durumdayız. Bu çok üzücü” diye konuşuyor.
Cerattepe’de ne olmuştu?
Cerattepe’de 1989 yılında Kanadalı şirket Cominco‘ya maden arama ruhsatı verilmiş, bu da çevre halkının tepksine neden olmuştu. Yeşil Artvin Derneği’nin yürüttüğü çalışmalar sonucu Cominco, 1998’de faaliyetini durdurmak zorunda kaldı. Şirket, haklarını ise yine Kanada merkezli Inmet Mining‘e devretti. Inmet Mining’in aldığı ruhsat da açılan davalar sonucu 2009’da iptal edildi.
2012’de yeniden açılan ihaleyi kazanan Özaltın İnşaat, hakkını devir sözleşmesiyle Kasım 2012’de Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır AŞ’ye devretti. Son üç ihaleyi kazanan Artvin Maden İşletmeleri AŞ ise yine Özaltın İnşaat’tan devralındı. Ankara merkezli şirket, 17 Eylül 2018’de Cengiz Holding’in sahibi olduğu Eti Bakır AŞ’ye devredildi. Şirket 3 Ocak 2019’da ise Akcan Madencilik ve Zirve Holding‘in yüzde 50-50 ortaklığına geçti. Akcan Madencilik’in yönetiminde Mehmet Cengiz, Ekrem Cengiz, Şeref Cengiz ve Şaban Cengiz yer alırken, Zirve Holding Ömer Faruk Kalyoncu’ya ait.
İmamoğlu, bugünden itibaren, cuma – cumartesi günleri, altı metro ve 24 otobüs hattında gece 00.30’dan 05.30’a kadar 24 saat kesintisiz toplu ulaşım sağlanacağını açıkladı. Gece ulaşımında çift bilet ücreti ödenecek; dini ve milli bayramlarda ücret alınmayacak.
İstanbul’un, dünyada hafta sonları gece metro ve otobüs hizmeti veren sekiz metropolden biri olacağını belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 24 saat kesintisiz toplu ulaşıma bugünden itibaren başlanacağını söyledi. İmamoğlu’nun yeni uygulamanın ayrıntılarını açıkladığı basın toplantısına, İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut ile Genel Müdür Yardımcısı Orhan Demir ve Raylı Sistemler Daire Başkanı Pelin Alpkökin de eşlik etti.
İmamoğlu, şimdilik cuma ve cumartesi geceleri başlayacak uygulama ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “30 Ağustos gecesi, saat 12.30 itibariyle gece ulaşımına dönük metro ve otobüs hatlarımızda hizmetimiz başlayacak. Böylece gece ulaşımına sahip dünyada sekiz kentten birisi olmamıza da dönük bir durum yaratacak. İstanbul, nüfusuyla ve kent yaşamıyla, 24 saat ulaşıma muhtaç olan bir şehir. Bu konuda yoğun bir talep hem kampanya döneminde hem de göreve geldikten sonra tarafımıza iletilmişti. Arkadaşlarım bu hususla ilgili çok önemli çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalar neticesinde biz, İstanbul’un yoğun hatları üzerinden bir tespitle hem metro hatlarında hem de otobüs hatlarında, hafta sonları için 24 saat ulaşımı başlatıyoruz. 00.30 ile 05.30 arasında bu ulaşım sağlanacak. Yani, cuma ve cumartesi günleri. Şimdilik altı metro, 24 otobüs hattında bu hizmeti İstanbullulara sunacağız.”
Gece seyahat eden vatandaşların, çift tarife basarak seyahat edeceğini açıklayan İmamoğlu, gece maliyetinin, yolcu sayısının çok geride olduğunu, sübvanse edebilecekleri bir alan olduğu halde, bunu bir hizmet olarak gördükleri için, maliyetine bakmaksızın böyle makul bir çözümle süreci başlattıklarını belirtti. İmamoğlu, şöyle devam etti: “30 Ağustos Zafer Bayramı için de geceden itibaren ücretsiz ulaşımı başlatıyoruz. Resmi tatillerde de gece hatlarımız faaliyette olacak. Hatların sayısı ileride çoğaltılabilir. İstanbullulara ve hemşehrilerimize hayırlı olsun.”
Cuma ve cumartesi günleri tüm gün sefer yapacak metro hatları şöyle:
M1A (Yenikapı-Atatürk Havalimanı)
M1B (Yenikapı-Kirazlı),
M2 (Yenikapı-Hacıosman),
M4 (Kadıköy-Tavşantepe),
M5 (Üsküdar-Çekmeköy),
M6 (Levent-Boğaziçi Üniversitesi)
Gece hizmet verecek metro hatları, sekiz İETT hattı ve metrobüs ile de entegre olacak. Uygulama sayesinde, Tuzla ile Büyükçekmece arasında yer alan, yoğun nüfuslu çok ayıda ilçe gece saatlerinde toplu taşıma hizmetinden faydalanmış olacak. Gece boyunca hizmet veren 24 İETT hattı içinden sekizi metro ile entegre olacak. Bu entegre hatlar şunlar:
34G Beylikdüzü-Söğütlüçeşme (Metrobüs)
11 ÜS Sultanbeyli – Üsküdar
130A Deniz Harp Okulu – Kadıköy
15F Beykoz – Kadıköy
25G Sarıyer – Taksim
40 Rumelifeneri / Garipçe – Taksim
E-10 Sabiha Gökçen Havalimanı / Kurtköy – Kadıköy
E-3 Sabiha Gökçen Havalimanı – 4.Levent Metro
Uygulama ile İstanbul, gece metro hizmeti veren New York, Londra Berlin, Tokyo, Viyana, Minneapolis, Chicago, Philadelphia, Kopenhag ve Sydney’den sonra dünyadaki sekizinci şehir olacak. İstanbul, hat sayısı açısından da New York ve Tokyo’nun ardından üçüncü sırada yer alacak.
İBB, metrolarında gece seferleri esnasında güvenlik zaafiyeti oluşmaması açısından istasyonlardaki bazı girişlerin, söz konusu gece seferleri esnasında kapalı olacağını da açıkladı.
Demirören Holding iştiraki Şans Dijital ve İnteraktif Hizmetler ile İtalyan Sisal firması, Varlık Fonu’na devredelien Milli Piyango, Hemen Kazan ve Sayısal oyunları için sözleşme imzaladı.
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Milli Piyango İdaresi için yürütülen teklif alma sürecinde en iyi teklifi veren Demirören ve İtalyan ortağıyla sözleşme imzaladı. 22 Haziran’da başlayıp 9 Ağustos’ta biten teklif toplama sürecinde toplam 11 teklif alınmıştı. İhaleyi kazanan Sisal-Şans Ortak Girişimi’nde, Demirören Holding iştiraki olan Şans Dijital ve İnteraktif Hizmetler Teknoloji Yatırım AŞ’nin yüzde 51; İtalyan Sisal S.p.A’nın ise yüzde 49 payı bulunuyor.
TVF’den yapılan açıklamada, Sisal-Şans’ın taahhüt ettiği 10 yıllık hasılattan kamuya kalacak meblağın bugünkü net değerinin en az 28.1 milyar lira olarak hesaplandığı belirtildi. Sisal-Şans’ın sözleşmeye göre en geç dokuz ay içerisinde devralacağı operasyon, Milli Piyango, Hemen Kazan ve Sayısal oyunlarını kapsıyor.
Milli Piyango lisansı 2017’de 49 yıllığına Türkiye Varlık Fonu’na devredilmiş, özelleştirilmesi yerine hasılat paylaşımı modeliyle hizmet alınmasına karar verilmişti. Milli Piyango lisansının TVF’de kalmaya devam edeceği bu modelde 10 yıllık sözleşme süresi sonunda kamuya en yüksek fayda sağlayacak şekilde model tekrar değerlendirilecek.
Demirören Grubu daha önce de ABD’li Scientific Games ile ortaklaşa İddaa ihalesini kazanmıştı.
Soruşturma yapılmayan devlet görevlileriyle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne taşınan dosyada, Yüksek Mahkeme tüm yolların tüketilmediği gerekçesiyle başvuruyu reddetti.
Anayasa Mahkemesi (AYM) suikasta uğrayan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in ailesinin etkin soruşturma başvurusunu, başvuru yolları tükenmediği gerekçesiyle reddetti.
Dink ailesi aralarında Ergenekon davası sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, İstanbul Valisi eski Yardımcısı Ergun Güngör, emekli MİT görevlisi Özel Yılmaz’ın da olduğu 24 kişi hakkındaki takipsizlik kararını 2016’da AYM’ye taşımıştı. Yaklaşık üç yıldır sonuçlandırılmayan süreçte Adalet Bakanlığı geçtiğimiz haziranda konuyla ilgili görüş bildirmiş, yargılamanın devam etiği belirtilerek dosyanın durumu hakkında bilgilendirme yapmıştı. Kararında başvuru yollarının tüketilmediğini belirten AYM, özetle şu ifadelere yer verdi:
‘Verilerin bir bütün olarak incelenmeli’
“Mahkemece yapılan tespitlerin kişilerin masumiyetine veya suçluluğuna ilişkin bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemesi gerekliliği ifade edilmelidir. Bu bağlamda, başvurucuların iddialarının ve olayla ilgili soruşturmanın etkili yürütülüp yürütülmediğinin, ölüm olayının sebep ve koşulları yani gerçekleşme şartları adli makamlarca netleştirilmeden Anayasa Mahkemesince bir bütün olarak değerlendirilmesinin bu aşamada mümkün olmadığı, bu hususların olay hakkında görülmekte olan yargılama sürecinde elde edilen veriler bir bütün olarak incelenmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
‘Başvuru yolları tükenmedi’
Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.”